Pîrî Reis[1] (Osmanlıca: پیری رئیس; 1465/70, Gelibolu - 1554, Kahire), Türkdenizci ve kartograf. Asıl adı Muhyiddin Pîrî Bey'dir.[1] Künyesi Ahmed ibn-i el-Hac Mehmed El Karamanî'dir. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır. Ayrıca Hadikat'ül Bahriye, Bilad-ül Aminat ve Eşkalname gibi eserleride bulunmaktadır.[2]
Hayatı
İlk yılları
Pîrî Reis'in memleketiyle ilgili bazı görüşler bulunmaktadır. 19. yüzyıl Osmanlı bibliyografya ve biyografi yazarı Mehmed Tahir Bey'in Osmanlı Müellifleri adlı eserinde kullanılan "Ahmed İbn-i Ali El-Hac Mehmed Karamanî Lârendevî" künyesinden yola çıkarak Karamanlı bir ailenin çocuğu olarak belirtilmektedir. Pîrî Reis'in babası Karamanlı Hacı Mehmed, amcası ise ünlü denizci Kemal Reis'tir. Kemal Reis'le bizzat tanışmış olan Osmanlı tarihçisi Kemalpaşazâde onun Gelibolulu olduğunu belirtmiştir. Buradan yola çıkarak Ahmed Muhyiddin Pîrî'nin ailesinin Fatih Sultan Mehmed devrinde padişahın emri ile Karaman'dan İstanbul'a göç ettirilen ailelerden olduğu, ailenin bir süre İstanbul'da yaşadıktan sonra Gelibolu'ya göç ettiği kabul edilmektedir. 1500 yılında Modon civarında yaşanan deniz muharebesinde 30-35 yaşlarında bir gemi reisi olan Piri Reis, 1465-1470 yılları arasında bir tarihte doğmuştur.[3]
Denizciliğe adım
Pîrî Reis tarafından yazılan Kitâb-ı Bahriye adlı eserden yola çıkarak, onun amcası Kemal Reis'le birlikte Eğriboz dolaylarında birlikte bulunduğu ve Kemal Reis'in Eğriboz'dan ayrılmasıyla da onunla birlikte Cerbe Adası'na yerleşerek korsanlık yaptığı anlaşılmaktadır. Kemal Reis ile birlikte İspanya'daki Müslümanların yardımına gitti. Sicilya, Korsika, Sardinya ve Fransa kıyılarına yapılan akınlara katıldılar.
Venedik üzerine sefer hazırlığına girişen II. Bayezid'in Akdeniz'de korsanlık yapan denizcileri Osmanlı donanmasına katılmaya çağırması üzerine 1494'te amcası ile birlikte İstanbul'da padişahın huzuruna çıktı ve birlikte donanmanın resmî hizmetine girdiler.
Endülüs'te Müslümanların hâkimiyetindeki son şehir olan Gırnata'da katliama uğrayan Müslümanlar Osmanlı Devleti'nden yardım isteyince o yıllarda denizaşırı sefere çıkacak donanması bulunmayan Osmanlı Devleti, Kemal Reis'i Osmanlı Bayrağı altında İspanya'ya gönderdi. Bu sefere katılan Pîrî Reis, amcası ile birlikte Müslümanları İspanya'dan Kuzey Afrika'ya taşıdı.
Denizcilik kariyeri ve haritacılık
Piri Reis, amcası ve daha sonra Barbaros Hayreddin'in komutası altında Osmanlı Donanması'nda yelken açtı.[4] İmparatorluğun donanmasını güçlendirmek için Osmanlı Sultanı II. Bayezid, Piri ve Kemal de dahil olmak üzere Berberi ve Ege korsanlarını işe aldı.[5] Barbaros donanmayı yeniden düzenlemeden önce, padişahlar genellikle eski korsanları işe alıyordu.[6] Deneyimli korsanların eklenmesi, Osmanlı Donanması'nın açık deniz muharebesindeki yeteneğini ve Akdeniz bilgisini artırdı.[5]
1495'te Kemal Reis korsanlık nedeniyle Eğriboz'da hapsedildi ve başkent Konstantinopolis'e getirildi. Mahkûm edilmek yerine donanmada bir makam verildi. Piri Reis bu süreçte amcasının yanındaydı ve daha sonra bunu Kitab-ı Bahriye 'de belgeledi.[7] İmparatorluğun donanmasında Kemal ve Piri, Mora'nın kıyı kalelerini ve küçük ama stratejik açıdan değerli Rodos adasını almayı savundular.[8] Piri Reis, Kitab-ı Bahriye 'sinde amcasının Sultan II. Bayezid'e "Venedik'in iki gözü var: Sol gözü Modon [liman] kalesidir. Sağ gözü Korfu'dur." dediğini aktarır.[9]
Osmanlı donanması, Venedik filosunu Morea'da yendi ve Doğu Akdeniz'in kontrolünü ele geçirmeye başladı.[12]
Bir deniz savaşında Piri Reis ve amcası, Kolomb'un seferlerine katılmış bir İspanyol'u esir aldılar[13] ve muhtemelen Piri Reis'in haritaları için kaynak olarak kullanacağı Amerika'nın erken bir haritasına sahipti.[14]
Pîrî Reis, 1495-1510 yıllarında İnebahtı Sancağı, Modon, Koron, Navarin, Midilli, Rodos gibi deniz seferlerinde görev aldı. Akdeniz'de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve yaşadığı olayları, daha sonra Kitab-ı Bahriye adıyla anılacak olan kitabının taslağı olarak kaydetti.
Amcası 1511'de Akdeniz'de bir gemi kazasında öldüğünde, Piri Reis seyir çalışmaları yapmak üzere Gelibolu'ya döndü.[15] İlk dünya haritasının tamamlanmış el yazması, Hicrî takvim 919 H.'de Muharrem ayına, yani MS 1513'e denk geliyordu.[16] Bu çalışma, yakın zamanda keşfedilen Afrika ve Amerika kıyılarını içeriyordu.[17]
Atlantik'te hiç yelken açmamış olmasına rağmen, Arap, İspanyol, Portekiz ve Çin, Hint ve eski Yunan kökenlerini döneminin bilinen dünyasının kapsamlı bir temsiline dönüştürüyordu.[18]
Barbaros Kardeşler'in idaresi altındaki donanmada Halaoğlu Muhiddin Reis ile Akdeniz'de bazı seferlere çıktıysa da daha çok Gelibolu'da kalıp haritaları ve kitabı üzerinde çalıştı. Bu haritalardan ve kendi gözlemlerinden yararlanarak 1513 tarihli ilk dünya haritasını çizdi.
Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika'nın batısı ile yeni dünya Amerika'nın doğu kıyılarını kapsayan üçte birlik parça, bu haritanın günümüzde elde bulunan bölümüdür. Bu haritayı dünya ölçeğinde önemli kılan, günümüze kalmamış olan,[kaynak belirtilmeli]Kristof Kolomb'un Amerika haritasındaki bilgileri içeriyor olması rivayetidir.
Osmanlı zaferinden sonra[19] Piri Reis, 1513 dünya haritasını Sultan I. Selim'e (h. 1512-1520) sundu.[20] Selim'in haritayı nasıl kullandığı bilinmiyor, eğer kullandıysa, yüzyıllar sonra yeniden keşfedilene kadar tarihten silindi.[21]
Barbaros Kardeşler, 1515 yılında dünyanın en büyük deniz güçlerinden birisini oluşturmuş ve Kuzey Afrika'da fetihler yapmışlardı.
Pîrî Reis, Oruç Reis'in kaptanlarından birisi olarak hediye sunmak üzere yardımını bekledikleri Yavuz Sultan Selim'e gönderildiğinde Yavuz'un yardım olarak verdiği iki savaş gemisi ile geri döndü.
1516'da Piri Reis, Osmanlı donanmasında bir kadırganın kaptanı olarak donanmaya geri döndü, Derya Beyi (Deniz Albayı) rütbesini aldı ve 1516-17 Osmanlı Mısır fethine katıldı.[10][19] İskenderiye'yi ablukaya alan Türk donanmasının komutanıydı.[22]
Donanmanın bir kısmı ile Kahire'ye geçip Nil Irmağı'nın haritasını çizme fırsatı buldu.
Pîrî Reis, İskenderiye'nin ele geçirilmesinde gösterdiği başarılar ile padişahın övgüsünü kazandı ve sefer sırasında haritasını padişaha sundu. Günümüzde bu haritanın bir parçası mevcuttur, diğer parçası kayıptır. Bazı tarihçilere göre, Osmanlı padişahı dünya haritasına bakmış ve "Dünya ne kadar küçük..." demiştir. Sonra da, haritayı ikiye bölmüş ve "biz doğu tarafını elimizde tutacağız..." demiştir. Padişah, daha sonra 1929'da bulunacak olan diğer yarıyı atmıştır. Bazı kaynaklarca, günümüzde bulunamamış olan doğu yarısını, Hint Okyanusu'nun ve onun Baharat Yolu'nun kontrolünü ele geçirmek için padişahın yapacağı olası bir sefer için kullanmak istediği bile iddia edilmektedir.
Pîrî Reis seferden sonra, tuttuğu notlardan bahriye için bir kitap yapmak amacıyla Gelibolu'ya döndü. Derlediği denizcilik notlarını bir Denizcilik Kitabı (Seyir Kılavuzu) olan Kitab-ı Bahriye'de bir araya getirdi.
Venedik belgelerine göre Piri Reis, 1518'de artık Osmanlı donanmasında değildi ve Ege Denizi'nde korsanlık yapıyordu.[23]
Kanûnî Sultan Süleyman'ın dönemi, büyük fetihler dönemiydi. Piri Reis, 1522 Rodos Kuşatması'na katıldı.[24]Kanuni Sultan Süleyman'a armağan edilen ve ona ithaf edilen bir deniz atlası olan Kitab-ı Bahriye 'nin ilk versiyonu, Rodos'un fethi hakkında tavsiyeler içeriyordu.[25][26] Rodos adası güvenli bir limana sahipti ve Anadolu'ya 20 km uzaklıktaydı. Bir düşman tarafından kontrol edildiğinde, imparatorluğun başkenti ile Akdeniz limanları arasındaki deniz iletişimini tehdit edebilirdi.[27]St. John Şövalyeleri adaya hakim oldu, Müslümanları esir aldı ve Hristiyan korsanlara barınak sağladı.[28] Kuşatma sırasında, Şövalyelerin on gemiden oluşan filosu daha büyük Osmanlı gücüyle yüzleşmek yerine limanda kaldı.[29] Osmanlı Donanması, küçük adaya birçok asker taşıyan amfibi bir harekât yaptı[29] ve ada 25 Aralık 1522'de teslim oldu. St. John Şövalyeleri daha sonra Malta'ya taşındı.[30][31]
Kitab-ı Bahriye 'nin daha uzun olan ikinci versiyonu imparatorluğun sadrazamı ile yapılan bir sohbetin sonucuydu.[26] Süleyman'ın saltanatı, imparatorluğun sadrazamı olan Süleyman'ın çocukluk arkadaşı Pargalı İbrahim Paşa da dahil olmak üzere vezirler, danışmanlar, valiler ve hükümdar ailesi üyelerinden oluşan bir grupta güç yoğunlaşmasına doğru bir değişimin başlangıcıydı.[32] İbrahim, Mısır'daki Hain Ahmed Paşa'nın 1524 isyanını bastırırken, Piri Reis komutasındaki donanmanın amiral gemisine bindi.[5][33] Piri Reis, İbrahim'in kendisine gemide danışılan haritalar ve çizelgeler hakkında soru sormasının ardından kartografya hakkında konuştuklarını söyledi.[34] İbrahim, Piri Reis'e Kitab-ı Bahriye 'nin genişletilmiş bir versiyonunu yazmasını emretti.[35] Kitabı bitirdi ve 1526'da gözden geçirdiği Kitab-ı Bahriye'sini İbrahim Paşa aracılığıyla Kanuni'ye hediye etti. Daha sonraki yüzyıllarda, kitabın her iki versiyonunun da birçok kopyası yapıldı.[36]
Venedik, 1530'larda Piri Reis'i Orta Doğu'daki amaçlarına karşı bir düşman ve engel olarak görüyordu.[37] 1532'de Adriyatik'te Dalmaçyalı korsanlarla savaştı.[37] 1533'te Venedik'in elindeki Koron kalesine saldırdı, 1536'da bir Venedik kadırgasını ele geçirdi ve Venedik gemilerini doğu Akdeniz'den kovdu.[37]
Pîrî Reis'in 1526'ya kadar olan yaşamı Kitab-ı Bahriye'den izlenebilir.
Piri Reis, 1528 veya 1529'da ilkinden daha ayrıntılı ikinci dünya haritasını çizdi.[38] Sevin Tekeli'ye göre, ilk dünya haritasındaki değişiklikler, Piri Reis'in Avrupa'nın keşif yolculuklarını aktif olarak takip ettiğini gösterir.[39]
1533 yılında Barbaros Hayreddin Paşa kaptan-ı derya olunca Pîrî Reis de Derya Sancak Beyi (Tümamiral) unvanı aldı.[40]
Hint Okyanusu Filosunun Büyük Amirali
Sinan Reis 1546'da öldükten sonra,[37] Piri Reis Hind Kapudan-ı Derya veya Hint Okyanusu'ndaki Osmanlı Filosu'nun büyük amirali ve Mısır'daki filonun amirali olarak görev aldı.[41] Portekiz gemileri Kızıldeniz'i Süveyş'e kadar yağmalamış ve Yemen'deki Aden liman şehrini ele geçirmişti.[41] Portekiz donanması, seyrüsefer yeteneğine sahip yelkenli gemiler kullanmıştır ve açık denizlerde savaşırken, Osmanlı donanması kıyılarda daha etkili olan kadırgalara güveniyordu. Bu, Osmanlı deniz savaşını Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Arabistan çevresindeki dar boğazlarla sınırladı. İmparatorluk, vergi geliri, tarım ve insan gücü için yeni alanlara kara tabanlı genişlemeyi sürdürmek için donanmasını kullanmaya odaklandı.[42]
Mısır'ın Süveyş kentinde konuşlanmış kadırga filosunu kullanan[43][44] Piri Reis, Kızıldeniz ve Basra Körfezi'nde seferler düzenledi.[44] 26 Şubat 1548'de Aden'i Portekizlilerden geri aldı.[45] Piri Reis, 1547'de Basra'nın yerel Bedevi yöneticilerini bastırdı ve Basra Körfez filosu kurmaya başladı.[41] Filo daha sonra bazı yerel yöneticiler Portekizlilerle ittifak kurmaya başlasa bile Hint Okyanusu'nda yıllık genişlemelere başladı.[45]
Sultan, Piri Reis'e Hürmüz Boğazı'ndaki körfezin ağzında bulunan Portekiz kontrolündeki Hürmüz Adası'nı almasını emretti.[46] 1550'lerde Piri Reis, Süveyş'ten 25 kadırga, 5 gemi ve 850 askerle ayrıldı.[47] 1552'de Türk filosu bir aylık kuşatmanın ardından Maskat'ı aldı.[41][48] Sefer, Yemen, Umman ve Arabistan'daki kıyı topraklarının kontrolünü ele geçirdi.[49] Portekizliler, Hürmüz'ün çoğunu boşaltarak saldırıya hazırlandılar. Zengin sakinler yakındaki Keşm adasına sığındı ve askerler ile kraliyet ailesi kaleye çekildi.[48] Türk askerleri Hürmüz Şehri'ni aldı ancak kaleyi alamadı.[50] Osmanlı filosu adayı haftalarca kuşattı ancak geri çekildi.[46][48] Şehri ve Keşm'i yağmaladılar ve bir milyondan fazla altınla körfeze çekildiler.[48]
Pîrî Reis, sonraki yıllarda, güney sularında devlet için çalıştı. Barbaros'un 1546'da ölümünün ardından Mısır Kaptanlığı (Hint Denizleri Kaptanlığı da denilirdi) yaptı, Umman Denizi, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi'ndeki deniz görevlerinde yaşlandı.
Piri Reis, 80'li yaşlarında Hürmüz'deki geri çekilmesinin ardından idam edildi.[44] Seferin başarısızlığından sonra, Basra valisi Kubad Paşa, Piri Reis'e kadırgaları için kürekçi vermeyi reddetti.[46][48] Piri Reis, 1552'de sadece altınla dolu iki gemiyle Mısır'a döndü.[48][51] Ertesi yıl, padişah onu idam ettirdi.[51] Konstantinopolis'teki diplomatların Venedik'e yazdığı 15 Kasım 1553 tarihli bir mektupta, "Hürmüz kalesinin kuşatmasını kaldırmakla suçlandığı" yazıyordu.[51]
Osmanlı donanmasında yaptığı son görev idamıyla sonuçlanan Mısır Kaptanlığı oldu.
Ölümü
Pîrî Reis, Kanûnî devrinde Portekiz ile sürekli savaş hâlindeydi.[52] 80 yaşındayken Aden şehrindeki Arap isyanını bastırmakta başarılı olduğu için kendisine yeni bir görev verildi. Süveyş'ten donanma ile Basra'ya gidip buradaki 15.000 askeri ve diğer gemileri de yanına alarak Hürmüz Adası'nı ele geçirmesi istendi.[1] Bu adaya mümkün olduğunca Portekizlilere bulaşmadan ulaşması isteniyordu. Hint Okyanusu'na otuz civarı gemi ile açılan Pîrî Reis, kendisinden sayıca iki kat fazla Portekiz gemisini burada yenmeyi başardı.[53] Savaştan kurtulup kaçan kimi Portekizliler Hürmüz Adası'ndaki kaleye sığındı. Kale kuşatıldı, ancak buradaki Portekiz garnizonu hazırlıklı olduğu için işgal edilemedi. Kuşatma kaldırıldı. Bazı tarihçiler bu kuşatmanın kaldırılma nedeninin Pîrî Reis'in Portekizlilerden rüşvet alması olduğunu iddia ederler.[53] Bölge halkının Portekizlilere yardımı üzerine kızan Pîrî Reis, burayı yağmaladı.[53]
Bu yağma onu idam sürecine götüren olayı başlattı.[53] Basra valisi Ramazanoğlu Kubad Paşa'dan yardım istedi. Fakat vali onu bu yağmadan dolayı tutuklamak ve mallarına el koymak istedi. Portekiz donanmasının geniş bir kuvvetle Basra körfezini kapatmak üzere yola çıktığını haber aldı. Pîrî Reis'in donanması bakım ve onarım yaptırıyordu. Portekizlilerin ablukasına maruz kalmamak için askerlerini bırakarak 3 gemi ganimet ile Süveyş'teki donanma merkez tersanesine geri döndü.[53] Basra valisinin şikâyeti Mısır valisine ulaştı. Pîrî Reis tutuklandı. Mısır valisinden divana iletilen konuda Pîrî Reis kuşatmayı kaldırmak ve donanmayı bırakmak suçlarından yargılandı. Kendisi bakımsız donanma ile denize açılmasının sakıncalarını dile getirdiyse de suçlu bulunmasına engel olamadı.[53]Kanûnî Sultan Süleyman'ın fermanı üzerine 1554'te Kahire'de boynu vurularak îdam edildi.[1] İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan Pîrî Reis'in terekesine devletçe el konuldu.
^Piri Reis Kitabı Bahriye 2. Cilt (Önsöz: Fevzi Kurdoğlu-Haydar Alpogot, İndeks:Fehmi Pekol). Ankara: Türk Tarih Kurumu. 2002. s. I-X. ISBN975-16-1544-5.