Suriye Arap Cumhuriyeti: 91.929-104.332 asker & 67.349 milis ölü[23][24] 4.100 asker/milis ve 1.800 destekçi esir[23] Hizbullah: 1.736-2.000 ölü[23][25] Rusya: 137-160 asker ölü & 266-284 ÖAŞ ölü[26] Suriyeli olmayan diğer savaşçılar: 8.700+ ölü[23] (2.300-3.500+ İDMO-bağlantılı)[27][28] Toplam: 170.045-182.777 ölü
Suriye Geçici Hükûmeti Suriye Kurtuluş Hükûmeti: 111.927-152.524 ölü[a][23][24]
Nisan 2011 tarihinde Suriye Ordusu eylem ve ayaklanmaları bastırmak için görevlendirilmiş ve askerler ülke genelinde göstericiler üzerine ateş açmıştır.[35] Aylarca süren askerî kuşatmaların ardından[36] gösteriler silahlı isyanlara dönüşmüştür. Çoğunlukla firari askerler ve sivil gönüllülerden oluşan muhalif güçler, merkezi bir liderlik olmaksızın isyana başlamışlardır.[37] Ülke genelindeki hemen hemen her kasaba ve şehirde yaşanan çatışmalar asimetrik savaş niteliğindedir.[38] 2013 yılında Hizbullah, Beşar Esad'a sadık Suriye ordusunun yanında savaşa dahil olmuştur.[39][40] Beşar Esad yönetimi Rusya ve İran'dan askeriye ve para desteği alırken, muhalifler Katar ve Suudi Arabistan'dan silah ve mühimmat desteği almaktadır.[41] Haziran 2013 tarihi itibarıyla Beşar Esad yönetimi ülke genelinin %30-40'ını ve ülkedeki nüfusun %60'ını kontrol etmektedir.[42] 2012 sonlarındaki bir BM raporu, iç savaşın NusayriŞebbihamilisleri ve Sünni muhalifler arasında süregelen[43] "bariz derecede mezhepsel"[44] bir çatışma olduğunu bildirmiş, fakat hem muhalefet, hem de hükûmet bunu reddetmiştir.[45][46]
Birleşmiş Milletler'e göre ölen nüfus Ocak 2015 tarihi itibarıyla 220.000'i aşmıştır.[47] SCPR (Suriye Politik Araştırmalar Merkezi), Suriye İç Savaşı sebebiyle dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden toplam insan nüfusunu Şubat 2016 itibarıyla 470.000 olarak açıklamıştır.[48]
Raporlara göre on binlerce gösterici devlet hapishanelerinde hapsedilmiş, bu göstericiler sistematik işkenceye ve teröre maruz bırakılmıştır.[49] Uluslararası organizasyonlar hem Baas Partisi hükûmetini, hem de muhalefeti insan hakları ihlalleriyle suçlamışlardır.[50]Birleşmiş Milletler 'in ve Uluslararası Af Örgütü 'nün hem 2012 yılında, hem de 2013 yılında Suriye'deki soruşturmaları ve saha araştırmaları sonucunda, insan hakları ihlallerinin, işkencelerin ve savaş suçlarının büyük kısmının Baas Partisi hükûmeti tarafından yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.[51][52][53][54][55] Savaşta kimyasal silahlar birkaç kez kullanılmış ve bu, uluslararası alanda tepki çekmiştir.[56]
Suriye Havayolları, iç savaşın başlamasından 8 yıl sonra, 19 Şubat 2020'de, savaş süresince yapılan ilk sivil uçuşunu Şam’dan Halep’e gerçekleştirdi.[57][58]
27 Kasım 2024'te, Muhalifler kuzeybatı Suriye'de ani bir taarruz başlattı, stratejik Urm El-Suğra ve Anjara kasabaları ile bölgedeki en büyük Suriye rejimi üssü olan 46. Alay dahil olmak üzere 13 köyü ele geçirdiği bildirildi.[59] 28 Kasım'da, Rus ve Suriye savaş uçaklarının saldırıya yanıt olarak muhalif mevzilerini bombaladığı bildirildi. Ayrıca, İran devlet medyası, Suriye'deki kıdemli bir İran askeri danışmanı olan İslam Devrim Muhafızları Kolordusu (İDMK) Tuğgeneral Kioumars Pourhashemi'nin Halep'te öldürüldüğünü söyledi.[60][61] Ertesi gün, muhalif güçler Halep'e girerek şehir içindeki çatışmayı yeniden başlattı.[62]
8 Aralık 2024'te isyancı güçler başkent Şam'ı ele geçirdi.[63] Bunun ardından Baas rejimi çöktü, böylece 61 yıllık Baas yönetimi sona erdi.[64] Ve Beşşar Esad'ın Rusya'ya kaçtığı bildirildi.[65][66]
Suriye 1946 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. 1949 yılında CIA destekli bir darbe ile demokratik hükûmet devrilmiş ve bunu iki ayrı darbe daha takip etmiştir.[67][68][69][70]
1954 yılında bir halk isyanı ile askeri iktidar devrilmiş ve iktidar sivillere geçmiştir; 1958 yılından 1961 yılına kadar Mısır'la süren kısa bir birleşme deneyimi sırasında Suriye'nin parlamenter sistemi son derece merkezi bir başkanlık sistemi ile ikame edilmiştir.[71] 1963 yılında Suriye Baas partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirmiştir. 1966 yılında başka bir darbe ile partinin gelenekçi liderleri devrilmiştir.[72] Bir ıslahî devrimle Savunma Bakanı General Hafız Esad, Kasım 1970 tarihinde gücü ele geçirmiş ve Suriye Başbakanı olmuştur. Mart 1971 tarihinde Esad kendisini Başkan ilan etmiş ve 2000 yılındaki ölümüne kadar devam edecek olan Hafız Esad yönetimi başlamıştır. Bu tarihten itibaren Suriye Baas Partisi, Suriye'yi bir tek parti rejimi olarak idare etmiştir.[73]
Hafız Esad'ın iktidarının sona ermesi ile ülkede yoğun sosyal ve politik tartışmaların yaşandığı "Şam Baharı ortaya çıkmıştır.[74] Temmuz 2000 tarihinde başlayan Şam Baharı, pek çok politik forum ve salonun ortaya çıkması ile ülkenin geleceğinin özgürce tartışıldığı bir ortam doğurmuş, fakat bu siyasi hürriyet ortamı, özgür ve adil seçimler ile politik özgürlük talep eden pek çok aktivistin tutuklanması ile, Ağustos 2001 tarihinde sona ermiştir.[75]
Esad ailesi, Şii İslam'ın bir kolu olan, Suriye toplumunun tahminen %12'lik bir kısmını oluşturan Nusayri azınlığa mensuptur.[77] Aile, Suriye'nin güvenlik güçlerini sıkı bir kontrol ile elinde tutmuş ve bu yüzden ülkenin dörtte üçünü oluşturan Sünni çoğunluk üzerinde bir "dargınlığa"[78] sebep olmuştur. Etnik azınlık olan Suriye Kürtleri de etnik ayrımcılık ve kültürel hakları ile anadilleri üzerindeki yasaklar sebebiyle protest bir tutum takınmış ve şikayetçi olagelmişlerdir.[79][80]
Sosyoekonomi
Savaştan önce hükûmet aleyhtarlığının en yüksek olduğu yerler, çoğunlukla dindar Sünnilerin ikamet ettiği ülkenin fakir kısımları olmuştur.[81] Bu yerlerin başında çok yüksek yoksulluk oranlarıyla mücadele eden Dera ve Humus gibi şehirler gelirken, bu şehirlerin kırsal bölgeleri 2011 yılı başında kuraklık yaşamıştır. Devletin ekonomik politikaları çoğunlukla hükûmetle yakın ilişkilere sahip küçük bir azınlığına fayda sağlamıştır.[81] 2011 yılı başları itibarıyla Suriye, yaşam standartlarında ulusal çapta bir kötüleşme yaşamış, emtia fiyatları fahiş derecede artmış[82] ve yüksek genç işsizliği oranları görülmüştür.[83]
İnsan hakları
Suriye'de insan hakları konusu uzun süre uluslararası organizasyonlar ve bağımsız kuruluşlar tarafından sert eleştirilere konu yapılmıştır.[84] Ülke 1963 yılından itibaren olağanüstü hâl altında idare edilmiş ve bu durum, güvenlik güçlerine olağandışı tutuklama ve gözaltı yetkileri vermiştir.[85] Beşar Esad, yaygın kabule göre, demokratik reformlar konusunda başarısız olmuştur; 2012 yılındaki bir İnsan Hakları İzleme Örgütü raporuna göre Beşar Esad iktidarı devraldığından beri rejimin antidemokratik doğasında herhangi bir iyileşme sağlanamamıştır.[86]Suriye Baas Partisi dışındaki tüm siyasi partilerin yasaklı olduğu ülke, serbest seçimlerin olmadığı bir tek parti rejimi görüntüsünü korumuştur.[85]
İsyandan önce ülkede ifade hürriyeti, toplanma hürriyeti ve örgütlenme hürriyeti sıkı şekilde kontrol altında tutulmuştur.[87] 2006'dan itibaren muhaliflere uygulanan seyahat yasakları artırılmıştır; bu yasaklar Arap dünyasındaki en ağır seyahat yasakları olarak tanımlanmıştır.[88] Hükûmet güçleri, insan hakları savunucularını ve diğer hükûmet muhaliflerini baskı altında tutmuş ve hapsetmiş, sınırsız süre boyunca hapis cezasına mahkûm etmiş, kötü hapishane koşullarında tutmuş, işkenceye maruz bırakmış[87] ve öldürmüştür.[89][90]
Kadınlar ve etnik azınlıklar kamu sektöründe ayrımcılığa maruz kalmıştır.[87] 1962 yılında binlerce Kürt vatandaşlıktan çıkarılmış ve onların soyundan gelenler "yabancılar" olarak fişlenmiştir.[91] 2004 yılından itibaren ülkenin Kürt bölgelerinde yaşanan ayaklanmalar tansiyonu yükseltmiştir.[92][93] Bu tarihten beri Kürt göstericiler ile güvenlik güçleri arasında zaman zaman çatışmalar yaşanmaya devam etmiştir.
Dinî özgürlüklerin kısıtlı olduğu ülkede Yehova Şahitleri ayrımcılığa ve baskıya maruz kalmıştır.[94] LGBT haklarının da zayıf olduğu ülkede, eşcinsel ilişkiler en az 3 yıl hapis cezasıyla cezalandırılırken, 2010 yılında polis güçleri 25 erkeği eşcinsel oldukları gerekçesiyle gözaltına almıştır.[95] Birleşmiş Milletler, 10'lu yaşlarındaki ve daha küçük yaştaki erkek çocukların Suriye güvenlik güçleri tarafından toplu halde tecavüze uğradıklarını belgelemiştir.[96] İnsan Hakları İzleme Örgütü bir başka raporunda, 2010 yılında dünyada en kötü insan hakları durumunun Suriye'de olduğunu bildirmiştir.[97]
Basın özgürlüğü
Tüm medya organlarının Baas Partisinin kontrolü altında bulunduğu ülkede[98] gazeteciler ve bloggerlar sistematik olarak tutuklanmış ve yargılanmıştır.[99] 2009 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi, dünya üzerinde blogger olmak için en kötü 10 ülke listesinde Suriye'ye 3. sırada yer vermiştir.[100]İnternet sansürünün yoğun olduğu ülkede, politik sebeplerle internet siteleri yasaklanmış ve bu sitelere erişenler tutuklanmıştır. 2007 yılında kabul edilen bir yasa uyarınca internet kafeler, kullanıcılarının internet forumlarında yaptıkları tüm yorumları ve paylaşımları kaydetmek ve devlete bildirmekle yükümlü tutulmuşlardır.[101]Wikipedia, YouTube, Facebook, Twitter gibi internet siteleri sınırsız süreyle kapalı tutularak sansürlenmiştir.[102][103][104] Suriye, Sınır Tanımayan Gazeteciler örügütünün İnternet Düşmanları listesinde, listenin ilk oluşturulduğu 2006 yılından beri yer bulmaktadır.[105] İnternet içeriğinin yaygın şekilde sansürlenmesine ek olarak, Baas Partisi hükûmeti ülkede internet kullananları yakından takip etmiş ve "görüş açıklamak ve çevrimiçi bilgi yaymak" suçlamalarıyla Suriye vatandaşlarını tutuklamıştır. Muğlak ifadelerle yazılan kanunlar hükûmete tutuklamalar için geniş bir sebepler demeti sunmuştur.[106]
Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta hükûmet karşıtı gösteriler başlamış ve bu gösteriler Suriye de dahil olmak üzere Arap Dünyasına yayılmıştır. Mısır, Tunus, Yemen ve Libya'da devrim yaşanmış ve diğer Arap ülkelerinde hükûmet değişiklikleri, anayasal değişiklikler, sosyal ve politik hayatta köklü değişimler görülmüştür.
Sınırların Çizimi ve Yönetim
Sykes-Picot Anlaşmaları gereğince tasarlanan bölge haritaları gerek demografik gerek coğrafi gerekse etnik mezhepsel duruma uygun değildir. Fransız yönetiminin bölgede uyguladığı azınlık bazında çoğunluk üzerine hakimiyet politikası durumun temel kaynaklarındandır. Nüfusun yüzde onuna tekabül eden Nusayri kesime gerek askeri gerek bürokratik alanda verilen geniş yetkiler onların 1946 sonrası Suriye'de İktidar olmasını sağladı. Azınlık olarak yönetimde olan Nusayriler çoğunluk olan Sünnileri yönetmek için Fransa'nın desteğine ihtiyaç duyacak bu şekilde Fransa kolaylıkla Suriye üzerinde söz sahibi olabilecekti[107]
İsyan ve iç savaş
Gösteriler ve sivil başkaldırı (Mart 2011-Temmuz 2011)
İsyan ilk olarak, Arap Baharı'ndan etkilenerek, Ocak 2011 tarihinden itibaren küçük gösteriler halinde başlayıp büyüyerek, yolsuzluğa ve insan hakları ihlallerine karşı bir sivil başkaldırı olarak başlamıştır. Geniş çaplı gösteriler ise 15 Mart 2011 tarihinde güney şehri Dera'da ortaya çıkmıştır, bu yüzden Dera ilerleyen safhalarda "Devrimin Beşiği" olarak anılmıştır; bu gösteriler kısa sürede ülke çapına yayılmıştır.[108] Hükûmet gösterilere geniş çaplı tutuklamalar, işkenceler, polis şiddeti ve sansürle cevap vermiş, fakat gösteriler büyümeye devam etmiştir. Nisan ayının sonuna doğru Beşşar Esad, direnen şehirlere ve kasabalara karşı büyük ölçekli askeri bir harekât başlatmış, harekâta tanklar, piyadeler ve ağır silahlar katılmış, tüm bunlar kısa sürede büyük sayılarda sivil can kayıplarına neden olmuştur.[109]
Askeri baskıların ardından, pek çok asker göstericilere katılmak için firar etmiş ve pek çok gösterici de silahlanmaya başlamıştır. Cisr eş-Şuğur kasabasında, ilk büyük gösterilerden 79 gün sonra, 4 Haziran 2011 tarihinde ülkedeki ilk silahlı çatışma yaşanmıştır. Suriye Ordusunun bir cenaze törenine katılan kalabalık üzerine ateş açması üzerine kızgın göstericiler, ateş açılan binayı ateşe vermiş ve 8 güvenlik görevlisini öldürmüştür; ele geçirilen polis istasyonundaki silahlara el konulmuş ve çevre kontrol altına alınmıştır. Göstericiler ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar takip eden günlerde de devam etmiştir. Bazı güvenlik görevlileri, sivillere ateş etmeyi reddeden askerlerin gizli servis elemanları tarafından infaz edilmelerinin ardından firar ederek göstericilere katılmış ve muhalefeti büyütmüşlerdir.[76]
Suriye'nin pek çok şehrindeki gösterileri hükûmet güçleri kanlı bir şekilde bastırma yoluna gidince, olaylar daha da büyümüş ve ufak çaplı çatışmalar yerini muharebelere bırakmıştır. Sonucunda, on binlerce insan ölmüştür.[110]
2012 ve 2013 yılları muhaliflerin avantajı ele geçirdikleri yıllar olmuşlardır. Muhalifler, Şam şehir merkezine birkaç km'ye kadar yaklaşmışlar, Halep'in büyük bölümünü ele geçirmişlerdir. Humus'ta şehir merkezinde sert çarpışmalar yaşanmıştır. Kuzey ve Doğu Suriye büyük bir oranda rejimin elinden çıkmıştır. YPG Afrin, Kobani ve Haseke'de özerk kantonlar ilan etmiştir.[111]
2013 yılın sonu ve 2014 yılı başında muhaliflerin dış desteği büyük oranda kaybetmesi ve aralarında çarpışmaya başlaması sonucu rejimin ilerlemeye başladığı bir dönem olmuştur. Şam şehir merkezi büyük oranda güvenlik altına alınmış, Hama ve Humus kırsalı büyük oranda muhaliflerden temizlenmiş ve Lazkiye yolu güvence altına alınmıştır. IŞİD, kuzey ve doğudaki bölgelerin çoğunu ele geçirmiştir.[112]
2015 yılında IŞİD'in hava bombardımanlarıyla eski gücünden uzak bırakılması ve muhaliflerin pek çok bölgede işbirliğine gitmesi ile rejim ilerleyişi durdurulmuş, muhalifler Halep kuşatmasını kırmış, İdlip şehir merkezini rejimden almış ve İdlip kırsalını büyük oranda rejimden temizlemişlerdir.[113][114] Eylül 2015'te Rus hava saldırılarının başlaması ile birlikte muhaliflerin lehine olan güç dengesi aleyhine bozulmaya başlamıştır. 2015 yılı sonu Rusya, İran ve pek çok Şii milisin Suriye rejimine desteğini artırdığı bir dönem olmuştur. Muhalifler ise Batı'dan aldığı desteği büyük oranda kaybetmiştir.[115]
2016 yılında rejim ve müttefikleri Halep kırsalında muhalifler ve IŞİD'den pek çok yerleşim bölgesini geri almıştır. Ayrıca Türkmen Dağı'nın büyük bölümünü ele geçirmiştir.[116] Bunun üzerine Türkiye ve Suudi Arabistan kara operasyonu ihtimalini görüşmüş, bu durum İran ve Rusya arasında uluslararası gerginliğe yol açmıştır.[117][118] IŞİD, Suriye'nin kuzeydoğu kırsalında YPG'ye, güney kırsalında ise Suriye muhalefetine karşı pek çok bölgeyi kaybetmiştir.[119][120]
Savaşın cepheleri
Suriye'deki iç savaş, ülkenin her yerine yayılmış tam ölçekli bir cephe savaşı olarak sürmektedir. Başlarda ılımlı muhalif grupların ve ardından da Kürt gruplar ile IŞİD ve diğer radikal grupların rejimden pek çok bölgeyi ele geçirmesi ile birlikte, Nusayrilerin çoğunlukta olduğu ve rejimin kalelerinden biri olarak adlandırılan Tartus ili dışında tüm bölgelerde çarpışmalar yaşanmaktadır.
IŞİD, muhalifleri bölgeden uzaklaştırmış ve rejim güçlerini Deyrizor şehir merkezi ve çevresindeki birkaç kasabada kuşatmaya almıştır. Deyrizor şehir merkezinin bir bölümü IŞİD, bir bölümü ise rejimin elindedir.[121]
2014 yılının temmuz ayında şehri kuşatma altına alan Irak ve Şam İslam Devleti, 3 yıllık saldırılar sonucunda 137'nci Tugay'ın direnişini kıramadı ve 3 yıl boyunca Suriye ordusu ile İslam Devleti arasında savaş devam etti. 5 Eylül 2017 tarihinde Suriye Kaplan Kuvvetlerinin Deyrizor'a girmesiyle birlikte kuşatma fiilen kırıldı.[122] Bazı kaynaklar ABD'nin kuşatma kırılmadan kısa bir süre önce 20 IŞİD komutanını Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerine ait bir araçla Suriye'nin kuzeyine kaçırdığını iddia etti.[123] Kuşatmanın kırılmasının ardından şiddetli çatışmalar ve Suriye ordusunun ilerleyişi devam etti. Suriye ordusu 7 Eylül 2017'de Deyrizor'un batısında, Ayaş Bölgesi'nde bulunan askeri depoları İslam Devleti'nden geri aldı.[124]
9 Eylül 2017'de Suriye ordusu Güney Deyrizor'da İslam Devleti'nin üstüne gitmeye devam etti ve Teym petrol arazisini ele geçirdi.[125] Güney Deyrizor'da Rusya destekli Suriye ordusu ilerlerken, ABD destekli YPG Deyrizor'un kuzeyinde Deyrizor operasyonunu başlattığını duyurdu ve harekete geçti.[126]
10 Eylül 2017'de Suriye ordusu, Rusya ordusu ile yaptığı ortak operasyon ile Deyrizor'da Irak ve Şam İslam Devleti'nin hava üssünü kuşatmasını da deldi ve ilerlemeye devam etti.[127]YPG ise Deyrizor operasyonuna "Cezire Fırtınası" adını vererek Deyrizor'un merkezine taarruz başlattı. İlk gün 45 km yol alan ve Deyrizor'a 6 km kadar yaklaşan YPG ile IŞİD'in anlaştığı iddia edildi.[128]
10 Eylül 2017 sonrası Rusya'dan yapılan açıklamada Suriye ordusunun kentin yüzde 85'ini kontrol ettiği duyuruldu. ABD destekli YPG ise Suriye ordusu ile Irak'taki Şii grupların sınırda koridor kurmasını engellemek için Deyrizor'a operasyonunu sürdürdü. Fırat'ın bir tarafında Suriye ordusu ilerlerken diğer tarafında YPG ilerlemeye devam etti.[129]
YPG, yaptığı son açıklamada Suriye ordusunun Fırat'ı geçmesine izin vermeyeceğini[130] açıklarken Rusya Dışişleri sözcüsü Maria Zakharova Suriye ordusunun Fırat'ın doğusuna geçtiğini söyledi.[131] Diğer yandan Suriye Devlet Başkanı Esad'ın danışmanı Buseyna Şaban, Suriye topraklarının hepsi Suriye ordusunun eline geçene kadar savaşılacağını söyledi. Savaşılacak gruplar arasında ABD destekli YPG'nin de olduğunun altını çizdi.[132]
16 Eylül 2017 gecesi saat 03.00 sularında Suriye ordusu ile Rus ordusu savaş uçakları ile YPG'yi vurdu. Saldırının Deyrizor'un doğusunda Sanayi bölgesi yakınlarında yapıldığı iddia edildi.[133]
Suriye ordusu, havaalanı kuşatmasını deldikten sonra havaalanı çevresine taarruz başlattı. Havaalanın kuzeyinde bulunan el-Cufra köyü IŞİD'den geri alındı.[134]
17 Eylül 2017 gecesi Suriye ordusu Fırat'ın doğusunda Mazlum ve Marrat bölgelerini ele geçirdi. Böylece Fırat'ın doğusuna resmi olarak da geçmiş oldu. ABD daha önce Fırat'ın doğusunu "kırmızı çizgi" olarak adlandırmış, ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun komutan yardımcısı Robert Jones, Suriye ordusunun Fırat'ın doğusuna geçmesine izin vermeyeceklerini söylemişti. Fırat'ın doğusunda hızla ilerleyen Suriye ordusu güçlerinin sonraki hedefinin Haseke olduğu iddia edildi. İddialara göre Suriye ordusunun amacı Haseke'yi de ele geçirip Irak'ta bulunan Kürt bölgesi ile Suriye'de bulunan Kürt bölgesinin bağlantısını kesmek.[135][136]
Suriye ordusu 5 Eylül 2017'de Deyrizor'daki İslam Devleti kuşatmasını kırdıktan sonra 3 Kasım 2017'de Deyrizor'un merkezini tamamen ele geçirdi. Ordunun Deyrizor'u ele geçirmesi Suriye Devlet Televizyonundan "Şehir terörizmden tamamen kurtuldu." olarak verildi.[137] Suriye ordusu Deyrizor'un merkezini ele geçirmiş olsa bile şehrin kuzeyinde YPG bulunuyor ve birçok alana sahip. Kuzeyde YPG, güneyde Suriye ordusu Deyrizor'u tamamen ele geçirip İslam Devleti'ni Suriye'den attı. İslam Devleti'nin son toprağı Irak üzerindeki Qaim kenti. Bu bölgeye de ekimin sonunda Irak ordusu operasyon başlatmıştı.
Rejimin Humus şehir merkezini muhaliflerden alması sonrası, muhalifler şehrin kuzey kırsalına çekilmiştir.[139]Palmira ve Karyatayn çevresinde de çatışmalar sürmektedir.[140][141]
Suriye'nin kuzeyindeki Halep, İdlip ve Hama illerinde rejim ve muhaliflerin oluşturduğu Fetih Ordusu arasında çatışmalar sürmektedir. Bunun yanında YPG ile IŞİD arasında ve IŞİD ile rejim ve muhalefet arasında da çatışmalar yaşanmaktadır. YPG ile Özgür Suriye Ordusu ve diğer muhalif gruplar ise ateşkes yapmışlar, kısa süre sonra ise ateşkes bozulmuştur.[142]
2015 yılında Fetih Ordusu, İdlip, Cisr eş Şuğur ve Eriha'yı ele geçirerek rejimi İdlip ilinden Fua ve Kefraya kasabaları dışında tamamen püskürtmüştür.[143] 2016 yılı başında rejim ve müttefikleri muhaliflerin Azez koridorunu kapatmışlardır. Ayrıca Halep'in batı kırsalında muhaliflerden, doğu kırsalında ise IŞİD'den pek çok yerleşim birimini geri almışlardır.[144]
7 Eylül 2017 gecesi İsrail Hava Kuvvetleri, Suriye'nin Hama ilinde bulunan Suriye askeri araştırma tesisini bombaladı. Saldırıda 2 Suriye askeri öldü. İsrail, bombalama sebebini kimyasal silah olarak gösterdi.[145] Bazı kaynaklar, tesisin yanı sıra Hizbullah'a giden yardım konvoyunun da vurulduğunu iddia etti.[146]
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, 14-15 Eylül'de gerçekleştirilen Astana Görüşmeleri'nde İdlib'in çatışmazlık bölgesi ilan edidiğini ve üç ülkenin - Türkiye, Rusya, İran- gözlemcilerinin İdlib'in belirli yerlerine yerleştirileceğini duyurdu. Amacın, Suriye ordusu ile Özgür Suriye Ordusu militanları arasında çatışmayı engellemek olduğu açıklandı. Ayrıca, Suriye'deki savaşın siyasi çözümle sona ereceği söylendi.[147] Türkiye'nin daha önce Suriye'nin muhalif örgütlerine desteğini kestiğini iddia edilmişti.[148]
Rejimin kalesi olarak adlandırılan Lazkiye ilinin büyük bölümü rejim güçlerinin elinde olsa da, muhalifler İdlip'te kazandığı başarılardan sonra Lazkiye ilinin doğusunda rejim elindeki bazı yerleşim birimlerini ele geçirmiştir.[149] İdlip-Lazkiye sınırını oluşturan Türkmen Dağları'nda da rejim ile muhalif arasında çatışmalar devam etmektedir.[150]
2015 yılı sonu ve 2016 yılı başında Rus hava desteği ile rejim kaybettiği pek çok bölgeyi geri almıştır. Türkmen Dağı ve Kürt Dağı'nda önemli kazanımlar elde etmiştir.[116][151]
Rejimin doğu illerinden büyük oranda çekilmesi sonucu doğu kırsalı büyük oranda IŞİD ve Kürt grupların eline geçmiştir. Bu iki grup aralarında savaşmaktadır. Rejim güçleri ile IŞİD arasında da Deyrizor, Haseke ve Şaddadi'de çatışmalar devam etmektedir.
Başkent Şam'da rejim güçleri büyük oranda kontrolü sağlasa da, Lübnan sınırında ve Doğu Guta'da çatışmalar devam etmektedir. Rejim güçleri ile DEAŞ ve diğer muhalif gruplar arasında çatışmalar yaşanmaktadır.[152]
Gelişmiş silahlar ve kitle imha silahlarının kullanımı
Kimyasal silahlar
Baas Partisi hükûmeti ve muhalif güçler, en ciddisi Guta Saldırıları olmak üzere birden çok kez kimyasal saldırılarda bulunmakla suçlanmıştır.
29 Nisan 2013 tarihinde, Baas Partisi güçlerinin Saraqib'e düzenlediği bir saldırıda 2 kişi ölmüş ve 13 kişi yaralanmıştır; yaralıları tedavi eden ve ölülerin kanlarını analiz eden Türk doktorlar kurbanların kanlarında sarin bulmuşlardır.[153] Fransız istihbaratı da bölgeden kan, irin, toprak ve sarf malzemesi numuneleri toplamış ve laboratuvarlardaki analizler sarin kullanımını teyit etmiştir.[154]
13 Haziran 2013 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri, Suriye Ordusu'nun pek çok kez muhaliflere karşı sınırlı kimyasal saldırılar düzenlediğini ve bu saldırılarda 100-150 kişinin hayatını yitirdiğini kesin kanıtlarla duyurmuştur.[155]
5 Ağustos 2013 tarihinde Suriye Ordusu'nın, Şam'ın Adra ve Houma mahallelerinde kimyasal saldırılar düzenlediği ve saldırılardan 400 kadar kişinin etkilendiği belirtilmiştir. Saldırıda kimyasal silahlara maruz kalanların video görüntüleri internete yüklenmiş ve yayılmıştır, fakat kimyasal silahın türü tespit edilememiştir.[156]
21 Ağustos 2013 tarihinde, Suriyeli insan hakları savunucuları Suriye Ordusu'nun Doğu Guta bölgesinin Jobar, Zamalka, 'Ain Tirma ve Hazzah bölgelerine sistematik bir kimyasal saldırı düzenlediğini ve en az 635 kişinin saldırının ilk anında hayatını kaybettiğini acil olarak duyurmuşlardır. Saldırılar Baas Partisi tarafından yalanlanmış ve video görüntülerinin sahte olduğu iddia edilmişse de, Birleşmiş Milletler'in üç haftalık soruşturmaları ve saha araştırmaları sonucunda saldırı kesinleşmiş ve saldırıda kullanılan kimyasal gazın sarin gazı olduğu netlik kazanmıştır.[157] Birleşmiş Milletler misyonunun yaptığı araştırmalar, “saldırının bir düzenli ordunun düzenleyebileceği tarzda olduğu, saldırıda kullanılan roketlerin yeni yapım Rus roketleri olduğu, roketlerin Suriye Ordusu kontrolündeki bölgeden ateşlendiği ve büyük ihtimalle saldırıdan Baas Partisi'nin sorumlu olduğu” sonucuna ulaşmıştır.[158][159] Suriye'deki muhalif unsurlar ve Irak Hükûmeti kimyasal saldırıların failinin IŞİD olduğunu iddia etmiştir.[160]
Amerika Birleşik Devletleri'nin, Baas Partisi'ni bu kimyasal saldırı nedeniyle cezalandıracağını ilan etmesinin ardından Suriye kimyasal silahlarından vazgeçmeyi kabul etmiş ve bir BM misyonu ülkeye gelerek Suriye'nin kimyasal kapasitesini yok etmeye başlamıştır.[161][162][163]
Suriye Hükûmeti, 2013 Kasım ayında ülkede bulundurduğu tüm kimyasal silah tesislerini ve stoklarını imha etmiştir.[164]
Ahrar-uş Şam ve El Nusra Cephesi mensupları 28 Mayıs 2013 Adana'da polis tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda, kimyasal silahlarla yakalanmıştır.[165]CHP'li milletvekili Eren Erdem Suriye'de kullanılan kimyasal silahların bir bölümünün Türkiye üzerinde gönderildiğini iddia etmiştir.[166]
Misket bombaları
Merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Beyrut kaynaklarına göre, Suriye Ordusu askerleri Eylül 2012 tarihinde misket bombaları kullanmaya başlamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Silahlar bölümü başkanı Steve Goose, “Esad, her yerde yasak olan misket bombasını acımasızca kullanmayı artarak sürdürüyor ve bunun bedelini masum siviller canları ya da organlarını kaybederek ödüyor,” demiştir. Silahın kullanımın ilk kurbanlarının son kurbanlar olmadığı, silahın patladıktan sonra ardında bıraktığı küçük misketlerin daha sonra da patlayarak sivilleri öldürmeyi ve sakat bırakmayı sürdürdüğü bildirilmiştir.[167]
Scud füzeleri
Aralık 2012 tarihinde Baas Partisi güçleri, özellikle Halep şehrine karşı olmak üzere, muhaliflerin yönettiği şehirlere karşı Scud füzeleriyle saldırılar düzenlemeye başlamıştır.[168] Aralık ve Ocak ayları arasında şehri vuran Scud füzelerinin sayısının 40'tan fazla olduğu bildirilmiştir.[169] Birleşmiş Milletler Scud füzeleriyle düzenlenen bu büyük saldırıları kınamıştır.[170] Scud füzeleriyle düzenlenen saldırılar ülkede binlerce sivilin ölümüne neden olmuştur.[171][172][173]
Canlı bombalar
İngiliz The Guardian Gazetesi'nin doğrulayamadığı bir haberde Suriyeli bir subay, ABD savaş uçaklarına karşı Suriye Ordusu'nda 13 pilotun kamikaze saldırısı düzenlemeye hazır oldukları yönünde imza attığını, 3000 intihar saldırganının da ABD hava kuvvetlerine saldırı düzenleyebileceği yönünde bilgi verdiği iddia edilmiştir.[174]
Özellikle Halep ve Şam şehirlerinde, IŞİD ve El Nusra benzeri muhalif örgütler tarafından şehir meydanlarına, üniversitelere, devlet ve hükûmet binalarına ve Alevi köylerine karşı intihar saldırıları düzenlenmiştir.[175][176][177][178]
Vakum bombası
Hava-yakan bomba olarak da bilinen termobarik silahlar, Baas Partisi güçleri tarafından muhalif şehirler üzerinde kullanılmıştır. 2012 tarihinden itibaren, Esad yönetimine sadık hava güçlerinin muhalefet gösteren sivil yerleşim yerlerine vakum bombaları bıraktığı bildirilmiştir.[179] Silahlar yoğun olarak Halep Muharebesi ve Kafr Batna Savaşı'nda kullanılmıştır.[180] Birleşmiş Milletler insan hakları soruşturmaları paneli, Beşar Esad'a sadık güçlerin vakum bombalarıyla muhalif Kusayr şehrinin yerleşim yerlerini Mart 2013 tarihinde defalarca kez bombaladığını doğrulamıştır.[181]
Napalm bombası
Ağustos 2013 tarihinde, Baas Partisi güçlerinin Napalm-benzeri yangın çıkaran bir bombayla Kuzey Suriye'de bir okula saldırı düzenlediği bildirilmiştir.[182]
Ilımlı muhalefetin dışında İslami Cephe ve El Nusra Cephesi başta olmak üzere pek çok İslamcı muhalif grup vardır. Bu gruplar, ılımlı muhaliflerden farklı olarak İslami yasalarla yönetilen bir Suriye kurmak istemektedirler.[184][185]
IŞİD (DAİŞ, DEAŞ ya da İslam Devleti) olarak adlandırılan örgüt, ilk olarak El Kaide'nin Irak ve Suriye kolu olarak ortaya çıkmıştır. Ardından Suriye'de temsil konusunda El Nusra Cephesi ile anlaşmazlığa düşmüş ve El Kaide'den bağımsız olarak hareket etmeye başlamıştır. IŞİD, günümüzde dünya genelinde İslami bir devlet kurmak amacıyla hareket etmektedir. Diğer İslamcı örgütlerden farklı olarak, uluslararası sınırları tanımamaktadır. 2014 yılında Suriye'de savaşa dahil olmuş, 2017 yılının sonunda Suriye'deki son toprağı Deyrizor'u kaybedip Suriye İç Savaşı'nda saf dışı kalmıştır.[188]
Birçok ülke ve uluslararası kuruluş, cumhurbaşkanı Beşşar Esad ve yönetimini halka zulm çektiriyor söylemiyle yaptırımlara uğratmıştır; Beşşar Esad ve tüm çevresinin mal varlıkları dondurulmuştur.
Bazı ülkeler muhalif gruplara silah yardımı yapmıştır. Net olmasa dahi bazı iddialara göre bu ülkeler Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'dir. BM Güvenlik Konseyi, Suriye rejimine yaptırım kararı almak için toplansa da, rejime yakın Rusya ve Çin bunları veto etmiştir.
Birleşmiş Milletler, Suriye'deki Baas Partisi Hükûmeti'ni meşru otorite olarak tanımaktadır.[189]
Suriye hükûmetini destekleyenler
3 ülke Suriye'yi destekler ve dış müdahaleye karşı çıkar. Bunlar; Rusya, Çin ve İran.[190] Ayrıca Hizbullah ve beraberinde birkaç aşiret[191] (Lübnan'dan) rejimin yanında savaşmaktadır.
Suriye'de muhalif kesimin Baas Partisi rejimine karşı başkaldırmasında Sünni gruplar etkilidir. Muhalefetin neredeyse tamamı Sünni, rejimin de neredeyse tamamının Arap Alevisi olduğu yönünde iddialar vardır, ancak buna karşıt görüşler de bulunmaktadır.[194] Bu yüzden olaylar bazı uzmanlar ve kuruluşlar tarafından mezhep kavgası şeklinde yorumlanmıştır.[kaynak belirtilmeli]Nusayri gruplar, iktidarı ellerinde tutmak için Suriye Hükûmeti'nin yanında gözükmüşlerdir.[kaynak belirtilmeli] Eski başbakan Riyad Ferid Hicab'ın ülkeyi terk etmesi ve mezhep gruplarının birbirlerine karşı katliamlar yapması, mezhep kavgasını netleştirmiştir.[kaynak belirtilmeli]
Ülkede bazı muhalif unsurların, gösterilerinde "Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Beyrut'a" sloganı attığı, ülkedeki kiliseleri bombaladığı ve Şii/Alevi nüfusun ağırlıklı yaşadığı bölgelerde silahlı eylemler gerçekleştirdiği ileri sürülmektedir.[195]
Ülkede yaşanan çatışmalar, bölgede yayılmıştır. Lübnan'da mezhep kökenli çatışmalar yaşanmıştır. Muhalefet yanlıları Sünniler ve rejim yanlısı Nusayriler bu bahaneyle çatışmaya girmişlerdir. Güvenlik güçleri olaylara müdahale etmişlerdir.[kaynak belirtilmeli]
Çatışmalarda bazı tarikat ve dini önderlerin öldürülmesiyle, şiddet yükselmiştir. Yaklaşık 70 kişi ölmüş, 410 kişi yaralanmıştır. Çatışmalar özellikle mahalle aralarında gerçekleşmektedir. Bazı aşiretlerde çatışmalarda taraf olmuştur.[196]
Olayların başladığı günden bu yana Türkiye'de Adalet ve Kalkınma PartisiHükûmeti ve Suriye'de Baas Hükûmeti arasında gerilimler yaşanmıştır. 24 Ağustos 2016 tarihinde sabaha karşı saat 4 sularında Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye'nin Cerablus bölgesine havadan ve karadan askerî harekât başlatmıştır.
El-Kaide ve diğer örgütlerin etkisi
Ülkede muhaliflerin safına katılan radikal İslamcı terörist gruplar yer almaktadır.[197]El-Kaide ve El-Nusra Cephesi gibi aşırı İslamcı grupların, rejim sonrası şeriat devleti kurma ihtimali bazı muhalif kesimleri rahatsız etmektedir. Suriye Ulusal Konseyi ile bağlantıları olmadığından İslamcı militanlar bağımsız hareket etmektedir. ABD ve batılı güçler El-Kaide'nin muhaliflere destek olmasından rahatsızlık duymaktadır. Özgür Suriye Ordusu komutanlarından Ebu Ammar, Eğer bize batıdan yeterli yardım gelmezse, El-Kaide ile işbirliği yaparız açıklamasını yapmıştır.[198]
Çatışmaların başladığı zamandan bu yana, şiddet ve yaşam sorunları nedeniyle milyonlarca sivil komşu ülkelere sığınmıştır. Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Ermenistan ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi dahil toplamda 4,9 milyon kişi sivil komşu ülkelere sığınmıştır. Ayrıca Suriye içinde 6,3 milyon kişi yerinden edilmiştir.[199] İnsani yardıma gereksinimi olanların sayısı ise 13,5 milyonu buluyor[199]
Suriye İç Savaşı sırasında halk gıda, yakıt, işsizlik ve barınak sıkıntısı yaşamıştır. Çatışmaların şiddetinden kaçan Suriye halkı Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelere sığınmıştır.[200] Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) verilerine göre, Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı 2.000.000'u geçmiş bulunmakta ve bunların 1.700.000'den fazlası mülteci kampları dışında yaşamaktadır.[201]
Suriye'deki iç savaştan kaçan mülteci kadınların birçoğu fuhuşa ve zorla evliliğe itilmektedir.[202]
Suriye nüfusunun yüzde 11'i öldü ya da yaralandı. Birleşmiş Milletler'in açıklamasına göre Suriye iç savaşında 250 binden fazla insan hayatını kaybetmiştir fakat Birleşmiş Milletler Suriye iç savaşına dair istatistik toplamayı bıraktığı için ölenlerin sayısının daha fazla olduğu düşünülmektedir. Suriye Politika Araştırma Merkezi (SCPR) yayınladığı raporla 2011 Mart ile 2016 Şubat ayları arasında Suriye iç savaşında 500 bin insanın hayatını kaybettiğini, 1.88 milyon insanın ise yaralandığını belirtmiştir.[203]
2016 Suriye Geçici Ateşkesi
ABD Dışişleri BakanıJohn Kerry, Suriye'de ön görülen bir ateşkes anlaşması için Rusya ile anlaşmaya vardıklarını açıklamıştır.[204] Kerry, anlaşmanın IŞİD ve El Nusra örgütünü kapsamadığını ve 27 Şubat gününden itibaren geçerli olacağını belirtmiştir. Birleşmiş Milletlerin de desteklediği bu anlaşma Suriye iç savaşının başladığı Mart 2011 tarihinden bu yana ilk kez büyük çapta bir ateşkes anlaşması olarak da tanımlandı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ise varılan anlaşmaya uyacağını açıklamıştır.[205] Varılan ateşkes anlaşması ile ülkeye insani yardım malzemelerinin ulaşması sağlanmıştır. Ateşkes ile ülke genelinde gözle görülür bir değişiklik olmuş fakat çok kez bu ateşkes ihlal edilmiştir.[206][207] Suriye İnsan Hakları Ağı ateşkesin ilk dört gününde toplam 52 kez ateşkesin ihlal edildiğini öne sürmüştür.[208] İhlaller karşılığında ise taraflar birbirlerini ateşkesi ihlal etmekle suçlamıştır.[209]
Suriye'deki ateşkese rağmen Rusya'nın hava destekli operasyonlarında Suriye Ordusu, Türkmen bölgelerine saldırmaya devam etmiştir.[210] Ayrıca Halep'in Şeyh Mesud mahallesinde YPG ile muhalifler arasında çatışmalar devam etmiştir.[207]
7 Mart tarihinde ateşkesin 312 kez ihlal edildiği, Lazkiye, Şam, Dera ve Humus'ta çatışmaların aralıklarla devam ettiği belirtilmiştir. 8 Mart itibarıyla ateşkesin kapsadığı bölgelerde ölü sayısı 135 olarak açıklanmıştır.[211]
Suriye yerleşimiyle ilgili uluslararası toplantısı
İdlib'in Han Şeyhun beldesinde kimyasal gaz kullanıldığı iddia edildi. Kısa süre sonra iddia edilen saldırı ile ilgili birçok fotoğraf ve video sanal ortama yayıldı. Bunun üstüne Fransa, Birleşmiş Milletler'in toplanması için oturum talep etti. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi saldırıda 11'i çocuk 58 kişinin öldüğünü iddia etti. Suriye ordusu ise bu suçlamaları reddederek Özgür Suriye Ordusu'nun kimyasal gaz deposunu vurduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler'in yoğun baskıları sonucu Rusya o tarihte herhangi bir hava harekâtı yapmadığını açıkladı. Beyaz Saray ise bu durumun göz ardı edilemeyeceğini belirtti ve bu saldırıların sorumlusunun bir önceki ABD yönetimi olduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanıysa bu durumu insanlık dışı saldırı olarak yorumladı.[213][214][215]
BM tartışmaları
Bu açıklamalar sonrası Birleşmiş Milletler toplandı. Açılış konuşmasını BM Silahsızlanma İşleri Yüksek Temsilcisi Kim Won-soo yaptı ve doğrulanırsa bu saldırının en büyük ikinci kimyasal saldırı olabileceğini söyledi. ABD'nin BM Büyükelçisi Nikki Hale ise bu saldırılara bir yaptırım uygulanmazsa devamı geleceğini söyleyerek Rusya'yı da bu durumdan suçlu tuttu. İngiltere'nin BM Büyükelçisi Matthew Rycroft ise Esad'ı Rusya'nın barış denemeleriyle dalga geçmekle suçladı. Rusya'nın "savunulamayacağı savunduğunu" ileri sürdü. Bu suçlamalar üstüne Rus Büyükelçi Yardımcısı Vladimir Safronkov, İngiliz hükûmetini "Esad'ı düşürmeye saplantılı" olarak değerlendirdi. Diğer Rus temsilciler İdlib'de daha detaylı bir araştırma yapılmasını talep etti ve internete düşen görüntülerin yalandan ibaret olduğunu söyledi. Türkiye Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise İdlib'den getirilen 30 kişinin incelendiğini kimyasal saldırı olduğuna dair kanıt olduğunu söyledi. Çin ve Rusya çıkacak kararları veto edeceğini söylerken ABD temsilcisi "BM müdahale etmezse ABD edebilir." açıklamasını yaptı.[216][217]
Askeri saldırı
ABD'nin Akdeniz'de bulunan savaş gemileri 03.45'te Şayrat Hava Üssü'nü Tomahawk füzeleri ile vurmaya başladı. Saldırı sonunda 59 füze atıldı. Saldırı sonrası ilk açıklama ABD başkanı Donald Trump'dan geldi. Saldırı emrini kendisinin verdiğini söyleyen Trump diğer ülkeleri ABD'nin yanında olmaya çağırdı. Pentagon ise saldırıdan önce Rusya'nın bilgilendirildiğini aktardı.[218] Hatta Pentagon'un, Rusya'ya "Müdahalede bulunursanız askeri çatışma çıkar." uyarısında bulunduğu iddia edildi.[219]
Saldırı sonrası
Saldırı sonrası ilk tepki Rusya'dan geldi. Rusya, ABD'yi mevcut yönetime saldırmakla suçladı. Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev ise "ABD ile çatışmaya ramak kalmıştı." dedi. Bu saldırıyı meşru bulmayan, BM'nin izni olmadan yapıldığını söyleyen Rusya, ABD ile birlikte Suriye'de koordinasyon amacıyla oluşturulan sıcak iletişim hattını durduracağını açıkladı[220] ve açıklamalar sonrası Akdeniz'e son teknoloji füzeler ile donatılmış en yeni gemilerinden yolladı.[221] 9 Nisan 2017 günü Rusya lideri Putin ile İran lideri Hasan Ruhani bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşme sonunda taraflar terörle mücadele birlikte olacaklarını belirttiler ve saldırıyı kabul edilemez olarak nitelediler. Müttefik gruplardan yapılan ortak açıklamalarda ise ABD'nin kırmızı çizgiyi geçtiği vurgulandı ve "Bundan sonra her türlü saldırıya karşılık vereceğiz" dendi.[222][223]
Avrupa'dan ise ABD'yi destekler tarzda tepkiler geldi. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk "ABD saldırısı, barbarca kimyasal saldırıya karşı bir kararlılığa ihtiyaç olduğunu gösteriyor. AB, Suriye'deki vahşeti bitirmek için ABD ile çalışacak." dedi. Almanya ve Fransa ortak açıklama yapıp "Bunun sorumlusu Esad'dır." derken İngiltere Başbakanlığı'ndan "ABD'nin eylemine tam destek veriyoruz." açıklaması geldi. İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Paolo Gentiloni ise bu saldırının kimyasal kullanımı sonrası doğru olduğunu vurguladı. Danimarka Başbakanı "Sivillere korkakça saldırının sonuçlarının olması güzel. ABD Esad vahşetinin cezasız kalmayacağını açıkça ortaya koydu." açıklamasını yaptı. Polonya ve Ukrayna'da bu saldırıya destek verdi.[224]
Türkiye cephesinde ise cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Esed rejiminin kimyasal ve konvansiyonel silahlarla işlediği savaş suçlarına karşı atılmış somut bir adım olarak bunu olumlu buluyoruz. Bunu da yeterli görmüyorum." açıklamasını yaparken başbakan Binali Yıldırım ABD'nin yaptığı saldırının dünya kamuoyunun hislerine tercüman olduğunu söyledi ve "Her türlü desteği vermeye hazırız." dedi.[225][226] Ordu cephesinden ise hükûmet ve cumhurbaşkanının aksine saldırıya tepki geldi ve emekli generaller saldırıyı "Kürt koridoruna hayat öpücüğü." olarak değerlendirdi.[227]
Yeniden yapılanma
Birleşmiş Milletler yetkilileri Suriye'deki savaşın yaklaşık 400 milyar dolara ulaşan bir yıkıma neden olduğunu tahmin ediyor.[228] SNHR, 2017'de savaşın Suriye camilerinin yaklaşık %39'unu ibadet için kullanılamaz hale getirdiğini bildirdi. 2011 ile 2017 yılları arasında Suriye'de 13.500'den fazla cami yıkıldı. 2013 yılına kadar yaklaşık 1.400 cami yıkılırken, 2013 ile 2017 yılları arasında 13.000 cami yıkıldı.[229] Suriye savaş gözlemcisine göre, 2011'den bu yana Suriye savaşı sırasında 120'den fazla kilise hasar gördü veya yıkıldı; ve bu saldırıların %60'ı Esad yanlısı güçler tarafından gerçekleştirildi.[230]
Savaş devam ederken, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Suriye'nin savaştan zarar görmüş ülkeyi kendi başına yeniden inşa edebileceğini söyledi. Temmuz 2018 itibarıyla yeniden inşanın en az 400 milyar ABD dolarına mal olacağı tahmin ediliyor. Esad, bu parayı dost ülkelerden, Suriye diasporasından ve devlet hazinesinden borç alabileceğini söyledi.[231] İran, Suriye'nin yeniden inşasına yardım etmekle ilgilendiğini belirtti.[232] Bir yıl sonra bu gerçekleşiyor gibi görünüyordu, İran ve Suriye hükûmeti, İran'ın şebekenin %50'si hasar gören Suriye enerji şebekesinin yeniden inşasına yardım edeceği bir anlaşma imzaladı.[233]
Uluslararası bağışçılar, yeniden inşanın finansörlerinden biri olarak önerildi.[234] Kasım 2018 itibarıyla, yeniden inşa çabalarının çoktan başladığına dair raporlar ortaya çıktı. Yeniden inşa sürecinin karşı karşıya olduğu en büyük sorunun yapı malzemesi eksikliği ve var olan kaynakların verimli bir şekilde yönetilmesinin sağlanması gerektiği bildirildi. Yeniden inşa çabaları şimdiye kadar sınırlı bir kapasitede kaldı ve sıklıkla şehrin belirli bölgelerine odaklandı, böylece dezavantajlı insanların yaşadığı diğer bölgeler göz ardı edildi.[234] Suriye'de altyapıyı yeniden inşa etmek için çeşitli çabalar devam ediyor. Rusya, Suriye'nin Tartus limanını modernize etmek için 500 milyon dolar harcayacağını söylüyor. Rusya ayrıca Suriye'yi Basra Körfezi'ne bağlamak için bir demiryolu inşa edeceğini de söyledi.[235] Rusya ayrıca BM'nin kurtarma çalışmalarına da katkıda bulunacak.[236] Suriye, iki Rus firmasına petrol arama sözleşmeleri verdi.[237]
Suriye, dünya çapında yüzün üzerinde gelişmekte olan ülkede altyapıya yatırımı teşvik etmek için tasarlanan Çin'in "Bir Kuşak, Bir Yol" ɡirişimine katılmak için Çin ile ciddi diyalog içinde olduğunu duyurdu.[238][239] 12 Ocak 2022 Çarşamba günü Çin ve Suriye, Şam'da bir mutabakat zaptı imzaladı. Muhtıra, Suriye Tarafı Planlama ve Uluslararası İşbirliği Komisyonu Başkanı Fadi al-Khalil ve Çin tarafının Şam Büyükelçisi Feng Biao tarafından imzalandı. Muhtıra, Suriye'nin Çin ve diğer ortak ülkelerle ticaret, teknoloji, sermaye, insan hareketi ve kültürel değişim gibi alanlarda iş birliğini genişletmeyi amaçlayan girişime katılmasını öngörüyor. Diğer ayrıntıların yanı sıra, ortak devletlerle bu iş birliğinin geleceğini tanımlamayı amaçlıyor.[240]
^"Syria". Global Centre for the Responsibility to Protect. 1 Aralık 2022. 28 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi.
^(UNHCR), United Nations High Commissioner for Refugees. "Syria emergency". 29 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mart 2022.
^Gendzier, Irene L. (1997). Notes from the Minefield: United States Intervention in Lebanon and the Middle East, 1945–1958. Columbia University Press. s. 98. 9 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2012. Recent investigation..indicates that CIA agents Miles Copeland and Stephen Meade..were directly involved in the coup in which Syrian colonel Husni Za'im seized power. According to then former CIA agent Wilbur Eveland, the coup was carried out in order to obtain Syrian ratification of TAPLINE.
^Gerolymatos, André (2010). Castles Made of Sand: A Century of Anglo-American Espionage and Intervention in the Middle East. Thomas Dunne books (MacMillan). 10 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2012. Miles Copeland formerly a CIA agent has outlined how he and Stephen Meade backed Zaim, and American archival sources confirm that it was during this period that Meade established links with extremist right-wing elements of the Syrian army, who ultimately carried out the coup.
^"Syria Profile". BBC. 13 Eylül 2013. 15 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2013.
^abHolliday, Joseph (Aralık 2011). "The Struggle for Syria in 2011"(PDF). Institute for the Study of War. 7 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ekim 2013.
^Saad, Waida; Rick, Gladstone (22 Şubat 2013). "Scud Missile Attack Reported in Aleppo". New York Times. 9 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ağustos 2013.KB1 bakım: Birden fazla ad: yazar listesi (link)