Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. Maddeyi, Vikipedi standartlarına uygun biçimde düzenleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. Gerekli düzenleme yapılmadan bu şablon kaldırılmamalıdır.(Temmuz 2018)
Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır.
Fransız edebiyatı, Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır.
Fransız edebiyatı birçok ülkedeki yazarların çalışmalarını derinden etkilemiştir. 1600'lerde, Klasizm denen Fransız kültürel hareketi tüm Avrupa edebiyatında önemli etki bırakmıştır. 1700'lerin Fransız yazarları Avrupa edebiyatını kontrol altına almışlardı. 1800'ler boyunca, realizm ve sembolizm, birçok dilde yazan yazarların çalışmalarını şekillendirmesine yardımcı olmuştu. 1900'lerde ise, Gerçeküstücülük (Sürrealizm) ve Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Fransa sınırlarının dışına çıkarak diğer yazarlar, sanatçılar ve düşünürlerin çalışmalarını geniş ölçüde etkilemiştir.
Birçok Fransız yazar, biçim, dil, tarz ve geleneğe önem vermişlerdi. Diğer dillerde yazan yazarlardan daha fazla kurallar ve modellere bağlı kalmışlardı. Genelde, Akılcılık (rasyonalizm) Fransız yazınını elinde tutmuştur. Akılcılık, insan eylemlerinde nedenselliği temel alır. Akılcılık; temiz, kendi kendini kontrol edebilen ve sanatsal ustalığa ulaşmış bir yazı yaratmıştır.
Her ne kadar akılcılık Fransız edebiyatında hayatî bir rol oynadıysa da, güçlü bir deneysel nitelik de zamanla Fransız yazınında öne çıkmıştır. Örneğin 1800'lerin başındaki Romantizm hareketi gibi dönemlerde, bu deneysellik duygu dolu ve bazen de tutkulu bir sanat yaratabilmiştir. Bu aynı zamanda teorik ve biçimsel konuları işlemede de kullanılmıştı; örneğin 1900'lerin Yeni Roman´ında olduğu gibi.
Erken Fransız Edebiyatı
En erken yazınlara MÖ. 800´de rastlanır. Şiir, antik Fransız edebiyatında baskındır. Birçok şiir, eğitimsiz insanlara gezgin jongleurlerce (jonklör) söylenmek ya da oynanmak içindi. Zaman içinde, iki ana şiir tarzı ortaya çıkmıştı: lirik ve öyküsel.
Lirik Şiir
Lirik şiir 1100´lerden 1400´lere kadar yaygınlaştı. Trobador denen şair-müzisyenler, Provens lehçesiyle aşk şarkıları yazmaya güney Fransa´da başladı. Bu şiirlerin bazıları kuzey Fransa´ya da trovör denen şairlerce taşınmıştı. Hem trobadorlar hem de trovörler kadınları ve aşk ideallerini anlatan lirik şiirler bestelediler. Bu şiirler kasıtlı olarak tekralamalardan ibaretti. Eğlenceden çaresizliğe geçişleri büyük bir ustalıkla, duygusal koşullara yoğunlaşarak resmetmişlerdi.
Orta Çağ´ın en tanınan Fransız lirik şairi François Villon´dur. Üç eşit stanzin ardından daha kısa bir bitiriş stanzini içeren bir yazın biçimi olan çeşitli balatlar besteledi. Aynı zamanda aşk, başarısızlık ve ölüm temalarıyla ilgilenen uzun şiirler de yazdı. Villon´un yazını geniş bir ton aralığında, kinayeli aşağılama ve grotesk görsellikten tutku gibi konulardaki daha narın pasajlara uzanmıştı. Başyapıtı 2000 dizelik otobiyografik şiiri Grand Testament´tir (1461).
Öyküsel Şiir
Öyküsel şiirin dört biçimi vardır: (1) epik şiir, (2) romans, (3) ilahiler ve öyküler ve (4) fabliaux. Orta sınıf için yazılan fabliaux dışında hepsi aristokrat izleyiciler için yazılmıştı. Epik şiirler genelde savaş ve savaş kahramanlıkları üzerinedir; chansons de geste (büyük eylemlerin şarkıları) diye adlandırılırlar. Jonklörler chansonları müzikle birleştirmişlerdi. En ünlüleri Roland´in Şarkısı´dır (1100). Ünlü komutan Charlemagne tarafından yönetilen bir askeri talim sırasındaki bir olayı anlatır.
Romanslarsa sıklıkla fantastik maceralarla dolu uzun kurgusal çalışmalardı. Yedi tipi vardı. Romans antiques (klasik romanslar) Troya Savaşı gibi tarihi olaylar üzerine temellenmişti. Romans bretons (Breton romansları) ise eski Büyük Britanya´daki Yuvarlak Masa Şövalyeleri ve Kral hakkında hikâyeler anlatırdı.
Belki de en çok okunan ve en etkileyici Fransız romansı Gül Romansı'dır. Guillaume de Lorris ilk kısmını yazmıştı (1230) ve şair Jean de Meung 1275´te daha karamsar ve kinayeli bir ruh haliyle bitirmiştir. Şiir, aşkın gelişimini anlatmak için karmaşık alegoriler (sembolik hikâyeler, insanlar ve görüntüler) kullanmıştı.
İlahiler ve öyküler aşk, şövalyelik ve metafizikle ilgili kısa manzumelerdi. İlahiler daha çok Celtic kaynaklarına dayanıyordu. Öyküler ise genelde Latin kaynaklıydı. 100´lerde şair Marie de France birçok önemli öykü yazmıştır.
Fabliaux kısa, genellikle taşlamalarla dolu mizahi öykülerden oluşmaktadır. En önemlisi, hayvan karakterlerin insani toplumunu eleştirdiği Renard Romansı (1175-1205) denen koleksiyonda bulunur.
Erken Drama öncelikle manzume şeklinde yazılmıştı ve dini temalarla ilgileniyordu. Dini dramlar üçe ayrılıyordu: Gizem Oyunları Skripturlarından (İncil ayetleri) bölümler sahneledi. Mucize oyunları Meryem Ana ve incilden portreler sunuyordu. Ahlaki oyunlar eğitim amaçlı sembolik dramlardı. Seküler (dinsel olmayan) komediler - farslar – dini dramların sahnelenmesi sırasındaki girişlerdi. 1200´lerde dramatist Adam de la Halle realizmin çarpıcı etkilerini ve yüksek psikolojik derinlik seviyesini yakalayan seküler oyunlar yazdı.
Fransız edebiyatında Rönesans 1500´lerin başından 1600´lara kadar uzanmıştı. Fransız rönesansı İtalyan sanat ve edebiyatındaki gelişmeler ve eski Yunan ve Latin modellerinden etkilenen edebiyatın ve öğrenimin çiçek açması olarak nitelenebilir. Yazarlar ve bilgeler – Hümanistler – Rönesans´ta önemli rol oynamışlardı. Hümanistler öğrenmenin temelini dini temalardan çok dünyevi konulara çekmişlerdi.
1494´ten 1525´e kadar Fransız ordusu İtalya´yi işgal altında tuttu. Bu istilalar İtalyan edebiyatı ve sanatıyla teması da beraberinde getirmişti. Bu ilişki sayesinde Fransız rönesansı hız kazandı. 1500´lerin başında Kral I. Francis ve kız kardeşi Marguerita de Navarre hümanistlerin ve tebalarındaki diğer yazarların taslaklarıydı. Marguerite kendisi de bir yazardı. Kendi hikâye koleksiyonu Heptameronu (1558) İtalyan Rönesans yazarı Giovanni Boccaccio´nun 1300´lerde yazdığı Decam
François Rabelais Fransız Rönesansının en ünlü kurgu yazarı ve döneminin önde gelen tip otoritelerinde biriydi. Ana eseri Gargantua ve Pantagruel´dir. Bu neşeli, çoğu zaman da patavatsız beş parçalık anlatı 1532 ile 1564 arasında yayımlandı. Rabelais, çarpıcı öğretilerin ham sahnelerinin ve genelde vahşi fiziksel komedilerin anlık değişimlerle birleştirildiği bir biçimde yazmıştı. Bu çalışma, dönemin yasal, politik, dini ve toplumsal kurumlarını eleştirmekteydi.
Pleiade, geleneksel tarzı kırıp Yunan ve Roma modelli yeni bir Fransız edebiyatı yaratmaya çalışan yedi şairden oluşan bir gruptu. Pierre de Ronsard grubun önderiydi. Şiirleri aşk ve gençliğin geçmesi gibi temaları betimleyen pastoral tarzda eski yazı biçimlerini kullanır. Ronsard´in şiirlerinin kolay çekiciliği, dünyevi tecrübenin önemine derin adamışlığı saklar. Yazını, yaşlılık ve ölüm gibi bu tecrübelerin acı yanlarının korkusuzca üzerine gitme becerisini gösterir.
Joachim du Bellay, Pleiade´nin başka bir üyesiydi. Fransız edebiyatında İtalyan Rönesansı´ndan ödünç aldığı söne biçimini ilk kullanan şairdir. dü Bellay, Fransız Edebiyatı´nın Savunması ve Yüceltilmesi adlı önemli bir makale yazdı (1549). Makalede, Orta Çağ boyunca çoğu şair tarafından kullanılan Latince´yi savunan şairlere karşı Fransızca´yi savundu. Du Bellay, Fransızcanın Latince ya da Yunancanın rakibi olamadığını kabul etmekle beraber bu iki dilin olanaklarının çokça kullanılması nedeniyle solmaya yüz tuttuğunu, ancak Fransızcanın bu sorunun çözümüne yeni bir soluk getirebileceğini düşünmekteydi. Fransız yazarlarını, Fransızca´yi Yunanca ve Latinçe´den alıntılarla, lehçe ve teknik deyimler açısından güçlendirme çağrısı yaptı.
Pleiade´nin başka bir üyesi Etienne Jodelle bir dramatistti. İlk Fransız komedisi Eugene (1552) ve ilk trajedi Kleopatra Mahkûmu (1552) onun eserleridir.
Lyon, güneydeki Lyon kentinde ortaya çıkan ve bünyesinde Maurice Sceve ve Parnette dü Guilliot´yu barındıran başka bir şairler grubuydu. Sceve´nin şiiri, gramer ve imgelerin karmaşıklığıyla ünlüdür. En önemli eseri, Delie (1544) adındaki dikkatle hazırlanmış 459 dizain (10 dizelik stanzlar) serisidir. Delie, şairin, Pernette de Guillot olduğu düşünülen bir kadına olan aşkını, aşıkların birbirlerine karşı kullandığı genelde erotik bir dille anlatmaktadır.
Michel de Montaigne denemeleri bir edebi biçim olarak kurgulamıştı. Bir deneme, resmi olmayan konuşma dilinde yazılıyordu. Montaigne´nin Denemeler'i geniş bir klasik eğitimle şekillenmişti. Tamamen kişisellerdi ve yazarın kendisi, bilgi, alışkanlıklar, ölüm, geziler ve öğrenim gibi konular üzerindeki gevşek meditasyonlardan oluşuyorlardı.
Klasik Çağ
Kral 13. Louis ve özellikle Kral 14. Louis´nin iktidar dönemleri klasik dönem olarak bilinir. 1600'lerin başından 1700'lere kadar geçen süre Fransız edebiyatının yüksek dönemi olarak düşünülür.
Klasik yazarlar Rönesans fikrini reddetmediler; bu dönem daha geniş bir düzen ve gelişim ruhu geliştirmişti. Fransız yazarları özellikle insani davranışları ve idealleri inceleyen nedenler ve düşünüşleri vurgulamıştı.
Klasik Şiir
Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır.
Francois de Malherbe ilk önemli Klasik şair ve en etkileyici olandı. 1600'lerin başında Malherbe, Klasik yazının temelini atan temiz, akilci ve ayik şiirler yazdı. Jean de La Fontaine ve Nicolas Boileau-Despreaux da Klasik dönemin önde gelen şairlerindendiler. La Fontaine, Fabl (1668-1694) denen hayvan karakterleri üzerinde yazdığı kinayeli, ögretici, derinllikli ünlü hikâyeler koleksiyonunu yazdı. Boileau da bu dönemde, zamaninin Klasik şiirinin etkilenimlerini belirleyen yönetim ve asillik prensiplerini anlatan Şairlik Sanatı (1674) eserini kaleme aldi.
Klasik drama uzun zaman Fransız Klasizminin en büyük ifadesi olarak kabul gördü. Bu dönem boyunca, 12-hecelik dizeler – alexandrine - Fransız dramasinin baskin şiirsel ölcütü olarak kurulmustu. Bu dönemin en ünlü yazarları Pierre Corneille, Jean Racine ve Moliere´dir.
Corneille ilk önemli trajedi yazarı Klasiktir. Oyunları, görev, sadakat ve askin cözünmez çatışmalarının içinde yuzen asil karakterleri barindirir. Corneille, istek, otokontrol, onur ve özgürlügün önemine vurgu yapmıştır. Trajedileri arasında Le Cid (1637), Horace (1640) ve Polyeucte (1642) sayılabilir.
Racine, çağının Klasik trajedi yazarlarının en büyügü olarak taninir. Karakterleri kontrol altina alamadıkları tutkularının sarmalında betimlenir. Melankolik bir dini pesimizm, eserlerinin çoğunun yapısındadır. Racine, antik Yunan ve Roma eserlerini Andromaque (1667), Phedre (1677) ve Athalie (1691) gibi başyapıtlarında yeniden islemiştir.
Molière, Fransız dramasının en önde giden komedi yazarıdir. En etkili oyunları, toplumsal değerlerle catisan güclü karakterleri konu alan taslamalarıdır. Moliere, en güzel komedilerini 1660´ların ortasında yazmıştı. Bunların arasında Tartuffe, Don Juan ve Yabani sayılabilir.
Klasik Nazım
İki filozofun Fransız Klasik nazımının en üstün örneklerini verdikleri düsünülür. Rene Descartes, dahan sonraki Fransız felsefesi ve stetigini biçimlendirmede temel teskil eden Metod Üzerine Nutuk (1637)´u yazdı. Öncelikle bir matematikçi olarak bilinen Blaise Pascal, derin Hristiyan inancını temsil eden etkili yazılar yazmıştı. Pascal´ın en bilinen eseri yansımaları topladığı Pensees´dir (1670).
Kendilerine Moralist (ahlakçılar) diyen bir grup yazar insan eylemlerini ve tavirlarını, maxim dedikleri harfler, söyleyişler ve diğer yazın biçimleriyle tanimlamislardi. François de La Rochefoucauld´un Yansimalar´i (1664) psikolojik olarak derin, acimasizca sorgulayici ve mükemmle bir özlülük içinde olabilen bu tarza bir örnektir. Theophrastus´un Karakterleri (Jean de La Bruyere, 1668) günlük insanları ve toplumsal kimliklerin edebi portrelerini maximlerle birleştirir.
Madame de La Fayette, Fransız edebiyatındaki en önemli romanlardan birini yazmiştir: Cleves Prensesi (1678). Roman, psiolojik cözümlemeleri ve usta yapısı nedeniyle yüceltilmişti. Sürekli kontrol altında tutulan tutkulu ask temasi, iclerinde Jean-Jacques Rousseau´nun da bulunduğu daha sonraki yazarları da çok etkilemiştir.
Tarihçi ve Roma Katoliği papaz Jacques Bossuet, etkileyici ve hareketli vaazleriyle taninir. Francois de Fenelon da Roma Katolik başpiskoposuydu. Edebi ünü özellikle, yazarın eğitim, ahlak, siyaset ve din üzerine görüsleriyle dolu Telemachus (1699) romansina dayanir.
Felsefi Çağ (Aydınlanma)
Filozoflar çağı
Genel anlamda filozof sözüyle, nereden gelindiği, doğa, dünyanın ya da yaşayan insanların kaderi gibi büyük metafizik meseleler üzerine düşünen ve bunları evrensel bir sistem şeklinde çözümlemeye çalışan kimse kastedilir. Bununla beraber Montesquieu, Diderot, Voltaire zamanında ifade, özel bir değer kazandı. Bu filozofların çoğu metafiziği beğenmeyip bilinmeyen üzerine kafa yormanın gereksiz olduğunu düşünürler. Buna karşı hepsi, insanın yeryüzünde mutluluğunun bağlı olduğu politik, sosyal, ahlâki ya da dinsel düzen konularıyla ilgilenirler. Onlar bu konuları bütün önyargıları bir tarafa bırakıp bizzat kendileri incelemeği iddia ederler. Ansiklopedi'de “filozof” ispat edilmeyen hiçbir şeyi kabul etmeyendir denilir; onlar aldatıcı mefhumları hiç kabul etmezler; mutlağın, olağanın, şüphelinin kesin sınırlarını çizerler. Böylece filozoflar her sahada önceki yüzyılda Descartes ve inanmayanlar tarafından da açıklandığı gibi, otorite ilkesine karşı baş kaldırırlar; en yaygın fikirleri, en oturmuş gelenekleri sarsarlar, kurumlarda ve âdetlerdeki büyük devrim öncesi düşüncelerde devrim yaparlar.
Felsefi düşüncede ilerlemeler ve klasik zevke bağlılık (1715-1750)
XVIII. yüzyılın ilk yarısında, felsefî düşünce kendini ortaya koymak için yönetimin zayıflığından faydalanır; ama sosyal tenkitlerinde en gözü pek yazarlar, klasik zevke sadık kalırlar.
Otoritenin zayıflaması
XIV.Louis’nin ölümünden itibaren, rejime yenik düşen otorite krizi potansiyel olarak müsaittir. Kral naibi seçilen Orleans dükü sansür ve polis gözetimini gevşek tutar. XV nci Louis düş kırıklığına uğratan siyasetinin sebebiyet verdiği memnun olmayanların görüşlerini bilhassa kendisine iyi ve usta bir yardımcı, iyi bir öğütçü olan kardinal Fleury’ nin ölümünden sonra bastıramaz. Bu memnuniyetsizlik 1748 yılında, kralın Avusturya kraliçesi Marie-Therese'e karşı başarılı bir savaştan sonra Aix-la Chapelle antlaşmasını imzalaması ve bütün kazanımlarını terk etmesi ile zaten güvenilmez olan bir barışı satın almasıyla doruk noktaya ulaşır. Bu kriz boş bir meydanı, fikirleri halkın görüşünde gittikçe geniş bir ilgi bulan yenilikçilere bırakır.
Felsefenin ilkeleri
İnceleme ruhu- Tanrı esini üzerine kurulmuş olan geleneksel inanç yerine filozoflar bilinç ilkeleri olarak aklı ve deneyimi koyarlar. Descartes onlara mantıklı düşünme çalışmasıyla gerçeği yanlıştan ayırmağı öğretti. İngiliz deneyselciler, özellikle Locke, onlara pozitif olayların zevkini vermeğe katılırlar.
Böylece dinin saygınlığı yerine insanî bilimlerin saygınlığını koymağa çalışırlar. Newton sistemi, kültürlü halk içinde büyük merak uyandırır, bilim dünyasında gittikçe artan sempati kazanır ve peşin hüküm (batıl itikat) ile dolu eski fizikin zararına kendini kabul ettirir. Taşra Akademilerinde, hatta yurttaşların görüşlerinde deney ve laboratuvar araştırmaları artar, aynı zamanda tarihî ve arkeolojik bilinç gelişir.
Kozmopolit (çok dünyalı) ruh- Bundan başka yabancı ülkelerin kurumları ve âdetlerine olan güçlü bir merak yayılır. Yabancı değiş tokuşlar artar; seyyahlar gittikçe çoğalır. İngiltere özel bir saygınlık kazanır: Milli özsaygı konusunda Fransız ve İngiliz kurumları arasında sık sık acımasız kıyaslamalar yapılır.
Edebiyat gelenekleri
Sanat alanında, bununla beraber, büyük klasikler örnek model olarak dururlar. Bir Saint-Simon onlara elbette hiçbir şey borçlu değil ama rakipsiz bir örnektir. Benimsenmiş türler, trajedi, komedi, roman gene yenilenerek birçok yazar tarafından işlenmiştir. Marivaux'nun tiyatrosu klasik bir başarı taslağıdır. Montesquieu ile Voltaire'in felsefi eserlerine gelince, onlar klasik dehaya uygun olan düşünce aydınlığı ve ifade açıklığıyla kendilerini kabul ettirirler.
Voltaire, döneminin en cok konusulan ve tartisilan edebi figürüydü. Yazar olarak yeteneklerini ve ününü tahammülsüzlük ve önyargililik ile savaşmak ve akilciligi yüceltmek için kullanmıştı. Voltaire´in en ünlü eseri taslama roman Candide´dir (1759). William Shakespeare´den etkilenerek trajediler de yazdı. Bunun yanında, Voltaire aynı zamanda Avrupa ve dünya tarihi üzerine eserleri ile modern tarih yazımının prensiplerini geliştirmeye de yardim etti.
Denis Diderot ana olarak Neden çağı´nin en önemli entelektüel yapıtlarından biri olan Encyclopedie´nin (1751-1772) editörü olarak tanınır. Ansiklopedi, birçok alandaki uzman yazarların makalelerinin derlenmesinden oluşuyordu. Eser, günün bilgi birikiminin daha geniş bir izleyiciye uzanmasını amaçladı. Dini otoriteye, iktisadi esitsizlige ve adaletin istismarina saldirdi. Diderot aynı zamanda Kaderci Jacques ve Efendisi (1778-1780) adli romanındaki kurgusallık ile de bilinir.
Jean-Jacques Rousseau, Fransız toplumunda (Yeni Heloise, 1761) ve eğitim mekanizmasında (Emile, 1762) değişiklikler önermişti. Rousseau´nun otobiyografisi (ölümünden sonra yayinlanan İtiraflar, 1782) kendini eleştirmenin modern edebiyatini yaratmaya yardımcı olmustu. Meditatif ve lirik duyguyu Fransız edebiyatına yeniden sokmaya yardimci olan kurgusu içinde, Rousseau´nun doğaya hassasiyeti belirgindir. Bu hassasiyet kendisinin siyaset ve toplumsal düzen üzerine yazdığı Söylevler (1755) ve Toplum Sözlesmesi (1762) gibi teorik eserlerini de oldukça etkilemiştir.
Marquis de Sade, kendi zamanında çağdaşlarınca anlaşılmadı ve daha sonra da hep nefretle anıldı. Ancak 1900'lü yıllara doğru Neden Çağı'nın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilmeye başlandı. Boudir'de Felsefe (1795) gibi vahşi pornografi içeren romanları, kendi zamanındaki yazarların doğaya bakışları ve toplumsal düzen öngörülerinin iyimser doğasıyla dalga geçer.
Siyasi yazılarıyla da bilinen Montesquieu, rezil eden toplumsal eleştirilerini Pers Mektupları´nda (1721) yazdı. Alain Rene Lesage ünlü satirik romanı Gil Blas´i (1715-1735) yazdı. Pierre de Beaumarchais, Sevilla Berberi (1775) ve Figaro´nun Düğünü (1784) gibi satirik komediler kaleme aldı. İki oyun da aristokratik önceliğin irrasyonel doğası üzerinedir ve bu fikirler Fransız Devrimi fikirlerine katkıda bulunmuştur.
Romantizm
Romantizm akiminin temelleri 1700´lerin sonunda atılmıştır ancak yayilmasi 1800´lerin ortalarını buldu. Genel olarak Klasizm ve Nedensellik Çağ'ına tepki olarak ortaya çıkmıştır. Romantik yazarlar, kendilerinden önceki dönemlerdeki aşırı rasyonel ve cansız edebi biçimleri reddettiler. Romantikler, neden üzerindeki hayalgücü ve duyguya vurgu yapmislardi. Edebi tasvirin daha özgür biçimlerini savunuyorlardi. Bir çalışmadaki en önemli etken yazarın kişiliğiydi.
Preromantikler
Fransız Romantizmi kendinden önceki Ingiliz, İspanyol ve özellikle Alman Romantik hareketlerinden etkilenmişti. Preromantikler denen bir grup Romantik, 19. Yüzyılda bu akimi biçimlendirmeye calistilar.
Jean-Jacques Rousseau, Nedensellik çağı ile tanindi. Ancak, kendini tanimadaki istegi, doğal dünyaya karsi hassassligi ve hislere ve kendiligindenlige verdiği önem nedeniyle Romantizm´in de önde gelenlerinden biriydi. Rousseau aynı zamanda Romantikleri de lirik vezni ve tutkulu ama korkutucu aski tasviri ile Romantikleri de etkilemişti.
Francois-Rene de Chateaubriand kurguları ile önemli bir etki yarattı. Sıkılganlık, yalnizlik ve keder duygularının baskin olduğu yazınları, Romantik edebiyatin temel öznelerinden biri oldu. Chateaubriand, Romantik yazında temel bir karakter yarattı – dayanisan, tutkulu ve yanlis anlasilmis bir karsi-kahraman. Chateaubriand güclü dini duygulara sahipti ve bu çalışmaları Klasizm ve Nedensellik çağı´nda sikca islenen Hristiyan Orta Cag figürüne olan ilgiyi yeniden canlandirdi.
Madame de Stael, Fransız Romantizmi´ne Edebiyat Üzerine (1800) ile kritik bir teori birakti. Alman romantizmini Fransız Romantizmine Almanya Üzerine (1810) ile eklemledi. Şair Andre Chenier, Romantik şairlerce benimsenen birkac teknik yazın seklini şiirine katti.
Romantik Şiir
1820´de Alfonso de Lamartine´in Peoetik Meditasyonlar kitabi ile başlamıştı. Melankolik şiirleri doğa, ask ve terkedilmislikle ilgileniyordu.
Victor Hugo, bir şair, dramaturg ve kurgu yazarı olarak zamanındaki en büyük Romantik kabul edilir. şiirlerinin çoğu renkli ve egzotik niteliktedir. Hugo´nun sonraki eserleri (Sonbahar Yaprakları (1831)) daha kisisel ve metidatiftir. İncelemeler (1856) karanlik baslar ve cevabi zor sorularla ilgilenir; evrendeki insanlik, ölümün kacinilmazligi ya da sevdiklerin kaybedilmesi.
Alfred de Vigny, en cok Modern şiirleri (1826) ile taninir. şiirleri, yüksek kisiligin yalnizligi ve mutsuzlugu ile ilgilenen genellikle dramatik ve felsefi şiirlerdir.
Alfred de Musset, müthis lirik özelliklere sahipti. Melankoli ve müziksel şiirleri ask, aci ve kederle ilgilenir. Geceler (1835-1837) şiirlerinde Musset, kayip bir askin ardından cektiklerini anlatir.
Romantik Drama
Romantik drama komedi ve trajediyi karistirarak tarihi konuları ve melodramik koşullarla ilgilendi. Victor Hugo ilk önemli romantik oyun olan Hernani´yi (1830) yazdı. Alfred de Vigny´nin Chatterlon´u (1835) Romantik edebiyattaki popüler bir karakter olan dışlanmış artisti konu edinir. Musset, yazınındaki mükemmellikle bilinen karmaşık komediler yazmıştı.
Romantik Kurgu
Iskoc Walter Scott´tan esinlenen birçok Romantik yazar tarihi romanlar yazdılar. Alexandre Dumas ünlü tarihi romani Üç Silahşörler´i (1844) bu dönemde kaleme almıştı. Victor Hugo´nun Notre Dame´ın Kamburu (1831) Orta Cag Romantik hissiyatini yansitir. Eser aynı zamanda edebiyatin gücünü kullanarak toplumsal adaletsizlikleri düzeltme cabasini yansitir.
Bazi Romantik yazarlar kurgunun daha gercekci biçimlerine yöneldiler. Honore de Balzac, George Sand ve Stendhal gibi yazarlar eserlerinde Romantik karakterleri barındırmaya devam ettiler. Ancak bu yazarlar, insan yasaminin toplumsal kosullarını ve doğanin objektifligini yansitma amaciyla Romantizmlerini biraz degistirdiler.
1829´dan baslayarak Balzac, İnsan Komedisi (1842-1848) adini verdiği yaklaşık 100 roman ve hikâye yazdı. Bu seride zamaninin Fransız toplumunu resmetmeye calisir. Balzac, güdülenmeleri ve etkilesimleri ile cesitli insanları betimledi. Aynı zamanda toplumsal kurum ve değerlerin insan üzerindeki etkilerini - özellikle paraya karsi olan tutumun etkisini incelemişti.
George Sand, kariyerine ask ve tutku üzerine yazılar yazan (Indiana (1832) ve Lelia (1833)) bir Fransız kadının takma adiydi. Daha sonra daha kırsal konulara döndü, özellikle köy hayatını anlattığı Şeytanın Havuzu´ nda (1846) bu etki daha cok hissedilir.
Stendhal, tutkulu ve güçlü karakterlerle melodramik durumları seven usta bir psikologdu. Tutku ve çıkar arasındaki savaşımı betimleyen temiz ve ironik bir tarz kullandı. En bilinen iki eseri Kırmızı ve Siyah (1830) ve Parma Manastırı´dır (1839).
Gerçekçilik (Realizm)
Realizm, Romantizme karşı ortaya çıkan bir edebi doktrindir. Realistler, sanatın yaşamı doğrudan, dürüstçe ve nesnel olarak yeniden üretmesi gerektiğine inanıyorlardı. 1800'lerin ortasına doğru Realizm, Fransız edebiyatında baskın hale geldi.
Gustave Flaubert Fransız realizminin en önemli ismiydi. Detaylara olan aşkı ve insani davranışlarının dikkatli gözlemi ile Balzac´ı takip etti. Madam Bovary´(1856) kitabı için özellikle sıradan bir karakter seçti – sıradan bir kasaba doktoru ve onun sığ karısı. Sıkıcı konusuna rağmen Madame Bovary müstehcen olarak nitelendi ve Flaubert bu romanı nedeniyle yargılandı.
Guy de Maupassant, insan davranışlarının sıkı bir inceleyicisi olduğunu gösteren kısa Realist hikâyeleriyle ünlü oldu. Normandiya´daki köy yaşamı ve Paris´teki korkunç sosyal hizmet yıllarını anlattığı yazıları çoktur.
Fransa´daki Realist dramanın iki çeşidi vardı. Birincisi iyi planlanmış oyundur (teshir ve ceza ön plandadır). Eugene Scribe´in komedileri buna en güzel örnektir. Diğer tarz ise sorun oyunu ya da tez oyunudur. Çoğu bosanma ve yasal adaletsizlik gibi topolumsal sorunlarla ilgilenmişti. Bu tarzin önde gelen yazarları Emile Augier, Eugene Brieux ve Alexandre Dumas´dir.
Edebi eleştiri realist edebiyatta önemli yer tutmuştu ve sonraki edebi eleştiri tarzlarını da etkilemişti. En önemli gercekçi eleştirmen Charles Sainte-Beuve idi. Edebi eserin yazarın kisiligi ve yasami ile beraber sorgulanması ve degerlendirilmesi gerektigini düsünüyordu. Ayrica eserin yaratildığı tarihsel arka plan ve toplumsal çevrenin de önemine dikkat cekiyorlardi.
Doğacılık (Natüralizm)
1800´lerin sonuna doğru Realizmin aşırı bir biçimi olarak Natüralizm ortaya çıktı. Natüralist yazarlar, insan eylemlerinin geniş ve en aşağılık yanlarına dikkat cekiyorlardi. Tipik bir naturalist eser karamsardi ve çoğu zaman toplumsal adaletsizligi eleştiriyordu. Bu hareket, insanin kisiliginin kendi özgür iradesinden cok çevre ve kalıtım ile belirlendiğini savunan determinism ögretisini beraberinde getirdi.
Emile Zola, en önemli Fransız naturalist yazardir. Kurguyu, içinde insan davranışının temelinin anlaşılabileceği bir laboratuvar olarak tasavvur ediyordu. Rougon-Macquart (1871-1893) olarak adlandırdığı 20 romanlık dizisinde toplumsal eleştirinin başyapıtlarını yaratmıştı. Romanların karakterleri, zenginlikten, sefalet, yokluk ve dinmek bilmeyen catismalara sürüklenen bir ailenin bireyleriydi.
Sembolizm
Fransız sembolizmi 1800´lerin sonunda ortaya çıkan bir edebi akımdır. Sembolizm aynı zamanda bu akima dahil olmayan ama iliskili olan yazarlara da maledilmişti.
Sembolist hareketin ünlü isimleri şairler Charles Baudelaire, Stephane Mallarme, Paul Verlaine ve Arthur Rimbaud´dur. şiiri geleneksel kaliplardan kurtararak daha özgür yazın biçimleri olusturmak istediler. Sembolistler şiirin, dosdoğru ve basit tanimlamalarla gizemli bir gercekligi yakalamaya çalışmayi denemesinden cok anlam cikartmayi sezgiler, sansasyonlar ve etkilenimler yoluyla aramasi gerektigine inanirlardi. şiirlerinin coğu kisisel ve bulanikti.
Charles Baudelaire, Sembolizmin en önde geleniydi. Şeytanın Çiçekleri (1857) derlemesi bu tipteki 100 civarındaki şiirin toplanmasıydı. Eser, Baudelaire´in insanlik ve onun ahlaksizliklarından ic karartici etkilenmesini yansitir. Baudelaire´in insan doğasinin en aşağılik yönlerinin bile güzelliklere yol acabilecegine inanci, eserinin başlığında kendini belli eder.
Stephane Mallarme, Sembolist şairlerin ve teoristlerin en etkilisiydi. şiirleri, anlamin kendisini sorgular. şiirlerinin en ünlüleri Faun Akşami (1876) ve kafa karistirici Bir Zar Atımı (1897)´dır.
Paul Verlaine, basit, melodik bir yazına sahipti. Sözsüz Müzikler´inde (1874) dizelerle müzik duygusunu vermeye çalışmıştı.
Arthur Rimbaud, daha kücük yastan bir dahiydi. Daha henüz 16 yaşındayken orijinal şiirler yazmaya başlamıştı. 19 yasında, iskence edilmis ruhani deneyimlerini tanimlayan yazın ve dizelerin bir otobiyografik toplaması olan Cehennemde Bir Mevsim´i (1873) bestelemişti.
Hiçbir Sembolist romancı, şairlere yetisemediyse de hayalci Sembolist Maurice Maeterlinck gününün yazarlarını etkilemişti. Maeterlinck Belcikaliydi ama Fransızca yazmıştı.
1900'ler
Erken Yıllar
1900´lerin başında Fransız edebiyatında dört baskin yazar vardı. Bunlar Paul Claudel, Andre Gide, Paul Valery ve Marcel Proust´tu. Hepsi 1870 civarında dogmuslardi ve hepsi de kariyerlerinin basında Sembolist bir dönemden gecmislerdi. 1920´de her biri önemli bir edebi figure olarak kabul edildi.
Claudel, kendi güclü Roma Katolik görüslerini yansitan dramalar, şiirler, eleştiriler ve dini yorumlar yazdı. Claudel´in şiiri kalın metaforlar, vahsi tutkular ve cicekli bir dil içerir. Yine de en bilinen eserleri dini içerikli olanlarıydı; özellikle Öğle Kırılması (1906) ve Mary´e Gelen Gelgitler (1912).
Gide, din, aile, cinsellik ve ahlak üzerine ortodoks olmayan görüsleri yüzünden oldukça genis bir fikir ayriligi yaratmıştı. Kurgusu, karakterlerindeki biçimsel yenilikler ve psikolojik derinlemeleriyle takdir toplamıştı. Gide, 1900´lerin basında Fransız edebiyatinin en önde giden dergisi Yeni Fransız Revüsü´nün kurulmasına yardim etmişti.
Proust, belki de 1900´lerin en saygin Fransız romancısıydı. En önemli eseri Geçmiş Şeylerin Hatırası 1913´ten 1927´ye kadar yedi parca halinde yayımlandı. Roman oldukça kisisel ve şiirsel bir eser olduğu kadar toplumsal tavirların ve kisilik prikolojisiyle ilgili de mükemmeldi.
Valery´nin şiiri Fransız edebiyatındaki rasyonel gelenegin izlerini taşır. Tutkusal denetim ve klasik biçimleri vurgulamıştır. Eserleri içinde uzun şiirlerden olusan Genç Kader (1917) ve Etkiler (1922) vardır. Valery, aynı zamanda etkili bir edebi eleştirmendi.
Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
Sürrealizm, Parisli bir grup yazar ve ressam tarafından 1924´te kurulan bir harekettir. Sürrealistler, bütünlüklü bir insan deneyimi yaratmak için rasyonel varlığın içine katılması gerektiğine inandıkları bilinçsiz düşünce süreçlerini – özellikle de düsleri – incelediler.
Şair Guillaume Apollinaire, Sürrealizm´de önemli bir etkiye sahipti. Alcools (1913), imgelem ve modern dünyayı kutlayan şiirlerin derlemesinden oluşur. Sürrelaistlerin lideri ve baş kuramcısı Andre Breton´du. Önde gelen şairler, Rene Char, Paul Eluard ve Louis Aragon´du. Ne var ki, üçü de en güzel olarak nitelenen şiirlerini 1930´da bu akımdan ayrıldıklarında yazmışlardı. Temaları, kelimelerin ve görsel imgelerin çarpıcı birleşimi yoluyla ifade edilen aşk ve diğer öznel durumlar üzerine yoğunlaşmıştı.
Her ne kadar Breton tiyatronun değerini ifşa ettiyse de, oyun yazarı Antonin Artaud, Sürrealistlerle yolunu ayırdıktan sonra dramatik kuram üzerine önemli bir makale serisi yayınladı. Tiyatro ve Onun Çifti´nde (1938) tiyatronun, seyircisini degistirmede iskence biçimleri ya da dini ritüeller kadar güce sahip olmasi gerektigini savunuyordu.
Egzistansiyalizm, Fransız edebiyatını 2. Dünya Şavaşı´ndan sonra etkileyen bir edebi felsefedir. Varoluşçuluğun en önemli yazarlarından Jean-Paul Sartre, Çıkış Yok (1944) ve Kirli Eller (1948) oyunlarıyla olduğu kadar felsefi yazıları ve eleştirileriyle de ünlüdür. Eserleri özellikle özgürlük ve sorumluluk sorunları ile ilgilenerek ahlaki ve politik konuları inceler. Örneğin, dönemin gençliğinin sorunlarını çok iyi dile getirmesi ile dikkat çeken ilk romanı Bulantı (1938), varoluşun kendisiyle yüzleşmenin getirdiği rahatsız edici sonuçlarını araştırır. Simone de Beauvoir, Belirsizlik Ahlakı İçin (1947) gibi çalışmalarıyla Varoluşçu düşüncenin yaygınlaşmasında etkili olmuştu. Ancak, Camus'de Yabancı (1942), Veba (1947) ve uzun makalelerden olusan Sisyphus Destanı (1942) gibi eserleri ile benzer etik ve ahlaki sorunlarla ilgilenmişti.
Dramanın Gelişimi
Sartre ve Camus´nün de içinde bulunduğu birçok romancı ve şair 1900'lerin ortasında Fransız dramasına katkıda bulunmuştur. Diğer önde gelen oyun yazarları Jean Giraudoux, Jean Cocteau ve Jean Genet'tir. Giraudoux, suni, köylü ve alaycı bir üsluba sahiptir. En bilinen oyunları aşkın doğası ya da savaşa ve açgözlülüğe karşı protestoyu inceler. Cocteau mitolojik konular üzerindeki yazılarıyla ün kazanmıştır. Genet ise toplumsal dışlanmışlardan oluşan karakterlerin ritüelik betimlemelerine dikkat çekmişti.
1950´lerde Fransa´da Absürd Tiyatro denen bir hareket belirdi. Oyun yazarları, yaşamın anlamsız doğası olduğuna inandıkları şeyleri dramatize etmeye çalıştılar. En bilinen Absürdistler Samuel Beckett ve Eugene Ionesco´ydu. Beckett İrlandalı, Ionesco da Romanyalı olmasına rağmen ikisi de Fransızca yazdılar. En önemli eserlerini ilk önce Paris´te sergilediler; örnegin, Godot´u Beklerken.
1900´lerin Ortası ve Sonu
Bu dönemdeki ana değişiklik Yeni Roman´dı. Belli başlı temsilcileri Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Nathalie Sarraute ve Claude Simon´du. Bu yazarlar, romanlarındaki olayları biçimlendirmek için dışarıdan bir öyküsel çerçeve kullanmışlardı. Bunun yerine, romanlarını, karakterlerin olayları algılayışlarının dışında geliştirmeye çalışmışlardı. Bu, zamanın ve perspektif üzerinde sarsıcı etkilere yol açtı.
Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Fransız edebiyatçıları
Şu kişiler Fransız edebiyatına, dolayısıyla dünya edebiyatına, yaptıkları üstün katkıları nedeni ile Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüşlerdir: