Türk folkloru, Türkçe çevresinde gelenekselleşmiş folklor, halk bilimidir.
Türkiye'de halk bilimi
Halk arasında "folklor" kelimesi ile sadece "halk oyunları" olarak algılanagelmiştir. Fakat bu yanlış bir kullanımdır. Arzu Öztürkmen, Türkiye'de Folklor ve Milliyetçilik (1998, İletişim Yay.) adlı kitabında bu tarihsel süreci inceler ve Türkiye'deki folklor araştırmalarının tarihçesini dört ana bölüm kapsamında değerlendirir. Buna göre, Jön Türklerin ilgisiyle Osmanlı döneminde başlayan folklor araştırmaları daha sonra Halkevleri kapsamında sürdürülmüştür. 1947 yılında Ankara Üniversitesi'nde Pertev Naili Boratav öncülüğünde açılan Halkbilimi Bölümü, Boratav'ın görevden alınmasıyla ilk yıllardaki ivmesini kaybederken, Halkevleri çatısı altında gelişen halk oyunları hareketi üniversite gençliğinin öncülüğünde yaygınlaşmış ve folklora olan akademik ilgi hızla popülerleşen halk oyunlarına kaymıştır. Ne var ki, folklor esasında halk kültürünün tamamını kapsar.
Türkiye'de halk bilimi çalışmaları yirminci yüzyıldan çok daha önce bilimsel yöntemlerle olmasa da halk kültürünün öykülenerek aktarılmasıyla başlamıştır. Özellikle Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi geniş birikimi ve canlı anlatımıyla bu tip eserlerin en önemli örneklerinden birini oluşturmaktadır.[kaynak belirtilmeli] Ayrıca Divânu Lügati't-Türk, Dede Korkut Hikâyeleri gibi önemli örnekler de halk bilimi çalışmalarında kullanılacak kadar önemli bilgiler aktarmaktadır.
Bilimsel anlamda folklor ile ilgili yazılar yirminci yüzyılın başında verilmeye başlanmıştır. 1913 yılında Ziya Gökalp, “Halka Doğru” adlı dergide “Halkiyat” terimini kullanmış, 1914 yılında Mehmet Fuat Köprülü de “İkdam” gazetesindeki yazılarında “Halkıyyat:Folk-lore” şeklinde kelimenin Türkçe karşılığını orijinal hali ile birlikte kullanmıştır. Daha sonra Rıza Tevfik Bölükbaşı “Peyam” gazetesi ekinde, Selim Sırrı Tarcan “TEM”de, Rauf Yekta “Darü'l-Elhan Külliyatı”nda ilk "halk bilimi" yazılarını kullananlardır.[kaynak belirtilmeli]
Cumhuriyet’in ilanına kadar Türk halk bilimi ile ilgili araştırma, inceleme ve yayınların dağınıklığı dikkati çekmektedir. 1927 yılında Ankara’da “Anadolu Halk Bilgisi Derneği” adıyla kurulan, bir süre sonra adı “Türk Halk Bilgisi Derneği” olarak değiştirilen dernek Türk halk bilimine ilişkin çalışmaları başlatan ilk kuruluştur.[1] Çıkardığı “Halk Bilgisi Haberleri” adlı süreli yayınıyla Türkiye'nin çeşitli yörelerinden derlenen Halkbilim verilerini toplu bir biçimde sergilemiştir. Daha sonra Atatürk tarafından 19 Şubat 1932'de kurulan Halkevleri,[1] 1955 yılında “Folklor Araştırmaları Kurumu”, 1964 yılında “Türk Folklor Kurumu”, 1966 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Kurulan Milli Folklor Araştırma Dairesi” halk bilimine ilişkin ilk köklü çalışmaları başlatmışlardır.[kaynak belirtilmeli]
Türk üniversitelerinde ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Etnoloji ve Antropoloji kürsüsü ve Atatürk Üniversitesi’nde halk edebiyatına ilişkin çalışmaların dışında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK) Orta Doğu Teknik Üniversitesi Türk Halk Bilimi Topluluğu (THBT) ve Anadolu Üniversitesi Halkbilim Araştırmaları Merkezi gibi kuruluşlar da Türk halk bilimini sürdüren araştırmalarda bulunmaktadırlar. Bunlardan başka Ankara’da HOY-TUR,HOYEM, TÜFEM, TUBİL, İstanbul’da FOLKTUR, FOYAK, İzmir’de İFAK, EFEM ve diğer illerde değişik adlarla kurulmuş amatör dernekler ve kuruluşlar halk oyunları başta olmak üzere Türk halk bilimine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadırlar.
Türk halk bilimindeki başlıca eksiklikler şunlardır:[2]
Günümüze kadar derlenen materyaller sistemli bir biçimde düzenlenip arşivlenerek incelemeye hazır bir duruma getirilmemiştir. Bu amaca yönelik birkaç girişim ekonomik zorluklar, ilgisizlik ve desteksizlik yüzünden yalnız toplantı tutanaklarında kalmıştır.
Türk halk biliminin bütün konularını kapsayan bir sözlükten henüz yoksunuz. Halkbilim çalışmalarında el altında bulundurulması gereken “Halkbilim Atlasları”nın hazırlanmasıyla ilgili çalışma da başlatılamamıştır.