İran Cephesi veya İran'ın İşgali ya da Osmanlı'nın İran ile yaptığı son savaş olan 1914-18 Osmanlı-İran Savaşı (Farsça: اشغال ایران در جنگ جهانی اول), Osmanlı, Britanya ve Rusya ve Kaçar Devleti'nin arasında Kuzey Azerbaycan'da yaşanan bir dizi askeri çatışmadır. Cephenin, İran için yıkıcı olduğu aşikârdı. Çatışmalarda, İngiliz ve Rus faaliyetlerinin etkisiyle 1917-1919 yılları arasında yaşanan İran kıtlığı nedeniyle 2 milyondan fazla İranlı sivil öldü. Kaçar hükûmetinin I. Dünya Savaşı ve sonrasında ülkenin egemenliğini koruyamaması, 1921'de bir darbeyle Rıza Şah Pehlevi'nin ülkenin başına geçmesine ön ayak oldu.
Arka Plan
İran, I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde tarafsızlığını ilan etti. Buna rağmen ülke, İtilaf ve İttifak güçleri arasındaki savaş öncesi rekabetten hızla etkilenmeye başladı. İran'daki yabancı çıkarlar öncelikle ülkenin Britanya Hindistanı, Rusya, Afganistan ve Osmanlı arasındaki stratejik konumuna ve ilk kez 26 Mayıs 1908'de keşfedilen ülkenin petrol rezervlerine dayanıyordu.[5]1907'de imzalanan İngiliz-Rus Antlaşması'nda Rus ve İngiliz hükûmetleri İran'ı üç bölgeye ayırmayı kabul etti; Ruslar, Transkafkasya'da daha önce fethettikleri topraklara komşu olan kuzey İran üzerinde hak iddia ederken, İngilizler de Britanya Hindistanı'na sınır olan güney üzerinde hak iddia etti (üçüncü bir bölge tampon bölge olarak bırakıldı). 1907 anlaşması Ruslar ve İngilizler arasında onlarca yıldır süren Büyük Oyun'u sona erdirdi. Anlaşma, Alman imparatorluğunun bölgeye doğru genişlemeye başladığı bir dönemde imzalandı ve Almanya'nın artan bölgesel etkisine ve gelecekte bölgeye doğru olası genişlemesine karşı bir denge sağlayarak hem Rusya'ya hem de İngiltere'ye hizmet etti.[kaynak belirtilmeli]
Alman İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı arifesinde, Britanya Hindistanı ile İran ve Mısır uydu devletlerinde yıkıcı ve milliyetçi ajitasyonları teşvik etmek ve sürdürmek amacıyla Doğu İstihbarat Bürosunu kurdu. Büro, İngiliz-Rus Antantını dağıtmak için İran ve Afganistan'da istihbarat ve yıkıcı görevler üstlendi. Büronun İran'daki operasyonları Wilhelm Wassmuss tarafından yönetiliyordu.[6] Almanlar İran'ı İngiliz ve Rus etkisinden kurtarmayı ve Rusya ile İngilizlerin arasını daha da açarak sonunda Britanya Hindistanı'nın yerel ordular tarafından işgal edilmesine yol açmayı umuyordu.
Osmanlı'nın hedefi, Rusya'nın Hazar Denizi çevresindeki hidrokarbon kaynaklarına erişimini kesmekti. Almanlarla aynı safta yer alan Osmanlı, İtilaf Devletleri'nin bu bölgedeki nüfuzunu zayıflatmak istiyordu ama bunun çok farklı bir nedeni vardı. Harbiye Nazırı Enver Paşa, Rusların İran'ın kilit şehirlerinde yenilgiye uğratılması halinde Azerbaycan'a, Türkistan'a ve Hindistan'a giden yolun açılabileceğini iddia ediyordu. Enver Paşa, Turancılık ülküsü adı altında yeni kurulan bu milliyetçi devletler arasında, Avrupa etkisinden kurtulmaları halinde geniş bir işbirliği öngörüyordu. Paşa'nın siyasi pozisyonu, Avrupalı sömürgeci güçlerin hiçbirinin bir dünya savaşının zorluklarına dayanacak ve Asya'daki sömürgelerinde doğrudan hakimiyetlerini sürdürecek kaynaklara sahip olmadığı varsayımına dayanıyordu. Bölgedeki milliyetçi hareketler I. Dünya Savaşı ve iki savaş arası dönemde Asya'daki neredeyse tüm Avrupa sömürgelerinde siyasi çalkantılara yol açsa da, Enver'in hedeflediği ölçekte bir dekolonizasyon asla başarılamadı. Ancak Enver Paşa, Osmanlı'nın İtilaf Devletleri tarafından paylaşılmasından sonra 4 Ağustos 1922'deki bugünkü Tacikistan sınırları içinde kalan Çeğen tepesindeki şehadetine kadar bu emeline devam etti.
1914 yılında, savaştan önce, İngiliz hükûmeti Kraliyet Donanması'na petrol tedariki için "Anglo-Persian Oil Company" ile sözleşme yapmıştı.[7] "Anglo-Persian Oil Company", Turancılık ülküsü ile çakışıyordu: İngilizler, Azerbaycan, Gilan, Mazendaran, Gürgan ve Horasan'ın kuzey eyaletleri hariç, Kaçar İran'ının petrol yataklarının tamamına yakınının işletmesinde münhasır haklara sahipti.[7]
Kuvvetlerin düzeni
Kaçar kuvvetleri tek bir kuvvet değil, belirli bölgeler de kurulmuştu. Her ilçenin kendi taburu ve her vilayetin birkaç taburu vardı. Boy gruplaşmasına bağlı olarak her bölge, genellikle kendi şefleri altında bir ya da bazen iki tabur sağlıyordu. Taburların gücü 600 ila 800 arasındaydı. Sayıları dört ila sekiz top arasında değişen topçu bataryaları vardı. Düzensiz birliklerin sayısı her bölgede yaklaşık 50.000'i buluyordu; aşiret atlılarından ve sayısı belirsiz yaya askerlerden oluşuyordu ve hepsi de kötü silahlanmıştı. Taburları kontrol eden reislerin taraf değiştirmesi alışılmadık bir durum değildi. Bu kuvvetlerin bazıları Kaşkay Aşiretleri, Tangistani Aşiretleri, Laristani Aşiretleri ve Khamseh Aşiretleri mensuplarıydı. İran merkezi hükûmetinin ayrıca İsveçli subaylardan oluşan ve yaklaşık 6.000 askerden oluşan İran Merkezi Hükûmet Jandarması vardı. Bu 6,000 askerin sadece 2,000'i atlıydı. Her biri dokuz taburdan oluşan altı alay halindeydiler ve silahları arasında Mauser tüfekleri, on iki makineli tüfek ve dört dağ topu vardı. Kaçar kuvvetleri Tahran, Kazvin ve Hemedan'a dağılmıştı ve amaçları ülkenin tahmini 930 millik bir mesafeyi kapsayan ana yollarını İran kontrolünde tutmaktı.
1914 yılında Enver Paşa, Birinci Kuvve-i Seferiye kumandanı Yarbay Kâzım Bey'e (11 Aralık) ve Beşinci Kuvve-i Seferiye kumandanı Yarbay Halil Bey'e (25 Aralık) şu emri verir "Göreviniz, tümeninizle birlikte İran'a doğru hareket etmek ve Tebriz üzerinden Dağıstan'a ilerlemek, burada genel bir isyan başlatmak ve Rusları Hazar Denizi kıyılarından püskürtmektir."
Alman operasyonları Wilhelm Wassmuss ve Kont Kanitz tarafından yürütüldü. Alman Lawrence olarak bilinen Wassmuss, İranlı aşiretleri Britanya'ya karşı bir isyana teşvik etmeye çalışıyordu.
1914'te Hint Ordusu'nun güney nüfuz bölgesinde birkaç birliği vardı; subayları aşiret güçleriyle savaşma konusunda deneyimliydi. 1917 yılının sonunda Tümgeneral Lionel Dunsterville başkanlığında bir İngiliz kuvveti oluşturuldu. Dunsterville, 18 Ocak 1918'de Bağdat'a komutayı devralmak üzere yola çıkmış ve Dunsterville'in kuvvetleri nihayetinde yaklaşık 1.000 kişiye ulaşmıştı. Bir sahra topçu bataryası, makineli tüfek grubu, üç zırhlı araç ve ayrıca iki uçak tarafından destekleniyorlardı. Seyyar sahra hastaneleri, kurmay subaylar, karargah personeli ile birlikte toplam kuvvet yaklaşık 1.300 kişi idi. Dunsterville'e "Irak'dan İran üzerinden Anzali limanına gitmesi, oradan da gemiye binerek Bakü'ye geçmesi" emredilmişti.[8]
Rusya uzun zamandan beri bölgede kuvvet bulunduruyordu. İran Kazak Tugayı ve Ermeni General Tovmas Nazarbekyan komutasındaki Rus Kafkas Ordusu'nun küçük bir birliği burada konuşlanmıştı. Kazak Tugayı sekiz bölük, küçük bir piyade taburu ve altı Krupp topundan oluşan bir atlı bataryadan oluşuyordu; toplam güçleri 2.000'i geçmiyordu. Ruslar ayrıca Andranik Ozanyan komutasındaki Ermeni gönüllü birliklerinden bir müfrezeyi de bu bölgeye taşımıştı.
Kaçar hükûmeti savaştan önce düzeni sağlamakta güçlük çekiyordu. Bir yıl içinde Güney İran'ın en güçlü aşireti olan Kaşkay aşireti genel valiye karşı gelerek Boyer Ahmed-i'nin aşireti gibi Fars'ta baskınlar düzenledi; Hamse aşireti Kerman vilayetindeki kervan yollarına saldırdı; diğer aşiretler de zaman zaman Fars, Yezd ya da Kirmân vilayetlerinde baskınlar yaptı. Hükûmet kontrolündeki jandarma, tamamen olmasa da yavaş yavaş kendini kabul ettirmiş ve bir dizi aşiret üyesini angaje etmişti. Yetkililer savaş başladığında ellerinde tuttukları güzergâhlar boyunca karakollar inşa ettiler.
Rusya kuzey İran'da kuvvet bulunduruyordu. Ruslar, İran'daki Ermeni ve Süryani Hristiyanların durumuyla ilgili güvenlik gerekçelerine dayanarak bir dizi şehri işgal etti. Tebriz 1909'da, Urmiye ve Hoy ise 1910'da işgal edildi. Bu önlem Rusların sadece İran'ı kontrol etmesini değil, aynı zamanda Culfa'daki demiryolu merkezlerinden Hoy üzerinden Osmanlı İmparatorluğu'nun Van Vilayeti'ne giden yolu da güvence altına almasını sağladı.
28 Temmuz 1914'te I. Dünya Savaşı başladı. Osmanlı önce ciddi bir girişimde bulunmadı. Ancak Rus-Osmanlı çatışmalarından önce bile bölgenin güvenliği azalmaya başlamıştı. Sınır boyunca karışıklıklar başladı. Urmiye'ye, Kürt Aşiretleri tarafından saldırı gerçekleşti. Aynı dönemde Ruslar Urmiye, Tebriz ve Hoy'daki Osmanlı konsolosluklarını kapattı ve Urmiye yakınlarındaki köylerden Kürtleri ve diğer Sünni Müslümanları zorunlu göçe tabi tuttu. Aynı zamanda bazı Ermeni ve SüryaniHıristiyanlara da silah verildi. Rus yetkililer, İran'da ve Van Vilayeti'nde kendilerinin yanında yer alan bazı Kürt aşiretlerine 24.000 tüfek dağıttı.[9]Rus-Osmanlı çatışmaları 2 Kasım 1914'te Köprüköy muharebeleri ile başladı.
1914
Aralık 1914'te General Myshlaevsky, Sarıkamış Savaşı'nın doruk noktasında İran'dan çekilme emri verdi.[10] Ermeni General Nazarbekoff komutasındaki Rus birliklerinden sadece bir tugay ve Ermeni gönüllülerden oluşan bir tabur Salmast ve Urmiye'ye dağılmıştı. Muharebeler, kuzey İran sınırındaki çatışmalarla sınırlıydı. Enver Paşa, İstanbul'da askere alınanlardan [bir tümen] birlik kurdu [25 Aralık]. Bu birlik Halil Bey'in komutasına verildi. Halil Bey'in birlikleri harekâta hazırlanırken, küçük bir grup İran sınırını çoktan geçmişti. Van'a yönelik bir Rus saldırısını püskürttükten sonra, hafif teçhizatlı paramiliter bir oluşum olan Van Jandarma Tümeni [Binbaşı Ferid komutasında] düşmanı İran'a kadar kovalamıştı.
14 Aralık 1914'te Van Jandarma Tümeni Qotur şehrini işgal etti. Daha sonra Khoy'a doğru ilerledi. Bu geçidin, Qotur'da kurulan köprübaşından Tebriz'e doğru hareket edecek olan Kâzım Bey (5. Seferi) ve Halil Bey birliklerine (1. Seferi) açık tutulması gerekiyordu. Ancak Sarıkamış Muharebesi Osmanlı kuvvetlerini tüketmiş ve İran'a konuşlandırılacak bu kuvvetlere başka yerlerde ihtiyaç duyulmuştu. 10 Ocak'ta İran'a giden 5'inci Seferi Kuvvetleri kuzeye, Üçüncü Ordu'ya yönlendirildi ve kısa süre sonra onu 1'inci Seferi Kuvvetleri takip etti.
1915
1915'te Wilhelm Wassmuss yerel şeflerle görüştü ve isyanı teşvik eden broşürler dağıttı. Yerel bir şef tarafından tutuklandı ve İngilizlere teslim edildi, ancak kaçmayı başardı. Osmanlı'nın Kermanşah ve Hemedan'a doğru ilerleyişiyle birlikte, İran hükûmetinin Alman yanlısı üyeleri aracılığıyla bir isyanı kışkırtmayı umuyordu.
4 Ocak 1915'te Talat Paşa'nın özel bir görevle İran'a gönderdiği Ömer Naci Bey komutasındaki gönüllü müfrezesi Urmiye şehrini ele geçirdi. Bir hafta sonra Ömer Fevzi Bey'in komutasındaki "Musul Grubu", Rus liderliğini tamamen hazırlıksız yakalayarak fazla bir direnişle karşılaşmadan Tebriz'e girdi. Aram tarafından Halil Bey olarak anılan Ömer Fevzi, (üstün) kuvvetleriyle birkaç saat içinde Urmiye şehrini ele geçirerek Salmast üzerine yürüdü. 1914 yılının sonlarında Halil olduğu tespit edilen Ömer Fevzi, bine yakın Rus'u esir aldı. 26-28 Ocak 1915'te Sufian bölgesinde General Çernozubov kısa bir çatışmaya girdi. Rusya güçlü bir kuvvet göndererek şehri yeniden ele geçirmeyi başardı. 30 Ocak'ta Çernozubov Tebriz'e girdi.
3 Şubat 1915'te General Nazarbekov bir karşı saldırı başlattı. Van Jandarma Tümeni bu kez hattını tutmayı başardı. Mart ayı başlarında Nazarbekov, yedi taburdan oluşan daha güçlü bir kuvvetle saldırdı. 7 Mart'ta Van Jandarma Tümeni Dilman'ı tahliye ederek geri çekilmeye başladı ve üç gün sonra Qotur'a ulaşarak orada siper açtı.
Nisan 1915'te Halil Bey komutasındaki 1. Seferi Kuvvetleri kuzey İran'a doğru hareket etti. Amaç Dilman şehrini ve bu bölgeyi Nazarbekov kuvvetlerinden temizlemekti, bu da Kafkasya Harekâtı'nda önemli bir taktik avantaj sağlayacaktı. Diliman, Ermenilerle Türkler arasındaki en şiddetli savaşlardan birinin yaşandığı yerdi.[11] Andranik komutasındaki Ermeni gönüllülerden oluşan ilk tabur, Rus Çernozubov gelene kadar Halil Bey'in saldırılarını püskürttü. Kafkasya'dan yeni gelen Rus kuvvetleri Halil Bey'i kaçırmayı başardı. 14 Nisan'da kötü yürütülen bir gece baskını Halil Bey'in yaklaşık 2.000 can kaybına mal oldu. Bu üç gün içinde 3.600 askerini kaybetti. General Nazarbekov, Diliman Muharebesi'nden (15 Nisan 1915) sonra Halil Paşa müdavimlerini Başkale'ye doğru iterek durumu güvence altına almayı başardı.
Halil Bey, Enver Paşa'dan şu telgrafı alır ve bu savaş alanını terk eder: "Van sustu. Bitlis ve Irak'a giden yollar tehlike altında. Daha da büyük tehditlere maruz kalmamak için bir an önce geri çekilin ve 3. Ordu'ya katılın. Bu geçitlerin kontrolünü elinize alın."
8 Mayıs 1915'te Van Kuşatması'ndaki on iki Ermeni haberciden biri İran'a ulaşmıştı.[12] Andranik'ten oluşan bir Ermeni gönüllü birimi, 1200 adam ve komutan Chernoroyal'in tümeniyle birlikte Başkale'ye doğru gönderildi. 7 Mayıs'ta Başkale'yi ele geçirdiler. İran'dan gelen bu grup 18 Mayıs'ta Van şehrine ulaştı. Van'ın hâlâ kuşatma altında olduğunu bulmayı bekliyorlardı ve Van'ın Ermenilerin elinde olduğunu görünce hayrete düştüler. Haber Yudenich'e ulaştığında General Trukhin komutasında Trans-Baykal Kazaklarından oluşan bir tugay gönderdi. Van'ın güvenliğinin sağlanmasıyla yazın geri kalanında çatışmalar batıya doğru kaydı.
Temmuz 1915'te, Kafkasya Harekatı'ndaki Rus kuvvetleri, bir Rus kolunun İran sınırına çekilmesiyle genel olarak geri çekildi. Bu geri çekilme Haziran 1915'te yaşanan olayların sonucuydu. Yudeniç, Osmanlıları Muş ve Malazgirt'te sınırlandırmak için bir saldırı planladı. Beyazıt ve İran Azerbaycan'ından Van'a doğru kanattan geçmeyi planladı. Ancak Rusya'nın Kafkasya kampanyasına doğru ilerleyişi uzun sürmedi. Rus kuvvetleri gerileme yaşadı.Halil Bey'in komutasındaki 11 düzenli birlik tümeni, Rus Kafkasya ilerleyişinin tam merkezine saldırdı. Birkaç gün sonra Malazgirt Muharebesi (16 Temmuz) ve ardından Kara Killisse Muharebesi nedeniyle Rus ordusu geri çekildi. Ağustos 1915'te İngilizler Buşehr'i işgal ettiğinde Akhgar komutasındaki jandarmalar Burazjan'a çekildi.
Kasım 1915'te Hamedan Jandarma Komutanı Albay Pessian, Musalla Muharebesi'nde Rusya yanlısı Pers Kazak
Tugayı'na saldırı başlattı. Pessian'ın jandarmaları Pers Kazaklarını silahsızlandırmayı başardılar ve hatta bazıları vatansever bir konuşmanın ardından güçlerine katılmaya ikna edildi. Bu zaferden sonra Ruslar, İran Jandarma Teşkilatı üzerine, Muhammed Hüseyin Cihanbani komutasındaki Robat-i Kerim kuvvetleri ve Haydar Latifiyan komutasındaki halk kuvvetleri ile Albay Pessian ve Azizollah Zarghami (fa) komutasındaki Hamedan-Kermanşah karayolu kuvvetlerine doğru ilerledi. Hamedan'ı, sayı ve silah bakımından üstün olan, ilerleyen Rus Kafkas Ordusu'na karşı savunmamak. Soltanabad'da da Mesut Kayhan (de) komutasındaki jandarma kuvveti Ruslar tarafından yenilgiye uğratıldı. Jandarmalar daha sonra Kirmanşah'a çekildi. 10 Kasım 1915'te Ali Quli Khan Pasyan komutasındaki Merkezi Güçler yanlısı Jandarma Teşkilatı, İbrahim Han Qavam-ul-Mülk'ün (fa) İngiliz yanlısı Khamseh aşiret güçlerini mağlup etti ve Şiraz'ı ele geçirdi. Şiraz'ın tüm İngiliz sakinleri tutuklandı. Jandarmalar ayrıca Yezd ve Kerman'ı da ele geçirdi.
1915 yılının Kasım ayı ortalarında Kafkasya Harekâtı'nı yöneten General Yudeniç, İran Azerbaycan'ına iki kol gönderdi; General Nikolai Baratov komutasındaki bir tanesi güneybatıya, Hamadan ve Kermanşah'a doğru ilerleyerek Bağdat'a giden yolu açma emri almıştı. İkinci kol ise Kum ve Kaşan yoluyla İsfahan'a doğru ilerledi. Rus Kafkas Ordusunun bir başka müfrezesi Tahran'a yürüdü. 14 Kasım'da Avusturya-Macaristan ve Alman Bakanlar başkentten ayrıldı. Yine de Ahmed Şah Kaçar şehirde kalmaya kararlıydı ve Reuss Prensi, 6.000 Pers jandarması, yaklaşık 3.000 düzensiz Türk ve bir miktar hoşnutsuz Pers kabilesinden (15.000 kadar) oluşan bir kuvvetle stratejik noktaları kontrol altına almayı üstlendi. Tümü). Ancak ayın sonunda Tahran, Rus Kafkas Ordusu ve müttefiki Ermeni gönüllüler tarafından ele geçirilmişti.
Aralık 1915'te Şah, başında Prens Ferman Firması olmak üzere Müttefik yanlısı yeni bir kabine atamaya ikna edildi. Aynı ayın 15'inde Nikolai Baratov'un sütunu Hamadan'ı ele geçirdi ancak önemli bir direnişle karşılaşmadı. 1915'in son günlerinde, geçici Tuğgeneral rütbesindeki Sir Percy Sykes, mali teşvikler yoluyla yerel kabilelerden alınacak bir Güney İran Tüfekleri kuvveti kurmakla görevlendirildi. Bu girişim, Almanya'nın Güney İran'ın büyük bölümünde uyguladığı güçlü nüfuza karşı koymayı amaçlıyordu.
1916
Ocak 1916'da Baratov'un güçleri Türkleri ve İranlı aşiret adamlarını püskürttü ve Hamedan'ı işgal etti. 26 Şubat'ta
Kermanşah'ı ve 12 Mart'ta Kharind'i ele geçirmeye başladılar. Mayıs ayının ortasında Baratov, Bağdat'tan 250 mil uzaktaki Osmanlı sınırına ulaşmıştı. Bu birimin sonunda Mezopotamya'da konuşlanmış İngiliz kuvvetleriyle bir bağlantı noktası oluşturması bekleniyordu. Aslında, beş subay ve 110 adamdan oluşan bir Kazak bölüğü, 8 Mayıs'ta Baratov'un Rus tümeninden ayrıldı, hoşnutsuz kabilelerin topraklarından yaklaşık 180 mil güneye doğru ilerledi, 8.000 feet yüksekliğe kadar birçok dağ geçidini geçti ve Britanya cephesine ulaştı. 18 Mayıs'ta Dicle'de.
26 Şubat 1916'da Ruslar ilerleyerek jandarmaları mağlup ettiler, jandarmalar daha sonra Kasr-ı Şirin'e çekildi ve bölgeyi Mayıs 1916'da Rusların eline geçene kadar elinde tutmayı başardılar. Bu kez pek çok jandarma mücadeleden vazgeçerek İstanbul, Musul ve Bağdat'ta sürgünde yaşamaya başladı. 1916 baharında İbrahim Han Qavam-ul-Mülk ve Hamseh aşiretleri, birbirlerini vurup öldüren Ali Quli Khan Pesyan ve Ghulam Rıza Khan Pesyan komutasındaki jandarmaları mağlup etti. Alman Konsolosu Roever ve İsveçli Yüzbaşı Angman'ın da aralarında bulunduğu diğer jandarmalar tutuklandı ve işkence gördü.
Mayıs 1916'nın başlarında Enver Paşa'nın ısrarı üzerine Osmanlılar, İran'a ikinci bir işgal başlattı. Bu, yaklaşık 25.000 askerden oluşan XIII. Kolordu tarafından üstlenildi; Almanlar bazı topçu bataryalarıyla katkıda bulunma sözü verdiler, ancak bu yardım hiçbir zaman gelmedi. 3 Haziran'da Ruslar, Hankin kasabasındaki 6. Piyade Tümeni'ni kuşatmak amacıyla saldırdı. Ancak çok ince yayılmışlardı; Piyadeleri kontrol altında tutulurken çevredeki süvarileri ezildi. Osmanlı kuvvetleri Ruslardan daha hafif kayıplar verdi: 85 ölü, 276 yaralı ve 68 kayıp. Bu, Türklere savunmalarını güçlendirmeleri için değerli zaman kazandırdı. 8 Haziran'da sınırı geçerek İran'a geri döndüler.
Mayıs ayı sonlarında Albay Ali İhsan Bey komutasındaki XIII. Kolordu Baratov'a doğru ilerlemeye başladı. Baratov ise Hanekin'i yakalayıp Bağdat'a ilerlemeyi umuyordu ve İngilizler ile Osmanlılar birbirini yorarken şehri alma fırsatını seziyordu. 3 Haziran'da Khanaqin'e bir kez daha saldırdı ancak bu kez dengeler değişti. Osmanlı XIII Kolordusu, Baratov'un güçlerini başarıyla püskürttü ve bir karşı saldırı başlattı. Ali İhsan Bey, 2 Temmuz'da Kermanşah'ı, 10 Ağustos'ta Hemedan'ı ele geçirdi. Adamlarının yarısını kaybeden Baratov, Sultan Bulak menzilinde durarak kuzeye çekilmek zorunda kaldı. Ağustos 1916'da jandarmalar Kermanşah'a döndü.
^"Statistics of the Military Effort of the British Empire" (London: HMSO, 1920). Page 778. South Persian Rifles not included. Figures may be underestimated. Details for British Indian Army in Persia: 25 Indian officers, 1,779 Indian other ranks, and 670 Indian followers dead from all causes. 11 officers, 454 other ranks, and 6 followers wounded.
^Erickson 2001, pp. 237–238, Appendix F. Battle casualties only. First invasion (1915): 200 killed, 400 wounded. Second invasion (1916): 85 killed, 276 wounded, 68 missing/captured. Defensive against British (1918): 500 killed, 1,000 wounded.
^The Iranian Petroleum Institute (1971). Oil in Iran. s. 14. ASINB000YBGZ54.
^Hinterhoff, Eugene (1984). Persia: The Stepping Stone To India. Marshall Cavendish Illustrated Encyclopedia of World War I, vol iv. New York: Marshall Cavendish Corporation. ss. 1153-1157. ISBN0-86307-181-3.