Seyyid Kutub
Seyyid İbrahim Hüseyin Kutub (Arapça: سيد قطب إبراهيم حسين, romanize: Sayyid 'Ibrāhīm Ḥusayn Quṭb; 9 Ekim 1906 – 29 Ağustos 1966), kısaca Seyyid Kutub, Mısır merkezli Müslüman Kardeşler hareketinde etkin rol oynamış ve aynı zamanda fikirleriyle birçok İslamcı grubu etkilemiş köktendinci yazar ve ideolog. 1950 ve 1960'larda Müslüman Kardeşler hareketinin önde gelen isimlerinden biri oldu. 1966'da Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır'a suikast planlamaktan suçlu bulundu ve idam edildi. El-Kaide ve IŞİD gibi küresel cihatçı örgütlerin ideolojik köklerinin temelini oluşturan Selefi cihatçılığın babası olarak kabul ediliyor.[2][3] 24 kitabın yazarı,[4] farklı nedenlerle[5] yayımlanmayan yaklaşık 30 kitabıyla[5] ve en az 581 makale,[6] roman, edebî sanat eleştirisi ve eğitim çalışmaları dâhil olmak üzere en iyisi İslam dünyasında, özellikle Sosyal Adalet ve Ma'alim fit-Tarik (Yoldaki İşaretler) adlı kitaplarında, İslam'ın sosyal ve politik rolü üzerine çalışmalarıyla tanınır. Başyapıtı Fi Zilal el-Kur'an (Kur'an'ın Gölgesinde), 30 ciltlik bir Kuran tefsiridir.[7] Kutub'un yakın çevresi, etkili politikacı, entelektüel, şair ve edebi şahsiyetlerden oluşuyordu. 1940'ların ortalarında, yazılarının çoğu okulların, kolejlerin ve üniversitelerin müfredatlarına dâhil edildi.[8] Gözlem ve eleştirilerinin çoğu Müslüman dünyasına yöneltilmiş olsa da Kutub, materyalist, cinsel zevklere[9] ve şiddete takıntılı olarak gördüğü[10][11] ABD toplumu ve kültürüne yönelik yoğun reddiyeciliği ile de bilinir. Şiddeti, saldırgan cihadı savunmuştur.[12][13] Kutub, takipçileri tarafından büyük bir düşünür ve "İslam şehidi"[14] olarak tanımlanırken, birçok gözlemci onu İslamcı ideolojinin El-Kaide gibi şiddet yanlısı İslamcı gruplar için[15][16] ana yaratıcısı[17] ve ilham kaynağı olarak görmektedir.[18][19] Kutub, yirminci yüzyılın en önde gelen İslamcı ideologlarından biri olarak kabul edilmektedir. İslamcılarca "şehit" olarak görülen Kutub'un Cahiliyye hakkındaki fikirleri ve şeriatın uygulanmasını tevhitle yakından ilişkilendirmesi, çağdaş İslamcı ve Cihatçı hareketleri oldukça etkiledi.[20] Bugün onun destekçileri "Kutbistler" veya "Kutbi" olarak tanımlanıyor.[21] Yaşamı ve kariyeri9 Ekim 1906'da doğdu.[22] Yukarı Mısır'ın Asyut Eyaletinde bulunan Musha köyünde büyüdü. Babası bir toprak sahibi ve aynı zamanda siyasi aktivizmiyle, olayları ve Kuran tilavetini tartışmak için haftalık toplantılar düzenlemesiyle de tanınıyordu.[23][24][25] Seyyid Kutub, kişiliğinin sanatsal yönünü körükleyecek olan ezgili Kur'an kıraatini genç yaşta öğrendi ve Kuran'ın tamamını 10 yaşında ezberledi.[26] Erken gelişmiş bir çocuk, bu yıllarda, Sherlock Holmes hikâyeleri, Binbir Gece Masalları ve astroloji ve büyü üzerine metinler dâhil olmak üzere farklı türde kitaplar toplamaya başladı ve bunları yerel insanlara şeytan çıkarma (ruqya) konusunda yardımcı olmak için kullanma niyetindeydi.[27] Kutub, ergenlik yıllarında temas kurduğu dinî kurumları eleştirdi ve bu kurumların kamuoyu ve düşünce oluşturmak için kullanılma şeklini hor gördü. Bununla birlikte, yalnızca din bilimlerinde uzmanlaşmış okullara karşı özel bir küçümsemesi vardı ve din derslerinin yanı sıra düzenli akademik dersler de veren yerel okulların, orantısız müfredatlı dinî okullardan çok öğrencileri için daha faydalı olduğunu göstermeye çalıştı. Bu sırada Kutub, imamlara ve onların geleneksel eğitim yaklaşımlarına karşı tutumunu geliştirdi. Bu yüzleşme hayatı boyunca devam edecekti.[28] Kutub, Kahire'ye taşındı, 1929 ile 1933 yılları arasında İngiliz eğitim tarzına dayalı bir eğitim aldı ve ardından Milli Eğitim Bakanlığı'nda öğretmen olarak kariyerine başladı. Kariyerinin ilk yıllarında, kendisini bir yazar ve eleştirmen olarak edebiyata adadı, Aşvak (Dikenler) gibi romanlar yazdı. İlk makalesini edebiyat dergisi al-Balagh'da yayımladı ve ilk kitabı Muhimmat al-Sha'ir fi al-Haya wa Shi'r al-Jil al-Hadir'i (Şairin Hayattaki ve Hayattaki Misyonu) 1932'de, 25 yaşındayken, Darü'l-Ulum'daki son yılında yazdı.[29] Bir edebiyat eleştirmeni olarak, özellikle Abd al-Qahir al-Curjani'den (ö. 1078) etkilendi; "onun görüşüne göre biçim ve retorik pahasına anlam ve estetik değer üzerinde yoğunlaşan birkaç Orta Çağ filologundan biriydi."[30] 1939'da Mısır Eğitim Bakanlığı'nda memur oldu. 1940'ların başında, Batı medeniyetine yönelik eleştirisinde onun için ufuk açıcı ve kalıcı bir etkiye sahip olan Nobel ödüllü Alexis Carrel'in çalışmalarıyla karşılaştı: "Aydınlanma sonrası anlatının iddia ettiği gibi, insanı özgürleştirmek yerine, Batı modernitesinin insanları ruhsal olarak uyuşturan kontrol ve disiplin ağlarının tuzağına düşürdüğüne ve şefkatli topluluklar inşa etmek yerine bencil bireycilik tutumları geliştirdiğine inanıyordu. Kutub, Carrel'i ender görülen bir Batılı düşünür olarak görüyordu; o, medeniyetinin "makineyi" "nefs ve ruh" yerine onurlandırarak "insanlığın değerini düşürdüğünü" anlayan biriydi. Carrel'in eleştirisinin, kendi söylemine ek bir meşruiyet sağladığını görmüştü."[31] 1948'den 1950'ye kadar, eğitim sistemini incelemek için bursla Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. Kutub'un dinî sosyal eleştiriye ilişkin ilk teorik çalışması, Al-'adala al-Ijtima'iyya fi-l-Islam (İslam'da Sosyal Adalet), 1949'da, Batı'da bulunduğu sırada yayımlandı. Belirttiğine göre İslamda bulduğu "huzur ve rahatlığa" rağmen[32] sağlık sorunlarından muzdaripti ve "içe dönüklüğü, izolasyonu, depresyonu ve endişesi" ile tanınıyordu.[33] Kutub, kısmen sabit dinî inançları nedeniyle hiç evlenmedi, şehirli Mısır toplumu Batılılaşırken, Kuran'ın kadınlara 'Kadın işlerinin yöneticisi erkeklerdir' sözünü öğrettiğine... inanıyordu'.[34] Kutub, okuyucularına asla yeterli "ahlaki saflık ve sağduyuya" sahip bir kadın bulamadığını söylüyor ve bekârlıkla barışık olması gerektiğinden yakınıyordu.[35] Kutub çocukluğunda köyündeki kadınlara öğretmen rolü oynardı:
Amerika Birleşik Devletleri'nde iki yılABD'deki eğitim yönetimi alanında çalışmalar yaparak geçirdiği zaman, Kutub'un bazı görüşlerini pekiştirdi. İki yıldan fazla bir süreyle Washington DC'deki Wilson Teachers' College, Colorado Eyalet Eğitim Koleji ve Stanford'da çalıştı.[37] Amerika Birleşik Devletleri'nin büyük şehirlerini ziyaret etti ve eve dönüşte Avrupa'da zaman geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nden ayrılmadan önce, giderek muhafazakârlaşmasına rağmen; giyimi, klasik müzik ve Hollywood filmlerine olan sevgisiyle birçok yönden hâlâ "Batılı" idi. Charles Darwin, Albert Einstein, Lord Byron ve Percy Bysshe Shelley'nin eserlerini tercüme ederek okumuş ve kendisini Fransız edebiyatına, özellikle Victor Hugo'ya kaptırmıştı.[38] Amerikan kültürü ve toplumuna yönelik eleştirilerKutub, Mısır'a dönüşünde, Amerika Birleşik Devletleri'nde gözlemlediği şeyleri özetlediği ve açıkça eleştirdiği "Gördüğüm Amerika"yı yayımladı. Bunlar; materyalizm, bireysel özgürlükler, ekonomik sistem, ırkçılık, acımasız boks maçları, "kötü" saç kesimi,[11] sohbetlerde ve arkadaşlıklarda yüzeysellik,[39] boşanmaya ilişkin kısıtlamalar, spor tutkusu, sanatsal duygu eksikliği,[39] "hayvan benzeri" cinsiyet karışımı ("Kiliselerde bile"),[40] ve yeni İsrail devletine güçlü destekten[41] oluşmaktaydı. Kutub, Amerika'daki kadınların giyimini ve görünümünü tasvip etmeyerek şunları kaydetti:
Ayrıca Amerikan sanat zevki hakkında da yorum yaptı:
Mısır'a dönüşKutub, Amerikan yaşamının ana yönlerinin "ilkel" ve "şok edici" olduğu sonucuna vardı; Amerikalıları "dine inanç, sanat inancı ve manevi değerlere inanç konusunda tamamen uyuşmuş" olarak gördü. Bunun Mısır'a döndükten sonra Batı değerlerini reddetmesi ve İslamcılığa doğru ilerlemesi için itici gücü kısmen oluşturmuş olduğu düşünülüyor. 1950'lerin başında kamu hizmetinden istifa ederek Müslüman Kardeşler'e katıldı[42] ve onların haftalık Al-Ikhwan al-Muslimin dergisinin genel yayın yönetmeni ve propaganda bölümünün[43][44] başkanı oldu. Ayrıca çalışma komitesinin ve organizasyondaki en yüksek şube olan rehberlik konseyinin atanmış bir üyesi oldu.[45] Nasır ve Kutub'un ölümü![]() Temmuz 1952'de Batı yanlısı Mısır hükûmeti, Cemal Abdünnasır liderliğindeki milliyetçi Hür Subaylar Hareketi tarafından devrildi. Darbeden önce yakın ilişki geliştirdikleri hareketin "İslami olmayan ve İngiliz emperyalizmine boyun eğen" olarak gördükleri monarşist hükûmete karşı darbesini memnuniyetle karşıladılar ve darbe sonrasında da yakın ilişkiyi sürdürdüler; Nasır, Seyyid Kutub'un evine gider ve ondan Devrim hakkında fikirlerini sorardı. Müslüman Kardeşler'in pek çok üyesi, Nasır'ın İslami bir hükûmet kurmasını bekliyordu. Bununla birlikte, devrimin başarısına damgasını vuran Müslüman Kardeşler ve Hür Subaylar arasındaki işbirliği, Nasırcılığın laik milliyetçi ideolojisinin Müslüman Kardeşler İslamcılığıyla bağdaşmadığı anlaşılınca kısa sürede bozuldu. Nasır, iktidara geldiğinde gizlice Müslüman Kardeşler'e yeterince karşı çıkacak bir örgüt kurmuştu. Bu örgüte "Tahrir" ("özgürlük") adı verildi. Kutub, Nasır'ın alternatif planlarını fark etmedi ve monarşi sonrası Mısır'ı tartışmak için bazen günde 12 saat[46] onunla görüşmeye devam ediyordu. Kutub, Nasır'ın Hür Subaylar ile gizli ilişkisini anlayınca görüşmeleri bıraktı. Nasır daha sonra Kutub'a Mısır'da Krallık dışında istediği herhangi bir pozisyonu teklif ederek ikna etmeye çalıştı; "Size hükûmette istediğiniz pozisyonu, Eğitim Bakanlığı, Sanat Bakanlığı vb. verebiliriz".[47] Kutub, Nasır'ın her teklifi reddetti. Nasır'ın İslami ideolojiye dayalı bir hükûmeti dayatmayacağına üzülen Kutub ve diğer Kardeşlik üyeleri, 1954'te ona suikast düzenlemeyi planladı.[48] Girişim engellendi ve Kutub kısa süre sonra hapse atıldı;[48] Mısır hükûmeti girişimi, Nasır yönetimine karşı çıkan Kardeşler'in üyelerine uygulanan baskıyı haklı çıkarmak için kullandı. Kutup için hapisteki ilk üç yıl koşullar kötüydü ve işkence gördü. Daha sonraki yıllarda, yazma fırsatı da dâhil olmak üzere daha fazla hareketliliğe izin verildi.[49] Bu dönem, onun en önemli iki eserinin kompozisyonunu gördü: Kur'an'ın tefsiri Fi Zilal el-Kur'an (Kur'an'ın Gölgesinde) ve Ma'alim fi-l adlı siyasi İslam manifestosu. Bu eserler, Kutub'un Kuran'a, İslam tarihine ve Mısır'ın sosyal ve siyasi sorunlarına ilişkin yorumlarına dayanan laiklik ve Batı karşıtı radikal iddialarını kapsayan düşüncesinin son şeklini temsil ediyor. Kutub, Mayıs 1964'te Irak Devlet Başkanı Abdüsselam Arif'in aracılık etmesiyle hapisten çıkmasına rağmen sadece 8 ay sonra Devleti devirmek için plan yapmakla suçlanarak tutuklandı ve bazılarının göstermelik olarak gördüğü bir duruşmaya tabi tutuldu.[50] Kutub'a mahkemede yöneltilen suçlamaların birçoğu doğrudan Ma'alim fi-l-Tarık'tan alınmıştır ve o, yazılı açıklamalarını inatla desteklemiştir.[48] Duruşma, Kutub ve Müslüman Kardeşler'in diğer altı üyesi için ölüm cezasıyla sonuçlandı. Gerçek komplonun azmettiricisi veya lideri olmamasına rağmen, Başkan'a[48] ve diğer Mısırlı yetkililere ve şahsiyetlere suikast düzenlemedeki rolü nedeniyle ölüm cezasına çarptırıldı.[51][52] 29 Ağustos 1966'da asılarak idam edildi. Düşünce, görüş ve ifadelerin evrimiTeolojik duruşlarKutub, görülemeyen (algılanamayan) konular reddetmenin gerçek bir geri çekilme olduğunu savunuyor:
Laiklik1948'den başlayarak, Kutub'un ideolojik yönelimi, ilk İslamcı eseri al-'Adāla'yı kaleme aldığında, radikal bir şekilde İslamcı bir dünya görüşüne kayacaktı. Kutub sonraları 1940'larda yayımladığı edebi eserlerinin "İslam dışı" olmasıyla hayıflandırdı.[54] Kutub'un laik eğilimlerinden neden İslami şeriata yöneldiği konusunda farklı teoriler ileri sürülmüştür. Yaygın bir açıklama, 1954'ten 1964'e kadar hapishanede tanık olduğu, Müslüman Kardeşler üyelerinin işkence ve öldürülmesi de dahil olmak üzere, onu yalnızca İslam hukukuna bağlı bir hükûmetin bu tür suiistimalleri önleyebileceğine ikna etmesi, bir diğeri ise, Kutub'un Amerika'da koyu tenli bir kişi olarak yaşadığı deneyimlerdir.[kaynak belirtilmeli] Kilometre Taşları adlı kitabının açılışında şu görüşleri sunuyor:
Kutub'un radikal duruşu onu Müslüman hükûmetler ve onların destekçilerini aforoz etmeye sevk edecektir. 1960'lardaki hapishane yazıları "Kur'an'ın Gölgesinde" ve onun yan ürünü olan "Yoldaki İşaretler" aracılığıyla yayılan fikirleri, gelecekteki cihatçı hareketlerin ideolojik temellerini oluşturur.[57] Ma'alim fi-l-Tariq Kutub'da İslami olmayan her şeyin kötü ve bozuk olduğu ve hayatın her alanına yayılan eksiksiz bir sistem olarak şeriatı takip etmenin kişisel ve sosyal barıştan, evrenin "hazinelerine" insanlığa her türlü faydayı sağlayacağını savunuyor.[58] Kutub'un çocukluğu, kariyeri ve Müslüman Kardeşler'deki aktivizmi onun teorik ve dinî eserlerinde silinmez bir iz bıraktı. Kutub'un erken dönem, seküler yazıları bile daha sonraki dönemin izlerini taşır. Örneğin, Kutub'un çocukluğuna ilişkin otobiyografisi Tifl min al-Qarya (Köyden Bir Çocuk) İslam'dan veya siyaset teorisinden çok az bahseder ve tipik olarak seküler, edebî bir eser olarak sınıflandırılır. Ancak köy tasavvufuna, hurafelere, Kuran'a ve adaletsizliklere göndermelerle doludur. Kutub'un Kur'an tefsiri, sosyal adalet ve siyasal İslam ile ilgili daha sonraki çalışmaları benzer temalar doğrultusunda gelişir.[kaynak belirtilmeli] Kutub'un bir yazar kariyeri, felsefesini de büyük ölçüde etkiler. Al-Taswiir al-Fanni fil-Quran'da (Kur'an'da Sanatsal Temsil), Kutub, Kuran'ın edebî bir takdirini ve metni yorumlamak için tamamlayıcı bir metodoloji geliştirdi. Yoldaki işaretler Kutub için dinî ve siyasi bir manifesto idi. Kutub bu metinde, Mısır'daki Abdunnasır rejimi gibi Müslüman hükûmetleri, ilahi otoriteden ziyade laik, insani meşruiyetlere dayanan ve yozlaşmış olmakla kınadı. Bu çalışma, Kutub'u 20. yüzyılın önde gelen İslamcılarından biri ve belki de o dönemde İslamcı düşüncenin en önde gelen savunucusu hâline getirdi. Kutub, dinî uygulamaları "özel alan"la sınırlayan laikliği "baskıcı bir sistem" olarak kınadı; ona göre, bir İslam devleti, İslami kanunları alenen uygularken gayrimüslim inançları özel alana devrederek Müslümanlara tam bir din özgürlüğü verecekti.[59] Kutub, İslam dünyasının kötü durumu ile ilgili iki temel neden tanımladı. Birincisi, birçok Müslüman şeriat yasasını uygulamayarak Kuran'a olan inançlarını terk ediyordu. Bu, Müslüman toplumlarda laik bir kültürün şiddetli bir şekilde yayılmasına yol açmış ve Batı'nın İslam'a karşı doğuştan gelen ve asırlarca süren nefretinin yardımıyla, birçok Müslümanın “doğru yol”dan sapmasının ikinci önemli nedeni olmuştu. Kutub, İslam dünyasının bir Cahiliye durumuna düştüğünü iddia ediyordu.[kaynak belirtilmeli]
Laiklikten İslam'a geçişi tetikleyen olaylarScribdde mevcut bir çalışmaya göre (The Lives of Hassan elBanna & Syed Qutb), Kutub'un laik dünya görüşünden ayrılmasını tetikleyen olaylar şöyledir.
Siyaset felsefesiKutub'un siyaset felsefesi, kısmen İslami evrenselciliğin geleneksel idealinin karşı-hegemonik yeniden eklemlenmesine dayanan karmaşık ve çok katmanlı bir eskatolojik vizyonu somutlaştırma girişimi olarak tanımlandı.[63] 1952 darbesinin ardından, 'yalnızca erdemlilere siyasi özgürlükler verecek' bir 'adil diktatörlüğü' benimsedi.[64][65] Daha sonra, şeriat yasasıyla yönetimin esasen hiçbir hükûmet gerektirmeyeceğini yazdı.[15] Daha önceki bir çalışmasında[66] Kutub, askerî cihadı savunma amaçlı, İslam'ın kendini koruma kampanyası olarak tanımlarken,[67] daha sonra cihadın saldırgan olması gerektiğine inandı.[12] İslami yönetim konusunda Kuran'daki Şura kurumu seçimleri ve demokrasiyi desteklediği için demokrasinin İslami olduğunu iddia eden birçok modernist ve reformist Müslümandan farklıydı. Kutub, Kuran'ın Şura Suresi'nin Mekke döneminde indirildiğine ve bu nedenle hükûmet sorununu ele almadığına dikkat çekti. Şura, "seçimlere atıfta bulunmaz ve yalnızca hükûmdarın yönetilenlerin bir kısmına danışması çağrısında bulunur" diyor.[68] Kutub, 1952 Nasır Devrimi ile hayal kırıklığına uğrayacak, tutukluluğu sırasında rejimin keyfi tutuklama, işkence ve şiddet uygulamalarına maruz kaldıktan sonra o zamanlar popüler olan Arap milliyetçiliği ideolojisine de karşı çıkacaktır. Seyyid Kutub, 1964 tarihli teolojik ve siyasi manifestosu Maʿālim fī aṭ Ṭarīq'ın girişinde şunları söyledi:
AntisemitizmKutub, radikal bir antisemitikti.[71] Reşid Rıza gibi İslamcılardan etkilenerek, antisemitik komplo teorilerini benimsedi ve küresel Yahudi komplolarının varlığına inandı.[72] Günümüz İslamcı antisemitizminin merkezi bir parçasını oluşturan Yahudilere Karşı Mücadelemiz adlı bir kitabını 1950'de yayımladı. Yahudileri, Osmanlı İmparatorluğu'nda laikleştirici reformları savunmak ve imparatorluğun dağılmasıyla sonuçlanan çeşitli kargaşaları kışkırtmakla suçlayan Kutub şunları yazdı:
İnsanın doğa ile uyumuKutub, dünyanın, -doğru anlaşılırsa- insana hizmet etmesi gerektiğini güçlü bir şekilde hissetti. Şunları yazdı:
İslam'i özgürlüğe karşılık CahiliyeKendisinin de maruz kaldığı gücün kötüye kullanılması karşısında Kutub'un hapishanede yazdığı İslami manifestoda (Yoldaki İşaretler'de yer alan) diktatörlüğün zıddı olarak gördüğü "Tanrı'nın yeryüzündeki yönetimi"ni savunur. Kutub sadece iki tür toplum olduğuna inanıyordu: İslami ve Cahilî. Kutub'a göre, mevcut tüm Müslüman toplumlar da "Allah'ın yasama sıfatını başkalarına devrettikleri" için "cahilî toplumlardı".[75] Şöyle yazdı:
Kutub'un savundukları:
Kutub bu mücadelenin hiç de kolay olmayacağını vurgulamıştır. Gerçek İslam, Müslüman olmayan her şeyi ortadan kaldırarak toplumun her yönünü dönüştürecekti.[81] Gerçek Müslümanlar, dört gözle "yoksulluk, zorluk, hayal kırıklığı, eziyet ve fedakarlık" dolu yaşam bekleyebilirler. Cahilî Müslümanlar, Yahudiler ve Batılılar İslam'a ve Cahiliye'nin ortadan kaldırılmasına karşı savaşacak ve komplolar kuracaklardır. Kutub'un İslam Dünyasının Cahiliye üzerine kurulu olduğu ve modern çağda "saf İslam"ın bulunmadığına dair radikal iddiaları, onu Hasan el Benna, Ebul A'la Mevdudi ve Ebul Hasan Ali Nedvi gibi İslamcı seleflerinden ayırdı. Bu (İslamcı) ideologlar Batı'nın "Cahilî kültürü"nün etkisinde kalsalar da hem toplumu hem de devleti İslami kabul ediyorlardı.[82] Eleştiriler ve savunmaÇalışmaları bazı radikal Müslümanları yıkıcı bir şekilde tetikleyen[83][84] Kutb'a karşı eleştiriler de vardır. Yoldaki İşaretler'in yayımlanması ve Nasır hükûmetine karşı başarısızlıkla sonuçlanan komplonun ardından, ana akım Müslümanlar Kutub'un "fiziksel güç" ve cihadın hükûmetleri devirmek, toplumlara ve Müslüman dünyasının "kurum ve geleneklerine" saldırmak için kullanılması gerektiği iddiasına karşı çıktılar.[85] El-Ezher Üniversitesi bilginleri, ölümünün ardından Seyyid Kutub'u "sapkın" (münharif) ilan ederek sapkınlık listelerine koydular.[86] Öte yandan, birtakım Ilımlı Müslümanlar; onun şeriat anlayışını, yani şeriatın sadece mükemmel ve eksiksiz değil, aynı zamanda insanlar için tamamen erişilebilir ve dolayısıyla her türlü sorunun çözümü olduğu anlayışını sorguladı.[87][88] Ayrıca Müslüman olmayan tüm kültürün dışında, ilk dört halifeyi takip eden yüzyıllar boyunca oluşturulan Müslüman öğrenim, kültür ve güzelliğini de İslam dışı ve değersiz bularak reddetmesi de eleştirildi.[89] Muhafazakâr eleştiriler daha da ileri giderek Kutub'un daha önce 1950'lerde "İslam'da Sosyal Adalet" gibi çalışmalarında önerdiği sosyal adalet ve yeniden dağıtımcı ekonomi, köleliğin yasaklanması gibi reformist fikirleri "batılı" ve bid'at diye kınadı.[90][91][92][93][94] Onlar Kutub'u amatör bilimsellik, içtihadın aşırı kullanımı, Allah'ın yasal kıldığın köleliği yasa dışı olarak ilan etmek ve icma'da yenilikle (Kutub'ın görüşüyle bu, bilim insanları ile sınırlı olmamalı, tüm Müslümanlar tarafından yapılmalıydı) suçladılar.[95][96][97][98] Kutub, Müslüman Kardeşler'in Yusuf el-Karadavi gibi alimler tarafından temsil edilen ve Kutub'un Cahiliye'ye ilişkin fikirlerini tekfirci aşırıcılık olarak sert bir şekilde eleştiren ılımlı gruplarının da tepkisini çekmiştir.[99] SavunanlarÇeşitli zümrelerin muhalefetine rağmen, Hasan el-Benna düşünce okuluna bağlı Müslüman Kardeşler'in ana akımı, Kutb'u "yaşayan şehit" olarak anmaktadır. Müesses Bennacı gruplar ana akımlarda siyasi katılım yoluyla İslam devletlerini kurmak için yavaş yaklaşımı tercih etse de, Müslüman Kardeşler'in de, devrimci eylemlere ilham veren Milyonlar gibi Kutb'un eserlerini popülerleştirmeye devam eden militan Kutbist grupları vardır ve muhafazakâr tabanlardan destek almak için Kutbun mirasını güçlü bir şekilde savunurlar. Bu Kutub'un çağdaş rejimlere karşı "Cihad bi's-Sayf" (kılıçla cihat) projesine örtülü bir destek stratejisi olarak tanımlanırken; Müslüman Kardeşler eğitim, seferberlik ve yürütme yoluyla uzun vadeli İslamlaştırma stratejisine odaklanmaktadır. Grup içindeki gerilimlere rağmen, Kutubçu ideologlar Müslüman Kardeşler'in çeşitli kademelerinde aşırı derecede etkili olmaya devam etmektedir.[100] Şu'aybi okulunun lideri, Suudi İslam bilgini Hamud ibn Ukla Eşşu'aybi, Kutub'u savunduğu etkili bir yazıyı yazdı. Kutub'u "müceddid" olarak öven Şuaybi, Kutub muhaliflerini çifte standartlara sahip olmakla suçladı. Kutub'u tevhidi destekleyen ve zorbaların karşısında şeriatı savunan bir "şehit" olarak yüceltti. Eser, çağdaş Selefi-Cihadist hareketler arasında popüler hale gelecekti. İbn-i Ukla şöyle yazdı:
Muhammed Nasirrüddin el-Elbani (ölüm 1999) Seyyid Kutub'a karşı önceki eleştirisini yumuşatarak şöyle dedi:
MirasSeyyid Kutub, yalnızca fikirleriyle değil, aynı zamanda Ebul A'la Mevdudi, Hasan el-Benna ve Ruhullah Humeyni gibi önemli İslamcıların yanı sıra birçok kişinin şehitlik olarak gördüğü ölümüyle de modern çağın en etkili Müslüman düşünür ve aktivistlerinden kabul ediliyor.[14][50][103][104] Dünyanın dört bir yanındaki militan İslamcılara göre, Kutub'un Müslüman bir ülkede idam edilmesi, İslam dünyasındaki hükûmetlerin battığı ahlaksızlığın derinliklerini simgeliyordu. Mısır'ın kendi içinde, Seyyid Kutub'un öldürülmesi, şeriatın uygulanması için çağrıda bulunan yeni nesil militan İslamcıları doğurdu; Abdüsselam Faraj, 'Ömer Abdurrahman, Şükri Mustafa, vb.[105] Yazarlar Daniel Benjamin ve Steven Simon'a göre, Harici tekfircilik, ibn Teymiyye'nin fetvaları ve politik reçeteleri, Raşid Rıza'nın Selefiliği, Mevdudi'nin çağdaş cahiliyye kavramı ve Hassan al-Benna'nın siyasi aktivizmi gibi "modern İslamcılığın temel unsurlarını bir araya getiren kişi Seyyid Kutub'tu."[106] Kutub'un birçok dile de çevrilen yazılı eserleri yaygın olarak bulunmaktadır. En bilinen eseri Ma'alim fi'l-Tariq olmakla birlikte Kutub'un teorisinin büyük bir kısmı Fi zilal al-Qur'an (Kur'an'ın Gölgesinde) adlı Kur'an tefsirinde bulunabilir. Bu 30 ciltlik eser, klasik tefsirlerin bazı yapısal özelliklerini korurken, Amin el-Huli'nin edebi analizinden büyük ölçüde ödünç aldığı yenilikçi yorumlama yöntemiyle dikkat çekicidir. Eseri yazmaktaki temel amacı, Müslümanların bilincinde ve hayal gücünde inancın merkeziliğini yeniden tesis etmek ve İslam geleneğinin yenilenmesine yol açacak siyasi ve sosyal bir süreci başlatacak bilişsel bir devrimi ateşlemekti. Çalışmalarının etkisi Batılılaşma, modernleşme ve siyasi reform gibi konulara ve "İslam ve Batı" arasındaki kaçınılmaz ideolojik çatışma teorisine (Medeniyetler Çatışması), ulus ötesi bir ümmet kavramına ve cihadın kapsamlı uygulamasına kadar uzanmaktadır. Kutub'un İslamı savunma, sosyal adalet ve eğitim konularındaki teorik çalışmaları sadece Müslüman Kardeşler dışında Müslüman Kardeşler'in Suriye kolunun kurucusu Mustafa el-Siba'i, Endonezyalı Hamka ve Iraklı (Şii) Muhammed Bakır el-Sadr gibi her kesimden Müslüman alimler üzerinde de önemli izler bırakmıştır. Afganistanlı Hikmetyar, 1966 yılında Kutub'un ölümünü radyoda duyduktan sonra İslamcı olduğunu söylüyor. "Muhtemelen Amerika doğumlu ilk aktivist Selefi vaiz" olarak kabul edilen Ali al-Tamimi'nin başlıca entelektüel etkilerinden biri Kutub'dur. Kutub'un eserleri Arap gençliği ve siyasi muhalifler arasında popülerliğini korurken, Sünni İslamcıların çoğunluğu Kutub'un önerilerini modası geçmiş, pratik olmayan ve aşırıcılığa eğilimli olarak görmektedir. İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney eserini Farsçaya çevirdi.[107] 50'li ve 60'lı yıllardan itibaren Farsçaya çevrilen ve İran İslam devrimi üzerindeki kesin etkisi nedeniyle, 15-16 Şubat 2015 tarihlerinde Tahran'da düzenlenen Seyyid Kutub'un Görüşlerini Yeniden Okumak ve Yeniden İncelemek başlıklı eleştirel bir konferans, "Bugünün İran'ında Seyyid Kutub'un yaşayan mirasının canlı bir örneği" olarak tanımlandı.[108] El Kaide ve İslami Cihat![]() ![]() Kutub'un Mısır[85] ve diğer yerlerdeki İslami isyancı ve terörist gruplar üzerinde etkisi oldu. El Kaide üzerindeki etkisi, yazıları, takipçileri ve özellikle Mısır'daki hapisten çıktıktan sonra Suudi Arabistan'a taşınan ve İslami İlimler profesörü olan kardeşinin, editörlük, yayın ve tanıtımını yapan Muhammed Kutub aracılığıyla hissedildi.[109][110] Muhammed Kutub'un öğrencilerinden biri ve daha sonra ateşli bir takipçisi olan Eymen ez-Zevahiri, Mısır İslami Cihad[111] üyesi, sonra da Usame bin Ladin'in akıl hocası ve El Kaide'nin ikinci Emiri oldu.[112] Zevahiri, Kutub'a amcası Mahfuz Azzam tarafından tanıtıldı. Azzam, Kutub'un öğrencisi, ardından koruyucusu, kişisel avukatı ve mirasının vasisi oldu. Azzam ile röportaj yapan Lawrence Wright'a göre, "genç Ayman el-Zevahiri, amcası Mahfuz'dan defalarca Kutub'un karakterinin saflığını ve hapishanede katlandığı eziyeti dinledi."[113] Zevahiri , Şövalyeler Altında Peygamber Sancağı adlı eserinde Kutub'a biat etti.[114] El-Zevahiri şunları yazdı:
Usame bin Ladin'in yakın üniversite arkadaşı olan Muhammed Cemal Halife, Wright'a, bin Ladin'in Kral Abdülaziz Üniversitesi'nde Muhammed Kutub tarafından verilen haftalık halka açık derslere düzenli olarak katıldığını ve kendisi ve bin Ladin'in "Seyyid Kutub okuduğunu" söyledi. Bizim neslimizi en çok etkileyen oydu" diyor.[115] Enver el-Evlaki, Yemen'de hapisteyken Kutub'un eserlerinden etkilendi.[116] Kutub'un eserlerinden günde 150-200 sayfa okurdu ve okuması sırasında kendisini "yazara o kadar daldırmıştım ki, Seyyid'in hücremde benimle doğrudan benimle konuştuğunu hissederdim"der.[116] Öte yandan, Creighton Üniversitesi'nden John Calvert, "el Kaide tehdidinin" Kutub'un "çağdaş İslamcılığa gerçek katkısı" konusundaki "anlayışımızı tekelleştirdiğini ve çarpıttığını" belirtiyor.[117] 1979 İran Devrimi Üzerindeki EtkisiKutub, Ruhullah Humeyni ve 1979 İran Devrimi'ne önderlik eden Şii entelektüeller için önemli bir etki kaynağıydı. Humeyni yönetimindeki İran İslam Cumhuriyeti, 1984'te Kutub'un "şehitliğini" onu parmaklıklar ardında gösteren ikonik bir posta pulu çıkararak onurlandırdı. Mevcut İran Dini Lideri Ali Hameney ve kardeşi Muhammed Ali Hamenei, Aḥmad Aram, Hadi Hosroşahi gibi önde gelen isimler Kutub'un eserlerini Farsçaya çevirdi.[118][119] Kutub'un eserlerine olan ilgi İran devrimini takip eden yıllarda zirveye ulaşmış olsa da, İranlı İslamcılar zaman içinde Kutub'a ve onun militan fikirlerine karşı çıkmaya başladılar. Bir eleştiri kaynağı, Kutub'un fikirlerinin Sünni etkisinde olduğu gerekçesiyle onu (mezhepsel nedenlerle) sapkınlıkla suçlayan ana akım Şii din adamlarından geldi. Ebu Faḍl Raẓavī Ardakānī, Seyyid Ibrāhīm Mīlānī, Morteza Mutahhiri gibi din adamları, Kutub'un fikir ve söylemlerine karşı çıkan çeşitli risaleler yazdılar ve eserlerini İran'da yayanları kınadılar.[118] Kanun Gençlik Düşünce Merkezi adlı bir İslami gençlik örgütü, 2015 yılında Tahran'da İran devriminin önde gelen dini liderleri ve entelektüellerinin katıldığı Kutub'un düşüncesi üzerine bir konferans düzenledi. Katılımcıların çoğu Kutub hakkında (onu aşırılık yanlısı fikirlerin bir savunucusu olarak) olumsuz değerlendirmelerde bulundular. Tahran Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ali Ekber Alihani, tüm toplumları Cahili ve Tevhidi olarak ikiye bölen "ikili dünya görüşü" ve karamsar adalet anlayışı vb.nin İslam Devleti (İD) gibi terörist grupların vahşetleriyle doruk noktasına ulaşan, gayrimüslimlere karşı şiddetli bir nefret yarattığını savundu. Ahmad Rahdar, Kutub'un tavizsiz militan eylem çağrısının El Kaide, İslam devleti vb. cihatçı grupların entelektüel temeline hizmet etttiğini söyledi. Tarihçi Musa Necefi, Kutub'un İran devrimindeki rolünü küçümsedi ve devrimci sembolizmin Humeyni ve takipçileri tarafından kanalize edilen Şii geleneğin doğasında olduğunu savunarak Kutub'u, yüzeysel ve Müslümanların kitlesel tekfirine ve dini aşırılığa yönelik olan gerici ve mezhepçi bir alim olarak nitelendirdi. Ruhban olmayan bazı entelektüeller onu savunma girişimlerini sürdürse de Seyyid Kutub, İran'daki çağdaş Humeynici alimler arasında olumsuz görülüyor.[118] 9/11 Komisyon Raporunda Tanınma9/11 Komisyon Raporu'nun (2004) 2. Bölümü, "Yeni Terörizmin Temeli", Kutub'un Usame Bin Ladin'in dünya görüşünü etkilediğini aktarır:
ÇalışmalarıEdebi
Teorik
Başkalarıyla ortak yazılar
Ayrıca bakınız
Kaynakça
|