David Lloyd George (okunuşu: deyvid loyd corc) (d. 17 Ocak 1863 – ö. 26 Mart 1945), Britanyalı siyasetçi, 1916-1922 arasında başbakan. David ön adı, Lloyd George soyadıdır. 1945'te ölümünden kısa bir süre önce Dwyfor Kontu payesi verildi.
Liberal Parti'den seçilen son başbakandı. I. Dünya Savaşı boyunca ülkesini yönetti, savaş sonrasında Avrupa'nın yeniden şekillenmesinde baş rolü oynadı. Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama siyasetini destekledi, Türk Kurtuluş Savaşı süresince Britanya hükûmetini idare etti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına neden olan Türklere karşı açılmış savaşın baş mimarı oldu.
Hukuk okudu. 1885 seçimlerinde Austen Chamberlain'in reform programından etkilenerek Liberal Parti'ye katıldı. İrlanda'nın özerkliği (Home Rule) için mücadele eden başbakan William Ewart Gladstone'un takipçisi oldu. Galler Ülkesi için benzer bir özerklik programı oluşturmaya çalıştı. 1890'da parlamentoya girdi. Parlamentoda özellikle Anglikan Kilisesi'nin resmi statüsüne ve Boer Savaşı'na karşı çıkışlarıyla tanındı.
1905'te kabineye girdi. 1908'de maliye bakanı oldu. İngiltere'de sosyal güvenlik sisteminin kurulmasında baş rolü oynadı. İşçi haklarını savundu. Lordlar Kamarası'nın ayrıcalıklarına karşı mücadele ederek aristokrasinin İngiliz siyasetindeki ağırlığının azaltılmasını sağladı.
Başbakanlığı
Başbakan Asquith liderliğindeki Liberal Parti 1916'da bölününce, Lloyd George partinin bir kanadıyla birlikte ayrılarak Muhafazakâr Parti'nin desteklediği bir koalisyon hükûmeti kurdu. 6 Aralık 1916'da başbakan oldu. I. Dünya Savaşı'nın son iki yılında, beş kişilik "Savaş Kabinesi" ile İngiliz savaş politikasını yönetti.
Savaş sonrasında toplanan Paris Barış Konferansı Lloyd George'un kariyerinin zirvesi idi. Paris'te kaldığı beş ay boyunca Fransa başbakanı Clemenceau ve ABD başkanı Wilson üzerinde kolay bir üstünlük kurdu. Savaştan sonra başta Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, yeni kurulacak dünya düzenini belirlemekte baş rolü oynadı.
1922 Eylül'ünde çıkan Çanakkale Krizi (Chanak Affair) Lloyd George'un başbakanlığının sonunu getirdi. İzmir'in kurtuluşundan sonra Fahrettin Altay komutasındaki Türk süvari kolordusu Çanakkale Boğazı üzerinden İstanbul'a yöneldiler. Türk ordusu, Çanakkale'de bulunan İngiliz kuvvetlerine bir ültimatom vererek geçit hakkı istemişti. Bunun üzerine bölgede bulunan Fransız birlikleri Fransa Başbakanı'nın emriyle geri çekildiler. İngiltere Başbakanı Lloyd George ise ültimatomu reddederek İngiliz kuvvetlerine direnme emri verdi ve hükûmetindeki bir grup bakanla birlikte bir bildiri yayınlayarak Türkiye'ye savaş ilan edileceğini duyurdu. Bu savaşı istemeyen Kanada Başbakanı, savaşa İngiltere hükûmetinin değil, Kanada parlamentosunun karar vereceğini belirterek, Kanada'nın siyasi bağımsızlığını tarihte ilk defa fiilen ilan etmiş oldu. İngiliz kamuoyu ve Muhafazakâr Parti ileri gelenleri ve hükûmetteki üyeleri de Türkiye ile savaşa karşı çıktılar. Dışişleri bakanı Lord Curzon ve savaş bakanı Winston Churchill de başbakanın çatışmacı politikasına karşı çıkınca Muhafazakâr Parti, 19 Ekim 1922'de Carlton Club deklarasyonuyla (Carlton Club meeting) koalisyondan ayrıldı ve hükûmet düştü.[1] Hem Lloyd George hem de lideri olduğu Liberal Parti İngiltere tarihinde bir kez daha iktidara gelemedi.
Sonraki yılları ve ölümü
Mayıs 1940'taki kritik Norveç Tartışması sırasında meydana gelen kariyerinin son önemli parlamento müdahalesinde Lloyd George, Neville Chamberlain'ı başbakanlıktan düşürmeye ve Churchill'in yükselişinin yolunu açmaya yardımcı olan güçlü bir konuşma yaptı.[2] Churchill, Lloyd George'a başlangıçta Chamberlain'in onayına bağlı olarak kabinesindeki tarım bakanlığını teklif etti, ancak bu koşul ve Chamberlain muhalefetini geri çektiğinde, Lloyd George'un Chamberlain'in yanında oturmak istememesi, onu reddetmesine neden oldu. Lloyd George ayrıca Britanya'nın savaştaki şansının zayıf olduğunu düşündü ve sekreterine "Winston tutuklanana kadar bekleyeceğim" dedi.[3]Britanya Savaşı sırasında Eylül 1940'ta Bedford Dükü'ne şunları yazdı: Almanya ile müzakere edilmiş bir barış antlaşmasını savunmalıyız.[4]
Lloyd George 1945'e dek Liberal Parti milletvekili olarak parlamentoda kaldı. Bu dönemde Liberal Parti'nin küçülerek marjinalleşmesine tanık oldu. 1936'da Adolf Hitler lehine verdiği demeç eleştirilere yol açtı. İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, Sovyetler Birliği'ne karşı İngiliz-Alman barışını savundu. II. Dünya Savaşı devam ederken Lloyd George'un 7 Mayıs 1941'de yaptığı karamsar bir konuşma, Winston Churchill'in onu Almanlarla işbirlikçi olan Philippe Pétain ile karşılaştırmasına yol açtı. 11 Haziran 1942'de Avam Kamarası'nda son konuşmasını yaptı ve 18 Şubat 1943'te Avam Kamarası'ndaki son oyunu Beveridge Raporu'nu desteklemediği için Hükûmeti kınayan 121 milletvekilinden (97 İşçi) biri olarak kullandı. Kullandığı son oyu, yaratılmasına yardım ettiği refah devletini savunmak içindi.
Londra'daki Castle Street Baptist Şapeli'ne katılmaya devam etti, ancak 1944'te hızla zayıfladı ve sesi kesildi. Hâlâ bir milletvekiliydi, ancak sağlığı (fiziksel olarak kampanya yürütemeyecek durumda olduğunu hissediyordu) ve seçim bölgesindeki savaş zamanındaki sosyal değişiklikler konusunda endişeliydi, Carnarvon Beldelerinin bir sonraki seçimde Muhafazakar olabileceğinden korkuyordu.
Lloyd George, 26 Mart 1945'te 82 yaşında kanserden öldü. Dört gün sonra, Llanystumdwy'deki Dwyfor nehrinin yanına gömüldü.[5]
Türkiye siyaseti
Türk Kurtuluş Savaşı sürdüğü yıllarda Britanya hükûmetini yönetmiştir. I. Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde Lloyd George Türkiye'ye karşı son derece sert ve tavizsiz bir politika izledi. Yunanlar İzmir'e asker çıkarmadan İzmir-Konya-Antalya üçgeni İtalya işgaline uğramıştı, ancak bölgenin güçlü İtalya'ya nazaran daha güçsüz olan Yunanistan'a verilmesi İngiltere'nin çıkarlarına daha uygundu. Bu yüzden George Yunanların Anadolu'yu işgaline destek çıktı.
Ayrıca Sevr Antlaşması, Türk hükûmetinin Sevr Antlaşmasına direnmesi üzerine Yunan ordusunun Anadolu'ya sürülmesi, 1921 Londra Konferansı'nda Sevr Antlaşması'ndan taviz verilmemesinde ısrarcı olması, 1922 yazında Yunan başbakanı Gounaris'in Anadolu'dan çekilme teklifinin reddi, Eylül 1922'de Çanakkale Boğazı nedeniyle Türkiye ile savaş noktasına kadar tırmanan gerilim, hep Lloyd George'un şahsen yönettiği politikaların ürünüdür.
Ayrıca Lloyd George'un Türkiye'ye karşı tutumunu Yunan lideri Venizelos'la dostluğuna bağlayan yorumcular, Venizelos'un Kasım 1920'de iktidardan düşüşünden sonra da aynı politikaları sürdürmesini açıklamakta zorlanmıştır. Lloyd George, İzmir işgalinde önemli rol oynadığını savunmuş, bu yüzden özel bir sorumluluğu olduğunu söylemiştir. Bazı tarihçilere göre gençliğinde Gladstone'un çırağı olarak, onun Türk karşıtı görüşlerinden etkilenmiştir. Bazılarına göre Galler ve İrlanda davalarında azınlık hakları için verdiği mücadele, Türkiye'deki azınlıklara gösterdiği sempatinin kaynağıdır.