İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi (İbranice: תוכנית ההתנתקותTokhnit HaHitnatkut), 2005 yılında, İsrail’in tek taraflı gerçekleştirdiği ve 21 yerleşim birimindeki yerleşimcilerle askerlerin, Gazze içinden tahliyeleridir.
Çekilme 2003 yılında, Başbakan Ariel Şaron tarafından önerildi, hükûmet tarafından 2004 yılında gündeme alındı ve 2005 yılında Çekilme Planı Uygulaması Kanunu olarak Knesset’te onaylandı.[1] Plan Ağustos 2005’te uygulamaya konuldu ve Eylül 2005’te tamamlandı. Hükûmetin tazminat paketini ve 15 Ağustos 2005 mühletine kadar gönüllü olarak evlerinden çekilmeyi kabul etmeyen yerleşimciler, İsrail güvenlik güçleri tarafından birkaç günlük bir sürede evlerinden çıkartıldılar.[2] Bütün yerleşimcilerin tahliyesi, yerleşim birimlerindeki evlerin yıkılması ve güvenlik güçleri personelinin çekilmesi 12 Eylül 2005 tarihinde tamamlandı.[3] Kuzey Batı Şeria’daki 4 yerleşim biriminin tahliyesi ve dağılması da on gün sonra tamamlandı. Gazze Şeridi’ndeki 21 yerleşim biriminde bulunan 8000 Yahudi yerleşimci, yeniden İsrail’deki başka yerlere yerleştirildiler. Yerleşimcilere ortalama 200,000 dolardan daha fazla tazminat verildi.[4]
Çekilmeye rağmen, Birleşmiş Milletler, uluslararası insan hakları örgütleri ve birçok hukuk bilim insanı, Gazze Şeridi’nin hala İsrail tarafından askeri işgal altında tutulduğunu savunmaktadır.[5] Bu sav İsrail ve diğer hukuk bilim adamları tarafından kabul edilmemektedir.[6] Çekilmeden sonra, İsrail, Gazze’yi doğrudan kontrol altında tutmaya ve Gazze içindeki yaşamı dolaylı yoldan kontrole etmeye devam etmektedir. Gazze’nin hava sahasını, deniz sınırını ve Gazze’nin yedi kara geçiş noktalarını kontrol altında tutarken, sınırları içerisinde girilmesi yasak tampon bölgesi oluşturmuştur. Ayrıca Filistinli nüfus sicil kayıtları İsrail tarafından kontrol altındadır ve Gazze, su, elektrik, telekominikasyon ve diğer kamu hizmetleri için İsrail’e bağımlıdır.[5][7]
Nüfusla ilgili endişeler ve İsrail tarafından kontrol edilen bölgelerde Yahudi çoğunluğunu koruma isteği, bu politikanın oluşturulmasında oldukça önemli bir rol oynadı[8][9][10][11] ve nüfusbilimci Arnon Soffer tarafından sürece dahil edildi.[12]
Mantığı ve Politikanın Geliştirilmesi
Ariel Şaron’un oğlu Gilad, Şaron: Bir Liderin Hayatı adlı kitabında, babasına çekilme fikrini kendisinin verdiğini yazdı.[13] Şaron tek taraflı çekilme planını ilk olarak “ayırma planı” ya da Tokhnit HaHafrada olarak adlandırdı, fakat, daha sonra özellikle İngilizcede ayırmanın (separation) kulağa kötü geldiğini ve aparthayd gibi oldukça ırkçı bir anlam taşıdığını fark etti.[14]
Kasım 2003’teki bir röportajda, son birkaç ayda ipuçları paylaşan Şaron’un yardımcısı Ehud Olmert, geliştirmekte olduğu politikayı şu şekilde açıkladı: [15][16][17]
Hiç şüphem yok ki, İsrail Devleti, yakın zamanda nüfusla ilgili artan ve ciddi olan probleme ciddi ve kararlı bir şekilde çözüm bulmalıdır. Müzakereyle bir çözüme gidilemeceğinden, ki realistik olarak böyle bir çözümün olduğuna inanmıyorum, kendi başımıza bir alternatif bulup uygulamalıyız... Filistinlilerin İki devlet çözümüne ilgileri gittikçe azalıyor, çünkü savaşın özünü Cezayir paradigmasından Güney Afrika paradigmasına değiştirmek istiyorlar. Kendi deyişlerine göre “işgale karşı savaşmak”tan, tek adam tek oy fikrine doğru yöneliyorlar. Bu onlar için daha temiz ve daha popüler bir çabadır ve oldukça güçlüdür. Bizim için, bu Yahudi devletinin sonu demektir... tek taraflı bir çözümün parametreleri: Yahudilerin sayısını maksimuma çıkarmak, Filistinlilerin sayısını minimuma indirmek, 1967 sınırlarına çekilmemek ve Kudüs’ü bölmemek... Yirmi üç yıl önce, Moshe Dayan tek taraflı otonomluk önerdi. Buna benzer olarak, tek taraflı ayrılmayı benimseyebiliriz... Filistinlilerle diyaloğu en az 25 yıl engellemek kaçınılmaz olacaktır[18]
Şaron çekilme planını ilk olarak, 18 Aralık 2003 tarihinde, Dördüncü Herzliya Konferansı’nda açıkladı. Şaron konferanstaki konuşmasında, “Yerleri değişecek yerleşim birimleri, gelecekteki herhangi bir kalıcı anlaşmada İsrail Devleti sınırlarına dahil olmayacak. Aynı zamanda, Çekilme Planı çerçevesinde, yeni yerleşilen yerler, İsrail Devlet’nin kalıcı sınırlarının parçası olacak” dedi.[19] Tam bu zaman, Şarom “işgal” kelimesini kullanmaya başladı. Bernard Avishai, Gazze çekilme planının, barış müzakelerini desteklemesi için değil, daha çok önlemesi için tasarlandığını belirtti. Şaron aynı zamanda Kudüs’ün, Ürdün Vadisi’nin ve Ma’ale Adumim ile Ariel gibi ana yerleşim birimlerinin ilhakını da plan olarak bu arada geliştirmişti ve böylece Filistinlileri Yeşil Hat (İsrail) sınırlarının dışında olan sınırlardan, Batı Şeria’da, daha önceki sınılarının yarısından azı olacak yerde izole edecekti.[20]
Şaron, 14 Nisan 2004 tarihinde, ABD Başkanı George W. Bush’a planını resmen açıkladı ve “Bir anlaşmaya barış yoluyla ulaşacak bir Filistinli muhatap partnerin olmadığını” belirtti[21].
6 Haziran 2004 tarihinde, Şaron’un hükûmeti değiştirilmiş çekilme planını onayladı, ama her bir yerleşim biriminin dağıtılması kararının ayrıca oylanması çekincelerini belirtti. 11 Ekim’deki Knesset kış oturumunun açılışında, Şaron Kasım ayında yasama sürecini başlatacağını açıkladı ve Ekim 26’da Knesset, ön hazırlık onayını verdi. 16 Şubat 2005’te, Knesset planı finalize etti ve onayladı.
Ekim 2004’te, Başbakan Ariel Şaron’un kıdemli danışmanı Dov Weissglass, Şaron’un açıklamasını daha derinden şu şekilde detaylandırdı:
Bu çekilme planının önemi, barış sürecini dondurmaktır. Barış süreci donduğunda, Filistin devletinin kurulmasını ve göçmenler, sınırlar ve Kudüs hakkındaki tartışmaları engelliyorsun. Fiilen, Filistin devleti olarak adlandırılan bu toplu paket, bütün içeriğiyle gündemimizden çıkarılıyor. Bunların hepsi yetki ve izinle gerçekleşecek. Her noktada Devlet Başkanı rızası ve her iki kongre kamarasının onayıyla hareket edilecek. Bildiğiniz gibi “barış süreci” demek, bir sürü konsept ve yapılmakla yükümlü olunan sorumluluklardır. Barış süreci, doğacak bütün güvenlik riskleriyle bir Filistin devletinin kurulması demektir. Barış süreci yerleşim birimlerinin tahliyesi, göçmenlerin geri dönmesi ve Kudüs’ün parçalanması demektir. Bunların hepsi şimdi donmuş durumdalar... Amerikalılarla, bazı yerleşim birimlerine hiç dokunulmayacağı ve bazılarına ise Filistinliler Finlere dönüşene kadar dokunulmayağı üzerine anlaştım. Yaptığımızın önemi budur.[22]
Nüfusla ilgili endişeler, İsrail tarafından kontrol edilen bölgelerde Yahudi çoğunluğunu korumak, çekilme politikasının geliştirilmesinde önemli rol oynadı.[8][9][10]
Çekilmenin arkasındaki mantık kısmen, Arnon Soffer’in, “Filistin doğurganlığının İsrail demokrasisine yarattığı tehlikedir”[12] düşüncesiyle ilgili seferberliğiydi. Çekilmenin günü 15 Ağustos 2005 tarihinde, Şaron nüfusla ilgili mantığa, yaptığı konuşmada değindi: “Netzarim ve Kfar Darom’u sonsuza kadar bizimle tutmayı ümit ettim ve bunu yapabileceğimize diğer bazı kişiler gibi inandım. Bu bir sır değil. Ama ülke içinde, bölgede ve dünyada değişen gerçeklik, düşüncelerimi ve duruşumu değiştirmeme neden oldu. Bir milyondan fazla Filistinli orada yaşıyor ve her nesille sayılarını ikiye katlıyorlar”[23][24] Aynı zamanda, Başbakan Yardımcısı Şimon Peres, bir röportajda, “Gazze’den nüfustan dolayı çekiliyoruz” dedi. [24]
Gazze’nin devamlı kontrolü, İsrail’in kontrolü altında olan bütün sınırlarda Yahudi ve demokratik bir devlet olma isteğini imkansız bir ikilem haline getiriyordu.[11]
Siyasi onaylama süreci
Kıdemli bakanlardan açıkça destek alamayan Şaron, Likud’un, planı kabinenin önüne getirmeden referanduma sunacağı kararını aldı. Referandum 2 Mayıs 2004 tarihinde gerçekleşti ve oyların 65%i çekilme planının aleyhineydi. Referandum öncesi Likud üyelerinin 55%i anketlerde planı destekliyor görünüyordu. Yorumcular ve medya bu parti reddini Şaron’a karşı büyük bir darbe olarak yansıttılar. Şaron’un kendisi Likud’un bu sonucunu kabul ettiğini açıkladı ve adımlarını kontrol edeceği sözünü verdi. Savunma Bakanı Shaul Mofaz’a, Likud’a oy verenlerin kabul edeceği düzeltilmiş bir plan üzerinde çalışması talimatını verdi.
6 Haziran 2004 tarihinde, Şaron’un hükûmeti, değiştirilmiş planı, her bir yerleşim biriminin tahliyesinin ayrı bir şekilde oylanması gerektiği çekincesiyle kabul etti. Plan için 14-7 oy çoğunluğuna, Milli Birlik koalisyonu bakanlarından Avigdor Liberman ve Binyamin Elon’un kabineden çıkarılmasıyla ulaşıldı.
Planın onayından sonra, Erez sanayi bölgesinin kapatılıp, içindeki fabrikaları, Aşkelon, Dimona, Yeruham ve Sderot gibi İsrail şehir ve kasabalarına taşıma kararı alındı. O dönemde Sanayi Bakanı olan Ehud Olmert, bu kapatma kararının Gazze Şeridi’nden ayrılma planının bir parçası olduğunu belirtti.[25]
Planın geçmesiyle, Milli Dini Partili (NRP) iki bakan, Effi Eitam ve İzak Levi istifa ettiler ve hükûmeti Knesset’te azınlık haline getirdiler. Daha sonra, grubun geri kalanı da, milli referandum çağrılarına cevap verilmediğinden hükûmetten ayrıldılar.
Şaron’un bu plan üzerine kararlı bir şekilde gitmesi, sağdaki destekçilerini soğuttu ve garip bir şekilde İsrail solundan destek yarattı. Sağa göre, Şaron seçilmesine neden olan politikaları yok saymıştı ve seçimle aldığı yetkiyi, sunduğu daha küçük çapta olan geri çekilme planından dolayı seçimlerde büyük hezimete uğrayan, rakip İşçi Partisi lideri, Amram Mitzna’nın politik görüşleri yönünde kullanmıştı.
Her iki tarafta da, Şaron’un Gazze’den ve Kuzey Batı Şeria’dan daha fazlasını elden çıkaracak bir planının olduğundan şüphelenenler vardı. Şaron hükümetinde plan için çoğunluğa sahipti ama kendi partisinde bu çoğunluğa sahip değildi. Bu Şaron’u Milli Birlik hükümeti oluşturmaya itti ve bu koalisyon Ocak 2005’te kuruldu. Plana muhalif olanlar ve Binyamin Netanyahu ve Natan Sharansky gibi bazı bakanlar Şaron’a milli referandum yapması çağrısında bulundu. Şaron bu çağrıya olumlu yanıt vermedi.
14 Eylül’de İsrail kabinesi, 9 – 1 oy çoğunluğuyla Gazze Şeridi’nden tahliye edilecek yerleşimcilere tazminat verme kararını geçirdi. Hükümetin tazminat formülü, lokasyon, evin boyutu ve aile üyelerinin sayısı ile daha başka birçok faktörü göz önünde bulunduran bir formüldü. Birçok aileye 200,000USD ve 300,000USD arasında bir tazminat verilecekti.
11 Ekim’de, Knesset’in kış dönemi açılışında, Şaron, Kasım ayının başında çekilme planıyla ilgili yasal süreci başlatacağını açıkladı. Sembolik bir mesaj olması amacıyla, Knesset, 53-44 oyla, Şaron’un girişiminin aleyhine tepki gösterdi. İşçi Partisi, Milli Dini Parti ve 10 Likud üyesi, Şaron’u desteklemediler.
26 Ekim’de, Knesset bir ön oylama yaparak 67 evet, 45 hayır, 7 çekimser oy verdi. Bir meclis üyesi oylamada yoktu. Netanyahu ve Şaron’un Likud hükümeti kabinesinden üç bakan, 14 gün içinde Şaron’un milli referandum yapmaması durumunda istifa edecekleri tehdidinde bulundular.
9 Kasım’da, Netanyahu istifa tehdidini geri çekti ve, “Yasser Arafat’ın ölümüyle değişen bu yeni durumda, hükümette kalma kararı aldım” dedi. Diğer istifa tehdidi yapan Likud’lu üç bakan da birkaç gün içinde tehditlerinden vazgeçmişlerdi.
30 Aralık’ta Şaron İşçi Partisiyle koalisyon için bir anlaşma yaptı. Şimon Peres’in başkan yardımcısı olmasıyla hükümetin Knesset’teki çoğunluğuna tekrar ulaştı.
16 Şubat 2005 tarihinde, Knesset planı 50 evet, 40 hayır ve 5 çekimserle oyladı. Planı referanduma koyma teklifi 72 – 29 oyla reddedildi.
Mart 17’de, İsrail Güvenlik Güçleri’nin Güney Komutası, Gazze Şeridi’nde yaşamayan İsrailli vatandaşların oraya gitmelerini yasaklayan bir emir yayınladı.
Mart 28’de, bir grup Likud’lu vekil, konuyu referanduma zorla taşımak için Knesset’e bir yasa sundu ve çekilme planını ertelemek istedi. Meclis, 72-39 oyla yasanın aleyhine karar verdi ve yasa geçmedi.[26]
Ağustos 7’de kabine planın ilk evresini 17-5 oyla tasdiklemeden tam önce, Netanyahu istifa etti. Netanyahu, İsrail hükümetini artan terörizmi göz ardı ederek, planı “kör bir şekilde” işletmekle şuçladı.
Ağustos 10’da, Netanyahu, istifasından hemen sonraki ilk konuşmasında Knesset üyelerinin sunulan plana karşı çıkmaları gerektiğini anlattı.
“Sadece Knesset’te bulunan bizler bu kötülüğü durdurabiliriz. Knesset karar verdiği her şeyi aynı zamanda değiştirebilir. Tehlikeyi anlayan herkesi güçlerini toplayıp doğru şeyi yapmaya çağırıyorum. Bütün bu girişim durdurulabilir mi bilmiyorum ama, bu ilk aşamalarında belki durdurulabilir. Onlara (Filistinliler) silahlar, roketler, bir liman ve terör için büyük bir üs vermeyin.”
Ağustos 15’te Şaron, Gazze’deki yerleşim birimlerini sonsuza kadar İsrail’in parçası olarak tutmayı ümit ederken gerçeklerin müdahale ettiğini söyledi. “Bu adımı güçsüzlükten değil, gücümüzden atıyoruz” diye belirterek, bu çekilmenin İsrail’e diplomatik inisiyatif verdiğini tekrarladı.
Ağustos 31’de Knesset Gazze-Mısır sınırından çekilmeyi ve askerlerden arındırılmış, Gazze’nin Mısır sınırında, Mısırlı sınır polislerinin görevlendirilmesine izin vermeyi oyladı. Bu daha önceki, sınırların İsrail tarafından kontrol edilmesi isteğinden uzaklaşılan bir karardı.
Planın tanımı
Gazze Şeridi’nde 21 ve Batı Şeria’da tahliye edilen alanda 4 İsrailli yerleşim alanı vardı. Bunlar:
Batı Şeria’nın kuzeybatısındaki Hermesh ve Mevo Dotan ilk çekilme planına dahildiler ama mart ayında plandan çıkarıldılar.
İsrail-Filistin savaşını sona erdirecek müzakerelerin olmadığı durumundan dolayı, Şaron, çekilme planıyla, İsrail güvenliğinin ve uluslararası statüsünün gelişeceğini söyledi. Dokuz bin civarındaki İsrailli yerleşimciye bölgeden ayrılmaları gerektiği yoksa 16 Ağustos 2005 tarihinin gecesinde zorla uzaklaştırılacakları bilgisi verildi.
6 Haziran 2004 tarihinde yasalaşan Değiştirilmiş Çekilme Planı’nda, İsrail Güvenlik Güçleri’nin Gazze-Mısır sınırında kalacağı ve 6. Yasa maddesine göre geniş bir tampon bölge oluşturmak için ev yıkımlarına eşlik edecekleri vardı. Buna rağmen, İsrail daha sonra sınır alanından çekilme ve sınırı Mısır ve Filistin’in kontrolüne bırakma kararı aldı. Diğer bir yasa maddesine göre (3.1), İsrail Gazze’nin limanını ve hava sahasını kontrol etmeye devam edecek ve gerektiğinde askeri operasyonlar gerçekleştirebilecekti. Mısır, Gazze-Mısır sınırını kontrol edecekti. İsrail Gazze’nin su, iletişim, elektrik ve lağım sistemlerini sağlayacaktı.[27]
Filistin Ulusal Yönetimi’ne 1967’den itibaren ilk defa, sınırlarına giriş çıkışlarla ilgili tam kontrol hakkı verecekti.
Anlaşmanın iki tarafı, İsrail ve Filistin, sınır geçiş noktalarını geliştirip genişleterek, İsrail, Batı Şeria ve Gazze arasında insan ve ürünlerin hareketini sağlayacaktı.
Filistinliler otobüs ve kamyon konvoylarıyla Gazze ve Batı Şeria arasında hareket edebilecekti.
Batı Şeria içindeki hareketi engelleyen her şey kaldırılacaktı.
Gazze Şeridi kıyısında Filistinli bir liman inşa edilecekti.
Filistin havalimanı her iki taraf için de önemli görülüyordu ve Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’i bu konudaki inşaatı devam ettirmesi yönünde cesaretlendiriyordu[28].
Gazze’deki Filistin Ulusal Yönetimi, bölge içinde yeterince kontrole sahip olduğunu düşünmüyordu. Bu durumla ilgili Kızılay[29] ve İnsan Hakları İzleme Örgütü[30] gibi yabancı gözlemciler ve diğer birçok yasal uzman,[31] çekilmenin İsrail’in Gazze üzerindeki yasal sorumluluklarını sona erdirmeyeceğini belirtti. İsrail ve Mısır bir anlaşma imzaladı ve Mısır sınırın kendi tarafındaki polis sayısını artırdı. Anlaşmanın yazılı hali kamuyla paylaşılmadı.
Planın uygulanması
Çekilme, "Yad l'Achim" (İbranice:מבצע יד לאחים “kardeşlere el uzatmak”) operasyonuyla başladı.
Operasyonun amacı, Gush Katif’teki yerleşimcilere gönüllü bir şekilde çekilme opsiyonunu vermekti. İsrail Güvenlik Güçleri mensubu askerleri, bu gönüllülük çağrısına uyan yerleşimcilere eşyaları toplamak ve taşımakla ilgili yardımcı oldular. Operasyon süresince, askerler yerleşimcilerin evlerine gidip onlarla tahliye talimatını paylaştılar. Buna ek olarak, İsrail Güvenlik Güçleri bu operasyon için hemşiler, psikologlar ve genç destekçilerden oluşan takımlar kurdu.
8 Nisan 2005 tarihinde, Savunma Bakanı Shaul Mofaz İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki sinagogların dışında (olası vandalizme karşı, ki daha sonra bu vandalizm gerçekleşti)[32] tahliye edilen binaları yıkmamayı düşünmesini önerdi. Bunun nedeni bu sürecin pahallı ve zaman alıcı olacağıydı. Bu Başbakanın bütün boşaltılan binaların yıkılması planından farklıydı.
Mayıs 9’da, yerleşim birimlerinin tahliyesi Temmuz 20’den Ağustos 15’e kadar olacak şekilde resmi olarak ertelendi. Böylece çekilme, geleneksel olarak yas ve yıkımı andıran, Üç Hafta ve Tisha B’Av orucunun içinde olduğu Yahudi dönemiyle aynı zamana denk gelmeyecekti.
Temmuz 13’te Şaron, Gush Katif’in kapatılıp kapalı askeri bölge olması emrini imzaladı. Bu noktadan sonra, sadece Gush Katif’te kayıtlı olan adrese ve İsrail kimlik kartına sahip kişilerin girmelerine izin verildi. Bütün alan orada yaşamayanlara kapatılmadan önce, ziyaretçilere 24-48 saatlik izinler verildi. Bu yasağa rağmen, çekilmenin karşıtı kişiler toprak ve tarlalar üzerinden ayakla yürüyerek yasağı deldiler. Tahminlere göre, bin üzerinde kişi bu dönemde yasadışı şekilde oradaydı. Bir noktada, Şaron orada yaşamayanları bölgeden çıkarmak için İsrail Sınır Polisini (Magav) görevlendirmeyi düşündü ama gerekli görevli sayısının fazla olacağından, bu yolu seçmedi.
14 Ağustosu, 15’ine bağlayan gece yarısı, Kissufim geçiş noktası kapatıldı ve böylece Gazze Şeridi İsrailliler için resmen kapatıldı. Anlaşarak tahliye, eşyalarını toplamak için daha fazla zaman isteyen yerleşimciler için Ağustos 17 gece yarısına kadar uzatıldı. Gush Katif Belediye Konseyi, Halaha’yı kaynak göstererek ve Gazze Şeridi’nin uluslararası tartışmalı statüsünü de anlatarak, tek taraflı bağımsızlık ilan etmekle tehdit etti. Aynı zamanda, Ağustos 14’te Aryeh Yitzhaki, Shirat HaYam’ın “Gazze Şeridi Kumsalındaki Yahudi Yönetimi” olarak bağımsızlığını ilan etti ve Birleşmiş Milletler ile Kızılay’a tanınmak için başvurularda bulundu.
Ağustos 15’te, Güney Komutası Generali Dan Harel’in emriyle tahliye başladı. Saat sabah 8’de güvenlik güçleri, Neve Dekalim’e girdi ve yerleşimcileri tahliye etmeye başladı. Birçok yerleşimci barışçıl bir şekilde ayrılmayı seçerken diğerleri güçle evlerinden çıkarıldı. Bazı kişiler de, otobüsleri engelleyip güvenlik güçleriyle çarpıştı. Daha sonra altı yerleşim birimindeki, yerleşimciler ve köstebekleri (Mistanenim), 14000 İsrailli asker ve polis, zorla yerlerinden uzaklaştırdı. Ev ev gezerek, yerleşimcilere evlerini terk etmeleri gerektiği emri verildi ve gitmek istemeyenlerin kapıları kırıldı. Askerlerin beklenilen şiddetten daha az şiddetle, bağıran ve ağlayan aileleri evlerinden ve sinagoglardan sürükleyerek çıkardıkları sahneler görüldü. Bazı askerler de ağladı ve bazen bazı askerler sinagoglardakileri çıkarmadan önce dualarına katıldı. Bazı yerleşimciler, Filistinlilere bir şey kalmasın diye evlerini ateşe verdi. Yerleşimciler yolları kapattı, ateş yaktılar ve askerlere emirlere uymamaları çağrılarında bulundular. Batı Şeria’lı bir yerleşimci, Gazze kontrol noktasının önünde kendini ateşe verdi ve Neve Dekalim’de bir grup Amerikalı Ortodoks Yahudi bir zeminde barikat kurup, kendilerini ateşe verecekleri tehdidinde bulundu.[33]
Kfar Darom sonraki tahliye edilen yerdi. Yerleşimciler ve destekçileri bölgenin etrafını dikenli telle çevirdi ama güvenlik güçleri teli keserek içeri girdiler. 300 civarında yerleşimci kendilerini yerel bir sinagoğun içine kapattı, diğer bir grup ise, dikenli tellerle çatıda barikat kurdular ve askerlere farklı cisimler fırtlattılar.
18 Ağustos’ta Shirat Hayam, ordu ve poils güçleri tarafından, köstebeklerin çıkarılması ve yerleşim birimindeki hoparlörlerin etkisiz hale getirilmesinden sonra tahliye edildi. Gençler yanabilen objelerle engeller kurdu, lastikleri ve çöp kutularını ateşe verdi. Ateş, Filistinlilerin olduğu alana sıçradı ve İsrail ordusunun buldozerleri ateşi söndürmek için kullanıldı. Birkaç kişi yine kendilerini sinagoğa ve kamu binalarına kapattı. Aryeh Yitzhaki kendi evini M16 tüfeğiyle korudu ve düzinelerce yerleşimci silahlarıyla Yitzhaki’nin evine ve çatısına yerleşti. Güvenlik güçleriyle bu yerleşimcilerin arasında kısa bir bekleşme oldu ve Yitzhaki’nin askerlere ateş etme tehdidi üzerine nişancılar yerleştirildi. Güvenlik güçleri çatıyı bastı ve yerleşimcileri şiddet kullanmadan tutukladı. Ordu ve polis, Yitzhaki’nin silahları verip teslim olmasından sonra evini boşalttı. Bu süreçte üzerlerine boya atıldı ve Yitzhaki’nin karısıyla diğer bir sağcı aktivist tahliyeye karşı çıktıklarını belirtip ellerindeki çocuklarıyla yere uzanıp beklediler.[34]
Dahaniya köyündeki İsrailli Bedevi vatandaşlar, Gazze-İsrail sınırındaki bir alandan tahliye edilip Arad’a yerleştirildiler. Köyün uzun yıllardır İsraille işbirliği içinde olduğu bilinirdi ve Gazze’liler de köylüleri hain olarak görürdü. Bu nedenle köylüler güvenlik nedeniyle tahliye edilmek istediler.[35][36][37]
Ağustos 19’da, The Guardian, bazı yerleşimcilerin çocuklarını elleri havada ve ya Davud’un Yıldızı’nı giyerek evlerden çıkardığını yazdı, böylece, İsrail’in bu girişimini Nazi Almanyası ve Holokost’a benzetmişlerdi.[38] Bazı protestocular, Holokost’la bağdaşlaştırılan “kuzular gibi katledilmeye gitmecekleri” sözünü söylediler.[39] 22 Ağustos’ta, Netzarim İsrail ordusu tarafından tahliye edildi.[40] Bu İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki 38 yıllık varoluşunu resmen sona erdirdi. Resmi el değişimi birkaç hafta sonra gerçekleşti.
Yerleşimcilerin tahliyesi 22 Ağustos’ta tamamlandı ve bundan sonra yıkım ekibi, 2800 evi, kamu binalarını ve 26 sinagoğu yıktılar[41]. İnşaası tekrar sökülüp bir araya getirilebilecek şekilde olan iki sinagog, sökülüp İsrail’de tekrar kuruldu. Evlerin yıkımı Eylül 1’de tamamlandı ama Shirat HaYam oteli daha sonra yıkıldı.[42]
Ağustos 28’de, İsrail Ordusu Gush Katif’te içinde 48 mezarın bulunduğu mezalığı dağıttı. Bütün cesetler özel takımlar ve ordu hahamlığı tarafından alındı ve ailelerinin seçtiği yerlere tekrar gömüldü. Yahudi kanunlarına uyarak, kalıntılarına dokunan topraklar da taşınırken alındı ve her ölü için tekrar cenaze töreni yapıldı. Aileler bir günlük yas tuttular. Eylül 1’de taşımalar sona erdi ve tekrar gömülmeye götürülen tabutların üzeri İsrail bayrağıyla sarıldı.[43][44]
İsrail Ordusu Gazze Şeridi’nden çekildi ve Eylül 1’e kadar ordu malzemelerinin 95% ini sınırların dışına taşıdı. 7 Eylül’de ordu, tam çekilmeyi 12 Eylül’e çektiği anonsunu yaptı ve kabinenin onayını bekledi.[45]
Çekilme başladığında, İsrail, Gazze Şeridi ve Mısır arasında tampon bölgesi görevinde gören dar şerit halindeki Philadelphi Hattı’ndan çekilip çekilmeyeceğine karar vermedi. Şaron başta Philadelphi hattından çekilmek istedi ama daha sonra yasal danışmanların tavsiyesine uyarak çekilmek istedi. Danışmanlar, Mısır-Gazze sınırını kontrol ettikçe, İsrail’in Gazze’den tam olarak çekilmeyi gerçekleştirmemiş olacağını paylaştılar.[46] Ağustos 28’de, İsrail hükûmeti Philadelphi Anlaşmasını onayladı. Bu anlaşmaya göre, barış anlaşması sonrası Sinai’yı askersiz bırakmakla yükümlü olan Mısır’a, Philadelphi hattına ağır silahlı 750 sınır koruma görevlisi yerleştirme izni verildi. Anlaşma Knesset tarafından Ağustos 31’de onaylandı.[47] Eylül 12’de İsrail Ordusu Philadelphi hattından tam olarak çekildi.
Yerleşimcilerin sinagogları yıkmamaya yönelik başvurularına rağmen, İsrail Yüksek Mahkemesi, İsrail yönetimine izin verdi. Buna rağmen Şaron yıkım kararlarını uygulatmadı.[41] Eylül 11’de, İsrail kabinesi sinagogların yıkımıyla ilgili kararı tekrar gözden geçirdi. Filistin yönetimi İsrail’in yıkımları iptal etme kararını protesto etti ve İsrail’in bu sinagogları yıkması gerektiğinin taraftarı olduklarını belirttiler.[48] Eylül 11’de, İsrail Ordusu’nun Gazze Şeridi’ndeki karargahında bir tören yapıldı ve son İsrail bayrağı indirildi.[49] Ordunun son mensupları ileriki saatlerde Gazze Şeridi’ni terk etti. Son askerin çekilmesiyle Kissufim kapısı, Eylül 12 sabahında kapatıldı[50] ve bu da Gazze Şeridi’nden çekilmeyi tamamladı. Buna rağmen, Filistin Yönetimi’ni yıkımı gerçekleştirilmeyen sinagoglarla ilgili İsraili boykot etti ve resmi el değişitirme töreni iptal edildi. Eylül 20’de İsrail Ordusu Gazze Şeridi kuzeyine girdi ve Beyt Hanun yakınlarındaki sınıra paralel bir tampon bölgesi inşa etti.[51] Eylül 21’de, İsrail Gazze Şeridi’ni resmen ülke sınırı dışında olan bir alan olarak deklare etti ve İsrail-Gazze sınırı üzerindeki dört geçiş noktasını uluslararası geçiş alanı olarak ilan etti. Ancak geçerli pasaport ve ya kabul edilebilir seyahat belgesiyle bu sınır noktalarından geçilebilecekti.[52]
Ekonomik İşbirliği Derneği’nin 14 milyon dolar toplayıp, Filistin Yönetimi için hepsini alacağından seralara dokunulmayacaktı[53] buna rağmen, söz verilen ödemeler yapılmadığından seraların yarısı sahipleri tarafından çekilme öncesinde yıkıldı.[54]
Eylül 22’de İsrail ordusu Batı Şeria’nın kuzeyindeki dört yerleşim birimini tahliye ettiler. Çoğunluğu laik ve orta-sınıf olan, Ganim ve Kadim’de yaşayan yerleşimciler evlerini uzun zaman önce terk etmişlerdi ama birçok aile ve 2000 civarında dışardan gelenler, Sa-Nur ve Homesh’in tahliyesini engellemeye çalıştı. Müzakerelerden sonra, tahliye nispeten barış içinde gerçekleşti. Yerleşim birimleri daha sonra 270 evin buldozerle yıkılmasıyla yerle bir edildi. Sa-Nur’daki sinagoğa dokunulmadı ama buldozerler, Filistinliler zarar vermesin diye sinagogları kumdan tümsekler oluşturup altında bıraktı.[55]
Çekilme esnasında yüzlerce insan ayaklanma nedeniyle tutuklandı ve 482 kişiyle ilgili suç dosyası açıldı. 25 Ocak 2010 tarihinde Knesset, çoğunluğu genç olan 400 kişiye af tanıyan kanunu onayladı. Birçoğu hapis dönemlerinin sonuna gelmişti ama sicil kayıtları temizlendi. Bu aftan yararlanmayan kişiler, insan hayatını tehlikeye atma suçunu işleyenler, patlayıcı ve ya ciddi şiddet kullanmış olanlar ve daha önce adli sicil kaydına sahip kişilerdi.[56]
İsrail’in çekilmesinden sonra, 12 Filistinli kalabalık grup, sloganlar, havaya atılan silah atışları ve havai fişekler eşliğinde, ellerinde Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas’ın bayraklarını tutarak yerleşim birimlerine girdi. Aralarındaki radikaller, dört sinagoğu kirletti ve yıkılmış evler altüst edildi.[41][57] Kalabalık gruplar sinagogları yağmalayıp alt üst ederken, Hamas liderleri Kfar Darom sinagoğunda törensel dua ayini gerçekleştirdi.[58]Filistin Ulusal Yönetimi güvenlik güçleri olanlara dahil olmadı ve sinagogların yok edileceği anonsunu yaptı. Çekilmeden sonraki 24 saatten az sürede, Filistin Ulusal Yönetimi buldozerleri kalan sinagogları yıkmaya başladı.[59][60][61] Hamas çekilmeyle ilgili krediyi üstlenirken, pankartlarından biri “Dört yıllık direniş, on yıllık müzakereleri yendi” demekteydi.[41]
Seralar
Çok yaygın bir fikre göre, İsrail Gazzelilere, ekonomik büyümelerine yardımcı olsun diye çok zengin bir sera altyapısı bıraktı ama Filistinliler tarafından bu altyapı yokedildi.[62][63][64][65][66][67][68][69] Çekilmeden iki ay önce, 21 yerleşim birimine ait 1000 dönümlük seranın yarısı sahipleri tarafından dağıtıldı ve geriye kalan 500 dönümün ticari gücü zayıf durumda kaldı. Uluslararası kuruluşlar ve kendi parasından 500.000 Dolar veren Orta Doğu Dörtlüsü Elçisi James Wolfensohn, teşvikler sunarak kalan seraların Gazzeli Filistinlilere bırakılmalarını istediler. Daha sonra, İsrail ile uluslararası kanunlar dahilinde bir anlaşmaya varıldı ve yerleşimcilerin evleri yıkılıp, molozları Mısır’a gönderildi. Özellikle asbestlerin ortadan kaldırılması büyük bir problem yarattı ve 60.000 kamyon dolusu moloz Mısır’a gönderildi.[70]
Kalan yerleşimcilerin seraları Filistinliler tarafından iki gün boyunca, sulama hortumları, plastik kaplama ve cam için yağmalandı ama seraların kendileri yapısal olarak, düzen tekrar sağlanana kadar sağlam kaldı.[54][69][71]Filistin Ulusal Yönetimi güvenlik güçleri, yağmacıları durdurmak istedi ama etkili olmak için yeterince adam gücüne sahip değillerdi. Bazı yerlerde hiç güvenlik yokken bazı Filistinli polisler yağmacılara katıldı.[72][73]Filistin Ekonomik Gelişme Şirketi (PED) 20,000,000 dolarlık yatırım yaptı ve Ekime kadar endüstri tekrar ayağa kalktı.[69] Daha sonra, İsrail üzerinden Avrupa’ya ihraç edilmesi planlanan hasat, İsrail’in Karni geçişinde uyguladığı kısıtlamalardan dolayı yapılamadı. Geçiş noktası açık olduğu zamandan çok kapalıydı ve bu durum günlük 120.000 dolardan fazla zarara sebep oldu.[72] Ekonomi danışmanlarına göre, kapatmalar Gazze’deki tarım sektörü gelir kaybını günlük 450.000 dolara çıkardı.[74] Gazze tarım projesinin işe yaraması için her gün 25 kamyonluk ürünün geçmesi gerekiyorken sadece 3 kamyon nadir olarak geçiş izni alabiliyordu ve bu da İsrail’in daima dile getirdiği güvenlik probleminden dolayı tek tük gerçekleşiyordu.[69] Gazzeli bazı kişilerin İsrailli polislere rüşvet verip izin alması gibi her iki tarafta da rüşvet vardı.[71] 2006 yılı başına doğru, ürün dolu kamyonlarını sınırdan hızlı bir şekilde geçiremeyen üreticiler ürünlerini geçiş yerinde boşalttı ve ürünler de keçiler tarafından yenildi. Zamanla Ariel Şaron hastalandı, yeni İsrail hükûmeti göreve geldi ve ABD tarafından şüpheyle yaklaşılan ve engellere takılan sınır polikalarından dolayı Wolfensohn istifa etti. Wolfensohn bu politika engelini Elliot Abrams’a bağladı. Hamas’ın Ocak 2006’daki seçim zaferinden ve Hamas ile El Fetih arasındaki sorunun çıkmasından sonra daha fazla sorun doğdu. Hamas’ın zaferini, İsrail’in anlaşmalara uymamasına bağladı birçok siyasetçi çünkü Filistinlilere göre normalleşme istedi gerçek değildi. Filistinliler umut kazanmak yerine hapse tıkandıklarını düşündüler[69][71]. Nisan 2006’da, tarım işçilerinin maaşları ödenemez duruma geldiğinde ve para bittiğinde proje iptal edildi.[69]
Sonrası
İsrail’in çekilmesinden sonra, Gazze Şeridi üzerindeki kontrol Filistinlilere verildi. Sınırlar, hava sahası ve sınır suları bu kontrolün dışında kaldı. Dağıtılmış Batı Şeria bölgesi, C bölgesi (İsrail’in askeri ve sivil kontrolü altındaki bölge) olarak kaldı. Eylül 23’te, İsrail’e atılan roketlerden saatler sonra, Jabaliya’daki bir mülteci kampında bulunan Hamas kamyoneti füzeyle vuruldu ve 10 militan öldürüldü. Eylül 26’da İsrail, Filistin İslami Cihad Örgütü komutanı Mohammed Khalil ve korumasını yine bir füzeyle öldürdü. Eylül 29’da İsrail Batı Şeria’daki bütün Hamas yardım kuruluşlarını kapattı ve Gazze Şeridi’ne yönelik beş günlük ağır silahlarla saldırı yaptı.[75]
İngiliz parlamentosundan bir komisyon sekiz ay sonraki durumu ele aldı ve Rafah geçiş noktası anlaşmasının Ocak-Nisan 2006 arasında etkili olarak uygulandığını gördü. Buna rağmen Karni geçiş noktası 45% kapalıydı ve Gazzeli ihraç edilen 8500 ton üründen sadece 1500 tonunun geçtiği sonucuna vardılar. Komisyon kapanmaların çoğunun güvenlikle alakalı olmadığını, bazı kapanmalarda Batı Şeria’daki şiddet girişimleri neden olarak verilirken, bazılarında hiç neden verilmediğini anladı. Gazze Şeridi ve Batı Şeria arasında söz verilen geçişler yerine getirilmedi çünkü İsrail bu tür konvoyların sadece özellikle inşa edilmiş tünel ve geçitler aracılığıyla yapılabileceği inancındaydı ve gelecekte gerçekleştirilebilecek bir projeyle mümkün olacaktı. İsrail Aralık 2005’te, Kafr Rai’li bir Filistinlinin Netanya’da gerçekleştirdiği bombalı intihar saldırısı sonrasında bu geçiş projesini uygulama müzakerelerinden vazgeçti[28] by a Palestinian from Kafr Rai..[76]
Tazminat ve Yeniden İskan
Knesset tarafından geçirilen kanuna göre, tahliye edilen yerleşimciler evlerini, topraklarını ve işlerini kaybettikleri için tazminat alacaklardı. İlk olarak kanun 21 yaşı ve üzeri, yerleşim birimlerinden birinde 5 yıl boyunca yaşamış herkesin tazminat alacağını yasalaştıracaktı ama İsrail Yüksek Mahkemesi, yaşları küçük olan yerleşimcilerin de tahliye edilen ailelere verilecek tazminatlardan yararlanması kararını aldı. Bölgede en az iki yıl yaşayan herkes tazminat hakkına sahip olacaktı. İsrail hükûmeti Galilee ve Negev’e taşınmak isteyenlere primler teklif etti ve yerleşimcilerin evlerini inşa etmeleri için bir program uyguladı. Ayrıca kira hibeleri de sundu. İskan Bakanlığı Negev’deki uygun apartman sayısını ikiye artırdı. Çiftçilere azaltılmış tazminat karşılığında arsalar ve araziler verildi. Topraklar için, dönüm başına 202.000 dolar tazminat verilecekken, evlerin tazminatı metre karesine göre verilecekti. İşini kaybeden çalışanlar işsizlik haklarından yararlanıp altı aya kadar askari ücretten maaşlarının iki katına kadar ücret alacaktı. 50-55 yaşları arasındaki çalışanlara yıllar boyunca işsizlik maaşı verildi ve 55 yaşı üzerindekilere 67 yaşına kadar emeklilik ödemesi verildi. Topluca tahliye edilen topluluklar için farklı bir kategori oluşturuldu ve umumi binaları devlet yeniden inşa etti. İş sahiplerinin tazminatlarına uygulanan vergiler yüzde 10’dan yüzde 5’e indirildi. Knesset tarafından onaylanan tazminat paketinin toplam tutarı 3.8 milyar NIS – Yeni İsrail Şekeli’ydi (yaklaşık 870 milyon dolar). Çekilmeden sonra artan tazminat talepleriyle, 1.5 milyar NIS (350 milyon dolar civarı) daha eklendi. 2007 yılında, tazminat bütçesine ek 125 milyon dolar eklendi. 176 milyon dolar doğrudan tahliye edilenlere, 66 milyon dolar iş sahiplerine ve kalanı ise, hükümetin çekilmeyle ilgili masraflarına ayrıldı. Tahliye edilenleri temsil eden avukat İzak Meron, yakın dönemde (11.08.2014), kendi bakış açısıyla olanları açıkladı:[77]
İsrail tahkikat komitesine göre, hükümet tazminat planını düzgün bir şekilde uygulayamadı.[78] Nisan 2006’ya varıldığında sadece 10.000 dolarlık bir miktar, aileler yeni bir iş bulana kadar yaşayabilsinler diye verildi. Bu miktar, çoğu yeni işini ve tarımsal kaynağını yitirmiş genellikle orta yaşlı olan kişiler için yeterli değildi. Tazminat bekleyenler ayrıca hukuki ve bürokratik engellerle uğraştı.
Devlet denetimcilerinden Micha Lindenstrauss’un raporuna göre, tahliye edilenlere gösterilen muamele “büyük bir başarısızlıktı” ve birçok eksiklikleri vardı.
2007 yılına doğru, tahliye edilenlerin 56.8% i iş buldu ve 22.3% ü ise iş aramaktaydı. Kalan 31.2% si ise iş aramaktansa devletten yardım alarak yaşıyordu. Tahliye edilenlerin maaşları geçen yıldan 2.1% artırılarak 5380 NIS miktarına çıkarıldı. Buna rağmen bu maaş, çekilmeden önce tahliye edilenlerin ortalama maaşlarından 39% daha azdı. Maaşlardaki düşüşlere ek olarak, tahliye edilenlerin yaşam standartları, yeni yerleşim birimlerinde daha fazla olan ürün ve hizmet fiyatlarından dolayı düştü.[79] Çekilmeden hemen sonra, yerleşimciler geçici olarak (bazen altı ay kadar) otellere yerleştirildiler. Hemen sonra, yine geçici olarak, kendi evlerini inşa edene kadar “caravillas” adı verilen karavanlara yerleştirildiler. Haziran 2014’e kadar, tahliye edilenlerin 60%ı hala karavanlarda yaşıyordu. Sadece 40% daimi evlerine taşınmıştı ve diğer tahliye edilenler için inşaat süreci devam ediyordu. Temmuz 2014’e doğru onbir kasaba tamamlanmıştı ve evlerinden edilen diğer kişilerin oluşturduğu on kasabayla yeni yerleşim birimleri oluşmuştu.[80] Daimi yerleşim birimlerinin çoğuna, Gazze’deki yerlere benzeyen isimler verildi. Ağustos 2014’te, yerleşimcilerin işsizlik oranı 18% e düştü. 2010 yılında Knesset’te geçen bir yasa iş yerleri iflas eden iş sahiplerine emeklilik sağlayacaktı.[81][82][83]
Çekilmeden sonra, Hamas, Filistin hükümeti olarak seçildi ve aynı yıl içinde Yaz Yağmurları Operasyonuyla sonuçlanan zincirleme olaylar başladı.
Aralık 2006’da haberler, bazı Filistinlilerin politik kargaşa ve ekonomik zorluklardan dolayı Gazze Şeridi’ni terk ettiklerini paylaştı.[84] Ocak 2007’de El Fetih ve Hamas arasındaki kavga, çözüme ve ya uzlaşmaya doğru bir ilerleme kaydetmeden devam ediyordu[85]. Çatışmalar Gazze Şeridi’nin her tarafına sıçradı ve her iki taraf birbiriyle savaşıyordu. Gazze Şeridi’nden gelen daimi roket saldırılarına cevaben İsrail, Hamas’a ait bir binayı yok eden hava saldırısını başlattı.[86] Haziran 2007’de El Fetih-Hamas savaşı oldukça sertleşti ve Hamas Gazze Şeridi’nin kontrolünü tamamen ele geçirdi.[87]
Müze
Ağustos 2008’de, Kudüs’teki Mahane Yehuda Pazarının yakınlarında Gush Katif müzesi açıldı. Müze direktörü, Yanhelek Klein, müzeyi yerinden edilen 21 Gazzeli yerleşim birimlerinin ve dönmek isteyen tahliye edilenlerin artistik anılışı olarak görüyordu. Müzede gösterimde olan sanat eserleri, Gazze’den tahliye edilenlere, çekilmeyle ilişkisi olan ve çekilmeden etkilenen sanatçılarla fotoğrafçılara aitti.[88]
Renove edilen ve “Nitzan’daki Gush Katif Miras Merkezi” olarak adlandırılan Katif Merkezi’nde, modern teknoloji kullanılarak, Gush Katif’ten tahliye edilen insanların rehberliğini yaptığı oldukça duygusal bir tecrübe yaratıldı(90). Proje koordinatörü Laurence Beziz, “Amacımız İsrail’in Gush Katif topraklarında öncülük eden 35 senelik hikâyemizi ve Gush Katif’teki hayatın nasıl olduğunu göstermektir” dedi.[89]
Eleştiriler ve görüşler
Tek taraflı çekilme planı çeşitli bakış açıları tarafından eleştirildi. İsrail’de en çok yerleşimciler ve İsrail sağı Ariel Şaron’u bu kararından dolayı eleştirdi. Onlara göre Şaron, daha önce dile getirdiği yerleşimciler yanlısı politikadan uzaklaştı bu hareketiyle. Diğer taraftan İsrail solu da çekilmeyi eleştirdi. Onlara göre ise bu plan müzakereleri yavaşlatmak isteyen ve Batı Şeria’da İsrail’in varoluşunu daha güçlendirmeyi amaçlayan bir girişimdi. Ayrıca çekilme genel olarak işgalin yarattığı problemleri çözmüyordu. Bunun nedeni, İsrail’in Gazze Şeridi üzerindeki kontrolünü sınır, hava sahası, liman şeridi, altyapı, ithalat ve ihracat gibi konularda bırakmamasıydı.
Çekilme yanlısı
Çekilme planı hem İsrailliler hem de karşıt görüşteki diğer gözlemciler tarafından, Batı Şeria’daki bazı yerleşim birimlerini daimi kılmak amacıyla atılan bir adım olarak görüldü. Gazze Şeridi ekonomik olarak işe yaramayan ve içinde, İsrail’in demokratik bir Yahudi devlet olmasına engel olacak 1.4 milyonluk müslüman nüfusunun olduğu bir alan olarak Filistin Ulusal Yönetimi’ne verilmişti. Filistin Ulusal Yönetimi Avrupa sözcüsü Leila Shahid, “çekilmenin tek taraflı olması bile İsrail’in amaçlarına yönelik olduğunu göstermektedir” dedi. İrlanda Dışişleri Bakanı ve Avrupa Birliği sözcüsü Brian Cowen, AB’nin planı onaylamamasının nedenini, planın Batı Şeria’dan tamamen çekilmeyi gerçekleştirmemesi olarak gösterdi. Cowen AB’nin, her iki tarafın da kabul ettiği bir anlaşma olmadan, 1967 öncesi sınırlara yapılan her hangi bir değişikliği kabul etmeyeceğini açıkladı. Buna rağmen, AB, çekilme planına barışa yönelik bir girişim olarak gördüğü için farazi bir destek sinyali verdi. Bazı eleştirmenler, Şaron’un, çekilme planını hazırlarken, Kudüs yakınındaki en büyük yerleşim birimlerinden biri olan Ma’ale Adumim gibi Batı Şeria’da bulunan yerleşim birimlerinin yanlısı olarak hareket ettiğini belirttiler. Şimdi Barış (Shalom Achshav) adlı kuruluşa göre, Batı Şeria’daki yerleşimcilerin sayısı 2004 yılıyla karşılaştırıldığında, 6100 kişi artarak 250.000’e ulaşmıştı. 6 Ekim 2004 tarihinde, Şaron’un personel şefi Dov Weissglass, Haaretz’le yaptığı bir söyleşi esnasında, “Çekilme planının önemi, barış sürecini dondurmaktı…Süreci dondurmakla Filistin Devleti’nin kurulmasını ve mülteciler sorunu, sınırlar ve Kudüs gibi tartışmaları engelliyorsun. Çekilme Filistinlilerle siyasi süreçleri engelleyecek miktarda materyal sağlamaktadır” dedi.[90]
Yabanci Devletlerin Tutumları
Amerika Birleşik Devletleri
Başkan George W. Bush planı, barışa giden bir yol haritası adımı olarak gördüğünden destekledi. Ariel Şaron’la 11 Nisan 2005 tarihinde gerçekleştirdiği bir ortak basın toplantısında:
“Başbakan Ariel Şaron’un Gazze ve Batı Şeria’nın bir kısmından cesurca çekilme girişimini destekliyorum. Başbakan çekilme planının uygulanmasıyla ilgili Filistinlilerle iş birliği yapmaya hazır. Filistin liderlerini bu teklifi kabul etmeye çağırıyorum. Beraber çalışarak, İsrailliler ve Filistinliler geçiş sürecini barışçıl bir şekilde yürütebilirler” dedi.[91]
“İsrail’in yakın zamanda Gazze’den ve Batı Şeria’nın bir kısmından çekiliyor olması, barışa yönelik yol haritasına dönme şansını sunmaktadır. Gazze’den çekilmeyi başarıyla sonuçlandırmak adına, ABD Filistin Yönetimi’ne 50 milyon dolarlık, yeni ev ve altyapı inşaası için kullanılacak yardımı yapacaktır”dedi.[92]
11 Nisan 2005 tarihinde Başkan Bush:
“Nihai barışla ilgili İsrail güvenli ve tanınmış sınırlara sahip olmalıdır ve bu sınırlar her iki tarafın müzakereleriyle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242 ve 338 nolu çözüm önerilerini temel alacak şekilde belirlenmelidir. Zemindeki yeni gerçeklikler göz önünde bulunduğunda, müzakerelerin sonucu 1949 ateşkesi sınırlarına dönüş olamayacaktır. Bunun nedeni halihazırda bulunan Yahudi nüfusuna sahip birçok bölgelerdir.
26 Mayis 2005 tarihli Filistinli lider Mahmud Abbas’la gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında, Başkan Bush yol haritasıyla ilgili beklentilerini paylaştı:
Her türlü nihai anlaşma her iki tarafın da katılımıyla yapılmalıdır ve 1949 Ateşkes hattına yapılacak her türlü değişiklik yine her iki tarafın rızasıyla olmalıdır. Uygulanabilir bir “iki-devlet çözümü” Batı Şeria’nın bütünlüğüyle olmalıdır ve dağıtılmış sınırlardan bir devletin kurulması mümkün değildir. Aynı zamanda, Gazze Şeridi ve Batı Şeria arasında anlamlı bağlantılar olmalıdır. Bu ABD’nin şuanki pozisyonudur ve nihani çözüm zamanında da bu pozisyon gündemde olacaktır.
Avrupa Birliği
Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Javier Solana, 10 Haziran 2004 tarihinde şunları söyledi:
İsrail Başbakanının Gazze Şeridi’nden çekilme önerisini hoş karşılıyorum. Bu BM Güvenlik Konseyi’nin de desteklediği yol haritasına dönme fırsatını sunmaktadır.
İrlanda Dışişleri Bakanı Brian Cowen (İrlanda’nın AB başkanı olduğu dönemde), planın Batı Şeria’dan tamamen çekilmeyi gerçekleştirmemesi nedeniyle AB’nin planı kısıtlı bulduğunu belirtti. Ayrıca, AB’nin her iki tarafın da kabul ettiği bir anlaşma olmadan, 1967 öncesi sınırlara yapılan herhangi bir değişikliği kabul etmeyeceğini açıkladı. Buna rağmen, AB çekilme planını barışa giden yolun parçası olduğundan destekledi.
Birleşmiş Milletler
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, 18 Ağustos 2005 tarihinde (95) Şaron’un çekilme planını cesur bir karar olarak adlandırdı ve her iki tarafa itidal çağrısı yaptı. Ayrıca başarılı bir çekilme sürecini, barış sürecine destek olacak bir adım olarak gördüğünü açıkladı. Bu plan, BM, AB, Rusya ve ABD’nin ön gördüğü yıl sonuna kadar barışa götürecek barış yol haritasına uygundu.
BM Güvenlik Konseyi Siyasi İşler Genel Müsteşarı, İbrahim Gambari, 24 Ağustos 2005 tarihinde Güvenlik Konseyi’ne şunları söyledi[93]
İsrail daimi barışı elde etmeye yönelik adımlar için gerekli olan olgunluğa sahip olduğunu gösterdi ve İsrail Ordusu ise bu amaca yönelik görevlerini tahditle getirdi. Başbakan Aríel Şaron içeride karşılaştığı muhalefete rağmen, planı gerçekleştirmek için gösterdiği kararlılıktan dolayı takdir edilmelidir.
Kamuoyu düşüncesi
Filistinli
Nihani bir barış anlaşmasının olmamasından dolayı, Filistin Ulusal Yönetimi, sınırlardan her türlü askeri çekilmeyi hoş karşıladı ama birçok Filistinli Arap, planın geçmiş uluslararası anlaşmalarını geçiştirmeyi amaçladığını belirterek plana karşı çıktı ve yerine İsrail’in Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini istediler. Şüpheleri, Şaron’un en üst düzey yardımcılarından olan Dov Weisglass’ın, 6 Ekim 2004 tarihli Haaretz demeciyle arttı. Bu demeçte Weisglass, çekilmeyle Filistin Devlet’nin kurulmasını yıllar boyunca engelleyeceklerini söylemişti. Bu demeç, eleştirmenlerin tarafını güçlendirdi ve Şaron’un çekilmeyi kasıtlı olarak, barış sürecini durdurmak için kullandığı fikri yaygınlaştı.[94] İçlerinde birçok İsrailli yetkilinin bulunduğu önemli isim, suçlamaları kabul etmedi ve Weisglass’ın konuşmasının çarpıtıldığını belirtti.
8 Ağustos 2005 tarihinde Haaretz, Ramallah müftüsü Şeyh Jamal Al-Bawatna’nın fetvasını yayınladı. Fetvada, İsrail’e ve yerleşim birimlerine yapılan saldırılar yasaklandı ve saldırıların çekilme sürecini kötü şekilde etkileyeceği belirtildi. Haaretz’e göre, ilk defa bir Müslüman lider İsrail’e saldırıları yasaklamıştı.[95]
15 Ağustos 2005 tarihinde çekilmenin olmayacağı şüphelerinden sonra Arap Dünyası sevinç içindeydi.[96][97]
İsrailliler
Maariv’te paylaşılan 15 Eylül 2004 tarihli bir ankette:
69% u planı referanduma götürmek isterken, 26% sı Knesset onayının yeterli olduğunu düşünüyordu.
Eğer referandum yapılırsa, 58% i çekilme planına evet, 29% u ise hayır oyu.[98][99]
Anketlerde plana destek 50%-60% civarındayken, muhalefet 30%-40% civarındaydı. Dahaf Enstitüsü/Yedioth Ahronoth anketi plana desteği 53%, karşıtlığı 38% olarak gösterdi.[100] 17 Haziran’da Maariv’in paylaştığı bir telefon anketinde İsrail Yahudi nüfusunun 54% ü çekilmeyi destekliyordu. Midgam anket şirketi 29 Haziran’da desteği 48%, muhalefeti 41% gösterdi.[101] Aynı gün Dahaf Enstitüsü/Yedioth Ahronot anketi evet oyunu 62%, hayırı 31% olarak gösterdi.[100] 17 Temmuz haftasında Tel Aviv Üniversitesi bir anket paylaştı ve bu ankette çekilme yanlıları 48% di. Anketi yanıtlayanlardan 43% Filistinli terörizmin artacağını düşünürken, 25% i terörizmin azalacağını düşünüyordu.[102]
25 Temmuz 2004 tarihinde, planı protesto etmek ve planı referanduma götürmek için toplanan binlerce plan karşıtı İsrailli, Gazze Şeridi’ndeki Erez geçişinden, Kudüs’teki Ağlama Duvarına uzanan 90 kilometrelik “İnsan Zinciri” oluşturdu.[103] 14 Ekim 2004 tarihinde 100.000 İsrailli, “Gush Katif ve Samarya için 100 şehir” sloganıyla şehirlerde yürüyüş gerçekleştirdi.[104]
16 Mayıs 2005 tarihinde, ülkenin her tarafında, şiddetsiz bir protesto gerçekleştirildi. Protestocular İsrail’deki ana trafik hatlarını engellediler. Protesto “HaBayit HaLeumi” tarafından düzenlendi ve protestoyu başarılı buldular. Protesto esnasında yarısı çocuk yaşta olan 400 kişi tutuklandı. Ülkenin her tarafında 40’tan fazla kavşak bloke edildi:
Kudüse giriş
Kudüs’teki Bar Ilan/Şmuel Hanavi Kavşağı
Kudüs’teki Eski Şehir dışında bulunan Sultan Havuzu Kavşağı
9 Haziran 2005’te, İsrail televizyonlarından biri, ilk defa çekilmeyle ilgili desteğin 50%’inin altına düştüğünü paylaştı.
18 Temmuz 2005 tarihinde, bir protesto gerçekleştirildi. Gazze yakınında Netivot’ta başladı ve 21 Temmuz’da polisler tarafından Gush Katif yolunda durduruldu. 2 Ağustos 2005 tarihinde, Sderot’ta çekilme karşıtı başka bir protesto gerçekleştirildi ve 50.000 katılımcı vardı. 10 Ağustos 2005 tarihinde, aralarında Avraham Shapira, Ovadia Yosef ve Mordechai Eliyahu’nun bulunduğu Yahudi liderlerin çağrısı sonrasında, 70.000 (polislerin tahmini) ve ya 250.000 (protestocuların tahmini) kadar kişi Ağlama Duvarı’nda toplanıp dua ederek planın iptal edilmesi çağrısında bulundu. Katılan kalabalık Ağlama Duvarı’nın çevresini doldurup taşırdı ve protesto Kudüs’ün mahallelerine aktı. Bu protesto 1991’deki Madrid Konferansı karşıtı protestodan sonra en kalabalık protesto oldu.[105][106][107][108] 11 Ağustos 2005 tarihinde, 150.000 (polisin tahmini) ile 300.000 (organizatörlerin tahmini) arasında protestocu Tel Aviv’deki Rabin Alanı’nda plan karşıtı bir toplatı düzenledi. Organizatörler toplantıyı İsrail’deki en büyük kamu protestosu olarak adlandırdı. Polis sözcüsüne göre, yakın zamandaki en büyük protestoydu.[109]
Planın durdurulmasını ve ya iptal edilmesini isteyenler aşağıdaki argümanlardan birini sıklıkla kullandı:
Dini yaklaşım: İsrail Toprakları Yahudilere Tanrı tarafından söz verilmiştir ve hiçbir hükümetin bu haktan İsraillileri men etme yetkisi yoktur. İsrail topraklarının hepsine yerleşmesi en önemli mitsvalardan biridir.
Siyasi yaklaşım: Genelde sağ siyaseti ideolojilerini temsil eder ve bu görüşe göre tahliye edilmesi istenen bölgeler resmi olarak İsrail topraklarına aittir. Bölgeler Tel Aviv ya da Hayfa kadar meşrudur. Yerleşimcileri yerlerinden etmek yasadışıdır ve insan haklarını ihlal eder. Bu yaklaşımı referans alan bazıları olanları savaş suçu olarak da adlandırdı. Bazı kişiler, 2005 yılındaki Şarm El-Şeyh Zirvesi’yle İsrail’in karşısında artık bir müzakere partneri vardı ve plan lüzumsuzdu.
Askeri yaklaşım: Plan İsrail güvenliği için faciaydı. Plandan sonra Kassam roketlerini ve Gazze’den gelecek diğer saldırıları engellemek zor olacaktı ve çekilme Hamas ile diğer terörist kuruluşlar için moral kaynağı olacaktı. Çekilmeden sonra saldırı gerçekleştirmeye devam edeceklerdi.
Turuncu kurdeleler çekilme karşıtlığını sembolize etti. Bu renk, Gazze Bölgesel Konseyi’nin bayrak rengiydi. Mavi kurdele ise, çekilmeyi destekleyen sembol oldu ve İsrail bayrağını çağrıştırdı.
Amerikalı
Gazze Şeridi’den çekilmeyle ilgili ABD’de yapılan anketler farklı sonuçlar verdi. Anketlerden biri İftira ve İnkarla Mücadele Birliği ve Marttila İletişim Grubu tarafından 19-23 Haziran 2005 tarihleri arasında 2200 Amerikalı yetişkinle yapıldı. Sonuçlarda 71%, planı “Barış Sürecine doğru atılan cesur bir adım” olarak görürken, 12% planı terörizme karşı verilen bir kapitülasyon olarak gördü.
Diğer bir anket, Amerika Siyonist Örgütü ve McLaughlin & Associates tarafından 1000 Amerikalı katılımcıyla 26-27 Haziran 2005 tarihlerinde gerçekleştirildi. Sonuçlarda 63% İsrail’in Gazze ve Kuzey Samarya’dan tek taraflı çekilip 10.000 İsrailliyi evlerinden ve işlerinden etmesine karşı çıktı. Ayrıca katılanların 53%ü planın Arap terörizmini ödüllendirdiğini düşünüyordu.
Amerika Siyonist Örgütü Başkanı Morton Klein, İnkarla Mücadele Birliği’nin yaptığı anketi, katılımcılara çekilmeye katılıp katılmadıklarını değil, çekilmenin arkasındaki amacı karakterize ederek, göreceli bir soru sorduğu için eleştirdi.
İsrail medyasındaki yeri
İsrailli medya gözlemleme kuruluşu Keshev’e (Farkındalık) göre, İsrail medyası sistematik bir şekilde çekilmeye karşıt olanların ortaya koyduğu tehdidi ve aşırı uç senaryoları abartarak gündemde tuttu.[110][111] Keshev’in raporuna göre çekilmeden önce haftalar boyunca ve çekilme döneminde, İsrail medyası devamlı olarak tahliye edilenlerle güvenlik güçleri arasında çatışma çıkacağı uyarısı yaptı. Bu gerçekleşmeyen senaryo günlerce İsrail medyasının başlıklarında yer aldı.
Keshev’in araştırmasına göre, İsrail basılı yayını ve televizyonu yanıltıcı başlıkları haber yayınlarına yerleştiriyordu.[112] Editörler “tek bir dominant ve kaygı verici mesaj: Polis yarın başlayacak, savaş durumuna benzer bir uyarı ilan etti” (Kanal 1, 14 Ağustos 2005 Ana Haberi)[112] gibi mesajlar paylaştı.
İsrail medyası tarafından yaratılan bu yanlış algı, tahliye edilen yerleşimciler hakkında çok kötü imaj sergiledi. Çekilmenin şiddetten uzak ve sakin bir şekilde tamamlanmasından sonra ve bunun sonucunda İsrail’de birlik ve gururun hissedilmesiyle, İsrail medyası, İsrail ve özellikle güvenlik güçlerinin hafifçe “sırtını sıvazlamayı” tercih etti.[112]
^Rivlin, Paul (2010). The Israeli Economy from the Foundation of the State through the 21st Century. Cambridge University Press. s. 245. ISBN9781139493963.
^abSanger, Andrew (2011). M.N. Schmitt; Louise Arimatsu; Tim McCormack (Ed.). The Contemporary Law of Blockade and the Gaza Freedom Flotilla. Yearbook of International Humanitarian Law 2010. Yearbook of International Humanitarian Law. 13. Springer Science & Business Media. s. 429. doi:10.1007/978-90-6704-811-8_14. ISBN978-90-6704-811-8. Israel claims it no longer occupies the Gaza Strip, maintaining that it is neither a State nor a territory occupied or controlled by Israel, but rather it has 'sui generis' status. Pursuant to the Disengagement Plan, Israel dismantled all military institutions and settlements in Gaza and there is no longer a permanent Israeli military or civilian presence in the territory. However the Plan also provided that Israel will guard and monitor the external land perimeter of the Gaza Strip, will continue to maintain exclusive authority in Gaza air space, and will continue to exercise security activity in the sea off the coast of the Gaza Strip as well as maintaining an Israeli military presence on the Egyptian-Gaza border, and reserving the right to reenter Gaza at will. Israel continues to control six of Gaza's seven land crossings, its maritime borders and airspace and the movement of goods and persons in and out of the territory. Egypt controls one of Gaza's land crossings. Gaza is also dependent on Israel for water, electricity, telecommunications and other utilities, currency, issuing IDs, and permits to enter and leave the territory. Israel also has sole control of the Palestinian Population Registry through which the Israeli Army regulates who is classified as a Palestinian and who is a Gazan or West Banker. Since 2000 aside from a limited number of exceptions Israel has refused to add people to the Palestinian Population Registry. It is this direct external control over Gaza and indirect control over life within Gaza that has led the United Nations, the UN General Assembly, the UN Fact Finding Mission to Gaza, International human rights organisations, US Government websites, the UK Foreign and Commonwealth Office and a significant number of legal commentators, to reject the argument that Gaza is no longer occupied. * Scobbie, Iain (2012). Elizabeth Wilmshurst (Ed.). International Law and the Classification of Conflicts. Oxford University Press. s. 295. ISBN978-0-19-965775-9. 27 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mayıs 2020. Even after the accession to power of Hamas, Israel's claim that it no longer occupies Gaza has not been accepted by UN bodies, most States, nor the majority of academic commentators because of its exclusive control of its border with Gaza and crossing points including the effective control it exerted over the Rafah crossing until at least May 2011, its control of Gaza's maritime zones and airspace which constitute what Aronson terms the 'security envelope' around Gaza, as well as its ability to intervene forcibly at will in Gaza. * Gawerc, Michelle (2012). Prefiguring Peace: Israeli-Palestinian Peacebuilding Partnerships. Lexington Books. s. 44. ISBN9780739166109. 26 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mayıs 2020. While Israel withdrew from the immediate territory, it remained in control of all access to and from Gaza through the border crossings, as well as through the coastline and the airspace. In addition, Gaza was dependent upon Israel for water, electricity sewage communication networks and for its trade (Gisha 2007. Dowty 2008). In other words, while Israel maintained that its occupation of Gaza ended with its unilateral disengagement Palestinians – as well as many human right organizations and international bodies – argued that Gaza was by all intents and purposes still occupied.
^Cuyckens, Hanne (2016). "Is Israel Still an Occupying Power in Gaza?". Netherlands International Law Review. 63 (3). ss. 275-295. doi:10.1007/s40802-016-0070-1. ISSN0165-070X.
^abAli Abunimah (21 Ağustos 2007). One Country: A Bold Proposal to End the Israeli-Palestinian Impasse. Henry Holt and Company. ss. 61-. ISBN978-1-4299-3684-2. In August 2005, for the first time since Israel was established, Jews no longer formed an absolute majority in the territory they controlled. Israel's Central Bureau of Statistics counted 5.26 million Jews living in Israel-Palestine and, combined with figures from the Palestinian Central Bureau of Statistics, there were 5.62 million non-Jews. Israel's pullout from the Gaza Strip allowed it to "subtract" the 1.4 million Palestinians who live there and claim therefore that the overall Jewish majority is back up to about 57 percent.
^abIlan Peleg; Dov Waxman (6 Haziran 2011). Israel's Palestinians: The Conflict Within. Cambridge University Press. ss. 122-. ISBN978-0-521-76683-8. The so-called demographic threat to Israel's ability to remain a Jewish and democratic state has become a major political issue in Israel over the past decade (this threat pertains not only to the Arab minority within Israel but also to Palestinians in the Occupied Territories over whom Israel effectively rules). It was one of the primary justifications used in support of Israel's unilateral disengagement from the Gaza Strip in August 2005, as Prime Minister Sharon presented the Gaza disengagement as a means of preserving a Jewish majority in the state. It was also the major rationale behind the short-lived "convergence plan" proposed in early 2006 by Sharon's successor Prime Minister Ehud Olmert, which would have involved a unilateral Israeli withdrawal from much of the West Bank. Both of these plans were intended, at least in part, to substantially reduce the number of Palestinians living under Israeli control. As such, they reflected the importance that demographic concerns had come to play in Israel. In the words of Shlomo Brom, a former Deputy National Security Advisor for Strategic Affairs and head of Strategic Planning in the Israel Defense Forces (IDF): “The most salient development in Israeli national security thinking in recent years has been the growing role of demography at the expense of geography.”
^abPaul Morland (23 Mayıs 2016). Demographic Engineering: Population Strategies in Ethnic Conflict. Routledge. ss. 132-. ISBN978-1-317-15292-7. 8 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mayıs 2020. Unlike the cases of Sri Lanka and Northern Ireland, the conflict in Israel/Palestine is unambiguously unresolved. Nor are the borders between Israel and a future Palestinian state agreed, if such a state ever comes into being. Yet those borders have been subject to considerable negotiation, discussion and, in the case of the barrier and Gaza withdrawal, of action. Only when the boundaries are finally drawn will we be able to determine whether a form of soft demography of the political/ethnic variety has been at work. Significant and concrete developments to date – namely the barrier and the Gaza withdrawal – have indeed been heavily influenced by demographic considerations and can therefore be considered as soft demographic engineering of an ethnic and political nature. For the time being however, this demographic engineering is work in progress.
^abAbdel Monem Said Aly; Shai Feldman; Khalil Shikaki (28 Kasım 2013). Arabs and Israelis: Conflict and Peacemaking in the Middle East. Macmillan International Higher Education. s. 373. ISBN978-1-137-29084-7. Far from seeing themselves as having withdrawn from Gaza in the summer of 2005 “under fire,” mainstream Israelis viewed their disengagement from the area as consequence of their success in abating the Intifada and, at the same time, their growing recognition of the limits of force. For them, by 2005 Israel was threatened not by violence but rather by demographic trends in the population residing between the Mediterranean Sea and the Jordan River: changes in the relative size of population groups that now appeared to pose an enormous challenge to Israel’s future as a Jewish and democratic state. Since Jews were about to lose their majority status in the area, it became clear that Israel's continued control of Gaza, the West Bank and East Jerusalem posed the following dilemma: either grant the Arab population in these areas full participatory rights, in which case Israel would lose its character as a Jewish state, or continue to deny them such rights, in which case Israel could no longer be considered a democracy.[ölü/kırık bağlantı]
^abJerusalem Post 23 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., "In fact, the impetus for the pull-out has been attributed, at least in part, to Soffer's decades-long doomsaying about the danger the Palestinian womb posed to Israeli democracy."
^Maximum Jews, Minimum Palestinians 12 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: Ehud Olmert speaks out: Israel must espouse unilateral separation – withdrawal to lines of its own choosing. It's the only answer to the demographic danger, says this latter-day realist., 13.11.2003
^FMA, "Address by PM Ariel Sharon at the Fourth Herzliya Conference" Dec 18, 2003 25 Ocak 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: "We wish to speedily advance implementation of the Roadmap towards quiet and a genuine peace. We hope that the Palestinian Authority will carry out its part. However, if in a few months the Palestinians still continue to disregard their part in implementing the Roadmap then Israel will initiate the unilateral security step of disengagement from the Palestinians."
^SFgate.com 7 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., A quiet fear in a 'village of traitors' Arabs who were informants for Israel to lose Gaza homes – as will town's original residents
^Ezra Levant, 'Israel must defend itself,' 2 Şubat 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Toronto Sun July 28, 2014. 'In 2005, Israel gave Palestinians at least part of a state – the Gaza Strip. Israel forcibly removed every Jew who lived there, and handed the place over to the Palestinians. Israel even gifted 3,000 greenhouses that were owned by the Jews who used to live there, as a ready-made industry. It is unlikely that Gaza could have become an Arab Hong Kong. But stranger things have happened, as the city of Dubai shows. But instead of setting to work building Gaza as a prosperous, or at least peaceful, mini-state, the Palestinians chose sharia law and a terrorist government that has fired thousands of rockets at Israel from amongst Gaza's houses and schools. Those 3,000 greenhouses? Like the Jews themselves, gifts from the Jews had to be destroyed.'
^Charles Krauthammer'Moral Clarity in Gaza,' 6 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Washington Post, July 17, 2014:'To help the Gaza economy, Israel gave the Palestinians its 3,000 greenhouses that had produced fruit and flowers for export. It opened border crossings and encouraged commerce. And how did the Gaza Palestinians react to being granted by the Israelis what no previous ruler, neither Egyptian, nor British, nor Turkish, had ever given them – an independent territory? First, they demolished the greenhouses. Then they elected Hamas.'
^Richard Chesnoff, 'Gaza and Palestinian Leadership: The More It Changes, the More it Gets Worse,' 12 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Huffington Post July 22, 2014. 'Ariel Sharon, finally withdrew Israel's troops from Gaza and evacuated Israeli settlers from the rich fruit and vegetable producing settlements they had established along the strip. The corrupt Palestinian Authority took over full control of Gaza. Even the network of miraculously flourishing greenhouses that Israeli settlers had built became Palestinian, something Israel hoped would help convince the Gaza leadership to keep peaceful borders with the Jewish state. That didn't happen. The chain of greenhouses was soon looted and all but completely destroyed.'
^J. J. Goldberg, 'What, Exactly, Is Hamas Trying to Prove?' 28 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Atlantic July 13, 2014:' In the days after withdrawal, the Israelis encouraged Gaza’s development. A group of American Jewish donors paid $14 million for 3,000 greenhouses left behind by expelled Jewish settlers and donated them to the Palestinian Authority. The greenhouses were soon looted and destroyed, serving, until today, as a perfect metaphor for Gaza’s wasted opportunity.'
^Lee Smith, 'Land for Death,' 6 Kasım 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Tablet November 19, 2014: 'If only Ariel Sharon’s 2005 disengagement from Gaza had led to the peace and co-existence between Israel and Gazans that the international community’s peace advocates promised! If only the greenhouses left by Israeli settlers had become the foundation for Gazan agriculture, producing world famous oranges and tomatoes, prized by Brooklyn’s top chefs! But that’s not what happened. Palestinians laid waste to the greenhouses.'
^Yair Rosenberg, citing Hillary Clinton'Watch Hillary Clinton vs. Jon Stewart on Gaza,' 13 Ekim 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Tablet July 17, 2014. '“You know, when Israel withdrew from Gaza … they left a lot of their businesses–there was a really very valuable horticultural business that was set up by the Israelis who had lived in Gaza. And the idea was that this would be literally turned over–money was provided, there would be a fund that would train Palestinians in Gaza to do this work. And basically the leadership said ‘we don’t want anything left from Israel’ [and] destroyed it all. That mentality to me is hard to deal with”.'
Yahoo.com 17 Mayıs 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.; Hamas kills 8 in Gaza border clash, By Ibrahim Barzak, Associated Press Writer, 5/15/07.
Yahoo.com 2 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Top Palestinian security official quits, by Sarah El Deeb, Associated Press, 5/14/07
^Yahoo.com 9 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Israel attacks in Gaza amid factional violence, by Nidal al-Mughrabi, Associated Press, 5/16/07.
^Yahoo.com 18 Mayıs 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Gaza bloodshed alarms West's Arab allies by Hala Boncompagni, Associated Press, 5/16/07.
^Sherman, Joseph. "Remembering 'Gush Katif' 7 Years after Gaza Withdrawal". United with Israel. 26 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2014. Ms. Beziz explains the purpose of the Katif Center. “Our goal is to tell the story of 35 years of pioneering the land of Israel in Gush Katif and to allow an insight as to what life was in Gush Katif.”