1944'te Kayseri'de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini sırasıyla Kastamonu, Çankırı ve Ankara'da tamamladı, 1962'de mezun oldu. 1963'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okumaya başladı. Bu yıllarda komünizmi benimsedi, Türkiye İşçi Partisi'nde çeşitli görevler üstlendi. 1972'de Hacettepe Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Edebiyatı okumaya başladı, 1977'de mezun oldu. 12 Mart Muhtırası sonrası Müslüman dünya görüşüne bağlandı. Bu dönemde, bağlandığı bu dünya görüşü doğrultusunda çeşitli gazetelerde yazdı. 2007'de İstiklal Marşı Derneği'ni kurdu. 2013 itibarıyla şiire veda ettiğini duyurdu.
Yaşamı
Çocukluğu ve eğitimi
İsmet Özel, 19 Eylül 1944'te Kayseri, Düvenönü'nde dünyaya geldi. Sıdıka Hanım ve Sökeli bir polis memuru olan Ahmet Özel'in altıncı çocuğudur. Kardeşleri; Ali Rıza, Hüseyin, Şükrü, Gülseren ve Aysel'dir.[2][3] Babasının memuriyeti dolayısıyla birçok şehri dolaşmıştır.[4] Özel ailesi 1947’de Kastamonu'ya taşınmış, İsmet Özel 1950'de Kastamonu'da Abdülhak Hamit İlkokuluna başlamıştır. 1955'te ilkokuludan mezun olmuştur.[4]
Ahmet Özel'in 1955'te emekliliği ile Özel ailesi, ailedeki kız çocuklarının lise tahsilleri dolayısıyla Çankırı'ya taşınmıştır. Ortaokulu ve lise birinci sınıfı Çankırı Lisesinde okumuştur.[2] Çankırı'da dört yıl kalan aile, Ankara'ya taşınmıştır. İsmet Özel, lise öğrenimine Ankara Gazi Lisesinde devam etmiştir. Üç yıllık lise eğitiminin son sınıfında matematik dersinden geçememiş ve liseyi dördüncü yılın sonunda, 1962'de bitirmiştir.[4] 1963'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okumaya başlamıştır.[4][3][5] Fakülte öğrencileri tarafından kurulan Fikir Kulübü’nün yönetim kurulunda önce sekreterlik, daha sonra ast başkanlık yapmıştır.[6]
Üniversite ve TİP yılları
Eylül 1963'te ilk şiiri "Yorgun", Yelken dergisinde yayımlandı.[7] 7 Aralık 1963'te Türkiye İşçi Partisi'ne katıldı.[4] 1964'te Bakırköy Halkevi'nin düzenlediği şiir yarışmasına katıldı, üçüncülük ödülünü kazandı.[8] 1965 genel seçimlerinde TİP adına görevler üstlendi.[9] 1966'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden bir grup arkadaşıyla birlikte Dönüşüm dergisinin caddelerde satılması etkinliklerine katıldı. Aynı zamanda sendikalarda çalışmalarda bulundu. 1966'da ilk şiir kitabı Geceleyin Bir Koşu yayımlandı.[5][10] 1966'da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ayrıldı. 1967-1969 yılları arasında Sivas, Konya, Elazığ ve Muş'ta toplam yirmi dört ay askerlik yaptı.[4][5]
İsmet Özel, 10 Ekim 1969'da terhis oldu ve çalışmak için İstanbul'a geldi.[2] İlk olarak, bir ay Meydan Larousse Ansiklopedisinde çalıştı.[2] Ardından Eros Cinsel Bilgiler Ansiklopedisi'nin teknik sekreterliğini yaptı, bu dergide üç ay çalıştıktan sonra Ankara'ya döndü.[2]Mühendislik Haber dergisinde teknik sekreter olarak çalışmaya başladı (1970-1972).[2] 12 Mart 1971'de ilan edilen sıkıyönetimde derginin diğer yöneticileri tutuklanınca tüm sorumluluk İsmet Özel'e kaldı.[2] 1972 yılına kadar bu dergide görev yapmaya devam etti.[2] Kısa süre bir eczanede kalfa olarak çalıştı.[2][4]
1969'da "Evet, İsyan" şiiri Şiir Sanatı dergisinde yayımlandı.[11] 1969'un sonunda Ant dergisi için Osman Saffet Arolat'ın yönettiği "Devrimci Genç Şairler Savaş Açıyor" başlıklı bir oturuma katıldı.[5][12] 1970'te Ataol Behramoğlu ve Murat Belge ile birlikte devrimci sanatı savunan şair ve yazarların ürünlerinin yayımlandığı Halkın Dostları dergisini çıkardı.[5] 18 sayı yayımlanan dergi, sıkıyönetim bildirisiyle kapatıldı.[5]
Müslüman oluşu ve sonrası
Halkın Dostları dergisinin Sıkıyönetim Komutanlığı'nca kapatıldığı ve yazarlarının tutuklandığı 12 Mart 1971'deki askerî müdahaleyi izleyen dönem, İsmet Özel için bir arayış ve değerlendirme dönemi olur; düşüncelerini ve inançlarını gözden geçirme gereği duyar.[13] 1972'nin sonunda Hacettepe Üniversitesinde Fransız Dili ve Edebiyatı okumaya başlar.[5] 1974'te Sezai Karakoç'un çıkardığı Diriliş dergisinde "Amentü" adlı şiirini yayımlayarak İslamcı dünya görüşüne bağlandığını belirtir.[2]
15 Ocak 1976'da Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden sınıf arkadaşı Necla Aslandoğdu ile evlenir.[2] 25 Ekim 1976'da ilk çocukları dünyaya gelir.[2] Aynı yıl Ticaret Bakanlığında çalışmaya başlayan Özel, Müsteşarlık Kaleminin basın bürosundaki Fransızca yazışmaları yapar.[2] 1977'de üniversiteden mezun olur.[2] Mezun olduktan sonra, Yeni Devir gazetesinde yazı yazmak üzere Ticaret Bakanlığından istifa eder.[2] 24 Ekim 1978'de ikinci çocukları dünyaya gelir.[2] 27 Haziran 1979'a kadar Yeni Devir'de yazı yazmaya devam eder, Abdullah Çıdam takma adıyla sayfa hazırlar.[2] 1981'de Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Konservatuvarı'nda Fransızca okutmanı olarak çalışır.[2]Yeni Devir'de 21 Ağustos 1981'den 3 Ağustos 1982'ye kadar ikinci bir dönem daha yazar.[2] 9 Mart 1983'te üçüncü çocukları dünyaya gelir.[2] 1982'de bıraktığı gazete yazarlığına 2 Mayıs 1985'te Millî Gazete ile tekrar döner.[2] 1985'te Taşları Yemek Yasak kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Deneme Ödülü'nü kazanır. 18 Ağustos 1986'da son çocuğu dünyaya gelir.[2][4][10]
1988-1994 yılları arasında Orhan Karabul ile birlikte Çıdam Yayınlarını kurar ve yönetir.[4] 1991'de XII. Dünya Şairler Kongresi'nce verilen Uluslararası Yunus Emre Ödülü'nü kazanır.[2] 1996'da Şilili şair Gabriela Mistral'ın Nobel Edebiyat Ödülü alışı sebebiyle her yıl bir ülkeden bir şaire verilen Gabriela Mistral Nişanı ödülünün de sahibi olur.[2] 1998'de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndaki Fransızca Okutmanlığından emekliye ayrılır.[2] Aynı sene Bilgi Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başlar ve burada şiir üzerine dersler verir.[2][4]
90'larda kurulup gelişen özel televizyon ve radyo yayınlarına da katılır.[4] Ocak 1995'ten Eylül 1997'ye kadar üç yıl sürecek, Kanal 7'de yayımlanan İsmail Kara'nın hazırladığı ve sunduğu "İsmet Özel'le Baş Başa" adlı programı yapar.[4] Aynı zamanda, 6 Şubat 1996'da başlayıp 2001 yılına dek sürecek Yeni Şafak gazetesinde haftada üç gün yazılar da yazmaya başlar.[4] 4 Ağustos 2003 tarihinde Millî Gazete'de yayımlanan "Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı…" başlıklı yazısıyla Gerçek Hayat dergisindeki mektuplarına son verir ve bu tarihten itibaren hiçbir süreli yayında yer almaz.[14]
İsmet Özel, 2005'te Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen Üstün Hizmet Ödülü'nü alır.[15] 2007'de İstiklal Marşı Derneği'ni kurar. Temmuz 2013’de İstiklal Marşı Derneği'nin resmî internet sitesinden "Sesli Gemi" adlı son şiiriyle şiir yazmayı bıraktığını ilan eder.[16] İsmet Özel, hâlâ İstiklal Marşı Derneği'nin fahri genel başkanlık görevini yürütmektedir.[17] İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca bilmektedir.[2][18] 9 şiir, 22 deneme, söyleşi, mektup ve 5 çeviri kitabına imza atmıştır.
Sanat hayatı
İlk dönem şiirleri
Özel'in siyasi yönelimleri ilk şiir kitabı yayımlandıktan sonra (1966) daha belirgin bir hâle gelir.[19] 1960'lı yılların ortalarından itibaren toplumcu gerçekçi bir şiire yönelir.[19] Ancak, toplumcu gerçekçiliğe bağlı şiirlerinde, diğer toplumcu gerçekçi şairlerden farklı olarak, iç dünyasını zengin bir şekilde şiirine yansıtır.[19] Bu dönemde "halk", şiirleri için belirgin bir tema olduğu kadar toplumun güncel siyasi hayatı da şiirlerinde belirgin bir temadır. 12 Mart 1965'te Zonguldak Kozlu'da gerçekleşen maden işçilerinin eylemleri, şairin "Kan Kalesi" şiirine yansır.[20] Olaylara sosyalist bir bakış açısıyla yaklaşırken şiirsel yeteneklerini korumaya çaba gösteren Özel, Evet, İsyan (1969) ve Cinayetler Kitabı (1975) gibi eserlerinde görüldüğü üzere, siyasi söyleme dayandığında da şiir estetiğinden ödün vermeyen bir tutum geliştirir.[21] Özel'in toplumcu gerçekçi şiirlerinde, şairin halkına yönelik sevgisi açık bir şekilde belirgindir ancak bu sevginin kaynağı ve gücü şairin kendi içindedir. Bu nedenle, sevgide belirleyici olan şairdir.[19] Özel, devrimci şairlerin içinden çıktıkları toplumdan hem ilham aldıklarını hem de bu toplumun sınırlamalarıyla mücadele ettiklerini belirtir. Ona göre, devrimi düşüncede başlatmak önemlidir.[19] Zira yazacakları şiir de toplumsal gerçeklikle sıkı bir bağ içindedir. Bu bağlamda, sosyolojinin şiirin temelini oluşturduğunu ve şairin dünyayı değiştirme amacının, toplumsal dönüşümle iç içe geçtiğini vurgular:[19]
Neden toplumbilim? Psikoloji değil? Çünkü dünyayı, doğayı değiştirip yenmenin, böylece kendi kendini yenmenin tek yolu o da onun için. "İş" toplumsal bir olgudur. Şiir de bir "iş"tir.[22]
— İsmet Özel, 1966
Şiirini bir "iş" olarak niteleyen Özel, bu "iş"in toplumsal dönüşümle iç içe geçtiğini belitrir. Halka yönelirken duygu ve düşüncelerini kullanmanın, bu "iş"ini gerçekleştirmenin coşkusunu yaşar.[23] Özel, halka bakışında kendi benliğinin önemli bir yer tuttuğunu vurgular.[23] Toplumun duygularının, beğenilerinin ve ahlaki görüşlerinin "sanıldığı kadar büyük bir zenginlik" taşımadığını ifade eder:[23]
Halk sanıldığı kadar büyük bir zenginlik taşımıyor ülkemizde. Bunu şimdi âlem yapan çavuşlara bakarak yazıyorum. Duyguları, beğenileri, ahlak telakkileri yüzeyde. Nasıl sınıf ayrımları belirgin değilse aynı biçimde yaygın bir kasabalı psikolojisi. Her neyse daha iyi bakmak gerek.[24]
— İsmet Özel, 1967
İsmet Özel, Ataol Behramoğlu'na 1968 yılında yazdığı bir mektupta, "Beynim hep yaratılacak Büyük Türk Halkı ile meşgul."[25] ifadesini kullanmıştır. Ancak, sosyalist bir devrimin gerçekleşmesi için halkta siyasi ve sosyal hazırlık gerektiğine inandığı belirtilmiştir.[26] 1969'da askerden döndüğünde karşılaştığı sosyalist çevreden hoşnut olmaz. Bu dönemlerde, "Türkiye'de sosyalist olmanın sosyalistliğe yakışır bir gerekçesinin bulunmadığı" düşüncesi zihninde olgunlaşmaya başlar.[27] Şiirinde "cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır." dizesi ile ifade ettiği bu değişikliği[28] 1967'de "güllerin bin yıllık mezarı bendedir." dizesinin 1970'te "tez kızaran güllerden kendini sakın" dizesine dönüşmesi de bu değişikliğin göstergesidir.[29] Ancak İsmet Özel'in fikir dünyası özellikle 12 Mart Muhtırası sonrasında temel değişikliklere uğrar.
İkinci dönem şiirleri
12 Mart Muhtırası'na maruz kalmamış olmasına rağmen askerî darbe atmosferinin etkisiyle, ilk kitabı Geceleyin Bir Koşu'nun atmosferine dönüş yapar. Bu dönüşle birlikte şiirlerinde romantik bir sevgiyle, tutkuyla yaklaşılan "halk" görünmez olur.[30] Yaşama olan bağlılık da benzer şekilde arka plana düşer ve şairin ilk şiirlerindeki kendini yüceltme arzusu tekrar belirginlik kazanır.[30] Muhtıra sonrası dönemde ontolojik bir sorgulamaya girişir, düşünsel "inziva"ya çekilir.[31][32] "Amentü"ye kadar sürecek bu uzun sorgulama, şairin "ihtida" etmesi ile sonuçlanır.[30]
İsmet Özel, 1970-1974 yılları boyunca yaşadığı "ihtida" süreci ve sonrasında da şiirlerinde siyasi hadiseleri farklı şekillerde çağrıştırmaya devam eder. Ancak önceki döneminde olduğu gibi siyasi olaylara doğrudan gönderme yapmaz, metaforlar yoluyla hissettirir.[19] Dramatik şiir türüne has unsurlarıyla öne çıkan "Amentü", İsmet Özel'in sosyalist döneminde yazdığı diğer eserlerinden biçim ve üslup açısından ayrılan, aynı zamanda halka bakışını farklılaştıran bir yapıya sahiptir.[19] Şair, baba figürü üzerinden, artık "halk" terimini kullanamayacağı, sosyalist bir temas yerine din, tarih ve dil bağlarıyla kaynaşabileceği daha geniş bir kitleye yönelir.[19] Ataol Behramoğlu, "Amentü" şiirinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra Militan dergisinde "İsmet Özel Üzerine" (1975) başlıklı uzun bir yazı kaleme alır. Özel'in ilk şiirlerinden başlayarak şiirlerindeki metafizik eğilimi tespit etmeye çalışır:
Evet, İsyan'ın ilk şiirlerinde alttan alta sürdüğü görülen ergenlik bunalımları, onun bu duyguları tümüyle aşamadığın kanıtıdır. Aceleciliğinde (Geceleyin Bir Koşu'dan "Partizan"a geçiverişinde) "bir başkası" olmayı denemenin payı vardır. Aynı şey bu kez "Akdeniz'in Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi"nden "Amentü"ye geçişi için söz konusudur. Yine "bir başkası" olmayı denemek gereksinmesi... İsmet Özel, Evet, İsyan'ın ilk şiirlerinde bütün isyancı tonuna karşın, henüz yeterince toplumcu olamayacak kadar ergenlik boğuntularıyla doluydu. Bugün de onun yeterince dindar olamayacak kadar aynı boğuntuların etkisi altında olduğu ve üstelik (gerek Evet, İsyan'ın gerek son kitabın birçok şiirinin açıkça kanıtladığı üzere) kişiliğinde toplumcu bir dünya görüşünün derinliğine izler bıraktığı kanısındayım.[33]
İsmet Özel, Şiir Okuma Kılavuzu'nda (1980) şairin niteliğini ele alır. Gerçek şairin dünya düzeniyle çatışan bir birey olduğunu ve dünyanın kapitalizm yüzünden olması gerekenden oldukça farklı ve sapkın bir dünyaya evrildiğini, insanların (Müslümanlar da dâhil olmak üzere) bu yanlışlığın peşinden koşarak kendi özüne yabancılaştıklarını söyler. Aynı zamanda bu tema, tüm şiirlerinde güçlü bir şekilde belirgindir.[27][34] 1983 yılı şiirlerinden "Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar" şiiri de, Özel'de tanıdık bir izlek olan, kendilik arayışının toplumsal olanın körleştirici etkisi ile sınanması teması ile biçimlenmiştir.[27]
Siyasi görüşleri
İsmet Özel'in bugün kendini İslamcı, sağcı ya da muhafazakâr kitlelerle aynı yerde duruyor gibi anlaşılması karşısında onlardan olmadığını ısrarla belirtme gereksinimi, onun sürekli yer değiştiren biri olduğunun iddia edilmesine yol açmıştır.[20] Ancak Özel, değişimlerini doğal bir süreç olarak yorumlar: "Sadece ben, üzerinde yaşadığım toprakların ve birlikte yaşadığım insanların akıbeti konusunda endişelendiğim için şöyle veya böyle davrandım."[35] ifadesini kullanır. Müslüman oluşunu ise sosyalizme bağlar:
Benim İslamiyet sularında yüzmemin sebebi herhangi bir iktisadi, içtimai veya siyasi bir hususa bağlanacaksa bu çok titizlik göstererek gerçekleştirilebilecek bir işlemdir. İşin bir ucunda benim ihtida edişim var ki kendimi Müslüman olarak görmemin, annem babam da dâhil, çocukluğumdan beri gördüğüm Müslümanlarla bir ilgisi yok. İşin diğer ucu kolayca sosyalizmle birleşiyor. Eğer benim için sosyalizmin bir ahlaki yönü var idiyse işaret oklarının beni götürdüğü yer İslam’dan başka bir yer olamazdı. Bu yüzden ben sosyalist iken neden herkesin sosyalist olmadığına ve ben İslamcı iken neden herkesin İslamcı olmadığına hep hayret ettim.[36]
Dünya sistemine bakışı
İsmet Özel, Üç Zor Mesele adlı kitabında, "neyim, ne yapıyorum, ne ile yapıyorum diye sorulduğunda karşınıza çıkan şeyin yabancılaşma, medeniyet ve teknoloji" olduğunu ifade eder:
Önemle üzerinde durmamız gereken nokta, bunların karşımıza teker teker çıkmadıklarıdır. Yabancılaşma ancak medeni bir hayat tarzıyla birlikte söz konusu edilebiliyor, medeniyet ancak kendi teknolojisiyle ayakta durabiliyor. Teknoloji, hayatını devam ettirebilecek bir medeniyeti türetiyor. Yabancılaşmadan medeni olunamıyor. Üç meselenin birbiriyle ilişkileri tam anlamıyla girift.[37]
Özel, "İnsanlar hayal aracılığıyla kendi hayatlarına girmiş olan kuvvetleri tanrılaştırıyor, sonra onları tecessüm ettiriyor ve nihayet onlara tapıyorlar."[38] ifadesini kullanır. Ardından, insanların artık Ay'a Güneş'e veya putlara değil; devlet adamlarına, piyasaya, makinelere, teşkilatlara, teorilere taptığını ifade eder. Bu tapınmanın sebebinin "tapılan nesnede mevcut olduğunu farz ettiği kuvvete sığınarak güvenliğini sağlama"[38] olduğunu belirtir. Bir çeşit morfin olarak niteler:
Buna karşılık, mesela, piyasaya tapma şeklinde ortaya çıkan putperestlik, paranın mistifikasyonu ve modern iktisadiyatın karmaşık işleyişi içinde ortaya çıktığı için birinciye göre fark edilmesi, savaşılması daha zor bir putperestlik. … Emtiaya tanınan kutsallık, markaya atfedilen kuvvet, reklamın dua yerini tutması gibi hususları putpereste açıklamak; ona ihtiyaçtan nasıl uzaklaşıp, yalnızca piyasaya kulluk etmek gibi bir batıl dinin gereklerini yerine getirdiğini gösterebilmek oldukça zordur.[38]
Bu düzenin Orta Çağ'da da geçerli olduğunu hatta günümüz sisteminin Orta Çağ'daki sistemin değişmiş bir versiyonu olduğunu, burjuvazinin "her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştirdiğini" söyler:
Burjuvazi, feodal düzeni allak bullak etti demek yanlıştır. İpleri, mavi kanlı soyluların elinden alırken ortalığı epey karıştırdı doğrusu, ama kınarmış gibi gözüktüğü düzeni muhafaza etti o da. Burjuvazi her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştirdi. Son üç yüz yıl boyunca yapılan her değişiklik, her şeyin aynı kalması içinmiş meğer. Durum öyle güzel ayarlanmıştır ki artık, dünyanın kapitalist yapısı sosyalist yapıyla yer değiştirecek olsa öz bakımından o hiç sevilmeyen feodal yaşama tarzına daha uygun bir düzen uygulamasına geçildiği anlaşılacaktır.[39]
Günümüz dünyasının "sermayedar, teknokrat ve bürokrat" üçlüsünü aynı cephede ele alır ve bu kişilerin hizmet ettikleri düzenin dünyanın neresinde ve hangi biçime girmiş olursa olsun "insanın insana kulluğunun en canlı şekilde hayatta kalmasına yönelik" olduğunu iddia eder.[39] Günümüz dünyasındaki "insanın insana kulluğunun", burjuva ya da bürokrat (kapitalist-sosyalist) biçimlerinin çerçeveyi karışık bir hâle getirmelerinden haraketle, düzenin bazı özelliklerinin bile ancak felsefe, iktisat veya herhangi bir insani disiplin yönünden dikkatle bakıldığında anlaşılabildiğini söyler.[39] İnsanın çok çeşitli avunma ve mistifikasyon nesneleri ile sarılmış olduğunu, "insanın insana kulluk edebilmesi için birçok usullerle sarhoş edildiğini" ifade eder.[39] Orta Çağ'ın günümüz dünyası karşısında olduğundan daha kötü gösterilmesinin sebebini günümüzün dünyasını yüceltme amaçlı olduğunu; günümüzün bir Orta Çağ olduğunu, bu Orta Çağ'ın belirgin özelliklerinin "düş krıklığı ve insan ruhunun tıkanıklığı" olduğunu belirtir:
Evet, biz bugün bir Orta Çağ yaşıyoruz. Hem öyle bir Orta Çağ ki bir öncekinden çok daha aşağı seviyede. Birinci Orta Çağ'dan çıkılırken Avrupa düşüncesinin öngördüğü bütün varsayımlar iflas etmiştir. İnsanın üstün insana dönüşmesi bir yana, Âdemoğlu mevcut seviyesini koruyamaz hâle düşmüş, toplumlar yeni ve hakkaniyete dayalı bir düzenlemeye kavuşmak yerine gittikçe teknokrat-bürokrat despotluğuna boyun eğer hâle düşürülmüşlerdir. İçinde bulunduğumuz Orta Çağ'ın belirgin özelliği düş kırıklığı ve insan ruhunun tıkanıklığıdır.[40]
Fuat, Memet (2008), Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, 13, 1, Adam Yayıncılık, ISBN978-975-418-575-1
Karacoşkun, Mustafa Doğan; Hüküm, Muhammed (2018), "İsmet Özel'in Şiirlerine Bireysel ve Toplumsal Değişim", Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 19 (19), ss. 101-119, ISSN2548-0472
Hasan Aktaş (2000), İsmet Özel'in Amentüsü (Metindilbilimsel Bir Çözümleme), Birey Yayınları
İbrahim Tüzer (2008), Şiire Damıtılmış Hayat, Dergâh Yayınları
Reşit Güngör Kalkan (2010), Ben İsmet Özel Şair..., Okur Kitaplığı Yayınları
Hasan Aktaş (2011), Celladına Gülümseyen Şair İsmet Özel (Metindilbilimsel Bir Çözümleme), Yort Savul Yayınları
Selahattin Yusuf (2014), Bir Masal İsmet Özel'i, Profil yayıncılık
Lütfi Bergen (2015), Kalın Anadoluculuk İsmet Özel'e Bir Cuma Mektubu, Akçağ Yayınları
Hüseyin Etil (2019), İsmet Özel ve Partizan Aynı Adamın Öyküsü, Küre Yayınları
Fatih Öztürk (2021), Sokrates ve İsmet Özel, Hece Yayınları
Dergi ve gazeteler
Atay, Rıfat; Güven, Bedirhan. (2021). Daimî Varoluşsal Kaygı: İsmet Özel Şiiri Örneği. Turkish Academic Research Review, 6(5), ss. 1517-1544.
Kaya, Ahmet (2019). İsmet Özel’in Şiirlerinin Bir Prototip Olarak “Mazot” Şiiri. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 18(71), ss. 1252-1260.
Akar, Yeliz (2020). İsmet Özel’in Amentü Şiiri Üzerine Sembolik Bir Okuma. Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 12(24), ss. 231-266.
Sari, Ahmet (2010). İSMET ÖZEL VE PAUL CELAN’IN ŞİİRLERİNDE ŞEHİR İZLEĞİ / The City Metaper In the Lyrics of İsmet Özel and Paul Celan. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 14(36), ss. 157-171.
Balcı, Mustafa (2020). İsmet Özel Şiirinde Servet-i Fünûn İzleri. Journal of Turkology, 30(2), ss. 375-393.
Secaattin Tural (2010), İsmet Özel Şiirinde Şehir Algısı,Turkish Studies, Sayı 5/1, s. 1346-1360
Mehmet Yılmaz (2013), İsmet Özel'in 'Sevgilim Hayat' Şiirinin Marksist Estetik Açısından Tahlili, Ankara Üniversitesi Türkiyât Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 49, ss. 221-222