Hobbes, 15 yaşındayken Oxford’a gitmiş ve orada skolastik mantık ve Aristoteles felsefesi öğrenmiştir. 22 yaşındayken Lord Hardwick’in eğiticisi olmuş ve 1610 yılında onunla büyük bir gezi yapmıştır. Çok etkilendiği Galilei ve Kepler üzerinde çalışmaya başlaması da bu tarihlere rastlamaktadır.
İtalya’da, Galilei’yi ziyaret etmiş, sonra İngiltere’ye dönmüştür. Uzun parlamento 1640'ta toplandığı ve Laud’la Strafford Londra Kulesi’ne hapsedildiğinde Hobbes dehşete kapılıp Fransa’ya kaçmış ve 11 yıl boyunca dönmemiştir. Bir süre için (1646-1648) Hobbes, geleceğin II. Charles'ına matematik öğretmiştir. Bununla birlikte Leviathan'ı yayımlanınca (1651), kitabın etkisi ani ve büyük olmuştur.
II. Charles'ın 1660'ta tahta geçerek monarşiyi yeniden kurması Hobbes'a bir kez daha öne çıkma olanağı sağlamıştır. Piskoposlar ve adalet bakanı saraya alınmasına tepki gösterdilerse de, Hobbes'un kıvrak zekâsından ve nüktelerinden hoşlanan kral ona yılda 100 sterlin maaş bağlamış ve portresini saraydaki galeriye astırmıştır. Avam Kamarası'nın 1666'da dine saygısızlığa ve ateizme karşı hazırladığı yasa tasarısı ise Hobbes'u güç duruma düşürmüştür. Yasa tasarısının gönderildiği komiteye Leviathan'ı da incelemeye alma talimatının verilmesi üzerine 80'ine yaklaşan Hobbes tehlikeli gördüğü yazılarını yakmıştır. Leviathan adlı yapıtın rasyonalist ve seküler ruhu mültecilerin çoğunun canını sıkmış ve hem Anglikanları hem de Fransız Katoliklerini sinirlendirmiştir. Bu yüzden başka tercihi olmayan Hobbes gizlice Londra’ya kaçmış ve korunma için İngiliz Hükümetine başvurmuştur. Orada Cromwell’e boyun eğmiş ve her türlü siyasal çalışmadan kaçınmıştır.
Boş zamanlarını doldurmak için, 84 yaşında, Latince ve nazım olarak kendi yaşam öyküsünü kaleme almıştır. 87 yaşında, Homeros çevrisini yayımlamıştır.
Ahmet Cevizci'ye göre Hobbes, "yaşadığı süre içinde, biri entelektüel, diğeri siyasi olan iki devrime tanıklık etmiştir. Bu devrimlerden siyasî olanı, yani mutlak monarşinin parlamenter demokrasinin temsili kurumlarıyla sınırlanması söz konusu olduğunda, Hobbes tam bir karşı devrimcidir. Entelektüel devrim, yani Ortaçağın tanrı merkezli ve Aristotelesçi dünya görüşünün bırakılarak, yeni doğa bilimleriyle, mekanik açıklamanın ve deneysel yöntemin benimsenmesi söz konusu olduğunda, o tam bir devrimcidir."[3]
Düşünceleri
Thomas Hobbes, var olan her şeyin fiziksel madde olduğunu ve her şeyin maddenin hareketiyle açıklanabileceğini öne sürmüştür. Belli bir sınıfa alınması güç bir filozof olan Thomas Hobbes, Locke, Berkeley ve Hume gibi bir empiriktir ancak onların aksine matematiksel yöntemin hayranıdır. Yalnız matematikte değil, onun uygulamalarıyla da ilgilenmiştir. Genelde Bacon’dan çok, Galilei’den esinlenmiştir.
Francis Bacon'ın ampirizminden etkilenen Hobbes'a göre dünya mekanik hareket yasaları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. İnsan ve hayvan bu bütünün bir parçasıdır. Onların fiziksel ve ruhsal yaşamları da tümüyle mekanik hareket yasalarına bağlıdır. Bu bakımdan tanrı, melek, ruh diye bir şey yoktur. Bunlar imgelemin ürünüdür.
Hobbes'a göre evrendetöz (cevher) olarak yalnızca "madde" vardır. Felsefenin konusunu bu madde ve maddenin biçim almış bir durumu olan cisimler oluşturur. Cisimler de ancak gözlem ve deney yoluyla incelenir. Maddenin dışında kalan Tanrı, melek, cin, şeytan, ruh gibi şeyler ise ilahiyata ait inanç konularıdır.
Hobbes'a göre devletin asıl amacı bireysel güvenliktir.[4] Erkin, toplum sözleşmesi ile tek bir elde toplanmasını amaçlar. Çatışma ortamının, doğal olarak kazanılmış haklardan feragat ederek daha büyük bir erke devri ile sonlanabileceğini savunur.[4] Böylece herkesin temel hakkının korunacağı görüşündedir. Hobbes'un görüşüne göre devletin ortaya çıkmasını sağlayan sözleşme ile insanlar, tüm tehlikelere karşı can ve mal güvenliklerini sağlama almış olurlar. Hobbes'a göre sözleşme ile yaratılan yapay güç yani Leviathan, onları koruyup temsil edecektir. Leviathan, sözleşmeden almış olduğu yetkiyle güç kullanma tekeline sahip durumdadır. Mutlak, sürekli ve bölünemez niteliktedir. Bu durum modern devletin, ulus devlet olgusunun kuramsal dayanak noktasını oluşturmaktadır.[4] Hobbes, düzen olmadığı sürece kimsenin kendini güvende hissedemeyeceğini söyler. Hobbes'un sözleşme teorisi insanları otoriter bir devlete götürmüştür.[4]
Hobbes’un ‘insan insanın kurdudur’ (homo homini lupus) ve ‘herkesin herkesle savaşı’ (bellum omnium contra omnes) sözlerinden toplum sözleşmesi öncesi doğa durumunda kargaşa ve kaosun hakim olduğu anlaşılır. Leviathan adlı eserinde insanların güven içinde yaşamalarını ve her eylemlerinin sonucunun ortak yarara yönelik olmasını sağlamak amacıyla hakların bir kişiye ya da kurula devredilmesi gerektiğini ve bu kurulun da devredilen hakları gözetmesi, haksızlıklara karşı cezalandırıcı görevi olmasını öngörmüştür. İnsanlar haklarını ve özgürlüklerini Leviathan isimli bir Ejderhaya başka bir deyişle Ölümsüz Tanrı’ya devrederler. Bunun karşılığı olarak ise Leviathan’dan düzen ve güvenlik beklerler.[5]
Hobbes da Niccolò Machiavelli gibi kiliseyi devlete bağımlı kılar. Hobbes'un amacı, aynı Jean Bodin'inki gibi barış ve birliğin korunmasıdır. Fakat bu amaca, Bodin hoşgörüyle ulaşmayı amaçlarken Machiavelli ve Hobbes toplumu güderek ve zor kullanarak ulaşmayı amaçlar. Üç düşünürün de benimseyip savunduğu yönetim biçimi mutlak egemenliktir. Üçü de görüşlerinde objektif ve tarihsel bir yöntem kullanmıştır.
Bu dünyada en büyük mutluluk, diğer bütün şartların eşit olması koşuluyla, karamsarların mutluluğudur. Hobbes kendi durumunu tarif etmekten keyif almaktadır. Bu durumdaki insanlar, ölümden korktukları ve güvenlik istedikleri için bir hükümdara mutlak iktidar vermeye razı olurlar. Belki de kendi tarzı ile Hobbes, bu kadar bencil ve mekanik olduğu için insan doğasını eleştirmekteydi. Leviathan adlı eserinin bir bölümünde şöyle yazmıştır:
“
Periler, hangi dükkânda ya da tezgâhta dürdüler bu defteri, bir türlü bulamadı kocakarılar. Fakat gayet iyi bilinir ki Papazlar’ın Tezgahı, Üniversitelerdir ve buralardaki bilgi dalları da Papalık makamından kaynaklanır. Denir ki Periler bir insandan hoşnut kalmadıklarında, onu cezalandırmak için cinlerini salarlarmış üstüne. Kilise de bir sivil devletten hoşnut kalmadı mı kendi cinlerini yaratır. Hurafedir bu, meczup rahiplerdir. Fitne vaazları vererek hükümdarlarının ayağını kaydırırlar; kimi zaman da vaatlerle meczup edilmiş bir hükümdar, bir diğerinin ayağını kaydırır.
^Orozco-Echeverri, Sergio H. (2012). "On the Origin of Hobbes's Conception of Language: The Literary Culture of English Renaissance Humanism". Revista de Estudios Sociales. 44: 102-112.
^ab"Thomas Hobbes". Thomas Hobbes (Stanford Encyclopedia of Philosophy). Metaphysics Research Lab, Stanford University. 2021.