Türk Ocakları'nın kuruluşunda rol aldı. Çoğu küçük risalelerden oluşan 40 civarında eser yayımladı. İlk kez Türk tarihini kaleme alanlardan birisidir. Türk dilinin sadeleşmesinde büyük emek sarf etmiştir. Türkiye’de dilbiliminin gelişip yerleşmesinin öncülerindendir. Bilimsel çalışmaları için Fransızca, Arapça, Uygurca ve Çağatayca öğrendi. TBMM'de III., IV., V. dönem Erzurum milletvekili olarak yer aldı.
Yaşamı
1861 yılında Kilis’te doğdu. Babası, Balhasanoğulları diye anılan bir sipahi ailesinden Hacı Asım Bey’dir.
Eğitimini tamamladıktan sonra askerî rüştiyelerde ve sonra Harbiye’de Türkçe, Fransızca ve tarih gibi dersler okuttu. Bu dönemde birçok dilbilgisi, okuma, coğrafya ve tarih kitapları yayınladı. Bu küçük okul kitaplarından başka “Medrese-i Edep”, “Medeniyete Hizmet”, “Sitler” gibi çeşitli eser ve tercümeleri, Fransızca, hatta fizik ve resim derslerine ait risaleleri basıldı. Fransız doğubilimciLéon Cahun’un Türk tarihi üstüne eserlerini ve Gök Bayrak (1876) adlı romanını tercüme etti. Bir yandan da Türkçülük çizgisi belirgin olan İkdam Gazetesi’nde Türk tarihi ve Türkçülük ile ilgili makaleler yayımladı. Yazdığı makalelerin şöhreti 1890’larda Avrupa’ya dek ulaştı.[1] Paris’te faaliyet gösteren “Asya Cemiyeti"'ne üye seçildi ve 1892'de çalışmalarını takdir için Chicago'da açılan sergide kendisine bir madalya takdim edildi. Bilimsel araştırma ve incelemelerini sürdürürken askeri okullardaki öğretmenlik görevi de devam eden Necim Asım, 1913'te miralay (albay) rütbesi ile emekli oldu.
Darulfünun Müderrisliği
II. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul Darülfünun’nda Türk Tarihi ve Türk Dili Tarihi dersleri verdi. İstanbul Darülfünununda Türkoloji bölümünü kuran ve Türk Dili Tarihi kürsüsünün ilk profesörü kabul edilen Necip Asım, dilbilimin Türkiye’de gelişip yerleşmesinin öncülerinden birisi oldu.
Türk Yurdu, Bilgi, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Türk Tarih Cemiyeti Mecmuası gibi birçok mecmuada makaleler yazdı, kitaplar çıkardı, çeviriler yaptı.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları
Necip Asım Bey, Osmanlı Tarihi’nin yazılması ve belgelerin toplanması için Sultan Mehmet Reşat önderliğinde 27 Kasım 1909’da kurulan ve kendisine her türlü aracı kullanma, arşivlerde inceleme yapma yetkisi verilen Tarih-i Osmani Encümeni’nde yer aldı. Encümen, yazacağı Osmanlı Tarihi’nin ilk cildini yazma görevini 9 Şubat 1910’daki ilk toplantısında Necip Asım ve Mehmet Arif Bey’e vermişti. İki araştırmacı, yedi yıllık çalışmadan sonra Osmanlı Tarihine ait tek cilt yayımlayabildi. Bu cilt, olguculuğa dayalı olmadığı gerekçesiyle Köprülüzade Mehmet Fuat, Akçuraoğlu Yusuf, Ahmet Refik tarafından ciddi biçimde eleştirildi.[2]
Türk Derneği
Necip Asım, 1911 yılında Türk milliyetçiliğini esas alarak kurulan ilk dernek olan[2]Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığına getirildi. Mehmet Arif ile birlikte yürüttüğü Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalarını bu derneğin tüzel kişiliği altında gerçekleştirdi. Derneğin bazı üyeleri ile birlikte 1915 yılında kurulan Asar-ı İslamiye ve Milliye Tedkik Encümeni’ne katıldı.
Türkçeciler
Osmanlılık düşüncesinin iyice yerleşmiş olduğu Abdülhamit devrinde Türkçü ve Türkçeci olarak belirmiş olan en kuvvetli fikir adamlarımızdandır. O günlerde Türkçeciler grubunda Ahmet Mithat Efendi ve Şemsettin Sami ile birlikte yer almıştır.
Vav’lı Türk Unvanı
1910’larda Türk sözcüğünün eski harflerle nasıl yazılacağı konusunda belirsizlik sürüyordu. Necip Asım’a gelinceye kadar "Türk" sözcüğünün yazımında “ü” sesini veren “vav” kullanılmıyordu. Necip Asım Bey, “Türk”’ü “vav” ile yazmaya başlayan kişidir. Bu suretle Türkler’den bahsedilirken kullanılan “Etrâk-i bî-idrâk” (İdraksiz, anlayışsız Türkler) ifadesinin yazılması mümkün olmaktan çıkmıştır.[1] Necip Asım Yazıksız ve onun gibi düşünen Veled Çelebi bu yüzden biraz da küçümseyici bir ifade olarak “Vav'lı Türkler” diye anılmıştır.
Milletvekilliği
1927’de Erzurum milletvekili olarak TBMM’ye girdi ve ölümüne değin milletvekilliğini sürdürdü. Türk Dil Kurumu çalışmalarında yer aldı. Soyadı Kanunu çıktığında “Yazıksız” soyadını aldı. Yazılarında Başhasanoğlu ve Balkanoğlu adlarını da kullandı.
Ölümü
12 Aralık 1935’te Kadıköy’deki evinde yaşamını yitirdi. Erenköy’de Sahrayıcedit mezarlığına gömüldü. Vasiyeti gereği mezar taşına “Necip Asım, Türk tarihi müellifi, 1861-1935” yazıldı.[1]
Bazı eserleri
Ziya ve Hareket
Güvercin Postası
Yeni Tertipte Osmanlı Sarfı
Ev Kızı
Lügatı İlmiye ve Fenniye
Usul-İnşa
Kitap
Ural ve Altay Lisanları
Mükemmel Sarf ve Nahiv-i Osmani
Yazarın Orhun Abideleri adlı eserinde Orhun harfleri ile ilgili bölüme kaynaklık eden küçük kitaptır. Eser, Osmanlı Türkçesinin şekil bilgisi ve söz dizimin inceler. 2015'te EN ESKİ TÜRK YAZISI (Osmanlı Dönemindeki İlk Göktürkçe İncelemesi" başlığıyla Burcu Yanıklar, 2020'de "Mükemmel Sarf ve Nahv-i Osmânî (Giriş-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım)" başlığıyla Halilibrahim Ertürk ve Elif Gizem Karaoğlu tarafından yayımlanmıştır.[3]
Türk Tarihi Umumisi
Milli Aruz
İlm-i Lisan
Osmanlı Tarihi
Eski Savlar : Divânu Lügati't-Türk'te geçen 290 atasözü ve bu özellikteki diğer sözlerle bunların açıklamalarını, bazılarının bugünkü karşılıklarını bir araya getiren eserdir.
Orhon Abideleri: Necip Asım Yazıksız'ın, Orhun Abideleri hakkında, kitabeleri ilk defa okuyan Vilhelm Thomsen'in eserini esas alarak ve Şemseddin Sami'nin daha önce meydana getirdiği basılmamış Orhun Abideleri adlı eserinden yararlanarak yazdığı eserdir.
Celaleddin Harzemşah
Hibetü’l-Hakayık: Necip Asım Yazıksız'ın, Ayasofya Kütüphanesinde bulduğu ve okumayı başardığı 11. Yy. şairi Yüknekli Mahmut oğlu Ahmet adlı Türk şaire ait olan Atebetü'l-Hakayık adlı eserin lehçemize tercümesidir.