İntihar, etikte ve felsefenin diğer dallarında, çeşitli filozoflar tarafından farklı şekilde yanıtlanan zor sorular ortaya çıkarır.
İntihar üzerine felsefi bakış açıları felsefi akımlara, zamana ve yazara göre değişir. Bununla birlikte, inançlı yazarlar için, genellikle inandıkları dinler ile paralellik gösterir.
Fransız Cezayirli denemeci, romancı ve oyun yazarı Albert Camus (1913–1960) felsefi denemesi Sisifos Söyleni’ne şu ünlü söz ile başlar “Gerçekte şundan daha ciddi bir felsefi sorun yoktur: o da intihardır"[1]
İntihara karşı argümanlar
Modernleşmeden bu yana intiharla ilgili batı toplumlarındaki ortak felsefi görüş, intiharın ahlaksız ve etik dışı olduğuna dair kültürel inançtı. Popüler bir argüman da intihar etme nedenlerinin - depresyon, duygusal acı veya ekonomik sıkıntı gibi - geçici olduğu ve terapi ile ya da kişinin yaşamının bazı yönlerinde değişiklikler yaparak iyileştirilebileceğidir. İntiharı önlemeyi amaçlayan söylemlerdeki yaygın bir deyiş de bu görüşü özetler: "İntihar, geçici bir soruna kalıcı bir çözümdür." Bununla birlikte, buna karşı olan argüman, duygusal acının çoğu insana geçici görünebilmesine rağmen -çoğunlukla gerçekten geçici olmasına rağmen- bazı durumlarda terapi veya yaşam tarzı değişikliği yoluyla bile çözülmesi son derece zor ve hatta imkansız olabileceğidir. Sorunun ciddiyeti, ağırlığı ve kişinin ızdırap ve acılarıyla başa çıkma yeteneğine bağlı olarak bazı durumlarda çözüm imkansız olabilir. Buna verilen örnekler tedavi edilemez hastalıklar veya ömür boyu süren akıl hastalığıdır.[2]
Absürdizm
Absürdizm, insanın yüzyıllardır süregelen anlam arayışının boşa olduğunu ileri sürer. Albert Camus, Sisifos Söyleni'de intiharın faydalı bir çözüm olmadığını söyler. Camus için intihar, özgürlüğün reddiydi. O, gerçeğin absürtlüğünden illüzyonlara, dine ya da ölüme kaçmanın çıkış yolu olmadığını düşünür. Camus, hayatın saçma anlamsızlığından kaçmak yerine hayatı tutkuyla kucaklamak gerektiğini düşünür.
Absürdizm’e göre intihar etmek hayatın saçmalığına karşı "uğraşmaya değmez" demektir ve rasyonel bir tepki gibi görülebilir. Fakat birçok insana göre bu bir çözüm değildir, ölüm absürdü ortadan kaldırmaz, absürt ile bağlantıyı koparır sadece.
Hristiyan esinli felsefe
Hristiyan teolojisi neredeyse evrensel olarak intiharı Tanrı'ya karşı bir suç olarak kabul eder. Gilbert Keith Chesterton intiharı "nihai ve mutlak kötülük, varoluşla ilgilenmeyi reddetme" olarak adlandırır. Kendisini öldüren bir kişinin, söz konusu olduğu kadarıyla tüm dünyayı yok ettiğini iddia eder (Musa bin Meymun’un görüşünü tekrarlar).
Liberalizm
John Stuart Mill, "On Liberty isimli denemesinde “özgürlük, bireyin seçim yapma gücüdür; kişinin daha fazla seçim yapma şansından yoksun bırakabileceği herhangi bir seçim engellenmelidir. Bu nedenle, Mill'e göre, daha fazla seçim yapma yeteneğini engellemekten kaçınmak için kişinin kendini köleliğe esir etmesi önlenmelidir.
İntiharın, kölelikte olduğu gibi kişi için daha fazla seçeneği engellediği iddia edilebilir. Bununla birlikte, hayatınız ile ilgili kararlara daha fazla karışmamak ile karar verecek başka bir hayata sahip olmamak arasında önemli farklılıklar olduğu da iddia edilebilir. İntihar, esasen, yaşamınız hakkında seçimler yapma koşulunu değil, hayatta olma koşulunu ortadan kaldırır.
Mill, bireyin kendi çıkarlarının en iyi koruyucusu olduğuna inanır. Kırık bir köprüyü geçmek üzere olan bir adam örneğini kullanmıştır: o kişiyi zorla durdurabilir ve onu tehlikeye karşı uyarabiliriz, ama sonuçta onun köprüyü geçmesini engellememeliyiz - çünkü sadece o köprüyü geçme tehlikesi karşısında kendi hayatının değerini bilir.
Deontoloji
Deontolojik perspektiften bakıldığında, Immanuel Kant Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi’nde intihara karşı çıkar. Kant, "İntiharı düşünen kişi, eyleminin kendi başına bir amaç olarak insanlık fikriyle tutarlı olup olmadığını kendine sormalıdır" görüşünü ileri sürer. Kant'ın teorisi, nedenlerine ve sonuçlarına değil, sadece eyleme bakar. Kant kişinin yaptığı eylemi evrenselleştirmeyi, yani sadece kendisinin değil herkesin bu şekilde davranmasını isteyip istemediğini düşünmenin etik olarak gerekli olduğunu iddia eder. Bu nedenle, kendini tatmin etmek için intihar etmek etik değildir.
Toplumsal sözleşme
Toplumsal sözleşme’de Jean-Jacques Rousseau'ya göre her insan "kendini korumak için kendi hayatını riske atma hakkına" sahiptir.
Hobbes ve Locke, bireylerin kendi hayatlarını alma hakkını reddederler. Hobbes, Leviathan'ında, doğal yasanın her insanın "hayatına zarar veren şeyleri yapmasını" yasakladığını iddia eder. Bu doğal yasayı çiğnemek mantıksız ve ahlaksızdır. Hobbes ayrıca erkeklerin mutluluğu istemesinin ve en çok ölümden korkmasının sezgisel olarak rasyonel olduğunu belirtir.
Tarafsız görüşler
Onur
Japonya'da seppuku adı verilen bir intihar türü vardır ve bu, kendini kişisel yenilgilerden kurtarmanın onurlu bir yolu olarak görülür. Samuray’ların olduğu zamanlarda ve hatta onlardan daha önce yaygın olarak kabul edilmiştir. Genellikle sadece samuray sınıfına verilen bir ayrıcalık olarak görülüyordu; sivil suçlular bu nedenle bu 'onura' sahip olamıyor ve idam ettiriliyordu. Bu, intiharın korkak ve yanlıştan ziyade cesur ve doğru olduğu görüşünü yansıtır.
Yararcılık
Yararcılık, hem intiharı destekleyen hem intihara karşı bir argüman olarak kullanılabilir. Örneğin, Jeremy Bentham’a göre depresif bir kişinin ölümü acılarını sona erdirse de, kişinin ailesi ve arkadaşları da yas tutabilir. Onların acıları, tek bir bireyin intihar yoluyla depresyondan kurtulmasından daha ağır basabilir.[3]
İntiharı destekleyen argümanlar
Bir bireyin intihar yoluyla yaşam ve ölüm arasında seçim yapmasına izin verilmesi lehine de tartışmalar vardır. Kişisel bir tercih olarak intiharı savunanlar, intiharın her zaman veya genellikle mantıksız olduğu, bunun yerine gerçek sorunlara bir çözüm olduğu düşüncesini reddederler. Alternatifin daha kötü olduğu durumlarda meşru olarak kullanılabilecek son çare olduğunu söylerler. Hiçbir canlıya gereksiz yere acı çektirilmemesi gerektiğine ve intiharın acıdan kurtulmayı sağladığına inanırlar.
İdealizm
Herodot şöyle yazmıştır: "Yaşam çok ağır olduğunda, ölüm insan için aranan bir sığınak olmuştur".
Schopenhauer'in en önemli eseri, İstenç ve Tasarım Olarak Dünya’da, zaman zaman intihar eylemini örneklerinde kullanır. Schopenhauer intiharın ahlaka aykırı olduğunu reddetti ve birinin canına kıymasını hakkı olarak gördü. Bir alegoride, büyük ıstıraplara maruz kalan birinin hayatını sonlandırmayı, korkunç bir kabus gördüğünde uykudan uyanmaya benzetmiştir. Bununla birlikte, intiharların çoğunu İstenç’in bir eylemi olarak gördü.
Schopenhauer'e göre, ahlaki özgürlük -en yüksek etik amaç- ancak yaşama isteğinin reddedilmesiyle elde edilebilir.
Schopenhauer ayrıca intihara karşı argümanlara da değindi. "Artık kendisi için yaşamak istemeyen bir insanın, sadece başkaları için bir makine olarak yaşamaya devam etmesi, abartılı bir taleptir."[4]
Liberteryenizm
Liberteryenizm, bir kişinin hayatının sadece onlara ait olduğunu ve başka hiç kimsenin, hayatın nasıl yaşanması gerektiğine dair kendi ideallerini başkalarına zorla kabul ettirme hakkına sahip olmadığını söyler. Aksine, yalnızca o kişi böyle bir karar verebilir ve verdikleri karar ne olursa olsun saygı duyulmalıdır.
Filozof ve psikiyatrist Thomas Szasz, intiharın en temel hak olduğunu savunmuştur: Özgürlük, kişinin kendi yaşamı ve bedeni üzerindeki mülkiyeti ise o zaman o yaşamı sona erdirme hakkı, hepsinden daha temel bir haktır. Başkaları sizi yaşamaya zorlayabiliyorsa, kendinize sahip değilsiniz, onlara aitsiniz.[5]
Jean Améry , On Suicide: a Discourse on Voluntary Death (ilk olarak 1976'da Almanca olarak yayınlanmıştır) adlı kitabında, intiharın insanlığın nihai özgürlüğünü temsil ettiğini, güçlü ve neredeyse romantik bir şekilde savunur. İntihar eylemini "kendimize ancak özgürce seçilmiş bir ölümde varıyoruz" gibi ifadelerle nitelemiştir. Améry 1978'de kendini öldürmüştür.
19. ve 20. yüzyıldaki felsefi düşünce, bazı durumlarda seçim yapma düşüncesinin ötesine geçerek, artık intiharın son çare olmadığı ya da kişinin haklı sebeplerinin olması gerekmediği, hatta intihar etmemenin haklı sebeplerinin olmasını gerektiği noktasına götürdü. Varoluşçu düşüncenin pek çok biçimi esasen, yaşamın anlamsız olduğu önermesiyle başlar ve kişinin neden kendini öldürmemesi gerektiği sorusuyla devam eder; daha sonra bu soruyu, bireyin kendi hayatına anlam verme gücüne sahip olduğunu öne sürerek yanıtlar.
Stoacılık
George Lyman Kittredge, "Stoacılar intiharın korkakça ve yanlış olduğuna inanıyorlardı " dese de, en ünlü stoacılar Lucius Annaeus Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius kişinin kendi eliyle ölümünün her zaman bir seçenek olduğunu ve çoğu zaman uzun süreli sefalet hayatındansa ölümün daha onurlu olduğunu savunuyorlar.[6]
Stoacılar, erdemli bir yaşam sürmelerini engelleyebilecek durumlarda aklı başında birinin intihar etmesinin caiz olduğunu kabul etmişlerdir.[7] Plutarhos, tiranlık altındaki yaşamı kabul etmenin Cato'nun kendi içinde tutarlılığını kaybettirdiğini ve bir Stoacı olarak onurlu ahlaki seçimler yapma özgürlüğünü zedelediğini söyler.[8] Bir kişi şiddetli ağrı veya hastalığa kurban gittiyse intihar haklı[7] ancak aksi takdirde intihar genellikle kişinin sosyal görevini reddetmesi olarak görülür.[9]
Konfüçyüsçülük
Konfüçyüsçülük, belirli değerlere uymamanın ölümden daha kötü olduğunu savunur; bu nedenle intihar, eğer bu değerler uğruna yapılırsa, ahlaki olarak caiz ve hatta övgüye değer olabilir. Konfüçyüsçü bakış açısındaki sadakat, fedakarlık ve onur üzerindeki vurgu, altruistik intihar’ı teşvik etme eğiliminde olmuştur.[10] Konfüçyüs, "Amac sahibi beyler ve Ren'in adamları ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaya çalışmalı ancak akıl almaz olsa da, Ren'i başarmak için ölümü kabul etmek zorunda kalabilirler" diye yazdı.[11]
Diğer argümanlar
David Hume, 1755'te Of Suicide[12] başlıklı bir makale yazdı (1777'de, ölümünden sonraki yıl yayınlandı).[13] Eserinde intiharın Tanrı'ya bir hakaret olduğu iddiasını ele almıştır. Hume, intiharın, ölecek olan birinin hayatını kurtarmaktan daha çok Tanrı'ya karşı bir isyan olmadığını ileri sürer. Hume, intiharın toplumdan emekli olmakla ya da normalde ahlaksız olarak kabul edilmeyen tam bir inzivaya çekilmekle karşılaştırılabileceğini iddia eder. Ancak karşılaştırma, ardında çocukları veya bakması gereken kişileri bırakarak yapılan bir intiharı haklı çıkarmaz. Kendine karşı göreve gelince, Hume, intiharın arzu edilir olduğu zamanların olabileceğini açık olarak kabul eder, ancak aynı zamanda, ilk önce her seçeneği düşünmedikçe birinin intiharı düşünmesini gülünç bulur.
Ölüm hakkını savunanlar, tedavisi olmayan hastalık ve yaşlılık gibi belirli koşullar altında intiharın kabul edilebilir olduğunu savunuyorlar. Buradaki fikir, hayat genel olarak iyi olsa da, geri dönüşü olmayan acılarla karşı karşıya kalan insanların acı çekmeye devam etmeye zorlanmaması gerektiğidir.
Lev Tolstoy, İtiraflarım adlı kısa çalışmasında varoluşsal bir krizden sonra çeşitli seçenekleri değerlendirdiğini ve Tanrı'nın olmadığı bir dünyada intiharın mantıksal olarak en tutarlı yanıt olacağını düşündüğünü yazdı. Bununla birlikte, daha sonra mantığa daha az bakmaya ve Tanrı'yı mistik bir yaklaşım kullanarak açıklamaya çalışmaya karar verdi ve insan için Tanrı'yı, “yaşam” olarak tanımladı. Bu yeni Tanrı anlayışının onun anlamlı bir şekilde yaşamasını sağlayacağını belirtmiştir.[14]
Biyoetikçi Jacob Appel, hastaların fiziksel olarak hasta olduklarında bakımı reddetmelerine izin verirken, akıl hastalarının intihar hakkını reddeden "keyfi" etik sistemleri eleştirdi.[15][16]
Kaynaklar
- ^ The Myth of Sisyphus. O'Brien, Justin tarafından çevrildi. Penguin Group. 1942. ISBN 978-0-141-18200-1.
- ^ Paterson, Craig. Assisted Suicide and Euthanasia. Ashgate, 2008.
- ^ Jeremy Bentham, An Introduction to the Principles of Morals and Legislation, London, 1789
- ^ Essays and Aphorisms. Londra: Penguin Books. 1970. s. 148. ISBN 978-0140442274.
- ^ Suicide as a Moral Issue, 8 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 17 Ağustos 2021
- ^ "Suicide and Brutus' Philosophy in Julius Caesar", Journal of the History of Ideas, 33 (1), Jan–Mar 1972, ss. 115-122, doi:10.2307/2709060, PMID 11615560
- ^ a b Don E. Marietta, (1998), Introduction to ancient philosophy, pages 153–4. Sharpe
- ^ Zadorojnyi (2007). "Cato's suicide in Plutarch AV Zadorojnyi". The Classical Quarterly. 57 (1): 216-230. doi:10.1017/S0009838807000195.
- ^ William Braxton Irvine, (2009), A guide to the good life: the ancient art of Stoic joy, page 200. Oxford University Press
- ^ "Stress and Suicide in Japan", Transcultural Psychiatric Research Review, 17 (4), Transcultural Psychiatry, 1980, ss. 243-244, doi:10.1177/136346158001700405
- ^ Analects, trans. D.C. Lau, second edition, (Hong Kong: Chinese University Press, 1992), XV:9D
- ^ "Of Suicide". ebooks.adelaide.edu.au. 1777. 21 Mayıs 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2019.
- ^ "David Hume, 1711-1776". eBooks @ Adelaide (İngilizce). 6 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2019.
- ^ A Confession (PDF). 7 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Ağustos 2021.
- ^ Appel, JM. A Suicide Right for the Mentally Ill? A Swiss Case Opens a New Debate, The Hastings Center Report. 2007;37(3):21–23
- ^ Wesley J. Smith, Death on Demand: The assisted-suicide movement sheds its fig leaf, The Weekly Standard, June 5, 2007