Lefkoşa surları, Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'yı çevreleyen bir dizi savunma duvarıdır.[a] İlk şehir surları Orta Çağ'da inşa edilmiş ancak 16. yüzyıl ortalarında Venedik Cumhuriyeti tarafından tamamen yeniden inşa edilmiştir. Venedikli mühendis Guilio Savorgnan'nun bir sanat eseri olarak görülen surlar 4,8 kilometre (3,0 mi) uzunluğunda olup on bir burç ile üç giriş kapısına sahiptir.[1] Günümüzde büyük ölçüde bozulmamış bir hâlde olan surlar, Doğu Akdeniz'deki en iyi korunmuş Rönesans surları arasındadır. Önemli bir turistik cazibe merkezidir.
Lefkoşa şehri, Malta'daki Valletta ve İtalya'daki Palmanova ile birlikte, ideal bir Rönesans kentinin kullanışlı bir örneği olarak kabul edilir ve bu durum, surlarının yanı sıra şehir içindeki kentsel yaşamdan da kaynaklanmaktadır.[2]
Tarihi
Lefkoşa'daki ilk tahkimat, 1211'de Lusignan döneminde inşa edilmiş bir kale idi. Margarita Kulesi adında büyük bir kule, 1368 yılında Kral I. Peter tarafından yapılmıştır. II. Peter, bütün şehri çevreleyen ilk surları inşa etti ve ayrıca Margarita Kulesi'ni yıktı.[3]
Kıbrıs, 1489'da Venedik Cumhuriyeti'nin bir parçası oldu. Venedikli valiler, kentin takviye edilmesinin gerekliliğini vurgulasa da ilkin tahkimatın iyileştirilmesi için hiçbir şey yapılmadı..[4] Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun genişlemesine dair olan korkuların arttığı ve Akdeniz'deki birçok Hristiyan devletin tahkimatlarını güçlendirmeye başladığı 1565'teki Malta Kuşatması'nın ardından değişti.[5]
Venedikliler, 1567'de şehri güçlendirmeye karar verdi ve yeni tahkimatların tasarlanması için İtalyan askeri mühendis Giulio Savorgnan ve Francesco Barbaro'yu görevlendirdi.[6] Yapımın başlamasından on ay sonra, Savorgnano Venedik'e çağrılmış ve çalışmaya asistanları devam etmiştir.[7] Mühendislerin şehri savunmak için yetersiz gördüğü Orta Çağ tahkimatı, yeni duvarlara yer açmak için yıkıldı. Venedikliler ayrıca hem yapı malzemelerinin satın alınması hem de kentin savunulması için daha net bir görüş alanı uğruna şehir içinde birçok evin, kilisenin ve sarayın yanı sıra yeni duvarların dışında kalan binaları da yıkmıştır.[8] Aynı zamanda Kanlıdere, sakinleri su basmasına karşı korumak ve yeni duvarları çevreleyen hendekleri doldurmak için şehir dışına yönlendirilmiştir.
Dördüncü Osmanlı-Venedik Savaşı, tahkimatların henüz tamamlanmadığı bir dönemde başladı.[2]Piyale Paşa komutasındaki Osmanlılar, 1 Temmuz 1570'te Kıbrıs'ı ele geçirdi ve 22 Temmuz'da Lefkoşa kuşatmasına başladı. Şehir, Osmanlılar'ın Podocattaro Kalesi'nin güvenliğini kırdığı 9 Eylül tarihine kadar direndi. Osmanlılar, müdafileri öldürüp geri kalan sakinleri ele geçirdi.[9]
Kuşatmanın sona ermesinden sonra Lala Mustafa Paşa, şehirde 4000 asker ve 1000 süvari garnizonu bıraktı. Şehir bu zamandan sonra sürekli bir gerileme yaşadı.[10] Kuşatmadan sonra tahkimat, Osmanlılar tarafından tamir edilmesine rağmen, 17. yüzyılın başlarında "bozuldu ya da aşınmaya başladı" ve şehir neredeyse savunmasız hâle geldi.[11]
Şehir sonunda 19. yüzyılın ortalarında bir canlanma yaşamaya başladı. İngilizler 1878'de Kıbrıs'ı işgal ettiğinde şehir hâlâ duvarların içindeydi. Çevreye erişimi kolaylaştırmak için 1879'da Paphos Kapısı yakınında bir giriş yapıldı. 20. yüzyıl boyunca surların içinde daha fazla kapı yapılmıştır.[12]
Mimari
Uzmanlar, surları 16. yüzyıl askeri mimarisinin ana örneği olarak görmektedir. Tasarımı, sur yapımında Rönesans döneminin başlangıç işaretlerini taşıyan belirli yenilikçi teknikleri içermektedir. Bunlara, bitişik burçların yanlara açılan kapıların pozisyonları dahildir ve böylece kuşatma zamanlarında daha kolay korunabilmiştir. Top atışlarından gelen etkiyi azaltma gücünü artırmak için surun üstteki yarısı duvarla kaplanmıştır. Buna rağmen, tahkimatların bazı eksiklikleri vardı ve Osmanlılar tarafından ele geçirildiklerinde henüz tamamlanmamıştı.
Lefkoşa surları savunma yapısı olarak yapılmış bir yapı olması sebebiyle duvarları oldukça kalın ve masif yapılmış ve yine masif burçları yuvarlak surlardan ok şeklinde dışarıya taşmaktadır.[7] Bu sur ve burçların içleri toprakla doldurulmuş, dış cepheleri ve üstleri kesme taştan yapılmıştır ve kapılar arasında en masif görünen Mağusa Kapısı'dır.[7] Kapıların her birine bir kaldırma köprüsü yerleştirilmiştir.[13] Osmanlı döneminde bu kapıların üzerlerine eklemeler yapılmıştır.[14] Bu yapılan eklemelerle birlikte üç kapının duvarlarının üzerine yerleştirilen kitabe ve 1808-1839 yılları arasında saltanat süren II. Mahmud'un H. 1236 (1820) tarihli birer tuğrası[14] ve girişinin yanındaki plasterler üzerinde bazı belirsiz armalar vardır.[15] Girne Kapısı'nın güney duvarında II. Mahmud'un tuğrası, onun altındaki mermer bir panoda 1562 tarihli Latince bir kitabe ve bunların sol tarafında "GVRI" harfleri, sağ tarafında 1931 tarihi bulunmaktadır.[16] Kapının üstündeki oyma (GVRI 1931), her iki yanda yolun açıldığı ve kapının kapandığı tarihi işaret etmektedir.[16] Kuzey duvarındaki kemerli kapı üzerindeki mermer panoda Mevlevîdervişlerinden Hattat Şeyh Feyzullah Dede'nin H. 1236 (1820/21) tarihli Kur'an'dan ayetlerin yer aldığı, iki satırlık yazıtı yer almaktadır.[16] Baf Kapısı üzerindeki mermer bir levha üzerinde, bugün oldukça yıpranmış olan II. Mahmut'un tuğrası bulunmakta; kapıya yakın sur duvarına açılan yeni yolun tarihini gösteren, şehre girişin sol duvarının üstünde, küçük bir kumtaşının üstündeki kitabede "VR 1879" yazılıdır.[16] Burçlarda Osmanlı dönemi eklemeleri olan siperler bulunmaktadır.[13]
Oldukça masif görünen yaklaşık 12 metre (39 ft) yüksekliğindeki Lefkoşa surlarının duvarları bir daire oluşturmaktadır.[17]Girne Kapısı, yuvarlak kemerli kısa bir geçittir ve kapı geçidinin üst kısmına inşa edilen kare planlı bekçi odası kubbe örtülüdür.[17]Baf Kapısı, sivri kemerli girişi olan bir geçit şeklindeyken kapılar arasında en sağlam olan Mağusa Kapısı deniz seviyesinden en aşağıda olan kapıdır.[16] Bu nedenle halk arasında kapıya Porta di Sotto (Aşağı Kapı) diye söylenmekte ve kapının orijinal tonozlu geçidi çok fazla değiştirilmemiştir.[16] Her kapı aralığının genişliği 3.12 m, iç kapının yüksekliği 5.34 m ve dış kapının yüksekliği 3.2 m'dir.[16]
Düzen
Lefkoşa'daki Venedik surları, yaklaşık 5 km çevresi bulunan dairesel bir şekle sahiptir. Duvarlar, Palmanova'nın burçlarına benzer şekilde yuvarlak orillonlarla çevrili on bir beşgen burç içermektedir. Bu burçlara, duvarların inşası için bağışta bulunan on ailenin adı verilmiştir. 11 burç şöyledir:
Surlar Venedikliler döneminde yeniden inşa edildiğiniden, Lüzinyanlar döneminde beş kapı yapılmış fakat bu kapılar günümüzde mevcut değildir[18] Mevcut olmayan kapılar şunlardır:
^Keshishian, Kevork K. (1978). Nicosia: Capital of Cyprus Then and Now. The Mouflon Book and Art Centre. ss. sf. 69-70.
Notlar
Wikimedia Commons'ta Lefkoşa Surları ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.
^abSurun yarısı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Kuzey Lefkoşa'da bulunmaktadır. Surun bir kısmı Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler Tampon Bölgesi'nde de bulunmaktadır..