Afrika (İngilizce: Africa, Fransızca: Afrique, Arapça: أفريقيا), yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır. Kendisine bitişik kabul edilen adalar ile birlikte 30,3 milyon km²'lik alanı ile dünya yüzölçümünün %6'sını ve dünya üzerindeki toprakların %24,4'ünü kapsar.[1][2] 1 milyar kişilik nüfusuyla dünya nüfusunun %15'ini barındırır. Afrika, kuzeyde Akdeniz, güneyde Hint Okyanusu, batıda Atlas Okyanusu, doğuda Sina Yarımadası, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı ile çevrelenmiştir. Madagaskar'ı ve çeşitli takımadaları bünyesinde barındırır. Kıtada 54 adet diplomatik olarak tanınmış bağımsız devlet, dokuz bölge ve 3 adet de sınırlı tanınmış devlet bulunur.
Tüm kıtalar arasında en fazla genç nüfus Afrika'da bulunmaktadır. Afrikalıların %50'si 19 yaşının altındadır. Cezayir yüzölçümü olarak Afrikanın en büyük ülkesiyken, nüfus anlamında en büyük ülke ise Nijerya'dır. Özellikle Doğu Afrika'nın, insanoğlunun başlangıç noktası olduğu kabul edilir. Erken dönem büyük insansı maymunların yanı sıra, geç dönemdekileri yedi milyon yıl öncesinde olan Sahelanthropus tchadensis, Australopithecus africanus, A. afarensis, Homo erectus, H. habilis ve H. ergaster gibi türlerin evrimleşmesiyle oluştuğu kanıtlanan Homo sapiens yani modern insana dair bundan 200.000 yıl öncesine ait bulgular Etiyopya'da bulunmuştur.[3] Afrika, çok çeşitli iklim bölgeleri bulunan ekvatorun her iki yanında ve dünya üzerinde her iki iklim kuşağında da bulunan tek kıtadır.[4]
Afrika etnik, kültür ve dil olarak çok büyük bir çeşitliliğe ev sahipliği yapar. 19. yüzyıl sonlarında Avrupa ülkeleri tarafından sömürge haline getirilmiştir. Afrika'nın modern devletleri 20. yüzyıldaki dekolonizasyon sürecinden sonra ortaya çıkmıştır. Afrika ülkeleri kısmen 1881-1914 yıllarındaki Afrika Talanı sırasında şekillenmiştir.
Etimoloji
Afrika adı, Kartaca'ya ilk defa ayak basan Romalılarca "Afri" veya "Africani" denilen oymakların adından esinlenerek verilmiştir. Bu adın yerel Libya kabilelerini betimlemek için kullanıldığı düşünülse de, genellikle Fenikecede kullanılan afar yani toz kelimesi ile bağlantılıdır. Ancak 1981 yılında yapılan bir hipoteze göre[5] bir Berberi kelimesi olan ve "deve" anlamına gelen ifriden gelir.[6] Aynı kelime kuzeybatı Libya'da bulunan, orijinal ismi Yafran (veya Ifrane) olan aynı zamanda Trablusgarb ve Cezayir dolaylarındaki Banu Ifran kabilesine verilen isimdir.[7]
Roma hâkimiyetindeyken Kartaca, bugün Libya'nın sahil kesimleri dolaylarındaki Afrika Pronconsularis eyaletinin başkentiydi. Latin son eki "-ica" bir alanı tanımlamakta kullanılır.
Antik Romalılara göre, Asya kelimesi Mısır'ın doğusunda kalan Anadolu ve ötesini ifade ederken, Afrika kelimesi Mısır'ın batısını tanımlamak için kullanılmaktaydı. Bu keskin çizgi Yunan coğrafyacı Ptolemy (85-165 MÖ) tarafından belirlenmiştir.
Diğer etimolojik hipotezler ise;
Birinci yüzyıl Yahudi tarihçisi Flavius Josephus tarafından İncil Yaradılış 25:4'te ileri sürülen görüşe göre Afrika adı Libya'yı istila ettiği söylenen İbrahim peygamberin torunu Epher tarafından verilmiştir.
Sevillalı Isıldore'in Etymologiae isimli eserinde belirttiğine göre Afrika adı Latin kökenli aprica, yani "güneşli" anlamına gelen kelimeden gelmektedir.
Massey'in 1881 yılında ortaya attığı teze göre Afrika kelimesi, Mısır dilindeki af-rui-ka cümlesinden gelmektedir. Bunun anlamı "Ka'nın ağzına doğru dönmek" manasına gelir. Mısır felsefesinde "Ka", her insanın içinde olduğuna inanılan hayat özüdür ve "Ka'ya doğru dönmek", doğum yerine başlangıç yerine dönmek manasına gelir. Afrika, Mısırlılar için, soylarının geldiğine inanılan başlangıçtır.
Michèle Fruyt tarafından ortaya atılan bir diğer hipoteze göre,[8] İtalya'da bulunan Umbria bölgesi kökenli "yağmurlu rüzgâr" anlamına gelen Latinceyle bağlantılı "africus" yani "güney rüzgârı" kelimesinden gelmektedir.
Afrika, birçok paleoantropolog ve arkeolog tarafından Dünya üzerinde insanlarca yerleşilmiş ilk yer olarak kabul edilmiştir.[9][10] 20. yüzyılın ortalarındayken antropologlar, en erkeni yedi milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen birçok fosil kanıtı keşfetmişlerdi. Bunlar arasında Ardipitecus, Australopithecus ve Homo türlerindeki insan ataları yer almaktadır. Afrika arkeolojisinde dönemler Erken, Orta ve Geç Taş Çağları olmak üzere üçe ayrılır.[11] Tüm insanlığın tarih öncesi gibi, Afrika'nın tarih öncesinde de ulus devletler mevcut değildi. Bunun yanında Khoi ve San gibi avcı ve toplayıcı grupların yerleşik hayata geçtiği görülür.[12][13][14]
Sahra'nın büyüklüğü tarihsel olarak son derece değişken olmuştur, alanı küresel iklim koşullarına bağlı olarak hızla dalgalanmış ve zaman zaman yok olmuştur.[15]Buzul Çağı'nın bitmesiyle, yani MÖ 10.500 civarlarında, Sahra yeşil ve bereketli bir vadiydi. Ancak MÖ 5000 civarlarında iklimi kuraklaştı ve Sahra bölgesi oldukça sıcak ve kavurucu bir hal aldı. Bu sebepten Sahra bölgesindeki nüfus, Nil nehri bölgesine doğru artmaya başladı. Bu insanlar bu bölgede sürekli ve yarı sürekli olarak yerleşime geçmeye başladılar.
Afrika'da büyükbaş hayvanların evcilleştirilmesi tarımdan daha önce olmuştur. Aşağı yukarı MÖ 6000'de Kuzey Afrika'da büyükbaş hayvanlar çoktan evcilleştirilmişti.[16] Nil - Sahra bölgesinde insanlar birçok hayvanı evcilleştirdiler. Bugünkü Cezayir'den Nubiya'ya kadar olan bölgede eşek ve vida boynuzlu keçiler de evcilleştirilmekteydi.
MÖ 4.000'e geldiğimizde, Sahra'nın iklimi çok hızlı bir şekilde kuraklaşmaya başladı.[17] Bu iklim değişikliği bölgedeki göllerin ve nehirlerin büyük oranda küçülmesine ve büyük çapta çölleşmeye yol açtı. Bu durum elverişli arazi miktarının azalmasına ve tarım ile uğraşan kesimin Batı Afrika'ya doğru göç etmesine neden oldu.[17]
M.Ö. 4000'li yıllarda Sahra iklimi çok hızlı bir şekilde kuraklaşmaya başladı.[17] Bu iklim değişikliği göllerin ve nehirlerin önemli ölçüde küçülmesine ve artan çölleşmeye neden oldu. Bu da yerleşimlere elverişli arazi miktarını azalttı ve çiftçilik topluluklarının Batı Afrika'nın daha tropikal iklimine göç etmesini teşvik etti.[17]
MÖ birinci milenyumda, demir işlemeciliği Kuzey Afrika'da başladı ve ardından Sahra altı Afrika'ya doğru hızla yayıldı.
MÖ 500'e gelindiğinde Batı Afrika'da metal işçiliği olağan hâle gelmişti.[18] M.S. ilk yüzyıla kadar diğer bölgeler demir işçiliği hakkında herhangi bir şey bilmemesine rağmen, Batı ve Kuzey Afrika'da demir işlemeciliği o tarihten 500 yıl öncesinde bile kullanılıyordu. MÖ 500'lere ait Mısır, Kuzey Afrika, Nabiya ve Etiyopya'dan gelmiş bakır objeler, Batı Afrika'daki kazılarda bulunmuştur. Bu durum Sahra ötesi ticaret ağının bu tarihlerde kurulmuş olduğunu göstermektedir.[17]
MÖ 3500'den itibaren, nomlar (nomarklar tarafından yönetilen) birleşerek Kuzeydoğu Afrika'da Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır krallıklarını oluşturdular. MÖ 3100 civarında Yukarı Mısır, Mısır'ı 1. hanedan altında birleştirmek için Aşağı Mısır'ı fethetti ve birleştirme ve asimilasyon süreci MÖ 2.686'da Eski Mısır Krallığı'nı kuran 3. hanedan zamanında tamamlandı.[19](ss62–63) Kerma Krallığı bu dönemde ortaya çıktı ve Nübye'de baskın güç haline gelerek, Nil'in 1. ve 4. kataraktları arasındaki Mısır kadar büyük toprakları yönetti.[20][21]
MÖ 3300'ler civarında, Antik Mısır'da Firavun medeniyetindeki okur yazarlığın artmasıyla birlikte Kuzey Afrika'daki ilk tarihsel kayıtlar ortaya çıkmıştır.[22] Dünyanın en erken ve en uzun süreli yaşayan medeniyetlerinden biri olan Antik Mısır, MÖ 330 yılına kadar çevresindeki diğer bölgeleri de etkiledi.[23][24]
Afrika'nın Avrupalılarca keşfi, Romalılar ve Antik Yunan ile birlikte başlamıştır. MÖ 322'de Büyük İskender Mısır'ı Pers işgalinden kurtardı ve burada, ölümünden sonra Ptolemaios Krallığı'nın başkenti olacak olan İskenderiye'yi oluşturdu.[25] Roma İmparatorluğu'nun Akdeniz şeridi boyunca Kuzey Afrika'yı fethinin ardından bölge, hem ekonomik hem de kültürel olarak Roma sistemine dâhil olmuştur. Roma yerleşkeleri bugünkü modern Tunus'ta ve o hat boyunca ortaya çıkmıştır. Bölgede Hristiyanlığın yayılması da MS 340'lı yıllara kadar sürmüştür.[26]
7. yüzyılın başlarında Hilâfet önce Mısır'a girdi ve ardından da Kuzey Afrika'ya yayıldı. Kısa dönemde, yerel Berberi kabileleri Müslüman Arap kabileleriyle bütünleştiler. Emevilerin başkenti olan Şam 8. yüzyılda düşünce, İslami merkez Akdeniz'de kayarak Kuzey Afrika'daki Kayravan'a geçmiştir.[27]
9. ve 18. yüzyıllar arası
Kolonileşme dönemi öncesi Afrika'da takriben 10.000'den fazla farklı devlet ve politika,[29] pek çok kurum ve kurallara göre nitelendirilmiştir. Bunların içerisinde Buşmalar gibi küçük avcı toplayıcı gruplar, Bantu dillerini konuşan daha büyük ve yapılanmış aile klanları, çok daha büyük olan Afrika Boynuzu'ndaki klanlar ve bunun yanında Akanlar, Yorubalar ve İbolar gibi otonom şehir devletleri veya krallıklardan oluşan birçok farklı oluşum mevcuttur. 9. yüzyılda Batı Afrika'dan gelen Hausa Krallığı gibi bir dizi hanedan devletleri, Sahra altı bölgesindeki savanaları aşarak bugünkü Sudan'ın ortalarına vardılar. Gana, Gao ve Kanem Krallığı bunların en güçlüleriydi. Gana 11. yüzyılda geri dönse de, Mali Krallığı Sudan'ın doğusunu 13. yüzyıla kadar muhafaza etti. Kanem Krallığı ise 11. yüzyılda İslamiyeti kabul ettiler.
Batı Afrika'nın ormanlık alanlarında, kuzeydeki Müslüman kabilelerin küçük etkisiyle birlikte yeni bağımsız krallıklar türedi. İboların kurduğu Nri Krallığı bunların ilkiydi. 9. yüzyılda ortaya çıkan Nri krallığı, günümüz Nijerya'sındaki en eski kabilelerden biridir. Bu kabileye ait ortaya çıkarılan bronz buluntular 9. yüzyıla aittir.[30]
Ife kenti, tarihsel olarak Yorubalar tarafından kurulan ilk şehir devletlerden bir tanesidir. Başında "oba" denilen ve Yoruba dilinde "kral" anlamına gelen bir yönetici bulunur. Ife özellikle içerisindeki bronz işlemeleriyle birlikte Afrika'nın en önemli dini ve kültürel merkezlerinden birisidir.
Sahra'daki Berberi sülalesinden gelen Murabıtlar buradan yayılarak kuzeydoğu Afrika ve 11. yüzyılda İber Yarımada'sına kadar ulaşmıştılar.[31] Ardından Banu Hilal ve Banu Malik gibi Arap bedevileri, Arap yarımadasından Mısır'a göç etmişlerdir. 11. ve 13. yüzyıl arasında gerçekleşen bu olay sonucunda Araplar ve Berberiler yerel kültürleri Araplaştırarak[32] ve yerel kültürleri birleşik İslam kültürü ile emerek bölgede büyük değişikliklere yol açmışlardır.[33]
Mali Krallığı'nın bozulmasını takip eden süreçte, Sonni Ali (1464-1492) adındaki yerel lider, Sahra ötesi ticaret ağını kontrol ederek Songhay İmparatorluğu'nu oluşturdu. Sonni Ali 1468'de Timbuktu'yu ve ardından 1473'te Djenne'yi kuşattı. Ticaret gelirleri ve Müslüman tüccarları örgütleyerek güçlü bir imparatorluk oluşturdu. Onun halefi Ture Muhammed(1493-1528) İslamiyeti resmî din hâline getirdi. 15. yüzyıla kadar, Hause Krallığı'na ait küçük şehirler bölgedeki ticaret ağında etkili olarak çeşitli taşımacılık ve üretim yaptılar.
Köle ticaretinin yükselişi
Kölelik, Afrika'da uzun süre uygulanmıştır. 7. ve 20. yüzyıl arasında Arap köle tüccarları yaklaşık olarak 18 milyon köleyi Afrika'dan Sahra ötesine ve oradan da Atlantik Okyanusu rotasını izleyerek sattı. 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar 7-12 milyon insan bu yolu izleyerek yeni dünyaya satıldı.[34][35][36]
Batı Afrika'da, 1820'li yıllarda bu ticaretin reddedilmesinin ardından büyük ekonomik sorunlar görüldü. İngiliz Kraliyet Donanması'nın Batı Afrika'daki varlığının artışıyla birlikte, bu bölgedeki devletler yeni ekonomik sisteme dahil olmaya zorlandılar. Bu durum Avrupa ve Amerika'da kölelik karşıtı hareketlerin artışına ve köle ticaretinin büyük oranda düşmesine neden oldu. Batı Afrika'daki İngiliz birlikleri 1808 ve 1860 yılları arasında yaklaşık 1600 köle gemisine el koydu ve kaçırılmış olan 150,000 Afrikalıyı serbest bıraktı.[37]
Bu eylemler aynı zamanda İngilizlerin kaçak köle ticaretini önleme çabalarının da bir sonucudur, hatta bu sebepten Lagos Kralı 1851'de İngilizler tarafından devrilmiştir. Böylelikle kölelik karşıtı sözleşmeler 50'den fazla Afrikalı ülkenin de imzasıyla kabul edildi.[38]
Batı Afrika'nın büyük güçleri bu değişime uyum sağlayabilmek için farklı yolları denemişlerdir. Bugün Batı Afrika'nın temel ihraç maddeleri olan kakao, hurma yağı, altın ve kereste ticaretinin başlangıcıdır.[39]
Kolonileşme
19. yüzyılın sonrasında, Avrupa'nın emperyal güçleri kıta üzerinde büyük bir yarış içerisinde koloniler kurmak için mücadele ettiler. Bu süreçte Afrika'da sadece iki tane tam bağımsız devlet kalmıştı, Etiyopya ve Liberya. Mısır ve Sudan bu dönemde resmî olarak hiç kolonileşmedi fakat 1882'deki İngiliz işgaliyle 1922'ye kadar işgal altında kaldı.
Berlin Konferansı
1884-85'te toplanan Berlin Konferansı Afrika'nın etnik grupları için oldukça önemli bir dönüm noktasıdır. Belçika Kralı II. Leopold'un çağrısıyla ve Avrupa'nın Afrika üzerinde egemen olan güçlerinin katılımı ile toplanmıştır. Bu toplantı sonucunda Afrika üzerindeki mücadeleye bir son verilerek Afrika'nın politik bölgeleri ve nüfuz alanları kabul edildi.
Bağımsızlık mücadeleleri
Bağımsızlık mücadeleleri II. Dünya Savaşı'nın bitimine kadar sürdü ve bu mücadele sonunda hemen hemen tüm koloniler bağımsızlıklarını elde ettiler. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra büyük bir ivme kazandı. Özellikle büyük Avrupalı devletlerin geçirdikleri yıkıcı savaş sonrası bölgeye yeterince eğilememesi bu süreci hızlandıran en büyük etkendir. 1951'de Libya, İtalya'dan bağımsızlığını kazandı. 1956'da da Tunus ve Fas, Fransa'dan bağımsızlığı kazandılar.[40] Mart 1957'de bu süreci Gana izleyerek Sahra Altı Afrika'da bağımsızlığını kazanan ilk devlet oldu.[41] Sonraki on yılda ise diğer devletler sırasıyla bağımsızlıklarını kazandılar.
Özellikle Portekiz'in Sahra altı Afrika'dan çekilmesi 16. yüzyıldan 1975'e kadar sürmüştür. Rodezya, 1965'te tek taraflı olarak Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazandı. Ancak Rodezya, 1980'e kadar siyah milliyetçilerin gerilla savaşının beyaz azınlık yönetimini devirmesinin ardından Zimbabve olarak tanınabildi. Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki apartheid rejimi ise 1994'e kadar sürdü.
Kolonileşme sonrası
Bugün Afrika'da 54 adet bağımsız devlet var fakat bu devletlerin birçoğu özellikle istikrarsızlık, yolsuzluk, otoriter rejimler ve şiddet ile mücadele ediyor. Bu ülkelerin birçoğu başkanlık sistemi ile idare edilmekte. Ancak birçok ülkenin demokratikleşme süreçleri askerî darbeler, cuntalar ve askerî diktatörlüklerle sekteye uğramaktadır.
İstikrarsızlık, birçok etnik grubun marjinalize olmasına ve liderlerinin isteği doğrultusunda çeşitli gruplara eklenmesine yol açıyor. Birçok lider bu tarz şiddetlenen çatışmalardan nemalanmakta. Askerî gruplar birçok ülkede etkin bir şekilde yönetimde yer almakta. Afrika'da 1960 ve 1980 arasında 70'ten fazla darbe ve 13 ülke liderinin suikasta uğradığı görüldü. Avrupalı emperyalistlerce belirlenen sınırlar birçok ülke ve grup için sıkıntılar yaratmaya devam ediyor.
Soğuk Savaş sırasında Uluslararası Para Fonu bölgedeki istikrarsızlığı gidermeye yönelik çalışmalar yaptı. Bir ülke ilk defa bağımsızlığını kazandığında, iki süper güçten bir tanesi ile ittifak kurmaya çabalamıştır. Kuzey Afrika'daki birçok ülke Sovyet yardımlarından yararlanırken, Orta ve Güney Afrika Batı Bloku tarafından desteklendi.
Özellikle Etiyopa'da büyük bir açlık mevcut. Bazıları bu durumun Sovyet politikaları tarafından kötüleştirildiğini düşünmektedir.[42][43][44] En kırıcı savaşlardan bir tanesi Kongo'da İkinci İç Savaş sırasında yaşanmıştır. 2008'de 5.4 milyon insan bu savaşta ölmüştür. 2003'ten beri süren Darfur'daki savaş büyük insanlık suçlarını içermektedir. 1994'te Ruanda'da yaşanan soykırım 800.000 insanın katledilmesiyle sonuçlanmıştır. Özellikle bu süreçte AIDS bölgenin mücadele ettiği en büyük sorunlardan bir tanesidir.
Bütün bunlara rağmen 21. yüzyılda yaşanan çatışmalar büyük bir azalma eğilimi göstermektedir. Angola'da yaşanan iç savaş 30 yıl sürdükten sonra 2002'de sona ermiştir. Bu azalma birçok yerde komünist düzendeki ekonomik yapılanmadan açık pazar ekonomilerine geçişi hızlandırmaktadır. Özellikle bölgede yaşanan istikrardaki yükselme Afrika ülkelerine yapılan dış yatırımları artırmaktadır. Özellikle Çin bu yatırımlarda başı çekmektedir. 2011'de bazı Afrika ekonomileri en hızlı büyüyen ekonomilerden bazıları olmuştur. İletişim devriminin bölgede yoğunluk kazanması ile birlikte Afrika dünyayla bağlantı düzeyini gün geçtikçe artırmaktadır.[45]
Afrika ülkelerinin bağımsızlık sırasını gösteren animasyonlu harita, 1950–2011
Afrika, Dünya'nın en büyük kara kütlesinden güneye doğru olan üç büyük çıkıntısından en büyüğüdür. Avrupa'dan Akdeniz ile ayrılan Afrika, kuzeydoğu ucunda 163 km genişliğinde Süveyş Kıstağı ile Asya'ya bağlanmıştır (Süveyş Kanalı ile bölünmüştür).[46]
Afrika kuzey-güney doğrultusunda Tunus'taki Beyaz Burun (37° 22' 20 K Paraleli) ile Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki Agulhas Burnu (34° 50'28 G Paraleli) arasında 8.025 km boyunda, doğu batı doğrultusunda ise; Somali'deki Ras Hafun Burnu (51° 25' 27 D Meridyeni) ile Senegal'deki Yeşil Burun Adaları (17° 31' 17 B Meridyeni) arasında 7.416 km genişliğindedir.
Afrika'nın kapladığı alan bakımından en büyük ülkesi Cezayir, en küçük ülkesi ise kıtanın doğusundaki Seyşeller takım adalarıdır.[48] Ana karada ise en küçük yüzey alanı olan ülke Gambiya'dır.
Jeolojik olarak Arap Yarımadası,Zagros Dağları ve Anadolu platosunun birbirini tetiklemesi ile Afrika Platosu, Avrasya ile çarpışmaktadır. En yüksek noktası Kilimanjaro Dağı (5.895 m) olmakla birlikte en alçak noktası Assal Gölüdür (-156 m). Sahra Çölü hem tüm Afrika'nın hem de tüm dünyanın en büyük çölüdür. Hâlâ da genişlemeye devam etmektedir.
Afrika Levhası, ekvator ve ana meridyen arasındaki büyük bir tektonik levhadır. Afrika kıtasının büyük bir kısmını (en doğu kısmı hariç) ve kıta ile batı ve güneydeki bitişik okyanus kabuğunu içeren büyük tektonik bir plakadır. Batıda Kuzey Amerika Plakası ve Güney Amerika Plakası (Orta Atlantik Sırtı ile ayrılmış); doğuda Arap Plakası ve Somali Plakası; kuzeyde Avrasya Plakası, Ege Denizi Plakası ve Anadolu Plakası; ve güneyde Antarktika Plakası ile sınırlıdır.
60 milyon yıl ile 10 milyon yıl önce arasında Somali levhası, Doğu Afrika rifti boyunca Afrika plakasından ayrılmaya başladı.[49]
Afrika kıtası hem Afrika hem de Somali levhasının kabuklarından oluştuğundan, bazı literatürde Afrika Levhasını kıtanın bütününden ayırmak için Nubya Levhası olarak da bahsedilir.[50]
Afrika dünyanın en sıcak kıtasıdır, kurak alanlar ve çöller yüzeyinin %60'ını kaplar.[51] Günümüze kadar ölçülmüş olan en yüksek sıcaklık 58 °C olarak 1922'de Libya'da ölçülmüştür.[52]
Hayvan Çeşitliliği
Afrika dünyanın en fazla ve en yoğun vahşi hayvan kombinasyonlu nüfusuna sahiptir. Bütün bu hayvanlar vahşi yaşamlarında ve özgür biçimde yaşar. Kedigiller, otoburlar, sürüngenler ve yağmur ormanlarındaki yüzlerce tür tamamıyla vahşi bir doğanın içerisinde doğal yaşamlarını sürdürür.
Ekoloji
Birleşmiş Miletler Çevre Programı'na(UNEP) göre Afrika, ormanların zarar görmesinde en çok etkilenen ikinci kıtadır.[53] Pensilvanya Üniversitesi Afrika Çalışmaları Merkezi'ne göre, Afrika'nın çayır alanlarının %31'i ve ormanlık alanlarının %19'u bozulmuş olarak sınıflandırılmaktadır. Bunun yanı sıra, Afrika her yıl dört milyon hektar ormanını kaybetmektedir. Bu oran dünyanın geri kalanı ile karşılaştırıldığında, ortalama ormansızlaşma oranının iki kat üzerindedir.[51] Bazı kaynaklar ormansızlaştırmanın, Batı Afrika'daki bakir ormanların %90'ını yok ettiğini öne sürmektedir.[54] İnsanoğlunun görülmeye başlandığı zamandan beri, yani 2000 yıllık süreçte, Madagaskar kendi orijinal ormanlarının %90'ını yitirmiştir. Afrika'nın tarım topraklarının %65'i erozyona maruz kalmaktadır.[55]
Biyoçeşitlilik
Afrika'da 3.000'den fazla korunan alanının yanında 198 deniz koruma alanı, 50 biyosfer rezerv ve 80 sulak rezerv vardır. Önemli yaşam alanı tahripleri, nüfus artışı ve kaçak avcılık Afrika'nın biyolojik çeşitliliğini düşürmektedir. İnsan zararları, toplumsal kargaşalar ve yerel olmayan türlerin kıtaya getirilmesi Afrika'daki bioçeşitliliği tehdit etmektedir. Bu durum idari ve finansal sorunların yanında yetersiz personel sebebi ile şiddetlenmektedir.[51]
Afrika'da Petrol Rezervi
Afrika'nın 2018 yılında kanıtlanmış petrol rezervi dünyadaki diğer tüm ülkelere oranla %7,2'dir. 2018 yılında Afrika'nın kanıtlanmış doğal gaz rezervi dünyaya oranla %7,3 olarak kayıtlara geçmiştir.[56]
Sahra Altı Afrika'nın yaklaşık %75'i, birden fazla sınırı geçen 53 uluslararası nehir havzası su toplama alanına girmektedir.[57][58]
Siyaset
Afrikalı devletler özellikle 21. yüzyılda artan istikrarla birlikte birbirleri arasında daha sağlam ve önemli politik bağlar kurmaktadırlar. Bu bağlar çeşitli işbirliği ve uluslararası örgütler vasıtasıyla, ülkelerin hem bölgesel hem de uluslararası bağlantılarını güçlendirmektedir. Bu örgütlerin en önemlisi Afrika Birliği'dir.
Afrika Birliği, tüm Afrika'daki 55 ülkeyi (Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ni ülke olarak sayarsak 56) bünyesinde barındıran dünyanın önemli uluslararası örgütlerinden biridir. Örgütün merkezi Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da bulunmaktadır. Burası aynı zamanda Afrika Birliği'nin de başkenti olarak kabul edilir. Birlik, 26 Haziran 2001 yılında genel merkezini açmıştır ancak birliğin resmen kuruluş tarihi 9 Temmuz 2002'dir.[59] Afrika Birliği, kendisinden önce gelen Afrika Birliği Örgütü'nün yerine oluşturulmuş ve bundan daha geniş ve kapsamlı bir yapısı olması amaçlanmıştır. Temmuz 2004'te, Afrika Birliği'nin Pan-Afrika parlamentosu Güney Amerika'da Mitrand'a taşınmıştır. Fakat İnsan ve Halkların Hakları Komisyonu Addis Ababa'da kalmıştır. Bu düzenlemelerin sebebi birliğin merkezi bir yapılanma yerine, daha dağıtılmış ve diğer ülkelerde paylaşılmış bir biçimde olmasını amaçlamasından kaynaklanmaktadır. Afrika Birliği kendi içinde bir anayasal anlaşmaya tabiidir. Bu anayasal metin Afrika Ekonomi Birliği'ni dönüştürerek, federalize bir milletler topluluğu oluşturmayı amaçlamaktadır. Afrika Birliği, kendisine ait yasama, yürütme ve yargı organlarından meydana gelir. Pan-Afrika Parlamento'su başkanı aynı zamanda Afrika Birliği'nin başı ve temsilcisidir. Bu başkan, parlamento tarafından çoğunluğun desteğini alarak seçilir. Yetki ve görevleri Birlik anayasal metninde ve meclis iç tüzüklerinde belirtilmesinin yanı sıra, devralınan Afrika Birliği Örgütü'nün öngördüğü eski sözleşme ve anlaşmalarca da belirlenir. Afrika Birliği Hükûmeti, tüm birliğin bölgesel, devletsel ve yerel otoritelerin yanı sıra kurumun iletişim halinde olduğu yüzlerce örgütle olan ilişkilerini de sürdürmekle görevlidir.
Afrika Birliği, kıtanın kendi içinde ve dışında uygulamak ve sürdürmek istediği istikrarı ve ekonomik işbirliğini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle hâlen Afrika'nın çeşitli bölgelerinde görülen yüksek insan hakları ihlallerine karşı da önlemler almaktadır. Özellikle Kongo DC, Sierra Leone, Liberya, Sudan, Zimbabve ve Fildişi Sahili'nde rapor edilen birçok insan hakları ihlali birlik bünyesinde çözülmeye çalışılmaktadır.
Doğal kaynaklar açısından dünyanın en zengin coğrafyalarından biri olmasına rağmen Afrika dünyanın en gelişmemiş ve fakir bölgelerinden biridir. Bunun bir başka nedeni bölgenin çok çeşitli hastalıklarla (AIDS, sıtma) boğuşması, ciddi insan hakları ihlalleri, merkezi planlamada kaynaklanan başarısızlıklar, dış merkezlere girişte yaşanan zorluklar, yozlaşmış hükûmetler ve sık sık yaşanan askeri ve iç çatışmalardır.[60] Birleşmiş Milletler İnsan Hakları raporlarına göre en sonda yer alan 25 ülkenin hepsi Afrika kıtasındadır.[61]
Kıtlık, cehalet, yetersiz beslenme ve yetersiz su kaynaklarının yanı sıra sağlık koşullarını bölgede yaşayan insanları çok derinden etkilemektedir. 2008 Ağustosu'nda Dünya Bankası[62]'nın yayınladığı rapora göre, küresel kıtlık sınırı olan günlük 1,25 doların %80,5'i Sahra Altı Afrika'da yaşamakta ve bölgenin birçoğu günlük 2,50 doların altında kazanç sağlamaktadır.[63]
2005 yılında yapılan araştırmaya göre Afrika'da yaklaşık 380 milyon insan kıtlık çekmektedir. 1973'ten 2003'e kadar geçen zamanda Sahra altı Afrika'da yaşayan insanların ortalama günlük kazancı 70 cent olarak kalmıştır.[64] Bu konudaki bazı raporlar dış yatırımların başarısız liberalleşme sebebiyle arttığını belirtse de, bazı kaynaklar bunların yerel idarede yaşanan başarısızlıklardan kaynaklandığını göstermektedir.[65][66][67]
Ancak 1995'ten 2005'e kadar Afrika'nın ekonomik büyümesi ortalama %5'tir. Özellikle Angola, Sudan ve Ekvator Ginesi gibi petrol kaynakları açısından zengin olan ülkeler hâlen daha yüksek büyüme oranları göstermektedir. Kaldı ki kıta, dünya kobalt ve platin rezervlerinin %90'ına, altın rezervlerinin %50'sine, krom rezervlerinin %98'ine, tantelit rezervlerinin %70'ine, manganez rezervlerinin %64'üne ve uranyum rezervlerinin üçte ikisine sahiptir.[68][69]Kongo DC cep telefonlarının yapımında kullanılan Koltan mineralinin %70'ine ve ayrıca dünyanın elmas rezervlerinin %30'una sahiptir.[70]Gine dünyanın en büyük boksit ihracatçısıdır. Ancak bu kaynaklara rağmen, Afrika'nın tarım ve üretimde olan niteliği ileriye doğru beklenen hızda gitmemektedir. Ayrıca 2008'de yaşanan Küresel Mali Kriz bölgenin gelişmesine ket vurmuştur. Bu kriz sonrasında yaklaşık 100 milyon insan, açlık konusunda etkilenmiştir.[71]
Ancak özellikle son yıllarda Çin Halk Cumhuriyet'inin bölgeye yaptığı yatırımlar sebebiyle ekonomik hareketlenme artmıştır. Sadece 2007, yılında Çinli yatırımcılar bölgeye 1 Milyar dolar yatırım yapmışlardır.[72]
Elektrik üretimi
Elektriğin ana kaynağı, enerji için mevcut kurulu kapasiteye önemli ölçüde katkıda bulunan hidroelektrik'tir.[57] Kainji Barajı, Nijerya'daki tüm büyük şehirler ve komşu ülke Nijer için elektrik üreten tipik bir hidroelektrik kaynağıdır.[73] Bu nedenle, son on yılda üretilen güç miktarını artıran sürekli yatırımlar yapıldı.[57]
Afrika nüfusu son 40 yılda önemli derece arttı ve bunun sonucu olarak da nüfusun büyük oranı gençlerden oluşmaktadır. Bazı Afrika devletlerinde nüfusun yarısından fazlası 25 yaşın altındadır.[74] 1950'li yıllarda 221 milyon olarak kıtanın nüfusu 2009 yılında 1 milyara ulaşmıştır.[75][76]
Güney, Merkez ve Güney Doğu Afrika'da büyük oranda Bantu dili konuşulur.[77] Ancak Güney Sudan ve Doğu Afrika'da da birkaç Nil grubu, Swahili Sahili'nde karışık Swahili halkı ve Güney ve Orta Afrika'da sırasıyla birkaç yerli Khoisan ("San'" veya "Buşman") ve Pigme halkı da Bantu dillerini konuşur. Bantu dili ayrıca Gabon ve Ekvator Ginesinde de baskındır.
Afrika'nın güneyindeki Kalahari Çölü, Busmanlar olarak da bilinen yerel topluluklar uzun süredir burada yaşamaktadırlar. Busman'lar ırk olarak diğer Afrika kabilelerinden farklıdır. Bantuların günümüze ulaşan belirgin topluluğu ise Pigmelerdir.[78]
Batı Afrika'daki ulusların çoğunluğu Nijer-Kongo Dil ailesinden gelen dilleri konuşur. Bunun yanında bu bölgede Afro-Asya dilleri ve Nil-Sahra dilleri konuşanlar da vardır. Nijer Kongo dil ailesinin içinde Yoruba, Igbo, Fulani, Akan ve Wolof dilleri bulunmakta en karmaşık etnik grupları kapsar. Merkez Sahra'da, Mandinka veya Mande toplulukları önemlidir ve Doğu Orta Afrika'da Nil-Sahra dil ailesinde bulunan Zaghawa, Baya, Kanuri ve Sao dilleri baskındır.
Kuzey Afrika'daki topluluklar üç farkı ana gruptur: Berberiler kuzeybatı, Mısır ve Libyalılar kuzeydoğu ve Nilo-Sahra dili konuşan topluluklar da doğuda bulunmaktadır. Bu bölgeye 7. yüzyılda gelmeye başlayan Araplar ile birlikte İslam bölgeye girmiş ve demografik yapıyı dönüştürmüştür. Kartaca) ve Hiksos bulunan Semitik Fenikeliler, Indo-İranlar, Indo-Avrupalılar ve Roma ve Vandallar da bu bölgede tarihte önemli halklar olmuşlardır. Bugün Berberiler hâlâ Fas ve Cezayir'de önemli ölçüde varlıklarını sürdürmektedirler. Bununla birlikte daha az sayıda da olsa Libya ve Tunus'ta da Berberice konuşan topluluklar yaşmaktadır.[79] Berberice konuşan Tuaregler ve diğer nomadik topluluklar da Sahra çölünde yaşayan sakinleridir. Bölge büyük oranda Arap ve Müslüman etkisinde olsa dahi Moritanya bölgesinde hâlen Nijer Kongo dili konuşan topluluklar da yaşamaktadır. Sudan'da Arapça ve Arap kültürü hakim olsa da yüzyıllar boyunca Arap yarımadasından gelen değişik göçmenler Nubians, Nuba, Fur ve Zaghava halkları ile karışmış olan ve orijinal olarak Nil-Sahra konuşan gruplar yaşamaktadır.
Afrika Boynuzu'nda bulunan halklar da Etiyopya ve Eritreli topluluklar bulunmaktadır. Aynı zamanda bu bölgede Afro-Asyatik dillerinin bir kolu olan Semitik diller ailesinin dillerini konuşan Habeşliler yaşar. Kusitik dillerini konuşan Somalililer ve Oromolular da bu bölgededir.
İkinci DÜnya Savaşı sonrasında başlayan dekolonizasyon hareketinden önce Afrika kıtasında birçok Avrupalı bulunmaktaydı.[80] 1960'lar ve 70'lerdeki dekolonizasyon hareketleri birçok beyaz Afrikalı'nın iltica etmesine neden olmuştur. Bu göçlerin büyük bir bölümü Cezayir ve Fas'tan ayrılan insanlardan oluşmaktadır. (Yaklaşık 1.6 milyon kişi[81] Kenya, Kongo,[82] Rodezya, Mozambik ve Angola.[83]) 1977 yılının sonuna kadar 1milyondan fazla Portekizli bulundukları yerlerden göç etmişlerdir.[84] Yine de, birçok Beyaz Afrikalı hâlen daha Güney Afrika, Zimbabve, Namibya ve Réunion gibi birçok Afrika ülkesinde azınlık olarak yaşamaya devam etmektedir.[85]
En fazla beyaz Afrikalı nüfusu olan ülke Güney Afrika'dır.[86]Afrikanerler bugün Afrika'da yaşayan en büyük Anglo-Afrikan azınlık grubudur.
Kolonileşme dönemi dünyanın birçok bölgesinden(özellikle Hint ve Asyalı) insanların Afrika kıtasına gelmesine neden olmuştur. Özellikle Hint kökenli topluluklar büyük oranda Güney Afrika'da bulunmakta ve ayrıca küçük gruplar halinde Kenya, Tanzanya ve diğer Doğu ülkelerinde yerleşmiş halde bulunmaktadırlar. Uganda'daki büyük Hint kabilesi, Ugandalı diktatör Idi Amin tarafından 1972 yılında yaşadıkları yerlerden kovulmuştur. Ancak bugün birçoğu tekrar yurtlarına dönmüştür. Hint Okyanusundaki adalarda bulunan topluluklar da büyük oranda Asyalı ve Hint gruplardan oluşmaktadır.
Madagaskar'da bulunan Malagasi halklarının büyük çoğunluğu Güney Doğu Asya ve Okyanusya dillerini konuşan insanlardan oluşur. Ancak bu topluluklar genellikle Bantu, Arap, Hint ve Avrupalı topluluklarla karışmıştırlar.
20. yüzyılda, Lübnanlı ve Çinli[72] küçük ama ekonomik açıdan önemli topluluklar da sırasıyla Batı ve Doğu Afrika'nın daha büyük kıyı kentlerinde gelişti.[87]
Din
Afrika'da din çok yönlüdür ve sanat, kültür ve felsefe üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bugün, kıtanın çeşitli nüfusları ve bireyleri çoğunlukla Hıristiyanlığın, İslam'ın ve Geleneksel Afrika dinlerine inanırlar. Hristiyan veya İslami topluluklarda, dini inançlar bazen geleneksel dinlerin inançları ile karışır.
Afrika'da HIV/AIDS'in yaygınlığı, toplam (% 15-49 yaş arası nüfus), 2011 (Dünya Bankası)
15%'in üzeri
5–15%
2–5%
1–2%
0.5–1%
0.1–0.5%
yok
Afrika'daki bireylerin %85'inden fazlası, genellikle pahalı olan allopatik tıbbi sağlık bakımı ve pahalı ilaç ürünlerine alternatif olarak geleneksel tıbbı kullanmaktadır. Afrika Birliği Örgütü (OAU) Devlet ve Hükûmet Başkanları, WHO Afrika Bölgesi'nin kıta genelindeki sağlık bakım sistemlerinde geleneksel tıbbın kurumsallaştırılmasına yönelik aldığı kararı desteklemek amacıyla 2000'li yılları Afrika Geleneksel Tıbbı On Yılı olarak ilan etti.[88] Bölgedeki kamu politikası yapıcıları, geleneksel/yerel sağlık sistemlerinin önemi ve bunların modern tıp ve sağlık alt sektörüyle bir arada bulunmasının, sağlık hizmeti dağıtımının eşitliğini ve erişilebilirliğini, nüfusun sağlık durumunu ve Sahra Altı Afrika'daki ulusların sosyo-ekonomik gelişimini iyileştirip iyileştirmeyeceği konusunda zorlukla karşı karşıyadır.[89]
Sömürge sonrası Afrika'da AIDS yaygın bir sorundur. Kıta, dünya nüfusunun yaklaşık %15,2'sine ev sahipliği yapsa da[90], dünya çapında enfekte olanların üçte ikisinden fazlası -yaklaşık 35 milyon kişi- Afrikalılardı ve bunların 15 milyonu çoktan öldü.[91] Sadece Sahra Altı Afrika, HIV ile yaşayan tüm insanların tahmini %69'unu[92] ve 2011'deki tüm AIDS ölümlerinin %70'ini oluşturuyordu.[93] En çok etkilenen Sahra Altı Afrika ülkelerinde, AIDS ölüm oranlarını artırdı ve 20 ila 49 yaş arasındaki yetişkinler arasında yaşam beklentisini yaklaşık yirmi yıl düşürdü.[91] Dahası, Afrika'nın birçok yerinde yaşam beklentisi, büyük ölçüde HIV/AIDS salgınının bir sonucu olarak azaldı ve bazı ülkelerde yaşam beklentisi otuz dört yıla kadar düştü.[94]
^The Berbers, by Geo. Babington Michell, p 161, 1903, Journal of Royal African people book on ligne 6 Nisan 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Eyma, A. K. and C. J. Bennett. (2003) Delts-Man in Yebu: Occasional Volume of the Egyptologists' Electronic Forum No. 1, Universal Publishers. p. 210. SBN 1-58112-564-X.
^Diamond, Jared. (1999) "Guns, Germs and Steel: The Fates of Human Societies. New York:Norton, pp.167.
^abcdeO'Brien, Patrick K. (General Editor). Oxford Atlas of World History. New York: Oxford University Press, 2005. pp.22–23 Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi: "O'Brien" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
^Martin and O'Meara. "Africa, 3rd Ed." Indiana: Indiana University Press, 1995. [1] 8 Aralık 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Anderson, J. R. (2012). "Kerma". The Encyclopedia of Ancient History. The Encyclopedia of Ancient History. doi:10.1002/9781444338386.wbeah15224. ISBN9781444338386. She states, "To date, Kerma-culture has been found from the region of the First Cataract to upstream of the Fourth Cataract."
^Nebel, A; Landau-Tasseron, E; Filon, D; Oppenheim, A; Faerman, M (1 Nisan 2010). "Genetic Evidence for the Expansion of Arabian Tribes into the Southern Levant and North Africa". American Journal of Human Genetics. 70 (6). Pubmedcentral.nih.gov. ss. 1594-6. doi:10.1086/340669. ISSN0002-9297. PMC379148 $2. PMID11992266.
^Hoare, Ben. (2002) The Kingfisher A-Z Encyclopedia, Kingfisher Publications. p. 11. ISBN 0-7534-5569-2.
^"Somali Plate". Ashten Sawitsky. 20 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2015.
^Chu, D.; Gordon, R.G. (1999). "Evidence for motion between Nubia and Somalia along the Southwest Indian ridge". Nature. 398 (6722): 64-67. Bibcode:1999Natur.398...64C. doi:10.1038/18014.
^Kofi-Tsekpo, Mawuli (11 Şubat 2005). "Editorial: Institutionalization of African Traditional Medicine in Health Care Systems in Africa". African Journal of Health Sciences. 11 (1). ss. i-ii. doi:10.4314/ajhs.v11i1.30772. PMID17298111.
^Dunlop, David W. (Kasım 1975). "Alternatives to 'modern' health delivery systems in Africa: Public policy issues of traditional health systems". Social Science & Medicine. 9 (11–12). ss. 581-586. doi:10.1016/0037-7856(75)90171-7. PMID817397.