Sadaka taşı, genellikle cami vb. yerlerde ihtiyaç sahiplerinin alabilmeleri için para vb.nin bırakıldığı özel yer.[1][2]
Tarihçe
Kökeni Selçuklu Hanedanına kadar uzanan yardım şeklidir. Fakir insanları rencide etmemek için düşünülmüş bir modeldir.
Osmanlılar döneminde daha da yaygınlaştırıldığı biliniyor. Yardım yapan ile alan birbirini görmez, tanımaz ve bilmez. Alanın mahcubiyetten, verenin ise riya ve gösterişten uzak durması beklenir.
Bulgaristan, Bosna-Hersek, Makedonya, Tunus ve Cezayir gibi Osmanlı’nın egemen olduğu farklı coğrafyalarda izleri vardır.
Sadaka taşları, ihtiyaç sahibi insanların kolaylıkla ulaşabileceği camilerin, çeşmelerin (Kazlı Çeşme), köprülerin (Nasrullah Köprüsü), hastane ve bakımevlerinin yakınında bulunduğu gibi sık geçilen sokakların bir köşesinde de yer alabiliyordu.
İstanbul’da bir zamanlar 160 adet sadaka taşının olduğu kaynaklarda yer alır. Bunların en meşhuru Üsküdar İmrahor Cami önünde bulunan ve Üsküdar Belediyesi tarafından korumaya alınan devşirme kırmızı granitten yontulmuş sadaka taşıdır.[3]
Mimari özellikleri
Genellikle Antik porfir sütunlardan dönüştürülmüş, tepesinde para bırakılabilecek oyukları bulunan dikitlerdir.
Duvarlarda oyuk şeklinde olanları da vardır. Mimari olarak, Nişan taşı, Mola taşı, Seng-i İbret (İbret taşı), Musalla Taşı, Binek taşı, Yitik taşı ve Namazgâh Kıble taşı gibi tek eser kategorisine dahil edilirler. Mimari özellikleri gibi isimleri de bölgelere göre değişiklik gösterir. İhtiyaçgah (Türkmenistan-Aşgabat), Hayrat deliği (Konya), Hacet taşı (Kayseri), Zekat Kuyusu (Hasankeyf-Batman), Sadaka Oyuğu, Fıkara Taşı (Üsküdar) ve ihsan Kapısı gibi isimlerle de bilinirler.[4]
Günümüz uygulamaları
Sadaka taşları insani yardım kuruluşlarına da ilham kaynağı olmuş, ismi 2010 yılında faaliyete geçen bir insanî yardım kuruluşuna verilmiştir. Ayrıca askıda kahve, askıda ekmek, askıda kitap ve askıda fatura sistemine benzetilebilir.