1373 yılında Osmanlı Sultanı I. Murad ile Bulgar Kralı İvan Şişman arasında akdedilen barış anlaşmasıyla Bulgar Krallığı Osmanlılara tâbi oldu. İki devlet arasındaki barış hali 1387'ye kadar sürdü.
1363-1365 arasında PapaV. Urbanus'un teşvik ettiği ve Savoy Kontu VI. Amadeo'nun öncülük ettiği seferin hazırlıkları olgunlaştı. Papa'nın Doğu Roma İmparatorluğu'na yardım için koştuğu Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Katolik Kilisesi'ne tâbi olması şartını kabul eden İmparator V. İoannis (Savoy Kontu V. Amadeo'nun torunu) bağlılık yemini etmek ve Katolikliğe geçtiğini bildirmek için Macaristan'a geçmek istediyse de, Bulgarların serbest geçiş iznini iptal etmeleri üzerine Bulgaristan topraklarında mahsur kaldı.
Bu dönemde ise, Osmanlı Sultanı I. Murad ile Bulgar Çarı İvan Aleksandr arasında bir nevi ittifak ilişkisi bulunmaktaydı. İkinci kuşaktan kuzeni olan İmparator V. İoannis'in sıkıştığını gören Savoy Kontu VI. Amadeo da Venedik limanlarına uğradıktan sonra Ege Denizi'ne girmiş olan donanmasını Osmanlılar ve Bulgarlara karşı girişeceği harekât için Çanakkale Boğazı'na yöneltti.
Haçlı Seferi ve Savaşın başlaması (1366-1367)
Haçlı Seferinin başladığı 1366 yılından önce Bulgar Krallığı uzun süredir gerileme dönemi içindeydi ve toprak bütünlüğünü korumaya çalışıyordu. Nitekim, Kral İvan Aleksandr eşini boşayıp Sarah-Theodora'yla evlendikten sonra (1349), oğulları İvan Şişman'ı veliaht prens ilan edince (1356), özerk olarak Vidin Prensliği'nin yöneten (İvan Aleksandr'ın ilk oğlu) İvan Sratsimir de aynı yıl bağımsızlığını ilan etmişti. Keza 1356'da Dobruca hakimi Dobrotitsa da Dobruca Prensliği'ni kurarak Tırnovo merkezli Bulgar Krallığı'yla bağlarını zayıflatmıştı. 1365 yılında ise, Bulgar topraklarına göz dikmiş olan Macar KralıI. Layoş'un yaz aylarındaki seferi sonucunda Vidin Prensliği Macar işgaline girmişti.
Haçlı seferi Bulgar Krallığını bu zayıf anında yakaladı. Haçlı donanması ilk hedef olarak belirlediği Osmanlıların en önemli deniz üssü olan Gelibolu'yu 26 Ağustos 1366'da işgal ettikten sonra, 4 Eylül'de Konstantinopolis'e gelerek Pera limanına demirledi. Haçlı seferinin komutanı VI. Amadeo Vidin'de mahsur bulunan Doğu Roma İmparatoru V. İoannis'e elçi gönderdi. İmparator ise Haçlı komutanına başkentine geri dönebilmesi için yolun açılmasının sağlanması talebini iletti, İmparatoriçe Helena Kantakuzen ise VI. Amadeo'ya para teklif ederek Haçlı seferinin V. İoannis'e serbest geçiş hakkı tanımayan Bulgar Krallığı üzerine yöneltmesini rica etti. Bu teklifi kabul eden VI. Amadeo da donanmasıyla Karadeniz'e açılarak 4 Ekim'de Bulgar kıyılarına geldi ve 17-19 Ekim'de Ahyolu, Süzebolu ve Burgaz'ı, 20-22 Ekim'de ise Misivri ve Pomorie'yi işgal etti. Ardından Bulgar Krallığı'na (şeklen) bağlı Dobruca Prensliği'nin limanı Varna'yı kuşattı. Varna Haçlılara teslim olmadıysa da, Dobruca Prensi Dobrotitsa Bulgar Kralından Doğu Roma İmparatoruna serbest geçiş hakkı tanınmasını rica etmeyi kabul etti. Bulgar Kralı ise yine şeklen kendine bağlı ve Macar işgalindeki Vidin Prensliği'ni yöneten kardeşi İvan Sratsimir'e bu ricayı iletti. Bu ricanın kabulü üzerine, Doğu Roma İmparatoruna serbest geçiş hakkı tanındı ve V. İoannis 1367 Ocak ayında Konstantinopolis'e döndü.
9 Nisan'da düzenlenen törenle İmparator VI. Amadeo'ya ödediği 15.000 florin karşılığında Haçlı donanmasının işgal ettiği Gelibolu ve tüm Bulgar limanlarını teslim aldı. Bununla birlikte, Bulgar Krallığı'nın Osmanlıların 1366'dan beri savaş halinde bulunduğu Doğu Roma İmparatoruna serbest geçiş hakkı tanıması Osmanlılar ile Bulgarlar arasındaki barışı/ittifakı da bozdu. Bunun üzerine 1367 yılında iki taraf arasında da savaş başladı.
Osmanlı fetihleri (1368-1370)
Osmanlı Sultanı I. Murad'ın 1368 yılındaki ilk hedefi, bir yıl önce kuşatıp ele geçiremediği (Haçlılarca Doğu Roma İmparatorluğu'na devredilmiş bulunan) önemli Karadeniz limanı Süzebolu'yu fethetmekti. Bulgar Krallığı'yla da savaş halinde bulunmasından istifade, I. Murad komutasındaki Türk ordusu bir yıl önce takip edilen Karadeniz kıyısına yakın güzergâh yerine Süzebolu'ya doğrudan Bulgar topraklarından geçerek yöneldi.
Bu doğrultuda Türk ordusu ilk olarak Balkan dağ geçitlerini kontrol eden Aydos'u (Aetôs)
ilkbaharda fethetti. Ardından ise Karin ovası'nı (Karinâbâd) kolaylıkla ele geçirdi ve Süzebolu'yu kuşattı. Yaza doğru da (bölgeden ayrılmış olan Haçlı donanmasının denizden desteğinden de yoksun kalan) bu kale de teslim oldu ve Osmanlı topraklarına katıldı.
1370 yılında ise, Lala Şahin Paşa yaz aylarında aynı bölgedeki harekâtını sürdürdü. Bulgar brliklerine karşı Sarıyar Muharebesi'ni kazandıktan sonra Rila bölgesini Osmanlı egemenliğine aldı. Ayrıca,Rila Manastırı keşişlerine muafiyet beratı verdi ve (1983'ten beri) Dünya Mirası listesinde yer alan manastırın Osmanlı idaresi altında Hristiyan toplulukların kültür ve sanatlarının gelişmesine katkıda bulunan merkezlerden biri olmasının[1] yolunu açtı. Lala Şahin Paşa'nın 1369-1370 yıllarında İhtiman, Samokov ve Rila'yı fethiyle, Sofya güney ve güneydoğudan Osmanlı akınlarına açıldı. Ayrıca, Osmanlılar Köstendil merkezli hakimiyet süren Sırp Prensi Konstantin Dragaş'ın topraklarıyla (Slav dilindeki adı Velbazhd/Velbujd olan şehir, Osmanlıların bahsekonu prensin ismine atıfla adlandırdığı Konstantin İli olarak anılmaya başlamıştı) komşu oldular.
Çarpışmaların durması (1371-1372)
Osmanlıların bu seri fetih hareketleri karşısında kuvvetli bir direniş gösteremeyen Bulgar Krallığı 17 Şubat 1371'de Kral İvan Aleksandr'ın ölümüyle tamamen iç kargaşaların içine düştü. Tırnovo merkezli Krallığın başına geçen İvan Şişman'ın otoritesini Vidin ve Dobruca Prenslikleri tanımayınca Bulgaristan artık resmen üçe bölünmüş oldu.
Bununla birlikte, Osmanlılar Bulgar Krallığı'nın içine düştüğü bu zorlu durumdan faydalanabilecek durumda değildi. Zira, Doğu Roma İmparatorluğu'yla ittifaka girmiş bulunan Sırp prensleri Vulkaşin ve Uglyeşa'nın batıdan yönelttiği tehdide odaklanmışlardı. 26 Eylül 1371'deki Çirmen Muharebesi'nde Sırp ordusunu bozguna uğratan Türk ordusu bu tehdidi bertaraf ederken, Osmanlı Sultanı I. Murad da 1372 yılında bir taraftan Doğu Roma İmparatorluğu'yla 1366'dan beri süren savaş halini sonlandıran bir barış anlaşması akdedip diğer taraftan da Çirmen Muharebesi'nde ölen Sırp prenslerinin topraklarına yönelik taarruz harekâtı başlattı.
Bulgar Krallığının boyun eğmesi (1373)
1373 yılında Osmanlı Sultanı I. Murad, babası Doğu Roma İmparatoruV. İoannis karşı ayaklanan oğlu Andronikos'la birleşen oğlu Savcı Bey'in isyanıyla karşılaştı. 1372 yılında imzalanan anlaşma uyarınca Osmanlı Devleti'nin metbuu (vasalı) olan İmparatordan Marmara Denizi'ni geçmek üzere gemiler hazırlanmasını isteyen I. Murad, üçüncü kez geçtiği Rumeli'de önce Savcı Bey ve Andonikos'un ortak isyanını (sevkettiği birlikler vasıtasıyla) Pikridion Muharebesi'nde yenilgiye uğrattı. Ardından ise, Bulgar Kralı İvan Şişman üzerine yürüdü. Gerek, 1368-1370 arasındaki kayıplarının ardından gerek ümit beslediği Sırp-Bizans ittifakının 1371'de Çirmen Muharebesi'nde Osmanlılar tarafından hezimete uğratılması üzerine direnme olanağı kalmayan Bulgar Kralı itaat edeceğini söyleyerek üç yıllık haraç ve pişkeş ile Sultan I. Murad'ın huzuruna çıktı. Yapılan anlaşmaya göre Şişman ayrıca tâbiyeti uyarınca Sultanın her seferine katılacaktı.
Osmanlıların Bugar Krallığı karşısındaki zaferi, gerilemekte olan bu Balkan devletine karşı aynı zamanda ikinci toprak kazanımı halkasını teşkil etti (1363-64'teki ilk halkada Filibe ve Eski Zağra fethedilmişti).
Osmanlılar 1366 ve 1373 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu, Bulgar Krallığı ve Sırp prenslikleriyle eşzamanlı olarak savaşıp mağlup ederek dönemin en dinamik askerî gücü olduklarını kanıtladılar.
Keza bu üç kuvvete karşı kazanılan zaferler sonucunda Osmanlıların Balkanlarda tâbiyet hukuku yerleşmeye başladı. Sırp knezlerinden Köstendil hakimi Konstantin Dragaş 1370'te, Doğu Roma İmparatoru V. İoannis 1372'de, Bulgar Kralı İvan Şişman 1373'te, keza Sırp prensi Lazar 1376'da Osmanlılara tâbi oldu (Osmanlı tâbiyet hukuku genel hatlarıyla yıllık vergi (haraç), asker desteği ve gerek duyulduğunda Sultan'la birlikte sefere katılma koşullarını içerir). Bulgar Kralı Şişman 1376 yılında kız kardeşi Tamara Hatun'u I. Murad'la evlendirerek bu tâbiyetini pekiştirdi[2] (Bulgar Kralının tâbiyeti 1387'de Sırbistan'ın Osmanlılara yeniden savaş ilan etmesiyle sarsıldıysa da, 1387-1388 Osmanlı-Bulgar Savaşı'nda Osmanlıların zaferi sonucunda yeniden eski koşullara dönüldü).
Kara Timurtaş Paşa'nın geniş yetkilerle Rumeli Beylerbeyi olarak atanmasıyla, Osmanlıların Balkanlara askerî, idarî ve ekonomik anlamda yerleşmesi de hızlandı. Bu çerçevede, yeni fethedilen Bulgar topraklarında yerli Hristiyan askerlere (Voynuklar) tımar verilerek eski topraklarının bir kısmında Osmanlı ordusunda hizmet şartıyla yerlerinde bırakılması sağlandı. Bu sayede, 1361'de Edirne'nin fethinden sonra kurumsallaşan Yeniçeri Ocağının ardından Voynuklar da Osmanlıların Hristiyan insan kaynaklarından istifade etmelerinin ikinci adımını teşkil etti.[3] Bu reform Osmanlıların Balkanlılaşması sürecinde de önemli bir adım oldu. Her şeyden önce Balkanlar’da yerli askerî grupların direnci önlendi. Osmanlı ordusu, Müslüman ve Hristiyan erlerle bir Balkan ordusu haline geldi ve I. Murad'a Anadolu'daki rakiplerine karşı ezici bir üstünlük sağladı (Sultan Murad 1377-1383 arasında Anadolu'daki egemenliğini genişletmeye yönelecektir). Keza, eski toprak sahiplerinin mülklerinde bırakılmasıyla ekonomik düzen büyük sarsıntılara uğramadan verimli bir şekilde sürdü.
^"The Practice of Strategy: From Alexander the Great to the Present", John Andreas Olsen; Colin S. Gray, Oxford University Press (27 October 2011), s. 116. ISBN 978-0-19-960863-8