Hristiyanlar, İsa'nın ''Tanrı'nın Oğlu'',[15] ''Tanrı'nın enkarnasyonu'' ve Eski Ahit'te geleceği haber verilen ''Mesih'' olduğuna inanırlar.[16] Hristiyanlık, teslis adı verilen inanç üzerine kuruludur. Bu inanca göre Tanrı'nın kendini açıkladığı üç kimliği vardır: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. İnanca göre Hristiyanlığın inanç sistemi ve ibadetleri, İsa tarafından 1. yüzyılda,[10]Roma İmparatoruTiberius devrinde, yine Roma'nın hakimiyetinde olan Filistin'de ortaya konulmuş ve havarileri ve diğer takipçileri tarafından öğretilerek yayılmıştır. Bir kişi Hristiyanlık inancına, Kitâb-ı Mukaddes'teki ayetlerden biri olan Romalılar 10:9 ayetinin yönlendirmesini uygulayarak geçebilmektedir.[17]
Hristiyanlığın kökenleri en azından, MS 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu yönetimindeki İsrail ve Filistin bölgesine değin uzanmaktadır. Hristiyanlık, temel olarak Yahudilik inancı üzerine kurulmuş ve daha sonraları Tarsuslu Pavlus'un da etkisiyle müstakil bir din olarak gelişmiştir.[18][19] Hristiyanlığın kutsal kitabı olan Kitâb-ı Mukaddes'in Yahudiliğin kutsal kitabı olan Tanah'ı içinde barındırdığı göz önüne alınırsa, Hristiyanlığın erken döneminde Hristiyanlık ve Yahudilik arasındaki bağ daha net anlaşılacaktır.
Kelime kökeni
Hristiyan sözcüğünün kökeni, mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan khristos (χριστός) kelimesine dayanır. Mesih sözcüğü, İbranicedekimaşiah (משיח) kelimesine dayanır ve ''kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış kişi'' anlamına gelir.[20]Khristos (mesih) olarak adlandırılan İsa'ya inananlara, ilk olarak Antakya'da[11] Hristiyan (Χριστιανός, Khristianos) denmeye başlanmıştır.[14] Hristiyan sözcüğü ise "Mesih'in yandaşı" ve "Mesih'e bağlı" anlamlarına gelir. Türkçede kullanılan Mesih kelimesi ise, Arapçadan geçme (مسيح) olup İbranicedeki maşiah (משיח) kelimesi ile kökteştir.[kaynak belirtilmeli]
Yağ ile kutsama geleneği ve meshedilmek
Tarih öncesi İsrail kralları ve yüksek rahipleri, görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevrat'ın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır (Örnek: Levililer 14:18, Mısır'dan Çıkış 29:7, Levililer 21:10).
Geniş anlamıyla bu unvan, "Tanrı'nın bir görev vermek üzere seçmiş olduğu" kişileri de kapsıyordu.[22]Eski Ahit'in Yeşaya kitabında, Yahudileri MÖ 500'lü yıllardaki Babil sürgününden kurtaran Pers Kralı Büyük Kiros'a da mesih unvanıyla hitap edildiği görülür.
"Nasrani" ismi
Nasrânî kelimesinin Hristiyan geleneğindeki etimolojik açıklaması, Meryem oğlu İsa'nın memleketi olan Nasıra'ya[23] izâfeten, kendinin ve getirdiği dinin mensuplarının da Nasıralı (Ναζωραίος, Nazoraios;[23] ναζωραιων Nazoraion[24]) olarak bilindiği anlamındadır. Bununla birlikte, araştırmacı yazar Ali Ünal'ın bu ismin etimolojisi hakkında getirdiği başka bir önerme de mevcuttur. Kur'an temel alınarak yapılan bu önermeye göre,[25]Nasrani kelimesinin bir kökeni şudur: İsa'nın, yeni getirdiği dine yardım[26] çağrısına havarilerin verdikleri cevaptır[27] ve daha sonra da bu isim, "Nasrânî" (Yardımcılar) anlamında bir gelenek hâline gelmiştir.[28] İsa, getirdiği din ve mensupları için hususiyetle Hristiyanlık ya da "Mesihîlik" anlamına gelen herhangi bir unvanla, getirdiği dini kendine izâfe eden bir yol tercih etmemiştir. Yahudi İsrailoğulları ise, onları Celileliler[21] ya da Nasrânîler olarak anarlardı. Celileliler denmesinin sebebi, İsa'nın memleketi olan Nasıra'nın Celile'de olmasıydı.
Sakrament, Tanrı'nın aktif olarak yer aldığına inanılan kutsal ayinlere verilen addır. İnanca göre sakrament, Tanrı'nın kutsamasını, merhametini, lütfunu iştirak eden, inananlara ulaştıran veya görünmeyen gerçekliğini temsil eden görünen semboldür. Buna örnek olarak vaftiz verilebilir. Vaftizde su, Kutsal Ruh'un hediyesinin lütfunu, günahların affını ve Kilise'nin bir üyesi olmayı temsil eder. Sakramente bir başka bakış ise, Kutsayıcı Lütuf'un onayının fiziki bir işareti olmasıdır.
Vaftiz kelimesi köken itibarıyla Grekçedir ve "suya batırma" gibi bir anlamı vardır. Hristiyan inancındaki simgesel bir ritüel olarak, bireyin hayatında sadece bir kez gerçekleştirilir. İnanca göre İsa da Vaftizci Yahya tarafından Ürdün Nehri'nde vaftiz edilmiştir. Hristiyanlık inancına sahip olup, İsa'ya iman eden kişiler vaftiz olurlar. Vaftiz, Ortodoks Kilisesi'nde suya girmeyi gerektirirken, Katolik Kilisesi'nde ise üzerine su serpmekten ibarettir.
Tapınma
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor with: Ocak 2022. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
Dua
Kitab-ı Mukaddes'in Yeni Antlaşma kısmında da geçen, İsa'nın havarilerine nasıl dua edeceklerini göstermek amacıyla ettiği duadır:
“Bunun için siz şöyle dua edin: ‘Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun. Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik Sonsuzlara dek senindir! Amin’.
- Matta 6:9-13
Ayrıca Katolik ve Ortodoksların inançları gereği (azizlerin şefaati) ettikleri dualar vardır. Bunlar da şu şekildedir:
Selam Sana (Hail Mary):
Selam Sana, lütufla dolu Meryem; Rab seninledir. Kadınlar arasında kutsalsın ve kutsaldır rahminin meyvesi İsa. Aziz Meryem, Tanrı’nın Annesi, biz günahkarlar için şimdi ve ölüm saatimizde dua eyle. Amin
Selam Kraliçe (Hail, Holy Queen: Salve Regina):
Selam Kraliçe, Merhamet Annesi, hayatımız, tatlılığımız ve ümidimiz selam. Biz Havva’nın sürgündeki evlatları sana yalvarıyoruz: bu gözyaşı vadisinde ağıtlarımızı ve gözyaşlarımızı ah çekerek sana yükseltiyoruz. Ey şefaatçimiz, o merhametli gözlerini bize çevir ve bu sürgünümüzden sonra rahminin kutsal meyvesi İsa’yı bizlere göster. Ey şefkatli, ey sevgi dolu, ey tatlı bakire Meryem. Amin.
Fatima Prayer (Oh my Jesus):
Ey İsa'm, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem ateşinden koru. Tüm ruhları, özellikle merhametine en çok ihtiyaç duyanları cennete götür.
Kitâb-ı Mukaddes'in ilk kısmı, Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. Yahudilerin kutsal kitaplarından olan Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Antlaşma, İsa'nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberler tarafından yazılmıştır. Bu bölümde, henüz dünyaya gelmemiş oldukları için İsa ve annesi Meryem'den ismen bahsedilmez; ancak Eski Ahit'in bazı kitaplarında İsa'ya atıfta bulunulur.
Kitâb-ı Mukaddes'in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Ahit ise, Nasıralı İsa'nın sağlığında ya da ölümünden sonra havariler ve elçiler tarafından yazılmıştır. Hristiyanlarca kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhannaincilleri, Yeni Antlaşma'nın ilk dört bölümünü oluşturur.
Yahudi kutsal metinlerinden oluşmuş olan Tanah'ın Hristiyanlıkta Eski Antlaşma olarak adlandırılmasının nedeni, Tanrı'nın İsa'dan asırlar önce Musa ile Sina Dağı'nda yaptığına inanılan antlaşmadır. Hristiyanlar, Tanrı'nın İsa aracılığı ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından ötürü, Kitâb-ı Mukaddes'in İsa'dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Antlaşma olarak adlandırırlar.
İncil, Kitâb-ı Mukaddes'in Yeni Ahit kısmının ilk dört bölümünün her birine verilen addır. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından kaleme alınmış olan dört İncil, yazarlarının adıyla anılır. İnciller, Nasıralı İsa'nın hayatını ve öğretilerini anlatır.
TürkçeyeArapçadan geçen incil kelimesinin aslı, Yunanca "Ευαγγελιον" (Evangelion) şeklindedir ve ''iyi haber, müjde'' anlamına gelir.
İncil kelimesi, gerçekte Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabının (bölümünün) her birini karşıladığı hâlde, bazen Yeni Antlaşma'nın tamamı için de kullanıldığı olur.
Türkçe literatürde yaygın olarak İsa adıyla anılan Yeşua, Hristiyanlığın temel figürüdür. Doğum ve ölüm tarihleri ile ilgili olarak kimi tarihçiler ve araştırmacılar farklı görüşler belirtirler. Ancak yaklaşık MÖ 4 yılında, günümüzde Filistin bölgesi sınırlarında yer alan, ancak o dönemde Roma İmparatorluğu'nun egemenliğinde olan Yahudiye Eyaleti'nin Beytüllahim şehrinde, annesi Meryem'in bakire olduğuna ilişkin iddia edilen bir mucizeyle dünyaya geldi.[29] İsa'nın doğum yeri Beytüllahim olarak kabul edilmekle birlikte, memleketi sıklıkla Nasıra olarak geçer. Hristiyan kaynaklarda İsa, "Nasıralı İsa" olarak da anılır. Bu nedenle de Hristiyanlık dini "Nasranilik" olarak da adlandırılır. İsa'nın erken yaşamıyla ilgili fazla bir şey bilinmemektedir, ama çok büyük olasılıkla Yahudi kutsal kitapları ve dini konusunda eğitim gördüğü düşünülür; ki zaten kendi de annesi de bir Yahudi'dir.[29]Marangozluk işiyle uğraştığına, Nasıra'da yaşayıp çalıştığına inanılır.[29]
İsa'nın, Hristiyanlıkta mucizevi bir şekilde babasız dünyaya geldiği kabul edilir. Temel mesleği marangozluktur ve ayrıca şifa dağıtıcıdır. Yaklaşık 30 yaşındayken, Tanrı'nın mesajını ilan ederek bölgede vaaz verme ve şifa dağıtma hizmetine başladı. İncillere göre, çekici ve şaşırtıcı mucizeleriyle büyük kalabalıkları etrafında topladı; ancak 12 takipçisine ya da havarisine özel ilgi gösterdi. Çok geçmeden Tanrı'yla ilgili mesajı, yetkililerin engeliyle karşılaştı. Havarilerinden biri olan Yahuda'nın ihanetine uğradı ve inanca göre "Halkı isyana teşvik etmek" suçlamasıyla bazı Yahudi din adamlarının baskısı ve Roma İmparatorluğu'nun Yahudiye valisi Pontius Pilatus'un emriyle tutuklanıp çarmıha gerilmiştir.
Hristiyan teolojisinde İsa'nın kimliğini inceleyen dal, Kristoloji olarak bilinir. Hristiyanlar için İsa; Mesih'tir, bütünüyle insan ve bütünüyle Tanrı'dır, "Tanrı'nın Oğlu" ve "İnsanoğlu"dur. Bahsi geçen oğulluk manevi bir anlam içermektedir; biyolojik bir husus değildir. Baba (Tanrı) ile insanlar arasında aracı, beklenen kurtarıcı, Rab, Tanrı ile aynı "öz"den olan, güçlü Tanrı, tek insan, dünyanın tek kralı, Üçlü Birlik'te yer alan hipostaz veya kişilerden olan "Oğul"dur. Hristiyan kaynakları, onu "İsa Mesih" olarak anarlar.
İsa'nın tanrısal ve insani özellikleri, farklı mezheplerce farklı yorumlanır. Hristiyanlığın Monofizit görüşüne göre insani tabiatı ile tanrısal tabiatı, tanrısal özü altında erimiş ve ayrılmaz bölünmez tek bir tabiat meydana gelmiştir. Çarmıhta, İsa'nın insani tabiatı gibi tanrısal tabiatı da acı çekmiştir. Meryem ise Theotokosdur, yani Tanrı anasıdır.
Diğer bir görüş olan Diofizit görüşüne göre ise, insani ve tanrısal olmak üzere birbirinden bağımsız iki tabiatı vardır. Çarmıha gerildiğinde ilahi tabiatı bedeninden ayrılmış, sadece insani tabiatı acı çekmiştir. Meryem, insan olan İsa'nın annesidir; dolayısıyla da ona Theotokos, yani Tanrı anası denemez. Ortodoks, Katolik ve Protestanlara göre İsa'nın İnsani ve Tanrısal iki tabiatı olup bunlar asla birleşmezler, karışmazlar ve ayrılmazlar.
"İsa" adı
"İsa" adı Kur'an kökenli olarak Arapçadan gelmektedir (عيسى). Türkçeye İslam etkisi nedeniyle yerleşmiştir. İsa'nın orijinal adı Yeşua (Yahşuah) olarak geçer. Orijinal adın anlamı, İbranicede "YHVH Kurtarır" anlamına gelir. Arap Hristiyanlar İsa adını değil orijinal addan köken alan Yasû (يسوع) adını kullanır.
Hristiyanlık inancına göre yaklaşık 30 yaşındayken Filistin ve İsrail bölgesinde Tanrı'nın mesajını ilan etmeye başlayan Yeşua, özellikle şifa hizmetinde bulunma, doğayı kontrol etme ve ölüleri diriltme gibi mucizelerle çok sayıda taraftar topladı. Ancak Yeşua'nın kendinin Tanrı olduğunu ileri sürmesini küfür sayan[38] dönemin Yahudi din bilginleri, ihbarcı havari Yahuda'yı kullanarak Yeşua'yı tutuklattılar ve Yahudiye eyaleti valisi Pontius Pilatus'a yargılattılar.
Hristiyanlar, Yeşua'nın yeryüzüne gelişinin, Tanrı ile Yahudiler arasında yapılan Eski Antlaşma'dan sonra Tanrı ile bütün insanlık arasında yapılan Yeni Antlaşma'yı müjdelediğine inanırlar. Hristiyanlar, Yeşua'nın çarmıha gerilmesi, dirilmesi ve göğe yükselmesine büyük önem verirler. İnanca göre Yeşua acı çekti, öldü ve gömüldü; sonra dirildi ve Baba Tanrı'yla birlikte hüküm sürmek üzere göğe yükseldi. Yeşua'dan sonra elçileri, Yeni Antlaşma kanonunu tamamlayacak metinleri kaleme aldı.
1. yüzyılda Hristiyanlığın yayılması için çabalayanlardan biri, Tarsuslu Pavlus diye de anılan Elçi Pavlus'tu. Pavlus, önceden Yahudi bir din adamıydı ve başlangıçta Hristiyanlığa düşmandı. Bu dönemde Tarsuslu Saul olarak anılıyordu. Saul ve beraberinde yolculuk edenlerin Şam yolundayken "Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?" sesini işittiklerine ve bu olaydan sonra Saul'un Yeşua'ya iman ederek yeni inancı Yahudi olmayan uluslara yayma görevini yüklendiğine inanılır.[39]
Yeşua'nın ölümünün ardından ilk Hristiyanlar, hem Yahudi yetkililerinin hem de Roma İmparatorluğu'nun çeşitli zulmüne uğradılar ve birçoğu öldürüldü. Yine de inanç, ilk kilisenin liderliği altında varlığını sürdürdü. Roma liderleri Hristiyanlığa git gide daha hoşgörülü davranmaya başladılar. 313'te Roma İmparatorluğu'nda Milano Fermanı ilan edildi ve Hristiyanlık serbest bırakıldı. 325 yılında, evrensel bir Hristiyan amentüsünün kabul edildiği Nikaia (İznik) Konsili gerçekleşti. 380 yılında da Hristiyanlık, Roma İmparatorluğu'nun resmî dini kabul edildi.
Kavimler Göçü (375) ile birlikte Cermen kavimleri Avrupa'nın dört bir yanına yayıldı. Cermen kavimleri sonraları Hristiyanlığı benimsedi. Bu da Hristiyanlığın Avrupa'da iyice yaygınlaşmasına neden oldu.
Roma İmparatorluğu'nun gerilemesi ve çöküşünden sonra Avrupa'da iktidar, havarilerin ve ilk din adamlarının doğal ardılları sayılan papalara geçti. 1054 yılında, Kilise içinde Papalığın otoritesi konusunda bir ayrılık yaşandı. Hristiyan tarihinde "Büyük Bölünme" denilen bu olay sonucunda Hristiyanlık, Katolik Kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi olarak ikiye ayrıldı.
Hristiyanlık, 7. yüzyılda İslam dininin doğuşu ve 8. yüzyılda da İslam'ın yayılışında Müslümanların rekabetiyle karşılaştı. 12. ve 13. yüzyıllarda kutsal kent sayılan Yeruşalim'i Müslümanlardan almak için bir dizi Haçlı Seferi düzenlendi. 1096'da başlayan bu seferlerin ilki, Katoliklerin 1099 yılında Yeruşalim'i ele geçirip şehri savunan Yahudileri ve Müslümanları kılıçtan geçirmesiyle sonuçlandı.
Katolik Kilisesi, Avrupa'da nüfuzunu korudu ve dogmaları Orta Çağ boyunca kültüre ve bilgiye egemen oldu. Felsefi ve bilimsel düşünceler çoğu kez sapkınlık olarak görüldü. 1274 yılında Thomas Aquinas, Aristotelesçi akıl yürütmeyi Hristiyan teolojiye uyguladı ve bu sebeple mahkûm edildi, ölümünden ancak yüzyıllar sonra Avrupa'da gerçekleşen bir dizi reformlar sayesinde büyük değeri anlaşıldı.
Katoliklik mezhebinin dünyada yaklaşık 1,2 milyar mensubu vardır ve en çok takipçisi olan Hristiyan mezhebidir. Katoliklik; Kutsal Ruh'un kaynağı, İsa'nın ilahi (tanrısal) yönü, geleneklere verdiği önem, dini törenler ve HavariPetrus'un halefi kabul ettiği Roma başpiskoposuna (Papa) verdiği ayrıcalıklarla diğer Hristiyan mezheplerinden ayrılır. Papa'nın yanılamayacağı, 1870'te alınan bir kararla resmîleşmiştir.
Katolik Kilisesi'ndeki bazı özellikler şöyledir:
Kilise, azizlere ve Meryem'e diğer kiliselerden daha fazla kutsiyet verir.
Sadece erkekler papaz olabilirler. Evlenemezler ve cinsel ilişkide bulunamazlar.
Ortodoks Kilisesi, 850 milyona yakın mensubu ile Katolik ve Protestan kiliselerinden sonra sayısı ve yayıldığı alan itibarıyla Hristiyanlığın üçüncü büyük mezhebini oluşturur. Ortodoks coğrafyası büyük oranda Doğu Avrupa ve Anadolu ile sınırlıdır. Bununla birlikte, Ortodoksluğun Hristiyanlık içerisindeki tarihi önemi, coğrafi ve istatistikî büyüklüğünden daha ileri düzeydedir. Gerek tarihi gerekse politik nedenlerden dolayı içe kapalı bir atmosferde yaşayan Ortodoksluk, özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküşünden itibaren modern dünyaya entegre olma yoluna girmiş görünmektedir. Bu farklı tarihi gelişim çizgisine paralel olarak, Ortodoksluğun teolojisi de diğer Hristiyan mezheplerine göre değişiklik göstermektedir.
Ortodoksların kendileri için kullandığı yaygın ibare, daha çok “Ortodoks Katolik Kilisesi” ibaresidir. Bu ifade, mezhebin hem doğru görüşü temsil ettiği, hem de evrensel olduğu iddiasını yansıtır. Büyük oranda Anadolu coğrafyasında gelişip yayılmaya başlayan Ortodoksluk, özel karakterini daha çok üzerine temellendiği Grek kültürünün Hristiyanlaştırılmasından alır. Bu temel yapı, gelişim çizgisini antik Latin düşüncesinden alan Katoliklik ile Ortodoksluk arasındaki farklılığın da zeminini oluşturur.[40]
Papazlara ihtiyaç duymaksızın Kitâb-ı Mukaddes'i okuyabildikleri için, her vaftiz edilmiş inananın aracı bulunmadan rahiplik yetkisi olduğuna inanan Protestanlar, Kitâb-ı Mukaddes'i Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır.
Reform sonrası ortaya çıkan dini akımlar, öncelikle kendi içinde 3 ana kola ayrılmıştır. Bunlar şunlardır:
Anglikanizm (Protestan mezhebi olarak sayılmamakta ve bağımsız bir Batı Kilisesi olarak tanımlanmaktadır)
Protestanlık, diğer Hristiyan mezheplerinden bazı ayrımlar gösterir. Katolik ve Ortodokslar gibi ruhanî bir başkanları yoktur. Protestanlık; Katolik ve Ortodoks kiliselerinin merkeziyetçi anlayışının tersine, çeşitli kiliseler veya mezhepler arasındaki kurumsallaşmamış bir topluluktur. Protestanlar, Katolik inanç sisteminin çoğunluğunu korusalar da, Katolik Kilisesi'nin Papa'ya verdiği geniş yorum ve uygulama yetkisini tanımama, dinî inançları daha kişisel düzeyde yaşama ve Katolik Kilisesi'nin dünyasallaşan ayin ve uygulamalarından uzaklaşma gerekçeleriyle Katolik Kilisesi'nden ayrılmışlardır.
Teslis'in reddi, ana akım Hristiyan öğretisi olan Tanrı'nın ebedi, eşit ve bölünmez bir şekilde tek bir varlık veya özde birleşmiş üç farklı hipostaz veya kişi olduğu inancını reddeden bir Hristiyanlık biçimidir. Öbür yandan, bu görüşe sahip olan kesimlerin çoğu, İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğu fikrinde diğer Hristiyanlar gibi hemfikirdiler. Aslında bu durum, Birinci İznik Konsili'nden (MS 325) beri süregelen bir tartışmanın devamı niteliği olarak görülmektedir.[41] Hristiyanlığın ilk yüzyılları sayılmazsa, günümüzde bu görüşü benimseyenlerin bir diğer ortak yönü de, yeni dini hareketler olarak kabul edilmesidir.
Teslisi reddedenler arasında tarihsel ve modern akımlar veya gruplar vardır. Tarihsel akımlar ve gruplar:
Dünyanın hemen hemen her yerine yayılmış olmakla birlikte, en yoğun olarak Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Avustralya'da bulunmaktadır. Diğer kıtalardan farklı olarak Asya ve Güney Afrika'da farklı dinlerle iç içe yaşayan Hristiyanlar, erken dönemlerden beri, kırsal kesimlerden ziyade şehirlerde yayılmıştı. Böylece kısa bir süre içinde Hristiyan olmayan kişi ile köylü neredeyse eş anlamlı hâle geldi.[42]
Hristiyanların sayısı yani Mesih'i takip edenler, İsa'nın ortaya çıkmasıyla ve ona inanlarla birlikte genişlemiştir. Alışılagelmişin dışında, Kitâb-ı Mukaddes'te yer alan kayıtlara göre, İsa'nın, toplumun dışladığı fahişelere de yardım ettiği ve engellileri, körleri iyileştirdiği yer almaktadır. İsa'nın; Luka 16.13'te yer alan Siz hem Tanrı’ya, hem paraya kulluk edemezsiniz öğretisi, Yakup 2:6'da yer alan Ama siz yoksulun onurunu kırdınız. Sizi sömüren zenginler değil mi? gibi sözler, Hristiyanlık öğretisinin çoğunluğu oluşturan sıradan yoksul halk tarafından kabul edilip yayılmasında ve Hristiyanlığın desteklenmesinde etkili oldu.
Öte yandan, yine Yeni Ahit'te yer alan kayıtlara göre, İsa'nın çarmıha gerilip üç gün sonra dirildiği zaman, kendine inananlara görünüp, Müjdeyi bütün uluslara yayın emrini verdiği yer almaktadır. Pavlus'un Galatyalılar'a mektubunun 3. bölümün 28. ayetinde yer alan; Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. ifadesi, aslında müjdenin hiçbir dil ya da hiçbir millet ayrım gözetmeksizin geçerli olduğunu göstermekle birlikte, birbirinden çok farklı uluslarında Hristiyanlık öğretisini kabul etmesinin mümkün olabileceğini söylemiştir. Bu düşünce, Hristiyanlığın farklı topluluklarda daha rahat yayılmasına fırsat sağlamıştır.[43]
Aslında, Hristiyanlar, ilk yüzyıllarda büyük zulümlere uğramıştır. Günümüzde, Katolik ya da Ortodokslar tarafından kabul edilen çoğu aziz ve azize, inancı yüzünden ölen ve bazen kafası bile kesilmiş olan ilk Hristiyanlardır. Hatta Pavlus, yazdığı mektuplarda aslında adının Saul olduğundan ve Hristiyan olmadan önce Hristiyanları öldüren birisi olduğundan bahsetmiştir.[44] Pavlus'un, Korintlilere 1. mektubunun 9. bölümünün 19 ilâ 22. ayetlerinde Hristiyanlığı yaymak için ettiği mücadelesini anlatırken, Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa'nın denetimi altında olmadığım hâlde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Tanrı'nın Yasasına sahip olmayan biri değilim, Mesih'in Yasası altındayım. Buna karşın, Yasa'ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa'ya sahip değilmişim gibi davrandım. Güçsüzleri kazanmak için onlarla güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum demesi, Hristiyanlık öğretisinin yani müjdenin hızlıca yayılması konusunda Pavlus'un rolünü ve önemini göstermektedir. Öyle ki, bu durum, kimi İslami kesimlerce, kendi hakkında Hristiyanlığın ikinci kurucusu olarak anılmasına bile yol açmıştı.[45]
Diğer İbrahimî dinlere göre Hristiyanlık
Yahudiliğe göre Hristiyanlık
İsa, Roma İmparatorluğu'nun Yahudiye eyaletinde Yahudi bir anneden dünyaya gelmiştir. Hristiyan kaynaklara göre Tanrı tarafından bir mucize eseri olarak babasız dünyaya gelmiştir. Yeni Ahit'te üvey babası Yusuf'un Davut peygambere kadar çıkan soyağacı verilir.
İsa, annesi Meryem, babası Yusuf, kendine ilk inanan arkadaşları ve ilk takipçilerinden Yahudi olanlar terminolojide "Yahudi Hristiyanlar" olarak adlandırılır. Yahudi Hristiyan tabiri günümüzde Yahudi soyundan gelmekle beraber Hristiyan olmuş kimseleri tanımlamakta da kullanılır.
Yahudiler İsa'nın mucize eseri olarak babasız doğduğuna, binlerce yıldır bekledikleri ve hâlen de beklemekte oldukları kurtarıcı Mesih ya da peygamber olduğuna inanmazlar. İsa, içinde yaşadığı Yahudi toplumunda "bekledikleri Mesih olduğunu" ileri sürdüğünde, halkın bir kısmı buna inanmıştır. Ancak buna inanmayan ve onun küfür içerisinde olduğuna kanaat eden Yahudi din bilginlerinin teşviki sonucunda, Yahudiye eyaletinin Romalı valisi Pontius Pilatus'un emriyle çarmıha gerilmiştir.
İslam dinine göre Hristiyanlık, semavi dinlerden biridir ve dünya üzerindeki diğer dinlere nazaran Yahudilikle beraber özel bir yere sahiptir. Hristiyanlar 'Ehl-i Kitap' yani kendine kutsal kitap gönderilenler olarak kabul edilirler: "Muhakkak ki Allah seni, kendinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'dir." (Al-i İmran, 3/45)
İslam'a göre İsa, Allah'ın peygamberlerindendir ve Kur'an'da "İsa Mesih" olarak anılır. Bununla birlikte Kur'an'da İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğu inancı ve çarmıha gerilmesi reddedilir.
Allah'ı bırakıp, hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. (Tevbe 30-31) Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kesinlikle kâfir oldu….(Maide 72) Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar… (Nisa 157)
Eleştiriler
Hristiyanlık tarihinin sorgulanan ve eleştirilen tarafları arasında Kutsal Makam ve Papalık Devleti[46] yer alır. I. Konstantin döneminde Kutsal Makam'ın getirilmesiyle felsefi Rönesans çağı "Din için uygun değil" iddiasıyla felsefe okullarının kapatılması ve felsefecilere değer verilmemesiyle sona ermiş oldu.[47] Ayrıca din için Papa'nın izniyle alt sınıftan binlerce çocuk (aralarında yetişkin azınlık da vardı) Yeruşalim'i geri alma amacıyla yola çıktı. Çocuk grubun neredeyse hepsi (50.000) yol sırasında su ve yemek sıkıntısından telef oldu.[48][49] Bunun gibi olaylar nedeniyle Katoliklik mezhebine eleştiriler getirilir.
^""Nones" on the Rise". Pew Research Center's Religion & Public Life Project. 9 Ekim 2012. 25 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2015.
^"Sıkça Yapılan Yanlışlara Doğrular". tdk.gov.tr. 22 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Aralık 2013. Hıristiyan x Hıristiyan ↓ öz. a. din b. Hz. İsa'nın dininden olan kimse, İsevi, Nasrani.
^Elçilerin İşleri, 24:5 7 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., "Biz şunu anladık ki, bu adam dünyanın her yanında tüm Yahudiler arasında kargaşalık çıkaran bir fesatçı ve Nasranî tarikatının elebaşılarından biridir"
^Ali Ünal, Allah Kelâmı Kur'ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meali, s. 254; Define Yayınları, İstanbul: 2010 Nisan; ISBN 978-975-6111-37-6
^"ر - ص - ن" kökü "yardım" mânâsına gelmektedir. Burada, İbranice ve Arapçanın aynı dil âilesine mensup ve birçok kökteş kelimesi bulunan iki Sâmî dil olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
^Yuhanna 10.22-39 12 Ağustos 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. «O sırada Yeruşalim'de Tapınağın Açılışını Anma Bayramı kutlanıyordu. Mevsim kıştı. İsa tapınağın avlusunda, Süleyman'ın Eyvanı'nda yürüyordu. Yahudi yetkililer O'nun çevresini sararak, “Bizi daha ne kadar zaman kuşkuda bırakacaksın?” dediler. “Eğer Mesih isen, bize açıkça söyle.” İsa onlara şu karşılığı verdi: “Size söyledim, ama iman etmiyorsunuz. Babam'ın adıyla yaptığım işler bana tanıklık ediyor. Ama siz iman etmiyorsunuz. Çünkü benim koyunlarımdan değilsiniz. Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba'nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. Ben ve Baba biriz.” Yahudi yetkililer O'nu taşlamak için yerden yine taş aldılar. İsa onlara, “Size Baba'dan kaynaklanan birçok iyi işler gösterdim” dedi. “Bu işlerden hangisi için beni taşlıyorsunuz?” Şöyle yanıt verdiler: “Seni iyi işlerden ötürü değil, küfrettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun.” İsa şu karşılığı verdi: “Yasanızda, ‘Siz ilahlarsınız, dedim’ diye yazılı değil mi? Tanrı, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez. Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öyleyse ‘Tanrı'nın Oğlu'yum’ dediğim için bana nasıl ‘Küfrediyorsun’ dersiniz? Eğer Babam'ın işlerini yapmıyorsam, bana iman etmeyin. Ama yapıyorsam, bana iman etmeseniz bile, yaptığım işlere iman edin. Öyle ki, Baba'nın bende, benim de Baba'da olduğumu bilesiniz ve anlayasınız.” O'nu yine yakalamaya çalıştılarsa da, ellerinden sıyrılıp kurtuldu.»