Kayseri, Türkiye'nin Kayseri ilinin merkezi olan şehirdir. Türkiye'nin İç Anadolu bölgesindeki şehirlerden birisidir. Nevşehir iline Kapadokya sınırı ile birleşir. Yılkı atlarının olduğu Hörmetçi/Hürmetçi Sazlığı vardır. Kapuzbaşı Şelalesi ile de ünlüdür. Mantı, yağlama gibi yöresel yemekleri de vardır.
Etimoloji
Kayseri kentinin adı LatinceCaesarea, Kaysaria (Yunanca: καισαρεία, romanize: kaysaria) adı Arapça biçiminden Türkçeleştirilmiştir. Tarihi kayıtlarda ismi Mazaka, (Ermenice: Մաժաք, romanize: Mažak) olarak da geçmektedir.
"Kayser" veya "kaysar" (Arapça: قيصر), Roma ve Doğu Roma (Bizans) imparatorlarına verilen Caesar (Yunanca: καισαρ, romanize: kaisar) unvanının İslam ülkelerinde kullanılan biçimidir. Osmanlı sultanları II. Mehmed'ten başlayarak resmî sıfatları arasında Kayser-i Rum unvanını da kullanmışlardır.
Caesar asıl olarak Romalı devlet adamı Julius Caesar'ın (MÖ 100-44) lakabıdır (cognomen). Sezar'ın manevi oğlu olan ilk Roma imparatoru Gaius Julius Caesar Octavianus, onursal bir unvan olarak Caesar lakabını benimsemiştir. Daha sonraki Roma imparatorları da Caesar ve Augustus unvanlarını bir arada kullanmışlardır.
Rus hükümdarları, Caesar adının Rusça biçimi olan çar (Rusça: цар, romanize: tsar) unvanını 1453'te İstanbul'un Türkler tarafından fethinden kısa bir süre sonra benimsemişlerdir. Adlandırmanın amacı, Osmanlı sultanlarının Rum kayserliğine varis olma iddiasına karşı koymak ve Bizans tahtının mirasında hak iddia etmektir.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu (961-1804), Avusturya İmparatorluğu (1806-1918) ve Alman İmparatorluğu (1871-1918) da Latince Caesar ve Almanca Kaiser unvanlarını kullanmıştır. Özellikle son Alman imparatoru II. Wilhelm (1888-1918), Kaiser unvanını ön plana çıkarmıştır. Türkçe kullanımda Alman imparatorunun lakabı çoğu zaman kayzer, eski Rum ve Osmanlı hükümdarlarının lakabı ise kayser imlasıyla yazılır. Ayrıca Yılanlı Dağ'ın zirvesinde dönemin en büyük Kapadokya kralına ait olan mezar kabri keşfedilmiş, çevresinde çok eski tarihî bir kale ve kale ortasında bir darphane de bulunmuştur. Kale içindeki kazılarda ele geçen bir tablete göre bu dağ üzerinde gizli bir yerde yer altı şehri ve hazineler bulunmakta olduğu iddia edilmektedir.[kaynak belirtilmeli]
Tarihçe
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseri, klasik çağlarda Kapadokya adı verilen bölgededir. Kızılırmak'ın güneyinde bulunan bu bölge, Tuz Gölü'nden Fırat Nehri' ne kadar uzanır. İpek Yolu buradan geçer. Bölge, pek çok uygarlığın beşiği olmuştur.
Hititler dönemi
Kayseri, MÖ 4000 ile MS 2000 olmak üzere 6000 yıllık bir tarihe sahiptir. MÖ 2000 yıllarında Anadolu'ya gelen Hititler, Kayseri'ye 22 km uzaklıkta bulunan Kültepe (Kaniş) şehrini kurmuşlardır. Kültepe, Kayseri ovasının en büyük şehri ve Anadolu'nun en büyük höyüklerinden biridir. Kültepe'nin hemen yanında yer alan Karum'da (Pazarşehir) yapılan kazılarda bu döneme ait çivi yazısı ile çeşitli yazılı tabletler bulunmuş ve bu tabletlerden Asurlu tüccarlarla Hititli yerliler arasındaki ticari ilişkilere ait bilgiler elde edilmiştir. Kültepe, MÖ 4000 yılından Roma devri sonuna kadar devamlı olarak yerleşme görmüştür.
Bizans dönemi
M.S. 395'te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce bu bölge (Kapadokya) Anadolu'nun diğer bölgeleri gibi Doğu Roma(Bizans)'nın payına düşmüştür. Hristiyanlık yayılırken Kayseri bu dinin en büyük merkezlerinden biriydi. Romalılar daha Hristiyanlığı resmi din ilan etmeden önce bu dine inananlara zulmediyorlardı.O dönemde pek çok Hristiyan Kayseri ve civardaki illere sığınmışlardır. Şehirde pek çok oyma kilise bulunmaktadır.[2]
MS 6. asırda İmparator I. Justinianus, Kayseri'yi surlarla çevirdi ve bazı imar faaliyetlerinde bulundu. Emevîler zamanında 690, 726, 729 ve 732'de İslâm orduları Halife Abdülmelik, Mesleme, Said ibni Hişam ve Süleyman ibni Hişam Kayseri'yi dört defa fethettiler. Fakat yerleşim yeniden Bizans'ın eline geçti.
Anadolu Selçuklu Devleti dönemi
Selçuklular Kayseri'yi Malazgirt Meydan Muharebesi'nden kısa bir süre sonra tam olarak hâkimiyet kurmuşlardır. Selçuklular devrinde Kayseri, Konya'dan sonra ikinci başkent oldu. Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubât zamanında Kayseri'nin durumu Bizans devrini gerilerde bıraktı. En parlak devrini yaşadı. Selçuklu Anadolu'sunun Konya'dan sonra en önemli şehri Kayseri'ydi. Şehir birbirinden güzel eserlerle süslendi. Bugün Kayseri'deki eski eserlerin çoğu ve en değerlileri Selçuklu devrinden kalmış olanlardır. Selçuklulardan sonra İlhanlılar bu bölgeye hâkim oldular. 1277'de Memlûk Sultanı Baybars Kayseri'ye geldi, fakat İlhanlılar'dan Kayseri'yi geri alamadı.
Anadolu Beylikleri Dönemi
On dördüncü yüzyılda Alaeddin Eretna, İlhanlıların Anadolu genel valisi olarak Kayseri'ye geldi. İlhanlılar yıkılınca Eratnaoğulları Beyliği kuruldu ve yerleşim bu beyliğin Sivas’tan sonra ikinci başkentiydi.
Eretnaoğulları’nın yerine geçen Kadı Burhaneddin’in hâkimiyeti uzun sürmedi. Şehir 1398’de I. Bayezid tarafından fethedilip, Osmanlı Devleti'ne katıldı. Fakat dört sene sonra 1402’de Timur İmparatorluğu ile yapılan Ankara Muharebesinden sonra Kayseri, Timur tarafından Karamanoğullarına bırakıldı. Bir müddet sonra da Dulkadiroğulları Beyliği'nin idaresine geçti. Karamanoğulları, Kayseri’yi Dulkadiroğulları Beyliğinden geri alınca, Sultan II. Murad 1436’da Kayseri’yi yeniden alarak Dulkadiroğulları Beyliği'ne verdi. (II. Murad’ın annesi Dulkadiroğulları Beyi’nin kızı idi.) Bir müddet sonra Karamanoğulları Beyliği Kayseri’yi yeniden ele geçirdi. Memlûklar bir ara Kayseri’yi kuşattılar fakat alamadılar. 1508’de Şah İsmail Kayseri’ye geldi fakat kısa bir müddet sonra geri çekildi.
Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Devleti'ne katıldığı için Kayseri, Dulkadiroğulları Beyliği'nin idaresine geçti.
Osmanlı Devleti Dönemi
Yavuz Sultan Selim Han 1515’te Kayseri’yi Osmanlı Devleti'ne katınca Karaman (Konya) eyaletinin (beylerbeyliğinin) yedi sancağından (vilâyetinden) birinin merkezi oldu. 1830’da yapılan nüfus sayımında Bu nüfus sayımında Kayseri’nin hane sayısının 7693 olduğunu nüfus sayısını da 21.005 ile 26.000[3] arasında olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Tanzimat'tan sonra Ankara Vilayeti'nin beş sancağından biri oldu, üç kazası vardı. Cumhuriyet devrinde bütün sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince Kayseri vilâyet oldu. “Kaysarîye” ismi Kayseri'ye çevrildi. Sultan II.Abdülhamid şehrin meydanına saat kulesi yaptırmıştır.
Cumhuriyet dönemi
Kayseri, 1988 yılında çıkarılan 3508 sayılı Kanun[4] ile büyükşehir unvanı kazandı. Başlangıçta iki ilçe (Kocasinan ve Melikgazi) Kayseri Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dâhil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları, valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 20 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[5] Bu sınırlar içinde kalan 5 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.[5] 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[6]
2004 yılında çıkarılan kanun nedeniyle il merkezinde olmayan İncesu ilçesi de büyükşehir sınırlarına girmiş olup 2008-2012 yılları arasındaki nüfus verilerine İncesu da dahil edilmiştir. 2012 yılında ise ilin tamamı büyükşehir sınırlarına girmiştir.
^"1935 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1945 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 15 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1955 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 23 Ekim 1955 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.