Türkiye'de din, çeşitli dinî inançlardan oluşur. Ülkedeki en yaygın dinin İslam olduğu bilinmekle beraber, bu dine mensup kişilerin oranına ilişkin yayınlanan veriler çelişkilidir. Pew Araştırma Kuruluşu'nun yayımladığı 2012 yılı raporuna göre Müslümanların nüfusa oranı %98'dir.[5]Sabancı Üniversitesi'nin katkılarıyla yapılan bir ankete göre de bu oran %98,3'e ulaşmaktadır.[6][kaynak doğrulanamadı]Ipsos'un 2016 tarihli anketine göre Türkiye'deki Müslümanlar nüfusun %82'sini oluşturmaktadır.[7] Optimar'ın 2019'da yayınladığı ankete göre ise Müslümanların nüfusa oranı %89,5'tir.[1][2][3][4] 2021 KONDA anketine göre insanların %92'si Müslüman olarak tanımlandı.[8]
Optimar'ın 2019'da yaptığı ankete göre Türkiye nüfusunun %89,5'i Müslüman'dır.[9] Müslümanların %74'ünü Sünniler oluştururken, Alevi kesimin genel nüfusa oranı %12,5'tur. Diğer Müslüman toplulukların (Caferiler, Nusayriler ve On İkiciler) nüfusa oranı ise %3'tür.
Pew Araştırma Kuruluşu'nun yayımladığı 2010 yılı rakamlarına göre Türkiye'de yaşayan Budistler 40.000 kişilik nüfusları ile genel Türkiye nüfusunun %0,1'inden azdır.[5]
Hinduizm
Arda Araştırma Kuruluşunun 2010 verilerine göre Türkiye'de 728 Hindu yaşamaktadır.[15]
WIN-Gallup tarafından hazırlanan 2012 yılına ait Dindarlık ve Ateizm isimli araştırma raporuna göre Türkiye toplumunun %2'si ateisttir. Diğer bir %2 ise dindarlık ve ateizme karşı tepkisizdir.[16] Eurobarometer tarafından 2005 yılında hazırlanan Sosyal Değerler, Bilim ve Teknoloji isimli rapora göre Türkiye nüfusunun %95'i bir tanrıya inanmaktadır.[17] Eurobarometer'ın 2010 yılına ait araştırma raporunda Türkiye nüfusunun %94'ü bir tanrıya, %1'i bir çeşit ruh veya yaşam gücüne inanmaktadır, ne bir çeşit ruh veya yaşam gücüne ne de tanrıya inanmayanlarsa %1'dir ve halkın %4'ü bu konuda tepkisizdir.[18] Chartsbin'in 2009 tarihinde çeşitli kaynaklardan yararlanarak oluşturduğu istatistiklere göre Türkiye nüfusunun %1,9'u agnostiktir.[19] Gallup Poll'ün 2006-2011 yıllarını kapsayan araştırmalarına göre Türkiye'de nüfusun %13'ü sekülerdir.[20] Gallup'un hazırladığı 2012 yılına ait araştırma sonucuna göreyse Türkiye nüfusunun %15'i sekülerdir.[21]
Dentsu'nun 2006 yılına ait verilerine göre nüfusun %2,5 ila %3'ü herhangi bir dine bağlı değildir.[22] Konda tarafından hazırlanan 2007 yılı raporuna göre %0,9'un dinî inancı yoktur, %2,3 ise dinin gereklerine inanmamaktadır.[23]
Türkiye'de 2014 yılı içinde 2 tane resmi ateist derneği kurulmuştur.[24][25]
Bunlardan ilk kurulanın resmi internet sitesi Mart 2015'te, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" gerekçesiyle, devlet eliyle sansürlenmiştir.[26][27]
Dindarlık ve dinî trendler
Sabancı Üniversitesi'nin 2006 tarihli anketine göre ankete katılan kişilerin %16'sı "çok dindar", %39'u "kısmen dindar", %32'si ise "dindar değil" seçeneklerini seçmiş, %3'ü ise dinî inançlarının olmadığını belirtmiştir.[6][kaynak doğrulanamadı] 2007'de KONDA Araştırma ve Danışmanlık tarafından yürütülmüş anket verilerine göre anketi alanların %52.8'i "dinî gerekliliklerinin yerine getirmeye çalışan dindar bir kişi", %34.3'ü "dinî gerekliklerini yerine getirmeyen inançlı bir kişi", %9.7'si "tüm dinî gerekliliklerini yerine getiren çok dindar kişi", %2.3'ü "dinî gerekliliklere inanmayan bir kişi", %0.9'u ise "dinî inancı olmayan bir kişi" seçenekleriyle kendilerini tanımlamıştır. Gallup'ın yaptığı 2012 tarihli ankete göre katılım göstermiş kişilerin %23'ü kendilerini "dindar bir kişi", %73'ü "dindar olmayan bir kişi" ve %2'si "ateist" olarak tanımlamıştır.[28]Pew Research Center'ın 2015 yılından bir raporuna göre Türk halkının %56'sı hayatlarında dini "çok önemli", %27'si "kısmen önemli", %7'si "çok da önemli değil", %3'ü "hiç önemli değil" olarak görmektedir.[29]
Türkiye'deki dinî trendler hakkında çeşitli ve çelişkili iddialar ortaya konmuştur. Pek çok yayım, Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi başa geldiğinden beri devam eden bir İslamlaştırmanın var olduğunu öne sürmektedir. Bu İslamlaşmaya örnek olarak Türkiye'de başörtüsü yasağının kaldırılması, imam hatip okullarının sayısının artırılması,[30] alkol satışına getirilen kısıtlamalar[31][32] ve Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi örnek gösterilmektedir.[33] Buna karşın, çeşitli politkacılar Türkiye'de İslam dışı deizm gibi akımların önemli oranda büyüme yaşadığını da iddia etmektedir.[34]
National Public Radio'nun KONDA'nın 2008 ve 2018 yıllarını ele alan araştırmasını yorumladığı bir çalışmaya göre Türkiye'de dindarlık gerileme yaşamaktadır. Kendine çok dindar diyen kesim %13'ten %10'a, kendini "dindar" olarak betimleyenler ise %55'ten %51'e gerilemiştir. Ramazan'da oruç tutanlarda %12'lik, evlilik için imam nikâhının zorunlu olduğunu düşünenlerde ise %5'lik bir düşüş yaşanmıştır. Ayrıca 2008 yılında neredeyse kimse tarafından seçilmemiş "inançsız" ve "ateist" seçenekleri sırasıyla %2 ve %3 değerlerine yükselerek önemli bir büyüme yaşamıştır. Koç Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü olan Murat Somer, bu dinsizleşmenin devletin dini desteklemesi ve kontrol etmesi sonucunda halkın dine yabancılaşması ve uzaklaşması sonucunda gerçekleştiğini ifade etmiştir.[35]
İpsos'un 2018 yılında gerçekleştirdiği ankete göre Türkiye'deki kadınların %58'i başını örtmektedir. Bu oran genç ve şehirli nüfusta daha düşük olmaktadır. Başörtüsü ülkede örtünmenin en yaygın biçimi olmakla birlikte, türban giyimi kadınların %21'i tarafından gerçekleştirilmektedir.[36]
Konda'nın 2007 verilerine göre Türkiye'de eğitim seviyesi ve dinî kıyafet giymek ters orantılı olmaktadır. Çarşaf giyimi, okuma yazma bilmeyen ve okuma yazma bilen, ancak herhangi bir diploması olmayan kadınlar ile ilkokul mezunu kişilerde en yüksek oranda gözlemlenmektedir. Türban ve başörtüsü giyimi de eğitim seviyesi arttıkça azalma trendi göstermektedir. Üniversite mezunları (%72.5) ile lisanüstü eğitim almış kişiler (%83.9) en düşük kapanma oranlarına sahiptir. Lisansüstü eğitim diploması olan kadınların sadece %3.2'si türban giymektedir. Okuma yazma bilmeyen kadınların sadece %5.3'ünün başı açıktır. Aynı çalışma 2003 ve 2007 verilerini karşılaştırmış olup, bu zaman aralığı arasında Türkiye'deki her eğitim seviyesinde başı açık kesimde bir azalma meydana geldiği tespit edilmiştir. Bu büyüme özellikle türban giyiminde baş göstermiştir.[37]
Türkiye'de din eğitimi, resmî olarak ilkokul-lise arasında zorunlu olarak öğretilen ve İslam dini üzerine yoğunlaşmış Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile başlar. DKAB dersine ek olarak eğitimin ilerleyen yıllarında "Kur’an-ı Kerim", "Hz. Muhammed’in Hayatı" ve "Temel Dini Bilgiler” adlı seçmeli dersler de alınabilir. Din dersi, 1928'den 1940'ların sonuna kadar müfredata dahil edilmemiş, sonrasında ise seçmeli bir ders olmuştur. 12 Eylül Darbesi'nden sonra zorunlu hale getirilmiştir.[38] Azınlık okullarında azınlığın mensup olduğu dinin eğitiminin verilmesi de mümkündür.[39]
İmam hatip ortaokulları ve liseleri, resmî kuruluş amacı hatip ve imam yetişmesini sağlamak olan eğitim kurumlarıdır.[40] Bu kurumlara 5. sınıftan itibaren giriş yapmak mümkündür.[41] İmam hatip liselerinde standart ortaokul ve lise müfredatına ek olarak İslam dinine ilişkin mesleki dersler okutulmakta ve Sünni esaslara bağlı din eğitimi verilmektedir,[42] buna karşın sıradan okullarda bulunan bazı dersler bu kurumlarda bulunmamaktadır.