Şu biçimlerde de anılır: Stalinizmin Çöküşü, Komünizmin Çöküşü, Komünizmin Düşüşü, Sosyalizmin Çöküşü, Sosyalizmin Düşüşü, Ulusların Düşüşü, Avrupa Baharı
1989 Devrimleri (Komünizmin Çöküşü),[4]Doğu Bloku ve dünyanın diğer bölgelerindeki Marksist-Leninist hükümetlerin çoğunun çökmesiyle sonuçlanan liberal demokrasi hareketlerinin devrimci bir dalgasıydı. Bazen bu devrimci dalgaya Milletlerin Düşüşü veya Milletlerin Sonbaharı da denir.[5][6][7][8][9] Bu dalga dünyanın en büyük Marksist-Leninist devleti olan Sovyetler Birliği'nin nihai olarak dağılmasına ve dünyanın birçok yerinde bazıları şiddet yoluyla devrilen komünist rejimlerin terk edilmesine katkıda bulundu. Olaylar, özellikle de Sovyetler Birliği'nin çöküşü, dünyanın güç dengesini büyük ölçüde değiştirerek Soğuk Savaş'ın sona ermesine ve Soğuk Savaş sonrası dönemin başlangıcına işaret etti.
Sovyetler Birliği, Mart 1990'dan itibaren çok partili yarı başkanlık cumhuriyeti haline geldi ve reform programının bir parçası olarak köklü bir değişikliğe işaret ederek ilk başkanlık seçimini gerçekleştirdi. Birlik Aralık 1991'de dağıldı ve bunun sonucunda yıl içinde yedi yeni ülke Sovyetler Birliği'nden bağımsızlıklarını ilan etti. Bölgenin büyük bir kısmını oluşturan Sovyetler Birliği'nin geri kalanında, Rusya Federasyonu'nun ilan edildi.
Birçok Doğu Bloku ülkesi 1950'lerden beri bazı başarısız, sınırlı ekonomik ve siyasi reform girişimlerinde bulunmuş olsa da (örneğin 1956 Macar Devrimi ve 1968 Prag Baharı), 1985'te reform yanlısı Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un göreve gelmesi daha büyük liberalleşme yönündeki eğilimin sinyallerini vermiştir. 1980'lerin ortalarında, Gorbaçov liderliğindeki genç kuşak Sovyet bürokratları, Brejnev'in yıllar süren durgunluğunu tersine çevirmek için köklü reformları savunmaya başlamıştı. Onlarca yıllık büyümenin ardından Sovyetler Birliği şimdi ciddi bir ekonomik gerileme dönemiyle karşı karşıyaydı ve artan geri kalmışlığını telafi etmek için Batı teknolojisine ve kredilerine ihtiyaç vardı. Orduyu, KGB'yi ve yabancı müşteri devletlere verilen sübvansiyonları sürdürmenin maliyeti, can çekişen Sovyet ekonomisini daha da zorluyordu.[24]
Mikhail Gorbaçov , Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği'ni devralarak 1985 yılında iktidara geldi. Büyük reformların ilk işaretleri 1986 yılında Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nde glasnost (açıklık) politikasını başlatması ve perestroyka (ekonomik yeniden yapılanma) ihtiyacını vurgulamasıyla geldi. 1989 baharına gelindiğinde Sovyetler Birliği sadece medyada canlı tartışmalara sahne olmakla kalmamış, aynı zamanda yeni kurulan Sovyetler Birliği Halk Vekilleri Kongresi'nde ilk çok adaylı seçimlerini de gerçekleştirmiştir. Glasnost görünürde açıklığı ve siyasi eleştiriyi savunsa da, bunlara sadece devlet tarafından dikte edilen dar bir yelpaze içinde izin veriliyordu. Doğu Bloku'ndaki genel halk hala gizli polis ve siyasi baskıya maruz kalıyordu.[25]
Gorbaçov, Orta ve Güneydoğu Avrupalı meslektaşlarını kendi ülkelerinde perestroyka ve glasnostu taklit etmeye çağırdı. Ancak Macaristan ve Polonya'daki reformistler doğudan yayılan liberalleşmenin gücüyle cesaretlenirken, diğer Doğu Bloku ülkeleri açıkça kuşkucu bir tavır takındı ve reforma karşı isteksizlik gösterdi. Gorbaçov'un reform girişimlerinin kısa ömürlü olacağına inanan Doğu Almanya'nınErich Honecker, Bulgaristan'ın Todor Jivkov, Çekoslovakya'nın Gustáv Husák ve Romanya'nın Nikolay Çavuşesku gibi katı komünist yöneticileri değişim taleplerini inatla görmezden gelmiştir.[26] Bir Doğu Alman politbüro üyesi, "Komşunuzun yeni duvar kağıdı asması, sizin de asmanız gerektiği anlamına gelmez," şeklinde bir açıklama yapmıştır.[27]
Benzer bağlamda olmamasına rağmen Renkli devrim kapsamında görülen devrimlerin öncülerinden biri de Çekoslovakya olarak gösterilir ve Kadife Devrim olarak anılır.
1990 yılında ülkede demokratik barışçıl bir devrim gerçekleşti. Devrim, sosyalist hükûmete karşı açlık grevleri ve protesto gösterileri ile başladı. Başkent Ulanbatur'un Cengiz Han (Sühbatur) Meydanı'nda çoğunlukla gençlerin öncülük ettiği protestolar kansız bir şekilde otoriter yönetimin istifasıyla sona erdi ve yeni bir anayasa oluşturuldu. Ardından çok partili demokratik düzene geçildi.
Devrim, Moğolistan'da 70 yıllık sosyalizmin sonunun başlangıcı oldu. Ama çok partili sistem kurulmuş olsa da, Moğolistan Halk Devrimci Partisi 1996 yılına kadar iktidarda kaldı. Bununla birlikte, reformlar ve piyasa ekonomisine geçiş başladı. Devrim, 1989 yılının sonlarında Sovyetler Birliği'ndeki reformlar ile Doğu Avrupa'daki benzer devrimlerden esinlenmiştir.
^Kochanowicz, Jacek (2006). Berend, Ivan T. (Ed.). Backwardness and Modernization: Poland and Eastern Europe in the 16th-20th Centuries. Collected studies: Studies in East-Central Europe (İngilizce). 858. Aldershot: Ashgate Publishing, Ltd. s. 198. ISBN9780754659051. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2018. Within the communist world, certain strata of population were particularly sensitive to Western influences. Late communism produced sizable, specific middle classes of relatively well-educated professionals, technicians and even highly skilled blue-collar workers. [...] These classes had no attachment whatsoever to Marxist-Leninist ideology, while they became attracted to the Western way of life. Many members of the ruling 'nomenklatura' shared the same sentiments, as Western consumerism and individualism seemed more attractive to them than communist collective Puritanism. There were two very important consequences of this, one economic, and the second political. The economic one was the attractiveness of consumerism [...]. The political consequence was the pressure to increase the margins of political freedom and public space.
^Cross, Gary S. (2000). "1: The Irony of the Century". An All-consuming Century: Why Commercialism Won in Modern America (İngilizce). New York: Columbia University Press. s. 8. ISBN9780231113120. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2018. For East Europeans, the promise of mass consumption was preferable to the nightmare of solidarity even if it meant also the dominance of money and the private control of wealth. In reality, the fall of communism had more to do with the appeals of capitalist consumerism than political democracy.
^Sztompka, Piotr (27 Ağustos 1991). "Preface". Society in Action: the Theory of Social Becoming. University of Chicago Press. s. 16. ISBN0-226-78815-6.
^Padraic Kenney, The Burdens of Freedom: Eastern Europe Since 1989 (2006) pp. 3, 57.
^Glazer, Sarah (27 Ağustos 2004). "Stopping Genocide". CQ Researcher. 14 (29): 685-708. 2 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Nisan 2024.
^David Lane, "The Gorbachev revolution: The role of the political elite in regime disintegration." Political studies 44.1 (1996): 4–23.
^Brian McNair, Glasnost, perestroika and the Soviet media (Routledge, 2006).
Syndrome of Socialism. Rusya: Narod. 5 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2018. Some of aspects of state national economy evolution in the system of the international economic order.
"Post-socialist countries". History of the public sphere (annotated bibliography). SSRC. 18 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2018..
Kloss, Oliver (2005). "Revolutio ex nihilo? Zur methodologischen Kritik des soziologischen Modells 'spontaner Kooperation' und zur Erklärung der Revolution von 1989 in der DDR". Timmermann, Heiner (Ed.). Agenda DDR-Forschung. Ergebnisse, Probleme, Kontroversen. Dokumente und Schriften der Europäischen Akademie Otzenhausen. 112. Muenster: LIT. ss. 363-79. ISBN3-8258-6909-1. + Ergänzender Anhang A – F.