Muhacir, Osmanlı Devleti tarafından kendi vatanlarındaki etnik temizlik veya savaş gibi sebeplerden dolayı Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden Müslümanlara verilen genel isimdir.[1] Türkçeye "Mekke'den Medine'ye göç eden" anlamındaki Arapça sözcükten geçmiştir.[2]
Günümüzde Türkiye'de yaygın olarak kullanılan bu terim, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk ve Yugoslavya gibi Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında gerçekleşen göçler için sıkça kullanılır.[3] Osmanlı döneminde ise, 19. yüzyılda zulme uğrayan ve Osmanlı topraklarında sığınma arayan göçmenler için bu terim sıklıkla kullanılmıştır.[4] Özellikle, Osmanlı-Rus Savaşları, Rus-Çerkes Savaşı ve Kırım Savaşı sırasında Kırım ve Kafkasya'dan gelen Müslümanlar, Osmanlı İmparatorluğu tarafından "muhacir" olarak adlandırılmıştır.[1] Bu dönemde kurulan Osmanlı Muhacirin Komisyonu, Kırım ve Kafkasya'dan gelen Müslüman mültecilerin yerleşimini ve refahını denetlemekle görevlidir.[4][5][6]
Kullanımlar
Günümüzde, Marmara bölgesinde günlük konuşma dilinde "mâcır" olarak telaffuz edilen bu kelime, genellikle Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk ve Yugoslavya gibi Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında mübadele ile veya tek yönde göçenler için kullanılmaktadır. Bu göçmenler öncelikle Trakya olmak üzere, çoğunlukla Marmara Bölgesi'ne yerleştirilmişlerdir. Yunanistan'dan göçenler genellikle Girit, Midilli ve Selânik civarından göç etmişlerdir. Girit ve diğer Ege Adaları'ndan göçenler kendilerini muhacir olarak değil, "adalı" olarak tanımlarlar.
Tarihte muhacir kategorisi, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından kendi vatanındaki zulümden kaçarak Osmanlı topraklarında sığınma arayan göçmenleri tanımlamak için kullanmıştır.[4] Örneğin, Osmanlı-Rus Savaşları, Rus-Çerkes Savaşı ve Kırım Savaşı sırasında Kırım ve Kafkasya'dan göçenler Osmanlı İmparatorluğu tarafından muhacir olarak adlandırılmıştır.
1913 yılında İttihat ve Terakki partisi muhacir ve mülteci ayrımını tanımlamıştır.[4] Bu ayrıma göre muhacirler geldikleri ülke tarafından vatandaşlıkları iptal edilerek Osmanlı'ya göç etmiş bireyler; mülteciler ise yabancı vatandaşlar olarak Osmanlı'ya gelen ve daha sonra vatandaşlık başvurusunda bulunanlardır.[7]
1923 yılında yapılan Lozan Antlaşması gereği Türkiye'deki Hristiyan halklar ile Yunanistan'daki Müslüman halkların değiş tokuşu yapılmış, mallarına karşılık mal verilerek mübadele edilmişlerdir. Günümüzde mübadele ile gelen Müslümanları nitelemek için muhacir kelimesi kullanılsa da uluslararası atlaşmalar sonucu yerleri değiştirilen Müslüman göçmenler için "mübadil" kelimesinin kullanılması tarihi bakımdan daha uygundur.[8]
Osmanlı Muhacirin Komisyonu
Muhacirin Komisyonu, Kırım Savaşı ve Rus-Çerkes Savaşı'nın ardından Kırım ve Kafkasya'dan gelen Müslüman mültecilerin akınıyla başa çıkmakla görevli olan bir Osmanlı hükûmet kuruluşudur.[4]
Komisyon, Osmanlı'ya gelen Müslüman mültecilerin yerleşimini ve refahını denetlemeyi amaçlayarak 1860 yılında kurulmuştur.[9] Komisyon, farklı vilayet, il ve ilçelerde şubeler açarak imparatorluğa gelen muhacirlerin iskanı ve kayıt işleri ile ilgilenmiş, ekonomik anlamda yardımcı olmuştur.[10] Vilayetlerde bulunan bu bölgesel teşkilatlanmaya Vilayet İdare-i Muhacirin Komisyonu denmiştir.[11]
Hafız Paşa, Remzi Efendi, Refik Bey, Gürcü Ismail ve Hacı Pir Efendi bu komisyonun ilk başkanlarıdır. Tarih boyunca, komisyondaki yetkililerin etnik kökenlerinin genellikle Kafkasyalı veya Tatar kökenli olduğu belirtilmiştir.[6]
Muhacirin Komisyonu 27 Kasım 1865'te azalan göç sebebiyle kapatılmış ve daha küçük bir teşkilatlanma olan Muhacir Idaresi başlığı altında devam etmiştir.[5]
93 Harbi dolayısıyla artan göç sebebiyle 13 Ağustos 1877'de 3 ayrı komisyon tekrar kurulmuştur: Umum Muhacirin Komisyonu, Muhacirin-i Encümen-i Ali ve İdare-i Umumiye-i Muhacirin Komisyonu. 1894 yılında dare-i Umumiye-i Muhacirin Komisyonu kapatılmıştır.[5] Ancak 1897'deki Osmanlı-Yunan Savaşı sebebiyle artan göç ile birlikte Muhacirin-i Komisyon-i Alis olarak tekrar kurulmuştur.[5] Komisyonun adı ilerleyen tarihlerde pan-İslamist düşüncesinin etkisinde Muhacirin-i Islamiye Komisyonu olarak değiştirildi.[7]
1828-1829 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı, Rus-Çerkes Savaşı ve beraberinde Rusların Kafkasya'ya doğru ilerlemesi, burada yaşayan halkların Osmanlı İmparatorluğu'na yönelik göç dalgasının başlangıcına neden oldu.[12] 1860'larda, Çerkes Soykırımı olarak nitelendirilen etnik temizlik ve sürgün olayları sırasında, birçok Kafkasya yerlisi vatanlarını terk ederek gemilerle Osmanlı İmparatorluğu'na sığındı.[12] Artan Rus baskısı yüzünden Kafkasya'yı ilk terk eden kabileler Bjeduğlar, Makhoşlar, Kemirguveyler, Besleneyler ve Hatıkolar; en son göç edenler ise Ubıhlar ve Abhazalar olmuştur.[13]
Kafkasya'dan gelen muhacirlerin birçoğu Trabzon, Samsun, Sinop, İstanbul, Varna ve Köstence limanlarına ulaşmış ve Osmanlı Devleti'nin farklı bölgelerine yerleştirilmişlerdir.[14]
İkincil Zorunlu Göç
1860larda Osmanlı'ya gelen Kafkasya muhacirlerin bir kısmı Rumeli, Trakya ve Bulgaristan başta olmak üzere Balkanlardaki Osmanlı topraklarına yerleşmişti.[12] Ancak, 1876 yılının Nisan ayında gerçekleşen Bulgar İsyanı sırasında muhacirler ve Bulgar toplumun arasındaki çatışmalar ve Osmanlı'nın 1877-78'deki 93 Harbi'ndeki yenilgisi ve toprak kaybı sebebiyle buradaki muhacirler Anadolu'ya ve Suriye'ye tekrardan zorunlu olarak göç ettirilmiştir.[12]
Kırım
Kırım'dan Osmanlı İmparatorluğu'na gelen Müslüman göçmen grupları başlıca Kırım Tatarları ve Nogaylar; Müslüman olmayan göçmen grupları ise Kırım'da yaşayan Yahudiler ve Polonyalılardır.[15]
Tarih boyunca Kırım'dan Osmanlı Devleti'ne birden fazla göç dalgası olduğu bilinmektedir.
Kırım'ın İlhakına Bağlı Göçler (1772-1789)
Rus İmparatorluğunun Kırım'ı ilhakı'na bağlı göçler 1772 yılında Kırım Hanının zayıflaması ve buna karşılık Rusya'nın bölgede güç kazanması ile başlamıştır.[16] Kırım'ın 1783'teki ilhakı ile başlayan toplu sürgünler 1789'a kadar sürmüştür.[16] Kesin bir istatistik olmamakla birlikte 50.000 ile 300.000 adet Kırım Tatarının Osmanlı'ya göç ettiği tahmin edilmektedir.[16]
Kırım Savaşına Bağlı Göçler (1855-1857)
Kırım Savaşı sırasında Osmanlı'ya göç eden Kırım Tatarlarının sayısının resmi olmamakla birlikte 20.000 ile 25.000 arasında olduğu düşünülmektedir.[15]
Kaynakça
^abVladimir Hamed-Troyansky (2024). Empire of Refugees: North Caucasian Muslims and the Late Ottoman State. Stanford University Press. ss. 25
^İpek, N.(2013). Osmanlı Devleti’Nin Göç Ve İskân Politikaları. İpek, N. ve Taşdemir, M. (Ed.). Osmanlı’Da İskân Ve Göç içinde (Ünite 8). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
^Besleney, Zeynel Abidin (2014). The Circassian diaspora in Turkey: a political history. Routledge studies in Middle Eastern politics. Londra: Routledge. ISBN978-0-415-73046-4.