Türk göçleri

Türk göçleri, Türk boylarının ve Türk dillerinin 6. ve 11. yüzyıllar arasında Avrasya'daki yayılma sürecini ifade etmektedir.

6. yüzyılda Göktürkler, şimdiki Moğolistan'da bulunan Cücenler'i devirip her yöne genişleyerek Avrasya bozkırlarına Türk kültürünü yaydılar. Göktürk Kağanlığı 8. yüzyılda sona ermesine rağmen, Uygur Kağanlığı, Karahan Devleti, Hazarlar ve Kumanlar gibi çok sayıda Türk hanlıkları yer almaya devam etti. Bazı Türkler sonunda Karahoca (Gaochang) ve Kansu Uygurları gibi yerleşik hayata geçiş yaptı. Selçuklu Hanedanı 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya yerleşerek burada kalıcı Türk yerleşimi ve varlığını ve sonunda Anadolu Türklerinin oluşmasını sağladı. Büyük Türk nüfusa sahip modern milletler arasında Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan bulunmaktadır. Ayrıca Türk nüfusu, Çuvaşya, Başkurdistan, Tataristan, Kırımlılar, Çin'deki Uygurlar ve Sibirya'daki Yakutistan gibi diğer ülkelerde de mevcuttur.

Köken

Avrupalı yazarlar tarafından görüldüğü şekliyle MS 450 civarında Hun İmparatorluğu. Yıldız, göçebe Hunların, dağlık bir bölgede bir tür bozkır ülkesi olan Macar ovasında kamp için seçtikleri yeri işaretler.

Türk halklarının anavatanları ve dillerinin kökeni ile ilgili öneriler, Orta Asya bozkırlarından Kuzeydoğu Asya'ya (Mançurya) kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.[1] Yunusbayev'e göre genetik kanıtlar, Güney Sibirya ve Moğolistan yakınlarındaki bölgenin Türk etnik kökeninin "İç Asya Anavatanı" olarak bir kökene işaret etmektedir.[2] Benzer şekilde, Juha Janhunen, Roger Blench ve Matthew Spriggs gibi birkaç dilbilimci, Moğolistan'ın erken Türk dilinin anavatanı olduğunu öne sürmektedir.[3] Robbeets'e göre Türk halkı, bugünkü Güney Sibirya ve Moğolistan'dan günümüz Mançuryasında bulunan Batı Liao Nehri Havzasına kadar uzanan bir bölgede yaşayan insanlardan gelmektedir.[4]

Hunlar

Hunlar, MS 4. ve 6. yüzyıllar arasında Orta Asya, Kafkaslar ve Doğu Avrupa'da yaşayan göçebe bir halktı. Dönemin Avrupalılarına göre, ilk olarak Volga Nehri'nin doğusunda, o sırada İskit'in bir parçası olan bir bölgede yaşadıkları bildirildi; Hunların gelişi, Hint-İran halkı Alanlar'ın batıya doğru göçüyle ilişkilidir.[5] Hunlar genellikle bir Türk halkı olarak kabul edildi ve bazen Hiung-nu ile ilişkilendirildi. Avrupa'da Hunlar zamanla Gotlar, Slavlar ve Alanlar gibi toplulukları bünyesine kattı.

Hunlar okuma yazma bilmiyorlardı (Prokopius'a göre[6]) ve Cermen, İran, Türk, bilinmezden ve bir karışımdan türetilen isimleri dışında[6] onları tanımlayacak dilbilimsel hiçbir şey bırakmadılar.[7] Örnek olarak, Ultinčur ve Alpilčur gibi -čor ile biten Türkçe isimler, -čoro ile biten Peçenek isimleri ve -čoro ile biten Kırgız isimleri gibidir. Utrigur ve Onogur gibi -gur ile biten isimler ve Ultingir gibi -gir ile biten isimler aynı şekillerdeki Türkçe isimler gibidir.

Hunların gerçek kimliği hâlâ tartışılmaktadır. Hunların kültürel oluşumuyla ilgili olarak, Cambridge Ancient History of China şöyle diyor: "MÖ 8. yüzyıldan başlayarak, İç Asya'da ata binen kırsal topluluklar ortaya çıktı ve savaşçı toplumların kökenini oluşturdu." Bunlar, Karadeniz'den Moğolistan'a uzanan ve Yunanlar tarafından İskitler olarak bilinen "atlı kırsal halklar" kuşağının bir parçasıydı.[8]

Göktürk göçü (5.-8. yy.)

Göktürk Kağanlığı (6. Yüzyıl)
Tang'ın Batı Türklerine seferi

Tinlingler ve Türkler

Türk veya Türküt'e ilk atıf, 6. yüzyıl Çin kaynaklarında Tūjué (突厥) olarak geçmektedir. Türk dillerinin en eski kanıtı ve "Türk" ün bir isim olarak kullanılması, 8. yüzyılın başlarında Göktürkler'in Orhun yazıtlarından gelmektedir. 'Türk' dillerini konuşan pek çok grup, asla kendi kimlikleri için Türk ismini benimsemedi. Göktürk egemenliğine giren ve onun siyasi kültürünü ve ortak dilini benimseyen halklar arasında "Türk" adı her zaman tercih edilen kimlik değildi. Bu nedenle Türk, o dönemde bulunan tüm Türk halklarında kullanılmadı, sadece Doğu Göktürk Kağanlığı'na atıfta bulunurken, Batı Göktürk Kağanlığı ve Tinlingler kendi kabile isimlerini kullandılar. Türk boylarının gemişlemesi ve dağılımı bir arada olmadı. Göktürk İmparatorluğu'nda Bulgarlar gibi çevre Türk halkları ve hatta Oğuzlar ve Karluklar gibi merkezi olanlar, göç eden tüccarlar, askerler ve kasaba halkıyla beraber kendi başlarına göç ettiler.

Türk topluluklarının anavatanlarından ilk göçlerinin kesin tarihi bilinmemektedir. Daha sonra birçok devlete ve halka adını verecek olan, "Türk" olarak bilinen ilk devlet 6. yüzyıldaki Göktürklerdi. 439'da Aşina boyunun başı, halkını Lijian'dan (modern Zhelaizhai), konfederasyonlarına dahil olmak ve Çin'den korunmak için Rouran'a götürdü. Boy, ünlü metal demircilerden oluşuyordu ve bir miğfer gibi görünen bir dağ ocağının yanına yerleştiler, Türk/Tujue 突厥 adını da bu araziden aldılar.[kaynak belirtilmeli] 546'da Ashina'nın lideri Bumin, Rouran'ın Tiele isyanını bastırmasına yardım etti. Bumin, hizmeti için bir Rouran prensesi ile evlilik talep etti, ancak reddedildi ve ardından bağımsızlığını ilan etti. 551'de Bumin kendini Kağan ilan etti ve Batı Wei'den Prenses Changle ile evlendi. Daha sonra ertesi yıl Rouran Kağanlığı'na ciddi bir darbe indirdi, ancak kısa süre sonra öldü. Oğulları İssik Kağan ve Mukan Kağan, Rouran ile savaş vermeye devam etti ve 554'te onları bitirdi. 568'e gelindiğinde, toprakları, muhtemelen Rouran'la bir şekilde bağlantılı olan Avarların kaçtığı Bizans İmparatorluğu'nun sınırlarına ulaştı.[9] 581'de Taspar Kağan öldü ve Kağanlık, iki ayrı Türk fraksiyonuyla sonuçlanan bir iç savaşa girdi. Doğu Kağanlığı 630'da Tang hanedanı tarafından yenilirken, Batı Kağanlığı 657'de aynı şekilde Tang hanedanı tarafından düşürüldü. 682'de İlteriş Kağan, Tang'a isyan etti ve 744 yılında bir başka Türk devleti olan Uygurların eline düşene kadar sürecek olan İkinci Türk Kağanlığı'nı kurdu.[10]

Bulgarlar

7. yüzyılda Büyük Bulgar Hanlığı'nın düşüşünden sonra Bulgarların göçü.

Bulgarlar, Kuban bozkırlarına 5. yüzyıl içerisinde bir zaman diliminde yerleşti. 7. yüzyıla gelindiğinde, 635'te Kubrat önderliğinde isyan edecekleri Avarların yönetimi altındaydılar. İsyandan önce Kubrat, Bizans İmparatorluğu'ndan Herakleios ile ittifak yapmıştı ve 619'da vaftiz edildi. Kubrat 660'larda öldü ve toprakları oğulları arasında bölündü. Bunlardan ikisi Hazarlar tarafından birleştirildi, biri Pannonia'ya yöneldi ve biri Bizanslıların tebası oldu. Pannonia'daki Bulgarlar, Pannonia Avarlarına karşı ayaklandılar ve 679'da Selanik'e göç ettiler, ardından burada Birinci Bulgar İmparatorluğu'nu kurdular.[11]

Hazarlar

Hazarların kökeni belirsizdir. Bazı kaynaklar, 555'ten önce batıya göç eden Uygurların bir parçası olduklarını söylemektedir. El-Mesûdî'ye göre, Hazarlara Türkçede Sabirler denmekteydi.Hudûd el-âlem, Hazar kralının Ashina olarak yorumlanan Ansa'dan geldiğini söylediğinden, bazıları Hazarların Batı Göktürk Kağanlığı'nın sondan bir önceki hükümdarı Ériş Kül Kağan tarafından kurulduğuna inanıyor. 7. yüzyılın ortalarında Hazarlar, Emevilerle sürekli savaştıkları Kuzey Kafkasya'da bulunuyordu.[12]

Kırgızlar

Tang Kitabı içeriğine göre Yenisey Kırgızları uzun boylu, kızıl saçlı, mavi gözlü ve kırmızı yüzlere sahipti. Ayrıca Kırgız kadınların sayıca erkeklerden daha fazla olduğunu, hem erkek hem de kadınların dövme yaptıklarını ve Türklere verdikleri silahları yaptıklarını, tarım yaptıklarını ama meyve yetiştirmediklerini belirtmektedir. Kırgızlar, Baykal Gölü'nün batısında ve Karluklar'ın doğusunda yaşıyordu. Sui Kitabıiçerisinde yazılanlara göre, Kırgızlar, Göktürk Kağanlığı'nın hakimiyetiyle uğraştılar. Uygurlar da Kırgızlara karşı savaş açtı ve Uygurların tekelinde olan Çin ticaretinden kesti. Sonuç olarak Kırgızlar Tibetliler, Araplar ve Karluklar gibi diğer ticaret kanallarına yöneldi. 820'den itibaren Kırgızlar, Uygurlar'ın dağıtıldığı 840 yılına kadar Uygurlarla sürekli savaş halindeydi. Kırgızlar Uygur topraklarının bir kısmını işgal etmeyi başardıysa da, etraflarındaki jeopolitik durum üzerinde büyük bir etki sağlayamadılar. Çinliler, bazı unvanlar vermek dışında Kırgızlar ile bir iletişimde bulunmadılar ve Uygurlar artık iktidarda olmadığından, Kırgızlarla ilişkilerini sürdürmek için artık bir neden kalmadığını düşündüler. Kırgızlar, doğudaki Uygurların eski topraklarını işgal etmekle ilgilenmediler ve 924 yılına gelindiğinde, Hitaylar eski Uygur Kağanlığı başkenti Ötüken'i işgal etti.

Türgişler

699'da Türkeş hükümdarı Üç Elig Kağan, Taşkent'ten Beşbalık'a uzanan bir kağanlık kurdu. Üç Elig kağan ve ardından oğlu Sakla, yeniden kurulan Türk Kağanlığı'nın Türkeşleri savaşta yenilgiye uğrattığı 711'e kadar Tang Hanedanına ve Türk müttefiklerine karşı savaştı. Turkeşlerden geriye kalanlar, Suluk komutasında Yedisu'da yeniden yerleştiler ve devlet kurdular. Suluk, 737 yılında Emevîler tarafından yenildikten sonra astlarından birisi tarafından öldürüldü. Tang hanedanı, Türkeş bölgesini istila etmek için durumdan yararlandı ve Suyab şehrini ele geçirdi. 760'larda Karluklar, Türkeşleri bölgeden kovdular.

Karluklar

1006 yılında Karahanlılar.

Adlarını "kar" kelimesinden alan Karluklar, 7. yüzyılın başlarında Toharistan bölgesine göç ettiler. 744'te, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nı devirilmesini sağlayarak Uygur Kağanlığı'nın yükselişine katkı sağladılar, ancak Uygurlarla olan anlaşmazlıklar onları daha batıya, Yedisu'ya göç etmeye zorladı. 766'da Türkeşler'i kovarak Batı Türk başkenti Suyab'ı ele geçirdiler. 9. yüzyılda Karluklar arasında İslam yayılmaya başladı. 10. yüzyılda Hudûd el-âlem'de yazılanlara göre, Karluklar tarım, sürüler ve avcılıkla uğraşan, hoş ve medeni insanlardı. El-Mesûdî, Karlukları Türkler arasında en güzel insanlar olarak görüyordu, uzun boylu ve efendi görünümlüydüler. 11. yüzyıla gelindiğinde, nüfuslarına hatırı sayılır miktarda Soğdialı katıldı, bu da Kâşgarlı Mahmud'a göre, dilin telafuzunun bozulmasına neden oldu. 9. yüzyılda Karluklar, Çiğiller ve Yağmalar bir araya gelerek, Karahanlı Devletini kurdular, ancak yeni yönetimin liderliğini Karlukların mı yoksa Yağmaların mı üstlendiği günümüzde hala belli değildir.[13]

Peçenekler

Sui Kitabına göre Peçenekler, modern Kazakistan ve Kuzey Kafkasya bozkırlarında Tieleler ile beraber, Onogurlar ve Alanlar'a komşu olarak yaşıyorlardı. 8. yüzyılda yazılmış bir Uygur raporunun Tibetçe tercümesinde, Peçenekler'in Eftalitler ile savaştığı yazmaktadır. Peçenekler, muhtemelen Kanglılar ile akrabaydı. 9. yüzyılın sonlarında, Hazarlarla yaptıkları çatışmalar, Peçenekleri Pontus bozkırlarına sürükledi. 10. yüzyılda, komşularının kontrolünü ellerinde tutabilmek için Peçeneklere bağlı olan Bizans İmparatorluğu ile yoğun etkileşimleri bulunmaktaydı. Bizans ve Müslüman kaynakları, Peçenekler'in bir liderlik makamı olduğunu, ancak bunun babadan oğula geçmediğini doğrulamaktadır. 10. yüzyılda, Peçenekler Ruslarla askeri çatışmaya girdi ve 11. yüzyılın başlarında Oğuz Türkleri ile yaptıkları askeri çatışmalar onları Tuna nehrinden batıya, Bizans topraklarına doğru sürdü.[14]

Uygur göçü (8.-9. yy.)

Oğuzlar

Oğuz Yabgu Devleti, 8. yy

Oğuz adı, pek çok Türk topluluğu için ortak bir isimlendirmedir. Bu durum bazı durumlarda kafa karışıklığına neden olmuştur. Örneğin, dokuz yerine on iki kabile olmasına rağmen Oğuz hükümdarına Tokuz (Dokuz) Kağan denmekteydi.[15] Oğuz Türklerinin doğrudan Tokuz Oğuz soyundan gelip gelmediği kesin değildir. Bir noktada Tokuz'un doğrudan önderliği altında olmuş olabilirler, ancak 11. yüzyılda Oğuzlar dilsel olarak Kıpçaklar ve Karahanlılar gibi komşularından çoktan ayrılmıştı.[16]

Oğuzların batıya doğru olan göçü, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın düşüşü ve 744'te Uygur Kağanlığı'nın yükselişi ile başladı. Uygur yönetimi altında Oğuz lideri "Yabgu (𐰖𐰉𐰍𐰆)" unvanını aldı. 9. yüzyılda Müslüman metinlerinde yer aldıklarında, aynı başlık kullanılarak tanımlandılar. Oğuzlar bozkırda Peçenekler, Halaçlar, Çarukluğ ve Hazarlar ile bir dizi savaşa girdi. Galip gelmelerinin ardından Oğuz Yabgu Devleti'ni kurdular. Oğuzlar, Müslüman metinlerde kaydedildiği gibi 10. yüzyıl boyunca Peçenekler ve Hazarlar ile sürekli çatışma içindeydiler, ancak zaman zaman da işbirliği yaptılar. Bir keresinde Hazarlar, Alanlar'ın saldırısına karşı savaşmak için Oğuzlar ile anlaştılar. 965'te Oğuzlar, Hazarlara yönelik yapılan bir saldırıda Roslar'ın yanına katıldı. 985'te İdil Bulgarları'na saldırmak için tekrar Roslar ile işbirliği yaptılar. Oğuz Yabgu Devleti'nin merkezi bir liderliği yoktu ve Yabgu'nun tüm Oğuz halkını temsil ettiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. 10. yüzyılda, bazı Oğuzlar şehirlere yerleşerek Müslüman olmaya başladı, ancak birçok kabile Tengricilik inancını takip etmeye devam etti.[17]

Kumanlar ve Kıpçaklar

Kumanlar ve Kıpçakların ilişkisi ve kökenleri belirsizdir. Bazen farklı isimlerle tek bir topluluk olarak kabul edilirler: Batı'da Kumanlar, Doğu'da Kıpçaklar olarak adlandırılırlar. En eski kaynak, Türk-Kıpçak'tan bahseden Uygur Kağanlığı'ndan Bayan Çor Kağan'ın bir yazıtı olarak gösterilir. Söz konusu yazıtta Türk-Kıpçak'lardan bahseder. İlhanlı'da çok sonraları yazan Reşîdüddîn Fazlullah-ı Hemedânî'ye göre Kıpçak, "içi boş çürümüş ağaç" anlamına gelen Türkçe bir kelimeden türetilmiştir. Kuman, "soluk" veya "sarı" anlamına gelen Türkçe qun kelimesinden türetilmiş olma ihtimali vardır. Bazı bilginler Kuman Kıpçaklarını Kanglılarla ilişkilendirir.[18] Kıpçaklardan daha sonra 9. yüzyılda, onları Dokuz Oğuzlarının yanına yerleştiren İbn Hurdâzbih tarafından bahsedilmiş, Birûni ise Qun'un onların daha doğusunda olduğunu iddia etmiştir.

Kimekler

9. yüzyılın ortalarında, Kimekler doğuda Balkaş Gölü'nden batıda Aral Denizi'ne kadar uzanan kuzey bozkırlarında ortaya çıktı. Aslen Çin askeri unvanı "Dudu"dan türetilen "Shad Tutuk" unvanına sahip olan küçük bir kabileydiler, ancak Uygur Kağanlığı'ndan kalanlar 840'ta onların eline geçtiğinde bunun yerine "Yabgu" unvanını kullanmaya başladılar. 10. yüzyılın başlarında Kimekler, Oğuzlar ile aralarındaki Ural Nehri'ni sınır olarak kullandı. 10. yüzyılda yazılan Hudûd el-âlem'e göre Kimekler Kağan unvanını kullanmışlardır. Türk halkları arasında yerleşik medeniyetten en uzak olanlar onlardı ve kendi topraklarında tek bir kasaba vardı. 11. yüzyılda Kimekler, Kumanlar tarafından yerlerinden edildi.[19]

Kaynakça

Özel
  1. ^ Yunusbayev, Bayazit; Metspalu, Mait; Metspalu, Ene; Valeev, Albert; Litvinov, Sergei; Valiev, Ruslan; Akhmetova, Vita; Balanovska, Elena; Balanovsky, Oleg (21 Nisan 2015). "The Genetic Legacy of the Expansion of Turkic-Speaking Nomads across Eurasia". PLOS Genetics. 11 (4): e1005068. doi:10.1371/journal.pgen.1005068. ISSN 1553-7390. PMC 4405460 $2. PMID 25898006. The origin and early dispersal history of the Turkic peoples is disputed, with candidates for their ancient homeland ranging from the Transcaspian steppe to Manchuria in Northeast Asia, 
  2. ^ Yunusbayev, Bayazit; Metspalu, Mait; Metspalu, Ene; Valeev, Albert; Litvinov, Sergei; Valiev, Ruslan; Akhmetova, Vita; Balanovska, Elena; Balanovsky, Oleg (21 Nisan 2015). "The Genetic Legacy of the Expansion of Turkic-Speaking Nomads across Eurasia". PLOS Genetics. 11 (4): e1005068. doi:10.1371/journal.pgen.1005068. ISSN 1553-7390. PMC 4405460 $2. PMID 25898006. Thus, our study provides the first genetic evidence supporting one of the previously hypothesized IAHs to be near Mongolia and South Siberia. 
  3. ^ Blench, Roger; Spriggs, Matthew (2 Eylül 2003). Archaeology and Language II: Archaeological Data and Linguistic Hypotheses (İngilizce). Routledge. ISBN 9781134828692. 18 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020. 
  4. ^ "Transeurasian theory: A case of farming/language dispersal". ResearchGate. 19 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mart 2019. 
  5. ^ Sinor 1990, s. 180.
  6. ^ a b Maenchen-Helfen (1973) s. 376.
  7. ^ Maenchen-Helfen (1973) ss. 441–442.
  8. ^ Di Cosmo, Nicola (1999). "The Northern Frontier in Pre-Imperial China". Loewe, Michael; Shaughnessy, Edward L. (Ed.). The Cambridge History of Ancient China: From the Origins of Civilization to 221 B.C. Cambridge University Press. s. 886. ISBN 978-0-521-47030-8. 
  9. ^ Gao Yang, "The Origin of the Turks and the Turkish Khanate", X. Türk Tarih Kongresi: Ankara 22 – 26 Eylül 1986, Kongreye Sunulan Bildiriler, V. Cilt, Türk Tarih Kurumu, 1991, s. 731. 4 Ekim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce)
  10. ^ Barfield 1989, s. 150.
  11. ^ Golden 1992, s. 244-246.
  12. ^ Golden 1992, s. 233-238.
  13. ^ Golden 1992, s. 198-199.
  14. ^ Golden 1992, s. 264-268.
  15. ^ Golden 1992, s. 205-206.
  16. ^ Golden 1992, s. 207.
  17. ^ Golden 1992, s. 209-211.
  18. ^ Golden 1992, s. 270-272.
  19. ^ Golden 1992, s. 204-205.
Genel
  • Sinor, Denis (1990). "The Hun Period". Sinor, Denis (Ed.). The Cambridge history of early Inner Asi a (1.. publ. bas.). Cambridge [u.a.]: Cambridge Univ. Press. ss. 177-203. ISBN 9780521243049. 
  • Barfield, Thomas (1989), The Perilous Frontier: Nomadic Empires and China, Basil Blackwell 
  • Golden, Peter B. (1992), An Introduction to the History of the Turkic Peoples