Bahaeddin Şakir (Osmanlıca: بهاء الدین شاکر, 1874 - 17 Nisan 1922), Türk hekim ve siyasetçi.
II. Meşrutiyet döneminde, mebus veya nazır unvanı taşımamış olmakla birlikte, İttihat ve Terakkî’nin Kâtib-i Mes’ullerinden biri olarak devrin önde gelen siyasetçileri arasında yer almıştır. İttihat ve Terakkî içindeki ünlü "Doktorlar grubu"nun üç önemli isminden birisi olmuş (diğerleri Doktor Nâzım ile Doktor Rüsuhi Dikmen’dir); Cemiyet’in Türkçü-Turancı kanadında yer almış, bir ideolog olmaktan çok teşkilatçı kimliğiyle ön plana çıkmıştır.
Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucularından olan Bahaddin Şakir, örgütün siyasi bölüm şefi olarak görev yapmıştır.
Türkiye’de adlî tıpın kurucularındandır ve ülkedeki ilk telif Adlî Tıp ders kitabının yazarıdır.[1]
Askeri Tıbbiye’yi 1896’da,[2] 1894’te (?) tabip yüzbaşı olarak bitirdikten sonra Fransa’da Adlî Tıp alanında uzmanlık eğitimi aldı. 1900’de aynı okulda Adlî Tıp Muavini oldu.[1] O yıllarda adlî tıp ve ruh sağlığı birlikte ele alınıyordu. Dr. Mustafa Hayrullah Bey (Diker) ile birlikte bu yeni alanın öncülerinden birisi oldu.
Rıza Tahsin, Mirat-ı Mekteb-i Tıbbiye adlı eserinde Bahaeddin Şakir Bey’i 1896 yılında mezun olan doktorlar arasında göstermekte ve şu ifadeleri kullanmaktadır:
"1312 (1896) Senesinde Neşet Eden (yetişen, mezun olan) Etıbba (hekimler) Bahaeddin Şakir Efendi."[4]
Sürgüne gönderilmesi ve Paris’e kaçış
Bahaeddin Şakir, Tıbbiye’deki görevine ek olarak ŞehzadeYusuf İzzettin Efendi’nin özel hekimliğini de yapıyordu. Bu arada Ahmed Celalettin Paşa’nın maiyetine girdi. Ahmed Rıza ve İttihat ve Terakkî Cemiyeti ileri gelenleri ile ilişki kurdu. Ahmed Celalettin Paşa’nın muhalefete katılmasından sonra İttihatçılarla ilişkili olmasından ve meşrutiyeti savunuyor olmasından dolayı Erzincan’a sürgüne gönderildi. Cemiyete gönderdiği yardımın ortaya çıkması üzerine tutuklandı, ardından da Trabzon’a sürüldü. 1905’te Mısır’a, oradan da Paris’e kaçtı.
Doktor Nazım ile tanışması bütün hayatını değiştirdi; yaşamı artık İttihat ve Terakkî teşkilatı ile bütünleşti.[3] Paris’te ve bir ara gizlice geldiği İstanbul’da İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin çalışmalarının canlandırılmasında Ahmet Rıza ile birlikte etkin rol oynadı.
II. Meşrutiyet
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a ve Askeri Tıbbiye’deki eski görevine döndü. Türkiye’nin ilk telif adlî tıp ders kitabını yazdı. 1909’da askeri ve sivil tıbbiyelerin birleştirilmesi ile kurulan Haydarpaşa Tıp Fakültesi’nde adlî tıp müderrisi oldu. Ertesi yıl tıp fakültesi ikinci reisliğine seçildi.
Daha önce Kahire ve Paris’te çıkan Şurayı Ümmet gazetesinin yayımını 1910-1921 yıllarında İstanbul’da sürdürdü. Bu arada "Ali Kemal Davası" ve "Kanuni Esasimizi İhlal Edenler" adlarıyla imzasız olarak yayımladığı kitaplarında karşıtlarını sert bir dille eleştirdi.
Balkan Savaşı
Balkan SavaşındaEdirne’nin Bulgarlar tarafından kuşatılması sırasında oradaki hastanede başhekim olarak çalıştı (1912). Edirne’nin işgali üzerine tutsak düştüyse de bir süre sonra serbest bırakıldı.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluşu
1913’te kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı gizli örgütün siyasî bölüm şefliğine getirildi. Aynı yıl Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi’ne bağlı olarak kurulan Tababet-i Adliye Müdürlüğü’ne ve Tababet-i Adliye Encümeni reisliğine getirildi.
Ermeni Kırımı'ndaki rolü
Hükûmet tarafından 14 Mayıs 1915’te çıkarılan Tehcir Kanunu’nu uygulama görevi Teşkilat-ı Mahsusa örgütüne verilmişti. Teşkilatın bölüm şefi Bahaddin Şakir, 1910’daki Jön Türk Kongresi’nde Ermeni Kırımı'nı gündeme getiren kişi idi. Kanunun çıkmasından sonra tehciri planlayıp uygulayan asıl kişi oldu.[5]
Berlin’den Rusya’ya gitmeye karar veren Enver Paşa ile birlikte uçakla Moskova’ya gitmek üzere hepsi çeşitli kazalarla sonuçlanan birçok deneme yaptıktan sonra Cemâl Paşa ile bir Rus esir kafilesine katıldı ve bu yolla Moskova’ya gitmeyi başardı.[6]
1926’da Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti, Ermeni suikastçılar tarafından siyasî nedenlerle öldürülenlerin ailelerine yardım etmek için bir yasa çıkardı. Meclisin kabul ettiği listede Talat Paşa, Cemâl Paşa, Cemal Azmi, Cemâl Paşa’nın yaveri Süreyya ve Nusret Beyler ve Said Halim Paşa ile birlikte Bahaddin Şakir de yer aldı.[7]
Hayatı, Hikmet Çiçek tarafından "Dr. Bahattin Şakir: İttihat ve Terakki’den Teşkilatı Mahsusa’ya Bir Türk Jakobeni" adıyla 2004 yılında kitap olarak yayınlandı.