Sergei Paracanov ya da Sergo Paracanov (Gürcüce: სერგეი (სერგო) ფარაჯანოვი, "Sergei (Sergo) Paracanovi; Ermenice: Սարգիս Հովսեփի Փարաջանյան, "Sargis Hovsep Paracanyan"; Rusça: Сергей Иосифович Параджанов, "Sergey Yosifoviç Paracanov"; d. 9 Ocak 1924, Mtatsminda, Tiflis, Gürcistan - ö. 20 Temmuz 1990, Erivan, Ermenistan), Gürcistan’lı ErmeniSovyetsinema yönetmeni, senaryo yazarı ve çok yönlü sanatçı. Sovyet rejimi muhalifi olarak tanınır. Ağır baskılara ve üç kez hapis cezasına çarptırılmasına rağmen kendine özgü yaratıcılıktan ve sinema anlayışından geri adım atmamıştır.
Çocukluğu ve eğitimi
Sergo Paracanov, 9 Ocak 1924’te Tiflis’in bir mahallesi olan Mtatsminda’da Ermeni bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Hem anne, hem de baba tarafından Gürcistan’da yaşayan ailelerden geliyordu. Dedesi Davit Paracanyan, işlerini kolaylaştırmak için Çarlık zamanında soyadını Rusça Paracanov olarak değiştirmişti. Sergo’nun babası Çarlık ordusunda subaydı ve Ekim Devrimi’nden sonra antikacılık işine girmişti. Üç kardeş olan Sergo’nun Ana ve Rusana adında iki ablası vardı.
Sergo Paracanov, Tiflis konservatuvarında şan ve keman eğitimi aldı. Aynı dönemde resim derslerine ve Çiaureli’nin bale derslerine devam etti. Drama öğretmeni Şota Açkabadze onun yeteneğini fark ederek Sergo Paracanov’u Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’ne gitmesi için teşvik etti. Ne var ki Sergo Paracanov mühendislik eğitimi almaya başlamıştı. Sergo Paracanov gezgin bir tiyatro topluluğuna katıldı. Daha sonra Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’ne girmek için Puşkin’in Mozart ve Salieri adlı oyunundan uyarlama bir senaryo yazdı. Bu senaryoda iki besteci arkadaş bir kuğunun tüylerini yolarak eğlenir. Bu senaryoyla Sergo Paracanov Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’ne 1946 yılında kabul edildi. 1947’de Tiflis’te öğrencilerle taşkınlık yapma ve eşcinsel olma suçlamasıyla tutuklandı. Daha sonra iki kez daha hapse girecek olan Sergo Paracanov, ertesi yıl serbest bırakıldı.
Sinema yönetmenliğine ilk adım
Sergo Paracanov hapisten çıktıktan sonra Savçenko’nun Üçüncü Darbe adlı filminde asistan olarak çalıştı. Bu filmde on dakikalık bir sekansın çekimini yaptı. Paracanov Taras Şevçenko adlı filmde ikinci kez asistan oldu. Bu filmin birçok sahnesini çekip bir Rus askeri rolünü oynadı. Ancak Rus askerini oynadığı sahne montaj sırasında filmden çıkarıldı.
Sergo Paracanov Moskova’da Tatar bir kızla, Nigar Kerimova'yla evlendi; ama bu evlilik kızın ailesi tarafından hoş karşılanmadı ve Nigar Kerimova ailesi tarafından öldürüldü. Sergo Paracanov 1952 yılında Kiev’de Dovjenko stüdyolarında çalışmaya başladı. Maksimka filmini çeken Vladimir Braun’un asistanı oldu. Bu arada Yakov Bazelyan’la birlikte ilk kısa metrajlı filmini, Moldova Masalı’nı (Moldavskaya Skazka) çekti ve bu filmle Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’nden mezun oldu.
İlk uzun metrajlı filmi
Sergo Paracanov, Kiev’e yerleştikten sonra, 1954’te yine Bazelyan’la birlikte, Moldovalı şair Emelyan Bukov’un masalından bir uyarlama olan ilk uzun metrajlı filmi, Andrieş’i çekti. Sonra Dumka, Natalya Uzhvij, Altın Eller (Zolotye ruki) adlı belgesellerin yönetmenliğini yaptı. Sergo Paracanov, tek başına ilk uzun metrajlı filmini, müzikal komedi havası da taşıyan İlk Delikanlı’yı (Pervyj paren) 1958’de çekti. Bir Ukraynalı olan Svetlana Şerbatyuk’la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten Suren adında bir oğlu dünyaya geldi. Paracanov, 1961’de çektiği Ukrayna Rapsodisi’nde (Ukrainskaya rapsodiya) savaşın dramatik yanlarını, ertesi yıl Taşta Bir Çiçek (Tsvetok na kamne; 1962) adlı filmde Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki madencileri ele aldı.
Sovyet dışına açılması
Sergo Paracanov, 1964’te Unutulmuş Ataların Gölgeleri (Tini zabutykh predkiv) adlı çekti ve bu filmi yurtdışında, San Francisco, Roma, Montreal film festivallerinde gösterildi. Ödüller de alan film Paracanov’un yurtdışında tanınmasını sağladı. 1965’te Moskova’da birkaç sinemada gösterilen Unutulmuş Ataların Gölgeleri Sovyet seyircisinin tepkisine yol açtı ve filmin geniş gösterime girmesine izin verilmedi. Aynı yıl Paracanov filmin Kiev prömiyerinde Ukraynalı aydınların tutuklanıp hapsedilmesine karşı tavır aldı. Paracanov Tiflisli Ermeni ressam Hakop Hovnatyan’ın çok kısa belgeselini çekti. Kiev kenti üzerine yaptığı belgeselin çekimi ise nesnel gerçeklikten uzak olduğu gerekçesiyle durduruldu. 1966’da Unutulmuş Ataların Gölgeleri adlı filmi Paris’te de gösterildi. Bu arada Paracanov Sovyet muhalifi aydınların tutuklanmasına karşı imza verdi.
Sayat Nova
Sergo Paracanov, 1968’de, kendisi gibi Tiflis’li bir Ermeni olan şair Sayat Nova'nın filmini çekmek için Ermenistan’a davet edildi. Filmin çekimi için Ermenistan aydınları da seferber oldular ve 13. yüzyıldan kalma Hağpat Manastırı’nda çekimler için gerekli ortam ve eşya sağlandı. Moskova, Kiev, Erivan ve Tiflis’te gösterilen Sayat Nova filmi Sovyet izleyicisinin olumlu tepkisini almadı. Bunun üzerine filmin gösterimi durduruldu. Bu filmin ardından Sergo Paracanov’un senaryoları ve projeleri reddedilmeye başladı ve yönetmen istenmeyen kişi konumuna düştü. Zor koşullarda yaşamaya başlayan Paracanov zatürre oldu ve hastanede tedavi görürken İtiraf (Khostovanank) adlı senaryoyu yazdı. Bu arada Sayat Nova, iyice kısaltılarak yönetmen Sergey Yutkeviç’in montajıyla gösterilmeye başladı; filmin adı da Narın Rengi (Zvet Granata) olarak değiştirildi. Filmden çıkarılan sahneler arasında Sayat Nova ile prens arasındaki ilişkiye ait sahneler arasında, Ermenistan’ın işgali, üç narın patlamasıyla büyük Ermenistan haritasının ortaya çıkması da vardı.
İkinci kez tutuklanması
Sergo Paracanov senaryo yazmaya ve proje üretmeye devam etti. 1973’te Andersen Masalları’nı sinemaya uyarlaması kabul edildi. Projeyi 1975 yılında, Danimarkalı yazarın ölümünün yüzüncü yılında tamamlanacaktı. Paracanov Kasım 1973’te, Ukraynalı tarihçi ve siyasetçi Valentin Moroz davasında aleyhte ifade vermeyi reddedince, bu kez kendisi sorguya çekildi ve Kiev’de hapsedildi. Paracanov’un tutuklandığı ancak bir süre sonra kamuoyuna yansıdı. Paracanov’un serbest bırakılması için geniş bir kampanya başlatıldı. İmza verenler arasında dünyaca ünlü yazarlar, şairler, yönetmenler ve sanatçılar vardı. Paracanov altı ay hapis yattıktan sonra beş yıl hapse mahkûm edildi. “Islah olması” için çalışma kampına da gönderildi. 1975’te faşizme karşı zaferin onuncu yılında SSCB’de geniş kapsamlı af ilan edildi, ama Paracanov iyi hali görülmediği gerekçesiyle serbest bırakılmadı. Özellikle Fransa’da Paracanov’a destek veren kampanyalar yürütüldü. Paracanov’un filmlerini özel olarak gösteriliyordu. 1982’de Narın Rengi filmi Paris’te gösterildi. Sonunda Paracanov’un serbest bırakılarak Ukrayna’dan Tiflis’e gitmesine izin verildi. Bu kez Paracanov yeğenlerinden birinin üniversiteye girmesi için memura rüşvet vermekle suçlanarak yeniden tutuklandı. Ancak soruşturmada sonucunda aklandı.
Tiflis’e dönüş
Gürcistan’da yönetimin görece liberal olmasından yararlanan Paracanov, Gürcü yönetmen Tengiz Abuladze’nin Nedamet adlı filmine destek verdi. 1984’te yeniden film çekmesine izin verildi. Sinema oyuncusu Dodo Abaşidze’yle birlikte Gürcü halk masalından uyarlayarak tamamen özgür biçimde Suram Kalesi Efsanesi (Ambavi Suramis Tsihisa) adlı filmi çekti. Bu arada film çekmediği zamanlarda desenler, kutular, kolajlar ve şapkalar yapan Paracanov, 1984’te Tiflis’te ilk sergisini açtı. Aynı yıl Moskova’da Suram Kalesi Efsanesi gösterildi ve film seyirciden olumlu tepkiler aldı. Yeni projeler üretmeyi ve yeni senaryolar yazmayı sürdüren Paracanov, Gürcü din adamı İakob Tsurtaveli’nin Şuşanik’in Şehadeti adlı hagiografiyi de senaryolaştırdı. 1986’da Suram Kalesi Efsanesi Avrupa’da gösterildi ve yönetmen olumlu eleştiriler aldı. Aynı yıl Paracanov naif Gürcü ressam Pirosmani hakkında Pirosmani Teması Üstüne Arabeskler (Arabeski na temu Pirosmani) adlı belgeseli çekti. Paracanov 1987’de yeni filmini çekmeye başladı; Aşık Garip (Aşik Keribi) adlı bu film ertesi yıl gösterime girdi. Ocak 1988’da Erivan’da Paracanov’un kolajları, bebekleri, seramik ve desenlerinden oluşan bir sergi açıldı. Aynı yıl Rotterdam’da Pirosmani Teması Üzerine Arabeskler filminin gösterimine katılmak üzere Paracanov’un ilk kez SSCB dışına çıkmasına izin verildi. Sinema eleştirmenleri bu filmden büyük övgüyle söz ettiler. Aşık Garip filmi ise yine aynı yıl önce Münih, sonra Venedik film festivallerinde gösterildi. Aşık Garip filmi Nisan 1989’da İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde de gösterildi ve Paracanov İstanbul’a gitti. Burada ünlü Ermeni fotoğrafçıAra Güler'le tanıştı.
Ölümü
Paracanov, Haziran 1989’da İtiraf adlı filmini çekerken hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. Tiflis’ten Moskova’ya götürüldü; teşhis konulmasına rağmen kamuya açıklanmadı. Aynı yılın yazında Gürcistan’ın Borcomi kentine dinlenmeye gitti. Hastalığı ağırlaşmasına karşın Porto Fantastik Film Festivali’ne katıldı, ama iki gününü orada hastanede geçirdi. Tiflis’e dönünce hastalığı daha ağır bir devreye girmişti. Tedavisine Erivan’da, sonra Paris’te devam edildi. Paris’te durumu ağırlaşınca, Paracanov Erivan’a dönmek istedi. 20 Temmuz 1990’da akciğer kanserinden Erivan’da hayata gözlerini yumdu. Ertesi yıl Erivan’da adına müze açıldı.
Ardından
İstanbul’da, Pera Müzesi’nde, 13 Aralık 2018 - 17 Mart 2019 arasında, Paracanov’un çok yönlü çok kültürlü görsel sanatlar dünyasından tüm dönemlerini bir araya getiren bir seçkiyle, "Parajanov Sarkis ile" adı altında bir sergi açıldı. Bu sergi, Paracanov’un Erivan’daki müzede var olan sergiden sonra açılmış en büyük sergi olarak adlandırıldı. Bu sergi boyunca Pera Müzesi’nde Paracanov'un filmleri de gösterildi.
Amerikalı yazar James Chapman'ın 2006'da yazdığı Stet adlı romanı Sergei Paracanov'un hayatından izler taşımaktadır.