Bacon, empirizmin babası olarak adlandırılmıştır.[3] Yalnızca tümevarım mantığı ve doğadaki olayların dikkatli gözlemiyle bilimsel bilginin mümkün olduğunu savunmuştur. Bilimin, bilim insanlarının kendilerini yanıltmaktan kaçınmayı amaçladıkları şüpheci ve metodik bir yaklaşımla gerçekleştirilebileceğine inanıyordu. Bacon'ın, bu tür bir yöntem hakkındaki en belirgin önerileri, Baconcu method olarak adlandırılan yaklaşım uzun süreli bir etki yaratmamış olsa da, şüpheci metodolojinin önemine ve olasılığına dair genel fikirleri daha sonra onu bilimsel yöntemin kurucularından biri haline getirmiştir. Şüpheciliğe dayalı yöntemi, bilim için yeni bir retorik ve teorik çerçeve sunmuştur ve sunduğu bu çerçeve bilim ve metodoloji tartışmalarında hala merkezi konumunu korumaktadır. Bilimsel devrimdeki rolü, bilimsel deneyleri Tanrı'yı yüceltmenin ve kutsal yazıları yerine getirmenin bir yolu olarak teşvik etmesiyle ünlüdür.
Bacon, kütüphanelerin hamisiydi ve kitapları, tarih, şiir ve felsefe[4] olmak üzere üç kategori altında sınıflandırmak için bir sistem geliştirmiştir. Geliştirdiği bu kategoriler daha sonra belirli konulara ve alt başlıklara bölünebilirdi. Kitaplar hakkında şu ünlü sözüyle tanınır: "Bazı kitaplar tadılmalı, bazıları yutulmalı; ve birkaç tanesi çiğnenip hazmedilmelidir."[5] 19. yüzyılın ortalarında öne sürülmüş, Shakespeare'nin eserlerinin bir başkası tarafından yazıldığını iddia eden bir sözde teoriye göre (Shakespeare authorship question), Bacon'ın William Shakespeare'e atfedilen oyunların en az bir kısmını, hatta muhtemelen tamamını yazdığı öne sürülmektedir.[6]
Bacon, Cambridge Üniversitesi'ndeki Trinity College'da eğitim görmüş ve burada büyük ölçüde Latince sunulan Orta Çağ müfredatını titizlikle takip etmiştir. 1597'de Kraliçe I. Elizabeth, onu hukuk danışmanı olarak tutmuş ve kendisine Kraliçe'nin danışmanı" unvanı verilmiştir. I. James'in 1603'te tahta çıkmasının ardından, Bacon şövalye ilan edilmiş, daha sonra 1618'de Baron Verulam[7] ve 1621'de St Alban Vikontu unvanlarını almıştır.[8] Bacon'ın varisi bulunmadığı için, her iki unvan da 1626'da 65 yaşında zatürreden ölmesiyle sona ermiştir. Hertfordshire'daki St Albans'da, St Michael Kilisesi'nde gömülüdür.[9]
Hayatı
22 Ocak 1561'de Londra da doğan Francis Bacon, Kraliçe 1. Elizabeth'in adalet bakanı Nicholas Bacon'ın oğludur. Her ne kadar Francis Bacon'ın ünü babasınınkini gölgede bıraksa da, babası, Nicholas Bacon da sıradan birisi olmaktan çok öte, döneminin ünlü isimlerindendi. Francis Bacon, on iki yaşında girdiği Trinity College, Cambridge'de skolastik felsefeyle tanıştı ve skolastik felsefeye karşıt görüşlerinin tohumları burada atıldı. 1576'da Hukuk okumaya başladıktan sonra, Fransa'daki İngiliz elçisinin yanında çalışması için bir teklif aldı. Teklifi kabul ederek, öğrenimine ara verdi ve Fransa'ya gitti. Bacon, felsefeye olan aşkının iyice filizlenmeye başladığı bu dönemde (1579) babasının beklenmedik vefat haberini aldı. Cepleri boş bir şekilde İngiltere'ye döndüğünde yapabileceği tek şey hukuk öğrenimine devam etmek oldu. Öğrenimini tamamladıktan sonra avukatlık yapmaya başladı. Çocukluğundan beri alıştığı lüks yaşama özlem çekiyordu, bu yüzden avukatlık yaparken bir taraftan da siyasi bir kariyer için çalıştı. Nitekim 1584'te parlamentoya seçildi.
Essex kontuyla yakın bir arkadaşlığı vardı. Fakat arkadaşlıkları, Essex kontunun Kraliçe 1. Elizabeth'i devirmek üzere kurduğu planlar nedeniyle bozuldu. Kraliçeye olan bağlılığının büyük olduğunu belirten Bacon, uzun süre arkadaşını fikirlerinden döndürmeye çalıştı. Kraliçeye yapılan başarısız bir suikast girişiminden sonra Essex kontu tutuklandı. Bacon'ın da çabalarıyla salıverilen kont, daha sonra Kraliçeyi devirmek için yeni bir girişimde bulundu. Bu sefer tutuklandığında, suçlu bulundu ve idam edildi. Bu sırada Bacon'ın yıldızı parlamaktaydı, her ne kadar Essex kontuyla olan bu ilişkileri sonucu onu hayatı boyu tehdit edecek düşmanlar edinmiş olsa da Kraliçeye olan bağlılığı hiç kuşkusuz ona kariyer açısından büyük fırsatlar vermişti.
1603'te Kraliçenin veliahtı olarak I. James tahta geçince hızlı bir şekilde önemli mevkilere geldi. Önce "Sir" unvanı aldı, sonra 1606'da başsavcı, 1618'de ise İngiltere başyargıcı oldu. Kariyerinin zirvesindeyken, çöküşü kapıyı çaldı. 1621'de rüşvet suçuyla tutuklanıp yargılandı. Suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı. Hapishanede fazla kalmadı ve salıverildi, fakat bundan sonra ne parlamentoda ne de herhangi bir politik konumda bulunma imkânı vardı. Siyasetten kopan Bacon hayatının geri kalan yıllarını felsefi düşüncelerine adadı.
Bacon'ın ölümü de bilim uğruna oldu: Soğuğun çürümeyi önleyip önlemediğini görmek için bir tavuk ölüsünü karla doldurarak yaptığı deney sırasında soğuk algınlığına yakalandı. 1626'da zatürre nedeniyle öldü.
Düşünceleri
Bacon'ın felsefesinin merkezinde bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O'na göre bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan İngiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir.
Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin, gelişimini göstermiş, doğa ve akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikrini yerleştirmiştir.
Aynı zamanda, ötanazi kavramını günümüzdeki anlamına yakın içerikte ilk kez Francis Bacon kullanmıştır. Hekimin görevinin, acısına son vererek hastayı tedavi edip iyileştirmekle sınırlı olmadığını, bunun başarılamadığı durumlarda ona rahat ve kolay bir ölüm sağlamayı da içerdiğini savunmuştur.[10]
Eserleri
Bacon'ı felsefe ve siyaset alanları dışında edebiyat alanında da büyük bir üne ve öneme kavuşturan eseri hiç kuşkusuz ünlü "Denemeler"idir (Essays). 1597'de ilk kez basılan bu eseri, daha sonra genişletilmiş bir şekilde 1612 ve 1625'te tekrar basıldı. Yalın ve berrak anlatımının yanında zekice oluşturulmuş kompleks formları da içeren bu eseri Bacon'ı İngiliz edebiyat tarihinin ünlü simalarından biri yapmıştır. Denemeler, birçok farklı konuda Bacon'ın fikirlerinde gezinmemizi sağlayan, onu ve düşünce biçimini anlamamıza olanak verdiği gibi günlük yaşantımız açısından da değerli nasihatlere ve düşüncelere sahip olan önemli bir eserdir.
Denemeler üzerinde birkaç noktada durmamız gerekirse, bunlardan en önemlisi, Denemeler'deki ahlâk felsefesidir. Hristiyan ahlâk yapısının uzağında daha makyavelist bir ahlâk görüşü hakimdir. Yine de pür bir makyavelist tavırdan öte, geleneksel Hristiyan ahlâkı ile makyavelist tutumun ortasında, daha uzlaşmacı bir ahlâk yapısı göze çarpmaktadır.
Denemeler'den fazlasıyla anladığımız üzere Bacon'ın ideal yönetim sistemi otokrasidir. Fakat onun otokrasi anlayışı ortaçağdakinden biraz daha farklı, belki de filozof-krala daha yakın bir anlayıştır.
Bacon, Denemeler'de, gençlikten dostluğa, dostluktan siyasete, siyasetten psikolojiye kadar çok geniş bir yelpaze içerisinde birçok farklı görüş sunmuştur.
Bilimin İlerlemesi
Hayatı boyunca üzerinde duracağı felsefi fikirlerinin temelini attığı bu eser, Bacon'ın ilk felsefi çalışmasıdır. Eserin ismi belki de eserin mühtevasını en güzel özetleyen kalıp "Bilimin İlerlemesi" (The Advancement of Learning), zira eser çok geniş bir alanı kaplıyor birçok farklı bilim dalı için yeni yaklaşımlar geliştirilmesini ısrarla savunuyor, tıbba, fizyolojiye değiniyor, psikolojik yorumlarda bulunuyor. Bilimin her yönde, her açıdan gelişmesi gerektiğini savunuyor. Bilim, bilimin ve bilimsel araştırmanın önemi üzerine yazılan onca sayfadan ve bilime yapılan onca övgüden sonra, bilimin bir kılavuz olmaksızın kaybolacağı ve eksik kalacağı sonucuna varıyor. Bilimin kılavuzu: Felsefe. Felsefenin bilime yapacağı kılavuzluğu anlatırken, yeni bilimsel yöntemi de tümevarım yöntemi olarak açıklıyor.
Eser incelendiğinde belki de göze çarpan en önemli unsur Bacon'ın insanlığa, insana olan güveni. Bacon insanı kesinlikle doğadan üstün tutuyor. Bilimle yapılacak keşiflerin insanı doğadan üstün kılacağından emin. Yaşadığı çağa göre çok devrimsel ve hatta hayalperest nitelikte bir söylemdir bu.
Novum Organum
"İnsan, doğanın yöneticisi ve yorumcusu olarak, doğa düzeni üzerindeki gözlemlerinin izin verdiği kadar eylemde bulunabilir ve nedenleri anlayabilir. Daha ötesini ne bilir, ne de bilebilir." Hiç kuşkusuz, Novum Organum'un bu cümleleri Bacon'un görüşlerini, deneyselciliğini, gözlemciliğini ve insan ile doğaya bakış açısını güzel bir şekilde özetlemektedir. Eserin adından da fark edilebileceği gibi, karşımızda yeni bir Organon vardır, Aristo'ya ve eski yöntemlere karşı, yeni bir yöntem, yeni bir bilim ve mantık sistemi.
Bilimin kılavuzu felsefenin gerektiği konuma gelebilmesi ve insanın bilim ışığı altında yükselebilmesi için, Bacon'a göre zihnin "putları" yıkılmalıydı. "Put" ile Bacon'ın kastı, gerçeklerin yerine konulmuş, yanlış ve hatalı, akıl-dışı yöntemler ve düşüncelerdir. Bu yanlış yöntem ve düşünceler, sadece yeni yanlışlıkların doğmasına yol açar, böylece bilimin gerçek yolunun ve gerçeklerin üstünü örter. Eserde dört çeşit put ile karşılaşırız: Kabile (Oymak) putları, Mağara putları, Çarşı putları ve Sahne (Tiyatro) putları.
Kabile (Oymak) putları, tüm putların en önemlisi ve en zararlısıdır. Gelenekten veya doğal yapımızdan gelen görüşleri araştırma yapmaksızın kabul etmeyi içerir. Oysa, Bacon'a göre düşüncelerimiz nesnelerden çok kendimizi, bakış açımızı yansıtır. İnsan olmasını istediği şeye kolaylıkla inandığı için birçok geri dönüşü olmayan yanlış kanılara sapar.
Mağara putları olarak adlandırılan ikinci grup putlar ise, yaratılışından ve doğadaki gelişim süreci yüzünden biçimlenen ve daraltılan (limitlenen) bakış açısını ve zihni tanımlar. Oysa gerçek ne dar bir alana sıkıştırılmıştır, ne de tarafgirdir. Mağara putları kişinin gelişmesini, daha geniş bir pencereden bakmasını engelleyen yanlışlıklar, dar bakış açılarıdır.
Çarşı heykelleri ise "insanların birbiriyle ilişkilerinden ve alışverişlerinden meydana gelir". Anlaşılacağı üzere dil ve insan ilişkileri ile ilgilidir. Dilin, kelimelerin ve insan ilişkilerinin zihni daralttığı noktaları ve doğurduğu yanlışları simgeler.
Son olarak Sahne putları, filozofların eski çağlarda ürettiği temelsiz, dramatik dogmalardır.
Bacon'a göre insan zihnini körelten bu putlar yıkılmadıkça felsefe ve bilim karanlıktan kurtulamazdı. İnsanlığa tanıttığı yeni yöntem ise tümevarım idi. Eserde tümevarım yönteminin bilgilerin biçimlenmesinde nasıl bir teknik üzerine oturtulacağına yer vermiştir.
Yeni Atlantis
Yeni Atlantis (The New Atlantis) Bacon'ının düşüncelerindeki (ve düşüncelerinin sonucu olduğunu varsaydığı) ideal toplum düzenini yansıttığı eseridir. Felsefi, ütopyacı roman geleneğinin en güzel örneklerinden biri olduğu gibi, eser Bacon'ının özellikle Novum Organum'da belirttiği yöntemlerin sonuçlarının kurgulanışı olarak da ele alınabilir.
Magna Instauratio
Bacon'ının kafasında tasarladığı şaheseridir, "Magna Instauratio", yani "Büyük Yeni Düzen". Teoriden çok pratik bir yaklaşımla ele alacağı konulara titizlikle karar vermişti. Sadece birkaç bölümünü bitirebilmiştir bu eserin ve eseri bitiremeden ölmüştür.
Dini görüşleri
Francis Bacon, dindar bir Anglikan olarak bilinir. Felsefe ve doğal dünyayı tümevarım yöntemiyle incelemenin önemini vurgulamış ve Tanrı'nın varlığına dair argümanların incelenebileceğini savunmuştur. Tanrı'nın özelliklerine ilişkin bilgilerin (doğası, eylemleri ve amaçları) yalnızca özel bir vahiy aracılığıyla elde edilebileceğini öne sürmüştür. Bununla birlikte, bilginin kümülatif bir yapıda olduğunu ve geçmişin basit bir korunmasının ötesine geçtiğini savunmuştur. Bilginin, insanlığın durumunu rahatlatmak ve Yaratıcı'nın yüceliği için bir zenginlik kaynağı olduğunu söylemiştir. Denemelerinde, "Felsefenin azı insanın zihnini ateizme yöneltir, ancak derin bir felsefe insanın aklını dine yöneltir" ifadesine yer vermiştir.[11]
Bacon'un zihin Idola'larına (bkz. Novum Organum) ilişkin düşünceleri, muhtemelen bilimi Hristiyanlaştırma çabasıyla bağlantılıydı. Bacon, özellikle güvenilir bir bilimsel yöntem geliştirme amacıyla, idola tribus yanılsamasının bir örneği olarak Neptün'e tapınmayı ele almış ve bu eleştirilerinin dini boyutuna dikkat çekmiştir.[12]
Bacon, Hristiyanlık içindeki bölünmelere karşı çıkmış, bu tür bölünmelerin ateizmin hakim bir dünya görüşü haline gelmesine yol açacağına inanmıştır. Bu konuda, "Ateizmin nedenleri şunlardır: Dinde ortaya çıkan çok sayıdaki bölünmeler; zira tek bir ana bölünme iki tarafı da gayrete getirir, ancak çok sayıda ortaya çıkan bölünme ateizmi doğurur" şeklinde bir uyarıda bulunmuştur. Aynı zamanda, rahip skandallarını ve kutsal meselelerdeki alaycı tavırları da ateizmin yayılmasının sebepleri arasında göstermiştir. Son olarak, özellikle barış ve refah zamanlarında öğrenilen bilgilerin de ateizmi artırabileceğini belirtmiştir. Zorlukların ve sıkıntıların ise insanları daha çok dine yönlendirdiğini savunmuştur.[13][14]
^Klein, Jürgen (2012), "Francis Bacon", Zalta, Edward N. (Ed.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2016 bas.), Metaphysics Research Lab, Stanford University, 22 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 17 Ocak 2020
^Partner, Nancy; Foot, Sarah, (Ed.) (31 Ocak 2013). "Empiricism and its configurations in the history of epistemology". SAGE Handbook of Historical Theory. SAGE. ISBN9781412931144. The first philosopher who developed an empiricist programme of scholarly knowledge was Francis Bacon (1561–1626), whose arguments were systematised by his followers.
^Bacon, Francis (1 Eylül 1914). Essays, Civil and Moral. The Harvard Classics (Vol III. Part 1 bas.). New York: PF Collier and Son.
^"XVI Of Atheism". Francis Bacon. (1561–1626). Essays, Civil and Moral. The Harvard Classics. 1909–14. 2022. 8 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Nisan 2023.