Önemli başlıklar arasında Büyük Britanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Prusya/Almanya ve daha sonraki dönemde İtalya ve Japonya’nın hızlı sanayileşmesi ve artan gücü yer almaktadır. Bu durum, dünya genelinde nüfuz ve güç için emperyalist ve sömürgeci rekabete yol açmıştır. 1880’ler ve 1890’larda Afrika Talanı olarak bilinen bu rekabetin yankıları 21. yüzyılda hala yaygın ve etkilidir. Britanya, sömürgeleri ve Kraliyet Donanması ile birlikte gayrı resmi bir ekonomik bağ kurarak birleşmiş Almanya tarafından gücüne meydan okunana kadar hegemonik bir ulus haline geldi. Büyük güçler arasında 1853-1871 arası ve Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki bazı savaşlar dışında hiçbir savaşın yaşanmadığı, büyük ölçüde barışçı bir yüzyıldı. 1900’den sonra Balkan bölgesinde bir dizi savaş yaşandı ve bu savaşlar kontrolden çıkarak I. Dünya Savaşı’na (1914-1918) dönüştü. Bu, zamanlaması, süresi, kayıpları ve uzun vadeli etkisi bakımından beklenmedik ve büyük ölçüde yıkıcı bir savaş oldu.
1814 yılında diplomatlar beş büyük güç olduğunu varsaydı: Fransa, İngiltere, Rusya, Avusturya (1867-1918 yılları arasında Avusturya-Macaristan) ve Prusya (1871-1918 yılları arasında Alman İmparatorluğu). İtalya, 1860’ta birleştikten sonra (“Risorgimento”) bu gruba eklendi. 1905’e gelindiğinde hızla büyüyen iki Avrupalı olmayan devlet, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri, büyük güçlere katıldı. Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ başlangıçta özerk vasallar olarak faaliyet gösterdiler çünkü bağımsızlıklarını kazanmadan önce yaklaşık 1908-1912 yılları arasında yasal olarak hala gerilemekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun parçasıydılar.[1]
1914 yılında, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, Avrupa’da iki büyük blok vardı: Fransa, İngiltere ve Rusya’nın oluşturduğu Üçlü İtilaf ve Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’nın oluşturduğu Üçlü İttifak. İtalya tarafsız kalarak 1915’te İtilaf Devletleri’ne katılırken Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan İttifak Devletlerine katıldı. Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Danimarka, İsveç, Norveç, Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İsviçre ise tarafsız kalma politikasını seçti.[b] Birinci Dünya Savaşı beklenmedik bir şekilde büyük güçlerin askeri, diplomatik, sosyal ve ekonomik kapasitelerinin sınırlarını zorladı. Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan yenildi. Almanya büyük güç statüsünü kaybetti, Bulgaristan toprak kaybetti ve Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya-Macaristan devletler topluluğuna bölündü. Kazanan İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya yeni Milletler Cemiyeti’nin yönetim konseyinde daimi koltuk sahibi oldular. Beşinci daimi üye olması beklenen Amerika Birleşik Devletleri bağımsız hareket etmeye karar verdi ve Cemiyet’e hiç katılmadı.
Napolyon Savaşları’nda Fransız İmparatorluğu’nu yenen dört büyük Avrupalı devlet (İngiltere, Prusya, Rusya ve Avusturya), Napolyon’un gücünün 1814’te çökerttiklerinde savaş sonrası dünya için plan yapmaya başladılar. Mart 1814 tarihli Chaumont Antlaşması, daha önce alınmış olan ve daha önemli olan 1814-15 Viyana Kongresi tarafından onaylanacak olan kararları yeniden teyit etti. Bu kararlar sırasında Avusturya ve Prusya’yı (artı olarak Çek topraklarını) içeren bir Alman Konfederasyonu’nun kurulması, Fransız himaye devletlerinin ve ilhak ettiği topraklarının bağımsız devletlere bölünmesi, İspanya’nın Bourbon krallarının restorasyonu, Hollanda’nın 1830’da modern Belçika’ya dönüşen bölgeyi de kapsayacak şekilde genişletilmesi ve İngiltere’nin müttefiklere yaptığı yardımların devam etmesi yer alıyordu. Chaumont Antlaşması, Napolyon’u yenmek için Avrupa güçlerini birleştirdi ve sonraki yirmi yıl boyunca güç dengesini oluşturan Avrupa Uyumu’nun temel taşı oldu.[2][3]
Dönem boyunca diplomasinin amaçlarından biri, bir ya da iki gücün baskın olmaması için bir “güç dengesi” sağlamaktı.[4] Eğer bir güç avantaj elde ederse –örneğin bir savaşı kazanarak ve yeni topraklar elde ederek- rakipleri “tazminat” isteyebilir –yani, ilk etapta savaşın bir parçası olmasalar bile toprak ya da diğer kazanımlar-. Savaşın galibi yeterli tazminatı sağlamadıysa rakibi kızgın kalabilir. Örneğin, 1866’da Prusya ve onu destekleyen Kuzey Alman devletleri, Avusturya ve güney Alman müttefiklerini mağlup etmiş ancak Fransa Prusya’nın kazanımlarını dengeleyecek herhangi bir tazminat alamadığı için öfkelenmiştir.[5]
Viyana Kongresi (1814-1815) Napolyon Savaşları’nı sona erdirdi ve Napolyon’un devirdiği monarşileri yeniden kurmaya çalışarak bir gericilik dönemi başlattı.[6] Avusturya başbakanı Klemens von Metternich (1809-1848) ve Büyük Britanya Dışişleri Bakanı Lord Castlereagh (1812-1822) liderliğindeki Kongre, barışı korumak için bir sistem kurdu. Avrupa Uyumu (ya da “Kongre sistemi”) kapsamında, Avrupalı güçler –İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve (1818’den sonra) Fransa- farklılıkları çözmek için düzenli olarak bir araya gelmeyi taahhüt etti. Bu plan Avrupa tarihinde türünün ilk örneğiydi ve Avrupa işlerini kolektif olarak yönetmek ve barışı teşvik etmek için bir yol vadediyor gibiydi. Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler'in öncüsüydü.[7][8] Bazı tarihçiler Viyana Kongresi’nin hemen sonrasını oluşturan Avrupa Uyumu’nun daha resmi versiyonunun 1823’te çöktüğünü düşünürken,[9][10] bazı tarihçiler Avrupa Uyumu’nun 19. yüzyılın büyük bölümünde devam ettiğini düşünmektedir.[11][12] Tarihçi Richard Langhorne, 1871’de Almanya’nın kurulmasına kadar Avrupa Uyumu’nun Avrupalı güçler arasındaki uluslararası ilişkileri yönettiğini ve Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar Konsey mekanizmalarının uluslararası politikada daha gevşek ancak tespit edilebilir bir etkiye sahip olduğunu düşünmektedir.[9]
Kongre, Viyana’da Polonya-Sakson krizini ve Laibach’ta (Ljubljana) Yunan bağımsızlığı sorununu çözüme kavuşturdu. Üç büyük Avrupa kongresi gerçekleşti. Aix-la-Chapelle Kongresi (1818) Fransa’nın askeri işgaline son verdi ve Fransızların tazminat olarak ödemekle yükümlü olduğu 700 milyon franka indirim yaptı. Rus Çarı I. Aleksandr, Viyana Antlaşmalarında imzası bulunan tüm devletleri kapsayacak ve bu yeni koalisyonun tüm üyelerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve iktidardaki hükûmetlerin korunmasını garanti altına alacak tamamen yeni bir ittifak kurulmasını önerdi. Çar ayrıca, çekirdeğini Rus İmparatorluk Ordusu’nun oluşturacağı ve ihtiyaç duyan her ülkeye müdahale edebilecek uluslararası bir ordu kurulmasını önerdi. Lord Castlereagh bunu gerici politikalara son derece istenmeyen bir bağlılık olarak gördü. Lord, Rus ordularının halk ayaklanmalarını bastırmak için Avrupa’nın dört bir yanına müdahale etmesi fikrinden iğreniyordu. Ayrıca, tüm küçük ülkeleri kabul etmek entrika ve karışıklık yaratacaktı. İngiltere katılmayı reddetti ve bu fikirden vazgeçildi.[13]
Diğer toplantılar, her ulusun kongrelerin kendi yararına olmadığını ve anlaşmazlıkların azalan bir etkinlikle çözüldüğünü fark etmesiyle anlamsız hale geldi.[14][15][16][17]
Kalıcı barış sağlamak için Avrupa Uyumu güç dengesini korumaya çalışmıştır. 1860’lara kadar Viyana Kongresi’nde belirlenen bölgesel sınırlar korundu ve daha da önemlisi büyük bir saldırı olmadan denge teması kabul edildi.[18] Aksi takdirde, kongre sistemi 1823’te “başarısız” olmuştu.[13][19] 1818’de İngilizler kendilerini doğrudan etkilemeyen kıtasal meselelere karışmamaya karar verdi. Çar I. Aleksandr’ın gelecekteki devrimleri bastırma planını reddettiler. Büyük güçlerin ortak hedeflerinin yerini artan siyasi ve ekonomik rekabetin almasıyla konsey sistemi dağıldı.[12] Artz, 1822’deki Verona Kongresi’nin “sona işaret ettiğini” söylüyor.[20]1848’deki büyük devrim ayaklanmaları sırasında, Viyana Kongresi’nin sınırlarının ulusal hatlar boyunca revize edilmesi talepleriyle eski sistemi yeniden kurmak için bir kongre düzenlenmedi.[21][22] Muhafazakar monarşiler sözde Kutsal İttifak’ı oluşturdu.[10] Bu ittifak, 1850’lerde Osmanlı İmparatorluğu’ndaDoğu Sorunu olarak tanımlanan krizler nedeniyle parçalandı.[9]
İngiliz dış politikasını George Canning (1822-1827) diğer güçlerle yakın işbirliğinden kaçınmak üzerine kurmuştur. Güçlü Kraliyet Donanması, artan mali zenginliği ve endüstriyel gücüyle İngiltere, dış politikasını hiçbir devletin kıtaya halim olmasına izin verilmemesi gerektiği ilkesi üzerine inşa etti. Rus yayılmacılığına karşı bir cephe olarak Osmanlı İmparatorluğu'nu destekledi. Liberal demokrasiyi bastırmak için tasarlanan müdahalelere karşı çıktı ve özellikle Fransa ve İspanya'nın Latin Amerika'da devam eden bağımsızlık hareketini bastırmayı planlamasından endişe duydu. Canning, yeni bağımsızlığını kazanan Latin Amerika devletlerini korumak amacıyla Monroe Doktrini'ni ilan etmek için ABD ile işbirliği yaptı, amacı Fransız hakimiyetini önlemek ve İngiliz tüccarların açılan pazarlara erişimini sağlamaktı.[23][24]
Önemli bir liberal gelişme de uluslararası köle ticaretinin kaldırılmasıydı. Bu süreç 1807'de İngiltere ve ABD'de çıkarılan yasalarla başladı ve sonraki on yıllar boyunca İngiliz Kraliyet Donanması'nın Afrika çevresindeki devriyeleri tarafından giderek daha fazla uygulandı. Britanya diğer uluslarla anlaşmalar yaptı ya da onları anlaşmaya zorladı.[25] Sonuç olarak Afrika'dan Yeni Dünya'ya köle ticareti hacminde %95'in üzerinde bir azalma oldu. Yılda yaklaşık 1000 köle yasadışı yollardan ABD'ye, bir kısmı da İspanyol Küba'sına ve Brezilya İmparatorluğu'na götürülüyordu.[26] Kölelik, Britanya İmparatorluğu'nda 1833'te, Fransız Cumhuriyeti'nde 1848'de, ABD'de 1865'te ve Brezilya'da 1888'de kaldırıldı.[27]
İspanya 1798'den 1808'e kadar İngiltere ile savaştaydı ve İngiliz Kraliyet Donanması İspanya'nın kolonileriyle olan bağlantısını kesti. Ticaret tarafsız Amerikalı ve Hollandalı tüccarlar tarafından yürütülüyordu. Koloniler, İspanya İmparatorluğu'ndan fiilen bağımsız olan geçici hükûmetler ya da cuntalar kurdular. İspanya'da doğan İspanyollar (Spaniard ya da peninsulares olarak da adlandırılır) ile Yeni İspanya'da doğan İspanyol kökenliler (İspanyolca criollos, Türkçede kreol) arasında bölünme patlak verdi. Bu iki grup iktidar için mücadele etmiş, kreoller bağımsızlık mücadelesinde öncü olmuşlar ve sonunda bağımsızlığı kazanmışlardır. İspanya, Küba ve Porto Riko hariç tüm Amerikan kolonilerini 1808'den 1826'ya kadar süren karmaşık bir dizi isyanla kaybetmiş oldu.[28][29]
Latin Amerika'daki çok sayıda devrim, bölgenin İspanya'dan kurtulmasını sağladı. İspanya, Avrupalı güçlerden yardım alamadığı için kontrolü yeniden ele geçirmeye yönelik tekrarlanan girişimleri de başarısız oldu. Bunun yanında, İngiltere ve ABD, Monroe Doktrini'ni uygulayarak İspanya'ya karşı çıktılar. İngiliz tüccarlar ve bankerler Latin Amerika'da baskın bir rol üstlendi. 1824'te Arjantinli general Jose de San Martin ve Venezüellalı general Simón Bolívar'ın orduları son İspanyol kuvvetlerini de yenilgiye uğrattı, son zafer Peru'nun güneyinde yaşanan Ayacucho Muharebesi'nde geldi.
Sömürgelerini kaybeden İspanya, uluslararası ilişkilerdeki rolünü de kaybetti. İspanya, daha önce üç defa ayaklanmış Küba'yı elinde tutsa da Küba Bağımsızlık Savaşı ile problem doruğa ulaştı. ABD, İspanya'dan reform talep etti ancak İspanya bunu reddetti. ABD, 1898'de savaş yoluyla müdahale etti. Savaşı kolayca kazanan ABD, Küba'yı aldı ve kısmi bağımsızlık verdi. Ayrıca ABD, Filipinler ve Guam'daki İspanyol sömürgelerini de aldı.[30] Kuzey Afrika ve Ekvator Ginesi'nde hala küçük sömürgeleri olmasına rağmen İspanya'nın uluslararası ilişkilerdeki esas rolü sona ermişti.
Yunan İsyanı, 1820'lerdeki en büyük askeri çatışmaydı. Büyük Güçler, Yunanları desteklemiş ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasını istememiştir. Yunanistan başlangıçta Osmanlı hükümdarlığı altında özerk bir devlet olacak ancak 1832'deki İstanbul Antlaşması ile tamamen bağımsız bir krallık olarak ortaya çıktı.[31]
Başlangıçtaki bazı başarılarından sonra Yunan isyancılar iş anlaşmazlıklara kapıldı. Osmanlılar, Mısır'dan aldıkları büyük yardımla isyanı sertçe bastırdı. İngiliz şair Lord Byron'ın belirttiği üzere Avrupa'daki insanı kaygılar artmıştı. Üç büyük gücün müdahalesi, aslında Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu üzerinde devam eden genişlemesiydi. Rusya'nın bölgedeki hırsları diğer Avrupalı güçler tarafından büyük bir jeostratejik tehdit olarak görülüyordu. Avusturya, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının güney sınırlarını istikrarsızlaştıracağından korkuyordu. Rusya, Ortodoks Hristiyan Rumlarla güçlü bir duygusal bağa sahipti. İngilizler, Yunanlara yönelik güçlü kamuoyu desteğiyle motive oldu. Rusya'nın Yunanları desteklemek için tek taraflı hareket etmesinden korkan İngiltere ve Fransa, Rusya'yı bir kontrol unsuru olarak Osmanlı toprak bütünlüğünü korurken Yunan özerkliğini güvence altına almayı amaçlayan ortak bir müdahaleye antlaşmayla bağladılar.[32][33]
Güçler, Londra Antlaşması (1827) ile Osmanlı hükûmetini Yunanlara imparatorluk içinde özerklik vermeye zorlamayı kabul etti ve politikalarını uygulamak için Yunanistan'a donanmalarını yolladılar. Navarin Muharebesi'ndeki kesin deniz zaferi, Osmanlı ve Mısır'ın askerî gücünü kırdı. Zafer, yeni kurulan Yunan Cumhuriyeti'ni çöküşten kurtardı ancak Osmanlı kuvvetlerini orta ve güney Yunanistan'dan çekilmeye zorlamak ve nihayetinde Yunanistan'ın bağımsızlığını sağlamak için Rusya'nın 1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı ve bir Fransız keşif kuvvetinin Mora'ya sefer düzenlemesi şeklinde iki askeri müdahale daha gerekliydi.
Seyahat, ticaret ve iletişim
RMS Lusitania 1907'de İngiltere'nin Liverpool kentinden New York'a varırken. Yüzyılı aşkın bir süre boyunca okyanus ötesi yolculukların başlıca aracı olan okyanus gemileri işadamlarının, göçmenlerin ve turistlerin seyahat ihtiyaçlarını karşıladı.
Uzun mesafeli seyahat ve iletişim önemli ölçüde geliştikçe dünya çok daha küçük hale geldi. Her on yılda bir, daha fazla gemi, daha fazla tarifeli varış noktası, daha hızlı yolculuklar ve yolcular için daha düşük ücretler ve mallar için daha ucuz fiyatlar ortaya çıktı. Bu durum uluslararası ticareti ve uluslararası örgütlenmeyi kolaylaştırdı.[34] 1860'tan sonra ABD'de buğday üretimindeki muazzam artış dünya pazarını doldurarak fiyatları %40 oranında düşürdü ve (yerel patates tarımının yaygınlaşmasıyla birlikte) yoksulların beslenme koşullarında büyük iyileşme sağlandı.[35]
Yelkenli yük gemileri yavaştı, Filistin'e yapılan tüm uzun mesafeli Akdeniz seferlerinin ortalama hızı sadece 2,8 deniz miliydi.[37] Yolcu gemileri kargo alanından feragat ederek daha yüksek hıza ulaşıyordu. Yelkenli gemi rekorları, 1843-1869 döneminin çok hızlı bir yelkenli gemisi olan Clipper'a aitti. Clipper'lar uzunluklarına göre dardı, sınırlı miktarda yük taşıyabiliyordu, 19. yüzyıl standartlarına göre küçüktü ve geniş bir toplam yelken alanına sahipti. Ortalama hızları altı deniz miliydi ve özellikle İngiltere ile doğudaki kolonileri arasındaki ticaret yollarında, Atlantik ötesi ticarette ve Kaliforniya'daki Altına Hücum sırasında Horn Burnu çevresindeki New York-San Francisco rotasında olmak üzere dünyanın dört bir yanına yolcu taşıyorlardı.[38] Çok daha hızlı olan buharla çalışan, demir gövdeli okyanus gemileri 1850'lerden 1950'lere kadar yolcu taşımacılığındaki baskın gemi haline geldi. Kömürle çalışıyordu ve birçok kömür istasyonuna ihtiyaç duyuyordu, 1900'den sonra petrol kömürün yerini aldı ve sık sık yakıt ikmali gerektirmedi.
Taşımacılık
Okyanus trafiğindeki navlun oranları 18. yüzyılda yaklaşık 1840'a kadar sabit kaldı ve daha sonra hızlı bir düşüşe geçti. İngilizler dünya ihracatına hükmediyordu ve İngiliz navlun ücretleri 1840'tan 1910'a kadar %70 düştü.[39]Süveyş Kanalı 1869'da açıldığında Londra'dan Hindistan'a nakliye süresini üçte bir oranda kısalttı. Aynı gemi bir yıl içinde daha fazla sefer yapabiliyor, böylece daha az ücret alıyor ve her yıl daha fazla mal taşıyabiliyordu.[40][41]
Bu dönemde teknolojik yenilikler sürekliydi. Yüzyılın ortalarında demir gövdeler ahşabın yerini aldı, 1870'ten sonra ise çelik demirin yerini aldı. Buhar makinelerinin yelkenlerin yerini alması çok daha uzun sürdü. Yukarıdaki fotoğrafta Lusitania'nın karşısındaki yelkenli gemiye dikkat edin. Rüzgar serbestti ve gemi alabora olmadığı sürece ortalama 2-3 deniz mili hızla hareket edebiliyordu.[42] Kömür pahalıydı ve rota boyunca kömür istasyonları gerekiyordu. Yaygın bir çözüm, bir ticaret gemisinin çoğunlukla yelkenlerine güvenmesi ve buhar makinesini yalnızca yedek olarak kullanmasıydı.[43] İlk buhar makineleri çok verimsizdi ve çok fazla kömür kullanıyordu. 1860'larda bir okyanus yolculuğu için kargo alanının yarısı kömüre ayrılıyordu. Sorun savaş gemileri için özellikle ciddiydi çünkü kömür kullanan gemilerin menzilleri sınırlıydı. Sadece Britanya İmparatorluğu, Kraliyet Donanması için küresel bir kapsama alanına izin veren bir kömür istasyonları ağına sahipti.[44] Sürekli gelişme, çok daha verimli olan yüksek güçlü bileşik motorlar sağladı. Kazanlar ve pistonlar demirden çok daha yüksek basınçlara dayanabilen çelikten imal edilmişti. İlk olarak posta ve yolcu gibi yüksek öncelikli kargolar için kullanıldılar.[45] 1907 civarında buhar türbinli motorun gelişi, verimliliği önemli ölçüde artırdı ve 1910'dan sonra artan petrol kullanımı yakıt tedarikine çok daha az kargo alanı ayrılması sağladı.[46]
İletişim
1850'lere gelindiğinde demiryolları ve telgraf hatları Batı Avrupa'daki tüm büyük şehirlerin yanı sıra ABD'yi de birbirine bağlamıştı. Telgraf seyahat ihtiyacını büyük ölçüde azaltmak yerine seyahatin planlanmasını kolaylaştırdı ve yavaş uzun mesafeli posta hizmetinin yerini aldı.[47] Kıtaları telgrafla birbirine bağlamak için denizaltı kabloları döşendi ve 1860'larda tamamlandı.[48][49][50]
İngiltere en önemli güç olmaya devam ederken onu Rusya, Fransa, Prusya ve Avusturya izliyordu. Amerika Birleşik Devletleri, özellikle 1848'de Meksika'yı yenmesinden sonra büyüklük, nüfus ve ekonomik güç bakımından hızla büyüyordu. ABD, uluslararası karışıklıklardan kaçınma çabalarında genel olarak başarılı olsa da kölelik meselesi giderek daha fazla iç bölünmeye yol açıyordu.
Kırım Savaşı (1853-1856) bu zaman diliminde büyük güçler arasındaki tek büyük ölçekli savaştı. Büyük kayıpları ve uzun vadede çok küçük etkisiyle kötü bir şöhrete sahip oldu.[51] İngiltere, özellikle İngiliz Raj'ında (Hindistan) sömürge sistemini güçlendirirken Fransa Asya ve Kuzey Afrika'daki sömürgelerini yeniden toparladı. Rusya güneye (İran'a doğru) ve doğuya (Sibirya'ya) doğru genişlemeye devam etti. Osmanlı İmparatorluğu ise giderek zayıfladı ve Balkanlar'ın bazı bölgelerindeki kontrolünü yeni Yunanistan ve Sırbistan devletlerine kaptırdı.[52]
1839'da imzalanan Londra Antlaşması ile büyük güçler Belçika'nın tarafsızlığını garanti altına almışlardır. Bu anlaşmanın önemi, 1914 yılında Almanya'nın Fransızlara karşı üstünlük sağlamak ve savaşta galip gelmek amacıyla Belçika'yı işgal etmesiyle ortaya çıktı. Almanlar, Birleşik Krallık'ın Almanya'ya savaş ilan etmesine yol açan Belçika topraklarından çekilme yönündeki İngiliz ültimatomuna karşı çıkarak anlaşmayı (Alman İmparatorluğu'nun kurulmasından önce imzalanan) bir "kağıt parçası" olarak nitelendirip reddetti.[53]
İngiliz politikaları
Briain'in 1846'da Tahıl Yasaları olarak adlandırılan gıda ithalatına uygulanan gümrük vergisini yürürlükten kaldırması, serbest ticareti 20ç yüzyıla kadar Büyük Britanya'nın ulusal politikası haline getiren önemli bir dönüm noktası oldu. Yürürlükten kaldırılması, "Manchester okulu" olarak adlandırılan sanayi çıkarlarının korumacı tarımsal çıkarlar karşısındaki gücünü göstermiştir.[54]
1830'dan 1865'e kadar birkaç kesinti dışında, Lord Palmerston İngiliz dış politikasını belirledi. İzlediği altı hedefi vardı: Birincisi, tehdit altında göründükleri her durumda İngiliz çıkarlarını savundu ve İngiltere'nin yurtdışındaki prestijini korudu. İkincisi, toplumun her kesiminden kamuoyu desteği kazanmak için medyayı kullanmakta ustaydı. Üçüncüsü, İngiltere'de olduğu gibi 1832 Reform Yasası modelinde anayasal liberal hükûmetlerin yayılmasını teşvik etti. Bu nedenle Fransa (1830) ve Yunanistan'da (1843) olduğu gibi liberal devrimleri memnuniyetle karşıladı. Dördüncüsü, 1830 Belçika Devrimi ve 1859 İtalyan birleşmesinde olduğu gibi ulusu için avantajlar arayarak İngiliz milliyetçiliğini besledi. Savaşlardan kaçındı ve sadece çok küçük bir İngiliz ordusu ile hareket etti. Barışı teşvik etmenin en iyi yolunun, herhangi bir ulusun -özellike Fransa ve Rusya'nın- Avrupa'ya hakim olmasını engellemek için güç dengesini korumak olduğunu düşünüyordu.[55][56]
Palmerston, güç dengesi için gerekli olduğunda Fransa ile işbirliği yaptı ancak kimseyle kalıcı ittifaklar kurmadı. Rusya ve Avusturya gibi otokratik ülkeleri kontrol altında tutmaya çalıştı ve uluslararası sistemde daha fazla istikrara yol açtıkları için liberal rejimleri destekledi. Buna zıt olarak Rusya'nın yayılmasını engellediği için otokratik Osmanlı İmparatorluğunu da destekledi.[57] Palmerston'dan sonra ikinci sırada diplomat, dışişleri bakanı ve başbakan olan Lord Aberdeen geliyordu. Kariyerini sona erdiren Kırım Savaşı fiyaskosundan önce, 1813-1814'te Avusturya İmparatorluğu büyükelçisi olarak Napolyon'un yenilgisine yol açan ittifakları ve finansmanı müzakere etmesinden başlayarak çok sayıda diplomatik zafer kazanmıştır. Paris'te yeni restore edilen Bourbon hükûmetiyle ilişkileri normalleştirdi ve hükûmetini güvenilebilir olduklarına ikna etti. Viyana'daki arkadaşı Klemens von Metternich ve Paris'teki François Guizot gibi üst düzey Avrupalı diplomatlarla iyi çalıştı. Yunanistan, Portekiz ve Belçika'daki yerel savaşlar gibi kritik konularda İngiltere'yi kıta diplomasisinin merkezine taşıdı. ABD ile büyüyen sorunlar, Maine'deki sınır anlaşmazlığında uzlaşmaya varılarak sona erdirildi ve bu toprakların çoğunu Ameirkalılara verdi ancak Kanada'ya sıcak su limanına stratejik olarak önemli bir bağlantı sağladı.[58] Aberdeen, Çin'e karşı Afyon Savaşları'nın kışkırtılmasında ve kazanılmasında merkezi bir rol oynadı ve bu süreçte Hong Kong'un kontrolünü ele geçirdi.[59][60]
Katolik Belçika, 1830'da Hollanda Birleşik Krallığı'nınProtestan kısmından ayrılarak bağımsız bir Belçika Krallığı kurdu. Güneyli liberaller ve Katolikler (çoğunlukla Fransızca konuşan) Kral I. Willem'in otokratik yönetimine ve Flemenkçe eğitimi (krallığın güney kesimlerinde) Fransızca ile eşit konuma getirme çabalarına karşı birleşti.[61] Çalışan sınıflar arasında yüksek düzeyde işsizlik ve endüstriyel huzursuzluk vardı. Küçük çaplı çatışmalar yaşandı ancak Hollanda'nın yenilgiyi kabul etmesi yıllar aldı. 1839'da Hollandalılar Londra Antlaşması'nı imzalayarak Belçika'nın bağımsızlığını kabul etti, büyük güçler Belçika'nın bağımsızlığını garanti altına aldı.[62][63]
1848 Devrimleri, 1848'de Avrupa çapında gerçekleşen bir dizi koordine edilmemiş siyasi ayaklanmadır. Gerici monarşileri devirmek esas amaçlarıdır. Bu, Avrupa tarihindeki en yaygın devrimci dalgaydı. Avrupa'nın büyük bir kısmına ulaştı ancak liberalizmin yeni kurulduğu Amerika, Britanya ve Belçika'da çok daha az etkili oldu. Geri güçler, özellikle Rusya'nın yardımıyla galip geldi ve birçok isyancı sürgüne gönderildi. Devrimler sonrasında bazı sosyal reformlar yapıldı.[64]
Devrimler esasen liberal demokratik nitelikteydi ve eski monarşik yapıları ortadan kaldırarak bağımsız ulus devletler yaratmayı amaçlıyordu. Devrimler, Şubat ayında Fransa'da başlayarak tüm Avrupa'ya yayıldı. 50'den fazla ülke etkilendi. Liberal fikirler on yıldır etkiliydi ve her ülkeden devrimciler bundan yararlandı ancak yakın ülkelerdeki devrimcilerle doğrudan bağlantı kurmadılar.[65]
Buna katkıda bulunan başlıca faktörler, eski yerleşik siyasi liderlikten duyulan yaygın memnuniyetsizlik, yönetime ve demokrasiye daha fazla katılım talepleri, basın özgürlüğü talepleri, işçi sınıfının talepleri, milliyetçiliğin yükselişi ve yerleşik hükûmet güçlerinin yeniden toparlanmasıydı.[66] Bu dönemde liberalizm, otokratik hükümetlerin yerini hukukun üstünlüğü altında anayasal devletlerin alması anlamına geliyordu. Burjuvazinin inancı haline gelmişti ancak iktidarda değillerdi. Fransa'daki ana faktör buydu. Alman, İtalyan ve Avusturya'da ise ana faktör milliyetçilikti. Romantik akım tarafından teşvik edilen milliyetçilik, çok sayıda etnik/dil grubunu ortak geçmişlerinden uyandırmıştı. Almanlar ve İtalyanlar birçok devlete bölünmüşlerdi ve kendi ulusal devletlerinde birleşmeyi talep ettiler. Avusturya İmparatorluğu'nda ise Macarlar başta olmak üzere yabancı yönetimler tarafından baskı altında tutulan pek çok etnik grup devrim için mücadele etmiştir.[67]
Ayaklanmalar reformcular, orta sınıflar ve işçilerden oluşan ve uzun süre bir arada kalamayan geçici koalisyonlar tarafından yönetildi. Başlangıçta, büyük kalabalıkların Kral I. Louis Philippe'i tahttan çekilmeye zorladığı Fransa'da oldu. Tüm Avrupa'da bir monarşiyi yıkmanın gerçekten de mümkün olduğu aniden anlaşıldı. On binlerce insan öldürüldü ve çok daha fazlası sürgüne zorlandı. Önemli kalıcı reformlar arasında Avusturya ve Macaristan'da serfliğin kaldırılması, Danimarka'da mutlak monarşinin sona ermesi ve Hollanda'da temsili demokrasinin getirilmesi yer alıyordu. Devrimler en çok Fransa, Hollanda, Alman Konfederasyonu devletleri, İtalya ve Avusturya İmparatorluğu'nda etkili olmuştu.[68]
Macaristan'da Rusya'nın askeri müdahalesi, güçlü geleneksel aristokrasiler ve yerleşik kiliselerin yardımıyla gerici güçler nihayetinde galip geldi. Devrimci dalgalanma ani ve beklenmedikti, geleneksel güçleri hazırlıksız yakaladı ancak devrimciler de hazırlıksızdı. İktidar aniden ellerine geçtiğinde onu nasıl ellerinde tutacaklarına dair hiçbir planları yoktu ve durmadan didiştiler. Tepkiler çok daha yavaş yavaş geldi ama aristokratlar büyük servet, geniş ilişki ağları, çok sayıda itaatkar tebaa ve akıllarında eski statükoya geri dönmek gibi özel bir hedef gibi avantajlara sahipti.[69]
Osmanlı İmparatorluğu, Napolyon Savaşları'na 1798-1801 yılları arasında Fransa'nın Mısır ve Suriye'ye düzenlediği sefer aracılığıyla kısa bir süre dahil oldu. Viyana Konferansı'na ise davet edilmedi. Bu dönemde İmparatorluk askeri açıdan giderek zayıflıyordu ve Avrupa'daki (Yunanistan başta olmak üzere) ve Kuzey Afrika'daki (Mısır başta olmak üzere) topraklarının çoğunu kaybetti. Bu dönemde en büyük düşmanı Rusya, en büyük destekçisi ise İngiltere'ydi.[70][71]
19. yüzyıl ilerledikçe Osmanlı İmparatorluğu askeri ve ekonomik olarak zayıflıyordu. Özellikle Avrupa'daki yerel yönetimler üzerindeki kontrolünü giderek daha fazla kaybetti. Büyük miktarlarda borçlanmaya başladı ve 1875 yılında ise iflas etti. İngiltere giderek Osmanlı İmparatorluğu'nun baş müttefiki ve koruyucusu haline geldi, hatta ayakta kalmasına yardımcı olmak için 1850'lerde Rusya'ya karşı Kırım Savaşı'nda savaştı. Üç İngiliz lider bu dönemde önemli roller oynadı. İlki, Lord Palmerston, 1830-1865 döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nu güç dengesinin vazgeçilmez bir unsuru olarak gören ve İstanbul'a en sıcak bakan kişiydi. İkincisi, William Gladstone, 1870'lerde imparatorluğun hayatta kalmasını destekleyecek bir Avrupa Konseyi kurmaya çalıştı. Üçüncüsü, Lord Salisbury, 1880'lerde ve 1890'larda imparatorluğun büyük güçler arasındaki rekabeti azaltacak şekilde düzenli olarak parçalanmasını tasarladı.[72] 1884 Berlin Afrika Konferansı ve başarısızlıkla sonuçlanan 1899 Lahey Konferansı dışında 1914'ten önceki son büyük uluslararası zirve oldu. Gladstone, Mısır'ın iç yönetimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun reformu ve Afrika'nın talanı konularında bireysel eylemler yerine ortak eylemleri savunarak tek başına kaldı. Bismarck ve Lord Salisbury, Gladstone'un pozisyonunu reddetmiş ve daha çok fikir birliğini temsil etmişlerdir.[73]
Osmanlılara karşı başarılı bir ayaklanma modern Sırbistan'ın kuruluşuna yol açtı.[74] Sırp İsyanı 1804 ile 1835 yılları arasında gerçekleşti, bu topraklar bir Osmanlı vilayetinden anayasal monarşiye ve sonra modern Sırbistan'a dönüştü. Dönemin ilk isyanı, 1804'ten 1815'e kadar iki silahlı ayaklanma ile şiddetli bir bağımsızlık mücadelesine sahne oldu. Daha sonraki dönem (1515-1835) giderek özerkleşen Sırbistan'ın siyasi gücünün barışçıl bir şekilde pekiştirilmesine tanıklık etti ve 1830 ve 1833'te Sırp prenslerinin kalıtsal yönetim hakkının tanınması ve genç monarşinin topraklarını genişletmesiyle sonuçlandı.[75] 1835'te ilk yazılı anayasanın kabulü, feodalizmi ve serfliği ortadan kaldırdı[76] ve ülkeyi süzerenlik haline getirdi.[77]
Kırım Savaşı (1853-1856) bir tarafta Rusya ile diğer tarafta Büyük Britanya, Fransa, Sardinya ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan oluşan bir ittifak arasında yapıldı, Rusya yenildi.[78][79]
1851 yılında, İmparator III. Napolyon yönetimdeki Fransa, Babıali'yi, Kutsal Topraklardaki Hristiyan bölgelerin koruyucusu olarak tanımaya zorladı. Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tüm Ortodoks Hristiyanlarının koruyucusu olduğunu iddia ettiği için bu iddiayı reddetti. Fransa donanmasını Karadeniz' gönderdi, Rusya da kendi güç gösterisiyle karşılık verdi. Rusya 1851'de Osmanlı'nın Boğdan ve Eflakvilayetlerine asker gönderdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun güvenliğinden endişe eden İngiltere, Rusların geri adım atacağını umarak Fransızlara katılmak üzere bir filo gönderdi. Diplomatik çabalar başarısız oldu ve Sultan Ekim 1851'de Rusya'ya karşı savaş ilan etti. Kasım ayında yaşanan bir Osmanlı donanma felaketinin ardından İngiltere ve Fransa da Rusya'ya savaş ilan etti. Savaşların çoğu, müttefiklerin sonunda ele geçirdiği Kırım yarımadasında gerçekleşti.[80]
Yenilen Rusya, 30 Mart 1856'da imzalanan ve savaşı sonra erdiren Paris Antlaşması'nı kabul etmek zorunda kaldı. Güçler, Osmanlı'nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı göstereceklerine söz verdiler. Rusya küçük bir toprak parçasından vazgeçti ve Osmanlı topraklarındaki Hristiyanlar üzerindeki himaye iddiasından vazgeçti. Rus gücü ve prestijine büyük bir darbe olarak Karadenizaskerden arındırıldı ve Tuna Nehri'nde ticaret ve seyrüsefer özgürlüğünü garanti altına almak için uluslararası bir komisyon kuruldu. Boğdan ve Eflak kağıt üstünde Osmanlı yönetimi altında kaldı ancak bağımsız anayasalar ve ulusal meclis hakları verildi.[81]
Savaş zamanı ticaretine ilişkin yeni kurallar belirlendi: i) korsanlık yasa dışıydı, ii) tarafsız bir bayrak kaçak mallar hariç düşman mallarını kapsıyordu, iii) kaçak mallar hariç tarafsız mallar düşman bayrağı altında ele geçirilemezdi, iv) bir ablukanın yasal olması için etkili olması gerekiyordu.[82]
Savaş, demiryolları, telgraf ve modern hemşirelik yöntemleri gibi önemli yeni teknolojiler getirerek savaşın modernleşmesine yardımcı oldu. Uzun vadede savaş Rus iç ve dış politikasında bir dönüm noktası oldu. Rus İmparatorluk Ordusu zayıflığını, kötü liderliğini ve modern silah ve teknolojiden yoksun olduğunu anladı. Rusya'nın zayıf ekonomisi askeri maceralarını tam olarak desteklemiyordu ve bu nedenle gelecekteki dikkatini Orta Asya'daki çok daha zayıf Müslüman bölgelere yönlendirdi ve Avrupa'yı yalnız bıraktı. Rus entelektüeller bu küçük düşürücü yenilgiyi kullanarak hükûmet ve sosyal sistemde köklü reformlar yapılmasını talep ettiler. Savaş hem Rusya'yı hem de Avusturya'yı zayıflattı, böylece artık güç dengesi üzerindeki istikrarı sağlayamadılar. Bu durum, III. Napolyon, Cavour (İtalya) ve Otto von Bismarck'ın (Almanya) 1860'larda Avrupa'yı yeniden şekillendiren bir dizi savaş başlatmasının önünü açtı.[83][84]
Eflak ve Boğdan
Büyük ölçüde barışçıl bir şekilde, Osmanlı vasal devletleriBoğdan ve Eflak yavaş yavaş Osmanlı İmparatorluğu'ndan koparak 1859'da modern Romanya olacak şekilde birleşti ve nihayet 1878'de bağımsızlığını elde etti.[85] İki prenslik uzun süredir Osmanlı kontrolü altındaydı ancak hem Rusya hem de Avusturya bölgeyi yönetmek istiyordu ve bu da bölgeyi 19. yüzyılda bir çatışma alanı haline getirdi. Nüfus büyük ölçüde Ortodoks dinine mensuptu ve Rumence konuşuyordu ancak Yahudiler ve Rumlar gibi etnik azınlıklar da vardı. Eyaletler 1829'daki Edirne Antlaşması'ndan sonra Rusya tarafından işgal edildi. Rus ve Türk birlikleri 1848'de Boğdan ve Eflak devrimlerini bastırmak için birleşti. Kırım Savaşı sırasında Avusturya prensliklerin kontrolünü ele geçirdi. Halk, tarihi, kültürel ve etnik bağlar temelinde birleşmeye karar verdi. Alexandru Ioan Cuza'nınBoğdan ve Eflak Birleşik Prenslikleri (1862'de Romanya Birleşik Prenslikleri olarak yeniden adlandırıldı) Prensi olarak iki kez seçilmesinin ardından 1859'da yürürlüğe girdi.[86]
Rusya'nın müdahalesiyle Romanya Krallığı 1878'de resmen bağımsız oldu.[87] Ardından dikkatini, tarihsel olarak Macaristan'ın bir parçası olan ancak yaklaşık iki milyon etnik Rumen'in yaşadığı Erdel bölgesine odakladı. Son olarak Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çöktüğünde Romanya Erdel ile birleşti.[88]
Amerika Birleşik Devletleri Meksika'yı yendi, 1846-1848
Meksika, ABD'nin 1848'te Teksas'ı ilhak etmesini tanımayı reddetti. Teksas Cumhuriyeti'ni Meksika toprağı olarak kabul etti ve dönemin Meksika Devlet Başkanı ve Başkomutanı Antonio López de Santa Anna'nınTeksas Devrimi'nin son savaşında yenildikten sonra Teksas Ordusu'nun esiri olduğu sırada baskı altında imzaladığı 1836 Velasco Antlaşması'nı tanımadı. Meksika için özellikle önemli olan Teksas'ın Rio Grande'ye kadar uzanan egemenlik iddiasıydı. Velasco'da belirlenen sınır bu olsa da Teksas hükûmeti Neuces'in güneyinde otoritesini sağlamlaştırmayı hiçbir zaman başaramadı. Teksas'ın Velasco Antlaşması'nda belirlenen sınıra dayanarak bri Amerikan eyaleti olarak kabul edilmesinin ardından Meksika, ABD ile diplomatik bağlarını kopardı ve her iki ülke de tartışmalı bölgeyi işgal etmek için harekete geçti. Gerginlik hızla tırmandı, Meksika Ordusu'nun bölgede devriye gezen ABD güçlerini pusuya düşürmesinin ardından ABD Mayıs 1846'da savaş ilan etti. ABD Ordusu hızla inisiyatifi ele alarak Santa Fe de Nueve México ve Alta California'yı ele geçirdi ve kuzey Meksika'yı işgal etti. 1847'de ABD Donanması ve deniz piyadeleri Meksika'nın en büyük limanı olan Veracruz'u kuşatmaya başladı. ABD işgal ordusu, limanı ele geçirdikten sonra Eylül ayında Mexico City'i ele geçirmeye devam etti ve o zamana kadar Meksika'nın neredeyse tamamı ABD güçleri tarafından istila edildi. Guadalupe Hidalgo Antlaşması, Şubat 1848'de imzalandı ve savaşı sona erdirdi. Antlaşmanın şartları arasında Meksika'nın Velasco'da kararlaştırılan sınırlara göre Teksas'ı bir Amerikan eyaleti olarak tanıması da vardı, ayrıca Meksika 15 milyonda dolar (ABD doları) karşılığında kuzey sınır bölgelerini ABD'ye bıraktı, Amerika da Meksika'nın 3,25 milyon dolarlık borcunu affetmeyi kabul etti.[89] Toplamda Meksika savaş öncesi toprak taleplerinin yaklaşık %55'ini ABD'ye bıraktı.[90]
Brezilya, 1822 yılında Portekiz'den bağımsızlığını kazandı. Atlantik köle ticaretine katılımını sona erdirmesi için Büyük Britanya'nın baskısıyla karşılaştı. Brezilya, La Plata Nehri bölgesinde savaşlar yaptı. Bunlar: Arjantin'e karşı Cisplatine Savaşı (1828'de), Arjantin ile Platine Savaşı (1850'lerde), Uruguay Savaşı ve Paraguay Savaşı (1860'larda). Bu son savaşta Arjantin ve Brezilya, Paraguay'a karşı müttefik olarak Güney Amerika tarihinin en kanlı ve en pahalı savaşını gerçekleştirdiler.[91] Bundan sonra Brezilya ve Arjantin, dış siyasi ve askeri müdahalelerden kaçınarak sessiz bir döneme girdi.[92][93]
1860-1871: Milliyetçilik ve birleşme
Aynı dili ve dini mirası paylaşan insanlar arasında kültürel kimliğin farkına varılması, milliyetçiliğin gücünü 19. yüzyılın başlarında ve ortalarında fazlaca artırmıştır. Yerleşik ülkelerde güçlüydü ve Almanlar, İrlandalılar, İtalyanlar, Yunanlar ve Güneydoğu Avrupa'nın Slav halkları daha fazla birlik ya da bağımsızlık talep etmek için oldukça güçlendiler. Güçlü milliyetçilik duygusu, İngiltere ve Fransa gibi yerleşik bağımsız uluslarda da gelişti. İrlandalı tarihçi J. B. Bury şöyle demektedir:
1830 ve 1870 yılları arasında milliyetçilik büyük adımlar atmıştı. Yüksek edebiyata ilham vermiş, bilimi hızlandırmış ve kahramanlar yetiştirmişti. Hem birleştirme hem de bölme konusundaki gücünü göstermişti. Almanya ve İtalya'da büyük siyasi inşa ve konsolidasyon başarılarına yol açmıştı ancak özünde çok uluslu olan Osmanlı ve Habsburg imparatorlukları için her zamankinden daha açık bir tehditti. Avrupa kültürü, az bilinen ya da unutulmuş halkların yeni yerel katkılarıyla zenginleşmişti ama aynı zamanda sahip olduğu birlik, parçalanma nedeniyle tehlikeye girmişti. Dahası, milliyetçiliğin beslediği karşıtlıklar sadece savaşlara, ayaklanmalara ve yerel nefretlere yol açmakla kalmamış, sözde Hristiyan olan Avrupa'da yeni ruhani bölünmeleri vurgulamış ya da yaratmıştı.[94]
1859 yılında kısa ömürlü bir başka muhafazakar hükûmetin ardından, Başbakan Lord Palmerston ve Earl Russell aralarındaki anlaşmazlıkları giderdiler ve Russell yeni Palmerston kabinesinde Dışişleri Bakanı olarak görev yapmayı kabul etti. Bu ilk gerçek Liberal Kabine idi. Bu dönem, İtalya'nın birleşmesi[95], Amerikan İç Savaşı[96] ve Danimarka ile Alman devletleri arasında Schleswig-Holstein için 1864'te çıkan savaşın görüldüğü dünyada özellikle hareketli bir dönemdi.[97] Russell ve Palmerston, Amerikan İç Savaşı'nda Konfederasyon'un yanında yer alma eğilimindeydiler ancak İngiltere'yi tarafsız tuttular.[98]
Napolyon, 1851'de darbe ile başa geldi, barışçıl bir hükümdarlık vadetmesine rağmen dış ilişkilerde ihtişamın cazibesine karşı koyamadı.[99] Hayalperest, gizemli ve ketum birisiydi ancak zayıf bir kadrosu vardı ve iç destekçileriyle sürekli ters düşüyordu. Sonuç olarak bir diplomat olarak yetersiz kaldı.[100] 1851'de Britanya'ya yönelik kısa süreli bir işgal tehdidinden sonra Fransa ve Britanya Kırım Savaşı'nda ittifak oldu ve 1860'ta büyük bir ticaret anlaşmasıyla işbirliği yaptı. Ancak, İngiltere özellikle imparator donanma kurup imparatorluğunu genişlettikçe ve daha aktif bir dış politika izlemeye başladıkça İkinci Fransız İmparatorluğu'na artan bir güvensizlikle bakmaya başladı.[101]
III. Napolyon bazı başarılar elde etti: Cezayir üzerindeki Fransız kontrolünü güçlendirdi, Afrika'da üsler kurdu, Hindiçin'i ele geçirmeye başladı ve Çin ile ticareti başlattı. İngiltere'nin durduramadığı Süveyş Kanalı'nınbir Fransız şirketi tarafından inşa edilmesini sağladı. Bunların yanında Napolyon, Avrupa'da tekrar tekrar başarısız oldu. Kırım Savaşı'nda hiçbir kazanım sağlayamadı. Avusturya ile 1859'da yapılan savaş İtalya'nın birleşmesini kolaylaştırdı ve Napolyon Savoy ile Nice'i ilhak etti. İngilizlerin 1860-1861'de Suriye'ye müdahalesinden rahatsız oldu. Papa'ya kötü davranması ise Katolikleri öfkelendirdi, daha sonra bu durum tersine dönünce de ülkedeki antiklerikal liberalleri ve eski İtalyan müttefiklerini kızdırdı. Uzun vadede yardımcı olan ancak kısa vadede büyük mülk sahipleri ile tekstil ve demir sanayicilerini kızdıran ve endişeli işçilerin örgütlenmesine yol açacak bir şekilde gümrük tariflerini düşürdü. Napolyon 1862'de neredeyse ABD ile savaşa girecekken 1860'larda işler onun için daha da kötüye gitti. 1861-1867'deki Meksika müdahalesi ise tam bir felaketti. Sonunda 1870'te Prusya ile savaşa giriştiğinde, Avusturya dışındaki tüm Almanların Prusya liderliğinde birleşmesine neden oldu. Napolyon herkesi kendine yabancılaştırmıştı: Avusturya ve İtalya ile ittifak kurmayı başaramayan Fransa'nın müttefiki yoktu ve kendi içinde kötü bir şekilde bölünmüştü. Fransa-Prusya Savaşı'nda savaş alanında büyük bir mağlubiyet aldı ve Fransa Alsas-Loren'i kaybetti. A.J.P. Taylor, bu dönemi şu şekilde özetler: "Fransa'yı büyük bir güç olarak mahvetti."[102][103]
Papalık, Papalık devletinin kontrolünden vazgeçmenin Katolik Kilisesini zayıflatacağından ve liberallerin muhafazakar Katoliklere hükmetmesine izin vereceğinden korkarak birleşmeye direnmek için Fransa'nın desteğini aldı.[108] İtalya Krallığı, nihayet 1870 yılında Fransız ordusu geri çekildiğinde Papalık Devletini devraldı. Öfkeli Papa IX. Pius, kendisini esir ilan etti; halefi XI. Pius ise 1829'da İtalya ile barış yaptı.[109] İtalya 1870'ten sonra altıncı büyük güç olarak tanınsa da diğerlerinden çok daha zayıftı.[110]
Amerika Birleşik Devletleri
Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sırasında, Güney'deki köleci devletler Birlik'ten ayrılmaya ve bağımsız bir ülke olan Amerika Konfedere Devletleri'ni kurmaya çalıştılar. Kuzey, Birliğin dağılmasını kabul etmedi ve birliği sağlamak için savaştı.[111] İngiliz ve Fransız aristokrat liderler kişisel olarak Amerikan cumhuriyetçiliğinden hoşlanmıyorlardı ve daha aristokrat olan Konfederasyon'u desteklediler. Güney aynı zaman Avrupa tekstil favrikaları için açık ara en önemli pamuk kaynağıydı. Konfederasyonun amacı İngiliz ve Fransız müdahalesini, yani Birlik'e karşı savaşı sağlamaktı. Konfederasyon üyeleri "pamuk kraldır" anlayışına inanıyorlardı, yani pamuk İngiliz ve Fransız endüstrisi için o kadar önemliydi ki onu elde etmek için savaşacaklardı. Konfederasyon, Avrupa'dan savaş gemileri ve mühimmat satın almak için para topladılar. Ancak İngiltere'nin 1861'de büyük bir pamuk fazlası vardı, 1862'ye kadar bir sıkıntı olmadı. En önemlisi, İngiliz gıda tedarikinin büyük bir kısmının Kuzey Amerika'dan gelen tahıla bağımlı olmasıydı, Fransa ise tek başına müdahale etmeyecekti ve her halükarda pamukla Meksika'daki kontrolünü güvence altına almaktan daha az ilgileniyordu. Fransa'nın Meksika kontrolünü, Konfederasyon bağımsızlığını güvence altına alırsa izin verecekti ama Birlik bunu asla onaylamayacaktı.[112] Washington, Konfederasyonun resmen tanınmasının ABD ie savaş anlamına geldiğini açıkça belirtti.[113]
Kraliçe Victoria'nın kocası Prens Albert, 1861'in sonlarında bir savaş korkusunun yatıştırılmasına yardımcı oldu. İngiliz halkı genel olarak Birleşik Devletler'i destekliyordu. Birlik Donanması'nın ablukası Güney'in İngiltere'ye ihracatının %95'ini durdurduğundan, mevcut olan az miktarda pamuk New York'tan geliyordu. Eylül 1862'de Konfederasyon'un Maryland'i işgali sırasında, İngiltere (Fransa ile birlikte) devreye girmeyi ve ABD ile savaş anlamına gelebilecek bir barış anlaşmasını müzakere etmeyi düşündü. Ancak aynı ay içinde Başkan Abraham Lincoln, Özgürlük Bildirgesi'ni açıkladı. Konfederasyonun desteklenmesi artık köleliğin desteklenmesi anlamına geldiğinden Avrupa'nın müdahalesi artık mümkün değildi.[114]
Bununla beraber, birkaç İngiliz firması Konfederasyon limanlarına yüz binlerce silah kaçırmak için küçük hızlı abluka gemileri inşa etti ve gizlice Konfederasyon için savaş gemileri inşa edilmesine izin verdi.[115][116] Hem abluka gemileri hem de savaş gemileri büyük bir diplomatik tartışmaya neden oldu ve 1872'deki Alabama Meselesi'nde, Cenevre'deki Uluslararası Tahkim Amerikalıların lehine karar verdi ve İngiltere tarafından ABD'ye İngiliz yapımı Konfederasyon savaş gemilerinin neden olduğu zararlar için 15,5 milyon dolar ödendi.[117]
Otto von Bismarck liderliğindeki Prusya Krallığı, (Avusturya hariç) tüm Almanya'nın birleşmesine öncülük etti ve Prusya kralı tarafından yönetilen yeni bir Alman İmparatorluğu kurdu. Bunu yapmak için Danimarka, Avusturya ve Fransa ile bir dizi kısa ve belirleyici savaşa girişti. Birçok küçük Alman devleti Prusya'nın liderliğini takip etti ve sonunda 1871'de Fransa'yı yendikten sonra birleştiler. Bismarck'ın Almanya'sı daha sonra Avrupa'nın en güçlü ve en dinamik devleti haline geldi, Bismarck'ın kendisi Avrupa'da onlarca yıl süren barışı teşvik etti.[118]
Danimarka ve Almanya'nın hak iddiasında bulunduğu ve Avusturya ile Fransa'nın birbirine giriştiği Schlesweig ve Holstein'daki çok karmaşık durumdan büyük bir diplomatik kavga ve birkaç savaş ortaya çıktı. Schleswig-Holstein'ın Danimarka ve Alman dükalıkları, uluslararası anlaşma gereği Danimarka kralı tarafından yönetiliyordu ancak yasal olarak Danimarka'nın bir parçası değildi. Holstein, Alman Konfederasyonu'nun bir parçası olmasına rağmen uluslararası bir anlaşma iki bölgenin birbirinden ayrılmamasını öngörüyordu. 1840'ların sonlarında hem Alman hem de Danimarka milliyetçiliğinin yükselişe geçmesiyle Danimarka, Schlesweig'i krallığına dahil etmeye çalıştı. İlk savaş Danimarka'nın zaferiyle sonuçlandı. 1864'teki İkinci Schlesweig Savaşı'nda ise Danimarka, Prusya ve Avusturya karşısında yenilgiye uğradı.[119][120]
Berlin ve Viyana, Schlesweig-Holstein bölgesinin kontrolünü paylaştı ancak bu durum aralarında çatışmaya yol açtı ve 1866'da Avusturya-Prusya Savaşı'nda Prusya'nın hızlıca kazanıp Almanca konuşan halkların lideri haline gelmesiyle çözülmüştür. Avusturya da büyük güçler arasında ikinci sınıfa düştü.[121] Fransa İmparatoru III. Napolyon, Prusya'nın hızlı yükselişine tahammül edemedi ve algılanan hakaretler ve diğer önemsiz şeyler yüzünden 1870-71 Fransa-Prusya Savaşı'nı başlattı. Alman milliyetçiliği ruhu, küçük Alman devletlerinin (Bavyera ve Saksonya gibi) Prusya'nın yanında savaşa katılmasına neden oldu. Alman koalisyonu kolay bir zafer kazanarak Fransa'yı büyük güçler arasında ikinci sınıf statüsüne düşürdü. Otto von Bismarck yönetimindeki Prusya daha sonra neredeyse tüm Alman devletlerini (Avusturya, Lüksemburg ve Lihtenştayn hariç) yeni bir Alman İmparatorluğu'nda bir araya getirdi. Bismarck'ın yeni imparatorluğu 1914 yılına kadar kıta Avrupa'sının en güçlü devleti oldu.[122][123] III. Napolyon, askerî gücüne aşırı güveniyordu ancak Alman birleşmesini durdurmak için bir savaşı destekleyecek müttefik bulamayınca savaşa girmekten geri duramadı.[124]
Kırım, Almanya ve Fransa'da on beş yıl süren savaşların ardından Avrupa 1871'de barış dönemine girdi.[125][126] Alman İmparatorluğu'nun kurulması ve Frankfurt Antlaşması'nın (10 Mayıs 1871) imzalanmasıyla birlikte Otto von Bismarck 1871'den 1890'a kadar Avrupa tarihinde belirleyici bir figür olarak kaldı. Prusya'nın yanı sıra yeni Alman İmparatorluğu'nun dış ve iç politikaları üzerinde de kontrolü elinde tuttu. Bismarck, ününü bir savaş ustası olarak inşa etmişti ancak bir gecede bir barışsevere döndü. Birçok anlaşmazlık ve savaş korkusuna rağmen barış içinde kalan bir Avrupa'da Almanya'nın konumunu korumak için güç dengesi diplomasisini ustaca kullandı. Tarihçi Eric Hobsbawm'a göre, Bismarck "1871'den sonra neredeyse yirmi yıl boyunca çok taraflı diplomatik satranç oyununda tartışmasız dünya şampiyonu kaldı ve kendisini sadece ve başarılı bir şekilde güçler arasındaki barışı korumaya adadı."[127] Tarihçi Paul Knaplund şu sonuca varmıştır:
Almanya'nın gücü ve askeri prestijinin, şansölyesi tarafından yaratılan veya manipüle edilen durumlarla birleşmesinin net sonucu, seksenli yıllarda Bismarck'ın ister Avrupa, ister Afrika veya Asya ile ilgili olsun, tüm ciddi diplomatik anlaşmazlıklarda hakem haline gelmesiydi. Balkan devletlerinin sınırları, Türk İmparatorluğu'ndaki Ermenilere ve Romanya'daki Yahudilere yapılan muamele, Mısır'ın mali işleri, Rusya'nın Orta Doğu'daki genişlemesi, Fransa ile Çin arasındaki savaş ve Afrika'nın bölünmesi gibi sorunlar Berlin'e havale edilmek zorundaydı, Bismarck tüm bu sorunların anahtarını elinde tutuyordu.[128]
Bismarck'ın en büyük hatası, orduya ve Almanya'daki kamuoyunun Alsas ve Loren sınır vilayetlerin alınması yönündeki yoğun talebine boyun eğmesi ve böylece Fransa'yı kalıcı ve derinden bağlı bir düşman haline getirmesiydi (bakınız: Fransız-Alman düşmanlığı). Theodore Zeldin şunu söylüyor: "İntikam ve Alsas-Loren'in geri alınması, sonraki kırk yıl boyunca Fransız politikasının ana hedefi haline geldi. Almanya'nın Fransa'nın düşmanı olduğu, uluslararası ilişkilerin temel gerçeği haline geldi."[129] Bismarck'ın çözümü, Fransa'yı parya bir ulus haline getirmek, kraliyet ailesini yeni cumhuriyetçi statüsüyle alay etmeye teşvik etmek ve Fransa'yı diplomatik olarak izole etmek için diğer büyük güçlerle -Avusturya, Rusya ve İngiltere- karmaşık ilişkiler kurmaktı.[130][131] Bismarck'ın Berlin, Viyana ve St. Petersburg'daki yöneticileri bir araya getirerek birbirlerinin güvenliğini garanti altına aldığı ve Fransa'yı dışarıda bıraktığı Üç İmparator Birliği bu ittifaklardan birisiydi ve 1881'den 1887'ye kadar sürdü.[132][133]
Büyük güçler
İngiltere, kendisini 1854-1856'daki Kırım Savaşı'na sürükleyen karışıklıklardan kaçınarak "muhteşem yalnızlık" dönemine girmişti. İç endüstriyel kalkınmaya ve siyasi reforma odaklanmış, büyük uluslararası varlığı olan Britanya İmparatorluğu'nu inşa ederken, adasını ve birçok denizaşırı toprağını korumak için dünyanın açık ara en güçlü donanmasını kurmuştu. 1861-8862 yıllarında Amerikan İç Savaşı'na müdahale etmeye tehlikeli bir şekilde yaklaşmıştı ve Mayıs 1871'de ABD ile Washington Antlaşması'nı imzalayarak İngiliz tarafsızlığının olmamasının savaşı uzattığı yönündeki Amerikan iddialarını tahkime götürdü; hakemler sonunda ABD'ye 15 milyon dolar vermesini istedi.[134] Rusya, Fransa-Prusya savaşından yararlanarak Karadeniz'i askerden arındırmaya zorlandığı 1856 antlaşmasından vazgeçti. Antlaşmaların reddedilmesi büyük güçler için kabul edilemezdi, bu nedenle çözüm Ocak 1871'de Londra'da 1856 antlaşmasının kilit unsurlarını resmen fesheden ve yeni Rus eylemini onaylayan bir konferans gerçekleşti. Rusya her zaman için İstanbul'u ve Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Türk Boğazları'nın kontrolünü istemişti ve Birinci Dünya Savaşı'nda da esas amacı buydu.[135] Fransa uzun zamandır Papa'yı korumak için Roma'da bir ordu konuşlandırmıştı, 1870'te askerlerini geri çağırdı ve İtalya Krallığı harekete geçerek kalan Papalık topraklarını ele geçirip 1871'de Roma'yı başkent yaparak Risorgimento'ya son verdi. İtalya nihayet birleşti ancak Papa ve Katolik cemaatin yarım yüzyıl boyunca yabancılaştı, istikrarsız durum 1929'da Laterano Antlaşmaları ile çözüldü.[136]
En önemli eğilimlerden birisi, profesyonel ordudan ve profesyonel subaylardan oluşan bir çekirdek ile bir ya da iki yıl aktif görev yaptıktan sonra her yıl zorunlu bir yaz eğitim programı ile on yıl ya da daha fazla yedek görev yapan dönüşümlü bir askere ama tabanını birleştiren bir Prusya sistemine geçişti. Eğitim, barış zamanında yapılır ve savaş zamanında çok daha büyük, iyi eğitimli, tam kadrolu bir ordu çok hızlı bir şekilde harekete geçirebilirdi. Prusya 1814'te bu sisteme geçmişti ve 1860'lardaki Prusya zaferleri onun modelini karşı konulamaz kıldı. Kilit unsur, nispeten az sayıda muafiyetler evrensel zorunlu askerlikti. Üst tabaka bir yıl eğitim için subay kadrosuna alınıyordu ama yine de herkesle birlikte tam yedeklik görevini yerine getirmeleri gerekiyordu. Avusturya bu sistemi 1868'de (Prusya'ya yenilmesinden kısa bir süre sonra), Fransa ise 1872'de (Prusya ve diğer Alman devletlerine yenilmesinden kısa bir süre sonra) benimsedi. Japonya 1873'te, Rusya 1874'te ve İtalya 1875'te bu sisteme geçti. Büyük Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri dışında tüm büyük ülkeler 1900 yılına kadar zorunlu askerliği kabul etti. Barış zamanında Almanya'nın 545.000 kişilik bir ordusu vardı ve bu ordu yedeklerin çağrılmasıyla birkaç gün içinde 3.4 milyona çıkabiliyordu. Fransa'da bu 1.8 milyon ile 3.5 milyon, Avusturya'da 1.1 milyon ile 2.6 milyon, Rusya'da ise 1.7 milyon ile 4 milyon arasındaydı.[137]
1875'ten 1914'e kadar büyük güçler arasında, tarihçiler kârlılık açısından karışık bir değerlendirme yapmışlardır. Varsayım, sömürgelerin üretilen ürünler için mükemmel bir esir pazar sağlayacağı yönündeydi ancak Hindistan dışında bu nadiren doğru çıktı. 1890'lara gelindiğinde, emperyalistler öncelikle yerli imalat sektörünü besleyecek ucuz hammadde üretiminden ekonomik fayda sağladılar. Genel itibarıyla, Büyük BritanyaHindistan'dan çok büyük karlar elde etti ancak imparatorluğun geri kalanının çoğundan elde edemedi. Hollanda, Doğu Hint Adaları'nda çok başarılı oldu. Almanya ve İtalya sömürgelerinden çok az ticaret ya da hammadde elde etti. Fransa biraz daha iyiydi. Kongo Bağımsız Devleti, Belçika Kralı II. Leopold tarafından özel bir girişim olarak sahip olunan ve işletilen kapitalist bir kauçuk plantasyonuyken oldukça karlıydı. Ancak, kötü muamele gören işçilerle ilgili skandallar, uluslararası toplumun Belçika hükûmetini 1908'de burayı devralmaya zorlamasına yol açtı ve Belçika Kongosu çok daha az karlı hale geldi. Filipinler, Amerika Birleşik Devletleri'ne beklenenden çok daha pahalıya mal oldu.[139]
Birinci Dünya Savaşı sırasında dünyadaki sömürge nüfusunun %70'i İngiliz, %10'u Fransız, %8,6'sı Hollandalı, %3,9'u Japon, %2,2'si Alman, %2,1'i Amerikalı, %1,6'sı Portekizli, %1,2'si Belçikalı ve %0.5'i İtalyan topraklarında bulunmaktaydı ve yaklaşık 560 milyon kişi sömürge topraklarında yaşıyordu. Sömürgeci güçlerin ana vatanları ise toplamda yaklaşık 370 milyon nüfusa sahipti.[140]
III. Napolyon, Amerikan İç Savaşı'ndan yararlanarak Meksika'nın kontrolünü geçirmeye ve kendi kukla İmparatoru I. Maximilian'ı Meksika'ya dayatmaya çalıştı.[141] Ödenmeyen Meksika borçlarını bahane eden Fransa, İspanya ve İngiltere, Aralık 1861'de Meksika'daki Veracruz gümrük binasını ele geçiren ortak bir keşif gücü gönderdi. İspanya ve İngiltere, III. Napolyon'un seçilmiş bakan Benito Juárez yönetimindeki İkinci Federal Meksika Cumhuriyeti'ni devirip İkinci Meksika İmparatorluğu'nu kurma niyetinde olduğunu anlayınca kısa süre sonra geri çekildi. Napolyon, Juarez ve liberallerin 1857'den 1861'e kadar süren bir iç savaş olan Reform Savaşı'nda mağlup ettiği muhafazakar unsurların kalıntılarının desteğine sahipti. Juarez, Fransızlara karşı muhalefeti topladı, Washington Juarez'i destekledi ve Monroe Doktrinini ihlal ettiği için yeni hükûmeti tanımayı reddetti. 1865'te Konfederasyon'a karşı kazandığı zaferin ardından ABD, pozisyonunu netleştirmek için Meksika sınırına 50.000 deneyimli asker gönderdi. Napolyon'un eli kolu bağlıydı, Meksika'ya 40.000, Papa'yı İtalyanlara karşı korumak için Roma'ya 20.000 ve huzursuzluğun hakim olduğu Fransız Cezayiri'ne de 80.000 asker göndermişti. Dahası, Avusturya'yı yeni yenmiş olan Prusya yakın bir tehditti. Napolyon içinde bulunduğu çıkmazın farkına vardı ve 1866'da Meksika'daki tüm kuvvetlerini geri çekti. Juarez kontrolü yeniden ele geçirdi ve talihsiz imparator I. Maximilian'ı idam ettirdi.[142][143][144]
Başlangıçta Fransızlar tarafından inşa edilen Süveyş Kanalı, 1875'te İngiliz-Fransız ortak projesi haline geldi çünkü her ikisi de Asya'daki nüfuzlarını ve imparatorluklarını sürdürmek buranın hayati önemde olduğunu düşünüyordu. 1882'de Mısır'da devam eden iç karışıklıklar İngiltere'yi Fransa'ya el uzatarak müdahale etmeye sevk etti. Fransa'nın önde gelen yayılmacılarından Jules Ferry görevinden ayrılmıştı ve yeni hükûmet İngiltere'nin Mısır'ın etkin kontrolünü ele geçirmesine izin verdi.[145]
İngiliz-Mısır Savaşı sonrasında ortaya çıkan durum Osmanlı İmparatorluğu'nun 1914'e kadar temsili mülkiyeti elinde tutmasına rağmen İngiltere'nin Mısır'ı yetmiş yıl boyunca işgal etmesiydi.[146] Fransa, inşa edip finanse ettiği ve on yıllardır hayalini kurduğu kanalın kontrolünü kaybettiği için ciddi bir şekilde mutsuzdu. Almanya, Avusturya, Rusya ve İtalya -ve tabii ki Osmanlı İmparatorluğu'nun kendisi- Londra'nın tek taraflı müdahalesine öfkeliydi.[147] Tarihçi A.J.P. Taylor bunun "büyük bir olay olduğunu, hatta Sedan Muharebesi (1871) ile Rus-Japon savaşında Rusya'nın yenilmesi (1905) arasında uluslararası ilişkilerdeki tek gerçek olay olduğunu" söylüyor[148] ve uzun vadeli etkisini şöyle özetliyor:
İngilizlerin Mısır'ı işgali güç dengelerini değiştirdi. İngilizlere sadece Hindistan'a giden yol için güvenlik sağlamakla kalmadı, onları Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'nun efendisi haline getirdi ve Boğazlarda Rusya'ya karşı cephe kurmalarını gereksiz kıldı... ve böylece on yıl sonra Fransız-Rus İttifakı'nın yolunu hazırladı.[149]
Başbakan William Ewart Gladstone ve Liberal Parti emperyalizme karşı güçlü bir muhalefetle ün yapmıştı, bu nedenle tarihçiler bu ani politika değişikliğinin açıklamasını uzun süre tartıştılar.[150] En etkili çalışma John Robinson ve Ronal Gallagher'in Serbest Ticaret Emperyalizmi üzerinden yazılan ve Cambridge Tarihyazımı Okulu tarafından desteklenen Africa and the Victorians (1961) adlı çalışmaydı. Bu yazarlar, emperyalizmi destekleyen uzun vadeli bir Liberal plan olmadığını ancak Süveyş Kanalı'nı korumak için acilen harekete geçme gerekliliğinin, hukuk ve düzenin radikal bir şekilde çökmesi ve uluslararası ticarete ve Britanya İmparatorluğu'na vereceği zarara bakmaksızın Avrupalıları kovmaya odaklanan milliyetçi bir isyan karşısında belirleyici olduğunu savunmaktadırlar. Mısır'ın tamamen ele geçirilmesi ve Hindistan gibi bir İngiliz sömürgesine dönüştürülmesi çok tehlikeliydi çünkü bu güçlerin sarsılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına ganimetmiş gibi saldırması için bir işaret olacaktı ve bunun sonucunda büyük bir savaşın çıkması muhtemeldi.[151][152]
Gladstone'un kararı, Fransa ile gerilen ilişkilere ve Mısır'daki yerel temsilcilerin itirazlarına rağmen geldi. Cain ve Hopkins gibi eleştirmenler, Süveyş Kanalı'nın yaşayabilirliğine yönelik riski küçümserken İngiliz finansörler tarafından yatırılan büyük meblağları ve Mısır tahvillerini koruma ihtiyacını vurgulamışlardır. Marksistlerin aksine, Marksistlerin her zaman merkezi olduğuna inandıkları endüstriyel kapitalizmi değil, "centilmen" finansal ve ticari çıkarları vurgulamaktadırlar.[153] Daha yakın zamanlarda, Mısır uzmanları öncelikle Mısırlılar arasında başarısız Arabi Paşa isyanını üreten iç dinamiklerle ilgilenmişlerdir.[154][155]
Orta Asya'da "Büyük Oyun": İngiltere Rusya'ya karşı
"Büyük Oyun" 19. yüzyılın büyük bir bölümünde İngiltere ve Rusya arasında Afganistan ve Orta ve Güney Asya'daki komşu topraklar, özellikle de İran ve Türkistan, üzerinde yaşanan siyasi ve diplomatik bir çatışmaydı.[156] Rusya'nın Hindistan'ı doğrudan işgal edecek lojistik kabiliyeti yoktu ancak Rusya'nın Orta Asya'yı işgali nedeniyle İngiltere tarafından inandırıcı bulunan işgal planları yaptı. Bu arada her iki güç de İç Asya'da sömürge sınırlarını genişletmeye çalıştı.[157] Robert Irwin'in belirttiği gibi, "İngiliz-Rus rekabeti keşif ve casusluk misyonları biçimini aldı. İngilizler ve Ruslar inandırıcı olmayan yerli kılıklarıyla bazen çekişmeli bölgelere girmeyi göze alsalar da genellikle her iki taraf da vekillerini kullanıyordu."[158] Bu durum iki imparatorluk arasında bir güvensizlik atmosferine ve yarı-sürekli bir savaş tehdidine yol açtı. Çok sayıda yerel çatışma yaşandı ancak Orta Asya'da iki güç arasında bir savaş asla gerçekleşmedi.[159]
Bismarck, hem Rusya'nın hem de İngiltere'nin Orta Asya'nın kontrolünü "Büyük Oyun" olarak adlandırılan yüksek bir öncelik olarak gördüğünü fark etti. Almanya'nın doğrudan bir çıkarı yoktu ancak Rus birlikleri Almanya'dan mümkün olduğunca uzakta konuşlandığında Avrupa'daki hakimiyeti artıyordu. Bismarck, 1871-1890 yıllar arasında yirmi yıl boyunca Rusları Asya'ya daha fazla asker göndermeye zorlamayı umarak İngilizlere yardım etmek için manevralar yaptı.[160] Bununla birlikte, Üç İmparator Birliği aracılığıyla Bismarck, Osmanlı İmparatorluğu'na Boğaz'ı İngiliz deniz erişimine kapatması için baskı yaparak ve Afganistan konusunda bir İngiliz-Rus müzakeresini zorlayarak Rusya'ya da yardım etti.[157]
"Afrika Talanı" İngiltere'nin 1882'de Mısır'ı beklenmedik bir şekilde ele geçirmesiyle başladı. Buna karşılık İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Portekiz'in Afrika'daki sömürge imparatorluklarını büyük ölçüde genişletilmesiyle, Afrika'nın geri kalanının kontrolü için her şey serbest hale geldi. Belçika kralı Kongo'yu şahsen kontrol ediyordu. Kıyı boyunca uzanan üsler, iç kesimlere doğru uzanan kolonilerin çekirdeği haline geldi.[161] 20. yüzyılda Afrika Talanı, anti-emperyalistler tarafından yaygın bir biçimde kınandı ancak o dönemde sınır tanımayan maceracıların, köle tüccarlarının ve sömürücülerin neden olduğu korkunç şiddet ve sömürüye bir çözüm olarak övülmüştü.[162] Bismarck, 1884-1885 Berlin Konferansı ile durumu istikrara kavuşturma çabalarına öncülük etti. Tüm Avrupalı güçler, Afrika'daki çatışmaları önlemek için temel kurallar üzerinde anlaştı.[163]
İngiliz sömürgelerinde demiryolları, plantasyonlar ve diğer işletmeleri inşa etmek üzere iş adamları ve Hindistan'dan işçiler getirildi. İngiltere, Hindistan'da öğrendiği idari dersleri hızlıca Mısır'a ve diğer yeni Afrika sömürgelerine uyguladı.[164]
İngiltere ve Fransa arasındaki gerginlik, Afrika'da patlamaya yakın bir noktaya geldi. Birkaç noktada savaş çıkması mümkündü ancak hiç yaşanmadı.[165] En ciddi olay 1898'deki Faşoda Buhranı'ydı. Fransız birlikleri Güney Sudan'da bir bölgeyi ele geçirmeye çalışmış ve Mısır Hidivi'nin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği iddia eden bir İngiliz kuvveti onlarlar yüzleşmeye gelmişti. Ağır baskı altında kalan Fransızlar geri çekildi ve bölge üzerinde İngiliz-Mısır kontrolü sağlandı. Statüko, iki devlet arasında Mısır üzerindeki İngiliz kontrolünü kabul eden bir anlaşmayla tanınırken Fransa Fas'ta hakim güç haline geldi ancak Fransa, Faşoda'da ciddi bir hayal kırıklığına uğradı.[166][167]
Osmanlı İmparatorluğu Cezayir, Tunus ve Libya üzerindeki temsili kontrolünü kaybetti. Mısır'ı sadece göstermelik kontrolünü elinde tutuyordu. 1875 yılında İngiltere, neredeyse iflas etmiş olan Mısır Hidivi İsmail Paşa'dan Süveyş Kanalı hisselerini satın aldı.
Kenya deneyimi, Doğu Afrika'daki sömürgeleştirme sürecini temsil etmektedir. 1850 yılına gelindiğinde Avrupalı kaşifler iç bölgelerin haritasını çıkarmaya başlamıştı. Üç gelişme Avrupa'nın Doğu Afrika'ya olan ilgilini artırdı. Birincisi, doğu kıyısında yer alan Zanzibar adasının ortaya çıkmasıydı, bu ada Afrika anakarasında ticaret ve keşif yapılabilecek bir üs haline geldi.[168]
1840 yılında gelindiğinde, Zanzibar'da iş yapan çeşitli ulusların çıkarlarını korumak için İngiliz, Fransız, Alman ve Amerikan konsoloslukları açılmıştı. 1859 yılında Zanzibar'a uğrayan yabancı gemilerin tonajjı 19.000 tona ulaşmıştı. Bu gemilerin tonajı 1879 yılında gelindiğinde 89.000 tona ulaştı. Avrupa'nın Afrika'ya olan ilgini artıran ikinci gelişme, Avrupa'da fildişi ve karanfil gibi Afrika ürünlerine olan talebin artmasıydı. Üçüncü olarak, İngilizlerin Doğu Afrika'ya olan ilgisi ilk olarak köle ticaretini ortadan kaldırma arzuları tarafından teşvik edildi.[169] Yüzyılın ilerleyen dönemlerinde, İngilizlerin Doğu Afrika'ya olan ilgisi Alman rekabetiyle teşrik edildi ve 1887'de özel bir şirket olan Imperial British East Africa Company, Seyyid Said'den anakaradaki mülklerini, kıyı boyunca 10 mil (16 km) genişliğinde bir arazi şeridini kiraladı.
Almanya, 1885 yılında Zanzibar Sultanı'nın kıyı mülkleri üzerinde bir himaye kurdu. Almanya, 1890 yılında Tanganika kıyıları üzerindeki kontrolü karşılığında kıyı varlıklarını İngiltere'ye devretti.
1895'te İngiliz hükûmeti Naivasha Gölü'nün batısına kadar olan iç bölgeyi talep etti ve Doğu Afrika Protektorası'nı kurdu. Sınır 1902'de Uganda'ya kadar genişletildi ve 1920'de genişleyen protektoranın büyük bir kısmı kraliyet kolonisi haline geldi. 1895'te sömürge yönetiminin başlamasıyla birlikte Rift Vadisi ve çevresindeki topraklar, çoğunlukla Kikuyu işgücüne bağlı olarak büyük ölçekli kahve tarımı yapan beyaz göçmenlerin yerleşim bölgesi haline geldi. Önemli maden kaynakları yoktu, Güney Afrika'ya bu kadar çok insanı çeken altın ya da elmasın hiçbiri yoktur. Sömürge yönetiminin ilk aşamasında yönetim, genellikle şefler olmak üzere geleneksel iletişimcilere dayanıyordu. Sömürge yönetimi kurulduğunda ve kısmen yerleşimci baskısı nedeniyle verimlilik arandığında ise yeni eğitimli genç erkekler yerel konseylerde eski şeflerin yerine getirildi.[170]
İngiliz Doğu Afrika Şirketi'nin yaşadığı ciddi mali zorlukların ardından İngiliz hükûmeti 1 Temmuz 1895'te Doğu Afrika Protektorası aracılığıyla doğrudan yönetim kurdu ve ardından verimli dağlık bölgeleri beyaz yerleşimcilere açtı (1902). Kenya'nın iç kesimlerinin kalkınmasında kilit rol oynayan, 1895 yılında başlayan ve 1901 yılında tamamlanan Mombasa'dan Victoria Gölü kıyısındaki Kisumu'ya uzanan demiryolu inşaatıdır. El işçiliği için İngiliz Hindistanı'ndan yaklaşık 32.000 işçi ithal edildi. Kenya'nın iç kesimlerinin açılmasında fırsat göre Hint tüccarlar ve küçük işadamlarının çoğu gibi birçoğu da burada kaldı.[171]
Güçlü bir denizcilik geleneğine sahip küçük ve yoksul bir tarım ülkesi olan Portekiz Krallığı, büyük bir imparatorluk kurmuş, savaşlardan kaçınarak ve büyük ölçüde Britanya'nın koruması altında kalarak bu imparatorluğu herkesten daha uzun süre ayakta tutmuştur. 16. yüzyılda Brezilya'da bir yerleşimci kolonisinin kurulmasına yol açmıştır. 1899'da İngiltere ile 1386'da imzalanan Windsor Antlaşması yenilenmiştir.[172] Portekiz ayrıca Afrika, Güney Asya ve Doğu Asya kıyılarında tüm uluslara açık ticaret istasyonları kurmuştur. Portekiz, köleleri kendi ülkesine hizmetçi ve tarım işçisi olarak ithal etmiş ve bu deneyimini köle ticaretini önemli bir ekonomik faaliyet haline getirmek için kullanmıştır. Portekizli işadamları ülke yakınlardaki Madeira, Cape Verde ve Azor adalarında şeker üretimine odaklanan köle plantasyonları kurmuşlardı. 1770 yılında aydın despot Pombal, ticaretin asil ve gerekli bir meslek olduğunu ilan ederek iş adamlarının Portekiz soyluları arasına girmesine izin verdi. Birçok yerleşimci 1822'de bağımsızlığını kazanan Brezilya'ya taşındı.[173][174]
1815'ten sonra Lizbon, Afrika kıyılarındaki ticaret limanlarını elinde tutarak Angola ve Portekiz Doğu Afrikası'nın (Mozambik) kontrolünü ele geçirmek için iç bölgelere doğru ilerledi. Köle ticareti, kısmen birçok yabancı köle gemisinin Portekiz bayrağı taşıması nedeniyle 1836 yılında kaldırıldı. Hindistan'da ticaret Goa kolonisinde, Çin kıyısında Hong Kong yakınlarındaki Makau'da ve Avustralya'nın kuzeyindeki Timor'da gelişti. Portekizliler Katolikliği ve Portekiz dilini kolonilerine başarıyla taşırken yerleşimcilerin çoğu Brezilya'ya gitmeye devam etti.[175][176]
İtalya, zayıf sanayisi ve zayıf ordusu nedeniyle genellikle büyük güçlerin en küçüğü olarak adlandırılırdı. 1880'lerdeki Afrika Talanı'nda, yeni İtalya ulusunun liderli Afrika'da koloniler edinme konusunda hevesliydiler ve bunun bir güç olarak statülerini meşrulaştıracağını ve halkı birleştirmeye yardımcı olacağını umuyorlardı. Kuzey Afrika'da İtalya ilk olarak birçok İtalyan çiftçinin yerleştiği, Osmanlı kontrolü altındaki Tunus'a yöneldi. Zayıf ve diplomatik olarak izole edilmiş olan İtalya, Fransa'nın 1881'de Tunus'u himayesi altına almasıyla çaresiz kaldı ve öfkelendi. Doğu Afrika'ya dönen İtalya, bağımsız Etiyopya İmparatorluğu'nu fethetmeye çalıştı ancak 1896'daki Adowa Muharebesi'nde büyük bir yenilgiye uğradı. Kamuoyu, beceriksiz bir hükûmet tarafından ulusal aşağılanmaya öfkelendi. İtalyan halkı 1911'de şimdiki Libya'nın ele geçirilmesini ise destekledi.[177]
Yirmi yıl boyunca yürütülen İtalyan diplomasisi, Almanya, Fransa, Avusturya, İngiltere ve Rusya'dan gelen onaylarla Libya'yı ele geçirme iznini almayı başardı. İtalyan Kraliyet Ordusu, Osmanlı Ordusu'nun ve yerel aşiretlerin sert direnişine karşı birkaç kıyı kentinin kontrolünü ele geçirdi. Barış antlaşmasının İtalya'ya kontrolü vermesinin ardından İtalyan yerleşimciler gönderildi ancak aşiretlere karşı yürüttüğü acımasız seferlerde büyük kayıplar verildi.[178]
Japonya'nın yükselişi
1860'lardan itibaren Japonya, hızla Batılı çizgide modernleşerek Kore, Çin, Tayvan ve güneydeki adalara doğru emperyal yayılmanın temelini oluşturan sanayi, bürokrasi, kurumlar ve askeri yetenekler ekledi.[179] Komşu bölgelerin kontrolünü ele geçirmediği sürece kendisini saldırgan Batı emperyalizmine karşı savunmasız gördü. Okinawa ve Formosa'nın kontrolünü ele geçirdi. Japonya'nın Tayvan, Kore ve Mançurya'yı kontrol etme arzusu, 1894-1895 yıllarında Çin ile Birinci Çin-Japon Savaşı'na ve 1904-1905 yıllarında Rusya ile Rus-Japon Savaşı'na yol açtı. Çin ile yapılan savaş Japonya'yı dünyanın ilk Doğulu ve modern emperyal gücü haline getirmiş, Rusya ile yapılan savaş ise Batılı bir gücün Doğulu bir devlet tarafından yenilebileceğini kanıtlamıştır. Bu iki savaşın ardından Japonya, 1910 yılında resmen Japon İmparatorluğu'nun bir parçası olarak ilhak edilen Güney Mançurya ve Kore'ye kadar uzanan bir etki alanıyla Uzak Doğu'da egemen güç haline geldi.[180]
Okinawa
Okinawa adası Ryukyu adalarının en büyüğüdür ve 14. yüzyılın sonlarından itibaren Çin'e haraç ödemiştir. Japonya 1609 yılında Ryukyu adalar zincirinin tamamının kontrolünü ele geçirmiş ve 1879 yılında resmen Japonya'ya dahil etmiştir.[181]
Çin ile Japonya arasındaki sürtüşme, 1870'lerden itibaren Japonya'nın Ryukyu Adaları üzerindeki kontrolü, Kore'deki siyasi nüfuz rekabeti ve ticaret meselelerinden kaynaklandı.[182] Daha küçük ama modern ve iyi eğitimli bir ordu ve donanma ile istikrarlı bir siyasi ve ekonomik sistem kuran Japonya, 1894'teki Birinci Çin-Japon Savaşı'nda Çin'i kolayca mağlup etti. Japon askerleri, Liadong Yarımadası'ndaki Port Arthur'u ele geçirdikten sonra Çinlileri katletti. Nisan 1985'teki sert Şimonoseki Antlaşması'nda Çin, Kore'nin bağımsızlığını tanıdı ve Tayvan'ı, Penghu Adaları'nı ve Liadong Yarımadası'nı Japonya'ya bıraktı. Çin ayrıca Japonya'ya 200 milyon gümüş tael savaş tazminatı ödemek, beş yeni limanı uluslararası ticarete açmak ve yabancı kuruluşların (genellikle Japonya ve diğer Batılı güçler) bu şehirlerde fabrikalar kurup işletmekle yükümlü kılındı. Ancak Rusya, Fransa ve Almanya antlaşmanın kendilerini dezavantajlı duruma düşürdüğünü gördüler ve Üçlü Müdahale ile Japonya'yı daha büyük bir tazminat karşılığında Liadong Yarımadası'nı geri vermeye zorladılar. Çin için tek olumlu sonuç, bu fabrikaların kentsel Çin'in sanayileşmesine öncülük ederek yerel bir girişimci ve yetenekli mekanikçi sınıfının ortaya çıkmasını sağlamak oldu.[183]
Japonya ve Çin ile ticaret yapmak için bir Asya üssüne ihtiyaç duyan Hollandalı tüccarlar 1623'te Tayvan'a (Formosa) geldiklerinde adada yerli bir nüfus vardı. Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (VOC) Zeelandia Kalesi'ni inşa etti, kısa süre sonra yerlileri yönetmeye başladılar. Çin 1660'larda kontrolü ele geçirdi ve yerleşimciler gönderdi. 1890'lara gelindiğinde 2,3 milyon Han Çinlisi ve 200.000 yerli kabile üyesi vardı. 1894-1895 yıllarında Birinci Çin-Japon Savaşı'nda kazandığı zaferin ardından barış anlaşmasıyla ada Japonya'ya bırakıldı, bu Japonya'nın ilk kolonisi oldu.[184]
Japonya, Tayvan'ın işgalinden, gerçekte elde ettiği sınırlı faydadan çok daha fazla fayda bekliyordu. Japonya, ana adalarının yalnızca sınırlı bir kaynak tabanını destekleyebileceğini farkındaydı ve verimli tarım arazileriyle Tayvan'ın bu açığı kapatacağını umuyordu. 1905 yılında gelindiğinde Tayvan pirinç ve şeker üretiyor ve küçük bir fazlalıkla kendini amorti ediyordu. Belki de daha önemlisi, Japonya modern bir koloni işleten ilk Avrupalı olmayan ülke olarak Asya çapında prestij kazandı. Almanya merkezli bürokratik standartlarını gerçek koşullara nasıl uyarlayacağını ve sık sık çıkan ayaklanmalarla nasıl başa çıkacağını öğrendi. Nihai amaç, Japon dilini ve kültürünü geliştirmekti ancak yöneticiler öncelikle halkın Çin kültürüne uyum sağlamaları gerektiğini fark ettiler. Japonya'nın uygarlaştırıcı bir misyonu vardı ve köylülerin üretken ve vatansever el işçileri olabilmeleri için okullar açtı. Tıbbi tesisler modernize edildi ve ölüm oranları düştü. Düzeni sağlamak için Japonya sivil halkı yakından izleyen bir polis devleti kurdu. Diğer sömürgelerinin aksine Formosa'nın eninde sonunda Japonya'ya katılması planlanıyordu ve Tayvan'ın Akranlar Meclisi'nde sandalyeleri bile vardı.[185] Japonya 1945'te müttefiklere teslim olduğunda imparatorluğu elinden alındı ve Tayvan 50 yılı aşkın Japon yönetiminden sonra Çin'e iade edildi.[186]
Çin'e karşı kazandığı kesin zaferin getirileri, Şimonoseki Antlaşması'nı revize eden Batılı güçler (Rusya dahil) tarafından kısmen tersine çevrilince Japonya kendini aşağılanmış hissetti. 1899-1901 Boxer İsyanı'nda Japonya ve Rusya, Çinlilere karşı birlikte savaşan müttefikler olarak görüldü ve Ruslar savaş alanında başrolü oynadı.[187] 19890'arda Japonya, Kore ve Mançurya'da bir nüfuz alanı yaratma planlarına Rusya'nın engel çabalarına kızdı. Japonya, Kore'nin Japon nüfuzu alanı içinde olduğunun tanınması karşılığında Mançurya'daki Rus hakimiyetini tanımayı teklif etti. Rusya bunu reddetti ve 39. paralelin kuzeyindeki Kore'nin Rusya ile Japonya arasında tarafsız bir tampon bölge olmasını talep etti. Japon hükûmeti, Asya'ya doğru genişleme planlarına yönelik algılanan Rus tehdidini durdurmak için savaş kararı aldı.[188]Japon İmparatorluk Donanması, Çin'in Port Arthur kentindeki Rus Doğu Filosu'na sürpriz saldırılar düzenleyerek savaşı başlattı. Rusya çok sayıda yenilgiye uğradı ama Çar II. Nikolay, Rusya'nın belirleyici deniz savaşlarını kazanacağı beklentisiyle savaşmaya devam etti. Bunun hayal olduğu ortaya çıkınca da "aşağılayıcı bir barışı" önleyerek Rusya'nın saygınlığını korumak için mücadele etti. Japon ordusunun tam zaferi dünyadaki tüm gözlemcileri şaşırttı. Sonuçları Doğu Asya'daki güç dengesini değiştirdi ve Japonya'nın dünya sahnesine yeni çıkışının yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Bu, modern çağda bir Asya gücünün kazandığı ilk büyük askeri zaferdi.[189]
1905 yılında Japonya İmparatorluğu ve Kore İmparatorluğu, Kore'yi bir protektora olarak Japon etki alanına sokan 1905 Japonya-Kore Antlaşması'nı imzaladı. Antlaşma, Japonların Rus-Japon Savaşı'ndaki zaferinin ve Japonya'nın Kore Yarımadası üzerindeki hakimiyetini artırmak istemesinin bir sonucuydu. İki yıl sonra, 1907 Antlaşması'nın imzalanmasına yol açmıştır. 1907 Antlaşması, Kore'nin bir Japon yerleşik generalinin rehberliğinde hareket etmesini ve Kore'nin iç işlerinin Japon kontrolü altında olmasını sağlamıştır. Kore İmparatoru Gojong, Lahey Konferansı'nda Japon eylemlerini protesto ettiği için oğlu Sunjong lehine tahttan çekilmek zorunda kaldı. Nihayet 1910'da İlhak Antlaşması ile Kore resmen Japonya'ya bağlandı.[190]
İngiltere, Fransa ve Japonya'ya karşı savaş yenilgilerinden sonra Çin göstermelik birleşik bir ülke olarak kaldı. Uygulamada, Avrupalı güçler ve Japonya 19. yüzyılın ortalarından 1920'lere kadar belirli liman şehirlerinin ve çevresindeki alanların etkin kontrolünü ele geçirdi.[191] Teknik olarak, bir dizi eşitsiz antlaşmayla dayatılan "dış dokunulmazlık" uyguladılar.[192][193]
1899-1900 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Çin limanlarının tek bir ulusa ayrılması yerine tüm ulusların bu limanlara erişebilmesini öngören Açık Kapı Politikası'nı uluslararası alanda kabul ettirdi.[194]
İngiliz politikaları
Serbest ticaret emperyalizmi
İngiltere, yeni topraklarının kontrolünü ele geçirmesinin yanında, özellikle Latin Amerika ve Asya'da çok sayıda bağımsız ülkede ekonomik ve mali konularda muazzam bir güç geliştirdi. Borç para verdi, demiryolları inşa etti ve ticaretle uğraştı. 1851'deki Büyük Londra Sergisi, İngiltere'nin mühendislik, iletişim ve sanayi alanlarındaki hakimiyetini açıkça ortaya koymuştu, bu hakimiyet 1890'larda ABD ve Almanya'nın yükselişine kadar sürmüştür.[195][196]
Tarihçiler, Lord Salisbury'nin 1885-1902 yılları arasında dışişleri bakanı ve başbakan olarak dış ilişkilerde güçlü ve etkili bir lider olduğu konusunda hemfikirdir. Meseleleri mükkemel bir şekilde kavramış ve bunu kanıtlamıştır:
İngiltere'nin tarihi çıkarlarını çok iyi anlayan, sabırlı ve pragmatik bir uygulayıcı olarak... Afrika'nın bölünmesine.... Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin emperyal güçler olarak ortaya çıkmasına ve İngiliz dikkatinin Çanakkale'den Süveyş'e aktarılmasına büyük güçler arasında ciddi bir çatışmaya yol açmadan nezaret etti.[197]
1886-1902 yılları arasında Salisbury yönetimindeki İngiltere, resmi bir müttefiki olmaksızın muhteşem yalnızlık politikasını sürdürdü.[198][199] Lord Salisbury, 1890'lardai "üçüncü ve son hükümeti 'muhteşem yalnızlık' politikasını giderek da az muhteşem buldukça" özellikle de Fransa kendi izolasyonunu kırıp Rusya ile ittifak kurunca bu terimden rahatsızlık duymaya başladı.[200]
Almanya politikaları
Britanya ve Almanya ilişkileri iyileştirmeye çalıştılar ancak Britanya'nın, Almanya Kayzeri II. Wilhelm'e pervasızlığı nedeniyle duyduğu güvensizlik derindi. Kayzer gerçekten de Boer'leri desteklemek için Afrika'ya siyasetine karıştı ve bu da iki ülke arasındaki ilişkileri bozdu.[201]
Asıl başarı, 1890'da yapılan dostluk anlaşmasıydı. Almanya, Afrika'daki küçük Zanzibar kolonisinden vazgeçti ve Almanya'nın limanlarının güvenliği için gerekli olan Hamburg açıklarındaki Helgoland adalarını satın aldı.[202] Bunun dışında dostluk girişimleri sonuçsuz kaldı ve 1880'lerden 1910'lara kadar süren büyük bir İngiliz-Alman deniz silahlanma yarışı, gerilimi daha da kötüleştirdi.[203]
Liberal Parti'nin 1880 sonrası politikası, Disraeli'nin emperyalizmine defalarca saldıran William Gladstone tarafından şekillendirildi. Muhafazakarlar, emperyalizmleriyle gurur duyuyorlardı ve bu durum seçmenler arasında oldukça popülerdi. Bir nesil sonra, Liberallerin azınlık bir fraksiyonu aktif olarak "Liberal Emperyalistler" haline geldi. İkinci Boer Savaşı (1899-1902) İngiltere ve iki bağımsız Boer cumhuriyeti olan Özgür Orange Devleti ve Transvaal Cumhuriyeti'ne karşı yapıldı. Boer sivilleri için ciddi zorlukların yaşandığı uzun süren zorlu bir savaşın ardından Boerler kaybetti ve Britanya İmparatorluğu'na dahil oldu. Savaş, liberalleri sert bir şekilde böldü ve çoğunluk fraksiyonu savaşı kınadı.[204]Joseph Chamberlain ve yandaşları Liberal Parti'den ayrıldı ve emperyalizmi desteklemek için muhafazakarlarla ittifak kurdu.[205]
1870'ten 1914'e kadar Doğu Sorunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıydı. Dikkatler, özellikle Sırbistan tarafından desteklenen Balkanlar'daki Hristiyan etnik gruplar arasında yükselen milliyetçiliğe odaklanmıştı. Bu durumun, Avusturya-Macaristan ile Rusya ve Rusya ile Büyük Britanya arasında büyük çatışmalara yol açma riski yüksekti. Rusya özellikle Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Boğazları ve İstanbul'un kontrolünü istiyordu. İngiliz politikası uzun süredir Rus yayılmasına karşı Osmanlı İmparatorluğu'nu desteklemek yönündeydi ancak 1876'da William Gladstone, Osmanlı'nın Bulgaristan'daki Hristiyanlara yönelik mezalimini vurgulayarak çatışmaya yeni bir boyut kazandırdı. Bu çatışmaların sayı sıra Osmanlı'nın Ermenilere ve Rusya'nın Yahudilere yönelik saldırıları Avrupa'da kamuoyunun dikkatini çekti ve sessiz uzlaşma şansını azalttı.[206][207]
Uzun vadeli hedefler
Ülkelerin her biri, genellikle müttefikleri ve dostlarıyla işbirliği içinde, kendi uzun vadeli çıkarlarına yakın ilgi göstermiştir.[208]
Osmanlı İmparatorluğu, Hristiyan nüfus arasındaki milliyetçi hareketler ve modern teknoloji açısından geri kalmışlığı nedeniyle zor durumdaydı. 1900'den sonra büyük Arap nüfusu da milliyetçileşecekti. Parçalanma tehdidi gerçekti. Örneğin Mısır, göstermelik olarak hala Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olsa da bir asırdır bağımsızdı. Türk milliyetçileri ortaya çıkıyordu ve Jön Türk hareketi gerçekten de İmparatorluğu ele geçirdi. Yunanistan, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Romanya, Bosna ve Arnavutluk da dahil olmak üzere bir başka toprak parçasının parçalandığı ve yarı bağımsız hale geldiği savaşlar genellikle yenilgiyle sonuçlandı.[209]
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
Merkezi Viyana'da bulunan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu büyük ölçüde kırsal, yoksul ve çok kültürlü bir devletti. İmparatorluk, ulusa değil ama tahta sadakat talep eden Habsburg hanedanı tarafından ve Habsburg ailesi için yönetiliyordu. Milliyetçi hareketler hızla büyüyordu. En güçlüleri, Habsburg monarşisi içinde ve 1867 Avusturya-Macaristan Uzlaşması ile ayrı statülerini koruyan Macarlardı. Diğer azınlıklar, bazıları -özellikle Yahudiler- İmparatorluk tarafından korunduğunu hissetse de oldukça hayal kırıklığına uğramıştı. Ancak özellikle Sudetenland'daki (Bohemya'nın bir parçası) Alman milliyetçileri, yeni Alman İmparatorluğu'ndaki Berlin'e yönelmişlerdi.[210] Viyana civarında Almanca konuşan küçük bir Avusturyalı unsur vardı ancak Avusturya milliyetçiliği duygusunu pek göstermiyordu. Yani bağımsız bir devlet talep etmiyor aksine İmparatorluktaki yüksek askeri ve diplomatik makamların çoğunu elinde tutarak gelişiyordu. Rusya, İmparatorluk içindeki (özellikle Bosna Hersek'teki) ve yakınlarındaki Sırbistan'daki Slav ve milliyetçi grupların yanı sıra ana düşmandı. Avusturya, Almanya ve İtalya'nın savunma amaçlı bir askeri ittifakı (Üçlü İttifak) olmasına rağmen İtalya bu durumdan memnun değildi ve Viyana tarafından kontrol edilen toprakların bir kısmını istiyordu.
Gyula Andrássy, Macaristan başbakanı olarak görev yaptıktan sonra Avusturya-Macaristan Dışişleri Bakanı oldu (1871-1879). Andrássy muhafazakardı; dış politikaları, tercihen İngiliz ve Alman desteğiyle ve Türkiye'yi yabancılaştırmadan İmparatorluğu Güneydoğu Avrupa'ya doğru genişletmeye yönelikti. Slav ve Ortodoks bölgelerine yönelik yayılmacı politikaları nedeniyle Rusya'yı başlıca düşman olarak görüyordu. Slav milliyetçi hareketlerini, çok etnikli imparatorluğu için bir tehdit olarak görüyordu.[211][212] 20. yüzyılın başlarında gerilim tırmanırken Avusturya'nın dış poitikası 1906-1912 yılları arasında güçlü dışişleri bakanı Kont Aehrenthal tarafından belirlendi. Aehrenthal, Slav azınlıkların asla bir araya gelemeyeceğine ve Balkan Birliği'nin Avusturya'ya hiçbir zarar veremeyeceğine tamamen inanmıştı.1912 yılında Osmanlı'nın Avusturya, Türkiye ve Romanya'yı içeren bir ittifak önerisini reddetti. Onun politikaları Bulgarları yabancılaştırdı ve onlar da bunun yerine Rusya ve Sırbistan'a yöneldiler. Avusturya'nın güneye doğru daha fazla genişleme niyeti olmamasına rağmen Aehrenthal, Balkan devletlerini felç edeceğini umarak bu yöndeki spekülasyonları teşvik etti. Bunun yerine, Avusturya'yı durduracak bir savunma bloğu oluşturmak için onları hummalı bir faaliyete teşvik etti. En üst düzeyde yapılan bir dizi ciddi yanlış hesaplama, Avusturya'nın düşmanlarını önemli ölçüde güçlendirdi.[213]
Rus İmparatorluğu
Rusya giderek güçleniyordu ve Akdeniz'in sıcak sularına erişmek istiyordu. Bunun için Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayan Boğazların kontrolüne ve mümkünse Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'un kontrolüne ihtiyacı vardı. Balkanlar'da Slav ve Ortodoks Hristiyanları koruma fırsatı vardı. Bu da onu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile keskin bir karşıtlık içerisine soktu.[214]
Sırbistan
Sırbistan Krallığı'nın birden fazla ulusal hedefi vardı.[215] Sırp entelektüeller, 1920'erde Yugoslavya'ya dönüşen bir Güney Slav devleti hayal ediyorlardı. Bosna'da yaşayan çok sayıda Sırp, milliyetçiliklerinin odağı olarak Sırbistan'a bakıyordu ancak Avusturya İmparatorluğu'nun Almanları tarafından yönetiliyorlardı. Avusturya'nın 1908'de Bosna'yı ilhak etmesi Sırp halkını derinden yabancılaştırdı. Komplocular intikam yemini ettiler ve 1914'te Avusturya veliahdına suikast düzenleyerek bunu başardılar.[216] Sırbistan kara ile çevriliydi ve tercihen Adriyatik Denizi üzerinden Akdeniz'e erişim ihtiyacını şiddetle hissediyordu. Avusturya, örneğin 1912'de Arnavutluk'un kurulmasına yardım ederek Sırbistan'ın denize erişimini engellemek için çok çalıştı. Sırbistan'ın ana müttefiki Karadağ'ın küçük bir limanı vardı ancak Avusturya toprakları araya girerek Sırbistan 1913'te Novi Pazar'ı ve Makedonya'nın bir kısmını Osmanlı İmparatorluğu'ndan alana kadar erişimi engelledi. Güneyde Bulgaristan, Sırbistan'ın Ege Denizi'ne erişimini engelledi.[217] Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan Balkan Birliği'ni kurdu ve 1912-1913'te Osmanlılarla savaşa girdi. Savaşı kesin olarak kazandılar ve İmparatorluğu neredeyse tüm Balkanlar'dan kovdular.[218] Geriye kalan ana düşman, Pan-Slavizmi ve Sırp milliyetçiliğini şiddetle reddeden ve bu tehditleri sona erdirmek için savaşmaya hazır olan Avusturya'ydı.[219] Etnik milliyetçilik, çok kültürlü Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun sonunu getirecekti. Sırbistan'ın genişlemesi, Avusturya ve Almanya'nın İstanbul ve Orta Doğu'ya doğrudan demiryolu bağlantısı kurma isteklerini engelleyecekti. Sırbistan, büyük güç desteği için öncelikle Rusya'ya güveniyordu ancak Rusya ilk başta Pan-Slavizmi destekleme konusunda çok tereddütlüydü ve dikkatli olunmasını tavsiye etti, ancak 1914'te pozisyon değiştirdi ve Sırbistan'a askeri destek sözü verdi.[220]
Almanya
Almanya'nın Balkanlarla doğrudan bir ilgisi yoktu ancak Bismarck dolaylı olarak bunun iki önemli müttefiki olan Rusya ve Avusturya arasında önemli bir gerilim kaynağı olduğunu fark etti. Bu nedenle Almanya'nın politikası Balkanlar'daki çatışmaları en aza indirmekti.[221]
1875-1878 Büyük Doğu Buhranı: Türkiye, Sırbistan ve Rusya ile savaşta
1876'da Sırbistan ve Karadağ, Türkiye'ye savaş ilan etti ve özellikle Alexinatz Muharebesi'nde (1 Eylül 1876) ağır bir yenilgiye uğradı.[222] Gladstone, "Bulgar Dehşeti ve Doğu Sorunu" üzerine öfkeli bir broşür yayınladı, bu broşür İngiltere'de Türk kötü yönetimine karşı büyük bir heyecan uyandırdı ve Disraeli hükûmetinin Rusya'ya karşı Türkiye'yi destekleme politikasını zorlaştırdı. Sırbistan'ı destekleyen Rusya, Türkiye'yi savaşla tehdit etti. Ağustos 1877'de Rusya, Türkiye'ye savaş ilan etti ve Türk ordularını sürekli olarak yenilgiye uğrattı. Ocak 1878'in başlarında Türkiye ateşkes istedi, İngiliz filosu İstanbul'a çok geç ulaştı. Rusya ve Türkiye 3 Mart'ta, Rusya, Sırbistan ve Karadağ'ın yanı sıra Romanya ve Bulgaristan için de son derece olan Ayastefanos Antlaşması'nı imzaladı.[223]
İngiltere, Fransa ve Avusturya, Rusya ve Bulgaristan'a ayaklanmaların sık görüldüğü Balkanlar'da çok fazla nüfuz verdiği için Ayastefanos Antlaşması'na karşı çıktı. Savaş tehlikesi baş gösterdi. Çok sayıda girişimden sonra Berlin Kongresi'nde (Haziran-Temmuz 1878) büyük bir diplomatik anlaşmaya varıldı. Yeni Berlin Antlaşması daha önceki antlaşmayı revize etti. Almanya Şansölyesi Otto von Bismarck, kongreye başkanlık etti ve uzlaşmalara aracılık etti.[224] Kongre, Almanya ve Rusya arasındaki güçlü bağları sona erdirdi ve iki ülke askeri rakip haline geldi. Osmanlı İmparatorluğu'nun bariz zayıflığı Balkan milliyetçiliğini kışkırttı ve Viyana'yı Balkan hizipleşmelerinde önemli bir oyuncu olmaya teşvik etti. 1879'da Bismarck, Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında bir ittifak kurarak yeni güç hizalanmasını sağlamlaştırmak için harekete geçti.[225]
Sınırlar çizilirken etnik grupları bir arada tutmak bir öncelik değildi, bu da milliyetçi etnik gruplar arasında yeni şikayetler yarattı.[226] Sonuçlardan biri, Avusturya'nın Bosna ve Hersek vilayetlerinin kontrolünü ele geçirmesi ve nihayetinde bunları Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birleştirme niyetinde olmasıydı. Bosna nihayetinde 1908 yılında Sırpların öfkesine yol açacak şekilde Avusturya-Macaristan tarafından ilhak edildi. Bosnalı Sırplar, 1914 yılında Avusturya'nın veliahtı Franz Ferdinand'a suikast düzenledi ve bunun sonucunda Birinci Dünya Savaşı çıktı.[227]
1878 Berlin Antlaşması, Balkanlar'daki ve yeni bağımsız devletlerdeki azınlıkları koruyan yeni bir tür hükme sahipti: Büyük güçlerin koruduğu, yerel dini azınlıklar için dini ve sivil özgürlüklerin garanti altına alınması. Carol Fink bu konu hakkında:
"azınlık haklarına ilişkin dayatılan hükümler sadece tanınma için değil, aynı zamanda Sırbistan, Karadağ ve Romanya örneklerinde olduğu gibi, belirli toprak parçalarını almak için de gereklilikler haline geldi."[228]
Fink, bu hükümlerin genellikle uygulanmadığını, uygulanması için uygun bir mekanizmanın bulunmadığını ve büyük güçlerin de buna pek ilgi göstermediğini belirtmektedir. Azınlık hakları, 1919 Versay Antlaşmasının bir parçasıydı ve İkinci Dünya Savaşından sonra giderek daha önemli hale geldi.[229]
İngiliz politikaları
Britanya 19. yüzyılın sonlarında, adadaki konumu, baskın donanması, finans ve ticaretteki baskın konumu ve güçlü sanayi temelinin mümkün kıldığı bir bağımsızlıkla ittifaklardan uzak durdu. Gümrük tarifeleri reddetti ve serbest ticareti uyguladı. İngiltere'de 1874'te iktidarı kaybeden liberal lider Gladstone, 1876'da büyük rakibi Benjamin Disraeli'nin gerçekçiliğinin aksine ahlakçı bir dış politika çağrısında bulunarak sahnenin merkezine geri döndü. Bu mesele, Gladstone'un liberalleri (ahlaksız Osmanlıları kınayan) ile Disraeli'nin muhafazakarları (olayları küçümseyen ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Rus gücüne karşı bir denge unsuru olarak destekleyen) arasındaki parti çizgisini çizdi. Disraeli bu konuda Rusya'yı savaşla tehdit etmiş, Gladstone ise yanıldığını savunmuştu. Liberal görüş, Balkanlar'daki zulümler, özellikle de 10.000'den fazla Hristiyan Bulgar'ın Türk düzensizleri tarafından katledilmesi nedeniyle sarsılmıştı. Gladstone, Türkleri "Cehennemin neredeyse yüzünün kızaracağı... iğrenç ve hayvani şehvetler" işlemekle suçladı ve Avrupa topraklarından "çanta ve bavullarıyla" çekilmelerini talep etti. Broşürü şaşırtıcı bir şekilde 200.000 kopya sattı.[230]
Zirve noktası, Disraeli hükûmetini mali yetersizlik, iç mevzuatı ihlal etme ve dış ilişkileri kötü yönetmekle suçladığı 1880 tarihli "Midlothian kampanyası" oldu. Gladstone, (Doğu Ortodoks Hristiyanları olan) Sırplara ve Bulgarlara yardım etmek için Tanrı'dan bir çağrı hissetti: zulmü ve baskıyı kınayan eski bir İbranı peygamberi gibi konuştu. Gerçek dinleyici kitlesi yerel seçmenler değil, tüm Britanya, özellikle de Evanjelik unsurlardı. Gladstone, Disraeli'nin Türk yanlısı politikasını kınayıp geniş kitlelere hitap ederek kendisini Avrupa'da ahlaki bir güç haline getirdi, partisini birleştirdi ve yeniden iktidara geldi.[231]
Alman politikaları, 1870-1890
Şansölye Bismarck, 1870'ten 1890'da görevden alınmasına kadar Alman dış politikasının tüm sorumluluğunu üstlendi.[232] Hedefi, Almanya'nın merkezi bir rol oynadığı, güç dengesine dayalı barışçıl bir Avrupa idi. Politikası başarılı oldu.[233] Almanya, Kıta Avrupası'ndaki en güçlü ekonomiye ve en güçlü orduya sahipti. Bismarck, Almanya'nın Avrupa'da toprak kazanma arzusu olmadığını herkese açıkça ifade etti ve Alman sömürgeci yayılmasına karşı çıkmaya çalıştı. Bismarck, Avusturya, Fransa ve Rusya'nın düşmanca bir kombinasyonunun Almanya'yı ezebileceğinden korkuyordu. Eğer bunlardan ikisi müttefik olursa, üçüncüsü ancak Almanya'nın aşırı talepleri kabul etmesi halinde Almanya ile müttefik olacaktı. Çözüm üçünden ikisiyle ittifak yapmaktı. 1873'te Almanya Kayzer, Rusya Çarı ve Avusturya-Macaristan İmparatoru'ndan oluşan bir ittifak olan Üç İmparator Birliği kuruldu. Bu ittifak, Almanya'yı Fransa ile bir savaşa karşı koruyordu. Üç imparator birlikte Orta ve Doğu Avrupa'yı kontrol edebilir, Polonyalılar gibi huzursuz etnik grupların kontrol altında tutulmasını sağlayabilirdi. Balkanlar daha ciddi bir sorun teşkil ediyordu ve Bismarck'ın çözümü Avusturya'ya batı bölgelerinde, Rusya'ya ise doğu bölgelerinde üstünlük sağlamaktı. Sistem 1887'de çöktü. Kayzer Wilhelm, 1890'da Bismarck'ı devirdi ve kendi saldırgan dış politikasını geliştirdi. Kayzer, Rus ittifakını reddeti ve Rusya da Fransa ile ittifaka yöneldi.[234]
1875'teki "Görünürde Savaş" krizi
1873 ve 1877 yılları arasında Almanya, Fransa'nın komşularının iç işlerine defalarca müdahale etti.[235] Belçika, İspanya ve İtalya'da Bismarck, liberal ve antiklerikal hükûmetlerin seçilmesini veya atanmasını desteklemek için güçlü ve sürekli bir siyasi baskı uyguladı. Bu, başkan Patrice de Mac-Mahon'un ruhban-monarşist rejimini stratejik ve ideolojik olarak izole ederek Fransa'da cumhuriyetçiliği teşvik etmeye yönelik entegre bir stratejini parçasıydı. Fransa'yı bir dizi liberal devletle çevreleyerek Fransız cumhuriyetçilerin MacMahon ve gerici destekçilerini yenebileceği umuluyordu. Modern çevreleme kavramı, bu politikanın dinamiklerini anlamak için faydalı bir model sunmaktadır.[236]
Çevreleme 1875'te "Görünürde Savaş" kriziyle neredeyse kontrolden çıkıyordu.[237][238] Kriz, Berlin'in etkili gazetelerinden Post'ta çıkan "Krieg-in-Sicht" başlıklı bir başyazı ile patlak verdi. Yazıda, Fransa'nın 1871 yenilgisinden sonra hızla toparlanmasından ve yeniden silahlanma programından endişe duyan bazı nüfuzlu Almanların, Fransa'yı dizginlemek için ona karşı önleyici bir savaş başlatmaktan söz ettikleri belirtiliyordu. Almanya ve Fransa'da bir savaş korkusu vardı ve İngiltere ile Rusya önleyici bir savaşa müsahama göstermeyeceklerini açıkça belirttiler. Bismarck da savaş istemiyordu ama beklenmedik kriz onu, zorbalığının ve Almanya'nın hızla büyüyen gücünü komşuları araında yarattığı korku ve endişeyi dikkate almaya zorladı. Kriz, Bismarck'ın Almanya'nın olayları pasif bir şekilde kendi akışına bırakmak ve onlara tepki vermek yerine Avrupa'da barışı korumak için proaktif bir şekilde çalışması gerektiği yönündeki kararlığını pekiştirdi.[239][240][241][242]
Rus dış politikasındaki temel gelişme Almanya'dan uzaklaşıp Fransa'ya yönelmekti. Bu, 1890'da Bismarck'ın görevden alınması ve Almanya'nın Rusya ile 18878'de yapılan gizli Teminat Antlaşması'nı yenilemeyi reddetmesiyle mümkün oldu. Bu durum, Rusya'nın Bulgaristan ve Boğazlara doğru genişlemesini teşvik etti. Bu, hem Fransa'nın hem de Rusya'nın büyük müttefiklerden yoksun olduğu anlamına geliyordu. Fransa inisiyatif alarak Rusya'nın ekonomik kalkınmasını finanse etti ve askeri bir ittifak arayışına girdi.[243] Rusya, Fransa ile hiçbir zaman dost olmamıştı ve Kırım Savaşı ile Napolyon işgalini hatırlıyordu, cumhuriyetçi Fransa'yı Rusya'nın Çarlık otokrasisine karşı tehlikeli bir yıkım kaynağı olarak görüyordu. Bismarck tarafından tüm ittifak sisteminin dışında bırakılan Fransa, Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye karar verdi. Ruslara borç verdi, ticaretini genişletti ve 1890'dan sonra savaş gemileri satmaya başladı. Alman bankerler giderek Paris bankalarına bağımlı hale gelen Rusya'ya kredi vermeyi durdurdu.[244]
1894 yılında yapılan gizli bir anlaşma, Fransa'nın Almanya tarafından saldırıya uğraması halinde Rusya'nın Fransa'nın yardımına gelmesini öngörüyordu. Bir diğer şart ise Almanya'ya karşı bir savaşta Fransa'nın derhal 1.3 milyon askerini, Rusya'nın ise 700.000 ila 800.000 askerini seferber etmesiydi. Üçlü İttifak'tan (Almanya, Avusturya, İtalya) herhangi biri savaşa hazırlık için rezervlerini harekete geçirirse hem Rusya hem de Fransa'nın kendi rezervlerini harekete geçirmesi öngörülüyordu. Fransız Genelkurmay Başkanı, 1892'de Çar III. Aleksandr'a "seferberlik savaş ilanıdır" dedi. "Seferberlik ilan etmek, komşuyu da aynı şeyi yapmaya mecbur etmektir." Bu, Temmuz 1914 için bir tuzağa dönüştü.[245][246]
George F. Kennan, Bismarck'ın Avrupa'daki ittifak politikasının çökmesinden ve Birinci Dünya Savaşı'na doğru gerilimin başlamasından esas olarak Rusya'nın sorumlu olduğunu savunmaktadır. Kennan, Balkanlar'daki hırslarına odaklanan zayıf Rus diplomasisini suçluyor. Kennan'a göre Bismarck'ın dış politikası, Fransa-Rusya ilişkileri gelişse bile büyük bir savaşı önlemek üzere tasarlanmıştı. Rusya, Bismarck'a Üç İmparator Birliği'nden (Almanya ve Avusturya ile) ayrılmış ve bunun yerine Fransızların daha yakın ilişkiler ve askeri ittifak önerisi kabul etmiştir.[247]
1908-1909 yılında yaşanan Bosna Krizi, 8 Ekim 1908'de Avusturya-Macaristan'ın Bosna ve Hersek'i ilhak ettiğini duyurmasıyla başladı. Bu topraklar kağıt üstünde Osmanlı İmparatorluğu'na aitti ancak 1878 Berlin Kongresi'nde Avusturya-Macaristan'a emaneten verilmişti. Bulgaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını ilan etmesiyle (5 Ekim) aynı zamana denk gelen bu tek taraflı eylem, başta Sırbistan ve Karadağ olmak üzere tüm büyük güçlerin protestolarına yol açtı. Nisan 1909'da Berlin Antlaşması, oldubittiyi yansıtacak ve krizi sona erdirecek şekilde değiştirildi. Kriz bir yandan Avusturya-Macaristan diğer yandan Sırbistan, İtalya ve Rusya arasındaki ilişkilere kalıcı olarak zarar verdi. O dönemde Viyana için tam bir diplomatik zafer gibi görünse de Rusya bir daha geri adım atmamaya kararlıydı ve askeri yığınağını hızlandırdı. Avusturya-Sırbistan ilişkileri kalıcı olarak gerildi. Sırp milliyetçileri arasında 1914'te Franz Ferdinand'ın öldürülmesine yol açan yoğun bir öfke uyandırdı.[248]
Osmanlı İmparatorluğu'nun devam eden çöküşü Balkanlar'da 1912 ve 1913 yıllarında I. Dünya Savaşı'nın başlangıcı sayılan iki savaşa yol açtı.[249] 1900 yılına gelindiğinde Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan'da ulus devletler kurulmuştu. Bununla birlikte etnik yurttaşlarının çoğu Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolü altında yaşıyordu. Bu ülkeler 1912 yılında Balkan Birliği'ni kurdular. Birinci Balkan Savaşı'nın üç ana nedeni vardı. Osmanlı İmparatorluğu kendini reforme edemiyor, tatmin edici bir şekilde yönetilemiyor ya da farklı halkların yükselen etnik milliyetçiliğiyle başa çıkamıyordu. İkinci olarak büyük güçlerin kendi aralarındaki çekişmeleri yüzünden Osmanlı'nın gerekli reformları yapmasını sağlayamadılar, bu da Balkan devletlerinin kendi çözümlerini dayatmalarına yol açtı. En önemli neden ise Balkan Birliği üyeleri Türkleri yenebileceklerinden emindi. Altı hafta süren çatışmaların ardından İstanbul'un ateşkes çağrısında bulunmasıyla tahminleri doğru çıktı.[250][251]
Birinci Balkan Savaşı, Balkan Birliği'nin 8 Ekim 1912'de Osmanlı İmparatorluğu'na saldırmasıyla patlak verdi ve yedi ay sonra Londra Antlaşması ile sona erdi. Beş asır sonra Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar'daki neredeyse tüm topraklarını kaybetti. Antlaşma, büyük güçler tarafından dayatılmıştı ve Balkan devletleri bu antlaşmadan memnun değildi. Bulgaristan, eski müttefikleri tarafından gizlice yapılan Makedonya'daki ganimet paylaşımından memnun değildi. Bulgaristan onları Makedonya'dan çıkarmak için saldırdı ve İkinci Balkan Savaşı başladı. Sırp ve Yunan orduları Bulgar saldırısını geri püskürtüp Bulgaristan'a karşı saldırıya geçerken Romanya ve Osmanlı İmparatorluğu da Bulgaristan'a saldırdı ve toprak kazandı. Sonuçta imzalanan Bükreş Antlaşması'yla Bulgaristan, Birinci Balkan Savaşı'nda kazandığı toprakların çoğunu kaybetti.
Uzun vadede Balkanlar'daki gerginlik arttı. Avusturya ve Sırbistan arasındaki ilişkiler giderek sertleşti. Rusya, Avusturya ve Almanya'nın Sırbistan'a yardım etmesini engellemesinden sonra kendini aşağılanmış hissetti. Bulgaristan ve Türkiye de memnuniyetsizdi ve sonunda Birinci Dünya Savaşı'nda Avusturya ve Almanya'ya katıldılar.[252]
Orta Avrupa'da 1914 yazında beklenmedik bir şekilde patlak veren I. Dünya Savaşı'nın ana nedenleri arasında savaşa kadar geçen kırk yıl boyunca yaşanan çatışmalar ve düşmanlıklar gibi pek çok faktör almaktadır. Militarizm, ittifaklar, emperyalizm ve etnik milliyetçilik önemli roller oynamıştır. Ancak savaşın ilk sebebi, Arşidük Franz Ferdinand'ın bir Sırp gizli örgütü olan Kara El tarafından öldürülmesiyle patlak veren 1914 Krizi sırasında devlet adamları ve generaller tarafından alınan kararlarda yatmaktadır.[253][254]
Almanya'nın çevrelenme korkusu
Berlin, düşmanlarının sözde komplosuna odaklanmıştı: 20. yüzyılın başlarında her yıl sistematik olarak düşmanlar tarafından kuşatılıyordu. Berlin'de, Rusya, Fransa ve İngiltere'den oluşan sözde düşman koalisyonunun, özellikle de Rusya'nın askeri açıdan her geçen yıl daha da güçlendiğine dair artan bir korku vardı. Berlin ne kadar uzun süre beklerse bir savaşta galip gelme olasılığı o kadar azalıyordu. Amerikalı tarihçi Gordon A. Craig'e göre "1905'te Fas'ta yaşanan bu gerilemeden sonra kuşatılma korkusu Alman siyasetinde güçlü bir faktör olmaya başladı."[255] Dışarıdan çok az gözlemci Almanya'nın kasıtlı bir kuşatmanın kurbanı olduğu fikrine katılıyordu.[256][257] İngiliz tarihçi G. M. Trevelyan İngilizlerin bakış açısını şu şekilde dile getiriyordu:
Bu kuşatma, Almanya'nın kendi eseriydi. Alsas-Loren konusunda Fransa'yı, Balkanlar'da Avusturya-Macaristan'ın Slav karşıtı politikasını destekleyerek Rusya'yı, rakip filo inşa ederek İngiltere'yi yabancılaştırarak kendi kendini kuşatmıştı. Avusturya-Macaristan'la birlikte Avrupa'nın kalbinde öylesine güçlü ve öylesine huzursuz bir askeri blok yaratmıştı ki her iki taraftaki komşularının ya onun tebaası olmak ya da korunmak için bir arada durmaktan başka seçenekleri yoktu... Diplomatik amaçlarına ulaşmak için merkezi konumlarını her tarafta korku yaratmak için kullandılar. Sonra da her taraftan kuşatıldıklarından şikayetçi oldular.[258]
1870'ler ve 1880'lere gelindiğinde tüm büyük güçler büyük çaplı bir savaşa hazırlanıyordu ancak hiçbiri savaş beklemiyordu. İngiltere, halihazırda diğer iki donanmanın toplamından daha güçlü olan Kraliyet Donanması'nı geliştirmeye odaklanmıştı. Almanya, Fransa, Avusturya, İtalya ve Rusya ile bazı küçük ülkeler, genç erkeklerin orduda 1 ila 3 yıl arasında hizmet vereceği ve sonraki 20 yılı yıllık yaz eğitimiyle yedeklerde geçireceği zorunlu askerlik sistemlerini kurdu. Daha yüksek sosyal statülerden gelen erkekler subay oluyordu.[259]
Her ülke, yedeklerin hızlı bir şekilde çağrılabileceği ve demiryoluyla kilit noktalara gönderilebileceği bir seferberlik sistemi geliştirdi. Planlar her yıl güncelleniyor ve karmaşıklık açısından genişletiliyordu. Her ülke sayıları milyonları bulan bir ordu için silah ve malzeme stokladı.[259]
Almanya'nın 1874'te 420.000 kişilik düzenli profesyonel ordusu ve buna ek olarak 1.3 milyon kişilik yedek ordusu vardı. 1897'ye gelindiğinde düzenli ordu 545.000, yedekler ise 3.4 milyondu. Fransızlar 1897'de 3.4 milyon, Avusturya 2.6 milyon ve Rusya 4.0 milyon yedek askere sahipti. Çeşitli ulusal savaş planları, Rusya ve Avusturya'nın etkinlikte geride kalmasına rağmen 1914'e kadar mükemmel hale getirilmişti. Tüm planlar kesin bir açılış ve kısa bir savaş öngörmekteydi.[259]
Fransa
Fransa, 1871'deki yenilgisinden sonraki birkaç yıl boyunca acı bir rövanşizm sergiledi. Özellikle Alsas ve Loren'in kaybı nedeniyle Almanya'ya karşı derin bir acı, nefret ve intikam talebi vardı.[260]Alphonse de Neuville'in eserleri gibi yenilginin aşağılayıcılığını vurgulayan resimler büyük talep gördü.[261]
Fransız politikacılar intikam almaya odaklanmamıştı ancak Alsas-Loren ile ilgili güçlü kamuoyu, vilayetler geri verilmedikçe Almanya ile dostluğun imkansız olduğu anlamına geliyordu ve Almanya'daki kamuoyu da böyle bir olaya izin vermeyecekti. Bu yüzden Almanya Fransa'yı izole etmeye çalıştı. Fransa da Almanya'ya karşı müttefikler aradı, bunlar da Rusya ve İngiltere oldu.[262] Belki de Alman tehdidi dışında, Fransız vatandaşlarının çoğu dışişleri ve sömürge konularını görmezden geldi. 1914'te başlıca baskı grubu, toplan 5000 üyesi olan 50 örgütten oluşan bir koalisyon olan Parti colonial'di.[263]
Fransa'nın Asya'da sömürgeleri vardı ve ittifak arayışına girdi ve Japonya'da olası bir müttefik buldu. Japonya'nın talebi üzerine Paris 1872-1880, 1884-1889 ve 1918-1919 yıllarında Japon ordusunun modernizasyonuna yardımcı olmak üzere askeri misyonlar gönderdi. Çin ile Çinhindi üzerindeki çatışmalar Çin-Fransız Savaşı (1884-1885) sırasında doruğa ulaştı. Amiral Courbet, Fuzhou'da demirli Çin filosunu yok etti. Savaşı sona erdiren antlaşma, Fransa'yı Tonkin ve Annam olarak ikiye böldüğü kuzey ve orta Vietnam üzerinde bir himaye altına soktu.[264]
Bismarck'ın dış politikaları Fransa'yı diğer büyük güçlerden başarılı bir şekilde izole etmişti. Bismarck kovulduktan sonra Kayzer Wilhelm, diplomatları şaşırtan kararsız pozisyonlar aldı. Kimse onun hedeflerini tam olarak anlamıyordu. Almanya, Rusya ile gizli anlaşmalarına son verdi ve İngiltere ile yakın ilişkileri reddetti. Rusya yeni bir ortak ararken ve Fransız finansörler Rusya'nın ekonomik kalkınmasına büyük yatırımlar yaparken Fransa bu fırsatı gördü. 1893 yılında Paris ve St. Petersburg bir ittifak imzaladı. Fransa artık yalnız değildi ama ALmanya giderek daha fazla yalnızlaşıyor ve güvenilmez hale geliyordu, ciddi bir müttefik olarak sadece Avusturya vardı. Üçlü İttifak Almanya, Avusturya ve İtalya'yı içeriyordu ancak İtalya'nın Avusturya ile ciddi anlaşmazlıkları vardı ve dünya savaşı patlak verdiğinde taraf değiştirdi. İngiltere de muhteşem yalnızlık politikasını terk ederek İtilaflar'a doğru ilerliyordu. 1903 yılında Fransa, İngiltere ile olan anlaşmazlıklarını çözmüştü. Rusya ve İngiltere'nin İran üzerindeki anlaşmazlıkları 1907 İngiliz-Rus Antantı ile çözmelerinin ardından Fransa, İngiltere ve Rusya'dan oluşan Üçlü İtilaf'ın önü açıldı.
Fransa bir yanda monarşistler diğer yanda cumhuriyetçiler olmak üzere derin bir bölünme yaşıyordu. Cumhuriyetçiler başlangıçta Rusya ile herhangi bir askeri ittifaka sıcak bakmıyor gibi görünüyordu. Bu büyük ulus fakir ve sanayileşmemişti, yoğun bir şekilde dindar ve otoriterdi, halkları için demokrasi ya da özgürlük anlayışı yoktu. Polonya'ya baskı uyguluyor, siyasi liberalleri ve radikalleri sürgüne gönderiyor ve hatta idam ediyordu. Fransız Cumhuriyetçilerinin Dreyfus olayında antisemitizme karşı ayaklandığı bir dönemde Rusya, Yahudilere karşı çok sayıda ölümcül büyük ölçekli pogrom da dahil olmak üzere antisemit saldırıların dünyadaki en kötü şöhretli merkeziydi. Öte yandan Fransa, Bismarck'ın kendisini diplomatik olarak izole etmedeki başarısı karşısında giderek daha fazla hayal kırıklığına uğruyordu. Fransa'nın Üçlü İttifak'ta Almanya ve Avusturya-Macaristan ile müttefik olan İtalya ile de sorunları vardı. Paris, Berlin'e birkaç girişimde bulundu ancak bunlar gerçi çevrildi ve 1900'den sonra Almanya'nın Fransa'nın Fas'a yayılmasını engelleme girişimi nedeniyle Fransa ve Almanya arasında bir savaş ihtimali de vardı. Büyük Britanya hala "muhteşem yalnızlık" politikasını sürdürmekteydi ve 1890'da Almanya ile yaptığı büyük bir anlaşmadan sonra Berlin'e özellikle sıcak bakıyordu. Afrika'daki sömürge çatışmaları İngiltere ve Fransa'yı 1898'de Faşoda Buhranı ile savaşın eşiğine getirdi ve Fransa'nın İngiltere'ye düşmanca davranmasına neden olan bir aşağılanmayla sonuçlandı. 1892'ye gelindiğinde Rusya, Fransa'nın diplomatik izolasyondan kurtulması için tek fırsattı. Rusya, Almanya ile müttefikti. Yeni Kayzer Wilhelm, 1890'da Bismarck'ı görevden aldı ve 1892'de Rusya ile "Teminat Antlaşması"nı sona erdirdi. Rusya artık diplomatik olarak yalnızdı ve Fransa gibi Almanya'nın güçlü ordusu ve askeri saldırganlığı tehdidini kontrol altına almak için askeri bir ittifaka ihtiyaç duyuyordu. Alman Katolik karşıtlığına kızan Papa, Paris ve St. Petersburg'u bir araya getirmek için diplomatik olarak çalıştı. Rusya'nın demiryolu altyapısı ve liman tesisleri için umutsuzca paraya ihtiyacı vardı. Alman hükümeti bankalarının Rusya'ya borç vermesine izin vermeyi reddetti ancak Fransız bankaları bunu hevesle yaptı. Örneği, önemli Trans-Sibirya demiryolunu finanse etti. Görüşmeler giderek daha başarılı oldu ve 1895'te Fransa ve Rusya, Almanya'nın ikisinden birine saldırması halinde savaşa katılacak güçlü bir askeri ittifak olan Fransız-Rus İttifakı'nı imzaladı. Fransa nihayet diplomatik izolasyondan kurtulmuştu.[265][266]
Almanya'yı izole etme çabalarını sürdüren Fransa, Büyük Britanya'ya yaklaşmak için büyük çaba sarf etti. Özellikle 1904'te Büyük Britanya ile Entente Cordiale ve son olarka 1907'de Üçlü İtilaf haline gelen İngiliz-Rus Antantı ile başardı. Paris ve Londra, Almanya'ya karşı ortak bir savaşta koordinasyon konusunda üst düzey askeri görüşmelerde bulundu. 1914'e gelindiğinde Rusya ve Fransa birlikte çalışıyordu ve İngiltere, Almanya Belçika'yı işgal eder etmez onlara katılacak kadar Almanya'ya düşmanca yaklaşıyordu.[267]
Bozulan İngiliz-Alman ilişkileri: 1880-1904
1880'lerde İngiltere ve Almanya arasındaki ilişkiler, kilit politika yapıcıları olan Başbakan Lord Salisbury ve Şansölye Bismarck'ın gerçekçi muhafazakarlar olmaları ve politikalar konusunda büyük ölçüde hemfikir olmaları nedeniyle olumlu yönde gelişti.[268] Almanya ve İngiltere arasında resmi bir antlaşma için birkaç teklif yapıldı ancak hiçbir yere varamadılar, İngiltere "muhteşem yalnızlık" olarak adlandırdığı politikayı devam ettirmeyi tercih etti.[269] Bununla birlikte, bir dizi gelişme, Bismarck'ın saldırgan yeni Kayzer II. Wilhelm tarafından kovulduğu 1890 yılına kadar ilişkilerini istikrarlı bir şekilde geliştirdi. Ocak 1896'da Transvaal Boer Başkanı Paul Kruger'i Jameson Baskını'nı püskürttüğü için kutlayan Kruger Telgrafı ile gerilimi tırmandırdı. Berlin'deki Alman yetkililer, Kayzer'in Transvaal üzerinde bir Alman himayesi önermesini engellemeyi başarmıştı. İkinci Boer Savaşı'nda Almanya Boerlere sempati duydu. 1897'de Amiral Alfred von Tirpitz, Alman Donanma Bakanı oldu ve Alman Donanması'nı küçük, kıyı savunma gücünden İngiliz deniz gücüne meydan okuyacak bir filoya dönüştürmeye başladı. Tirpitz, uluslararası güç dengesini kesin olarak Almanya'nın lehine değiştirmek için daha geniş bir teklifin parçası olarak İngiltere'nin Allmanya'yı ele geçirmesini çok riskli hale getirecek Riskflotte (Risk Filosu) çağrısında bulundu.[270] Aynı zamanda Alman Dışişleri Bakanı Bernhard von BülowWeltpolitik (Dünya politikası) çağrısında bulundu. Bu, Almanya'nın küresel bir güç olma iddiasını ortaya koyan yeni politikasıydı. Bismarck'ın muhafazakarlığı, Almanya'nın uluslararası düzene meydan okumaya ve düzeni bozmaya niyetli olması nedeniyle terk edildi.[271] Bundan sonra ilişkilere giderek kötüleşti. Londra, Berlin'i düşmanca bir güç olarak görmeye başladı ve Fransa ile daha dostane ilişkilere yöneldi.[272]
Afrika'nın kuzeybatı kıyısındaki Fas, Afrika'da sömürgeci güçler tarafından kontrol edilmeyen son büyük bölgeydi. Fas kağıt üstünde sultanı tarafından yönetiliyordu ancak 1894 yılında Fas'ın çocuk yaştaki sultanı Abdülaziz'i göreve geldi ve kısa süre sonra kaos yaratarak öldü. 1900 yılında gelindiğinde Fas, sultanlık iddiasında bulunanlar tarafından başlatılan çok sayıda yerel savaşa, hazinenin iflasına ve çok sayıda kabile isyanına sahne oldu. Bir sultan yoktu. Fransız Dışişleri Bakanı Théophile Delcassé durumu istikrara kavuşturmak ve Fransız denişaşırı imparatorluğunu genişletmek için bir fırsat gördü. General Hubert Lyautey ise Cezayir'de konuşlu Fransız ordusunu kullanarak daha agresif bir askeri politika izlemek istiyordu. Fransa hem diplomasi hem de askerî güç kullanmaya karar verdi. İngiliz onayı ile Sultan'ı kontrol edecek, onun adına hüküm sürecek ve Fransız kontrolünü genişletecekti. İngiliz onayı, 1904 Entente Cordiale'de alındı.[273][274] Almanya, Fas'ı kendisi için istemiyordu ama Fransa kazanırken Almanya'nın kazanamamasından utanç duyuyordu. 31 Mart 1905'te Alman Kayzeri II. Wilhelm, Fas'ın başkenti Tanca'yı ziyaret etti ve Fas'ın bağımsızlığını sağlamak için uluslararası bir konferans talep eden ve alternatifi savaş olan kılıç sallayan bir konuşma yaptı. Almanya'nın Birinci Fas Bunalımı'ndaki amacı prestijini artırmak ve İngiltere ile Fransa'yı birbirine bağlayan Entente Cordiale'i zayıflatmaktı. Tarihçi Heather Jones, Almanya'nın savaş yanlısı retorik kullanmasının kasıtlı bir diplomatik manevra olduğunu savunuyor:
Almanya'nın bir başka stratejisi de dramatik jestler yapmak ve savaş tehdidini tehlikeli bir şekilde öne çıkarmaktı, bunun diğer Avrupalı güçlere emperyal konularda Almanya ile istişarenin önemini vurgulayacağını düşünülüyordu. Fransa'nın Fas konusunda Almanya ile ikili bir anlaşma yapmayı gerekli görmemesi, özellikle de Almanya'nın yeni edindiği büyük güç statüsü konusunda derin bir güvensizlik içinde olduğu düşünüldüğünde, bu Almanya'yı kızdırıyordu Bu nedenle Almanya savaşçı söylemini arttırmayı tercih etti ve Kayzer II. Wilhelm dramatik bir şekilde Akdeniz gezisini yarıda keserek Tanca'yı ziyaret etti ve burada Almanya'nın Sultan'ın bağımsızlığını ve krallığının bütünlüğünü desteklediğini ilan ederek Fas'ı bir gecede uluslararası bir "krize" dönüştürdü.[275] Almanya'nın planı, İngiltere'nin Fransa'ya yönelik bir Alman saldırısı durumunda İngiltere'nin Fransa'nın yanında bir müdahale edeceğini açıkça belirtmesiyle geri tepti. 1906'da Algeciras Konferansı, Fransa'nın Fas'ta baskın bir rol kazanmasıyla Almanya için acı bir diplomatik yenilgisiyle krizi sona erdirdi. Bu deneyim, Londra ve Paris'i daha da yakınlaştırdı ve Almanya'nın herhangi birine saldırması durumunda müttefik olacakları varsayımını oluşturdu.[276] Almanya'nın macerası başarısızlıkla sonuçlandı çünkü Almanya daha da yalnızlaştı ve yabancılaştı. Bunun önemli bir sonucu da Almanya'da artan hayal kırıklığı ve savaşa hazır olma duygusuydu. Bu duygu siyasi elitlerin de ötesine geçerek basının büyük bölümüne ve liberaller ve sosyal demokratlar dışındaki siyasi partilerin çoğuna yayıldı.[277]
1911'deki Agadir Krizi'nde Fransa, Fas üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için güç kullandı. Alman Dışişleri Bakanı Alfred von Kiderlen-Waechter bu hamlelere karşı değildi ancak Almanya'nın Afrika'nın başka bir yerinde bir miktar tazminat hakkı olduğunu düşünüyordu. Küçük bir savaş gemisi gönderdi, kılıç tehditleri savurdu ve Alman milliyetçileri arasında öfkeyi körükledi. Fransa ve Almanya kısa süre sonra bir uzlaşma üzerinde anlaştı ancak İngiliz kabinesi Almanya'nın Fransa'ya yönelik saldırganlığı karşısında alarma geçti. David Lloyd George, Alman hamlesini tahammül edilemez bir aşağılanma olarak kınayan dramatik bir "Mansion House" konuşması yaptı. Savaştan söz edildi ve Almanya geri adım attı. Berlin ve Londra arasındaki ilişkiler bozuk kaldı.[278][279]
1805'ten sonra Britanya Kraliyet Donanması'nın egemenliği tartışılmazdı, 1890'larda Almanya da onunla boy ölçüşmeye karar verdi. Amiral Alfred von Tirpitz, 1897'den 1916'ya kadar Alman deniz politikasına hakim oldu.[280] 1871'de Alman İmparatorluğu kurulmadan önce Prusya'nın ve diğer Alman devletlerinin hiçbir zaman gerçek bir donanması olmamıştı. Tirpitz mütevazi küçük filoyu İngiliz Kraliyet Donanması'nı tehdit edebilecek dünya çapında bir güce dönüştürdü. İngilizler buna Dreadnaught devrimiyle simgelenen yeni teknolojiyle karşılık verdi ve liderliklerini sürdürdüler.[281][282]
Alman İmparatorluk Donanması, I. Dünya Savaşı'nda İngilizlere karşı koyacak kadar güçlü değildi, tek büyük deniz savaşı olan Jutland, İngiltere'nin denizlerdeki kontrolüne son veremedi ya da boğucu ablukayı kıramadı. Almanya denizaltı savaşına yöneldi. Savaş yasaları, bir gemiyi batırmadan önce yolcularının ve mürettebatın filikalara binmesine izin verilmesini gerektiriyordu. Almanya bu yasayı hiçe saydı ve dramatik olarak 1915'te Lusitania'yı birkaç dakika içinde batırdı. ABD bunun durdurulmasını talep etti ve Almanya da bunu kabul etti. Amirallik kurmay başkanı Amiral Henning von Holtzendorff, 1917 başlarında saldırıların devam etmesi ve böylece İngilizlerin aç bırakılmasını başarılı bir şekilde savundu. Alman yüksek komuta kademesi, sınırsız denizaltı savaşının yeniden başlamasının ABD ile savaş anlamına geldiğini fark etmiş ancak Amerikan seferberliğinin Batı Cephesi'nde bir Alman zaferini durdurmak için çok yavaş olacağını hesaplamıştır.[283][284]
I. Dünya Savaşı, 1914'ten 1918'e kadar süren küresel bir savaştı. İttifaklar (Almanya ve Avusturya-Macaristan, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan da katıldı), 1914'ten itibaren İngiltere, Rusya ve Fransa liderliğindeki İtilaf güçleriyle savaştı. 1915'te İtalya ve 1916'de Romanya gibi diğer ülkeler de savaşa katıldı.[285] Başlangıçta tarafsız olan Amerika Birleşik Devletleri bir çözüm bulmaya çalıştı ancak Nisan 1917'de Almanya'ya savaş ilan etti. ABD, İtilaf devletleriyle işbirliği yaptı ama resmen onlara katılmadı ve barışı ayrı olarak müzakere etti. 1916'da Romanya'yı (Romanya Mayıs 1918'e kadar savaşa devam etmiş, daha sonra Kasım 1918'de savaşa yeniden katılmıştır) ve Mart 1918'de Rusya'yı yenmelerine rağmen İttifak devletleri Kasım 1918'de çökmüş ve Almanya pratikte tam bir teslimiyet olan bir "ateşkesi" kabul etmiştir.[285] Büyük güçlerin diplomatik çabalarının çoğu, tarafsız ülkeleri zengin toprak ödülleri vaatleriyle ittifaka itmeye yönelikti. İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya müttefiklerini finanse etmek için büyük meblağlar harcadı. Ülke içinde morali korumak ve düşman kampta özellikle de azınlıklar arasında morali bozmak için propaganda kampanyaları büyük güçler için bir öncelikti. Ayrıca, Bolşeviklerin 1917'de Rusya'da yaptığı gibi düşman rejimi devirmeye çalışan siyasi grupları destekleyerek yıkıcılığa da giriştiler.[286] Her iki taraf da tarafsızlarla gizli anlaşmalar yaparak onları savaşa katılmaya ikna etti. Bazı topraklar birkaç devlete vadedildi, bu nedenle bazı vaatlerin yerine getirilmemesi gerekiyordu. Bu durum özellikle İtalya'da kalıcı acı miraslar bıraktı.[287][288] Savaşı kısmen gizli anlaşmalara bağlayan Başkan Wilson, On Dört Madde'de "açıkça varılan açık antlaşmalar" çağrısında bulundu.
1919: Paris Barış Konferansı ve Versay Antlaşması
Dünya Savaşı, galipler tarafından 1919'da Paris Barış Konferansı'nda çözüme kavuşturuldu. 27 ülke delegasyon gönderdi ve birçok hükûmet dışı grup vardı ancak mağlup güçler davet edilmedi.[289][290]
Başlıca kararlar; Milletler Cemiyeti'nin kurulması, yenilen düşmanlarla beş barış antlaşması (en önemlisi Almanya ile Versay Antlaşması), Almanya'ya ağır tazminat yüklenmesi, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Alman ve Osmanlı denizaşırı topraklarının "manda" olarak verilmesi ve milliyetçilik güçlerini daha iyi yansıtacak yeni ulusal sınırların (bazen plebisitlerle) çizilmesiydi. "Suçluluk maddesi"nde (231. bölüm) savaşın sorumlusu olarak "Almanya ve müttefiklerinin saldırganlığı" gösterilmiştir. Almanya, 1931'de askıya almasından önce tazminatlarının sadece küçük bir kısmını ödedi.[292][293]
^abNorman Rich, Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992) pp. 33–35.
^C. W. Crawley. "International Relations, 1815–1830". In C. W. Crawley, ed., The New Cambridge Modern History, Volume 9: War and Peace in an Age of Upheaval, 1793–1830. (1965) pp. 669–71, 676–77, 683–86.
^Roy Bridge. "Allied Diplomacy in Peacetime: The Failure of the Congress 'System', 1815–23". In Alan Sked, ed., Europe's Balance of Power, 1815–1848 (1979), pp' 34–53
^Artz, Reaction and Revolution: 1814–1832 (1934) pp. 110–18
^Paul W. Schroeder, The Transformation of European Politics: 1763–1848 (1996) pp. 517–82
^Gordon Craig, "The System of Alliances and the Balance of Power". in J. P. T. Bury, ed., The New Cambridge Modern History, Vol. 10: The Zenith of European Power, 1830–70 (1960) p. 266.
^Henry Kissinger' A World Restored: Metternich, Castlereagh and the Problems of Peace, 1812–22 (1957).
^Frederick B. Artz, Reaction & Revolution: 1814–1832 (1934) p. 170.
^Paul W. Schroeder. The Transformation of European Politics: 1763–1848 (1996) p. 800.
^Rich. Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992) pp. 28–43.
^David Head. "Slave Smuggling by Foreign Privateers: The Illegal Slave Trade and the Geopolitics of the Early Republic". In Journal of the Early Republic (2013) 33#3, p. 538
^Seymour Drescher. Abolition: A History of Slavery and Antislavery (Cambridge University Press, 2009).
^John Lynch. The Spanish American Revolutions 1808–1826 (2nd ed., 1986).
^John Lynch, ed. Latin American Revolutions, 1808–1826: Old and New World Origins (1994), scholarly essays.
^Scott Reynolds Nelson, Oceans of Grain: How American Wheat Remade the World (2022) excerpt 16 Mayıs 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Tom Standage, "The Victorian Internet: the remarkable story of the telegraph and the nineteenth century's online pioneers". (1998).
^Jill Hills, The struggle for control of global communication: The formative century (2002).
^Simone Müller, "The Transatlantic Telegraphs and the 'Class of 1866'—the Formative Years of Transnational Networks in Telegraphic Space, 1858–1884/89". Historical Social Research/Historische Sozialforschung (2010): 237–59.
^Daniel R. Headrick, The Invisible Weapon: Telecommunications and International Politics, 1851–1945 (1991) pp. 11–49
^David Brown. "Palmerston and Anglo–French Relations, 1846–1865". Diplomacy and Statecraft (2006) 17#4 pp. 675–92.
^Wilbur Devereux Jones. "Lord Ashburton and the Maine Boundary Negotiations". Mississippi Valley Historical Review 40.3 (1953): 477–90.
^Robert Eccleshall and Graham S. Walker, eds. Biographical dictionary of British prime ministers (1998) pp. 167–74.
^R. W. Seton-Watson. Britain in Europe: 1789–1914 (1937) pp. 129–48, 223–41, 688.
^René Albrecht-Carrié, A Diplomatic history of Europe since the Congress of Vienna (1958) pp. 33–36.
^E. H. Kossmann, The Low Countries 1780–1940 (1978) pp. 151–54.
^Paul W. Schroeder, The Transformation of European Politics 1763–1848 (1994) pp. 671–91.
^Peter N. Stearns, The Revolutions of 1848 (1974).
^Claus Møller Jørgensen, "Transurban interconnectivities: an essay on the interpretation of the revolutions of 1848". European Review of History 19.2 (2012): 201–27.
^R. J. W. Evans and Hartmut Pogge von Strandmann, eds., The Revolutions in Europe 1848–1849 (2000) pp. v, 4
^Melvin Kranzberg, "1848: A Turning Point?" (1959) pp. viii–xi.
^Kurt Weyland. "Crafting Counterrevolution: How Reactionaries Learned to Combat Change in 1848". American Political Science Review 110.2 (2016): 215–31.
^Donald Quataert, The Ottoman Empire, 1700–1922 (2000).
^Rich, Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992) pp. 69–77.
^David Steele, "Three British Prime Ministers and the Survival of the Ottoman Empire, 1855–1902". Middle Eastern Studies 50.1 (2014): 43–60.
^F.H. Hinsley, ed., New Cambridge Modern History: 1870-1898 (1962) vol 11 pp. 38, 45, 550, 553.
^Leopold von Ranke, A History of Serbia and the Serbian Revolution (London: John Murray, 1847)
^A. J. P. Taylor. "The war that would not boil". History Today (1951) 1#2 pp. 23–31.
^Agatha Ramm, and B. H. Sumner. "The Crimean War." in J.P.T. Bury, ed., The New Cambridge Modern History: Volume 10: The Zenith of European Power, 1830–1870 (1960) pp. 468–92, online
^Orlando Figes, The Crimean War: A History (2011) is a standard scholarly history.
^Stephen J. Lee, Aspects of European History 1789–1980 (2001) pp. 67–74
^Robert F. Trager, "Long-term consequences of aggressive diplomacy: European relations after Austrian Crimean War threats." Security Studies 21.2 (2012): 232–65. Online 7 Mart 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^William Gordon East, The Union of Moldavia and Wallachia, 1859: An Episode in Diplomatic History (Cambridge UP, 2011).
^Diego Abente, "The War of the Triple Alliance". Latin American Research Review (1987) 22#2: 47–69 online 24 Kasım 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
^Daniel K. Lewis, The history of Argentina (2015) pp 33–80. online
^J. P. T. Bury. "Nationality and nationalism". In J. P. T. Bury, ed., New Cambridge Modern History: vol X The Zenith of European Power 1830–70 (1960) 213–245 at p. 245.
^Albrecht-Carrié, A Diplomatic history of Europe since the Congress of Vienna (1958) pp 121–144.
^A. J. P. Taylor, Struggle for Mastery of Europe: 1848–1918 pp. 171–219
^J. V. Clardy, "Austrian Foreign Policy During the Schleswig-Holstein Crisis of 1864: An Exercise in Reactive Planning and Negative Formulations". Diplomacy & Statecraft (1991) 2#2 pp. 254–269.
^Albrecht-Carrié, A Diplomatic history of Europe since the Congress of Vienna (1958) pp 145-57.
^Taylor, The Struggle for Mastery in Europe: 1848–1918 (1954) pp 201-24.
^Eric Hobsbawm, The Age of Empire: 1875–1914 (1987), p. 312.
^Paul Knaplund, ed. Letters from the Berlin Embassy, 1871–1874, 1880–1885 (1944) p. 8 online
^Theodore Zeldin, France, 1848–1945: Volume II: Intellect, Taste, and Anxiety (1977) 2: 117.
^Carlton J. H. Hayes, A Generation of Materialism, 1871–1900 (1941), pp 1-2.
^Mark Hewitson, "Germany and France before the First World War: A Reassessment of Wilhelmine Foreign Policy" English Historical Review (2000) 115#462 pp. 570-606 in JSTOR 21 Mart 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^J. A. Spender, Fifty Years of Europe: A study in pre-war documents (1933) pp 21-27
^W. N. Medlicott, "Bismarck and the Three Emperors' Alliance, 1881–87," Transactions of the Royal Historical Society Vol. 27 (1945), pp. 61-83 online 14 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Hayes, A Generation of Materialism, 1871–1900 (1941), pp 2-3.
^Hayes, A Generation of Materialism, 1871–1900 (1941), pp 3-4.
^Hayes, A Generation of Materialism, 1871–1900 (1941), p 4.
^Raymond F. Betts, Europe Overseas: Phases of Imperialism (1968)
^Oron J. Hale, The Great Illusion, 1900–14 (1971) pp 7-10.
^The Russian Empire, Austria-Hungary, Ottoman Empire, Spain and Denmark are not included. U.S. Tariff Commission. Colonial tariff policies (1922), p. 5 online
^Rich, Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992) pp 167-83.
^Paul H. Reuter, "United States-French Relations Regarding French Intervention in Mexico: From the Tripartite Treaty to Queretaro," Southern Quarterly (1965) 6#4 pp 469–489
^Michele Cunningham, Mexico and the Foreign Policy of Napoleon III (2001)
^A.J.P. Taylor, The Struggle for Mastery in Europe, 1848–1918 (1954) pp 286-92
^M.W. Daly, ed. The Cambridge History of Egypt Volume 2 Modern Egypt, from 1517 to the end of the twentieth century (1998) online
^"Geri kalan her şey, günün sonunda savaşçıları tam olarak başladıkları yerde bırakan manevralardı." diye ekler. A.J.P. Taylor, "International Relations" in F.H. Hinsley, ed., The New Cambridge Modern History: XI: Material Progress and World-Wide Problems, 1870–98 (1962): 554.
^R.C. Mowat "From Liberalism to Imperialism: The Case of Egypt 1875–1887", Historical Journal 16#1 (1973), pp. 109-12
^A.P. Thornton, "Rivalries in the Mediterranean, the Middle East and Egypt." in The New Cambridge Modern History (1962) v 11 p 587.
^David Steele, "Three British Prime Ministers and the Survival of the Ottoman Empire, 1855–1902." Middle Eastern Studies 50.1 (2014): 43-60 at p. 57.
^Peter J. Cain and Anthony G. Hopkins, "Gentlemanly capitalism and British expansion overseas II: new imperialism, 1850‐1945." Economic History Review 40.1 (1987): 1-26. online 23 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Donald Malcolm Reid, The 'Urabi revolution and the British conquest, 1879–1882 in M . W . Daly, ed., The Cambridge History of Egypt: vol 2: Modern Egypt, from 1517 to the end of the twentieth century (1998) p 219.
^John S. Galbraith and Afaf Lutfi al-Sayyid-Marsot, "The British occupation of Egypt: another view." International Journal of Middle East Studies 9.4 (1978): 471-488.
^Edward Ingram, "Great Britain's Great Game: An Introduction" International History Review 2#2 pp. 160-171 online 17 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^David Fromkin, "The Great Game in Asia." Foreign Affairs 58#4 (1980) pp. 936-951 online 12 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^James Stone, "Bismarck and the Great Game: Germany and Anglo-Russian Rivalry in Central Asia, 1871–1890." Central European History 48.2 (2015): 151-175.
^Thomas Pakenham, Scramble for Africa: The White Man's Conquest of the Dark Continent from 1876–1912 (1991)
^Stig Förster, Wolfgang Justin Mommsen, and Ronald Edward Robinson, eds. Bismarck, Europe and Africa: The Berlin Africa conference 1884–1885 and the onset of partition 1988).
^Robert L. Tignor, "The 'Indianization' of the Egyptian Administration under British Rule." American Historical Review 68.3 (1963): 636-661. online 29 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^T. G. Otte, "From 'War-in-Sight' to Nearly War: Anglo–French Relations in the Age of High Imperialism, 1875–1898," Diplomacy & Statecraft (2006) 17#4 pp 693-714.
^D. W. Brogan, France under the Republic: The Development of Modern France (1870–1930) (1940) pp 321-26
^William L. Langer, The diplomacy of imperialism: 1890–1902 (1951) pp 537-80
^Robin Hallett, Africa Since 1875: A Modern History, (1974) p. 560.
^R. Mugo Gatheru, Kenya: From Colonization to Independence, 1888–1970 (2005)
^John M. Mwaruvie, "Kenya's 'Forgotten' Engineer and Colonial Proconsul: Sir Percy Girouard and Departmental Railway Construction in Africa, 1896–1912." Canadian Journal of History 2006 41(1): 1–22.
^Charles Ralph Boxer, The Portuguese seaborne empire, 1415–1825 (1969).
^A.R. Disney, A History of Portugal and the Portuguese Empire, Vol. 2: From Beginnings to 1807: the Portuguese empire (2009) excerpt and text search 27 Eylül 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Charles Ralph Boxer, The Portuguese Seaborne Empire, 1415–1825 (1969)
^H. V. Livermore, A New History of Portugal 1966 pp 299-306
^William G. Clarence-Smith, The Third Portuguese Empire, 1825–1975: A Study in Economic Imperialism (1985)
^Giuseppe Maria Finaldi, Italian National Identity in the Scramble for Africa: Italy's African Wars in the Era of Nation-Building, 1870–1900 (2010)
^William C. Askew, Europe and Italy's Acquisition of Libya, 1911–1912 (1942)
^Hilary Conroy, The Japanese seizure of Korea, 1868–1910: a study of realism and idealism in international relations (1960).
^Rich, Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992) pp 300-28.
^Turan Kayaoglu, Legal imperialism: sovereignty and extraterritoriality in Japan, the Ottoman Empire, and China (Cambridge University Press, 2010).
^Kristoffer Cassel, Grounds of Judgment: Extraterritoriality and Imperial Power in Nineteenth-Century China and Japan (Oxford University Press, 2012)
^Yoneyuki Sugita, "The Rise of an American Principle in China: A Reinterpretation of the First Open Door Notes toward China" in Richard J. Jensen, Jon Thares Davidann, and Yoneyuki Sugita, eds. Trans-Pacific relations: America, Europe, and Asia in the twentieth century (Greenwood, 2003) pp 3–20
^Bernard Semmel, The Rise of Free Trade Imperialism (Cambridge University Press, 1970) ch 1
^David McLean, "Finance and 'Informal Empire' before the First World War," Economic History Review (1976) 29#2 pp 291–305 in JSTOR 26 Haziran 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
^Nancy W. Ellenberger, "Salisbury" in David Loades, ed. Reader's Guide to British History (2003) 2:1154
^Margaret Macmillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) ch 2
^John Charmley, Splendid Isolation?: Britain, the Balance of Power and the Origins of the First World War (1999).
^Paul M. Kennedy, Paul M. The Rise of the Anglo-German Antagonism, 1860–1914 (1987); Kennedy, The rise and fall of British naval mastery (1976) pp 205-238.
^John W. Auld, "The Liberal Pro-Boers." Journal of British Studies 14.2 (1975): 78-101.
^Andrew Porter, "The South African War (1899–1902): context and motive reconsidered." Journal of African History 31.1 (1990): 43-57. online 22 Şubat 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Matthew Smith Anderson, The Eastern question, 1774-1923: A study in international relations (1966).
^Nevill Forbes, et al. The Balkans: a history of Bulgaria, Serbia, Greece, Rumania, Turkey (1915) summary histories by scholars online free
^W.N. Medlicott, "Austria-Hungary, Turkey and the Balkans." in F.H. Hinsley, ed., The Cambridge Modern History: vol. 11: 1870–1898. (1962) pp 323-51.
^Justin McCarthy, The Ottoman Turks: An Introductory History to 1923 (1997) pp 306-7.
^Solomon Wank and Barbara Jelavich, "The Impact of the Dual Alliance on the Germans in Austria and Vice-Versa," East Central Europe (1980) 7#2 pp 288-309
^Macmillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) pp 212-44.
^Solomon Wank, "Foreign Policy and the Nationality Problem in Austria-Hungary, 1867–1914." Austrian History Yearbook 3.3 (1967): 37-56.
^F.R. Bridge, From Sadowa to Sarajevo: the foreign policy of Austria-Hungary, 1866–1914 (1972) pp 338-39.
^Margaret Macmillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) pp 172-211.
^Martin Gilbert, First World War Atlas (1970) p 8.
^Gunnar Hering, "Serbian-Bulgarian relations on the eve of and during the Balkan Wars." Balkan Studies (1962) 4#2 pp 297-326.
^Richard C. Hall, "Balkan Wars," History Today (2012) 62#11 pp 36-42,
^Béla K. Király, and Gunther Erich Rothenberg, War and Society in East Central Europe: Planning for war against Russia and Serbia: Austro-Hungarian and German military strategies, 1871–1914 (1993).
^Gale Stokes, "The Serbian Documents from 1914: A Preview" Journal of Modern History 48#3 (1976), pp. 69-84 online 20 Ağustos 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Edward J. Erickson, "Eastern Question." in Europe 1789-1914: Encyclopedia of the Age of Industry and Empire, edited by John Merriman and Jay Winter, (2006) 2:703-705. online 19 Temmuz 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^M. S. Anderson, The Eastern Question, 1774–1923 (1966) p 396.
^Carole Fink, Defending the Rights of Others: The Great Powers, the Jews, and International Minority Protection (2004). p 37.
^Jennifer Jackson Preece, "Minority rights in Europe: from Westphalia to Helsinki." Review of international studies 23#1 (1997): 75-92.
^Gladstone, Bulgarian Horrors and the Question of the East (1876) online edition Disraeli wisecracked that, of all the Bulgarian horrors perhaps the pamphlet was greatest.
^M. A. Fitzsimons, "Midlothian: the Triumph and Frustration of the British Liberal Party," Review of Politics (1960) 22#2 pp 187–201. in JSTOR 9 Mart 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Erich Brandenburg, From Bismarck to the World War: A History of German Foreign Policy 1870–1914 (1927) pp 1-19.
^Albrecht-Carrie, Diplomatic History of Europe Since the Congress of Vienna (1958) pp. 145–206
^Raymond James Sontag, European Diplomatic History: 1871–1932 (1933) pp 3–58
^Lothar Gall, Bismarck: The White Revolutionary, Volume 2: 1871–1898 (1986) pp 46–48
^James Stone, "Bismarck and the Containment of France, 1873–1877," Canadian Journal of History (1994) 29#2 pp 281–304 online 14 Aralık 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^James Stone, The War Scare of 1875: Bismarck and Europe in the mid-1870s (2010)
^Joseph V. Fuller, "The War-Scare of 1875" American Historical Review (1919) 24#2 pp. 196-226 online 15 Ekim 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^William L. Langer, European Alliances and Alignments, 1871–1890 (2nd ed. 1950) pp 44–55
^T. G. Otte, "From 'War-in-Sight' to Nearly War: Anglo–French Relations in the Age of High Imperialism, 1875–1898," Diplomacy and Statecraft (2006) 17#4 pp 693–714.
^William L. Langer, European Alliances and Alignments, 1871–1890 (2nd ed. 1950) pp. 44–55.
^Norman Rich, Great power diplomacy, 1814–1914 (1992) pp 260-62.
^Barbara Jelavich, St. Petersburg and Moscow: Tsarist and Soviet Foreign Policy, 1814–1974 (1974) pp 213–220
^For more elaborate detail, see Taylor, The Struggle for Mastery in Europe: 1848–1918(1954) pp 334–345, and William L. Langer, The Diplomacy of Imperialism: 1890–1902 (2nd ed, 1950) pp 3–60
^George F. Kennan, The Decline of Bismarck's European Order: Franco-Russian Relations, 1875–1890 (1979)
^Imanuel Geise, German foreign policy 1871-1914 (1976) pp 121-138.
^Hermann Kantorowicz, The spirit of British policy and the myth of the encirclement of Germany (London: G. Allen & Unwin, 1931).
^George Macaulay Trevelyan, British history in the 19th century and after 1782-1919 (1937) p 463.
^abcF. H. Hinsley, ed. The New Cambridge Modern History, Vol. 11: Material Progress and World-Wide Problems, 1870–98 (1962) pp 204-42, esp 214-17
^Karine Varley, "The Taboos of Defeat: Unmentionable Memories of the Franco-Prussian War in France, 1870–1914." in Jenny Macleod, ed., Defeat and Memory: Cultural Histories of Military Defeat in the Modern Era (Palgrave Macmillan, 2008) pp. 62-80; also Karine Varley, Under the Shadow of Defeat: The War of 1870–71 in French Memory (2008)
^Robert Jay, "Alphonse de Neuville's 'The Spy' and the Legacy of the Franco-Prussian War," Metropolitan Museum Journal (1984) 19: pp. 151-162 in JSTOR 30 Eylül 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Macmillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) pp
^Anthony Adamthwaite, Grandeur and Misery: France's Bid for Power in Europe, 1914–1940 (1995) p 6
^Frederic Wakeman, Jr., The Fall of Imperial China (1975) pp. 189–191.
^John B. Wolf, France 1814–1919: The rise of a Liberal-Democratic Society (1963)
^William L. Langer, The diplomacy of Imperialism: 1890–1902 (1960), pp 3-66.
^Taylor, The Struggle for Mastery in Europe, 1848–1918 (1954) pp 345, 403-26
^J. A. S. Grenville, Lord Salisbury and Foreign Policy: The Close of the Nineteenth Century (1964).
^John Charmley, "Splendid Isolation to Finest Hour: Britain as a Global Power, 1900–1950." Contemporary British History 18.3 (2004): 130-146.
^William L. Langer, The diplomacy of imperialism: 1890–1902 (1951) pp 433-42.
^Bernadotte Everly Schmitt, England and Germany, 1740–1914 (1916) pp 133-43.
^Dennis Brogan, The Development of modern France, 1870–1939 (1940) 392-95.
^Kim Munholland, "Rival Approaches to Morocco: Delcasse, Lyautey, and the Algerian-Moroccan Border, 1903–1905." French Historical Studies 5.3 (1968): 328-343.
^Heather Jones, "Algeciras Revisited: European Crisis and Conference Diplomacy, 16 January-7 April 1906." (EUI WorkingPaper MWP 2009/1, 2009), p 5 online 4 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Margaret MacMillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914(2012) pp 378--398.
^Immanuel Geiss, German Foreign Policy 1871 – 1914 (1976) 133-36.
^Christopher Clark, The Sleepwalkers: How Europe Went to War in 1914 (2012) pp 204-13.
^Frank Maloy Anderson, and Amos Shartle Hershey, eds. Handbook for the Diplomatic History of Europe, Asia, and Africa 1870–1914 (1918) online.
^Margaret Macmillan, The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) ch 5
^Brandenburg, From Bismarck to the World War: A History of German Foreign Policy 1870–1914 (1927) pp 266=99, 394-417.
^Dirk Steffen, "The Holtzendorff Memorandum of 22 December 1916 and Germany's Declaration of Unrestricted U-boat Warfare." Journal of Military History 68.1 (2004): 215-224. excerpt 18 Kasım 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^abJohn Horne, ed. A Companion to World War I (2012)
^David Stevenson, The First World War and International Politics (1988).
^J.A.S. Grenville, ed., The Major International Treaties of the Twentieth Century: A History and Guide with Texts, Vol. 1 (Taylor & Francis, 2001) p. 61.
^Norman Rich, Great Power Diplomacy: Since 1914 (2002) pp 12-20.
^by Rene Albrecht-Carrie, Diplomatic History of Europe Since the Congress of Vienna (1958) p 363
^Sally Marks, The Illusion of Peace: International Relations in Europe 1918–1933 (2nd ed. 2003)
^Zara Steiner, The Lights that Failed: European International History 1919–1933 (2007)
İleri okumalar
İncelemeler
Morris, Richard B. and Graham W. Irwin, eds. Harper Encyclopedia of the Modern World: A Concise Reference History from 1760 to the Present (1970) online
New Cambridge Modern History (13 vol 1957–1979), old but thorough coverage, mostly of Europe; strong on diplomacy
Bury, J. P. T. ed. The New Cambridge Modern History: Vol. 10: the Zenith of European Power, 1830–70 (1964) online
Craig, Gordon. "The System of Alliances and the Balance of Power." in J.P.T. Bury, ed. The New Cambridge Modern History, Vol. 10: The Zenith of European Power, 1830–70 (1960) pp. 246–73.
Crawley, C. W., ed. The New Cambridge Modern History Volume IX War and Peace In An Age of Upheaval 1793–1830 (1965) online
H. C. Darby and H. Fullard The New Cambridge Modern History, Vol. 14: Atlas (1972)
Hinsley, F.H., ed. The New Cambridge Modern History, vol. 11, Material Progress and World-Wide Problems 1870–1898 (1979) online
Mowat, C. L., ed. The New Cambridge Modern History, Vol. 12: The Shifting Balance of World Forces, 1898–1945 (1968) online
Abbenhuis, Maartje. An Age of Neutrals: Great Power Politics, 1815–1914 (Cambridge UP, 2014). 297 pp. On the role of neutrality online review
Albrecht-Carrié, René. A Diplomatic History of Europe Since the Congress of Vienna (1958), 736 pp; basic survey; online
Anderson, Frank Maloy, and Amos Shartle Hershey, eds. Handbook for the Diplomatic History of Europe, Asia, and Africa, 1870–1914 (1918), highly detailed summary prepared for use by the American delegation to the Paris peace conference of 1919. full text
Bartlett, C. J. Peace, War and the European Powers, 1814–1914 (1996) brief overview 216pp
Black, Jeremy. A History of Diplomacy (2010); Focus on how diplomats are organized
Bridge, F. R. & Roger Bullen. The Great Powers and the European States System 1814–1914, 2nd Ed. (2005) online
Dupuy, R. Ernest and Trevor N. Dupuy. The Harper Encyclopedia of Military History from 3500 B.C. to the Present (1983 and other editions), online
Evans, Richard J. The Pursuit of Power: Europe 1815–1914 (2016), 934pp.
Gildea, Robert. Barricades and Borders: Europe 1800–1914 (Short Oxford History of the Modern World) (3rd ed. 2003) 544 pp excerpt and text search
Gooch, Brison D.Europe in the nineteenth century: a history (1971).
Gooch, G.P. History of Modern Europe: 1878–1919 (1923) online
Haas, Mark L. The Ideological Origins of Great Power Politics, 1789–1989 (Cornell UP, 2005).
Huber, Valeska. "Pandemics and the politics of difference: rewriting the history of internationalism through nineteenth-century cholera." Journal of Global History 15.3 (2020): 394-407 online.
Ramm, Agatha. Grant and Temperley's Europe in the Nineteenth Century 1789-1905 (7th ed. 2014) excerpt
Ramm, Agatha. Europe in the Twentieth Century 1905-1970 (1984) excerpt
Rich, Norman. Great Power Diplomacy: 1814–1914 (1992), comprehensive survey
Schroeder, Paul W. The Transformation of European Politics 1763–1848 (1994) 920 pp; advanced history and analysis of major diplomacy
Schroeder, Paul W. "International Politics, Peace, and War, 1815–1914," in T. C. W. Blanning, ed. The Nineteenth Century: Europe 1789–1914 (Oxford UP Press, 2000)
Schulz, Matthias. "A Balancing Act: Domestic Pressures and International Systemic Constraints in the Foreign Policies of the Great Powers, 1848–1851." German History 21.3 (2003): 319–346.
Seaman, L.C.B. From Vienna to Versailles (1955) 216 pp; brief overview of diplomatic history
Taylor, A.J.P. "International Relations" in F.H. Hinsley, ed., The New Cambridge Modern History: XI: Material Progress and World-Wide Problems, 1870–98 (1962): 542–66.
Upton, Emory. The Armies of Asia and Europe: Embracing Official Reports on the Armies of Japan, China, India, Persia, Italy, Russia, Austria, Germany, France, and England (1878). Online
Watson, Adam. The Evolution of International Society: A Comparative Historical Analysis (2nd ed. 2009) excerpt
Haritalar
Banks, Arthur. A World Atlas Of Military History 1861–1945 (1988) pp. 29–94
Cambridge Modern History Atlas (1912) online. 141 maps
Catchpole, Brian. Map History of the Modern World (1982) pp. 2–32.
Haywood, John. Atlas of world history (1997) online
O'Brian, Patrick K. Atlas of World History (2007) Online
Rand McNally Atlas of World History (1983), maps #76–81. Published in Britain as the Hamlyn Historical Atlasonline
Robertson, Charles Grant. An historical atlas of modern Europe from 1789 to 1922 with an historical and explanatory text (1922) online
Taylor, George. A Sketch-map History of Europe, 1789–1914 (1936) pp. 32–65.
Horne, John, ed. A Companion to World War I (2012) 38 topics essays by scholars
Joll, James & Gordon Martel. The Origins of the First World War, 3rd ed. (2006) online 2000 edition
Kennedy, Paul M., ed. The War Plans of the Great Powers, 1880–1914 (1979)
Kramer, Alan. "Recent Historiography of the First World War – Part I", Journal of Modern European History (Feb. 2014) 12#1 pp. 5–27; "Recent Historiography of the First World War (Part II)", (May 2014) 12#2 pp. 155–74
McDonough, Frank. The Origins of the First and Second World Wars (1997) textbook, 125 pp excerpt
MacMillan, Margaret. The War That Ended Peace: The Road to 1914 (2013) CSPANJ discussion
Mulligan, William. "The Trial Continues: New Directions in the Study of the Origins of the First World War." English Historical Review (2014) 129#538 pp: 639–66.
Neiberg, Michael S.Dance of the Furies: Europe and the Outbreak of World War I (2011), on public opinion
Spender, J.A. Fifty years of Europe: a study in pre-war documents (1933) covers 1871 to 1914, 438 pp
Stowell, Ellery Cory. The Diplomacy of the War of 1914 (1915) 728 pp online
Tucker, Spencer, ed. European Powers in the First World War: An Encyclopedia (1999)
Savaşın gelişiyle ilgili birincil kaynaklar
Collins, Ross F. World War I: Primary Documents on Events from 1914 to 1919 (2007) excerpt and text search
Gooch, G.P. and Harold Temperley, eds. British documents on the origins of the war, 1898–1914 (11 vol.) online
vol. 1 The end of British isolation – v.2. From the occupation of Kiao-Chau to the making of the Anglo-French entente Dec. 1897–Apr. 1904 –V.3. The testing of the Entente, 1904–6 – v.4. The Anglo-Russian rapprochement, 1903–7 – v.5. The Near East, 1903–9 – v.6. Anglo-German tension. Armaments and negotiation, 1907–12 – v. 7. The Agadir crisis – v. 8. Arbitration, neutrality and security – v. 9. The Balkan wars, pt. 1-2 – v.10, pt.1. The Near and Middle East on the eve of war. pt. 2. The last years of peace—v.11. The outbreak of war V.3. The testing of the Entente, 1904–6 -- v.4. The Anglo-Russian rapprochement, 1903–7 -- v.5. The Near East, 1903–9 -- v.6. Anglo-German tension. Armaments and negotiation, 1907–12—v.7. The Agadir crisis—v.8. Arbitration, neutrality and security—v.9. The Balkan wars, pt.1-2 -- v.10, pt.1. The Near and Middle East on the eve of war. pt.2. The last years of peace—v.11. The outbreak of war.
Gooch, G. P. and Harold Temperley, eds. British Documents on the Origins of the War 1898–1914 Volume XI, the Outbreak of War Foreign Office Documents (1926) online
Lowe, C.J. and M.L. Dockrill, eds. The Mirage of Power: The Documents of British Foreign Policy 1914–22 (vol 3, 1972), pp 423–759
Mombauer, Annika. The Origins of the First World War: Diplomatic and Military Documents (2013), 592pp;
Savaş zamanı diplomasi için
Stevenson, David. The First World War and International Politics (Oxford UP, 1988), thorough scholarly coverage
Strachan, Hew. The First World War: Volume I: To Arms (Oxford UP, 2003).
Tucker, Spencer, ed. The European Powers in the First World War: An Encyclopedia (1999).
Zeman, Z.A.B.A Diplomatic History of the First World War (1971); also published as The gentleman negotiators: the diplomatic history of World War I (1971)
Emperyalizm
Aldrich, Robert. Greater France: A History of French Overseas Expansion (1996)
Baumgart, W. Imperialism: The Idea and Reality of British and French Colonial Expansion 1880–1914 (1982)
Betts, Raymond F. Europe Overseas: Phases of Imperialism (1968) 206pp; basic survey
Cady, John Frank. The Roots Of French Imperialism In Eastern Asia (1967)
Chamberlain. M.E. The Scramble for Africa (4th ed 2014) online
Conklin, Alice L. A Mission to Civilize: The Republican Idea of Empire in France and West Africa, 1895–1930 (1997)
Hodge, Carl Cavanagh. Encyclopedia of the Age of Imperialism, 1800–1914 (2 vol., 2007)
Olson, James Stuart, ed. Historical Dictionary of European Imperialism (1991) excerpt
Moon, Parker T.Imperialism and world politics (1926); 583pp; Wide-ranging historical survey; online
Page, Melvin E. et al. eds. Colonialism: An International Social, Cultural, and Political Encyclopedia (2 vol 2003)
Pakenham, Thomas. The Scramble for Africa: White Man's Conquest of the Dark Continent from 1876–1912 (1992)
Poddar, Prem, and Lars Jensen, eds., A historical companion to postcolonial literatures: Continental Europe and Its Empires (Edinburgh UP, 2008), excerpt also entire text online
Charmley, John. Splendid Isolation?: Britain, the Balance of Power and the Origins of the First World War (1999), 528pp
Gallagher, John and Robinson, Ronald. "The Imperialism of Free Trade", Economic History Review (1953) 6#1 pp 1–15.
Goodlad, Graham D. British Foreign and Imperial Policy 1865–1919 (1999) excerpt and text search
Hyam, Ronald. Britain's Imperial Century 1815–1914: A Study of Empire and Expansion (3rd ed. 2002) excerpt and text search
Lowe, C.J. The reluctant imperialists: British foreign policy, 1878–1902 (1969) 257pp plus 150 pp of documents
Lowe, C.J. and M. L. Dockrill. Mirage of Power: British Foreign Policy 1902–14 (v 1, 1972); Mirage of Power: British Foreign Policy 1914–22 (v. 2, 1972); analytic history
Lowe, John. Britain and Foreign Affairs 1815–1885: Europe and Overseas (1998) excerpt and text search
Mulligan, William, and Brendan Simms, eds. The Primacy of Foreign Policy in British History, 1660–2000(Palgrave Macmillan; 2011) 345 pages
Olson, James S. and Robert S. Shadle, eds. Historical Dictionary of the British Empire (1996)
Pribram, A.F. England and the International Policy of the European Great Powers, 1871–1914 (1931) online
Seligmann, Matthew S. "Failing to Prepare for the Great War? The Absence of Grand Strategy in British War Planning before 1914" War in History (2017) 24#4 414–37.
Webster, Charles. The Foreign Policy of Palmerston (1951)
Weigall, David. Britain and the World, 1815–1986: A Dictionary of International relations (1989)
Winks, Robin W., ed. The Oxford History of the British Empire - Vol. 5: Historiography (1999)
Britanya için birincil kaynaklar
Lowe, C.J. and M. L. Dockrill, eds. Mirage of Power: volume 3: The Documents: British Foreign Policy 1902–22 (1972); 350pp
Wiener, Joel H. ed. Great Britain: Foreign Policy and the Span of Empire, 1689–1971: A Documentary History (4 vol 1972)
Fransa
Adamthwaite, Anthony. Grandeur and Misery: France's bid for power in Europe, 1914–1940 (A&C Black, 2014).
Fryer, W. R. "The Republic and the Iron Chancellor: the Pattern of Franco-German Relations, 1871–1890." Transactions of the Royal Historical Society 29 (1979): 169–185.
Greisman, Harvey Clark. "The enemy concept in Franco-German relations, 1870–1914." History of European Ideas 19.1-3 (1994): 41–46. online
Hewitson, Mark. "Germany and France before the First World War: a reassessment of Wilhelmine foreign policy." English Historical Review 115.462 (2000): 570–606.
Hutton, Patrick H. et al. eds. Historical Dictionary of the Third French Republic, 1870–1940 (2 vol 1986)
Jardin, Andre, and Andre-Jean Tudesq. Restoration and Reaction 1815–1848 (The Cambridge History of Modern France) (1988)
Keiger, J.F.V. France and the World since 1870 (2001); 261pp; topical approach emphasizing national security, intelligence & relations with major powers
Keiger, John. France and the Origins of the First World War (1985)
Langer, William L. The Franco-Russian alliance, 1880–1894 (1929)
Mayeur, Jean-Marie, and Madeleine Rebirioux. The Third Republic from its Origins to the Great War, 1871–1914 (The Cambridge History of Modern France) (1988) excerpt and text search
Nere, J. The Foreign Policy of France from 1914 to 1945 (2001)
Stuart, Graham Henry. French Foreign Policy from Fashoda to Serajevo (1898–1914) (1921). online
Wetzel, David. A Duel of Giants: Bismarck, Napoleon III, and the Origins of the Franco-Prussian War (2003)
Almanya ve Avusturya
Brandenburg, Erich. From Bismarck to the World War: A History of German Foreign Policy 1870–1914 (1933) ; online
Bridge, F.R. From Sadowa to Sarajevo: The Foreign Policy of Austria-Hungary 1866–1914 (1972; reprint 2016) online review; excerpt
Brose, Eric Dorn. German History, 1789–1871: From the Holy Roman Empire to the Bismarckian Reich. (1997)
Carroll, E. Malcolm. Germany and the great powers, 1866–1914: A study in public opinion and foreign policy (1938) online
Clark, Christopher. Iron Kingdom: The Rise and Downfall of Prussia, 1600–1947 (2006)
Craig, Gordon A. Germany 1866–1945 (1965), a major scholarly survey
Detwiler, Donald S. Germany: A Short History (3rd ed. 1999) 341pp;
Dugdale, E.T.S. ed. German Diplomatic Documents 1871–1914 (4 vol 1928–1931), in English translation. online
Geiss, Imanuel. German Foreign Policy, 1871–1914 (1979) excerpt
Hewitson, Mark. "Germany and France before the First World War: a reassessment of Wilhelmine foreign policy." English Historical Review 115.462 (2000): 570–606; argues Germany had a growing sense of military superiority
Holborn, Hajo. A History of Modern Germany (1959–64); vol 1: The Reformation; vol 2: 1648–1840; vol 3: 1840–1945; standard scholarly survey
Hoyer, Katja. Blood and Iron: The Rise and Fall of the German Empire 1871-1918 (2021)
Kennedy, Paul. The Rise of the Anglo-German Antagonism 1860–1914 (1980) online
Lowe, John. The Great Powers, imperialism and the German problem 1865-1925 (Routledge, 2013). excerpt
Maehl, William Harvey. Germany in Western Civilization (1979), 833pp; focus on politics and diplomacy.
Medlicott, William Norton, and Dorothy Kathleen Coveney, eds. Bismarck and Europe (Hodder Arnold, 1971), 110 short excerpts from, primary sources covering his diplomatic career. online
Mitchell, A. Wess The Grand Strategy of the Habsburg Empire (Princeton UP, 2018).
Mitchell, Pearl Boring. The Bismarckian Policy of Conciliation with France, 1875-1885 (U of Pennsylvania Press, 2016).
Morrow, Ian F. D. "The Foreign Policy of Prince Von Bulow, 1898-1909." Cambridge Historical Journal 4#1 (1932): 63–93. online
Padfield, Peter. The Great Naval Race: Anglo-German Naval Rivalry 1900–1914 (2005)
Palmer, Alan. Metternich: Councillor of Europe (1972)
Palmer, Alan. Twilight of the Habsburgs: The Life and Times of Emperor Francis Joseph (1995)
Palmer, Alan. Bismarck (2015)
Scheck, Raffael. "Lecture Notes, Germany and Europe, 1871–1945" (2008) full text online, a brief textbook by a leading scholar
Schmitt, Bernadotte Everly. England and Germany, 1740–1914 (1916) online
Sheehan, James J. German History, 1770–1866 (1993), a major scholarly survey
Steinberg, Jonathan. Bismarck: A Life (2011), most recent scholarly biography
Stürmer, Michael. "Bismarck in Perspective," Central European History (1971) 4#4 pp. 291–331 in JSTOR
Taylor, A.J.P. Bismarck: The Man and the Statesman (1967)
Taylor, A.J.P. The Course of German History: A Survey of the Development of German History since 1815. (2001). 280pp.
Taylor, A.J.P. The Habsburg Monarchy 1809–1918 (1948) online
Wawro, Geoffrey. A Mad Catastrophe: The Outbreak of World War I and the Collapse of the Hapsburg Empire (2014)
Rusya ve Balkanlar
Forbes, Nevill, et al. The Balkans: a history of Bulgaria, Serbia, Greece, Rumania, Turkey (1915) summary histories by scholars online
Fuller, William C. Strategy and Power in Russia 1600–1914 (1998)
Hall, Richard C. ed. War in the Balkans: An Encyclopedic History from the Fall of the Ottoman Empire to the Breakup of Yugoslavia (2014)
Jelavich, Barbara. St. Petersburg and Moscow: tsarist and Soviet foreign policy, 1814–1974 (1974); 1st edition was A Century of Russian Foreign Policy 1814–1914 (1964)
Jelavich, Charles, and Barbara Jelavich. The establishment of the Balkan national states, 1804–1920 (1977) online
LeDonne, John P. The Russian Empire and the World, 1700–1917: The Geopolitics of Expansion and Containment (Oxford UP, 1997)
Beisner, Robert L. ed, American Foreign Relations since 1600: A Guide to the Literature (2003), 2 vol. 16,300 annotated entries evaluate every major book and scholarly article.
Bemis, Samuel Flagg. A short history of American foreign policy and diplomacy (1959) online free
Brune, Lester H. Chronological History of U.S. Foreign Relations (2003), 1400 pages
DeConde, Alexander, et al. eds. Encyclopedia of American Foreign Policy 3 vol (2001), 2200 pp. 120 long articles by specialists. Online
DeConde, Alexander. A History of American Foreign Policy (1963) online
Doyle, Don H. The cause of all nations: an international history of the American Civil War (Basic Books, 2014).
Findling, John, ed. Dictionary of American Diplomatic History 2nd ed. 1989. 700pp; 1200 short articles.
Herring, George. From Colony to Superpower: U.S. Foreign Relations since 1776 (Oxford History of the United States) (2008), 1056pp, general survey
Hogan, Michael J. ed. Paths to Power: The Historiography of American Foreign Relations to 1941 (2000) essays on main topics
Jones, Howard. Crucible of power: A History of American Foreign Relations from 1897 (2001) online
Jones, Howard. Blue & Gray Diplomacy: A History of Union and Confederate Foreign Relations (2010) online
Lafeber, Walter. The American Age: United States Foreign Policy at Home and Abroad, 1750 to Present (2nd ed 1994) university textbook; 884pp
Paterson, Thomas, et al. American Foreign Relations: A History (7th ed. 2 vol. 2009), university textbook
Sexton, Jay. "Toward a synthesis of foreign relations in the Civil War era, 1848–77." American Nineteenth Century History 5.3 (2004): 50–73.
Sexton, Jay. Debtor Diplomacy: Finance and American Foreign Relations in the Civil War Era, 1837-1873 (Clarendon Press, 2005). The USA borrowed money in Paris.
Japonya ve Çin
Akagi, Roy Hidemichi. Japan's Foreign Relations 1542–1936: A Short History (1936) online 560pp
Beasley, William G. Japanese Imperialism, 1894–1945 (Oxford UP, 1987)
Hsü, Immanuel C.Y. China's Entrance into the Family of Nations: The Diplomatic Phase, 1858–1880 (1960)
Jansen, Marius B. ed. The Cambridge History of Japan, Vol. 5: The Nineteenth Century (1989)
Kibata, Y. and I. Nish, eds. The History of Anglo-Japanese Relations, 1600–2000: Volume I: The Political-Diplomatic Dimension, 1600–1930 (2000) excerpt, first of five topical volumes also covering social, economic and military relations between Japan and Great Britain.
Morse, Hosea Ballou. The international relations of the Chinese empire Vol. 1 (1910), coverage to 1859; online; The international relations of the Chinese empire vol 2 1861–1893 (1918) online; The international relations of the Chinese empire vol 3 1894–1916. (1918) online
Nish, Ian. (1990) "An Overview of Relations between China and Japan, 1895–1945." China Quarterly (1990) 124 (1990): 601–623. online
Nish, Ian. Japanese Foreign Policy, 1869–1942: Kasumigaseki to Miyakezaka (2001)
Nish, Ian Hill. The origins of the Russo-Japanese war (1985)
Takeuchi, Tatsuji. War And Diplomacy In The Japanese Empire (1935) online; scholarly coverage
Diğerleri
Bosworth, Richard. Italy: The Least of the Great Powers: Italian Foreign Policy Before the First World War (1979)
Hale, William. Turkish Foreign Policy, 1774–2000. (2000). 375 pp.
Lowe, C. J. and F. Marzari. Italian Foreign Policy, 1870–1940 (2001)
Miller, William. The Ottoman Empire and its successors, 1801-1922 (2nd ed 1927) online, strong on foreign policy
Birincil kaynaklar
Bourne, Kenneth. The foreign policy of Victorian England, 1830–1902 (Oxford UP, 1970.) pp. 195–504 are 147 selected documents
Cooke, W. Henry, and Edith P. Stickney, eds. Readings in European International Relations Since 1879 (1931) 1060 pp online
Gooch, G. P. Recent Revelations of European Diplomacy (1940); 475 pp detailed summaries of memoirs from all the major belligerents; online
Joll, James, ed. Britain and Europe 1793–1940 (1967); 390 pp of documents
Jones, Edgar Rees, ed. Selected speeches on British foreign policy, 1738–1914 (1914). online free
Kertesz, G.A. ed Documents in the Political History of the European Continent 1815–1939 (1968), pp. 1–385; 200 short documents
Lowe, C.J. The reluctant imperialists: vol 2: The Documents (1967), 140 documents 1878–1902. (American edition 1969 vol 1 and 2 bound together).
Lowe, C.J. and M.L. Dockrill, eds. The Mirage of Power: Volume 3: The Documents British Foreign Policy, 1902–22. (1972), 191 documents.
Temperley, Harold and L.M. Penson, eds. Foundations of British Foreign Policy: From Pitt (1792) to Salisbury (1902) (1938) online, 608 pp of primary sources
Walker, Mack. ed. Metternich's Europe, 1813–48 (1968) 352 pp of primary sources in English translation excerpt
Kabupaten BloraKabupatenTranskripsi bahasa daerah • Hanacarakaꦧ꧀ꦭꦺꦴꦫ • Pegonبلورا • Alfabet JawaBloraDari kiri; ke kanan: Tugu Adipura Blora, Festival Barongan, Gua Terawang, dan Terminal Cepu LambangJulukan: WinakreataKota BaronganKota JatiKota MinyakKota SateMotto: Çaçana jaya kerta bhumi(Sanskerta) Tempat kejayaan, kemakmuran, dan kedamaian yang langgengPetaKabupaten BloraPetaTampilkan peta JawaKabupaten BloraKabupaten B...
Artikel ini perlu diwikifikasi agar memenuhi standar kualitas Wikipedia. Anda dapat memberikan bantuan berupa penambahan pranala dalam, atau dengan merapikan tata letak dari artikel ini. Untuk keterangan lebih lanjut, klik [tampil] di bagian kanan. Mengganti markah HTML dengan markah wiki bila dimungkinkan. Tambahkan pranala wiki. Bila dirasa perlu, buatlah pautan ke artikel wiki lainnya dengan cara menambahkan [[ dan ]] pada kata yang bersangkutan (lihat WP:LINK untuk keterangan lebih lanjut...
American Hockey League team in Abbotsford, British Columbia Abbotsford CanucksCityAbbotsford, British Columbia, CanadaLeagueAmerican Hockey LeagueConferenceWesternDivisionPacificFounded1932Home arenaAbbotsford CentreColoursField green, Pacific blue, Fraser blue, valley fog grey, mountain white[1] Owner(s)Canucks Sports & EntertainmentGeneral managerRyan Johnson[2]Head coachJeremy CollitonCaptainChase WoutersAffiliatesVancouver Canucks ...
Station of the Seoul Metropolitan Subway P172 아산 (선문대)Asan(Sun Moon Univ.) Station buildingKorean nameHangul아산역Hanja牙山驛Revised RomanizationAsannyeokMcCune–ReischauerAsannyŏk General informationLocation419-1 Jangjaeri, Baebang-eup, Asan-si, Chungcheongnam-doCoordinates36°47′31″N 127°06′16″E / 36.7920°N 127.1044°E / 36.7920; 127.1044Operated by KorailLine(s)Janghang LinePlatforms2Tracks4ConnectionsCheonan–Asan stationConstructionStr...
Alamo Drafthouse CinemaAlamo Drafthouse Cinema asli di pusat kota AustinIndustriHiburan (teater film)Didirikan1997KantorpusatAmerika SerikatCabang29TokohkunciTim LeagueAnakusahaMondoSitus webdrafthouse.com Alamo Drafthouse Cinema adalah sebuah jaringan sinema Amerika yang didirikan pada 1997 di Austin, Texas yang dikenal karena kebijakan ketatnya yang mewajibkan para audiennya untuk mengikuti etiket penayangan film yang sebenarnya. Jaringan tersebut memiliki bioskop di 29 lokasi, yang meliput...
Pag Volley TavianoPallavolo Segni distintiviUniformi di gara Casa Trasferta Colori sociali Giallo e rosso Dati societariCittàTaviano Nazione Italia ConfederazioneCEV FederazioneFIPAV CampionatoSerie B Presidente Mauro Gaetani Allenatore Diego Vannicola ImpiantoPalasport William Ingrosso(600 posti) PalmarèsSi invita a seguire le direttive del Progetto Pallavolo La Pag Volley è una società pallavolistica maschile italiana con sede a Taviano, in provincia di Lecce. Milita nel campionato...
Perea dan wilayah-wilayah disekitarnya pada abad ke-1 Perea adalah sebuah wilayah dari kerajaan Herodes Agung yang berada di bagian timur lembah Sungai Jordan Secara tradisional, tempat ini dianggap berbatasan dengan tepi timur Sungai Jordan antara sungai Arnon (Wadi Mujib) dan Hieromax (Sungai Yarmouk). [1] Diarsipkan 2012-09-24 di Wayback Machine. Lihat pula Transjordan (Alkitab) Transjordan (wilayah) Pranala luar Perea entry in historical sourcebook by Mahlon H. Smith
Map of diplomatic missions in Latvia This article lists diplomatic missions resident in Latvia. At present, the capital city of Riga hosts 38 embassies. Several other countries have ambassadors accredited to Latvia, with most being resident in Stockholm, Moscow, Warsaw or other Nordic capitals. In late-November 2006, Riga hosted the 19th NATO Summit, significantly boosting the diplomatic profile of the country. Diplomatic missions in Riga Country Mission type Photo Austria Embassy ...
1972 film by Eddie Romero Black Mama White MamaTheatrical release posterDirected byEddie RomeroScreenplay byH.R. ChristianStory byJoseph ViolaJonathan DemmeProduced by John Ashley Eddie Romero StarringMargaret MarkovPam GrierSid HaigLynn BordenZaldy ZshornackLaurie BurtonCinematographyJusto PaulinoEdited byAsagani V. PastorMusic byHarry BettsProductioncompanyFour Associates Ltd.Distributed byAmerican International PicturesRelease date January 19, 1973 (1973-01-19) Running time8...
Disambiguazione – Se stai cercando altri significati, vedi Pagani (disambigua). Paganicomune Pagani – VedutaVeduta di una parte di Pagani LocalizzazioneStato Italia Regione Campania Provincia Salerno AmministrazioneSindacoRaffaele Maria De Prisco (liste civiche) dal 5-10-2020 Data di istituzione1806[1] TerritorioCoordinate40°44′30″N 14°37′00″E40°44′30″N, 14°37′00″E (Pagani) Altitudine35 m s.l.m. Superficie11,98 km² Abitan...
International sporting eventWomen's shot put at the 2011 Pan American GamesVenueTelmex Athletics StadiumDatesOctober 27Competitors10 from 8 nationsMedalists Misleydis González Cuba Cleopatra Borel-Brown Trinidad and Tobago Michelle Carter United States«2007 2015» International sporting eventAthletics at the2011 Pan American GamesTrack events100 mmenwomen200 mmenwomen400 mmenwomen800 mmenwomen1500 mmenwomen5000 mmenwomen10,000 m...
Para el accidente orográfico homónimo, véase Valle del río Cauca. Valle del Cauca Departamento de Colombia Desde arriba y de izquierda a derecha: Cali, Casa del Virrey en Cartago, Palmira, Lago Chilicote en Tuluá, Buenaventura, Lago Calima, Basílica del Señor de los Milagros de Buga. BanderaEscudo Lema: Nuestra Patria Himno: Himno al Valle del Caucanoicon¿Problemas al reproducir este archivo? Coordenadas 3°56′00″N 76°31′00″O / 3.9333333333333, -76.5166666666...
У этого топонима есть и другие значения, см. Кыква. ДеревняКыква 57°21′47″ с. ш. 53°50′06″ в. д.HGЯO Страна Россия Субъект Федерации Удмуртская Республика Муниципальный округ Шарканский История и география Высота центра 185 м Население Население →412[1] челов...
Escuela de Ingeniería de la Universidad de Navarra en San Sebastián Acrónimo TecnunForma parte de Universidad de NavarraFundación 1961LocalizaciónDirección Paseo de Manuel Lardizábal, 13San Sebastián (Guipúzcoa)EspañaCoordenadas 43°18′17″N 2°00′34″O / 43.3047, -2.00944AdministraciónDirector Raúl Antón RemírezAcademiaEstudiantes 1489 • Pregrado 1371 • Posgrado 118Sitio web http://www.tecnun.es[editar datos en Wikidata] T...
Domenico di MichelinoPortrait de Dante Alighieri, la ville de Florence et l'allégorie de la Divine comédie (1465), Santa Maria del Fiore, FlorenceNaissance 1417FlorenceDécès 18 avril 1491FlorencePériode d'activité 1440-1491Activité PeintreLieu de travail Florencemodifier - modifier le code - modifier Wikidata Domenico di Michelino (Florence, 1417 – Florence, 1491) est un peintre italien de l'école florentine. Biographie Cette section est vide, insuffisamment détaillée ou incomplè...
Stadium in Podgorica, Montenegro DG ArenaFull nameDG ArenaFormer namesStari Ribnjak StadiumLocationPodgorica, MontenegroCoordinates42°24′42.3″N 19°13′02.5″E / 42.411750°N 19.217361°E / 42.411750; 19.217361OwnerCity of PodgoricaCapacity4,300Field size105 x 65 mSurfaceGrassConstructionBuilt1970Renovated2018TenantsFK Podgorica, OFK Mladost DG DG Arena (previously: Stari Ribnjak Stadium) is a football stadium in Donja Gorica suburb, Podgorica, Montenegro. It is...
International MinistriesFounded1814; 210 years ago (1814)FoundersWalter GowansRowland BinghamThomas KentTypeNon-profitHeadquartersKing of Prussia, Pennsylvania, United StatesLocation70 countriesFieldsChristian Missionary OutreachAffiliationsAmerican Baptist Churches USAWebsiteinternationalministries.org International Ministries is an international Baptist Christian missionary society. It is a constituent board affiliated with the American Baptist Churches USA. The headquarte...