Erzurum, Türkiye'nin Erzurum ilinin merkezi olan şehirdir. Erzurum Ovası'nın güneydoğu kenarında, bu ova ile Palandöken dağının temas sahasında kurulmuş olan Erzurum, tarihin ilk dönemlerinden beri yerleşim yeridir. Şehir, tarihî eserleri ve kış sporları tesisleriyle de tanınır.
Etimolojisi
Şehrin bilinen ilk adı, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius’un (408-450) ismiyle ilişkili olan Theodosiopolis’ti. Ermeniler ise burayı Karin adıyla anmaktaydı. Romalıların istilasından evvel Erzurum'un bulunduğu yerde Ermenilerin "Karin" diye adlandırdıkları bir şehir olduğu bilinir.[1] Belâzürî, bölgeye egemen olan kişinin ölümü üzerine yerini alan Kali adlı eşi tarafından kurulduğu için Kalikale adı verilen şehre Arapların Kālîkalâ dediklerini söyler.[2] 11. yüzyıldan sonra ise Türkler, Theodosiopolis için Erzen adını kullanmışlardır. Basılan Selçuklu paralarında şehrin adı Erzenü'r-Rûm (ارزن الروم), Erzen-i Rûm (ارزن روم) ve Erz-i Rûm (ارز روم) şeklinde yazıldığı görülmüştür.[3] Daha sonra bu ad Arz-ı Rûm (ارض روم - ارضروم) olmuş ve son olarak bugünkü Erzurum şeklini almıştır.[4]Hudûd el-âlem isimli kitapta; bu şehrin müstahkem bir kalesi bulunduğu için, her taraftan gelen gazilerin nöbet tutarak şehri korudukları ve şehirde tüccarların çok olduğu bildirilmektedir.[5]
Tarihçe
Tabiat şartlarının ve coğrafi konumunun uygun ve elverişli olması yanı sıra, önemli uygarlık ve medeniyet merkezi olarak bilinen yerlere yakınlığı, Erzurum'un Anadolu'da en eski yerleşim merkezlerinden birisi olmasını sağlamıştır. Günümüze kadar yapılan kazılar sonucu bulunan bazı taş araçlar Erzurum ve yöresindeki yerleşimin geçmişini 'yontma taş devri' ne kadar götürmektedir. Ayrıca Karaz, Pulur, Güzelova Höyük ve Sos Höyük buluntuları, Erzurum'un İlk Tunç Çağı'ında Karaz Kültürünün merkezi konumunda olduğunu göstermektedir.[6][7]
Erzurum'u da içine alan bölgede tarih boyunca Hurriler, Asurlar, Kimmerler, İskitler (Sakalar) hakimiyet kurmuşlardı. Persler tarafından MÖ 6. yüzyılda istilâ edilmiştir. Ancak MÖ 4. yüzyılda Persleri mağlup eden Makedonya Kralı İskender bölgeye hakim olmuştur. Daha sonra İskender'in ölümü üzerine önce Selevkoslar ardından Romalı'ların eline geçmiştir. Roma İmparatorluğunun bölünmesi sebebiyle bölge MS 395 yılında, Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizanslılar) sınırları içerisinde kalmıştır. Erzurum, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosios’a (408-450) izafe edilerek Anadolu’ya yönelik İran saldırılarına karşı muhtemelen 415-422 yıllarında Theodosiopolis adıyla kurulmuştur. Theodosiopolis, Müslüman Komutan Ömer bin Hattab'ın komutasındaki İslam Orduları tarafından 633 yılında fethedildi. Müslümanların eline geçen bölgenin nüfusu çok sürede hızla arttı ve 200 bin oldu. O dönemde dünyanın en büyük şehirleri arasında olan Erzurum daha sonra İslâm devletlerinin birbiriyle çekişip iç mücadeleye başlamaları ve sonuç itibarıyla zayıf düşmeleri neticesinde Bizanslılar diğer şehirleri ve Erzurum'u geri aldılar.[4] 1048 yılında Selçuklu Hanedanı Pasinler meydan muharebesinde Bizanslıları mağlup ettiler. Böylece 1071 Malazgirt meydan muharebesi'nden 22 yıl önce Erzurum'u; Tuğrul Bey, kardeşi Çağrı Bey ve Süleyman Şah'ın babası Şahzade Kutalmış Bey feth etmiş oldular. Bu süreçte Bizansla yapılan anlaşma üzerine Erzurum Bizans'a geri iade edildi. Selçuklu Sultanı Alparslan'a bağlı komutanlardan Ebul Kasım, 1071 Malazgirt zaferinden sonra Bizans'ı mağlup ederek Erzurum'u fethetti.
Anadolu'da ilk Türk Beylerbeyliği olan Saltık (Saltuk)oğulları " Saltuklular Beyliği " kuruldu. Erzurum 1202 yılına kadar Saltuklular Beyliğinin başşehri olmuştur. Erzurum 1202 yılında Konya 'da bulunan Anadolu Selçuklularına tabi bir vilâyet oldu. 1242 yılında Moğollar tarafından istilâ edildi. Bu istilânın ardından Erzurum ve yöresini İlhanlılar ele geçirmiş oldular. 1202-1335 yıllarında Erzurum'da hüküm süren İlhanlılar'dan sonra bölge Eretna Beyliğinin himayesine girdi. 1300'lü yılların sonunda Erzurum'u önce Karakoyunlular sonra da Timur kuşattı. Karakoyunlular bölgede 15. asrın ortalarına kadar hüküm sürdüler. 1467'de Akkoyunlular'ın önderi Uzun Hasan'ın gerçekleştirdiği ani bir baskın sonucu Cihan Şah'ın ölümüyle Karakoyunlu devleti yıkıldı, Erzurum Akkoyunlular 'ın eline geçti. Akkoyunlu Devleti, Safevi hükümdarı Türk asıllı Şah İsmail tarafından 1508'de tamamen ortadan kaldırıldı. Safevilerin eline geçen Erzurum, Safeviler döneminde çok geriledi. 1514 yılında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Erzurum'u fethetti. Safeviler Erzurum'u geri aldılar. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman Erzurum'u kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır. Erzurum Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir eyalet merkezi olarak çok gelişti. Trabzon - Tebriz ticaret yolu üzerinde olması ve kalesinden dolayı serhat şehri statüsüne sahip oluşu, Erzurum'u, Osmanlıların İran'a yaptığı seferlerin askeri üssü konumuna getirmişti. Günden güne gelişerek; ticaret, kültür, san'at, sanayi ve askeri merkez haline geldi. Osmanlılar tarafından Erzurum merkezli kurulan eyaletin sınırları dahilinde; Erzurum, Gümüşhane, Erzincan illeri ve Muş'un Malazgirt, Bingöl'ün Kiğı ilçeleri yer alıyordu. 1600'lü yılların ortalarında Erzurum eyaleti 49.324 km² yüzölçümüne sahipti.[8]
1591 yılında Erzurum halkı ile yeniçeriler arasında meydana gelen olaylara yönetimin müdahalesi gerekli olmuş ancak bu olaylar başka isyanların çıkmasına da zemin hazırlamıştı. Bölgede sayıları artan yeniçeriler ile Erzurum halkı arasında vergilerle alakalı problemler yaşandı.[9] Erzurum'a yerleşmiş olan yeniçerilerden şikayetçi olan halk, bazı yeniçerileri orada öldürdü. Haberin İstanbul'a ulaşmasından sonra yeniçeriler tepkilerini gösterdiler. Bu olaylar üzerine Osmanlı veziriâzamı Ferhad Paşa görevinden alındı ve Erzurum'a heyet gönderildi.
Gönderilen bu heyet bir kale içinde birçok Erzurumluyu asarak idam ettirdi. Birkaçı da İstanbul'a gönderilerek çengellere vurulup idam edildi.[10]
1620'lerde Erzurum beylerbeyi olan Abaza Mehmed Paşa, Sultan II. Osman’ın öldürülmesi üzerine Erzurum’da yeniçerileri öldürmeye başladı. Ancak Yeniçeriler diz kapağındaki yanık üzerinden tanınmaya çalışılınca ilgisiz halk da "Yeniçeri" denilerek öldürülüyordu.[11] Abaza Paşa'nın ilerleyişi, IV. Murad'ın tahta çıkarılmasından sonra sevkedilen kuvvetlerce durdurulunca Abaza Paşa Erzurum'da kaleye kapandı. Bir uzlaşı sonrası tekrar Erzurum beylerbeyiliğine getirildiyse de aynı şiddetle davranmaya devam etti. 1626'daki bir sefer nedeniyle kendisinden yardım istenmesine rağmen bunu bir tuzak sanarak emrindekilerle Erzurum Kalesi'nden çıkıp orduya saldırdı. Esir aldığı yeniçerilerin boyunlarını vurdu ve Dişlenk Hüseyin Paşa'yı öldürdü.[12] Esir aldığı yayabaşı ve bölükbaşılarından dördünü dörder parça ettirip Erzurum Kalesi burçlarına astırdı.[13] Ayrıca Erzurum taraflarında ne kadar yeniçeri ve topçu bulduysa onların da tamamını öldürdü. Doğu seferine çıkan Halil Paşa, Ağustos 1627'de Erzurum'da Abaza Paşa ile müzakerelerde bulduysa da bundan bir sonuç alamadı. Bunun üzerine Erzurum'u kuşattı.[14] Erzurum kuşatması kasım ayında kaldırıldı. 1628'de ise Hüsrev Paşa'nın düzenlediği sefer sonunda teslim olan Abaza Paşa, IV. Murad tarafından affedildi.[15][16][17]
Abaza Paşa'nın ayaklanmasından önce ise yeniçeriler ile Erzurum halkı karşı karşıya gelmiş idi.
Erzurum, 1828- 1829, 1878 ve 1916 'da üç defa Rus istilâsına uğramıştır. Rusların çok büyük tahribatlar yaptığı bu istilâlar geçici olmuştur.[8] 1877-1878 'de Ahmet Muhtar Paşa, Ruslar'ı doğuda birkaç defa bozguna uğratmasına rağmen, Rusların sürekli takviye almaları sebebiyle sonuç Ruslar'ın lehine gelişmiştir.[8]Ahmet Muhtar Paşa, Rus General Arshak Ter-Gukasov 'u Karayazı yakınlarında vuku bulan Halyaz meydan muharebesinde (21 Haziran, 1877); Rus Başkomutanı Melikof'u da Zivin Meydan Muharebesinde (25-26 Haziran 1877) mağlup etti.[18] Rus Çarı, bu yenilginin üzerine General Melikof 'u azletti ve akabinde Ahmet Muhtar Paşa, Rus ordusu ile Kars ve Gümrü arasındaGedikler Meydan Muharebesinde üçüncü defa karşılaştı ve Rus ordusunu mağlubiyete uğrattı.[19]Yahniler Meydan Muharebesini 34 bin Türk askeri, 74 bin Rus askerini mağlup ederek kazandı.[20] Ruslar çok sayıda kuvvet yığınca Ahmet Muhtar Paşa, ordusunu Erzurum'a çekti. Sonradan Rusların aldıkları takviye yardımlar 9 Kasım 1877 - 13 Temmuz 1878 döneminde bölgeyi işgal altında tutmalarını sağlamıştır.
1890 Haziran'ında Erzurum'da bir kiliseye arama yapmak için girilmek istenince, Osmanlı askerleri ile Ermeniler arasında çatışma yaşandı. Çıkan çatışma 20 Ermeni[21] ve 3 askerin[22] ölümüyle sonuçlandı. II. Abdülhamit döneminde (1890'lar) aralarında Erzurum'un da bulunduğu bir bölgede varlık gösteren Hamidiye Alayları özellikle Ermenilere karşı katliamlara[23] girişti. 1895'te hedef haline gelen çok sayıda Ermeni esnafın dükkânı yağmalandıktan sonra yakıldı ve esnaf Ermeniler hırpalandı veya öldürüldü. Bunu, Ermeni mahallelerine yönelme ve öldürme, yağma, tecavüz, kadın kaçırma ve zorla Müslümanlaştırma takip etti.[24]
15 Mayıs 1915'te, Erzurum'daki bir Alman yetkili çevre köylerdeki Ermeni ahalisinin sürgününü ilk kez rapor etti. Daha sonra da sürülenlerin yoksulluk sıkıntısından söz etti. 2 Haziran'da ise Erzurum'daki konsolos yardımcısı Max Erwin von Scheubner-Richter, "sevkiyata dair bütün gerekli malzemeler, her türlü alet, edevat, taşıma araçlarının yok denecek kadar az" olduğundan söz etti ve "bunun sonucu sürgüne gönderilenlerin yarısından azı gönderildikleri yere canlı olarak ulaşacaktır" diye bir saptamada bulundu.[25]
27 Şubat 1918 günü Ermeni çeteler Erzurum'un Alaca köyünde Türkleri öldürdü[26] ve Erzurum'da Türk çarşıları yakılmaya başlandı.[26] 26-27 Şubat 1918 gecesi Erzurum'da 3000[27] ila 8000[28][29] Müslüman öldürüldü.[27] Rus Yarbay Tverdohlebof, Şubat 1918 sonlarında Erzurum'a yakın köylerdeki Türklerin "ortadan kaybolduklarını",[30] 1917 yılı ilkbaharında Ermeni çetelerin bölge halkının elindeki silahları toplamak amacıyla halka zulmettiğini ve işkence yaptığını belirtir.[31] Daha sonra Rus ordusu çekildikçe katliamların daha da arttığı,[31] Erzurum'a çekilirken yoldaki Türk köylerinde halkın öldürüldüğünü,[32]Ilıca'da kaçamayan sivil halktan yaklaşık 800 Müslüman Türkün öldürüldüğü[32] Rus subaylar Yarbay Tverdohlebof ve Yarbay Grizyanov ve bazı akademisyenler tarafından belirtilmektedir.[33][34][35]
Türk Ordusu 15'inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir, Erzurum'da Ermeni çeteleri ile girdiği muharebe sonucunda galip geldi ve Erzurum'u işgalden kurtardı (12 Mart, 1918). Göç eden Erzurumlular, kısa süre sonra tekrar Erzurum'a dönmeye başladılar. Türk İstiklâl Harbi23 Temmuz 1919'da Erzurum'da toplanan ve Erzurum Kongresi'nde alınan kararlar ile fiilen ve hukuken başlatılmış oldu.
Erzurum, Cumhuriyet döneminde de il oldu ve hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesinde en gelişmiş ve en büyük şehirdir. Şehirlerarası trafik plâka numarası 25, telefon kodu 442 dir.
Erzurum, 2 Eylül 1993'te çıkarılan 504 sayılı yasa hükmünde kararname[36] ile büyükşehir unvanı kazandı. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı yasa ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 20 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[37] 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı yasa ile ilde yeni ilçeler kuruldu.[38] 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı yasa ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[39]
Kasım 1942'de çıkarılan Varlık Vergisi Yasası'yla birlikte Türkiye'de özellikle gayrimüslimleri etkileyen bir süreç yaşandı. Belirlenen borçları bir ay içinde ödemeyenler[40] Aşkale ve Erzurum'daki çalışma kamplarına yollanarak çeşitli işlerde çalıştırıldılar. Ocak 1943'teki ilk kafile gönderilecekleri çalışma kampları için Aşkale'ye doğru trenle gitti. Aşkale'ye ilk gelen gayrimüslim kafilelerin sayısı nedeniyle yer problemleri ortaya çıkması üzerine devamında yola çıkan kafileler Erzurum'a gönderildi. Aşkale ve Erzurum'da kalan mükellefler, Ağustos 1943'te yük vagonlarına bindirilerek Eskişehir'e yollandı. Varlık Vergisi mükellefi olan gayrimüslimler, Aşkale'de karayolundaki karları temizlemiş; Erzurum'da karayolunun kardan kapanmasını engellemiş, şehrin sokaklarını süpürmüşlerdi.[41] Çoğu yaşı büyük olan 20'yi aşkın gayrimüslim mükellef ise Erzurum'da öldü.[42] Gayrimüslimlerden ödeyemeyecekleri kadar ağır vergilerin istenmesi nedeniyle tepki çeken Varlık Vergisi,[43] gerek yurt içinde, gerek ise yurt dışında çeşitli eleştirilere yol açtı.[44][45]
Coğrafya
Erzurum'un, çevresi dağlarla çevrilidir. Erzurum yüksek bir yaylanın güneybatı bölümünde yer alır. Şehir merkezi Palandöken dağlarının Batı ve Güney kısım eteğinde kuruludur. Şehrin batısı ve kuzeyi açık, ova görünümündedir. Erzurum il geneli dağlarla çevrilidir. Anadolu'da deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikteki tek büyük yerleşim yeridir. Yerleşme alanı yer yer 2000 metreye kadar yükselen bir ova üzerinde bulunur. Bölge kuzeyde Dumlu, güneyde Palandöken Dağları ile çevrilidir. Erzurum'dan geçen İpek Yolu ve verimli ovaları bölgenin tarih boyunca yerleşme alanı olarak seçilmesinde önemli rol oynamıştır.
2008 yılında merkez ilçe Palandöken ve Yakutiye ilçelerine ayrılmıştır ve Aziziye ilçesi de büyükşehir sınırlarına girmiştir. Bu ilçelerle birlikte il merkezi nüfusu aşağıdaki gibidir.
^Demirel, Muammer. Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve çevresinde Ermeni hareketleri, 1914-1918 (1996), Genelkurmay Basımevi, sf.97 31 Aralık 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Türközü, Halil Kemal. Armenian atrocity according to Ottoman and Russian documents (1986), Institute for the Study of Turkish Culture, sf.72 31 Aralık 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: "In brief, the victims of Erzurum massacre, including aged men women and children totaled at 8000."
^"1935 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1945 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 15 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1955 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 23 Ekim 1955 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.