Kilikya, Anadolu'nun Alanya'dan başlayıp, doğuda Kinet Höyük'te son bulan, kuzeyden de Toros dağlarıyla çevrili alanı kapsayan antik bölgedir.
Tarihçe
Erken tarih
Kilikya'da ilk yerleşim, Cilalı Taş Devrinde görülmektedir.[2][3] Bölgenin yerleşim kayıtları, MÖ 8000'de Cilalı Taş Devrinden başlar, Tunç Devrine: MÖ 8. ve 7. binyıla; Erken Bakır döneminden: MÖ 5800; Orta Bakır dönemine (Doğuda görülen Halaf ve Ubaid kültürleriyle uyumludur): MÖ 5400–4500; Geç Bakır Çağa: MÖ 4500–3400 sürer ve Erken Tunç Çağını: I.A. Dönemi MÖ 3400–3000; I.B. Dönemi: MÖ 3000–2700; Tunç II. dönem: MÖ 2700–2400 Tunç III. dönem A-B: MÖ 2400–2000'i kapsar.[3]
Bölge, Hititler zamanında, Kizzuwatna olarak bilinmektedir. Asurlular tarafından Limonlu Çayı' ndan Kinet Höyük' e kadar uzanan Kilikia Pedias (Ovalık Kilikya) olarak adlandırılan ve günümüzde Çukurova olarak bilinen doğu bölümüne "Que", Tarsus’un batı ve kuzey bölümlerine de "Hilakku" adı verilmiştir. Bazı tarihçiler tarafından "Hilakku" nun Aramice yazılımının, Hellence'ye Kilikya olarak çevrilmiş olduğu belirtilmektedir. Homeros, İlyada'sında Çukurova'dan Bellerophontes'in gezindiği "Aleian düzlüğü" olarak bahsetmiştir.[4] Aynı zamanda İlyada'da Kilikya ve Kilikyalıların Troya'ya uzanan bir kültürün ve toplumun uzantısı olabileceğine dair işaretler bulunmaktadır. Bunların en belirgini Luvi toplumunun batıya göçerken coğrafi tanımlarını, yani Tebai (Kilikya) kullanmaya devam etmeleridir. Ayrıca Kilikya şehirlerinin Homeros tarafından anılmış olmalarıdır: Tarzu (Tarsus), Ingira (Anchiale-Mersin), Danuna-Adana, Pahri (Mopsuestia-Misis), Kundu (Kyinda, sonra Anavarza) ve Azatiwataya (Karatepe).
Asur Dönemi
Kilikya, jeopolitik konumu ve doğal kaynakları nedeniyle Asur'luların gözünde MÖ 1000'li yıllardan itibaren önemli bir yer tutmaya başlamıştır. MÖ 9. yüzyıldan itibaren Asurlular tarafından bölge üzerinde egemenlik mücadelesine girilmiştir. Yerel krallıklarla yapılan zorlu mücadele sonrasında Kilikya'nın özellikle Que olarak adlandırılan bölgesi Asur egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Bölgede zayıflayan Asur egemenliği MÖ 8. yüzyıl ortalarında yeniden tesis edilmiştir. MÖ 715' te yapılan sefer sonucunda Göksu (Kilikya)'ya kadar "Hilakku" olarak adlandırılan topraklarda Asur egemenliğine geçmiştir. Asurbanipal'in ölümünden sonra yaşanan isyanlar, İskit ve Kimmer saldırıları sonucunda Kilikya'daki Asur egemenliği sona ermiştir.[5]
Yeni Babilce'de Hume (Que) ve Pirindu (Hilakku) denen Kilikya, MÖ 590 yıllarında Babil saldırılarına uğramış, ama kesin olarak ele geçirilememiştir. Babilliler Kilikya' nın büyük bölümünü Kral Neriglissar döneminde, MÖ 557-556 yıllarında kesin olarak ele geçirmiştir. Babil İmparatorluğu' nun yıkılışından sonra Kilikya' nın içinde olduğu tüm Anadolu Pers egemenliğine geçti. Persler Kilikya' da yerli hanedanların hüküm sürmesine izin vermiş ve yerel hanedanlar otonom bir Pers Satraplığı olarak hüküm sürmeye başlamıştır. MÖ 333 yılında Kilikya toprakları Makedonya Kralı Büyük İskender'in egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender'in ölümüyle İmparatorluk generalleri arasında bölünmüştür. Uzun yıllar süren savaşlar neticesinde Kilikya MÖ 281'de Selevkos egemenliğine geçti. Daha sonra da Kilikya'da Ptolemaios Hanedanı egemenliği görüldü. Kilikya'nın korsan yuvası haline gelmesi ve Akdeniz'de ticarete zarar vermesi Roma'yı olumsuz etkilemiş, bunun neticesinde Romalılar MÖ 102-101 yılında Kilikya'ya gelerek burayı üs olarak kullandılar. I. Mithradates savaşlarından sonra (MÖ 88-85) Kilikya bir Roma Eyaleti haline getirildi. Eyalet başta Kilikia Trakheia "Dağlık/Taşlık Kilikya" olmak üzere Pamphilia, Milyas ve Pisidia'nın bazı kısımlarını kapsamaktaydı. MÖ 64-63'te Kilikya Eyaletine "Ovalık Kilikya" olarak bilinen bölgede dahil edildi. Selevkoslar ve Roma döneminde Kilikya Helenleşmiş olup, bu dönemde birçok şehir kurulmuştur. Roma İmparatorluğu'nun bölünmesiyle Kilikya Bizans hakimiyetinde kaldı. Erken Bizans çağında Ovalık Kilikya iki ayrı eyalete bölündü. Bunlardan Cilicia Prima denen batı kısmının başkenti Tarsus, Cilicia Secunda denen doğu kısmının başkenti ise Anavarza oldu. 7. yüzyılın ortalarından itibaren Arap ve çok daha önceleri başlayan Sasani saldırılarına uğrayan bölgenin nüfusu azaldı, kentler harap oldu ve boşaltıldı. Kilikya'daki Arap hakimiyeti 965 yılında bölgenin yeniden Bizans egemenliğine geçişine kadar sürdü. Bölgenin nüfusunun artırmak amacıyla yapılan yerleştirme politikası neticesinde Ermeniler'de bölgeye gelmiştir. Bizans döneminde 1080 yılından itibaren Ermeni beyliği olarak idare edilen bölge, 1199-1375 yılları arasında Kilikya Ermeni Krallığı egemenliğinde kaldı. 1300'lü yıllarda Çukurova' daki küçük bir bölüm hariç İlhanlı kuvvetlerince ele geçirildi. 1375 yılından sonra Kilikya bölgesi Memlûk Sultanlığı topraklarına geçti. 16. yüzyılda bölge Osmanlı topraklarına katıldı.[6]
Kilikya Ekonomisi
Kilikya bölgesi korsanlık faaliyetlerinin yoğun yaşanıldığı Akdeniz bölgesinde bölgenin tümü bundan etkilenmiş olduğu sanılmaktadır. Dağlık Kilikya bölgesinin tek geçim kaynağı olduğunu yapılan arkeolojik araştırmalar neticesinde bilinmekte.
Antik bölgede korsan savaşlarında muvaffak olan Romalı General Popeius'un, kıyım bölgelerine yolun yanı sıra, Pax Romana da Kilikya'nın kıyı ve ova kesiminin yapılaşmasının önünü kapatmıştır. Kilikya'daki Roma kentlerinin İmparatorluğun diğer kentleri ile bağlantısı korunabilmiştir. Bu Artan çeşme, cadde, aquadük gibi tasarlanmış yapılar agora, tiyatro ve sütunlu cadde gibi yapılar da hizmetlerine sunulmuştur. Kilikya'nın ticari üretimine yönelik en önemli kanıt olduğu bilinmektedir. Kilikya Helenistik Dönem'den, Bizans Dönemi'ne kadar Şarap, tahin, keten, balık, balık sosu, badem, meyve-sebze, özelde balkabağı üreticisi olarak bilinirdi. Tarihin farklı evrelerinde Kilikya ticaretini ayakta tutan dinamiklerin, tarım, madencilik, ormancılık, hayvancılık olduğu söylense de, deniz ticareti bölgede önemli rol üstlenmiştir. Ormanlarla dolu Toroslar ve iç kesimdeki sert iklim koşullarında yetişen hayvan ürünleri de yerli halk tarafından farklı bir ticaret biçimi olarak uygulanmaktadır. Tarsus'taki keten işçilerinin politik bazı haklardan yoksun olduğu gözükse de gelir elde etmek için kentlerin tamamı üretime ya da ticaret bağımlı kaldığı gözükmekte.[7]
Kaynakça
- ^ Gill, S N. "Ancient States of Anatolia and Their Size". About.com. 19 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Temmuz 2014.
- ^ Akpinar, E. 2004. Hellenistic and Roman Settlement Patterns in the Plain of Issus and the Westerly Slopes of the Amanus Range. Ankara: Bilkent University.
- ^ a b Mellink, M.J. 1991. Anatolian Contacts with Chalcolithic Cyprus
- ^ Iliad 6.201.
- ^ ["Kilikya’da Yeni Asur Egemenliği ve Yerel Güçler",Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 21/2009, Mehmet KURT]
- ^ ""HİTİT İMPARATORLUĞU'NUN YIKILIŞINDAN BİZANS DÖNEMİ'NİN SONUNA KADAR ADANA VE ÇUKUROVA TARİHİ", Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Cilt 15, Sayı 3 (Arkeoloji Özel Sayısı), 2006, s.67-102, Prof. Dr. Ahmet ÜNAL" (PDF). 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2015.
- ^ BİLİR, Ahmet (2015). Uluslararası Turgut Reis Türk Denizcilik Tarihi. Türk Denizcilik Tarihi. ss. 17,18. ISBN 9786056556043. 1 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2021.