Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır. Ayrıntılar için lütfen tartışma sayfasını inceleyin veya yeni bir tartışma başlatın. Konu hakkında uzman birini bulmaya yardımcı olarak ya da maddeye gerekli bilgileri ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. (Şubat 2021)
Fetret Devri,Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in hayattaki beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir. Bu süreç Yıldırım Bayezid'in 1402'deki Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıktı. Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmed'dir. Dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında, I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Çelebi Mehmet için "devletin ikinci kurucusu" tabiri kullanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Etimoloji
Fetret, "iki olay arasında geçen süre" anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür.[1] Benzer şekilde fasıla da "aralık" anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür.[2]
İsa Çelebi önce Balıkesir (Karesi) civarında yerleşti. Timur ordusunun şehri ele geçirip talanından sonra Bursa'da Timur'un beratı ile emir olarak hükûmet süren kardeşi Musa Çelebi ile mücadeleye başladı. Önceki çatışmalarda Musa Çelebi üstün geldi ise de sonra Balıkesir civarında yapılan bir çarpışmada İsa Çelebi galip geldi ve Musa Çelebi Germiyan (Kütahya)'ya kaçtı. İsa Çelebi Bursa'da Timur'dan beratlı emir olarak hüküm sürmeye başladı.[3]
1403'te Amasya'da bulunan kardeşi Mehmet Çelebi, Yıldırım Beyazid'in meşhur komutanlarından olan Subaşı Eyne Bey'in tavsiyesi ile, İsa Çelebi'ye bir mektup göndererek Anadolu topraklarının ikisi arasında bölüşülmesini önerdi. Bu öneri İsa Çelebi tarafından kendisinin "ulu karındaş" olduğu ve bu nedenle hükümdarın kendisi olması gerektiği gerekçesiyle reddedildi. Mehmet Çelebi bunun üzerine Amasya'dan askeri ile Bursa üzerine yürüdü. İki kardeş orduları Ulubat'ta savaşa giriştiler ve bu muharebeyi İsa Çelebi kaybetti.
Ulubat Savaşı'ndan sonra İsa Çelebi önce Yalova'ya, oradan da İstanbul'a gitti. İmparator II. ManuilAvrupa'da bulunmaktaydı ve onun taht naibi olan VII. İoannisEmir Süleyman ile 1403 başında Bizans için çok elverişli yeni bir anlaşmayı imzalamıştı. Edirne'de bulunan Emir Süleyman'ın, İmparator'dan İsa'yı istemesi üzerine, bu antlaşma gereği olarak İsa Çelebi Edirne'ye gönderildi. Kendisine en büyük rakip olarak Mehmet Çelebi'yi gören Emir Süleyman kardeşi İsa Çelebi'ye bir kuvvetli ordu vererek Anadolu'ya geçirtti. İsa Bey bu ordu ile Çelebi Mehmet idaresinde bulunan Bursa önlerine geldi. Bursa halkı Mehmet Çelebi'nin idaresinden hoşnuttular ve İsa Çelebi'nin şehirlerini eline geçirmesini önlemek için şehirde yangın çıkarttılar. Diğer kaynaklar ise yangının Bursa'yı ele geçirmeyi başaramayacağını anlayan İsa Çelebi taraftarları tarafından çıkarıldığını yazarlar. İsa Çelebi güçleri ile Mehmet Çelebi güçleri arasındaki Bursa önündeki savaşta İsa Çelebi tekrar yenildi ve kaçmaya mecbur kaldı.
İsa Çelebi bu sefer Candar oğluİsfandiyar Bey'e sığındı. Beyliklerini Timur yolu ile tekrar eline geçiren Aydınoğlu Cüneyt Bey, Saruhan Beyi Hızırşah Bey ve Menteşe Beyi İlyas Bey'in ve Candar oğlunun sağladığı askerlerle İsa Çelebi 1404-1405 arasında üç kez daha Bursa'da bulunan kardeşi Mehmet Çelebi'ye hücuma geçti ve her seferinde yenilip geri çekildi.
En son denemesinde Karamanoğlu'na iltica etti. Karamanoğlu Anadolu'da çok güçlenmiş olan Mehmet Çelebi aleyhtarı harekete geçmemeyi tercih etti ve Mehmet Çelebi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi ülkesinin sınırları dışına attı.
İsa Çelebi bir süre atalarının yurdu olan Sultanönü'ne gelip burada saklandı. 1406'da İsa Çelebi Eskişehir'de bir hamamda iken Mehmet Çelebi adamlarının bir baskınına uğradı. Bunlar tarafından yakalanıp boğularak öldürüldü. Cesedi, Bursa'da Murad Hüdavendigâr türbesi yanına gömüldü.
Böylece 1406'da Osmanlı Devleti Mehmet Çelebi Anadolu'da ve Emir Süleyman Avrupa'da hükümdarlar olarak fiilen ikiye bölünmüş oldu.
1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun sol kanadı komutanı olan Süleyman Çelebi yenilgiden sonra Yıldırım Beyazid'in veziriazamı olan Çandarlı Ali Paşa ile birlikte Timur birliklerinin yakın kovalaması altında Rumeli'ye doğru kaçmaya başladılar. Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp talan ettiler.
Süleyman Çelebi Ağustos 1402'de Gelibolu'ya geldi. Venedik ve Geneviz gemileri onu ve askerlerini Rumeli yakasına taşıdılar. Hristiyanların bu sadakatsizliği Timur'un çok kızmasına neden oldu ve belki de Timur önderliğindeki Tatar ordularının İzmir'e gidip Anadolu'da önemli bir Hristiyan kalesi ve deniz üssü olan İzmir'in kuşatılıp bütün Hristiyan savunucularının öldürülüp kesik başlarından piramitler yapılmasına bir neden oldu.
Süleyman Çelebi Rumeli'deki Osmanlı bölgelerine hakim olmak için Bizans desteğini almak üzere o zaman Avrupa'da bulunan Bizans İmparatoru II. Manuil yerine taht naipliği yapan VII. İoannis ile müzakerelere girişti. Yıl sonunda müzakereler sona erip 1403 başında şahsen Emir Süleyman ile Bizans taht naibi, Venedik, Genova, Rodos San Jean Şövalyeleri, Sırp Despotu Stefan Lazeraviç ve Latin Naksos Dükü arasında bir barış anlaşması imzalandı.[4] Bu anlaşmaya göre Bizans Osmanlılara vasal olmaktan çıkacak ve yıllık tazminat ödemeyi dururacak ve buna karşılık Süleyman Çelebi hükümdarlığı Bizans'ın üst egemenliğini kabul edecekti. İyi niyetini göstermek için Süleyman Çelebi Bizans'a Ege kıyılarında Selanik ve civarını, Aynaroz (Athos) yarımadasını, bazı Ege adalarını ve Karadeniz kıyılarında Boğaz'a girişten ta Nişabur'a kadar (hatta Varna'ya) araziyi geri verecekti. İtalyan denizci şehirlerine Osmanlı ülkelerinde daha fazla ticari imtiyazlar sağlanacaktı. Osmanlılar ellerindeki bütün Bizans ve diğer imzalayıcı ülke esirlerini geri teslim edilecekti. Osmanlı gemileri Çanakkale ve İstanbul boğazlarına Bizans'tan izin almadan girmeyeceklerdi. Buna karşılık anlaşmayı imzalayan bütün ülkeler Süleyman Çelebi'yi başkenti Edirne'de bulunan Osmanlı Devletinin hükümdarı olarak kabul edeceklerdi. Bu haberi Avrupa'da Venedik'te alan II. Manuel Palaiologos hemen İstanbul'a geri döndü ve kendi imzasını atarak bu anlaşmayı kabul etti.
1402'de Edirne'de tahta oturan Süleyman Çelebi başveziri Çandarlı Ali Paşa aracılığı ile sivil ve asker kadroların ve 1403 başındaki barış anlaşmasından sonra komşu ülkelerin desteğini almış meşru hükümdar olmuştu. Süleyman Çelebi bundan sonra Edirne'de sarayda içki alemleri ile iyi vakit geçirmeye kendini terk etti. Bu sırada Sırp despotluğunda Stefan Lazaroviç ile Jorg Brankoviç arasında çıkan mücadeleden faydalanarak Sırbistan üzerindeki gücünü artırdı. Fakat Anadolu'yu alıp eski Osmanlı Devletini yenileme idealinden hiç vazgeçmedi. Bu nedenle 1403'te kendine sığınan kardeşi İsa Çelebi'ye büyük bir ordu vererek onu Anadolu'ya gönderdi. Ancak İsa Çelebi başarılı olamadı.
1406'da Mehmet Çelebi İsa Çelebi'yi mağlup edince, Süleyman Çelebi Anadolu'yu ele geçirme emeline daha kuvvetle sarıldı ve kuvvetlerini toplayıp Anadolu yakasına geçti. Mehmet Çelebi orada bulunmazken Bursa'ya hücum edip şehri eline geçirdi. Kardeşine karşı koyamayacağını anlayan Mehmet Çelebi Amasya'ya çekildi. Başvezir Çandarlı Ali Paşa'nin başarılı bir manevrasıyla Ankara'yı aldı ve kardeşinin geride bıraktığı yerleşkeleri talan etti. Bu sefer de Rumeli ve Anadolu'nun hükümdarı olarak Bursa'da "iyş-ü-nuş"a kendini verdi. Bunu fırsat bilen Mehmet Çelebi yeniden Bursa üzerine yürüdü. İki ordu Yenişehir ovasında karşı karşıya geldiler. Fakat Süleyman Çelebi'nin başveziri Çandarlı Ali Paşa çeşitli manevralarla Mehmet Çelebi ordusunun danışmanlarını kandırıp ordunun savaşa girmeden dağılmasına neden oldu. Mehmet Çelebi bu sefer ordusuz olarak tekrar Amasya'ya kaçmak zorunda kaldı.
Süleyman Çelebi Bursa'da içki ve eğlenceye devam etmeye başladı. 1406'da tekrar baş kaldırıp Timur'un Karamanoğlulara vermiş olduğu Sivrihisar Kalesi'ni eline geçirdi. Akıncıları Karaman ülkesine hücuma geçtiler. Aydınoğlu Cüneyd Bey ve Menteşeoğlu İlyas Bey Süleyman Çelebi'nin üst egemenliğini tanımak zorunda kaldılar.
1406'da Süleyman Çelebi'nin bu başarısının mimarı olan ve I. Murad dönemi sonundan beri 20 yıldır başvezirlik yapmış olan Çandarlı Ali Paşa öldü. Bu deneyimli devlet adamının ölümü Süleyman Çelebi'nin gücünün sonu oldu ve bundan sonra Emir Süleyman gücünün çöküşü başladı. Buna bir neden olarak Süleyman Çelebi'nin Anadolu'ya önem verip Rumeli'de bulunan gazi akıncı ve göçmen Türkmenlerin taht üzerindeki etkili güclerini azaltması olmuştu.
1409'da Mehmet Çelebi yeni bir strateji uygulamaya koyuldu. Buna göre kardeşi Musa Çelebi ile anlaşarak onu Rumeli'ye Eflak üzerinden gönderecekti ve o Süleyman Çelebi'yi Rumeli'de oyalayıp hatta mağlup ederken Mehmet Çelebi Anadolu'yu ve Bursa'yı ele geçirecekti.
Süleyman Çelebi, kardeşi Musa Çelebi'nin Eflak'a gidip orada bir ordu toplama haberini Ayasoluk'ta bulunmakta iken öğrendi. Yanına İzmiroğlu Cüneyd Bey'i alıp Bizans desteğini sağlayıp hemen hızla Rumeli'ye geçti ve Edirne'ye gitti. Musa Çelebi'nin hücumlarına karşı durabilmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla o sonbahar Emir Süleyman İstanbul'a gitti.[5] Görüşmelerde Bizans İmparatoru II. Manuel'e "sevgili baba" diyerek hitap ederek Musa'nın hücumlarına Bizans desteği olmadan karşı koyamayacağını bildirdi. Musa Çelebi'nin Bizans'a karşı çok daha sert bir politika güdeceğini bilen ve Yıldırım'ın İstanbul kuşatmaları hâlâ aklında olan İmparator II. Manuel ile Süleyman Çelebi bir destekleme anlaşması imzaladılar. Bizans'a iyi niyetini açığa koymak için Emir Süleyman genç erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi ve Epir Despotu Teodor'un gayri-meşru kızı ve İmparator'un yeğeni olan bir genç kızı da kendi karısı olarak aldı. Hemen ardından Karamanoğulları ile de barış anlaşması yaptı.
Bu stratejisinin birinci aşamasında başarılı olan Mehmet Çelebi ise hemen Bursa'ya girip Anadolu yönetimini eline aldı. 1410'ta Musa Çelebi Eflak Voyvodası'nın kızı ile evlenip Eflak, Bulgar ve Sırp desteği ile Rumeli sınır boylarında yerleşmiş Türkmenlerden bir ordu toplamayı başardı. O yıl Edirne ile Eyüp (Kosmidion) arasındaki arazide Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi orduları arasında arka arkaya bir sıra çarpışmalar ve baskınlar ile savaş başladı. Haziran ve Temmuz 1410'daki ilk çatışmalarda Süleyman Çelebi üstün gelmekle beraber, kendisi pek o kadar savaşçı bir kişi değildi. Bu nedenle Süleyman Çelebi Edirne sarayına çekilip tekrar içki ve eğlenceye daldı. Etrafındakiler bu durumdan, özellikle Hristiyanlara karşı çok iyi davranması ve vaktini içki ve eğlenceye vermesinden, hoşnut değillerdi ve önemli önemsiz birçok taraftarı Süleyman Çelebi yanından ayrıldı.
En sonunda 17 Şubat 1411'de bir kış havası altında Musa Çelebi Edirne'yi bastı ve demoralize olmuş olan Süleyman Çelebi taraftarları buna karşı koyamadı. Süleyman Çelebi o sırada sarhoş ve bir hamam aleminde bulunmaktaydı. Kendisine kardeşinin baskınından haber getiren yandaşlarını çok sinirli bir şekilde kovmaktaydı ve hatta ceza olarak bazılarının sakal ve bıyıklarını tıraş ettirdi. Sonunda aklı başına gelip gece karanlığında yanında çok az sayıda adamıyla İstanbul'a doğru kaçmaya koyuldu. Döğenciler köyüne geldiği zaman kılavuzu ihanet edip köylülere onun kimliğini bildirip onları kışkırttı ve köylüler de sırf Musa Çelebi'den bahşiş alabilmek gayesiyle Süleyman Çelebi'yi öldürdükleri rivayet edilir.[6]
Musa Çelebi Ankara Muharebesi'nde Timur'a tutsak düşen babasının yanında esir olarak kaldı. Bazı kaynaklara göre, Yıldırım esarette 1403'te ölünce cenazesi Timur'un emri ile Musa Çelebi eşliğiyle Bursa'ya gönderildi.[7]
Bursa, Timur ve ordusunun işgaline uğramış ve talan edilmişti. Musa Çelebi Timur'dan beratlı olan bir emir olarak Bursa'da hükûmet etmeye başladı. Aynı yıl İsa Çelebi Karesi civarlarına gelip Musa'yı tehdide başlayınca, Musa Çelebi ona karşı bir sıra başarılı hücumda bulundu ama onu ortadan kaldıramadı. Balıkesir civarındaki en son çarpışmada Musa Çelebi yenildi. Önce Germiyan'a kaçtı ve oradan da Karamanoğlu Mehmet Bey'e sığındı.[8]
Musa Çelebi 1409'da sonradan Bursa'yı eline geçirmiş ama bu şehri Süleyman Çelebi'ye kaptırıp Amasya'ya çekilmiş olan kardeşi Mehmet Çelebi'den bir mektup aldı. Süleyman Çelebi'yi ortadan kaldırmak üzere bir strateji bulup üzerinde anlaşmak üzere iki kardeş Kırşehir civarındaki Cemele Kalesinde buluştular. Kabul ettikleri plana göre Musa Çelebi Rumeli'den Eflak'a geçecek ve civardan topladığı askerlerle Edirne üzerine yürüyecekti. Mehmet Çelebi ise, bunu önlemek için Süleyman Çelebi'ce boş bırakılan Bursa'ya hücum edecekti. Yani Mehmet Çelebi ve Musa Çelebi Osmanlı devletini ikiye bölmeyi, Musa Çelebi'nin Edirne'de Osmanlı Rumeli toprakları sultanı olmasını, Mehmet Çelebi'nin ise Bursa'da Osmanlı Anadolu toprakları Sultanı olmasını kabul ettiler.
Musa Çelebi bir gemi ile Sinop'tan Eflak'a geçti. Eflak voyvodası olan Mirce'nin kızı ile evlendi. Mirce'nin sağladığı çok sayıda Eflak askerleri ile Türkmenlerden oluşan yeni bir ordu kurdu. Bunu haber alan Süleyman Çelebi Bursa'dan hemen Bizans desteği için Konstantinopolis'e ve oradan da Edirne'ye geçti. Amasya'dan yürüyen Çelebi Mehmet de Bursa'yı eline geçirdi. Musa Çelebi yeni topladığı ordusu ile 1410'da Balkanlardan güneye indi; Bizans'tan askerî destekli Süleyman Çelebi ordusuna karşı Edirne ile Kosmidion (Eyüp) arasındaki bölgede bir dizi baskın ve ufak çarpışmalar başlattı.[3]
Musa Çelebi ordusuyla en son olarak 17 Şubat 1411'de bir soğuk kış gecesi, Süleyman bir hamamda içki alemindeyken Edirne'yi bastı. Süleyman Çelebi taraftarları ve ordusu moral yitirmiş ve bir kısmı ayrılmıştı. Diğerleri ise onu savunmaktan kaçındılar. Süleyman durumu bildirenlere önce inanmayıp onlara hakaret etti; ama sonunda durumunun vahametini anlayınca geceleyin yanında çok az sayıda adamıyla Edirne'den kaçtı. Ama Döğenciler köyüne gelince tanındı ve köylüler Süleyman'ı öldürüp kesik başını Edirne'ye, Musa Çelebi'ye gönderdiler.
Böylece Musa Çelebi tam olarak 1411'de Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet Anadolu'da ve Musa Çelebi Avrupa'da hükümdar olarak ikiye bölünmüş oldu. Rumeli yakasında Edirne'de hükûmet sürmeye başlayan Musa Çelebi, Süleyman Çelebi'den daha etkin politikalar uygulamaya başladı.
Önce sınır gazilerinin isteklerini karşılayarak Köprülü ve Pravadı kalelerini Nobirda gümüş madenleri merkezini eline geçirdi. Mihaloğlu ve akıncıları Makedonya'nın içlerine akınlar yaptı.
Bizans İmparatoru ile Süleyman Çelebi'nin yaptığı anlaşma feshedildi. Bununla birlikte Süleyman Çelebi'nin Bizans'a terk etmiş olduğu arazileri geri istedi ve bu isteğinin reddedilmesi ve gerçekte Süleyman Çelebi'ye verdiği destek dolayısıyla II. Manuel'i cezalandırmak gerektiğini düşündü.
Bizans'ın eline geçmiş olan bölgeleri Musa Çelebi tekrar aldı. Ama Musa Çelebi'nin uyguladığı esas 1411'de yeni bir Konstantinopolis kuşatması başlatması oldu. Musa Çelebi'nin ufak deniz gücünün yenilgiye uğratılması ve Konstantinopolis kara surlarının aşılmaz olarak görülmesine rağmen Musa Çelebi karadan kuşatmaya devamda ısrar etti. 1411'de Bizans İmparatoru İstanbul'da rehin olarak tutulan Süleyman Çelebi'nin oğlu Orhan Çelebi'yi serbest bıraktı. Orhan Çelebi kendine asker toplayarak Selanik'te isyan çıkarttı. Fakat Musa Konstantinopolis kuşatmasını bırakmadan bu isyan bastırıldı. Bu birlikler sonra da Bizans'a ait olan Teselya bölgesine akınlar yaptılar.
Musa Çelebi'nin haşin tabiatı ve kendini taraftarlarından ayrı tutması onların gücenmelerine yol açtı. Örneğin Eski Saray etrafına yaptırdığı yüksek surlar kendi şahsi güvenliği için uygun gelmekle beraber; kendini halktan ve taraftarlarından ayırmasını sembolize etmekteydi. Balkanlarda bulunan Gazi akıncıların kazanmış oldukları güç, ganimet ve onlara verilen tımarları imtiyazlar olarak görerek onları azaltmaya koyulup sınırlardaki gazi emirleri gücendirdi. Şeyhülislam olarak atadığı Şeyh Bedreddin'in fikirleri ile, hem medreseli Sûnnileri hem de ülkenin zengin ileri gelenlerini kızdırdı. Devletinin idaresini elinde tutan Çandarlı vezirleri Bizans'la ve Anadolu'da bulan Mehmet Çelebi ile gizli müzakerelere giriştiler.[9]
Bizans İmparatoru 1412 başlarında Bursa'ya bir gizli elçi gönderdi ve Mehmet Çelebi'yi İstanbul'a davet etti. Onu 3 gün süren şaşaalı bir ağırlama töreni ile Musa Çelebi'ye karşı savaşa ikna etti. Bizanslılar Mehmet Çelebi ordusunu Boğaz üzerinden Rumeli'ye geçirdiler ve Ekim 1412'de iki kardeş İnceğiz Muharebesi'ne giriştiler. Bu muharebede Musa Çelebi galip geldi. Mehmet Çelebi yaralandı. İstanbul'a, sonra da Bursa'ya çekildi.[4] Mehmet Çelebi bundan yılmadı. O yılın sonlarında yeni bir ordu ile gelip Boğazı geçti ve Bizans ve Sırp askeri takviyeleriyle Musa Çelebi üzerine yürüdü. Bir seri çatışmalar yapıldı ve bu ikinci seferki çatışmalarda da Musa Çelebi galip gelip kardeşini Bursa'ya geri püskürttü. 15 Haziran 1413'te Mehmet Çelebi yeni bir orduyla Karadeniz üzerinden Trakya'ya asker çıkardı. Musa Çelebi'nin askerleri bu sıralarda iyice moral yitirmiş ve ümera da Musa Çelebi'ye yüz çevirmişti. Bu sefer iki kardeş ordusu Vize Muharebesi'ne giriştiler. Bu sefer Musa Çelebi mağlup oldu ve muharebe meydanından kaçtı. Ama Edirne'ye gitmedi. Mehmet Çelebi bir süre, Musa Çelebi'yi yakalamak için Trakya'da uğraşı verdi. 5 Temmuz 1413'te Musa Çelebi küçük bir ordusu ile Sofya yakınlarında, Samkov civarında bulunan Çamurlu Derbendi'nde kıstırıldı; büyük bir direniş gösterdi; ağır yaralandı; kaçmaya çalışırken bir çeltik arığına düştü. Mehmet Çelebi askerleri Musa Çelebi'yi burada yakalayıp, hemen boğup öldürdüler. Musa Çelebi'nin cenazesi Bursa'ya gönderilerek kardeşleri İsa Çelebi ve Emir Süleyman yanında Yıldırım'ın türbesine gömüldü.[3]
Böylece Osmanlı Devleti'nin ikiye bölünüp, tek devlet olarak ileride yaşamasını tehdit eden, çok büyük tehlikeli bir dönem olan Fetret Devri'nin son safhası sona ermiş oldu.
Mehmet Çelebi Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun ihtiyat ve artçı birlikleri komutanlığı yapmaktaydı. Bu savaşın ön saflarında yer almadığı için yenilgiden ve bozgundan sonra savaş alanından kolayca ayrılabilmişti. Kendine bağlı askerleri ile sancak beyi olduğu Amasya'ya doğru çekilmeye başladı. Candaroğullarına bağlı olan bir müfreze yolunu kestiği için bir çatışmaya girişmek zorunda kaldı ve bu çatışmadan galip olarak ayrıldı. Önce Tosya'ya gitti. Sonra Bursa'ya gitmek amacıyla Bolu'ya geçti. Fakat danışmanları Hacı İvaz Paşa, Amasyalı Beyazıd Paşa ve diğer deneyimli beyler bu kararına itiraz edip onu Bursa'ya gitmekten caydırdılar. Savaşın hemen sonunda ortaya çıkan gelişmeleri, özellikle Timur'un Bursa ve İzmir seferlerini ve babasının esirlik haberlerini, Bolu'dan casus haberciler vasıtası ile izledi. Bilindiği üzere devletleri ellerinden alınan anadolu Hükümdarı Beyler Timur Han'a ülkelerini ele geçirip kendilerini tahttan indiren Yıldırım Bayezıd'ı şikâyet etmişler ve bunun sonunda da Timur Han defalarca mektuplaşarak uyardığı Osmanlı Hükümdarıyla kaçınılmaz bir savaş karar almıştır. Savaş için Ankara'da karşılaşan Timurlu ve Osmanlı Ordusu çetin bir muharebeden sonra Timur Han savaşı kazanmıştır. Timur Han'ın yanında tahtların ellerinden alınan Anadolunun Türk Hükümdarları askerî güçleri ile bulunuyorlardı. Yıldırım Bayezıd'ın yanında yani Osmanlı Devleti'nin yanında ise sadece Dulkadiroğlu Devleti bulunuyordu. Timur Anadoluya girdiğinde, Osmanlıya destek vermek için Timur'un ordusuna akınlar düzenleyen Dulkadir akıncıları, atlarını ve adamlarını ele geçirerek Timur'un gücünü azaltmaya çalışıyorlardı. Ciddi manada Osmanlıya destek veren Dulkadiroğulları, Ankara Muharebesi'nde de Yıldırım Bayezıd'a destek için Dulkadiroğlu Devleti ordusundan birlikler göndermiş ve savaşmışlardır.
Amasya ve yöresine Timur idareci emir olarak Kara Devletşah'ı atamıştı. Amasyalılar bu idareciden hiç hoşnut olmayıp Mehmet Çelebi'yi çağırdılar. O da 1403'te Bolu'dan gizlice 1000 kişilik bir kuvvetle ayrıldı. Amasya yöresinde kasaba ve köylere hücum ederek yağma toplamakla uğraşan Kara Devletşah üzerine ani bir baskın yapıp onu öldürdükten sonra Amasya'ya girdi.
Timur, Anadolu beylerine eski beyliklerini geri vermiş olduğu ve Osmanlı idaresindeki araziler çok daralmış olduğu için Amasya Osmanlı arazilerinden ayrılmış bulunuyordu. Böylece Mehmet Çelebi'nin bu yörede hüküm sürmesi Osmanlı Devleti'ne bağlı yöresel bir idareci olarak değil de, Timur'un üst egemenliğini tanıyan, ondan emirlik için berat alıp ona yıllık tazminat veren, yarı-özerk Amasya Emirliği idaresinin bir Osmanlı şehzadesi tarafından üstlenilmesi şeklinde idi.
Mehmet Çelebi hükmü altında bulunan bu küçük ülkeyi korumak ve yeni topraklar edinip geliştirmek için bazı askerî harekâta geçti. Niksar babası tarafından kendine dirlik olarak verilmişti; ama Kubadoğlu Ali Bey tarafından kuşatılmakta idi. Mehmet Çelebi ordusuyla Ali Bey üzerine gidip, onu bir çatışmada yenip Niksar'ı tekrar kendine bağladı. Canik bölgesinde bulunan Kubadoğulları, İnaloğulları, Taşanoğulları, Kadı Burhaneddin Ahmed'in damadı Mezid Bey adlı Türkmen beylikleri ve Köpekoğlu ve Gözleroğlu adlı eşkıya çeteleri ile çatışmalara girişip onları ortadan kaldırdı. Böylece emirlik alanını Tokat ve Sivas'a yörelerine genişletti. 1403'te Timur hâlâ Anadolu'da iken Amasya emirliği Orta Karadeniz-Orta Anadolu'da güçlü bir yarı-egemen ülke konumunu kazandı.
Başarılarını öğrenen Timur tarafından huzuruna çağrıldı. Kendisine Timur tarafından Osmanlı padişahlığı verilecek umudu ile onu görmek için Amasya'dan yola çıktı. Fakat Osmancık ve Mürted'de Türkmen beyleri yolunu iki defa kestiler ve bu yüzden Amasya'ya geri dönmek zorunda kaldı. Durumu Timur'a haberci ile bildirdi. Timur bu özrünü kabul etti ve Amasya-Tokat-Sivas yörelerinden oluşan Rumiye-i Sugra bölgesi emri olmasını onayladığına dair ona bir al damgalı bir berat, taç, kemer ve hırka gönderdi. Bu beratlı emaret olarak 1403'te Amasya'da üzerinde hem Timur hem kendi adı yazılı akçe darp ettirdi.[6]
Danışmanı olan Subaşı Eyne Bey'in teklifi üzerine Bursa taraflarında bulunan kardeşi İsa Çelebi'ye bir mektup yazıp Anadolu'nun aralarında bölünmesini önerdi ise de İsa Çelebi kendisinin ulu karındaş olduğu nedeni ile bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Çelebi Mehmet 1404'te Bursa üzerine yürüdü. Kardeşi İsa Çelebi ile Ulubat Savaşı'na girişip galip çıktı. Bursa'ya girip Anadolu'da Osmanlı hükümdarı olduğunu duyurdu. O zaman Semerkant'a dönmüş bulunan Timur'un öfkesini üzerine çekmemek için de kurnaz bir siyasetle Bursa'da Hicrî 806 tarihinde "Sikke-i müştereke" adı ile hem kendinin hem Timur'un adını taşıyan yeni gümüş sikkeler bastırdı. Bazı kaynaklara göre, Çelebi Mehmet, bu sıralarda Germiyanoğlu Yakup Bey'in yanında bulunan babasının cesedini Bursa'ya getirterek babasının yaptırmış olduğu cami yanına gömdürmüştür.[6]
Çelebi Mehmet'i Bursa'dan çıkartmak için, kardeşi İsa Çelebi 1404-1405 yılları arasında bir sıra girişimde bulundu. Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet üzerine, İsa Çelebi (önce Edirne'deki kardeşi Süleyman Çelebi'den aldığı ordu ile sonra Candaroğlu, Aydınoğlu, Saruhan ve Menteşe beylerinin vermiş oldukları askerler ile) üç defa yürüdü ise de, her seferinde Çelebi Mehmet onu yenilgiye uğratıp geri püskürttü. Sonunda İsa Çelebi Karamanoğulları'na kaçtı; ama Anadolu'da güçlü bir kuvvet hâline gelmiş olan Çelebi Mehmet, Karamanoğlu beyi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi Karamanoğlu ülkesinden attırdı. İsa Bey Sultanönü'nde bir müddet saklandı. 1406'da Eskişehir'de bir hamamda yıkanırken Çelebi Mehmet'nin adamları tarafından bir baskınla yakalanarak boğuldu.[9]
Böylece Osmanlı Anadolu topraklarının tek hükümdarı olan Çelebi Mehmet bu sefer 1402'den beri Edirne'de bir meşru Osmanlı hükümdarı olarak tahtta oturan ve Osmanlı Rumeli topraklarını idare eden Süleyman Çelebi'nin tek rakibi oldu. 1406'da Emir Süleyman Rumeli'den topladığı askerle Bizans'ın desteği ile Anadolu'ya geçti. Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet eli altında bulunan askerle bu hücuma karşı koyamayacağını anladı ve Bursa'yi bırakıp Amasya'ya çekilmek zorunda kaldı. Süleyman Çelebi Ankara'ya yürüyüp bu şehri de aldı ve Çelebi Mehmet'in eski idaresi altında bulunup fakat geri çekilmesi ile bıraktığı alanları talan etti. Süleyman Çelebi Bursa'da kalıp içki ve alemlerine burada da başlayınca 1406'da Çelebi Mehmet hemen bundan faydalanarak tekrar ordusuyla Bursa önüne geldi. Çelebi Mehmet ve Süleyman Çelebi orduları Yenişehir'de karşı karşıya geldiler. Bu sefer Çelebi Mehmet'in savaşı kazanma olasılığı bulunmaktaydı. Fakat Süleyman Çelebi'nin çok deneyimli başveziri Çandarlı Ali Paşa türlü manevralarla Çelebi Mehmet'in danışmanlarına etki yaparak ve onları kandırarak Çelebi Mehmet ordusunun dağılmasına neden oldu. Bunun üzerine, bu sefer ordusuz, Çelebi Mehmet Amasya'ya döndü.
Çelebi Mehmet Amasya'da üç yıl kalıp tekrar Osmanlı tahtına geçmek için planlar ve hazırlıklar yaptı. Bu sırada Süleyman Çelebi Bursa'da meşru Osmanlı hükümdarı olarak bulunmakta, bazı Anadolu beyliklerine üst egemenliğini kabul ettirmekten başka etkili siyaset gütmemekte ve zevk ve eğlence ile vaktini geçirmekte idi. Çelebi Mehmet 1409'da yeni bir strateji uygulama planına girişti. Bu plana göre kardeşi Musa Çelebi Rumeli'ye gidip asker toplayıp batıdan Balkanlardan Süleyman Çelebi üzerine hücum edecek ve Süleyman Çelebi bu gaile ile uğraşmak için Rumeli'ye geçince Çelebi Mehmet Anadolu'da harekete geçip Bursa'yı geri alacaktı. Eğer Musa Çelebi başarılı olursa Süleyman Çelebi yerine Rumeli'de hükümdar olacaktı.
1409'da bu planı uygulamak için Çelebi Mehmet kuzeni olan Karamanoğlu Mehmet Bey ile temasa geçti. Musa Çelebi Karamanoğlu'na sığınmıştı. İki kardeş Kırşehir civarında bulunan Cemele kalesinde buluştular ve bu plan üzerine anlaştılar. Musa Çelebi Candaroğulları yardımı ile Sinop üzerinden bir gemi ile Eflak'a gitti ve Eflak Voyvodası Mircea tarafından iyi karşılandı. Bu gelişmeyi Süleyman Çelebi Ayasoluğ'da iken öğrendi ve Süleyman Çelebi Aydınoğlu Cüneyd Bey'i yanına alarak Rumeli'ye geçti. Süleyman Çelebi çok geçmeden İstanbul'a gidip Bizans İmparatoru'yla müzakereler yaptı ve yapılan anlaşmaya göre Bizans'tan destek görmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti ve Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi. Hemen ardından Karamanoğulları ile barış anlaşması yaptı. Ama Süleyman Çelebi'nin Bursa'dan ayrılması fırsatını iyi değerlendiren Çelebi Mehmet hemen ordusuyla Bursa'ya geldi ve Anadolu'daki Osmanlı hükûmetine el koydu. Planın ikinci aşaması Çelebi Mehmet'in hiçbir müdahalesi gerekmeden Musa Çelebi'nin Balkanlarda kurduğu ordu ile Süleyman Çelebi'yle mücadele etmesi ve sonunda 13 Şubat 1411'de Edirne'ye bir baskınla Süleyman Çelebi'yi kıstırıp onun kaçarken öldürülmesi ile sonuç buldu. Musa Çelebi Edirne'de Osmanlı Rumeli hükümdarı olarak tahta geçti ve böylece yapılan stratejik plan başarı ile uygulanmış oldu. Ancak her iki taraf da Osmanlı devletinin yeniden tek devlet olması idealinden vazgeçmiş değildi.
Edirne'de hüküm sürmeye başlayan Musa Çelebi Bizans'in yerine geçtiği kardeşi Süleyman Çelebi'ye verdiği yakın desteği cezalandırmak için Konstantinopolis'i kuşatmaya başlamıştı. Bizans İmparatoru II. Manuel bu kuşatmayı ortadan kaldırmak için en iyi çare olarak Musa Çelebi'nin siyasal gücünün kardeşi Mehmet Çelebi'nin çabaları ile tümüyle elimine edilmesinde buldu. Bu nedenle 1412 başlarında Bursa'da sarayda hüküm süren Çelebi Mehmet'e gizli bir elçi gönderdi. Bu gizli elçinin görevi Bizans İmparatoru II. Manuel'in kendisiyle ittifak yapmak istediğini ve bu ittifak yoluyla Çelebi Mehmet'in Edirne'yi ve Rumeli'yi eline geçirmesine destek sağlamak istediğini ve böylece tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun Çelebi Mehmet sultanlığı altında tek bir devlet olmasını arzu ettiğini bildirmek idi. Bu tek Osmanlı Devleti'nin padişahı olma imkânı Çelebi Mehmet için Bizans'la ittifakın istenmezliğinden çok daha önemli geldi ve Çelebi Mehmet bu ittifak teklifini kabul etti.
Çelebi Mehmet çok geçmeden Hrisopolis'e (Moren Üsküdar) gitti. Orada II. Manuil tarafından karşılandı ve birlikte bir Bizans gemisiyle Konstantinopolis'e gidip Çelebi Mehmet imparatorluk sarayında misafir edildi. II. Manuil misafirini çok şaşaalı şekilde ağırlandı. Bu devam etmekte iken Mehmet Çelebi'nin Osmanlı ordusu Boğaz'daki Bizans gemileri ile Rumeli yakasına nakil edilmekteydi. Dört gün içinde 15.000 kişilik Anadolu Osmanlı ordusu Rumeli yakasına taşındı. Bu ordunun başına geçen Mehmet Çelebi Konstantinopolis'i kuşatan Musa Çelebi'nin Rumeli ordusu üzerine yürüdü. İki ordu Ekim 1412'de Çatalca yakınlarında İnceğiz'de çarpışmaya başladılar. İnceğiz Muharebesi Çelebi Mehmet ordusu için başarılı olmadı ve Musa Çelebi ordusu üstün duruma geçti. Mehmet Çelebi bu savaşta yaralandı; önce İstanbul'a ve oradan da Bursa'ya geri çekildi.
Fakat bu yenilgi Çelebi Mehmet'i yıldırmadı. Anadolu'ya dönüp yeni asker topladı. Sırp Despotundan da asker takviyesi sağladı. Bu sefer yeni Anadolu Osmanlı ordusu yine Rumeli yakasına geçirildikten sonra II. Manuil'in sağladığı Bizans güçleri ve Sırp Despotu Stefan Lazaroviç'in gönderdiği küçük bir Sırp ordusu ile takviyeli olarak, birlikte Konstantinopolis yakınlarında olan Musa Çelebi ordusuyla ikinci bir muharebeye başladı. Bu muharebe de Musa Çelebi'nin ordusunun üstün gelmesi ile sonuçlandı.
Fakat Mehmet Çelebi hâlâ tek padişah olmaya azimliydi ve Musa Çelebi'ye hücumdan caymadı. Mehmet Çelebi en büyük ve en son kozunu devreye soktu. Mehmet Çelebi Dulkadiroğlu Devleti Sultanı Nasıreddin Mehmed Han'ın kızı Emine Sultan ile evliydi. Dulkadiroğlu Devleti o dönemin önemli ve güçlü İslam Türk Devletlerinden biriydi. Mehmet Çelebi mektup yazarak kayınpederi Sultan Nasıreddin Mehmed Han'dan "Pederim, taht mücadelemde sizden yardım dilerim, dileriz ki bize bu ilahi görevde yardım edesiniz" diyerek yardım talebinde bulunur. Dulkadiroğlu Devleti Sultanı Nasıreddin Mehmed Han da kendisine; "Taht mücadeleniz hayırlı olsun, yüce Allah zafer nasip etsin. Biz isteğinize olumlu bakarız, ama ben ama oğlum Şehzade Süleyman Bey size Dulkadir Ordusu ile yardıma gelecektir. Allah sizinle olsun" şeklinde yanıt vermiştir. Mehmet Çelebi'nin bu yardım talebinden sonra Dulkadiroğlu Devleti'nin başkenti Elbistan'dan başlarında Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey olduğu halde 20.000 kişilik büyük bir ordu yola çıktı. Ankara Çubuk ovasında Çelebi Mehmed büyük bir karşılama yaptı. Başta Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey olmakla diğer Dulkadiroğlu Şehzadeleri ve ümerasına Mehmet Çelebi tarafından birbirinden kıymetli hediyeler sunuldu. Büyük bir ziyafetle karşılanan Dulkadiroğlu Şehzadeleri de yanlarında getirdikleri çok değerli hediyeleri enişteleri olan Mehmet Çelebi'ye verdiler. Karşılıklı hediyeleşmelerin ardından Mehmet Çelebi'nin kardeşlerine üstün gelip tahta çıkabilmesi için yapılması gerekenlerle ilgili istişarelerde bulundular uzun saatler bu konuyla ilgili planlar yaptılar. Çok daha büyük bir orduya ve güce kavuşan Mehmet Çelebi 11 Haziran 1413'te bir yeni Anadolu Osmanlı ordusu Bizans gemileri ile Boğaz'dan Rumeli yakasına geçirildi ve bir üçüncü muharebeye hazırlık başladı. Bu sırada Musa Çelebi ordusunda bir kriz yaşanmakta idi. Musa Çelebi haşinliği ve merhametsiz tutumları ile askerini gücendirmiş idi. Şeyh Bedreddin'e verdiği destek daha muhafazakâr olan Sünnileri ve ulemayı kendine düşman etmişti. Musa Çelebi gazi sınır beylerinin talanlar ve tımarları dolayısıyla kazandıkları servet ve siyasal gücü kısmaya çalışmış ve Kapıkulu ümerasına önem vermeye başlamıştı. Örneğin akıncı beyi Mihaloğlu, Musa Çelebi ile ilişkisini kesmiş; Makedonya'da sınır boyunca akınları kendisi tertip etmiş ve bu akınlarda kazanılan talan malları ve tımar topraklarını da kendine göre paylaştırmaya başlamıştı. Candarlı vezirleri Çelebi Mehmet ve II. Manuel ile Musa Çelebi'yi tahttan indirmek için gizli haberleşmeye başlamışlardı. Musa Çelebi'nin ordusunda çıkan dağılma nedeni ile geri çekilmesi ile iki ordu ancak Vize'de çarpışmaya girdiler ve Vize Muharebesi'nde Çelebi Mehmet ordusu galip geldi. Musa Çelebi kaçmaya başladı.
Fakat Musa Çelebi hâlâ yakalanmadığı için Çelebi Mehmet güçleri Edirne kapılarına geldiğinde Edirneliler Musa Çelebi'nin güçlenip geri geleceği ihtimalini düşünüp Çelebi Mehmet ve ordusunu şehre sokmadılar. Bütün ümeranın katılması ile Çelebi Mehmet, Musa Çelebi'yi ve çok küçük kalmış ordusunu kovalamaya başladı. Musa Çelebi ordusuyla Samako yakınlarında Çamurlu Derbent'te sıkıştırıldı. 5 Temmuz 1413'te yapılan küçük çaplı Çamurlu Derbent Savaşı çok şiddetli oldu. Musa Çelebi yaralandı ve kaçmaya başladı. Bazı kaynaklara göre Musa Çelebi kaçarken bir çeltik arığına düştü ve yakalayanlar tarafından boğulup öldürüldü.[6] Diğer kaynaklara göre ağır yaralı çadırında yatarken yakalanıp Çelebi Mehmet'in emri ile öldürüldü.
Mehmet Çelebi, bunun sonunda Osmanlı tahtının tek padişahı olarak tahta çıktı. Verdikleri büyük askeri destekle tahta çıkmasında önemli rol oynayan Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey ve ordusu tam üç ay boyunca Bursa'da kaldı. Bunun sebebi Mehmet Çelebi'nin padişahlığına başka müdahalelerin olması ve herhangi bir sıkıntıya maruz kalınmaması idi. Dulkadirliler, tam anlamıyla padişahı koruyup tahtı güvene aldılar. Çelebi Mehmet'e böylesine hayati bir destekte bulunan Dulkadiroğlu Hanedanı Şehzadeleri ve ordusu üç ayın sonunda Çelebi Mehmet'in büyük hürmetleri ile yolcu edildi. Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey, diğer şehzadeler ve Dulkadirli ordusu ülkelerinin başkenti Elbistan ve Maraş'a döndüler.
İsa Çelebi ve Emir Süleyman gibi, en sonunda Musa Çelebi'nin cenazesi de Bursa'ya gönderilerek babası Yıldırım'ın türbesine gömüldü.
Fetret Devri'nin sonu
5 Temmuz 1413'te Fetret Devri veya fasıla-ı saltanat devri kapandı ve Çelebi Mehmet, Osmanoğullarının tek padişahı oldu. On bir yıl süren Fetret Devrinde birbirinden cesur ve hükümdarlık etmeye yetenekli dört kardeşin birbirleriyle ölüm kalım savaşları yapmaları sonunda, en metanetli ve becerikli kardeşin tahtı ele geçirmesi ve Ankara Savaşı ile parça parça olmuş ve moralini yitirmiş Osmanlı Devleti'nin kendini toparlaması ile sonuç bulmuştur. Bu sonucun şüphesiz Çelebi Mehmed'in tekrar tekrar hükümdarlığı elinde toplamak için birçok kendi aleyhine sonuçlar doğmasına rağmen devamlı mücadele etmesi ve diğer kardeşlerinden şanslı olması nedeniyle ortaya çıktığı iddia edilebilir. Diğer taraftan, Çelebi Mehmet'in kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa'nın gösterdikleri kusurlarından daha uzak olması ve yaşça küçük olmasına rağmen onlardan daha fazla dengelilik ve olgunluk göstermesi de bu sonucu açıklamaya yardım eder. Bu sonucun son bir açıklaması ise Çelebi Mehmet'in diğer kardeşlerinden en büyük farkının Anadolu medeniyetinin ve Anadolu kültürünün önemli merkezi olan Amasya'da çok yönlü bir kişi olarak yetişmesi ve olgunlaşması olabilir.
İnalcık, Halil (2008), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN 975-08-0588-7.
Kastritsis, Dimitris (2007), The Sons of Bayezid: Empire Building and Representation in the Ottoman. Civil War of 1402-1413, Brill, ISBN 978-90-04-15836-8(İngilizce)
Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu Mülkün Sultanları, İstanbul: Oğlak Yayınları. s.63-68. ISBN 875-329-299-6.
Shaw, Stanford J. (1976), History of the Ottoman Empire and Modern Turkey: Vo. 1 Empire of Gazis, Cambridge:Cambridge University Press, ISBN 0-521-29163-1(İngilizce)
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003), Büyük Osmanlı Tarihi Cilt I. Anadolu Selçukluları ve Anadolu Beylikleri hakkındaBir Mukaddime İle Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundan İstanbul'un Fethine Kadar . Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları. ISBN 975-16-0011-1