Sultaniye, Osmanlı İmparatorluğu'nun saltanat yatıydı. Aslen 1850'lerin başında Mısır filosu için inşa edilen gemi 1862'de Osmanlı padişahı Abdülaziz'e hediye edilmeden önce Feyz-i Cihat adını taşıyordu. 1905'te eskidiği için hizmet dışı bırakılmadan önce elli yıl boyunca Sultan'ın yatı olarak görev yaptı. Ekim 1911'de, Trablusgarp Savaşı sırasında İtalyan savaş gemilerinin İzmir Körfezi'ne girmelerini engellemek için içerisine taş doldurulan ve mürettebat tarafından altı delinerek karaya oturtulan yat, 20 Nisan 1912'de Yenikapı geçidinde Sancakburnu Kalesi açıklarında bütünüyle batırıldı.
Tasarım ve silahlar
Feyz-i Cihat, ahşap gövdeliyandan çarklı bir gemi olarak tasarlandı. Dikmeler arası uzunluğu 119,2 m (391 ft 1 inç), genişliği 12,2 m (40 ft) olan yat, 4,8 m (15 ft 9 inç) su çekimindeydi.[1] 2.909 ton deplasmana sahip olan yat, kömürle çalışan kazan tarafından sağlanan buharla çalışan iki silindirli bir bileşik buhar motoruna bağlı bir çift kanatlı çark ile hareket ettiriliyordu. En çok 15 knot (28 km/sa; 17 mph) hıza ulaşabilen yatın motorları inşa edildikleri haliyle 750 indike beygir gücü (560 kW) üretebiliyordu. 300 metrik ton kömür depolama kapasitesine sahip olan gemi, maksimum 140 yolcu taşıyabiliyordu. Geminin altın yaldız çerçeveli ve kalın camlarla örtülmüş manzara resimleri yer alan padişah salonuna billur parmaklıklı bir merdiven ile iniliyordu.[2]
Gemi başlangıçta dört adet 14 libre topla silahlandırılmıştı ancak 1890'da bunlar bir çift 120 mm (4,7 inç) Krupptop ve iki adet 37 mm (1,5 inç) 1 librelik topla değiştirildi. 1896'da geminin donanımı bir çift Hotchkiss revolver topuna indirildi.[1]
Hizmet geçmişi
İnşası ve Mısır dönemi
Yat, 1851 yılında Mısır Eyaleti donanması tarafından sipariş edildi. Feyz-i Cihat'ın omurgası, Londra'daki Blackwall bölgesinde faaliyet gösteren C.J. Mare and Company'de 1852'de inşa edilmeye başlandı. Gemi 23 Aralık 1852'de denize indirildi, ertesi yıl Ocak ayı başlarında deniz testleri tamamlandı. Yat, aynı ayın sonlarına doğru hızlıca Mısır'a teslim edildi. Altmış sekiz saat içinde Malta adasından Mısır'ın İskenderiye limanına ulaşan Feyz-i Cihat, dönemin seksen saatlik yolculuk süresi rekorunu kırdı.[3][4] Mısır 1861'de gemiyi modernize edilmek üzere İngiltere'ye geri gönderdi ve ertesi yıl Liverpool'daki Forrester & Co. tersanesinde yenileme çalışmaları yapıldı. 31 Ekim 1862'de, Mersey Nehri'nde İngiliz guletiGrace Evans ile çarpıştı ve gemiye ciddi hasar verdi. Çalışmaların tamamlanmasının ardından Mısır Askeri İşleri Bakanı İsmail Selim Paşa, gemiyi Osmanlı Padişahı Abdülaziz'e hediye etti.[2]
Osmanlı hizmeti
Osmanlı Donanması'na alınan yatın adı 1862'de Sultaniye olarak değiştirildi.[1] Gemi 1866-1869 Girit İsyanı esnasında Girit'e asker ve malzeme taşımada kullanıldı.[5] 21 Haziran 1867'de Cuma namazını Ortaköy Camii'nde kılan Sultan Abdülaziz Dolmabahçe Sarayı önlerinde bekleyen Sultaniye'ye binerek 47 günlük Avrupa seyahatine başladı.[6] Kafileye, Pertev Piyale vapuru ile Fransız sefire tahsis edilen bir gemi ve bazı zırhlılardan oluşan küçük bir filo eşlik etti. Ertesi gün Çanakkale Boğazı'nın her iki taraftan atılan top atışlarıyla karşılanan Sultaniye, boğaz çıkışında Fransız donanması tarafından karşılandı ve yine top atışları ile selamlandı.[6]Mora Yarımadası açıklarından yoluna devam eden Sultaniye ve maiyeti, 25 Haziran 1867'de İtalya'nın Sicilya adasının Messina Limanına ulaştı. 28 Haziran'da Napoli şehrine varan yat, bir gün sonra son güzergahı olan Fransa'nın Toulon şehrine ulaştı ve burada Fransız donanması tarafından büyük bir askerî tören ile karşılandı.[6] Sultan Abdülaziz bundan sonraki yolculuğuna kara yoluyla devam ederken, Sultaniye başkent İstanbul'a geri döndü. Fransız İmparatorluğu, Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı, Belçika ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nda bir mola vererek sona eren Avrupa turunu tamamlayan Abdülaziz, 6 Ağustos 1867'te Rusçuk'tan trenle Varna'ya vardı. Varna'da birkaç saat istihrahat eden padişah, kendisini Fransa'ya götüren Sultaniye'ye geçerek geri kalan yolculuğuna yeniden denizden devam etti ve 7 Ağustos 1867'de İstanbul'a vardı.[6][7][8] Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa 1867'de Rus Çarı II. Aleksandr ile Kırım'da görüşmek için Sultaniye yatı ile yolculuğa çıktı. Sultaniye, Fuad Paşa'yı 20 Ağustos'ta iki gün süren bir toplantı için Livadya Sarayı'na taşıdı.[9]
93 Harbi
Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra 1876'da tahta çıkan Sultan V. Murad, donanmaya güvenmedi ve donanmanın geri kalanı gibi Sultaniye'ye de yeterli bütçe verilmedi. Filonun diğer gemileri de saltanat yatı gibi çok az faaliyet gördü ve mürettebatı profesyonelce eğitilemedi.[10] Sultan V. Murad, tahta çıkışının ardından hastalanınca doktorların tavsiyesi ile sivil gemilerde çeşitli deniz gezilerine çıkmıştı. Bu gezilerde Sultaniye ve diğer sivil vapurlar ile Kadıköy, Adalar ve Çekmece önlerine dek gitmişti.[11]Sultaniye, 93 Harbi sırasında Doğu Karadeniz'deki sahil kenti Batum'da operasyonları destekleyen bir nakliye gemisi olarak görev yaptı.[12] 12 Mayıs 1877 gecesi, destek gemisi Velikani Knjaz Konstantin'den Rus torpido botları suya indirildi. Liman dışındaki deniz mayın bariyerini geçen torpido botuCesma'nın fırlattığı torpidoSultaniye'ye isabet etti ancak patlamadığı için yat hasar görmedi. Osmanlı mürettebatının alarm vermesinin ardından Rus gemileri limanı terk etti.[13]Sultaniye, 31 Ocak 1878'de ateşkes sona erene kadar Batum'daki Osmanlı kuvvetlerine destek vermeye devam etti. Ocak ayının başlarında, Rus kuvvetleri Balkanlar üzerinden Osmanlı başkentine yaklaşırken, birkaç gemi ihtiyat ordusunu Dedeağaç'tan Gelibolu'ya taşımaya başladı. Operasyona katılan saltanat yatı Sultaniye ve savaş gemisiOsmaniye, 31 Ocak'ta ordunun son unsurlarını taşıdı.[3][14]
Hizmetten çıkışı
Sultaniye 1905'te İzmir'de kullanımdan çekildi ve başka aktif bir hizmet görmedi. Ekim 1911'de, Trablusgarp Savaşı'nın başlamasından sonra donanma, İzmir'deki garnizon komutanlığı liman girişini İtalyan gemilerine kapatmak üzere batırılacak gemilerden birinin Sultaniye olmasına karar verdi. Gemiye taşlar yükledikten sonra 20 Nisan 1912'de İzmir nakliye gemisi ile İzmir dışındaki liman girişinde, Sancakburnu Kalesi açıklarında bütünüyle batırıldılar.[15] Savunma hattı daha sonra bir deniz mayını barajı ile güçlendirildi. İronik bir şekilde, İtalyanların Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarıyla Üçlü İttifak'a katılımı, onların Anadolu'daki Osmanlı vilayetlerine doğrudan saldırmalarını engelledi; Avusturya-Macaristan'ın baskısı İtalyanları İyonya ablukasını terk etmeye zorlamıştı.[16]
^Kurat, Akdes Nimet (15 Ocak 2016). Türkiye ve Rusya. Ohio Eyalet Üniversitesi: Kültür Bakanlığı yayınları. s. 78. ISBN9789751707031. Erişim tarihi: 22 Eylül 2020.