Vahiy kitabı (Grekçe: ᾿Αποκάλυψις Ἰωάννου), Esinleme Kitabı ya da kısaca Vahiy, Yeni Ahit'in sonuncu kitabıdır. Birinci ayette geçen Apokalips (Grekçe: apokálypsis) ifadesi “örtüsünü açmak” ya da “ortaya çıkarmak” anlamına gelir ve genellikle ruhi şeylerin vahyedilmesine veya Tanrı'nın iradesinin ve amaçlarının ifşasına atıfta bulunmak için kullanılır (Luka 2:32; 1. Korintoslular 14:6, 26; 2. Korintoslular 12:1, 7; Galatyalılar 1:12; 2: 2; Efesoslular 1:17). Yeni Ahit'in tek peygamberlik kitabıdır. Kitap, mektup biçiminde yazılmıştır ve bir dizi vizyonları doğru sırayla zirveye kadar anlatır. Bu tüm Kutsal Kitap'ın uygun bir sonudur.
Yazar
Kutsal Kitap'ın tanıklığı
Elçi Yuhanna şu sözlerle kendini yazar olarak tanıtır: "İsa Mesih’ten gelen vahiy. Tanrı bu vahyi ona, yakında gerçekleşmesi kesin olan şeyleri kullarına göstersin diye verdi. O da meleğini göndererek, hizmetkârı Yuhanna’ya bunu simgelerle iletti.“ (Vahiy 1:1)
Bu giriş sözlerine göre kitabın yazarı Her Şeye Kadir Tanrı'dır. Mesaj, meleği aracılığıyla elçi Yuhanna'ya sunan İsa Mesih tarafından iletildi. Bu nedenle bu kitap Yuhanna'nın vahyi değildir, fakat Yuhanna'ya iletilen bir vahiydi.
Yazar hem İsa'nın kulu olduğu, hem de bu kitabı okuyan ve dinleyen tüm Hristiyanların kardeşi ve onlarla birlikte sıkıntıya ortak olduğu söylüyor. Ayrıca "insanlara Tanrı’yı anlattığından ve İsa’ya şahitlik ettiğinden dolayı" Patmos Adası'nasürgün edildiği belirtiyor (Vahiy 1:9). Hitap ettiği kişiler onu iyice tanıyorlardı. Yazdığı ayrıntılarla da yazar kendini Elçi Yuhanna olarak tanıttı.
Tarihin tanıklığı
Erken dönem Hristiyan tarihçilerinin çoğu Vahiy kitabının yazarı Elçi Yuhanna olduğunu desteklemektedir. İkinci yüzyılın ilk yarısında yazan Papias, kitabın apostolik kökenli olduğuna inanıyordu. İkinci yüzyılda yaşayan Şehit Justin, Yahudi Tryphon ile yaptığı diyalogda şunları yazdı: "Ayrıca, bizimle birlikte olan, Yuhanna denilen ve Mesih'in elçilerine ait olan biri, bir vahiyde kehanet etti."[1]
Irenaeus, İskenderiyeli Klement ve Tertullianus (ikinci yüzyılın sonu ve üçüncü yüzyılın başı) gibi Elçi Yuhanna'nın da kâtip olduğunu açıkça belirtir. Üçüncü yüzyılın seçkin bir Kutsal Kitap bilgini olan Origenes şöyle yazdı: “Nihayet, İsa’nın göğsüne yaslanan Yuhanna bir incil bıraktı ... O, Apokalips'i yazdı." (Yuhanna 13:25)[2]
Dinbilimcilerin görüşleri
Bu görüş, bugünün Avrupa'da yaygın olan tefsirinde artık temsil edilmemektedir. Yuhanna İncili ve onun üç mektuptarıyla yapılan bir karşılaştırmaya dayanarak dilbilimsel, içerik ve biçimsel farklar argüman olarak belirtilmiştir. Vahiy'in yazarı, elçi olarak otoritesini öne sürmez. Yuhanna İncili'nin yazarı onun adını anmaktan kaçınırken[3] Vahiy kitabının yazarı üç defa adından bahseder (Vahiy 1:4, 9; 22:8).[4]
Teologların çoğu, yazarın bir grup peygambere ait olan erken dönem Hristiyan bir peygamber olduğunu kabul eder; onlara göre bu yüzden melek "peygamberler kardeşleri"nden (Vahiy 22:9) söz ediyor. Dil ve düşünce dünyası, FilistinYahudi Hristiyanlığından bir kökene işaret eder. Metinde kendisi Efes'ten önce Patmos Adası'nda sürgünde yaşadığını anlatmaktadır (Vahiy 1:9).[5] Bu nedenle İngilizce konuşulan dünyada, Vahiy'in yazarı, Patmoslu Yuhanna olarak da adlandırılır.
Dinbilimcilerin görüşlerinin eleştirisi
• Farklı yazı üslubu: Vahiy'in içeriğinin oldukça farklı olduğu düşünülürse üslup farklılığı herhangi bir zorluk yaratmamalıdır. Yuhanna'nın bu görünümlerde gördüğü benzersizdi, daha önce hiç böyle bir şey görmemişti.[6]
• Elçi olarak otoritesi: Yuhanna en son yaşayan elçi idi. İlk okuyucuları tarafından açıkça iyi biliniyordu ve daha fazla tanımlamaya gerek yoktu.[6]
• Yazarın Hristiyan bir peygamber olması varsayımı: "Peygamber kulları" kavramı Vahiy'de iki kez geçer (Vahiy 10:7; 11:18). Bu şekilde adlandırılan kişiler Yuhanna'nın "peygamber kardeşleri"dir (Vahiy 22:9).
Yunanca prophḗtēs terimi, İbranicenavíʼ teriminin karşılığıdır. M.S. 33'te Pentikost'ta, Tanrı'nın Ruhu'nun Yeruşalim'deki öğrencilerin üzerine önceden bildirilmiş olan dökülmesi, onların "peygamberlik etmelerine" neden oldu. Demek ki “Tanrı'nın büyük şeylerini” ilan ettiler ve Tanrı'nın Oğlu'nun bilgisini açıkladılar ve söylenenlerin önemini dinleyicileri için açıkladılar (Elçilerin İşleri 2:11-40). Peygamberlik etmek yalnızca geleceği öngörmeyi içermez. Elçi Pavlus şöyle dedi: “Oysa peygamberlik sözleri söyleyen kişi; konuşmasıyla insanların ruhen güçlenmesini, cesaret ve teselli bulmasını sağlar.” (1. Korintoslular 14:3) Pavlus, peygamberliği tüm Hristiyanların araması için uygun ve özellikle arzu edilen bir hedef saydı.
Bu aynı zamanda, şüphesiz insanüstü bir kaynaktan, yani Tanrı tarafından ilham edilmiş olmakla birlikte Hristiyan peygamberliğinin, esas olarak önceden haber vermekle değil, bunun yerine çoğu zaman şimdiki zamanla ilgili şeylerle ilgilendiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Elbette özel olarak seçilmiş veya peygamber olarak hizmet etme armağanına sahip bazı kişiler vardı (1. Korintoslular 12:4-11, 27-29). Pavlus peygamberlik etme armağanına sahipti ancak öncelikle bir elçi olarak biliniyor. (Elçilerin İşleri 20:22-25; 27:21-26, 31, 34; 1. Korintoslular 13:2; 14:6). Peygamberler olarak tayin edilen kişiler (Agabus, Yahuda ve Silas), elçilerin yanı sıra Hristiyan cemaati için mükemmel sözcüler idi (1. Korintoslular 12:28; Efesoslular 4:11).
Vahiy 10:7'ye peygamber kullarına bildirdiği “iyi haberin kutsal sırrı” açıldı. İsa kendisi, iyi haberin bu sırrının anlama ayrıcalığı öğrencilerine verildiğini söyledi (Markos 4:11). Duyuru faaliyetine katılan tüm Hristiyanlar melek tarafından geniş anlamda "peygamber kardeşleri" nitelenebildiler. Ayrıca elçi Yuhanna, tanrısal haberler aldığı ve inananlara ilettiği için bir peygamber olarak nitelenebilir. Bunun için Vahiy'in yazarını Hristiyan peygamberlerden oluşan özel bir grup (Vahiy 22:9) içinde aramak Kutsal Kitap'ın ifadeleriyle uyuşmaz.[7]
Tarih ve Yer
Kutsal Kitap'ın ve tarihin tanıklığı
Yazar, Patmos Adası'ndan yazının yazıldığı yer olarak bahseder ve o sırada Tanrı'nın sözünü vaaz ettiği ve İsa Mesih'e tanıklık ettiği için sürgünde olduğunu belirtir (Vahiy 1:1, 9).
En eski kayıtlara göre, Yuhanna Vahiy'i M.S. 96 civarında, Yeruşalim'in yıkılmasından yaklaşık 26 yıl sonra veya İmparator Domitianus'un saltanatının sonuna doğru yazdı. Irenaeus, Vahiy hakkında yazdığı Tüm Sapkınlıklara Karşı Beş Kitap (V, xxx) adlı çalışmasında bunu doğrular: "Çünkü [Apokalips] çok uzun zaman önce de görülmedi, ama neredeyse çağımızda, Domitianus'un saltanatının sonunda görüldü."[8]
Hem Eusebius hem de Hieronymus bu tanıklığa katılıyor. Domitianus, Yeruşalim'i yok eden Roma güçlerine komuta eden Titus'un kardeşiydi. Titus öldüğünde Domitianus Vahiy'in yazılmasından 15 yıl önce imparator oldu. Tanrı olarak kendisine tapınılmayı talep etti ve Dominus et Deus noster ("Rabbimiz ve Tanrımız") unvanını aldı.[9]
İmparatorluk kültü, sahte tanrılara tapan insanları rahatsız etmedi, ancak ilk Hristiyanların katılması imkansızdı; bu konuda kendi inançlarına aykırı hareket etmeyi reddettiler. Domitianus'un saltanatının (M.S. 81-96) sonlarına doğru, Hristiyanlar ciddi şekilde zulme uğradılar. Yuhanna'nın Domitianus tarafından Patmos'a sürgün edildiğine inanılıyor. Domitian M.S. 96'da öldürüldüğünde, yerine daha hoşgörülü bir imparator olan Nerva geçti ve sonunda Yuhanna'yı serbest bıraktı. Yuhanna, yazdığı görünümleri Patmos'a sürgün edildiğinde aldı.
Dinbilimcilerin görüşleri
19. yüzyılın sonlarına kadar Kutsal Kitap biliminde, Apokalips'in ortaya çıkışına ilişkin erken tarihlendirme kullanılmıştır.[10] Bunun için belirleyici faktör –Berger ve Nord'un bugün hâlâ belirttiği gibi– şuydu: “Yeruşalim'in henüz yıkılmaması, [..] MS 70'ten önce ortaya çıkmasını öne sürüyor."[11] 1883'te Friedrich Engels de Vahiy'in yazılışı M.S. 68/69'a tarihlendirdi.
Antik yazarlardan (Suetonius) ve kilise babalarından (özellikle Lyonlu Irenaeus) gelen bilgilere göre şimdi Domitianus'un saltanatı (81–96) Vahiy kitabının yazılış zamanı olarak tercih ediliyor.
Vahiy kitabının varsayılı tamamlanışı
U. Riemer
T. Holtz
A. Satake
E. Pagels
M.S. 95 civarında
M.S. 95
M.S. 70'ten sonra
M.S. 68 civarında ya da M.S. 90-96
Ulrike Riemer'e (1998) göre "Irenaeus'un MS 95 civarına tarihlendirilmesinden şüphe etmek için makul bir neden yoktur."[12] Yazarların çoğu bu tarihlemeye bağlı kalmaktadır. Riemer, 37 Avrupalı yayınını saymaktadır.[13]
Ayrıca Traugott Holtz M.S. yaklaşık 95 yılına tarihlemeyi de “büyük ölçüde kabul edilmiş olarak görüyor. ... Bununla birlikte, Vahiy'in mevcut haliyle 1. yüzyılın sonuna tarihlenmesi, kendisi veya başkaları tarafından zaten yaratılmış olan ... metin parçalarının yazardan entegre ettiği varsayımını dışlamaz.”[14]
Elaine Pagels dikkatli bir şekilde yorum yapıyor: "... zaman büyük olasılıkla MS 68 civarında veya MS 90 ile 96 arasındadır. Bunun için kesin bir kanıt yok, ancak sonraki tarih bana daha makul görünüyor."[16]
Sadece Trajan döneminde (M.S. 98–125) veya hatta Hadrian döneminde (M.S. 132 civarında) yazıldığına dair son varsayım, geç bir tarihleme olarak görülüyor.[17] Satake, esas olarak çağdaş tarih ve imparatorluk kültüne dayanan bu argümanı "ikna edici" bulmuyor.[18]
Kutsal Kitap'ın Kanonu
Vahiy, antik Kilise'de, özellikle Roma İmparatorluğu'nun doğu kesimlerinde çok tartışmalıydı. Ancak Kilise Babalarının çoğu tarafından kanonik olarak kabul edildi. Sadece Athanasius'un 39. Paskalya mektubuyla (M.S. 367) Vahiy, o zamanlar Batı'daki hemen hemen tüm Hristiyanlar tarafından kanonik bir kitap olarak kabul edildi. Çağdaş Doğu Kiliselerinde, Vahiy, ibadette asla okunmayan tek Yeni Ahit kutsal kitabıdır. Süryani Ortodoks Kilisesi, Yuhanna'nın Vahyi'ni hiç tanımıyor ve Kutsal Kitap'larında da basmıyor.
Metin Tarihi
Belki de kanonikliği hakkındaki tartışma nedeniyle Vahiy, Yeni Ahit'in diğer kitaplarından daha az kopyalandı. Korunmuş 320 onsiyal el yazmalarından sadece bir düzine kadarı Vahiy'den metinler ve sadece çok azı metnin tamamını sunuyor.
Kopyalanırken yorumlanması zor olan ifadeler nedeniyle metin aktarımına normalden daha sık müdahaleler yapılmış, buna göre, hayatta kalan metinlerde ayrılıklar var. Yeni Ahit'in diğer bölümlerinin aksine, Kodeks Alexandrinus, Kodeks Sinaiticus'tan önce bile en önemli metin tanığıdır. Kodeks Vaticanus sonunu kaybetmiştir ve bu nedenle Vahiy metni korunmamıştır.
Kanon Dizileri ve El Yazmaları
Kartaca Konsili’nden önce (M.S. 397) hazırlanmış dördüncü yüzyıla ait kanon listelerinden birçoğu Yunanca Kutsal Metinler'in günümüzde kabul edilen dizisiyle tamamen uyuşur. El yazmalarına gelince yazarlar ilk önce papirüs kâğıt olarak kullandılar. Papirüs, aynı adı taşıyan bir su bitkisinden yapılır. Yazıcılar yaklaşık M.S. 4. yüzyıldan itibaren el yazmalarında papirüs yerine genellikle dana, kuzu ya da keçi derisinden yapılan ve daha dayanıklı bir malzeme olan vellum (bir parşömen türü) kullanılmaya başladılar. Bu vellumlardan günümüze dek ulaşan bazıları çok önemli Kutsal Kitap el yazmalarını içerir.
Kanon Dizileri
Vahiy kitabı Kutsal Kitabın erken kanon dizilerinde geçer:
Bölüm 1: Tanrı'dan gelen fakat İsa Mesih aracılığıyla iletilen bir vahiy (1-3); yedi cemaate selamlar (4-8); Yuhanna ruhun etkisiyle efendi'nin gününde bulunuyor (9-11); gökteki İsa hakkındaki görünüm (12-20).
Bölüm 3: Yedi cemaatın üçüne haber: Sardes (1-6); Filadelfya (7-13); Laodikya (14-22).
Bölüm 4: Tanrı'nın huzuru hakkındaki görünüm (1-11).
Bölüm 5: Yedi mühürle bir tomar (1-5); Kuzu tomarı alıyor (6-8); Kuzu, mühürleri açmaya layıktır (9-14).
Bölüm 6: Kuzu yedi mührü açıyor (1-17): beyaz atın binicisi zaferden zafere koşuyor (1, 2); kızıl atın binicisi dünyadan barışı kaldırıyor (3, 4); siyah atın binicisi kıtlık getiriyor (5, 6); soluk renkli atın binicisinin ismi 'ölüm'dür (7, 8); sunağın dibinde olan ölüler (9-11); büyük deprem (12-17).
Bölüm 7: Dört melek zarar verici rüzgarları tutuyor (1-3); 144.000 mühürleniyor (4-8); beyaz kaftanları giyinmış büyük bir kalabalık (9-17).
Bölüm 8: Yedinci mühür açılıyor (1-6); ilk dört borazan çalınıyor (7-12); „vay, vay, vay“ (13).
Bölüm 9: Beşinci borazan (1-11); bir 'vay' geçti, iki 'vay' daha gelecek (12); altıncı borazan (13-21).
Bölüm 10: Elinde küçük bir tomar olan güçlü bir melek (1-7); Yuhanna küçük tomarı yiyor (8-11).
Bölüm 11: İki şahit (1-13); ikinci 'vay' geçti, üçüncüsü geliyor (14); yedinci borazan (15-19): Krallık yetkisi Efendiye ve Mesihine aittir (15), yeri mahvedenler yok edilecek (18).
Bölüm 12: Kadın, çocuk ve ejder (1-6); Mikael ejdere karşı savaşıyor (7-12): ejder yere atılıyor (9), İblis zamanının az olduğunu biliyor (12); ejder kadına zulmediyor (13-17).
Bölüm 13: Denizden çıkan ve yedi başı olan canavar (1-10); yerden çıkan ve iki boynuzlu canavar (11-13); yedi başı olan canavarın sureti (14, 15); canavarın işareti ve sayısı (16-18).
Bölüm 14: Kuzu ve 144.000 (1-5); üç meleğin haberleri (6-12): ebedi iyi habere sahip olan bir melek (6, 7); efendinin yolunda ölenler mutludur (13); yerin iki hasadı (14-20).
Bölüm 15: Yedi bela getiren yedi melek (1-8): Musa'nın ve Kuzu'nun ilahisi (3, 4).
Bölüm 16: Tanrı'nın öfkesiyle dolu olan tasları getiren yedi melek (1-21): birinci tas yeryüzüne başaltılıyor (2), ikinci tas denize başaltılıyor (3), üçüncü tas ırmaklara ve su pınarlarına boşaltılıyor (4-7), dördüncü tas güneşe boşaltılıyor (8, 9), beşinci tas canavarın tahtına boşaltılıyor (10, 11), altıncı tas Fırat Irmağına boşaltılıyor (12, 13), yedinci tas havaya boşaltılıyor (17-21), Tanrı'nın savaşı: Armageddon (14-16).
Bölüm 17: Fahişe olan Büyük Babil'in hükmü (1-18): fahişe kızıl bir canavarın üzerine oturuyor (1-3), on boynuz Kuzu'yla savaşıyor (12-14), on boynuz fahişeden nefret ediyor (16, 17).
Bölüm 18: „Büyük Babil düştü“ (1-8): „Ey halkım, ondan çıkın“ (4); Babil'in yok edilişinden dolayı yas tutuluyor (9-19); gökte Babil'in yok edilişinden dolayı sevinç var (20); Büyük Babil bir taş gibi denize atılıyor (21-24).
Bölüm 19: Tanrı hükümleri için yüceltiliyor (1-10); beyaz ata binenin savaşı adildir (11-16); Tanrı'nın büyük akşam yemeği (17, 18); canavar yeniliyor (19-21).
Bölüm 20: Şeytan bin yıllığına bağlanıyor (1-3); Mesihle birlikte bin yıl hüküm sürenler (4-6); Şeytan bin yılın sonunda serbest bırakılıyor ve sonra yok ediliyor (7-10); ölüler beyaz bir taht üzerinde oturanın önündedir (11-15).
Bölüm 21: Yeni gök, yeni yer (1-8): ölüm yok (4), her şey yenidir (5); Yeni Yeruşalim'in tarifi (9-27).
Bölüm 22: Hayat suyunun ırmağı (1-5); kapanış sözleri (6-21): herkes ücretsiz olarak hayat suyu alsın (17), „Gel, Efendimiz İsa“ (20).
İçerik
Tüm Vahiy baştan sona, Tanrı'nın krallıkla ilgili amaçları rüyetlerin sonunda tam olarak ortaya çıkana kadar bir rüyetten diğerine geçerek gelecek şeylerin tutarlı bir resmini verir. Bu nedenle bir okuyucu, Vahiy kitabını, Yuhanna zamanından itibaren geleceğe çok uzaklara bakmasına izin veren, birbiriyle bağlantılı, tutarlı parçalardan oluşan bir bütün olarak görmeli.
Giriş sözlerinde Yuhanna, Vahiy'in sahibinin Tanrı olduğunu ve onu bir meleğin aktardığını beyan ediyor. Sonra Asya'daki yedi cemaatin üyelerine hitap ediyor. İsa Mesih onları “Tanrısı ve Babası için bir krallık ve kâhinler” yaptı. Yuhanna, Patmos adasında bir sürgün olarak hitap ettiği kişilerle birlikte “sıkıntıya ve krallığa ve tahammüle” ortak olduğunu hatırlatıyor.
Bu giriş sözlerinden sonra Vahiy kitabı 16 görünümlere ayrılır:
Bu görünümleri Tanrı, İsa, melek ve Yuhanna'nın konuştuğu ve Vahiy'in aktarımının ana katılımcıları olarak nihai katkılarını yaptıkları, harekete geçirici bir son izler (22:6-21).
Birinci görünüm:
İlk vizyonun başlangıcında, Yuhanna ruhun etkisiyle Efendinin gününde ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 1) bulunuyor. Borazan gibi güçlü bir ses ona gördüklerini bir tomara yazıp yedi ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 2) cemaate göndermesini söyler: Efesos (2:1-7), İzmir (2:8-11), Bergama (2:12-17), Tiyatira [Akhisar] (2:18-29), Sardes (3:1-6), Filadelfya [Alaşehir] (3:7-13) ve Laodikya [Denizli yakınlarında] (3:14-22). Yedi rakamının semboliği ve kitabın kapanışı, daha geniş bir okuyucu kitlesinin benimsenmesi gerektiğini düşündürür.[19]
Yuhanna sese döndüğünde, sağ elinde yedi yıldız bulunan yedi şamdan ortasında “insanoğluna benzer birini” görür. Kendisi "ilk ve son", “Ölmüş ama şimdi sonsuza dek yaşayan” ve “ölümün ve Hades'in anahtarlarına sahip olan kişi olduğunu söylüyor. Bu sözleri söyleyen dirilmiş İsa Mesih'tir. Şunu da açıklıyor: "Yedi yıldız yedi cemaatin melekleridir ve yedi şamdan yedi cemaattir" (1:13, 17, 20).
• Yuhanna'ya Efesos cemaatinin, zahmetli işler yapmasına, sebat etmesine ve kötü insanlara tahammül etmeyi reddetmesine rağmen, ilk sevgini bıraktığını ve tövbe edip önceki işlerini yapması gerektiğini yazması talimatı verilir (2:2, 4, 5).
• İzmir'deki cemaate, sıkıntıya ve yoksulluğa rağmen zengin olduğu ve korkmaması gerektiği söylenir: "Ölüm bile olsa sadık kal, ben de sana hayatın tacını vereceğim" (2:9, 10).
• "Şeytan'ın tahtının bulunduğu yerde” oturan Bergama cemaati Mesih'in adına bağlı kalmaya devam ediyor, ancak aralarında irtidat edenler var. Onlar tövbe etmelidir; yapmazlarsa, Mesih ağzının uzun kılıcıyla onlarla savaşacaktır (2:13, 16).
• Tiyatira'daki cemaatin "sevgisi, inancı, hizmeti ve sabrı" biliniyor, ancak "İzebel kadını"na hoşgörü gösteriliyor. Ancak sahip olduklarına sımsıkı sarılan sadık kişiler “milletler üzerinde güç” sahibi olacaklar (2:19, 20, 26).
• Sardes'teki cemaat hayatta olduğu adı var, ancak işlerinin Tanrı'nın önünde tam olarak yerine getirilmediği tespit edildiğinden ölüdür. Bu arada galip gelenlerin isimleri hiçbir şekilde hayat kitabından silinmeyecektir (3:1, 5).
• Filadelfya cemaati Mesih'in sözünü tuttu, bu nedenle Mesih cemaati "bütün yeryüzünün yaşayacağı sınav vaktinde” esirgemeyi vadediyor. Mesih, galip geleni Tanrı'sının tapınağında bir sütun yapacaktır (3:8, 10, 12).
• Mesih kendisini “Tanrı'nın yarattıklarının ilki” olarak adlandırır ve Laodikya'daki cemaate, ne sıcak ne de soğuk olmadığı için ağzından tüküreceğini söyler. Bu cemaatin üyeleri servetleriyle övünürler, ama gerçekte onlar fakir, kör ve çıplaktırlar. Görebilmeleri için beyaz dış giysilere ve göz merhemine ihtiyaçları vardır. Mesih gelip kendisine kapıyı açan herkesle birlikte yemek yiyecektir. Kim galip gelirse, Mesih ona Babasıyla birlikte tahtına oturduğu gibi tahtına oturmasını bahşedecek (3:14, 15, 17, 18, 20, 21).
İkinci görünüm:
Cemaatlere gönderilen mesajları peygamberce görünümler takip eder: İkinci rüyette okuyucu, Tanrı'nın gökteki görkemli tahtının önüne nakledilir. Görüntü, parıldayan değerli mücevherler gibi parlak bir güzelliğe sahiptir. Tahtın etrafında taç takan 24 ihtiyar oturuyor. Dört canlı yaratık “Tanrı Yehova”ya kutsallık atfeder ve O, her şeyin Yaratıcısı olduğu için “ihtişam, yücelik ve güç almaya” layık biri olarak tapılır (4:2, 3, 4, 8, 11).
“Tahtta oturan”, elinde yedi mühür bulunan bir tomar tutar. Sadece "Yahuda kabilesinden olan Aslan, Davut'un kökü" tomarı açmaya layıktır (5:1, 5)("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 3). Yuhanna'nın daha sonra “boğazlanmış gibi duran bir Kuzu”yu görüyor ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 4). O Kuzu tomarı Tanrı'nın elinden alır (5:6, 7).
Üçüncü görünüm:
Üçüncü görünümde Kuzu mühürleri açıyor. Dört at binicileriyle (Apokalips'in Atlıları) çıkıyorlar.
• Birinci mühür: Beyaz bir ata binen bir binici "zaferden zafere koşarak” ve “son zafere doğru” ilerlemek için çıkıyor (6:2). Ayrıntılar binicinin gökteki İsa olduğuna işaretler (Vahiy 19:11, 14; Mezmurlar 2:6-8 ve 45:4-7'e [İbraniler 1:8, 9] bakınız).
• İkinci mühür: Kızıl bir ata binen binici, barışı dünyadan alır (6:3, 4). Bu at dünyadaki savaşları temsil eder (Matta 24:7'e bakınız).
• Üçüncü mühür: Siyah bir ata binenin elinde bir terazi var. O tahılı tayınlara dağıtır (6:5, 6). Bu at kıtlığı temsil eder (Matta 24:7'e bakınız).
• Dördüncü mühür: Ölüm soluk renkli bir ata biner ve Hades (= ölülerin müşterek mezarı) hemen arkasından gelir (6:8). Bu at değişik sebeplerden gelen erken ölümü kasteder.
• Beşinci mühür: Yuhanna “Tanrı'nın sözünden ötürü ve yaptıkları şahitlik işinden ötürü boğazlanmış olanların kanlarını” görüyor. Kanlarının intikamının alınmasını isterler (6:9, 10). Şahitlik işinden (Matta 28:19, 20) ötürü öldürülmüş olan kişiler kendini bir kurban gibi sundular (Levioğulları 3:2, 8, 13; Fillipililer 2:17 ve Vahiy 17:6'a bakınız).
• Altıncı mühür: Bu mühür açıldığında, büyük bir deprem olur, güneş ve ay kararır ve yeryüzünün güçlü adamları dağların üzerlerine düşerek onları Tanrı'nın ve Kuzu'nun gazabından gizlemelerini istiyorlar (6:12, 16).
Bu deprem büyük ihtimalle harfi bir deprem değil, fakat tüm "dünya"yı, yani ahlaki açıdan yozlaşmış insan toplumunun yok oluşuna sevkeden yıkıcı bir sarsıntıdır (Yoel 2:31; 3:14-16; Yeremya 10:10 ve Tsefanya 1:14, 15 ile karşlaştırın).
Dördüncü görünüm:
Dördüncü vizyonda dört melek, Tanrı'nın kulları alınlarından mühürleninceye kadar yerin dört rüzgarını tutarlar. Bunların sayısı 144.000'dir (7:1, 4)("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 5). Ondan sonra Yuhanna, her milletten gelen kimsenin sayamadığı büyük bir insan kalabalığını görüyor (7:9). Beyaz kaftanlarını Kuzu'nun kanında yıkayarak ağarttılar. Bunun için büyük bir sıkıntıda sağ kalıp Tanrı'nın ve Kuzu'nun önünde duruyor ve kurtuluşu onlara borçlu olduğunu belirtiyor (7:10, 14).
144.000 sayısı Vahiy 14:1, 3'te tekrar geçer. Orada bu kişilerin dünyadan satın alındığı söylenir (1. Korintoslular 6:20; 7:23'e bakınız). Diğer ayetlere göre (Vahiy 5:9, 10; 20:4, 6) bunlar Kuzu (= gökteki İsa) ile birlikte kâhinler ve krallar olarak hüküm sürecekler.
Büyük kalabalık, İsa'nın, günahları silebilen kurban niteliğindeki ölümüne inanarak 'kaftanlarını' temizlediler (1. Yuhanna 1:7'e bakınız). Bu milletlerarası kalabalık yeryüzünde olan büyük bir sıkıntıda (Matta 24:21'e bakınız) sağ kalacak. Kuzu onları “onları güdecek ve hayat suyunun pınarlarına götürecek. Ve Tanrı gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek.” (7:17).
• Yedinci mühür: Gökte sessizlik var. Sonra yedi meleğe yedi borazan verilir (8:2). İlk altı borazan sesi beşinci vizyonu oluşturur.
Beşinci görünüm:
• Birinciden üçüncüye kadar borazan: İlk üç borazan arka arkaya üflenirken yere, denize, nehirlere ve su kaynaklarına bir felaket gelir (8:7-10).
• Dördüncü borazan: Dördüncü borazan çalındığında, güneşin, ayın ve yıldızların üçte biri kararır (8:12).
• Beşinci borazan: Beşinci borazan sesinde, gökten bir yıldız veba haline gelen çekirgeleri serbest bırakır ve onlar "alınlarında Tanrı'nın mührü olmayanlara" saldırır (9:1-7).
Hepsi "bir vay"dı, fakat iki vay daha geliyor (9:12).
• Altıncı borazan: Altıncı borazan, öldürmek üzere olan dört meleğin çözülmesini ilan eder. “Yirmi bin kere on bin” binicileri insanlara daha fazla felaket ve ölüm getirir, ancak yine de kötü davranışlarından pişman olmazlar (9:16, 21).
Altıncı görünüm
Altıncı vizyonun başlangıcında, gökten başka bir güçlü melek iner ve şöyle der: "Yedinci meleğin ses vereceği gün, o borazanını çalmak üzereyken, Tanrı’nın Kendi peygamber kullarına bildirdiği iyi haberin kutsal sırrı ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 6) gerçekten son bulacak” (10:1, 7). Yuhanna yemek için küçük bir tomar alır. Ağzında "tatlı ... bal gibi" ama karnını acıtıyor (10:7, 9). Melek Yuhanna'ya şunu da söyledi: ”Halklar, milletler, diller ve krallar hakkında yine peygamberlik sözleri bildirmelisin” (10:11).
Tanrı'nın kutsal sırrının odak noktasında İsa bulunur (Efesoslular 1:9, 10 ve Koloseliler 2:2'e bakınız). Bu kutsal sır İsa'nın Mesih olarak görevinin yanında onun gökteki krallığında rolünü de içerir. İsa “göklerin krallığıyla ilgili kutsal sırları”ndan bahsetti (Matta 13:11'e bakınız). Bu sır yedinci melek borazanını çalınca sona erdi (Vahiy 11:15).
Çul giymiş iki tanık 1.260 gün peygamberlik ediyor; sonra "uçurumdan çikan" canavar (17:8'e bakınız) tarafından öldürülürler. Dünya halkı bunlarla sevinir, fakat Tanrı onlara yaşam kuvveti geri verdiğinde korkarlar. O saatte büyük bir deprem olur (11:3, 7, 10, 11, 13). “İkinci vay geçti”, fakat üçüncüsü çabuk geliyor (11:14).
• Yedinci borazan: Gökteki sesler şunu duyurur: “Dünya krallığı Rabbimizin ve O’nun Mesihinin oldu” (11:15). “Yirmi dört ihtiyar” Tanrı'ya tapar ve şükreder, fakat milletler öfkelidir. Bunun için ölüleri yargılamak, Tanrı'nın hizmetçilerini ödüllendirmek ve “yeryüzünü mahvedenlerin mahvedilmesi için belirlenmiş olan zaman geldi” (11:16-18). Sonra mabet açılır ve ahit sandığı orada görülür (11:19).
Yedinci görünüm
Krallığın kurulduğunun duyurulmasından hemen sonra, yedinci rüyette gökte “büyük bir işaret” görülür. “Bütün milletleri demir değnekle güdecek bir erkek çocuğu” doğuran bir kadındır.
"Büyük bir kızıl ejder" ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 7) çocuğu yutmaya hazırdır, ancak çocuk Tanrı'nın tahtının önüne götürüldü (12:1-5). Ondan sonra başmelek Mikael ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 8) kendi melekleriyle ejder ve onun melekleriyle savaş eder. Ejder olan Şeytan melekleriyle birlikte yeryüzüne atılır (12:7-9). Bu yeryüzü için bir vay anlamına gelir. Ejder kadının soyunun artakalanlarıyla savaşmaya başlar (12:12, 17).
Büyük kızıl ejder İblis olan Şeytan olarak tanımlanır (12:9). Bu ayetlerde anlatılan olay Kutsal Kitap'ın birinci peygamberliğini çağrıştırmaktadır (Başlangıç 3:15).
Sekizinci görünüm
Sekizinci rüyette, yedi başlı ve on boynuzlu vahşi bir hayvan ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 9) denizden yükselirken gösterilir. Gücünü ejderden alır (13:1, 2). Başlarından biri sanki ölümcül bir yara almıştı, ancak iyileşir ve tüm dünya ona hayran kalır. Tanrı'ya karşı küfredip kutsal kişilerle savaşır (13:3, 6, 7). Ondan sonra, Yuhanna başka bir canavar görüyor. Bu ise topraktan yükselir. Kuzu gibi iki boynuzu vardır fakat bir ejder gibi konuşmaya başlar. Yeryüzünde yaşayanları saptırır ve onları ilk canavarın bir suretini yapmaya ikna eder (13:11, 14). Surete tapmaya zorlanamayan herkes öldürülür. Vahşi hayvanın işareti ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 10) olmadan kimse alıp satamaz (13:17).
Daniel 7:2-8'de, denizden çıkan dört hayvanla ilgili tanımını buluyoruz. Bu hayvanlar, Yuhanna'nın gördüğü vahşi hayvana çarpıcı biçimde benzer özelliklere sahiptir. Daniel'in gördüğü canavarlar “yerden yükselecek dört kraldır" (Daniel 7:17). Anlaşıldığı gibi Kutsal Kitap'ta vahşi hayvanlar çoğu defa dünyanın "krallarını" veya siyasi güçlerini temsil ediyor.
Dokuzuncu görünüm
Sion Dağı'nda Kuzu ve onunla birlikte alınlarında Kuzu'nun ve Baba'nın adı yazılı olan 144.000 kişi duruyor. Yuhanna'nın gördüğü kişiler “insanlar arasından turfanda olarak Tanrı ve Kuzu için satın alındılar.” (14:1, 4). Göklerin ortasında, her millete müjdelemek için sonsuz bir iyi habere sahip olan bir melek belirir. "Tanrı'dan korkun ve O'nu yüceltin" der (14:7). Bir başkası: “Büyük Babil ("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 11) düştü!” diye söylüyor ve üçüncü bir melek canavara ve suretine tapan herkesin Tanrı'nın gazabından içeceğini ilan ediyor (14:8, 9).
“İnsanoğluna benzer biri” orağını takar çünkü “biçme vakti geldi” (14:15). Başka bir melek de orağını takar, yeryüzünün asmasının ürününü toplar ve onu Tanrı'nın gazabının “büyük şıra teknesine” fırlatır (14:18, 19).
Onuncu görünüm
Onuncu rüyet, tekrar göğe bir bakışla başlar. Canavara karşı zafer kazananların hepsi, büyük ve harika işleri için “Sonsuzluğun Kralı” olan Tanrı’yı yüceltir. Yedi melek gökteki kutsal yerden çıkar ve onlara Tanrı'nın gazabıyla dolu yedi altın tas verilir (15:3, 4, 8).
• Birinciden altıncıya kadar tas: İlk altı tas yere, denize, nehirlere ve su kaynaklarına, güneşe, canavarın tahtına ve büyük Fırat nehrine dökülür, böylece suyu kurur ve "güneşin doğduğu yerden gelen kralları" yol açılır (16:1-12).
Ondan sonra Şeytani ifadeler aracılığıyla dünyanın kralları “Mutlak Güce Sahip Tanrı’nın büyük gününde yapılacak savaş için” toplanıyorlar. Bu savaşın adı Armagedon'dur (16:14, 16).("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 12)
• Yedinci tas: Bu tas havaya dökülür ve korkunç doğa olaylarının ortasında büyük şehir üç parçaya bölünür, ulusların şehirleri düşer ve Büyük Babil Tanrı'nın öfke ve gazabının şarabını alır” (16:17-19).
Onbirinci görünüm
Onbirinci görünüm Tanrı'nın, “dünyanın kralları onunla fuhuş yaptı”ğı fahişe olan Büyük Babil'in hükmünü anlatır. Kusal kişilerin kanıyla sarhoşken, yedi başlı ve on boynuzlu kırmızı renkli bir canavara biner. Bu hayvan bir zamanlar varken geçici bir zaman için yoktu fakat yine ortaya çıkacak (17:1, 3, 6, 8).
On boynuzu Kuzu ile savaşır, ancak "efendiler Efendisi ve kralların Kralı" olduğu için Kuzu onları yener. On boynuz fahişeye döner ve onu yutar (17:14, 16).
Onikinci görünüm
12. rüyet başlarken, başka bir melek şöyle seslenir: “Düştü! Büyük Babil düştü.” Tanrı'nın halkına, onun belalarına katılmamaları için ondan çıkmaları emredildi. Krallar ve dünyanın diğer güçlüleri onlara ağlıyor; çünkü onun büyük zenginliği harap oldu. Denize atılan büyük bir değirmen taşı gibi, Babil de hızla atılmıştır ve bir daha asla bulunmayacaktır (18:2, 4, 9, 11, 21).
Sonunda kutsal olanların kanının intikamı alındı! Dört kez haykırış gökte yankılanır: “Haleluyah!” (Yah'ı [Yehova'nın kısaltılmış şekli] yüceltin)(19:1, 3, 4, 6).
Onüçüncü görünüm
13. rüyette, “Kralların Kralı ve efendilerin Efendisi” adil bir savaşta gökteki orduların önüne geçer. Krallar ve güçlüler göklerin leş kuşlarına yem olurlar ve canavar ve sahte peygamber diri diri kükürtle yanan ateş gölüne atılır (19:11, 16).("Vahiy'deki simgeler" noktası [aşağıda]: 13)
Ondördüncü görünüm
Bu rüyet başladığında, “elinde uçurumun anahtarı ve büyük bir zincirle gökten inen” bir melek görülebilir. O, "İblis ve Şeytan" olan ejderi yakalanır ve bin yıl boyunca bağlanır (20:1-3). Birinci dirilmede hayata gelenler "Tanrı'nın ve Mesih'in kâhinleri olacak ve onunla birlikte bin yıl krallar olarak hüküm sürecekler" (20:4, 6). Bundan sonra bin yıl biter bitmez Şeytan kısa bir zaman için salıverilecek ve insanlar üzerine son deneme getirecek, fakat o ve yandaşları ateş gölüne atılacak (20:7-9).
Onbeşinci görünüm
Bu vizyonda ölüler, Tanrı'nın büyük beyaz tahtının önünde yargılanır. Ölüm ve Hades, "ikinci ölüm" anlamına gelen ateş gölüne atılır ve onlarla birlikte, yaşam kitabında yazılı olmayan herkes oraya atılır (20:12, 14, 15).
Tanrı insanlarla birliktedir ve gözlerindeki her gözyaşını siler. Artık ölüm yok, keder yok, feryat yok ve acı yok. Tanrı “her şeyi yenilediğini” söylüyor ve Yuhanna'ya “yaz, çünkü bu sözler güvenilir ve doğrudur” diyerek vaadini tasdik ediyor. Galip gelenler böyle bir hayatı miras alacaklar, fakat “iğrenç pisliklere bulaşanlara, katillere, cinsel ahlaksızlık yapanlara, ruhçulukla uğraşanlara, putperestlere ve bütün yalancılara gelince” onların sonu “ikinci ölüm”dür (21:4-8).
Onaltıncı görünüm
Son rüyette "Kuzu'nun gelini", 12 kapısı ve üzerinde on iki elçilerinin isimlerinin yazılı olduğu 12 temel taşı olan Yeni Yeruşalim'i görür (21:9, 10, 14). Bu şehrin mabedi Tanrı ve Kuzu'dur ve onlar onun ışığıdır. Sadece Kuzu'nun yaşam tomarında yazılı olanların ona girmesine izin verilir (21:22, 27). Yaşam suyunun kristal berraklığında bir ırmağı tahttan aşağı doğru akar ve her iki tarafta hayat ağaçları durur, her ay yeni meyveler üretir ve yaprakları şifa için kullanılır (22:1, 2).
Son sözleri
Şu güvence verilir: “Bu sözler güvenilir ve doğrudur” (22:6). Yuhanna bunları duyup gördüğünde, meleğe tapınmak için yere kapanır, fakat ona yalnızca Tanrı'ya tapınmasını öğütler (22:8, 9). İsa, bu tanıklığı meleği aracılığıyla cemaatlere gönderdiğini ve kendisinin "Davud'un kökü ve zürriyeti ve parlayan sabah yıldızı" olduğunu söylüyor (22:16). “Dileyen ücretsiz olarak hayat suyu alsın” (22:17). Vahyin sonunda bir uyarı dile getirilir: “Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkese şunu bildiriyorum: Birisi bu sözlere bir şey ekleyecek olursa, Tanrı da bu kitapta yazılı olan belaları onun başına getirecektir. Birisi bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkaracak olursa, Tanrı da bu kitapta yazılı olan hayat ağaçlarından ve kutsal şehirden onun payını çıkaracaktır” (22:18, 19).
Elçi Yuhanna Vahiy kitabını şu sözlerle bitiriyor: “Efendimiz İsa Mesih’in lütfu kutsal kişilerle olsun” (22:21).
Vahiy'deki simgeler
Kutsal Kitap'ın bütün 66 kitaplarının bir tek kaynaktan (Tanrı'dan: 2. Timoteos 3:16; 2. Petrus 1:21) geldiğini kabul eden kişi Vahiy'deki simgeleri anlamak için başka kitaplarda işaretler bulabilir.
Teologlar arasında değişik görüntülerin veya simgelerin yorumlanması genellikle tartışılır. Aşağıdaki yorumlar mümkündür:
(1) Efendinin günü: İsa Mesih'in, Tanrı'nın amacı ile ilgili bazı şeyleri başarılı bir sonuca ulaştırdığı bir dönem.
Kutsal Kitap'taki kullanımda "gün" kelimesi yirmi dört saatten çok daha uzun bir süreyi ifade edebilir. Bağlamın gösterdiği gibi, Vahiy 1:10'daki “Efendinin günü” 24 saatlik özel bir gün değildir. Yuhanna “Efendinin gününde” “ilhamla” olduğu için, haftanın belirli bir günü olamaz. Yuhanna'nın haftanın belirli bir gününde bulunmak için ilham alması gerekmezdi. Buna göre, “Efendinin günü”, Yuhanna'nın rüyetlerde görme ayrıcalığına sahip olduğu olayların gerçekleşeceği ve gelecekte olan bir zaman olmalıdır. Bu olaylar, gökteki savaşı, Şeytan'ın kovulmasını, Büyük Babil'in, dünyanın krallarının ve ordularının yok edilmesini, Şeytan'ın bağlanması ve hapsedilmesini, ölülerin dirilişini ve Mesih'in bin yıllık saltanatını içeriyordu. Bağlamın gösterdiği gibi, bu, Efendi (Rab) İsa Mesih'in "günü"dür. Yuhanna "Efendinin gününde" iken, hemen bir ses duydu - Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın sesini değil, Tanrı'nın dirilmiş Oğlunun sesini (Vahiy 1:10-18). Ayrıca 1. Korintoslular 1:8, 5:5 ve 2. Korintoslular 1:14'teki “Efendinin günü”, İsa Mesih'in günü söz konusudur.
(2) 7'nin simgesel anlamı: Kutsal Kitap'ta 7 sık sık geçer. Simgesel anlamda tamlık veya mükemmellik fikrini yansıtır. Bunun için Vahiy'deki 7 cemaat Hristiyanların tümünü temsel eder.[20]
(3) Yahuda kabilesinden olan Aslan ve 'Davut'un kökü: İki unvan İsa için kullanılır (Aslan: Başlangıç 49:9, 10 ve Hezekiel 21:25-27'ye bakınız; Davut'un kökü: İşaya 11:1, 10'a bakınız). Şilo (Kimin olduğu; Ona sahip olan) İsa için kullanılan bir unvandır. Hezekiel'de ondan “hak sahibi” olarak bahsedilir.
(4) Kuzu: Bu kavram Vahiy'de şu yerlerde geçer: Vahiy 5:6, 7, 8, 12, 13; 6:1, 3, 5, 7, 9, 12; 7:9, 10, 17; 8:1; 14:1, 4; 17:14; 21:22, 23, 27. Simgesel kuzu İsa Mesih'tir (Yuhanna 1:29, 36; Elçilerin İşleri 8:32; 1. Korintoslular 5:7); çünkü bir kuzu gibi kurban edildi.
(5) 144.000: Vahiy kitabı onlar hakkında daha çok ayrıntı verir. “İnsanlar arasından turfanda olarak Tanrı ve Kuzu için satın alındılar” (Vahiy 14:4). “İlk meyveler” (“turfanda”) ifadesi, sonraki meyvelerin onları takip edeceğini gösterir. Vahiy 5:9, 10 yeryüzünden satın alınmış olan bu kişilerden “her kabileden, dilden, halktan ve milletten” geldiklerini ve “yeryüzü üzerinde krallar olarak hüküm sürecekler”ini söyler.
(6) Kutsal sır: Tanrı'nın kutsal sırrının odak noktasında İsa bulunur (Efesoslular 1:9, 10 ve Koloseliler 2:2'e bakınız). Bu kutsal sır İsa'nın Mesih olarak görevinin yanında onun gökteki krallığında rolünü de içerir. İsa “göklerin krallığıyla ilgili kutsal sırları”ndan bahsetti (Matta 13:11'e bakınız).
(7) Ejder: Büyük ejder, İblis (Yunanca: diábolos = iftiracı) ve Şeytan (İbranice: ßatán = karşı koyan) unvanlarıyla adlandırılan ruhi varlıktır (Vahiy 12:9). “Eski yılan” da adlandırılıyor, çünkü Aden bahçesinde Havva'ya konuşmak için bir yılan kullandı (Başlangıç 3:1-5; Yuhanna 8:44'e bakınız).
(8) Mikael: Kutsal Kitap'ta Mikael tek başmeleğin ismidir (Yahuda 9). 1. Selanikliler 4:16'ya dayanarak bazı Kutsal Kitap bilginleri gökteki İsa başmelek Mikael olduğunu varsayıyorlar.
(9) Denizden çıkan canavar: Babil'in düşüşünden (MÖ 539) önce, Yahudi peygamber Daniel bir görünümde 4 vahşi hayvanlar gördü (Daniel 7:2-8). Bu hayvanlar, Yuhanna'nın gördüğü vahşi hayvana çarpıcı biçimde benzer özelliklere sahiptir (Vahiy 13:1, 2). Vahşi hayvanların anlamı hakkında rüyette Daniel ile konuşan melek şunu açıkladı: „‘Gördüğün dört büyük canavar, yeryüzünde ortaya çıkacak dört kraldır“ (Daniel 7:17). Bu hayvanlar dünyanın "krallarını" veya siyasi güçlerini temsil eder. Bir yorumcu, Vahiy 13:1, 2'deki vahşi hayvanı bir "canavar" olarak adlandırır ve şunları ekler: "θηρίον [thēríon, hayvan anlamına gelen Yunanca sözcük] sözcüğünün zalim, yıkıcı, korkunç, yırtıcı gibi ek anlamları olduğu konusunda genel bir fikir birliği vardır, canavar."[21] Tarih, imparatorlukların birbirleriyle vahşi hayvanlar gibi savaştığını gösterir. Ayrıca uluslar kendileri vahşi ya da tehlikeli hayvanları egemenliklerinin simgesi olarak kabul ederler (Britanyalı aslan, Amerikalı kartal, Çinli ejder).
(10) 666:
Vahiy kitabı bu sayının anlamını direkt olarak açıklamaz.
• Bazıları 666 sayısını Kutsal Kitap'ta bahsedilen Mesih düşmanının (1. Yuhanna 2:18) işareti olarak kabul eder.
• Diğerleri, birinin hayvanın hizmetçisi olarak tanınabileceği bir tür zorunlu kimlik, belki bir dövme veya dijital kodlu implante edilmiş bir mikroçip olduğunu söylüyor.
• Başkaları için 666 papalığın işaretidir. Değiştirilmiş bir papalık unvanı olan Vicarius Filii Dei'den (Tanrı'nın Oğlu'nun Vekili) Roma rakamlarını çıkarırlar ve küçük bir manipülasyonla 666 alırsınız.
• Rakam ayrıca Roma İmparatoru Diocletian'ın Latince formundan hesaplanabilir ve Sezar Nero'nun İbranice çevirisinden hesaplanabilir. Fakat Nero hakkında, birkaç sayı bulmacasını yapıldı.[22]
• Kutsal Kitap'in sayı sembolizmisinde 7 simgesel anlamda tamlık veya mükemmellik fikrini yansıtır (Başlangıç 1:3 – 2:3; Mezmur 12:6; Özdeyişler 30:5, 6; 2. Krallar 5:10, 14). Altının yediye kadar bir sayısı eksik. Bu, Tanrı'nın gözünde kusurlu veya noksan bir şeyin uygun bir sembolü olabilir. Ayrıca üç kat (600+60+6) altı, kusurların çok vurgulu bir göstergesidir. 666 bir “insan sayısı” olarak nitelenir (Vahiy 13:18). İnsan, günahkar doğasıyla kusurluluk ve eksiklik simgeler.
(11) Büyük Babil: Büyük Babil kim ya da ne olduğuna dair Hristiyan teologlar arasında çeşitli görüşler var. Vahiy kitabındaki ayrıntılar bu bağlantıda yardımcı olur.
• Büyük Babil'in “halkları ve toplulukları ve milletleri ve dilleri” temsil eden “birçok sular” üzerinde oturduğu söylenir (Vahiy 17:15). Büyük Babil ne bir tek kadın ne de bir tek millet ya da Roma gibi bir imparatorluk olamaz; çünkü onun etkisi dünya çapında görülür.
• Büyük Babil, süslü bir fahişe olarak tanımlanır (Vahiy 17:1, 4). “Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhuş şarabıyla sarhoş edildi”dikleri için (Vahiy 17:2) o tam anlamıyla fuhuş yapan bir kadın olamaz. Kutsal Kitap sembolik bir fuhuştan bahseder. Tanrı'ya değil, fakat dünyaya dost olanlar iman ve ibadet açısından zina yaparlar (Yakup 4:4). Ayrıca Tanrı İsrailoğullarına: “Sen de birçok oynaşınla fahişelik yaptın, şimdi Bana dönebilir misin?” diye sordu (Yeremya 3:1). Putperestlik yapmakla zina ettiler (Yeremya 3:9). Ayrıca kurtuluş için Tanrı'ya yönelmediler, fakat Asurlular gibi başka milletlerden yardım aradılar (Hezekiel 23:5, 12).
Buna benzeyen anlamda Büyük Babil sadık bir zevce gibi Tanrı'ya bağlı kalmadı, fakat “dünyanın kralları”yla (siyaset) “fuhuş yaptı” (Vahiy 17:2).
• Büyük Babil siyasetle işbirliği yaptığı için (Vahiy 17:2; 18:3) kendisi siyasi bir kurum olamaz.
• Yuhanna “kadının, kutsal kişilerin kanıyla ve İsa’ya şahitlik edenlerin kanıyla sarhoş olduğunu“ da gördü. Büyük Babil İsa'nın gerçek öğrencilerini takip edip öldürdü.
Babil neyin simgesidir?
Şinar Ovası'nda Babil şehrinin kuruluşuna, Babil Kulesi'ni inşa etme girişimi eşlik etti. Kule ve şehrin amacı Tanrı'nın adını yüceltmek değil, inşaatçılar her şeyden önce "kendilerine ünlü bir isim yapmak" istiyorlardı (Başlangıç 11:4). Yalnızca eski Babil'in harabelerinde değil, Mezopotamya'nın başka yerlerinde de kazılmış olan zigguratlar, şekli veya görünümü ne olursa olsun, orijinal kulenin öncelikli dini amacını doğrular gibi görünüyor. Tanrı'nın, mabedin inşasını engellemeye yönelik kararlı eylemi, kökeninin sahte dinden geldiğini açıkça gösterir. Şehrin İbranice adı Babil, “karışıklık” anlamına gelirken, hem Sümer adı (Ka-dingir-ra) hem de Akad adı (Bab-ilu) “Tanrı'nın Kapısı” anlamına gelir. Sonuç olarak, şehrin geri kalan sakinleri, orijinal anlamını gizlemek için adın şeklini değiştirdi, ancak yeni veya aslın yerine geçen form hala şehri dinle ilişkilendirdi.
Kutsal Kitap Babil'den ilk olarak "Nimrod krallığının başlangıcı" ile bağlantılı olarak bahsederm (Başlangıç 10:10). Babil M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda siyasi bir imparatorluğun başkentiydi, ancak tarihi boyunca özellikle dini etkisini birçok yöne yaydığı bir dini merkez olarak biliniyordu. Profesör Morris Jastrow şunları söylemektedir: “Eski çağlarda, Hristiyanlık ortaya çıkmadan önce bile Mısır, İran ve Yunanistan Babil dininin etkisini hissetmiştir. . . . Pers Mitra kültü, Babil fikirlerini açıkça göstermektedir; ve bu kültle bağlantılı gizemlerin nihayet Romalılar altında oynadığı önemli rol düşünüldüğünde, eski kültürlerin dalları ile Fırat vadisinin uygarlığı arasında bir bağlantı daha kurulabilir.” Sonuç olarak, “Babil'de dini fikirlerin göze çarpar ifadelerinin ve o bölgedeki dinsel aktivitenin antik dünyaya bıraktığı büyük etkiden” bahseder.[23]
Arkeolog V. Childe'a göre, Babylon'un dini etkisi doğuya, Hindistan'a geldi. Diğer şeylerin yanı sıra şöyle diyor: "Genellikle mühürlerde ve duvar süslemelerinde bulunan gamalı haç ve haç, dini veya büyülü sembollerdi; onlar, tıpkı tarih öncesi zamanlarda Babil ve Elam'da olduğu gibi bu karakteri günümüz Hindistan'ında ve başka yerlerde muhafaza ederler.”[24]
Sonuç olarak, eski Babil'in dini etkisi, siyasi gücünden çok daha fazla ve daha etkili bir şekilde birçok halk ve ulusa yayıldı.
Bazı bilginler, Büyük Babil'in, Babil veya Roma gibi siyasi bir imparatorluk anlamına geldiğine inanırlar. Fakat Yuhanna vizyonunu aldığında, Babil'in siyasi bir imparatorluk olarak varlığı çoktan sona ermişti. Roma'ya gelince, onun siyasi yönetimi, Büyük Babil'in yönetim yöntemlerinin tanımıyla örtüşmez. O, dünyanın krallarıyla zina eden ve onları fahişeliğinin şarabıyla sarhoş eden ve “ruhçulukla ilgilil adetleri” ile ulusları saptıran bir fahişedir (Vahiy 17:1, 2; 18:3, 23). Buna karşılık, Roma, demir gibi askerî gücü ve eyaletlerinde ve kolonilerinde Roma yasalarına sıkı sıkıya bağlı kalmasıyla egemenliğini kazandı ve sürdürdü. Buna paralel olarak The Interpreter’s Dictionary of the Bible şöyle der: “Roma ile Babil’i bir tutmak yetmez. Babil, tek bir imparatorluk veya kültürden fazlasını kapsar. Coğrafi veya geçici sınırlardan ziyade kalıcı putperestlikle nitelenmektedir. Babil, insanlığı yozlaştıran ve köleleştiren ve Kuzu tarafından fethedilmesi gereken canavarın krallığının aynı genişliğidir.” (Vahiy 17:14)[25]
Yukarıdakilerin tümü önemlidir ve sembolik Büyük Babil'in ve onun neyi temsil ettiğinin gerçek bir resmini elde etmek için dikkate alınmalıdır.
(12) Armagedon: Bu terim, İbranice Har Meghiddṓn'dan ("Megiddo Dağı") türetilmiştir. Armagedon, “bütün dünyanın krallarının” Tanrı’ya karşı savaşmak için toplandığı “Her Şeye Kadir Tanrı’nın büyük gününün savaşı” ile ilgilidir (Vahiy 16:14, 16; 19:11-21).
Armagedon kelimesi Kutsal Kitap'ta sadece bir kez geçer. Megiddo, eski İsrail'de bir şehirdi (Yeşu 17:11). Ancak Armagedon, üç nedenden dolayı gerçek bir yer anlamına gelemez. İlk olarak, gerçek bir Megiddo dağı yoktur. İkincisi: Megiddo'nun etrafındaki alan, orduları ve savaş makineleriyle birlikte "tüm dünyanın krallarını" barındıramayacak kadar küçük. Üçüncüsü, Armagedon Savaşı, dünyanın “kralları”nın, tüm yeryüzüne dağılmış olan Tanrı'nın hakiki tapıcılarına saldırmasıyla başlar.
Megiddo şehri ve yakınlardaki Yizreel Vadisi birçok savaşa sahne olmuştur. Kutsal Kitap'ın raporuna göre, Tanrı bazılarına doğrudan müdahale etti (Hakimler 5:19-21). Armagedon, "dünyanın tüm krallarının" Tanrı'ya karşı toplandığı bir duruma atıfta bulunması gerekir.
(13) Ateş gölü: Bu ifade yalnızca Vahiy'de geçer ve kuşkusuz semboliktir. Kutsal Kitap'ın kendisi şu sözlerle sembolü açıklar ve tanımlar: "Bu, ikinci ölüm anlamına gelir: ateş gölü" (Vahiy 20:14; 21:8). Ateş gölünün sembolik karakteri, Vahiy'de sözü edilen diğer pasajların bağlamından da bellidir. Ölümün bu ateş gölüne fırlatıldığı söylenir (Vahiy 19:20; 20:14). Açıkçası, ölüm yakılamaz. Ayrıca görünmez bir ruh yaratığı olan Şeytan da bu göle atılır. O bir ruh olduğundan, gerçek ateş ona zarar veremez (Vahiy 20:10; Çıkış 3:2; Hakimler 13:20).
Ateş gölü "ikinci ölümü" temsil ettiğinden ve Vahiy 20:14 "ölüm ve Hades"in ona atıldığını söylediğinden, bu gölün ne insanın Adem'den miras kalan ölümü (Romalılar 5:12) ne de Hades'i (insanlığın müşterek mezarı) temsil edemeyeceği açıktır. Sonuç olarak, farklı bir ölümü, dönüşü olmayan bir ölümü simgelemelidir, çünkü raporun hiçbir yerinde, Adem'den miras kalan ölüm ve Hades'te olduğu gibi, bu "göl"ün ölülerini teslim ettiğinden söz edilmez (Vahiy 20:13). Böylece, Tanrı'nın egemenliğinin tövbe etmeyen muhalifleri olan "yaşam kitabında yazılı" bulunmayan herkes, sonsuz yok oluş ya da ikinci ölüm anlamına gelen ateş gölüne atılacaktır (Vahiy 20:15).
Kaynakça
^Justin der Märtyrer, Dialog mit dem Juden Tryphon, tercüman: Philipp Haeser, LXXXI, 4.
^Eusebius, Kirchengeschichte, herausgegeben von H. Kraft, 1967, VI, xxv, 9, 10.
^William Barclay: Offenbarung des Johannes 1, Neukirchen-Vluyn 1970, S. 20.
^Jürgen Roloff: Die Offenbarung des Johannes (Zürcher Bibelkommentare), 3. Aufl. Zürich 2001. S. 16.
^Jürgen Roloff: Einführung in das Neue Testament. Stuttgart 2003, S. 247 f.
^abWatchtower Society, All Scripture is Inspired of God and Beneficial, s. 263-264 (Almanca).
^Watchtower Society, Insight on the Scriptures, 2018, s. 627, 628 (Almanca).
^Irenäus, Fünf Bücher gegen alle Häresien, tercüman: H. Hayd, 1872, Seite 333.
^Umfangreiche Darstellung der Positionen der letzten 200 Jahre in Kenneth L. Gentry: Before Jerusalem Fell: Dating the Book of Revelation, Victorious Hope Publishing 2010, ISBN 978-0-9826206-0-1.
^Klaus Berger/Christiane Nord: Das Neue Testament und frühchristliche Schriften, Insel Verlag, Frankfurt am Main und Leipzig 1999, S. 360. ISBN 3-458-16970-9. Ebenfalls Thomas Schirrmacher: Gründe für die Frühdatierung der Offenbarung vor 70 n. Chr., S. 7 (PDF).
^Ulrike Riemer: Das Tier auf dem Kaiserthron? Eine Untersuchung zur Offenbarung des Johannes als historischer Quelle, B.G. Teubner, Stuttgart und Leipzig 1998, ISBN 3-519-07663-2. S. 11
^Traugott Holtz: Die Offenbarung des Johannes, Das Neue Testament Deutsch (Hg.: Karl-Wilhelm Niebuhr), Teilband 11, Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2008, S. 9 f. ISBN 978-3-525-51387-3.
^Akira Satake: Kritisch-exegetischer Kommentar über das Neue Testament (KEK): Die Offenbarung des Johannes, Band 16, Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2008, S. 52. ISBN 978-3-525-51616-4.
^Elaine Pagels: Apokalypse, aus dem Englischen von Rita Seuß. Verlag C.H. Beck, München 2013. PT129 books.google Fn.14. Original: Revelations. Visions, Prophecy & Politics in the Book of Relevation, Viking Penguin, 2012.
^J. Frey: Erwägungen zum Verhältnis der Johannesapokalypse zu den übrigen Schriften des Corpus Johanneum in: M. Hengel: Die johanneische Frage, WUNT 67, Tübingen 1993, 326-429.
ähnlich A. Heinze: Johannesapokalypse und johanneische Schriften. Forschungs- und traditionsgeschichtliche Untersuchungen, BWANT 142, Stuttgart 1998, sowie Thomas Witulski: Die Johannesoffenbarung und Kaiser Hadrian, Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2007. ISBN 978-3-525-53085-6.
William Barclay: Offenbarung des Johannes, Reihe Auslegung des Neuen Testaments, Neukirchen-Vluyn 1970, ISBN 3-7615-4517-7.
Gregory K. Beale: The Book of Revelation. A Commentary on the Greek Text. The New International Greek Testament Commentary. Eerdmans, Grand Rapids 1999, ISBN 0-8028-2174-X.
Klaus Berger: Apokalypse des Johannes: Kommentar. Verlag Herder, Freiburg/Br. 2017. ISBN 978-3-451-34779-5.
Jacques Ellul: Apokalypse. Die Offenbarung des Johannes – Enthüllung der Wirklichkeit, Neukirchen-Vluyn 1981
Heinz Giesen: Die Offenbarung des Johannes. Regensburger Neues Testament. Pustet, Regensburg 1997, ISBN 3-7917-1520-8.
Traugott Holtz: Die Offenbarung des Johannes. (NTD) Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2008, ISBN 978-3-525-51387-3.
Walter Klaiber: Die Offenbarung des Johannes, Die Botschaft des Neuen Testaments, Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2019, ISBN 978-3-788-73391-9.
Bruce J. Malina: Die Offenbarung des Johannes. Sternvisionen und Himmelsreisen. Kohlhammer, Stuttgart 2002, ISBN 3-17-014241-0 (kulturanthropologische Exegese).
Robert H. Mounce: The Book of Revelation. The new international commentary on the New Testament. Eerdmans, Grand Rapids 1998, ISBN 0-8028-2537-0.
Adolf Pohl Die Offenbarung des Johannes. R. Brockhaus, Wuppertal 1989, ISBN 3-417-25146-X.
Pierre Prigent: Commentary on the Apocalypse of St. John. Mohr Siebeck, Tübingen 2001
Rainer Riesner, Heinz-Werner Neudorfer, Eckhard J. Schnabel und Gerhard Maier: Die Offenbarung des Johannes Teil 1: Kapitel 1 - 11, Historisch Theologische Auslegung Band 5, SCM R.Brockhaus, Witten 2009 und 2019, ISBN 978-3-417-29727-0; Die Offenbarung des Johannes Teil 2: Kapitel 12-22, Historisch Theologische Auslegung, SCM R.Brockhaus, Wuppertal 2012 und 2018, ISBN 978-3-417-29728-7.
Hubert Ritt: Die Offenbarung des Johannes. Die Neue Echter Bibel 21. Echter, Würzburg 1986 (20004)
Jürgen Roloff: Die Offenbarung des Johannes. Zürcher Bibelkommentare. TVZ, Zürich 20013
Akira Satake: Die Offenbarung des Johannes. Kritisch Exegetischer Kommentar 16. Vandenhoeck & Ruprecht, Göttingen 2008, ISBN 978-3-525-51616-4.
Ben Witherington III: Revelation. New Cambridge Bible Commentary. University Press, Cambridge 2003; ISBN 0-521-00068-8.
Klaus Wengst: "Wie lange noch?" Schreien nach Recht und Gerechtigkeit – eine Deutung der Apokalypse des Johannes. Kohlhammer, Stuttgart 2010