Babür

Zahîreddîn Muhammed
Bâbur
Babür Şah'ın Babürnâme'deki bir minyatürü
1. Babür İmparatoru
Hüküm süresi30 Nisan 1526 - 26 Aralık 1530
Önce gelenİbrahim Ludî (Delhi Sultanı)
Sonra gelenHümayun Şah
Kabil Hükümdarı
Hüküm süresi1504 – 1530
Semerkand Hükümdarı
Hüküm süresi1497 – 1498
1500 – 1501
1511 – 1512
Fergana Hükümdarı
Hüküm süresi1494 – 1497
1498 – 1500
Doğum14 Şubat 1483(1483-02-14)
Andican
Ölüm26 Aralık 1530 (47 yaşında)
Agra
DefinBabür bahçeleri
Eş(ler)iAyşe Sultan Begüm
Zeynep Sultan Begüm
Maham Begüm
Dildar Begüm
Gülnar Ayça
Gulruh Begüm
Mubarike Yusufzai
Çocuk(lar)ıHümayun, oğlu
Kamran Mirza, oğlu
Askarī Mirzā, oğlu
Hindal Mirzā, oğlu
Alwar Mirza, oğlu
Fahr-un-Nisa, kızı
Gülrenk Begüm, kızı
Gülbeden Begüm, kızı
Gülçehre Begüm, kızı
HanedanTimurlu hanedanı
BabasıII. Ömer Şeyh Mirza, Fergana Emiri
AnnesiKutluk Nigar Hanım
DiniSünni İslam[1][2][3][4][5]

Babür ve Bebür veya tam adıyla Zahîreddîn Muhammed Bâbur (Çağatay Türkçesi: ظاهيرددين موهاممد بابور; Farsçaﻇﻬﻴﺮﺍﻟﺪﻳﻦ محمد, بابر, 14 Şubat 1483 - 26 Aralık 1530) Türk[6][7][8][9] lider, Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a[10][11] dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan'ı kontrol altına alıp 1526'da Delhi Sultanlığı'na son vererek günümüzdeki Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyini kapsayan topraklar üzerinde Babür İmparatorluğu'nu kurdu.[12]

Babür Şah'ın Çağatay dönemi edebiyatına önemli katkıları olmuştur. Çağatay Türkçesi ile kaleme aldığı ve yaptıklarını kronolojik olarak anlattığı Babürnâme Türk edebiyat tarihinin nesir türündeki başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Hatt-ı Baburi denilen yazı şeklini geliştirmiş olan Babür Şah aynı zamanda Çağatay edebiyatının Ali Şir Nevai'den sonraki en büyük şairi olarak kabul edilir.[13] Fars kültüründen de yoğun olarak etkilenmiş olan Babür Şah'ın hem kendisi hem de halefleri üzerindeki bu etki, Hindistan'da bu kültürün önemli derecede gelişmesine sebebiyet vermiştir.[14]

Askeri ve siyasi hayatı

İlk yılları ve Afganistan hakimiyeti

Babür'ün henüz 12 yaşında bir çocukken tahta geçişini gösteren Babürnâme'den bir sahne.

Babür Şah, 14 Şubat 1483 tarihinde günümüzde Özbekistan ve Fergana Vadisi sınırları içerisinde yer alan Andican şehrinde doğdu.[15] Babası, Timur'un üçüncü oğlu Miran Şah'ın torunlarından Fergana valisi II. Ömer Şeyh Mirza,[16] annesi ise Cengiz Han'in torunlarından Yunus Han'ın kızı Kutluk Nigar Hanım'dır. Doğduğunda Timurlu hanedanı Orta Asya'nın küçük bir bölgesine hükmetmekteydi. Babasının ölümünden sonra 1494 yılında 12 yaşında Fergana'da tahta çıktı. Babür, babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı Sultan Ahmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet, Fergana'ya hücum etmekteydiler. Babür, babasının kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı. Babür 1497 yılında, büyük atası Timur'un başkenti olan Semerkant'ı ele geçirmeyi başardı.[17] Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî'ye mağlup oldu. 1501'de Semerkant'ı tekrar ele geçirse de 1503'te tekrar Özbeklere bıraktı. Timur'un soyundan gelen hükümdarların idaresindeki küçük devletler Özbekler tarafından ortadan kaldırılıp Timurluların önemli şehirleri Semerkant, Buhara, Herat, Özbeklerin eline geçip hanedandan olan prensler mirzaların birer birer hayatını kaybetmesi ile Timurlu hanedanından bölgede bir tek Babür kalmıştır. Timur'un mirasına sahip çıkmaya çalışan Babür de, Özbek Hanı Şeybani Han karşısında sürekli mağlup olmaktaydı. Bir keresinde ablasını onun eline bırakıp birkaç sadık adamıyla kaçmak zorunda kalmıştır.

Büyük bir mağlubiyete uğramış olmasına rağmen ümidini kaybetmeyen Babür, Pamir Dağları'na çekilmiş ve yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türk kadınının evinde saklanmaktaydı. Bu kadının kardeşi, Timur'la Hindistan seferlerine katılmış ihtiyar bir askerdi ve Hindistan'ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind'in eski tarihini her gece Babür'e anlatıyordu. Tarihe merak saran Babür, atası Timur'un tarihini bularak okumaya başladı. İşte bu dönemde Hindistan'ı zaptetmeyi akılına koydu. Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere haber gönderdi. Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 asker toplamaya muvaffak oldu. Bu ordu ile Hindikuş Dağları'nı aşarak 1504'te Kabil şehrini ele geçirerek kendisini şah olarak ilan etti.[17] Bâbür'ün Kâbil'i ele geçirmesi şehrin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır ve bu konu onun hâtıralarında ayrıntılarıyla yer almaktadır. O dönemde Kâbil Hindistan, Çin, Orta Asya ve İran'dan getirilen ticaret mallarının satıldığı bir pazar haline gelmişti. Babür, 1508 yılının Eylül ayında ilk defa Hindistan'a sefer düzenledi. Üç ay süren bu seferde Hindistan coğrafyasını tanıdı ve pek çok ganimet elde etti.

Şah İsmail ile ittifak ve Şiilik iddiaları

Babür tahtında otururken

Şeybani Han, 1510 yılında Şah İsmail tarafından yenilip öldürülünce bölgede doğan boşluk sonucu, Babür ata topraklarını kurtarmak için Safevilerin yardımıyla 1512-1513'te Buhara ve Semerkand'ı yeniden ele geçirdi.[18] Şah İsmail'in öğretisi Anadolu'da taraftar toplamasına rağmen Orta Asya'da halk Şiiliği sevmemişti ve büyük tepki göstermişti.[19]

Babür ise politik bir davranış sergileyerek Özbek hanını mağlup eden Şah İsmail ile ittifakı, eski topraklarını ele geçirmek için bir fırsat olarak görmüştür.[20] Sünni olarak yetişmesine rağmen Şah İsmail'e tabi olmuştur. Semerkant'ta kılınan ilk cuma namazında hutbeyi kendi adına değil Şah İsmail ve On İki İmam adına okutmuş, Şah İsmail'e bağlananlar gibi kırmızı başlık giymiştir. Hatıratında pek bahsetmediği bu yıllarda Şiilik inancının esaslarını kabul etmiş ya da kabul eder gibi görünmüştür.

Hatıralarındaki eksik bölümlerin, geçmişindeki bu dönemi silmek için kendisinin çıkardığı bölümler olduğu iddia edilmektedir. Bu ittifak Babür'ün ata toprakları olan Semerkant ve Buhara'yı ele geçirmesini sağlamıştı. Ancak 1514'te Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'i yenilgiye uğratması sonucu Özbeklerin üzerindeki Safevi baskısı kalkınca Babür Şah, kendisine karşı cihat ilan eden Özbekler karşısında yenilgiye uğramış ve vatanından ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu yenilgi ile birlikte Babür, kendisini ihanetle suçlayan Safeviler'in desteğini de kaybetmiştir.

Hindistan hakimiyeti

Semerkant'ta tutunamayacağını anlayıp güneye doğru çekilmeye karar veren Babür, 1518'de gerçekleştirdiği Güney Afganistan seferi ile Hayber Geçidi'ni aşıp Sind bölgesini ele geçirdi. 1519 yılının Kasım ayında Sind nehrini 1500 kişilik kuvvetle sallarla geçip Peşaver yakınlarına geldi. Beş defa Pencap’a sefer düzenledi ve bu seferler neticesinde, Pencap bölgesini ele geçirdi. 1522'de ise Kandehar'ı ele geçirdi. Daha önce beş kez Hindistan'a sefer düzenlemiş olan Bübür altıncı seferinde Hindistan'ın en güçlü lideri Delhi Sultanı, İbrahim Ludî ile Nisan 1526'da Panipat Muharebesi'nde karşı karşıya geldi. Sultan İbrahim Ludî'nin 100.000 asker ve 1.000 filden müteşekkil büyük ordusunu 13.500 askeri ile 7 saat içerisinde büyük bir mağlubiyete uğrattı. Sultan İbrahim Ludi'nin 50 bin askeri savaş esnasında ölmüştür. Zaferin hemen ardından Delhi ve Agra'yı alıp Agra'yı başkent yapmıştır. Bu savaş onun en büyük zaferidir. Savaşın kazanılmasındaki en büyük etken, Babür'ün "asrımızın biriciği" şeklinde andığı Osmanlı subayı Mustafa Rumi'nin başında bulunduğu topçu taburuydu.[21] O dönemde o bölgede Babür'ün ordusu dışında hiçbir ülkenin ordusunda top kullanılmıyordu. Babür'ün kazandığı bu zafer, Hindistan'daki Timuri hanedanının başlangıcı olarak kabul edilir. Zaferden sonra Babür, Agra imparatorluk sarayına girerek kendisini Hindistan imparatoru ilan etti.[22][23]

Babür'ün Panipat savaşında kazandığı zafer ve Delhi Sultanlığı'na son vermesi Hinduları korkutmuştu. Çitor Racası Rana Saga başkumandanlığında 200 bin piyade, 1000 süvari ve 1000 savaş filinden oluşan Hindu ordusuyla Babür'ün ordusu 15 Şubat 1527'de Kanya savaşında karşı karşıya geldiler. Sabah 9'da başlayan savaş birkaç saat içinde Babür'ün zafer ile sonuçlandı. Babür on mislinden fazla karşı kuvveti üstün ateşli silahlar ve taktik gücü ile yenilgiye uğratmıştı. Babür, Hindistan'ın son büyük hükümdarı olarak kabul edilen Çitor Racası Rana Saga'yı yendikten sonra Gazi unvanını almıştır. Bu zafer Babür'ün Müslüman olmayan bir hükümdara karşı kazandığı ilk zaferdi ve ona İslam dünyasında büyük ün kazandırdı.[24]

Kültürel ve sanatsal faaliyetleri

Babur

Sanatı ve sanatçıyı desteklemiş bir kültür adamı olan Babür Şah'ın kendisi de bir sanatkâr ve yazardır. Onun Ali Şir Nevâî'den sonra Çağatay edebiyatının en önemli şairi olduğu pek çok ilim adamı tarafından dile getirilmiştir. Babür divanında, Risale-i Vâlidiyye Tercümesi'nin yanı sıra, 119 gazel, 18 mesnevi, 210 rübâi, 50 muamma, 19 kıta, 15 tuyug, 79 matla, 7 masnu şiir, 18 nâtamam gazel, 3 nazm, 16 musarra beyit, 5 müfred, 4 mensur parça yer almaktadır. Ayrıca Farsça olarak kaleme alınmış 2 gazel, 12 rübâi, 8 kıta, 17 matla ve bir mensur parça da divanın içinde mevcuttur. Divanda genel olarak aşk, tabiat, güzellik, sosyal hayat, ahlak ve tasavvuf gibi konularda şiirler yer almaktadır. Divanın beş nüshası bulunmaktadır. Bunlar İstanbul Üniversitesi kütüphanesi, Paris Biblioteque Nationale, Topkapı Sarayı Revan Kitaplığı, İstanbul 100. yıl Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet yazmaları ve Hindistan Nevvab Kütüphanesi'ndedir. Türkiye'de Bilal Yücel tarafından yayına hazırlanmış ve Atatürk Kültür Merkezi Yayınları arasından çıkmıştır.

Babür Şah'ın bir başka eseri Aruz Risâlesi'dir. Adından da anlaşılacağı üzere aruzu anlatan bir eserdir. Risalede beş yüzden fazla vezne yer verilmiştir. Eserin Paris Biblioteque Nationale'deki nüshası Fuad Köprülü tarafından ortaya çıkarılmıştır. Eserin bir diğer nüshası ise Tahran'da 1525 yılında kopyalanmıştır.

Babür Şah'ın bir de Hanefi fıkhına ait ‘Mübeyyen Der Fıkh' isimli bir mesnevisi ve tasavvuf ahlâkına dair Hoca Ahrâr'ın Farsça eserlerinden manzum olarak Türkçeleştirilmiş bir ‘Risâle-i Vâlidiyye'si vardır. Risâle-i Vâlidiyye, Hoca Ubeydullah Ahrar'ın Vâlidiyye adlı Farsça tasavvufi ahlâk risalesinin manzum çevirisidir. Bu eser Babür'ün tasavvufi yönünü ortaya koyan bir eserdir. 243 beyitten oluşan bu eserden sonra Babür'ün tasavvufa yöneldiği söylenir.

Babür Şah'ın en önemli eseri Çağatay Türkçesi ile kaleme aldığı Babürnâme'dir. Babür, bu eserinde çocukluğundan hayatının sonuna kadar bütün hayatını hikâye etmiş, gezip gördüğü yerleri, tanıştığı insanları, kültürleri, coğrafyaları anlatmıştır. Ekber Şah zamanında Çağatay dilinden Farsçaya çevrisi yapılan Babürname, ilerleyen dönemlerde Urduca, İngilizce, Fransızca, Rusça, Japonca başta olmak üzere birçok dile çevrilmiş, 1943-1946 yıllarında kusursuz bir Türkçe çevirisi Rahmeti Arat tarafından yayımlanmıştır.

Babür Şah'ın kendi icadı olan Hatt-ı Baburi ise İslam Hat sanatının yazı üsluplarından biri olmamakla beraber yeni bir alfabedir ve Arap ile Uygur alfabelerinin karışımıdır. Babür Şah'ın devlet adamları ve akrabalarıyla, geliştirdiği bu yazı şekliyle haberleştiği hatta bir de bu harflerle Kur'ân-ı Kerîm yazdırdığı bilinmektedir.

Şahsiyeti

Son derece engin bir kültüre sahip olan Babür, okumaya karşı büyük bir ilgi duymaktaydı. Kendisini unutarak bütün gününü kütüphanelerde geçirebilirdi. Komutanları pek çok zaman bu nedenle ortadan kaybolduğu için endişelenmişlerdir. İyi derecede at binicisi ve avcı olan Babür, iki savaş arasında avlanırken, kimi zaman yollarda şiir yazmak için durur ya da gözlemlerini yazıya dökerdi.

Babür Şah, yakın dostlarıyla sofra sohbetlerinden, çok sevdiği sal gezilerinden, bahçe sefalarından en sıkıntılı zamanlarında bile vazgeçmemiştir. Yakın çevresinden içki diye söz ederdi. Meclislerinde sadece şarap içilmez, majun isimli bir uyuşturucu da kullanılırdı. Gece boyunca yenilir içilir sabahları da sabuhi yapılır yani bir parça daha şarap içilir öğlen tekrar macun yenirdi. Babür, defalarca tövbe edip defalarca tövbesini bozmasına rağmen günlerce devam eden yemek sohbetleri ve içki alemlerinden hiç vazgeçememiştir.

Bazı araştırmacılar onun Hindistan'ı hiç sevmediğini düşünür. Hindistan coğrafyasındaki aşırı sıcaklar, değişik coğrafya, muson yağmurları Babür'ün pek hoşuna gitmemiştir. Aklı her zaman Semerkant, Buhara ve Fergana ovasında olsa da yine de bu yeni topraklara ilgiyle yaklaşmıştır. Biruni'den sonra en ayrıntılı Hindistan tasviri onun eserlerinden okunmaktadır. Hindistan'da kullanılan takvimden halkın giysilerine, Hindistan'ın tüm kuşlarını, hayvanlarını, balıklarını, ağaçlarını, bitkilerini ve meyvelerini Babürname'de birer birer anlatmıştır. Doğa ve canlılar onu çok büyülemiştir. Çiçekleri inceleyerek saatler geçiren Babür'ün, haleflerinin bakıp büyütecekleri bahçeleri onun bahçelere olan tutkusuna dayanmaktadır. İçinde onlarca farklı bitki türünün yaşadığı havuzlarla serinletilen yemyeşil büyük bahçeler yaptıran Babür'ün en sevdiği bahçesi Bağ-ı Vefa idi. Babür'ün bahçeleri, Orta Asya - Hint bahçe örneklerinden günümüze kalması açısından çok önemli olup aynı zamanda Babür'ün doğa aşkı, bahçe yapma merakı ve bahçe vakfetme anlayışının günümüzde hala yaşayan örneğidir. Babürname'de 22 bahçenin adı geçmektedir. Bunların bazılarını kendi yaptırmış bazıları ise sevdiği ve ziyaret ettiği bahçelerdir. Bahçelerde mutlaka su olması gerektiğini düşünen Babür, havuzların açılmasına bizzat göz kulak olmuştur. "Sefasız ve intizamsız Hind'de güzel, planlı ve muntazam bahçeler kurduk" diyen Babür, devasa yapılar yerine günlük hayatı kolaylaştıran, ihtiyaçları gideren şehir düzenlemeleri yaptırmıştır. Bazı şehirlerde camiler inşa ettirmiştir. Babür, Hindistan'da beş yıl gibi kısa bir süre bulunmasına rağmen, yine de birçok eser yaptırmıştır. Panîpat zaferini ebedileştiren Kbil şah Camii, Sambhal Camii ile Agra Camisi bunlardan bazılarıdır.

Ölümü ve mirası

Babür Şah'ın hastalığı ensasında doktorlar tarafından kontrol edilişi.
Kabil, Afganistan'da bulunan Babür Şah'ın mezarı
Babür Şah (Pınarbaşı Türklük Anıtı)

Babur Şah ömrünün sonlarına doğru yaşı çok ilerlememiş olmasına rağmen sık sık hastalanıyordu. Çok sık içtiği şarabı birçok kez bırakmak istemiş, ama başaramamıştı. Haftanın 4 gününü alkole, 3 gününü ise majuna ayırmıştı. Babür'ün yakalandığı Şark çıbanı, siyatik, kulak akıntıları, kan tükürme gibi hastalıkları hem ilerlemiş yaşından, hem de aşırı sıcaklardan iyice dayanılmaz hale gelmişti.

Babur Şah, 26 Aralık 1530'da Agra'da 48 yaşında ölmüştür. Tahtını oğlu Hümayun devraldı. Öldüğünde Agra'ya gömülmüş olan Babür Şah'ın mezarı 1539'da Kabil'e kendi kurduğu Babür Bahçelerine nakledildi. Kabri üzerine torunu Şah Cihan tarafından 1646'da bir türbe inşa edildi. 1842 depreminde zarar gören anıt mezar çeşitli restorasyon çalışmaları ile onarılmıştır.

Babur Şah, ölümünden sonra Hazret-i Firdevs-Mekani ve Hazret- i Giti-Sitani unvanlarıyla anılmıştır. Babür Şah'ın 1526'da kurduğu devlet 1858 senesinde İngilizlerin işgaline kadar, 332 sene varlığını sürdürdü. Babür İmparatorluğu Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Forsuna birer yıldızla işlenen tarihteki 16 Türk devletinden biridir. Aynı zamanda Babür Şah'ın Türkiye'de büstleri vardır ve yanında ona ait olduğu iddia edilen bir bayrak dalgalanmaktadır.

Onu ana yurdundan çıkaran en büyük düşmanı Özbekler de günümüzde Babür'ü kendi ataları olarak kabul ederler. Çünkü Özbekler, Timurlu uygarlığının her açıdan mirasçısı olmuşlardır. Günümüzde Babür'ün heykelleri Özbekistan'da da yükselmektedir. Babür yurdu denilen doğduğu Özbekistan'ın Andican şehrinde Babür'ün heykelinin yanı sıra bu anı parkta Babür'ün temsili mezarı ile birlikte bir de müze bulunmaktadır.[25][26]

Günümüzde Kırgızistan sınırları içerisinde yer alan şehrinde Süleyman Dağındaki Babür'ün tek odalı köşkü evliya mekanı muamelesi görmektedir. Yerde mihraba yönelik var olan diz izleri inanışa göre Babür'e aittir. Babür'ün Süleyman Dağındaki evine tırmanan yol üzerinde günümüzde çeşitli adetler uygulanmaktadır. Kayadan kaymanın bel rahatsızlığına ve kısırlığa iyi geldiğine, oyuğa el sokup dilenen dileklerin kabul olacağına inanılmaktadır.

Babür, Hindistanlı Müslümanlar, Pakistan ve Bangladeş tarafından da benimsenmektedir. Pakistan'ın 2005 yılında ilk denemelerini gerçekleştirdiği seyir füzesine Babür adı verilmiştir. Hindistan'da okullarda öğrenciler, Babürü kendi tarihlerinin önemli bir figürü olarak okurlar.

Soykütüğü ve Türklük

Babur Şah kendi hatıratlarını yazdığı Vekayî (Baburnâme) adlı eserinde Hindistan'da yaptığı bir seferi anlatırken der ki:

"Bu halkın hayvan sürüleri ordugâhın etrafında ve civarında epeyce çoktu. Hâlâ Hindistan'ı ele geçirmek niyetindeydik. Bihre, Çânâb ve Cenyût gibi birkaç vilayet, kaç zamandır Türk idaresindeydi ve bunları kendi mülkümüz gibi düşünürdük; zorla veya barışla idareyi bizim ele alacağımıza emindik. Bu sebeple bu dağ halkıyla iyi ilişkilerde bulunmak zorunlu ve gerekliydi. Onun için de "Hiç kimse bunların hayvan sürülerine, ip ucu ve iğne kırıklarına bile zarar ve ziyan vermesin" diye ferman buyurdum."[27]

Ve biraz aşağıda:

"Hembâtû geçidinin başında, yerlilerden birkaç kişi az bir hediyeyle gelip sadakatlerini bildirdiler. Abdürrahim Şagavul da bu gelen adamlarla birlikte, Bihre halkını kazanmaya çalışarak "Bu vilayetler eskiden beri Türk'ün olagelmiştir; sakın ola ki korku ve telaşa yol verip halkı bozulmaya bırakmasınlar; bu vilayet halkıyla samimiyetimiz vardır ve yağmalanmayacaktır" diye söylemesi için Bihre'ye gönderildi." diye yazmıştır. Yine Vekayîde Babur Şah Delhi Sultanı İbrahim Lûdi'ye göndereceği elçiler dolayısıyla şöyle der:

"Türklerin oturduğu vilayetleri kendimizin saymıştık. Bu yüzden de oralar yağmalanmadı. Halk arasında, barış için elçi giderse, Türklere ait olan vilayetlerin zorluk çıkarmayacakları söyleniyordu."

Babur Şah, 1526'da Panipat Muharebesi'nden sonra o ana kadar kendisine teslim olmayan Biyâne emirine gönderdiği bir elçiyle birlikte Farsça şu iki beyiti de yollamıştır:

Ey Biyâne emiri, Türkler ile kavgaya girme;

Türklerin çevikliği ve kahramanlığı malumdur.

Çabuk gelmez ve öğüt dinlemezsen,

malum olanı beyana ne lüzum vardır.[27]

 
Timur
 
Saray Mülk
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Miran Şah
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ebu Said
 
 
 
 
 
Yunus Han
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
II. Ömer Şeyh Mirza
 
 
 
 
 
Kutluk Nigar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Babür
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Tezkiret-ül-Evliyâ; c.2, s.270
  2. ^ Firdevs-ül-Mürşidiyye; s.76, 293
  3. ^ Keşf-ül-Mahcûb; s.224
  4. ^ Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.385
  5. ^ İstanbul Târih Coğrafya Kataloğu; s.507
  6. ^ Dale, Stephen Frederic (1990). "Steppe Humanism: The Autobiographical Writings of Zahir al-Din Muhammad Babur, 1483-1530". International Journal of Middle East Studies. 22 (1): 37-58. ISSN 0020-7438. 11 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2022. 
  7. ^ Dale, Stephen Frederic (24 Eylül 2009). "The Legacy of the Timurids". Journal of the Royal Asiatic Society (İngilizce). 8 (1): 45. doi:10.1017/S1356186300016424. ISSN 1474-0591. 12 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2022. 
  8. ^ Roy, Kaushik ((Ed.)), "From the Mamluks to the Mansabdars, 1200–1740", Military Manpower, Armies and Warfare in South Asia, Pickering & Chatto, s. 45, ISBN 978-1-84893-292-0, erişim tarihi: 8 Ağustos 2022 
  9. ^ Richards, John F. (1995), The Mughal Empire, Cambridge University Press, s. 6, ISBN 978-0-521-56603-2, 29 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 11 Eylül 2022 
  10. ^ Edward Balfour The Encyclopaedia Asiatica, Comprising Indian Subcontinent, Eastern and Southern Asia, Cosmo Publications 1976, S. 460, S. 488, S. 897
  11. ^ Zahir ud-Din Mohammad (2002-09-10). Thackston, Wheeler M.. ed. The Baburnama: Memoirs of Babur, Prince and Emperor. Modern Library Classics. ISBN 0-375-76137-3. "Note: Gurkānī is the Persianized form of the Mongolian word "kürügän" ("son-in-law"), the title given to the dynasty's founder after his marriage into Genghis Khan's family."
  12. ^ L. Canfield, Robert; Jonathan Haas (2002). Turko-Persia in Historical Perspective. Cambridge University Press. ISBN 0-521-52291-9, 9780521522915. ; p. 20;
  13. ^ F. Lehmann: ?ahir-al-Din Mo?ammad Babor 17 Kasım 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. In Encyclopaedia Iranica. Online Ed. December 1988 (updated August 2011). "BABOR, ?AHIR-AL-DIN MO?AMMAD (6 Mo?arram 886-6 Jomada I 937/14 February 1483-26 December 1530), Timurid prince, military genius, and literary craftsman who escaped the bloody political arena of his Central Asian birthplace to found the Mughal Empire in India. His origin, milieu, training, and education were steeped in Persian culture and so Babor was largely responsible for the fostering of this culture by his descendants, the Mughals of India, and for the expansion of Persian cultural influence in the Indian subcontinent, with brilliant literary, artistic, and historiographical results."
  14. ^ Robert L. Canfield, Robert L. (1991). Turko-Persia in historical perspective, Cambridge University Press, p.20. "The Mughals-Persianized Turks who invaded from Central Asia and claimed descent from both Timur and Genghis – strengthened the Persianate culture of Muslim India".
  15. ^ "Babar". Manas. University of California Los Angeles. 15 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2008. 
  16. ^ "Mirza Muhammad Haidar". Silk Road Seattle. University of Washington. 16 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Kasım 2006. On the occasion of the birth of Babar Padishah (the son of Omar Shaikh) 
  17. ^ a b Ewans, Martin (Eylül 2002). Afghanistan: A Short History of Its People and Politics. HarperCollins. ss. 26-7. ISBN 0-06-050508-7. 
  18. ^ Doniger, Wendy (Eylül 1999). Merriam-Webster's Encyclopedia of World Religions. Merriam-Webster. ss. 539. ISBN 0-87779-044-2. Erişim tarihi: 10 Kasım 2006. 
  19. ^ Erdogan, Eralp, "Babür İmparatorluğu’nun Kuruluş Safhasında Şah İsmail ile Babür İttifakı", History Studies, Volume 6 Issue 4, p. 31-39, July 2014
  20. ^ Sicker, Martin (Ağustos 2000). The Islamic World in Ascendancy: From the Arab Conquests to the Siege in Vienna. s. 189. ISBN 0-275-96892-8. Ismail was quite prepared to lend his support to the displaced Timurid prince, Zahir ad-Din Babur, who offered to accept Safavid suzerainty in return for help in regaining control of Transoxiana. 
  21. ^ "Mughal-Ottoman relations: a study of political & diplomatic relations ... – Naimur Rahman Farooqi – Google Boeken". 11 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2012. 
  22. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2012. 
  23. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Kasım 2012. 
  24. ^ Roux, Jean Paul (1984). Türklerin Tarihi (Historie des Turks). Ad. ISBN 975-506-018-9. 
  25. ^ "Stamps in Honor of the Great Leader (in Uzbek)". Uznews. 8 Şubat 2008. 18 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2012. 
  26. ^ "Grandeur and Eternity: Zahiriddin Muhammad Bobur in Minds of People Forever". Embassy of Uzbekistan in Korea. 22 Şubat 2011. 18 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2012. 
  27. ^ a b Baburnâme/ Gazi Zahireddin Muhammed Babur. KABALCI YAYINLARI. ss. 14-15. 

Dış bağlantılar

Babür
Doğumu: 14 Şubat 1483 Ölümü: 26 Aralık 1530
Resmî unvanlar
Önce gelen
Önce gelen yoktur.

Babür İmparatoru

30 Nisan 1526 - 26 Aralık 1530
Sonra gelen
Hümayun Şah