Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. Maddeyi, Vikipedi standartlarına uygun biçimde düzenleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. Gerekli düzenleme yapılmadan bu şablon kaldırılmamalıdır.(Eylül 2016)
Devrek yöresi, önemli uygarlık merkezlerinden uzakta kalan coğrafi konumu ve denizin ile iç kesimlerle bağlantısını engelleyen doğal yapısı dolayısıyla, önemli olayların ve kitleleri etkileyen ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi gelişmelerin uzağında kalmıştır. Bu yüzden, yörenin tarihi ile ilgili olarak çok fazla belge ve eser bulmak mümkün görünmemektedir.
Devrek yöresinde, yörenin tamamını içine alan bir tarama kazı yapılmamıştır. Bununla birlikte Prof. Dr Güngör Karauğuz tarafından yörede yapılan yüzey araştırmaları, Devrek yöresinde yaklaşık 5000 yıl öncesine ait uygarlık izlerinin varlığını ortaya koymuştur.
Devrek çayının taşımacılığa uygun olmaması ve vadide geniş düzlüklerin bulunmaması dolayısıyla, yöredeki yerleşmeleri küçük köyler biçiminde düşünmek gerekmektedir.
Devrek yöresindeki ilk siyasi otoritenin varlığı ile ilgili olarak henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Daha çok Kızılırmak yayının doğusunda gelişen Hitit egemenliğinin güney ve batı yönünde geliştiği dikkate alınırsa Devrek yöresinin Hitit egemenliğine girmiş olması hiçbir şekilde düşünülemez. Yine Hititler döneminde Paflagonya yöresine egemen olduğu kabul edilen Palla'ların ülke ve egemenlik sınırlarının nerelere kadar uzandığı bilinmemektedir. Aynı şekilde bu yörede egemenliğinden söz edilen Gaşkaların gerçekte bu yöre ile hiçbir ilişkisi olmamıştır.
Frigler ve sonrası
Yöredeki yerleşmelerin büyük ölçüde Frigler döneminde gerçekleştiği ve Frig egemenliğinin bu yöreyi de içine aldığı genellikle kabul edilmektedir. Heredot Tarihi’nde bütün bu yörenin Mariandyn ülkesi olarak gösterilmesi ve yöre halkından sadece Mariandynler olarak söz edilmesi Mariandynlerin bir süre sonra yörede hakim unsur olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Frig devletinin yıkılmasında (M.O. 676) birinci derecede etkili olan Kimmerlerin Sinop- Gordion arsında izledikleri yol tam olarak bilinmemekle birlikte, şehirlere yönelik bu yağma ve talan yolculuğu sırasında bu yöreye hakim oldukları şeklindeki geleneksel söylentinin doğru olma ihtimali görünmemektedir.
Lidya ve Persler dönemi
Devrek yöresi Krezüs döneminde Lidya’nın hâkimiyetine geçmiştir. Frigler ve Lidyalılar döneminde, tarihte 2. kolonizasyon hareketi olarak bilinen ticari amaçlı yerleşimler döneminde (M.O. 750-550) Yunan Megaralılar Ereğli’ye, Teionlar Filyos’a, Miletoslar de Amasra’ya yerleşmişlerdir. Bu yerleşimler Filyos çayı ve Bartın çayı ağızlarından iç kesimlere doğru gelişmiştir.
Perslerin Lidya devletine son vermesiyle Devrek yöresi Pers İmparatorluğuna katılmış oldu. Kuzey Anadolu kıyıları, dolayısıyla Paflagonlar ve Mariandinler Daskleion satraplığına (valiliğine) bağlanmıştır.
Helenistik dönem
İskender’in Anadolu seferi sırasında Paflagonya’dan gelen bir elçi kurulu İskenderin huzuruna gelerek, ordusuyla memleketlerine girmemesi kaydıyla onun egemenliğini kabul ettiklerini bildirdiler (M.Ö.333). İskender’in ölümünden sonra tüm Anadolu toprakları Seleukos krallığı sınırları içinde kaldı. Ancak Seleukos’un M.Ö. 280 yılında öldürülmesi üzerine krallık toprakları üzerinde yeni ve daha küçük krallıklar kuruldu. Bu dönemde Bartın Çayının batısında kalan topraklarda Bitinya Krallığı kurulmuştur. Devrek yöresi de bu krallığın sınırları içinde kalmıştır.
Roma ve Bizans dönemi
Roma yayılmacılığı karşısında direnemeyen Anadolu krallıkları birer birer Roma egemenliğine katıldılar. Bitinya Krallığı da M.Ö. 74 de Roma toprakları arasına katılmıştır. Roma İmparatorluğunun 395 de ikiye ayrılmasından sonra Devrek yöresi de Bizans’ İmparatorluğunun toprakları içinde kalmıştır.
Devrek yöresinin birinci fethi
Malazgirt zaferini izleyen yıllarda Anadolu’ya doğru başlayan büyük istila hareketinin Kuzeybatı Anadolu yöresinde nasıl geliştiğini tam olarak bilmiyoruz. Ancak, Paflagonyalı bir aileden olan Aleksis Komnenos’un Ereğli’ye giderken Baba Dağlarında (veya Ereğli’de) Bizanslıları takip eden Selçukluların saldırısına uğraması Devrek yöresinin de bu dönemlerde (1074) istila edilmiş olabileceğini düşündürmektedir. Ancak bu istila hareketinin yerleşme biçiminde olmadığı da muhakkaktır.
Sonraki yıllarda Paflagonya yöresinde Süleymanşah adına fetihlerde bulunan Emir Karatekin, Kastamonu ve Çankırı yörelerinde elde ettiği başarılarla, Batı Karadeniz kıyılarının fethi için köprübaşını tutmuştur. Bu fetihler sırasında Emir Karatekin’ in arkadaşı Osman tarafından fethedilen Eflanus (Samsun/Osmancık) Karabük Eflani zannedildiği için bu yörenin de Emir Karatekin tarafından fethedildiği sanılmıştır.
Bu fetih veya istila hareketi sırasında Türk boylarının Anadolu'da Karadeniz ile Çanakkale Boğazı, Ege Denizi, Doğu Akdeniz ve Antalya körfezine kadar yayıldıkları genel olarak kabul edilmektedir. Bizans İmparatorunun 1081 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Süleymanşah'la yapmış olduğu Dragos anlaşması ile anlaşmaya adını veren suyun (Kocaeli) doğusunda kalan tüm Anadolu topraklarını en azından şeklen Türklere bırakmış göründü. Böylece başlangıç olarak kimi yöreler için geçici de olsa Anadolu'nun fethi, bu arada tabii ki Devrek yöresinin de fethi tamamlanmış oldu. Bu fetih sırasında Türkmenlerin (göçebe Türkler) Devrek yöresine geldiklerini kabul ediyoruz.
Devrek'in tekrar Bizans egemenliğine girmesi
İlk Haçlı seferi, doğrudan Türkiye Selçuklu Devleti üzerine düzenlenmemiş olmasına rağmen, Anadolu'da düzeni bozmuş ve Türkiye Selçuklu devletini zayıflatmıştı. Bu sonuçtan yararlanan Bizans İmparatorluğu, bütün Adalar Denizi kıyılarına hakim olduğu gibi, Trabzon’a kadar Karadeniz kıyılarına da sahip olarak Türkleri tüm kıyılardan içerilerdeki yaylalara doğru çekilmeye zorlamıştır.
Bu geri çekilme hareketi sırasında doğal olarak Devrek yöresi de Türklerin elinden çıkmış ve artık Bizans’ın elinde olan Bolu ile Gerede, Kuzeybatı Anadolu’da yeni Selçuklu-Bizans sınırını teşkil eder konuma gelmiştir.
Devrek yöresinin ikinci fethi
Miryakefalon Savaşının (1176) Bizans üzerinde meydana getirdiği büyük tahribattan ve taht kavgalarından yararlanan Selçuklu Türkleri, Batı yönünde olduğu gibi kuzey yönünde de fetihlerde bulunmuşlardır. Ankara Meliki Muhiddin Mesud da Kastamonu taraflarında Bizanslılara karşı bir buçuk yıl gaza yaptı; pek çok esir aldı. Muhiddin Mesud’un bu seferleri sırasında uzun süren bir kuşatma sonucunda Dadybra’yı (Safranbolu) ve ardından da Krateia (Gerede) ve Claudiopolis’i (Bolu) aldı.
Dönemin tanıklarından Bizanslı tarihçi Nicetas Khoniates’in Dadybra’nın fethi sırasında Devrek’i çevreleyen dağlardan “Babadağı” diye söz etmesi ve Dadybra'nın yardımına gelen bir Bizans birliğinin Babadağı'nda Türkler tarafından pusuya düşürülmesi, Devrek'in de aynı tarihlerde (1196), hatta bu tarihten önce alınmış olduğuna ve üstelik de Türkleştirilmiş olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir.
Candaroğulları dönemi
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması sonrasında Devrek yöresinin konumu biraz belirsiz gibi görünse de genel olarak bu yörenin Candar-oğullarının egemenliği altında olduğu kabul edilmektedir. 16. yüzyıl kayıtlarına göre Hızırbeyili yöresi (Devrek-Çaycuma) Bedil köyünde Candar-oğulları zamanından kalma Hasan Şeyh zaviyesinden bahsedilmesi, bu yöredeki Candar-oğulları egemenliğinin varlığını hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.
Osmanlı dönemi
Devrek yöresi, Yıldırım Beyazıt’ ın Anadolu Türk Birliğini kurma politikası dâhilinde Candaroğulları Beyliğini ortadan kaldırmasıyla 1392 yılında Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Devrek yöresinin Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından Hızır Bey tarafından fethedildiğine ilişkin iddia; Devrek yöresinin eski adı olan Hızırbey İli adı ile Hızır Bey adının ilişkilendirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Bolu Sancağına bağlı olan Devrek yöresinin Osmanlı kaynaklarında adı ilk kez 1519 yılı kayıtlarında geçmektedir. Bolu sancağının, daha önceki yüzyıllara ait tahrir kaydı olmadığından o devirlerin idari yapısı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla Devrek için de aynı şekilde daha önceki yıllar hakkında bir şey söyleyemiyoruz.
Devrek 1519 tahririnde 60 hane, 1568 tahririnde 118 hane nüfusu bulunan bir köy olarak kaydedilmiştir.
Devrek Yöresinin de içinde bulunduğu Hızırbeyili nahiyesi, idari taksimat olarak, Anadolu Eyaletinin Bolu Sancağı içinde yer almıştır. Buradaki anlamı itibariyle, nahiye denilince bir iskan yeri değil, coğrafi konumu itibariyle birbirine yakın olan yerleşim yerlerini içine alan bir coğrafi birliktelik anlaşılmalıdır. Hızırbey ili nahiyeleri ifadesiyle sadece Devrek değil; Devrek’le birlikte Çarşamba (Çaycuma) ve Zonguldak il merkezi kastedilmektedir.
Katip Çelebi’nin Cihannuma adlı eserine ve Atik Askeri defterine göre Hızırbeyili nahiyesinde Devrek, Dirgine, Yılanca, Çarşamba, Tefen, Perşembe ve Hisar-önü kazaları yer alıyordu. O dönemde kaza denilince bugünkü anlamda bir idari yönetimi değil, mahkemenin bulunduğu yeri, kadılığın kadılık mıntıkasını anlamak gerekmektedir.
Devrek 1692 yılına kadar Mutasarrıflık içinde Bolu’ya bağlı kaldı. 1692–1811 yılları arasında 119 yıl voyvodalık (Ayanlık) yönetimini yaşadı. Etrafa korku salan, devlet içinde devlet gibi hareket ederek etrafa zulm saçan meşhur Devrek Ayanı Molla Ali’ nin 1811 yılında ortadan kaldırılması ile ayanlık yönetimi sona erdi.
1811'den sonra Viranşehir Sancağının kurulmasıyla Çarşamba, Perşembe, Tefen kazaları Viranşehir sancağına bağlanmış, Devrek, Dirgine, Yılanlıca ve Hisar-önü kazaları ise Bolu sancağı içinde kalmıştır.
2 Eylül 1836 tarihinde uygulamaya konulan yeni idari taksimata göre Devrek yöresi Bolu sancağı içinde Hüdavendigar (Bursa) Müşirliğine bağlanmıştır. Çarşamba, Perşembe ve Tefen kazaları da Viranşehir sancağı içinde Ankara Müşirliğine bağlanmıştır.
1839 yılında Bolu sancağının Kastamonu eyaletine bağlanmasıyla birlikte Devrek yöresi de Kastamonu Eyaleti içinde yer almışsa da bir süre sonra 1844-1845 yıllarında Bolu eyalet haline getirilmiş ve bugünkü Zonguldak ili coğrafyası bu eyalet içinde yer almıştır. 1846 yılında bu uygulamadan vazgeçilerek tekrar bir önceki uygulamaya dönülmüştür.
1864 Vilayetler Nizamnamesinin geçiş döneminde Ereğli Liva haline getirilmiş ve Devrek de bu livaya bağlanmış ancak Dirgine ve Yılanlıca ise Bolu'ya bağlı kalmıştır. Vilayetler Nizamnamesinin uygulamaya konulduğu 1867 yılında Kastamonu Sancağı, Kengiri Sancağı, Sinop Sancağı ve Bolu Sancağı olarak dörde ayrılmıştır. Böylece Ereğli sancağı ile birlikte Viranşehir sancağı kaldırılmış olmaktadır. Ereğli ve Viranşehir sancaklarının kaldırılmasıyla daha önce Ereğli'ye bağlı Devrek, Bartın ve Çarşamba kazaları ile yine daha önce Viranşehir'e bağlı Tefen ve Yenice kazaları Bolu sancağına bağlanmıştır.
1869 yılında ilk kez bugünkü anlamda kaza sistemine geçilmiş, Devrek ve Yılanca kaza olan Ereğli'ye bağlanmış, Devrek Ereğli'nin nahiyesi durumuna getirilmiştir. Çarşamba (Çaycuma) da Bartın kazasına bağlanarak bu kazanın nahiyesi durumuna getirilmiştir. Dirgine Bolu'ya bağlı kalmıştır.
Devrek nahiyesi Bolu merkezine uzak olduğu için ihtiyaçtan dolayı Çarşamba nahiyesi ile birleştirilerek 1887 yılında (Hicri 1304) Hamidiye adıyla kazaya çevrildi ve aynı yıl Belediye teşkilatı kuruldu. Kaza merkezinin 3 saat uzaklıktaki Suçatı denilen yere (herhalde Kaypaklar köyü) ve boş bir araziye taşınması meselesi yaklaşık iki yıl sorun oluşturmuşsa da 1889 yılında Devrek kesin olarak kaza merkezi kabul edilmiştir.
1899 yılında Zonguldak karyesi (köyü) kaza yapılarak Hamidiye Kazasından ayrılmıştır. 1902-1903 yıllarında Ereğli'nin sancak (liva) haline getirilmesi ve Devrek'in de buraya bağlanması yönünde Ereğli eşrafı tarafından bir girişimde bulunulmuşsa da bu girişimden bir sonuç çıkmamıştır.
Hamidiye adıyla birçok kaza olduğu ve karışıklığa neden olduğu gerekçesiyle kazanın adı 20 Mayıs 1910 tarihinde Devrek olarak değiştirilmiştir. Bir yıl sonra da Bolu Sancağı Kastamonu eyaletinden ayrılarak bağımsız sancak olmuş Devrek kazası da 123 köyü ile Bolu sancağı içinde yer almıştır. Aynı yıllarda Zonguldak, Bartın ve Devrek kazalarının Safranbolu'ya ilhak edilerek yeni bir liva oluşturulması yönünde görüşmeler olmuşsa da adı geçen kazaların Bolu Livasında kalması ve yeni bir liva kurulmasına gerek olmadığına hükmedilmiştir.
1 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 60. maddesi ile sancaklar kaldırılmasıyla Zonguldak bağımsız mutasarrıflığı, Vilayet haline getirildi. Devrek, Ereğli ve Bartın ilçeleri de Zonguldak'a bağlandı. 1936'da Yenice Devrek'e bağlı bir nahiye haline getirildi. Aynı yıl Çaycuma'nın kaza olması için girişimler başladı. 1944 yılında Çaycuma kaza oldu ve Devrek'ten ayrıldı. 1953 yılında Yenice Devrek'ten ayrılarak Karabük'e bağlandı. 1958 yılında Tefen ve Eğerci nahiye oldu. 1963'te Tefen Gökçebey adını almıştır. 1972'de belediye teşkilatı kurulmuş 1990'da ilçe olmuş ve Devrek'ten ayrılmıştır. 1986 Yılında Eğerci Belediyesi kurulmuştur.[4]
İç kesimlerinde, Zonguldak İl Merkezinin 60 km güneydoğusunda bulunmaktadır. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 100 metredir. İlçenin yüzölçümü 1080 km2'dir.
Devrek ilçesi etrafı dağlarla çevrili çukur bir alana kurulmuştur.
Başlıca dağları: Batısında Babadağı, Güneyinde ilçenin en yüksek dağı olan Göldağı, Güney doğusunda Akçasu ve Yenice Dağları, Eğerci yöresinde Aksu, Karadere ve Kuşkayası Dağları vardır. İlçenin en önemli yaylası Eğerci Bölgesi'nde bulunan Aksu yaylasıdır. En yüksek tepesi 925 metre olan Dorukan Tepesi'dir.
İlçenin en önemli akarsuyu Devrek çayıdır. Devrek çayı, Bolu'nun Abant dağlarından doğup büyük su adını alır. Yeniçağdan ve Dirgine yakınlarından katılan iki önemli koldan sonra Devrek Çayı adını alır. Çomaklar Deresi ve birkaç ufak dere de bu çaya katıldıktan sonra Gökçebey İlçesi yakınlarında Karabük'ten gelen Soğanlı Çayının devamı olan Yenice Çayı ile birleşerek Filyos Çayını meydana getirip, Filyos Bucağında Karadeni'e dökülür.
İlçe sınırları içinde Türkiye'nin en zengin orman alanları yer almaktadır. Bu ormanlar iğne yapraklı (çam), yayvan yapraklı (meşe), ağaçlarından oluşmaktadır. Ormanların eteklerinde meşe ağaçlarına rastlandığı gibi bazı köylerde bu meşelikler koruma altına alınmıştır. İlçemizde en çok bulunan ağaçlar ; Köknar,Kayın,Meşe,Çam,Karaağaç,Kestane ve Ihlamur ağaçlarıdır.
İlçenin iklimi genellikle Türkiye'de Karadeniz iklimi özelliklerini gösterir. Yazlarıserin,kışları ılık ve yağışlıdır. Yıllık yağış miktarı ortalama l7O metrekare/kg'dır. En sıcak yaz ortalaması 24-26 derece, en düşük ay ortalaması ise 5 -7 derecedir. Dört mevsim yağışlı geçmektedir.
İlçe, Kuzey Anadolu Fay Hattı'na yakın bir konumda yer aldığı için deprem bölgesinde bulunmaktadır. 1999 yılında meydana gelen Gölcük ve Düzce depremleri, ilçede yıkıma neden olmuştur.
Devrek'te geçmişte yaşanan önemli sel felaketleri arasında 21 Mayıs 1998 tarihinde meydana gelen sel olayı dikkat çekiyor. 19 Mayıs'ta başlayan şiddetli yağışlar, Devrek Çayı'nın taşmasına neden olarak geniş çapta tahribata yol açtı. Bu felaket sırasında birçok ev ve işyeri zarar gördü, altyapı çöktü, iki köprü yıkıldı, yüzlerce araç su altında kaldı ve milyarlarca maddi kayıp meydana geldi. Ayrıca 1912 yılında da bir sel felaketi yaşanmış, bu olayda evler yıkılmış ve ciddi zararlar oluşmuştu. 9 Temmuz 2023 tarihinde meydana gelen sel felaketinde, Devrek’in simgelerinden biri olan meşhur asma köprü yıkılmış ve çok sayıda yapı zarar görmüştür. Sel, ilçede ciddi maddi hasara neden olmuş, altyapı sistemlerinde de tahribat meydana gelmiştir.
Ekonomi
İl merkezine ve Ereğli ilçesine bağımlı yaşamaktadır. Halkın çoğu Ereğli'ye demir çelik fabrikalarında çalışmak için göç etmiştir. Devrek'in yakınlarında bulunan Yedigöller Milli Parkı ve Bostandüzü Mesire Yeri bölge ticaretini artıran unsurlardır.
Devrek'te Gezilecek Yerler
Kral Mezarı: Pınarönü köyünde bulunan tarihi mezarlarıyla dikkat çekmektedir.
Beykoz Kalesi: Alparslan köyünde bulunan bu tarihî eserin bir yanı kayalara dayanmış ortasında ise su havuzu bulunmaktadır.
Akça Kral Mezarlığı: İki odadan oluşan mezar hangi döneme ait olduğu bilinmemektedir.
Karakoçlu Beylik Mezarı: Karakoçlu köyünde yer alan mezar kübik bir çatıya sahiptir. Yan duvarları ise bloklardan oluşmaktadır.
Gavur Ambarı: Ada tepe köyünde bulunan nöbetçi gözetleme kulesinde bulunan mezarın tarihi önemi büyüktür. Bu köyde pek çok tarihi kalıntı bulunmaktadır.
Devrek Seyir Terası: Devrek - Ereğli karayolu üzerinde bulunan Devrek Belediyesi tarafından yapımına 2019 yılında başlanan seyir terası projesi 2021 yılında ziyaretçilerin hizmetine açılmasıyla yerli ve yabancı birçok ziyaretçinin eşsiz devrek manzarası eşliğinde cafeterya ve lokanta hizmetinden faydalanması beklenmektedir.
Devrek Bastoncular Çarşısı: Devrek'in en önemli el sanatları ürünlerinden biri olan bastonun üretim ve satışının yapıldığı Bastoncular Çarşısı yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görmektredir.
Çam Ağacı: Doğal güzellikleri arasında olan çam ağacı Sabunlar köyü güzergahı üzerinde bulunan bir ağaçtır. Bir kayanın içerisinde büyüyen ağaç 75 yıldır hiç büyümeden sağlam bir şekilde kalan ağaç görülmeye değer doğal güzelliklerden biridir.
Yağmurca Kayalıkları: Doğu Batı yönlü olan kayalıkların doğal bir kanyon olarak görülmeye değerdir. Kurdeşe Kayalıkları olarak da bilinir.
Yedigöller Milli Parkı: Turizme katkısı büyük olan Yedigöller Milli Parkının her yıl binlerce ziyaretçi ağırlamaktadır. 7 gölden oluşan milli parkın içerisinde bulunan en büyük göl Büyükgöldür. Canlı alabalık yetiştirme tesisi olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de il canlı alabalık 1969 yılında kurulmuştur. Nazlıgöl dibinden su sızdırdığı için şelale gölü de denmektedir. Yedigöller güçlü alt yapıya sahip olmasıyla bilinen en karışık en güzel ormanları arasındadır. Ağaç çeşitleri; kayın, gürgen, kestane, akçaağaç, karaağaç, titrek, kavak, sarı ve karaçam, köknar, kavak, meşe, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaç çeşitleri arasındadır. Porsuk gibi az bulunan bitki çeşitleri de vardır. Parkın içinde bulunan hayvan cinsleri şunlardır; Yaban hayvanları, domuz, ayı, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan kuş cinslerinden; yabani ördek, yabani güvercin ve keklik bulunmaktadır. Mayıs ve Eylül zamanlarında Büyükgöl ve Deringöl'de belirli bir ücret karşılığında olta balıkçılığı yapılmaktadır. Göller içinde gökkuşağı alabalığı ve gölalası bulunmaktadır. Kapankaya Manzara Seyir Yeri'nde çevreyi seyretmek ya da fotoğraflarını çekmek mümkündür. Burada bir de anıt ağaç bulunmaktadır. Milli park içinde de geyik üretme istasyonu vardır. Sessiz sakin olması, eşsiz manzaraları, farklı arazi yapıları, yürüyüş yolları, farklı türdeki bitkileri, ağaçlarla süslü yamaçları ve şelaleleri piknik, dinlenme, fotoğraf çekme ve kamp kurma gibi çeşitli aktiviteler yapmak için elverişli bir yerdir. Özellikle nisan ve kasım aylarında karavanla gelmek ya da kamp yapmak için en ideal zamandır. Park içinde 18 üniteden oluşan 72 yataklı bungalov evlerde konaklamak ve restoranlarda hizmetlerinden faydalanmak mümkündür. Alışveriş merkezi olmamakla birlikte lokanta ve büfe hizmeti verilmektedir.
Madencioğlu Şelalesi: Madencioğlu Şelalesi Zonguldak'ın Devrek ilçesinden yaklaşık 30 dakikalık mesafede yer almaktadır. Aynı dere üzerinde 3 şelaleden oluşmaktadır. Etrafı yer yer kayalık, yer yer ağaçlarla kaplı olan deredeki şelaleler, doğaseverler tarafından ilgi görmektedir. Kamp yapmak isteyenlerin uğrak yeridir.
Tosunlar Köyü / Malya Şelalesi: Devrek şehir merkezine yaklaşık 20 km uzaklıkta bulunan tosunlar köyü / malya mahallesinde bulunan eşsiz doğa harikasına sahip olan bu şelale yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından ziyaret edilmektedir. Kamp yapmak isteyenlerin uğrak yeridir.
Bostandüzü Mesir Alanı: Yaz aylarında piknik yapmak için uygun bir alan olan bu güzel yer, gezmek ve güzel vakit aktiviteler yapmak için tercih edilebilecek yerler arasındadır.
Devrek Baston ve Kültür Festivali: Her yıl temmuz ayının üçüncü haftasında düzenlenmektedir. Festivalin kültür içerikli kısmı ilk haftasından yapılmaktadır. Bu festival sayesinde yerli ve yabancı pek çok turist ağırlanmaktadır.
Devrek Meşhur Yemekleri
Malay Yemeği: Yöresel tatlar arasında bulunan malay mısır unu ve suyla yapılarak pekmez ile servis edilir.
Devrek Simidi: Sıcak pekmez ve doğal susamdan yapılan simit damakta ayrı bir tat bırakmaktadır.
Beyaz Baklava: Bölgenin en meşhur gıdalarından olan beyaz baklava katkı maddesi bulunmadan kızartılmadan yapılmaktadır. Doğal şerbet ve ceviz koyularak sunuma hazır hale gelir.
Cevizli Ekmek: Cevizli kömek bölgenin en meşhur yemeği cevize bal karıştırılarak yapılan cevizli kömek sıcak yenildiğinde tadı damakta kalmaktadır.
Etli Yaprak Sarması: Ufak ufak sarılan etli yaprak sarmaları yörenin en çok tercih edilen yiyecekleri arasındadır. Devreklilerin en sevdiği yiyecek etli yaprak sarmasıdır.
Cevizli Ev Makarnası: Ev yemekleri arasında en çok tercih edilen cevizli makarna Devrek ilçesinde çokça yapılmaktadır.
Mantarlı Börek: Sarı kız ve kanlıca mantarları kullanılarak yapılan mantarlı börek en çok tercih edilen yöresel tatlardan biridir.
Devrek Bastonu
Devrek bastonu hakkında, en eski yazılı belge olarak 1833 Kastamonu Salnamesi bulunmuştur. Bu tarihi belgede Devrek'ten Kastamonu'nun bir kazası olarak bahsedilir. Devrek'in sosyal ve siyasi yapısından sonra ekonomisini açıklarken, ormanlık olan Devrek ve çevresinde elişi yapımı sigaralık, sandık ve benzeri ürünlerin yanında kızılcık dalından yapılma ‘’baston’’dan övgü ile bahsetmiş ve uzun bir geçmişe sahip olduğunu belirmiştir.
Ahşap sanatında kendini geliştirmiş olan Devrekli zanaatkar ve ustalar sarayın marangozhanesinde görev almaktaydılar. Bunlardan Ali Ziya Efendide Osmanlı İmparatorluğunun Mısır seferinde, Mısır’ın İngilizler tarafından işgali ile esir düşenler arasında idi. İngiliz asilzade ve subaylarının elindeki bastonları gören ve onların bastonlarındaki sap işlemeciliğine öykünen Ali Ziya Efendi esaret sonrasında Devrek’e gelerek baston çalışmalarında yaşadığı tecrübeden faydalanmıştır.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkenin düştüğü ekonomik darboğaz Devrek Bastonuna da yansımıştır. Ustalar geçimlerini sağlamak amacıyla baston imalatının yanında ek bir uğraş edinmek zorunda kalmışlardı. Zamanla bu ek uğraşlar daha öne çıkmış ve bastonculuk unutulmaya başlamıştır. Öyle ki baston imalatı ek iş veya hobi olmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak da baston ustaları çırak yetiştirememeye başlamışlardır. Böylece el sanatları için gerekli olan çırak kavramı ile ustaların becerilerini gelecek nesillere aktarma geleneği bozulmuş oldu. 1970'li yıllarda asıl işleri erkek berberliği, marangozluk, esnaf ve memur olup da emekli olan kişiler baston imalatı yapmak zorunda kalmışlardır. Zorunda kalmışlardır diyoruz, çünkü, baston imalatı geçimlerini sağlayabilecek geliri elde edememekteydiler. Ancak 1980 sonrasında Çelebi Usta Devrek Bastonu imalatına başlaması ile Devrek Bastonu geçmişten beri yapılan kısır motifleri aşmış, kendine yeni ufuklar belirlemiştir.
Bunun yanında başlatılan Baston ve Güreş festivali ile önce bölgesel basın daha sonra ulusal basının ilgisi ile dikkatler Devrek Bastonuna çekilmiştir. Böylece Devrek Bastonu eski meşhur günlerine tekrar ulaşmış oldu.[28]
Özellikleri
Bastonluk ağaç kızılcık ağacının dalıdır. Ancak Karabük ilinin Yenice ilçesi ile Bolu ilinin Mengen ilçesi arasındaki 70 km²lik bir orman sınırında yetişen kızılcık ağacı Devrek Bastonu yapımına uygundur. Kasım şubat arası kesilen dallar en az bir yıl bekletilir. Sırayla düzeltilir ve tornada çekilir. Bu dal da en az üç ay bekletilir. Üç ayın sonunda sap ve (manda boynuzundan yapılma) pabuc takılarak işlenmeye başlanır. İşlemede kullanılan malzemeler törpü, eğe, sistire ve zımpara ile hayal gücüdür.Renk vermede ise kezzap, zift ve toz boya kullanılır.
İmalat, el işi olduğu için sınırlı sayıda ve her biri diğerinden farklıdır. Üretilen ürün ne kadar uğraş verilse de diğerinden mutlaka farklılık içerir. Bu gerekçe ile Devrek bastonunun her biri tek ve ne kadar istense de ikinci bir benzeri yapılamayacak ürünlerdir.
Devrek bastonunu dünyada ünlü eden bastonun üzerinde uygulanan işçilikten kaynaklanır. Dünyanın ve ülkemizin başka bölgelerinde yapılan diğer bastonlar da işçilik uygulaması ancak sapındadır. Biz ise bastonun gövdesini ince bir işçilikle işleyip ona kullanılabilme şansı veriliriz. Devrek bastonunun özelliği gövdesinde işleme kullanılabilmesidir. Bu işleme kesinlikle el işi olması ve dalımızın kızılcık ağacının dalı olmasıdır. Kızılcık ağacı kullanıldığı takdirde zaten torna ile baston yapma şansının olmaması, Devrek bastonunun temel yapı taşının kızılcık dalından yapılmış olmasıdır.
Pabuç kısmında manda boynuzu kullanılmasının sebebi;Ağacın aşınmasının ve kaymayı azaltmaktır. Ayrıca manda boynuzunun steril ve hijyenik bir organ olması ve sokaktaki mikrobu eve taşımaması da bu malzemeyi kullanmakta etkili olmuştur.[28]
^"1935 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1945 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 15 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
^ . "1955 Genel Nüfus Sayımı"(PDF). 23 Ekim 1955 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021.
"Merkezi Dağıtım Sistemi"(html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 13 Nisan 2016.
"Devrek Nüfusu - Zonguldak". nufusu.com. Erişim tarihi: 5 Şubat 2021.Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
Yerel Tarih Bakış Açısı İle Osmanlı Dönemimde Devrek ve Çevresi (Zonguldak, Krd. Ereğli, Çaycuma, Safranbolu, Bartın) Tarihi, (Editör: G. Karauğuz) Konya, 2011.
G. Karauğuz-A. Akış-H.İ. Kunt, Zonguldak Bölgesi Arkeoloji, Eskiçağ Tarihi ve Coğrafya Araştırmaları, (Arkeolojik Yerleşmeler, Kalıntılar, Buluntular ile Kdz. Ereğli ve Amasra arkeoloji Müzesi'nden Bazı Eserler), Konya, 2010.
G. Karauğuz-A. Özcan, Eskiçağ'da Zonguldak ve Çevresi –En Eski Devirlerden MS 395'e Kadar-, Konya, 2010.
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Devrek ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.