Osmanlı döneminde Tekfur Sarayı/ Tekir Sarayı adıyla anılan saray, 11.-15. yüzyıllar arasında Bizans İmparatorluğu Sarayı olarak kullanılan Blaherne Sarayı kompleksinden günümüze ulaşan tek sağlam bölümdür.
Tarihi
Bizans dönemi
13. yüzyılın sonlarında veya 14. yüzyılın başlarında, Blaherne saray kompleksinin bir parçası olarak inşa edilmiştir. 10 -14. yüzyıl arasında yapılmış olduğu tahmin edilen bina hakkında tartışmalar sürmektedir. Ancak zemin kat ile birinci katta kullanılan duvar tekniği arasındaki farklılık, ayrıca mekânın üç, güney duvarının dört bölüme ayrılmış olması, yapının iki ayrı dönemde inşa edildiğini düşündürmektedir. Bu dönemlerden ikincisinin Paleologos Hanedanı dönemi olduğu kesindir.[1]
Tekfur, Bizanslı yerel yöneticiye verilen addır. Tekabur, Ermenice kral demektir. Bu saray, Bizans İmparatorluğu’nun son yıllarında imparatorluk konutu olarak hizmet vermiştir. 1453’te Osmanlı İmparatorluğu'nunİstanbul'u fethi sırasında dış duvarlara yakınlığından dolayı büyük zarar görmüştür.
Bizans imparatorlarının 12. yüzyıldan itibaren kullandıkları imparatorluk sarayı Blahernai’nin bir parçası olarak uzun bir süre varlığını sürdürdü. Sarayın kim tarafından ne zaman yaptırıldığı kesin olarak bilinmiyor. Yapı, 16. yüzyılda Avrupalılarca Konstantin Sarayı (Palatium Constantini), daha sonra Porfirogenetos Sarayı olarak adlandırılıyor. Tekfur Sarayı Bizans saraylarının son ihtişamlı devrinde imparatorlar tarafından kullanılan saraylar arasında yer aldı.[2]
Osmanlı dönemi
Osmanlı, Tekfur Sarayı'nı, saray olarak kullanmamıştır. 15. yüzyılın ikinci yarısı saray bölgesinde Selanik civarından Yahudi aileler yerleştirilmiştir. 16.yüzyılda kısmen yıkılmış olan saray ve civarındaki eski bir sarnıç bir dönem sultanın hayvanlarını barındırmak için kullanılmıştır. 17. yüzyıldan itibaren sık sık “Tekfur Sarayı” adıyla anılan yapıya seyahatnamelerde ayrıntılarıyla değinildiği görülür. 1719 yılında, sarayın avlusunda Sadrazam İbrahim Paşa’nın kararıyla, İznikli ustalar tarafından işletilen bir çini atölyesi kurulmuştur. 1721 yılında ise Başmimar Mehmed Ağa tarafından atölyeler, bir fırın ve değirmen yaptırılmıştı. Bu atölyelerde üretilen çiniler III. Ahmet Çeşmesi’nde, Kasım Paşa Camii'nde ve Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde kullanılmıştır. Ancak kısa bir süre sonra çini atölyesi kapanmıştır. 19. yüzyılda sarayın kuzeyi cam fabrikası olarak işlev görmüştür. 1805 yılında Adilşah Kadın tarafından civarda vakfedilen Şişehane Mescidinin adını, bu fabrikada aldığı düşünülmektedir. Hatta sarayı doğu ve güney taraftan çevreleyen yolun ismi "şişehane sokağı" olarak adlandırılmıştır.[2] 1864 yılında buradaki Yahudi evlerinde çıkan yangında sarayın önemli bölümleri, mermer yapı taşlarıyla iç donanımı ve güneydoğu köşesindeki balkon büyük zarar görmüştür. Bu sırada Saray avlusunun kuzey bölümünde ise cam fabrikası hala işlemektedir. Fabrikanın artıkları nedeniyle saray avlusunun seviyesi oldukça yükselmiştir. 1955 yılında bu fabrikanın yeri değiştirilmiş ve Tekfur Sarayı Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'ne bağlanmıştır. Ayasofya Müzesi yönetimi tarafından avlu molozlardan temizlenmiş ve eski seviyesi ortaya çıkarılmıştır.
Müze çalışmaları
1993 yılında Tekfur Sarayı çini imalatı fırınlarını bulmak üzere yüzey araştırma çalışmaları, Filiz Yenişehirlioğlu başkanlığında başlamıştır.1995 yılında TC. Kültür Bakanlığı, Türk İslam Eserleri Müzesi denetiminde katılımlı kazı çalışmalarına dönüşen araştırmalar, 2001 yılında sonu ermiştir. 2005-2014 tarihleri arasında geçirdiği restorasyon çalışmalarından sonra Tekfur Sarayı, İBB'ye bağlı Osmanlı Çini Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.[3] Müzede Tekfur Sarayı arkeolojik kazılarında açığa çıkartılan yeni kalıntılar, çini, cam, çömlek gibi buluntular sergilenmekte ayrıca hologram teknolojisiyle çömlek yapımının anlatıldığı animasyonlar da yer almaktadır.
Mimarisi
Tekfur sarayı Eski Theodosius Suru’nun kuzey ucunda, keskin bir sur burcu ile Orta Bizans döneminde (muhtemelen 10. yüzyıl) yapılan dikdörtgen kalın kule arasında, iç duvar ile dış duvar üzeninde inşa edilmiştir. Saray dikdörtgen bir plan şemasına ve avlulu bir yapıya sahiptir. Yapı malzemesi olarak, sarayın duvar örgüsünde beyaz küfeki taşı ve tuğla kullanılmıştır. Sütunlu kemerlerle avluya açılan zemin katın üzerinde iki kat daha bulunur. Katların birbirinden ahşap döşemeler ile ayrıldığı tahmin edilmektedir. Sarayın 2. katı surlarının üzerinden görülebilmektedir. Zemin ve 2. katları servis elemanlarının kullandığı; imparator bu sarayı kullandı ise, orta katta bulunduğu düşünülmüştür.
Sarayın şehre bakan, doğu cephesinde bir balkon olduğu düşünülür. Piri Reis’in İstanbul Şehri haritasında bu saray, üstünü örten çifte meyilli çatısı ve bitişiğindeki burç üzerinde bulunan balkonu ve bunu koruyan sundurması ile resmedilmiştir.
Galeri
Sarayın kalıntıları (2007)
İç avludan göründüğü şekliyle duvarlar
Şapelden kalanlar (güney duvarı)
Mermer süslemesi (güney duvarı)
Arka planda Tekfur Sarayı, önde Theodosian Surları'yla
Restorasyon sonrası iç avlunun görünümü
Müze içindeki yürüme yollarından biri
Müze bilgilendirme ekranları
Mermer Sütun Başlığı
Mermer Mimari Parça
Piri Reis İstanbul Haritası, Tekfur Sarayı Detayı, 1521
Müller-Wiener, Wolfgang (1977). İstanbul'un tarihsel topografyası: 17.&bsp;yüzyıl başlarına kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.|erişim-tarihi= kullanmak için |url= gerekiyor (yardım)
Yenişehirlioğlu, Filiz (2003). "Tekfur Sarayı Çini Fırınları Kazısı 1995-2001". 24. Kazı Sonuçları Toplantısı. 1.cilt. Ankara: TC.Kültür Bakanlığı Yayınları. ss. 329-344. ISBN975-17-3086-4. 2 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
Çiğdem Gençler Güray, Ömür Bakırer (2017). "Tekfur Sarayı Kazılarında Ortaya Çıkarılan Cam Buluntular Üzerine Yapılan Son Çalışmalar". Osmanlı Dünyasında Kültürel Karşılaşmalar ve Sanatsal Yansımaları(PDF). Beytepe, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. ss. 111-117. 2 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF).