1478 yılı civarında Osmanlı hâkimiyetindeki Midilli'de doğan Hızır Reis, denizcilik kariyerine ağabeyi Oruç'un yanında korsan olarak başladı. 1516'da kardeşler Cezayir'i İspanyollardan ele geçirdi ve Oruç Reis kendisini Cezayir'in sultanı ilan etti. Oruç'un 1518'deki ölümünün ardından Hızır, ağabeyinin "Barbaros" lakabını miras aldı ve Cezayir sultanı oldu. Hızır Reis'e "dinin hayırlısı" anlamına gelen Hayreddin adını, Osmanlı Devleti'ne yaptığı hizmetlerden dolayı dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim verdi.[3]Barbaros ismi ise aslında ağabeyi Oruç Reis'e aittir, ama onun ölümünden sonra Hızır Reis tarafından da kullanılmıştır. Bazı tarihçiler bu ismin Oruç Reis'e kızıla çalan sakalı yüzünden verildiğini (İtalyanca; barba: sakal, rossa: kızıl) söylerken, Halil İnalcık bu ismin "Baba Oruç" lakabının bozulmasından oluşmuş olabileceğini söylemektedir.
Barbaros Hayreddin Paşa, Selanik'in Vardar Ağalarından ve Midilli fatihlerinden Türk[4][5][6][7] veya Arnavut[8][9][10] kökenli bir sipahi olan Vardarlı Yakup Ağa ile ada halkından Rum bir kadın olan Katerina'nın[11] dört oğlundan biri olarak 1470'li yıllarda Midilli Adası'nda doğdu. Kendisine verilen "Barbaros" lakabı, İtalyancadaki "kızıl sakal" anlamındaki "barba rossa"dan gelir.
Oruç Reis, genç yaşta kardeşi İlyas ile birlikte deniz ticareti yaparken, Ege Denizi'nde Rodos Şövalyeleri'ne tutsak düştü. Serbest kaldıktan sonra, yaşadığı olayın etkisiyle tüccar yerine korsan olmaya karar verdi. Bir süre sonra kardeşi Hızır Reis de ticareti bırakıp ona katıldı. Akdeniz kıyılarına deniz akınları düzenleyip ganimetler elde ettiler. Tunus'taki Cerbe Adası'nı üs olarak kullanan Hızır Reis ve ağabeyi Oruç Reis'in ünü bütün Akdeniz'e yayıldı. İki kardeş, Tunus Sultanı Muhammed ile anlaşarak Tunus'taki Halkü'l-Vaâd (La Gaulette) liman kalesini kullanmaya başladı. Hızır ve Oruç, ele geçirdikleri ganimetin beşte birini Tunus sultanına veriyorlar, kalan malları da Tunus pazarında satıyorlardı.
Hızır ve Oruç, 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'e gönderdi. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara, verdikleri desteğin bir ifadesi olarak çeşitli armağanlar yolladı. Oruç Reis ve Hızır Reis, ağabeyleri İshak'ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başladılar. 1516'da İspanyol karşıtı bir grup tarafından Cezayir'e yerleştiler ve şehrin idarecilerini kanlı bir darbe ile elimine ettiler. Ancak İspanyollar ile olan savaşlarında Oruç Reis'in ölmesi, Hızır'ı da zor durumda bırakmıştı.[12][tam kaynak belirtilmeli]
Gönüllü kuvvetleriyle merkezî bir devletin desteği olmadan tutunamayacağını anlayan Hızır Reis, tekrar İstanbul'a elçiler yollayarak başkentin tâbiyetine girdi. Ancak, Cezayir halkının aleyhine dönmesi, Hayreddin'i şehri terk ettirip Jijel'e çekilmeye zorlayacaktı. Burada üslenerek korsanlığa devam edecek ve güçlendikten sonra 1525'te Cezayir'i yeniden ele geçirmeyi başaracaktı. Ertesi yıl Jijel'e baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria'yı yenilgiye uğrattı.
1529 yılında gerçekleşen iki olay, Hızır ve arkadaşları için çok önemli sonuçlar doğuracaktı. Bunlardan biri Aydın Reis'in Habsburg Amirali Portuondo'yu mağlup etmesi, bir diğeri ise Cezayir'in karşısındaki Habsburg Hisarı'nın (Peñón de Argel) ele geçirilmesiydi ki; bu, hem şehri Habsburg toplarının hedefi olmaktan çıkarmış, hem de bir dalgakıran yapılarak kötü bir liman olan Cezayir'in geliştirilmesine olanak sağlamıştır.[13][14][tam kaynak belirtilmeli]
Hızır ve Oruç, 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e gönderdiler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara, verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı. Oruç Reis ve Hızır Reis, ağabeyleri İshak'ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başladılar. 1516-1517'de İspanyollara karşı savaştılar ve Tenes ve Tlemsen kentlerini ele geçirerek Cezayir'i denetimlerine aldılar. Oruç Reis, Cezayir hükümdarı ilan edildi. İspanyollar ertesi yıl Cezayir'i geri almak için Araplarla birleşerek saldırıya geçti. Bu savaşta Hızır Reis'in ağabeyleri olan İshak Reis ve Oruç Reis öldürüldü.
Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak ona bağlılığını bildirdi. Yavuz Sultan Selim de bunun üzerine Hızır Reis'i Cezayir Beylerbeyliği'ne atayarak koruması altına aldı. Bunun üzerine önce Tunus ve Tilimsan Beyleri birleşerek Cezayir'e yürüdüler. Cezayir şehri dışındaki toprakları alıp Cezayir içindeki halkı ayaklandırdılar. Ayaklanmayı bastıran Hızır Reis, beyleri durdurdu.
1519'da Cezayir'e gelen İspanyol donanmasını mağlup etti. Ama Cezayir halkının durumu ve Tunus Beyi ile yapılan savaşın iyi netice vermemesi üzerine gemileri ve kendine bağlı reislerle Cezayir'i bırakıp Cezayir kentinin doğusunda bulunan, bir Akdeniz sahil kenti olan Cicel'e çekildi.[15]
Barbaros'un Kaptan-ı Derya "Hayreddin" olması
Hızır Reis 1520-1525 arasında Avrupa'nın Akdeniz kıyılarını vurarak büyük ganimetler elde etti. 1525'te Cezayir'i yeniden ele geçirdi. Ertesi yıl Jijel'e baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria'yı yenilgiye uğrattı. Kanuni Sultan Süleyman'ın Alman seferi sırasında Andrea Doria'nın Mora kıyılarına saldırması Osmanlıları güç duruma düşürdü. Bunun üzerine Kanuni, Hızır Reis'i İstanbul'a çağırdı ve 1533'te Yavuz Sultan Selim'in "Hayreddin" adını verdiği Hızır Reis'i Osmanlı donanmasının başına (kaptan-ı derya) atadı.
Hayreddin Paşa 1534'te Akdeniz'e açıldı ve İtalya kıyılarına seferler düzenleyip Tunus'u ele geçirdi. Ancak Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması karşısında ertesi yıl Tunus'u bırakmak zorunda kaldı ve İstanbul'a döndü. 1536'da daha güçlü bir donanmayla yeniden Akdeniz'e açılan Barbaros, İtalya kıyılarını vurdu ve Ege Denizi'ndeki Venedik adalarını Osmanlı topraklarına kattı.
Osmanlıların Akdeniz'deki denetiminin artması üzerine, Papalık, Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan bir "Haçlı donanması" kuruldu ve başına Andrea Doria getirildi. Osmanlı donanması ile Haçlı donanması 1538'de Arta Körfezi önlerinde karşılaştı. Haçlıların 600'den fazla gemisi vardı. Bunun 308'i harp teknesi olup, 120'si en büyük oturak gemileriydi. Haçlılar donanmaya on binlerce forsadan başka 60 bin asker bindirmişlerdi. Hayreddin Paşa komutasında ise 122 kadırga ve forsalar dışında 20 bin asker vardı. Toplamı 80 bin kişiyi bulan bir deniz savaşı daha önce hiç görülmemişti. Savaş sonucunda haçlı donanması 128 gemisini kaybetmiş, 29'u da Osmanlı denizcileri tarafından ele geçirilmişti. Hayreddin Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken 400 kadar leventi savaşta ölmüştü. Hayreddin Paşa, tarihe Preveze Deniz Savaşı olarak geçen savaşın mutlak galibiyetini Osmanlı Devleti'ne kazandıran Kaptan-ı Derya olarak adını tarihe yazdıracaktı. Bu zafer Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'deki egemenliğini pekiştirdi.
Kutsal Roma-Cermen İmparatoruŞarlken, Preveze'nin öcünü almak için 1541'de Cezayir'e saldırdıysa da başarılı olamadı. Bu arada Fransa KralıI. François, Şarlken'e karşı Osmanlılardan yardım isteyince Kanuni, Barbaros'u Fransa'nın Akdeniz kıyılarına gönderdi. Barbaros, Toulon'da Fransız donanmasıyla birleşerek 1543'te Nice'i aldı (Nice Kuşatması). Ertesi yıl İstanbul'a dönen Barbaros Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546'da burada öldü, Beşiktaş'taki türbesine defnedildi.
Etkileri
Osmanlı Devleti'nin kaptan paşaları, hil'atlerini Barbaros'un Beşiktaş'taki türbesinde giyerlerdi, bu törende dua edilir ve fakir fukaraya yemek verilirdi.
Sefere çıkan veya tatbikata giden Türk savaş gemileri -günümüzde dahi- bu türbenin önünden geçerken Barbaros'u top atışıyla selamlarlar.
Gazavat-ı Hayrettin Paşa - Türk Edebiyat tarihinin ilk otobiyografi denemesidir. Eserin baş tarafında da belirtildiği gibi Barbaros Hayreddin Paşa biyografisini Seyyid Muradi'ye yazdırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman bir gün Barbaros Hayreddin'i huzuruna çağırmış ve ferman etmiş: "Bre Hayrettin bir kulun ömrüne bu kadar az zamanda bu kadar çok fütuhat düşmez. Bana ister manzum ister mensur bir eser yaz ben de hazine-i amiremde saklayayım ki bizden sonra gelecek nesillere ibret ve ders olsun." Bu ferman üzerine kendi söylemiş, Seyyid Muradi yazmıştır. Ayrıca Gaye-el Mûna diye bir kitap daha yazdı.
2011-2014 yılları arasında yapılan Muhteşem Yüzyıl adlı dizide ise Tolga Tekin tarafından canlandırılmıştır.
Karayip Korsanları adlı Hollywood yapımı sinema filmi serisinde, "Captain Barbossa" karakteri de, Barbaros Hayreddin Paşa'dan esinlenilmiş ve Geoffrey Rush tarafından canlandırılmıştır.
^...Ottoman admiral Hayreddin Barbarossa (son of a Turkish sipahi [fief-holder in the cavalry service]) from Yenice-i Vardar in Macedonia and a Greek woman from Lesbos/Mytilini)..., Machiel Kiel, "The Smaller Aegean Island in the 16th-18th Centuries According to Ottoman Administrative Documents" in Siriol Davies, Jack L. Davis, Between Venice and Istanbul: Colonial Landscapes in Early Modern Greece, ASCSA, 2007, ISBN 978-0-87661-540-9, p. 36.
^Jamieson, Alan G. (2013). Lords of the Sea: A History of the Barbary Corsairs. Canada: Reaktion Books. s. 59. ISBN1861899467. Desperate to find some explanation for the sudden resurgence of Muslim sea power in the Mediterranean after centuries of Christian dominance, Christian commentators in the sixth century (and later) pointed to the supposed Christian roots of the greatest Barbary corsair commanders. It was a strange kind of comfort. The Barbarossas certainly had a Greek Christian mother, but it now seems certain their father was a Muslim Turk.
^Khiḍr was one of four sons of a Turk from the island of Lesbos., "Barbarossa", Encyclopædia Britannica, 1963, p. 147.
^Angus Konstam, Piracy: The Complete History, Osprey Publishing, 2008, ISBN 978-1-84603-240-0, p. 80.
^Born in Mytilene around 1466 to a family of Albanian origin, Hayreddin, then called Hizir., Niccolò Capponi, Victory of the West: The Great Christian-Muslim Clash at the Battle of Lepanto, Da Capo Press, 2007, ISBN 978-0-306-81544-7, p. 30.
^Encyclopaedia Britannica, Vol 1, Encyclopaedia Britannica, 1972, p. 147.
^Originally appearing in Volume Originally appearing in Volume V03, Page 382 of the 1911 Encyclopedia Britannica.
^Die Seeaktivitäten der muslimischen Beutefahrer als Bestandteil der staatlichen Flotte während der osmanischen Expansion im Mittelmeer im 15. und 16. Jahrhundert, p.548, Andreas Rieger, Klaus Schwarz Verlag, 1994