Muhammed Abdülvahab 13 Mart 1900 tarihinde,[1] o dönemde halen hukuken Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Mısır Hidivliği'nin Kahire şehrinde doğdu. Doğum yılı konusunda 1900, 1901, 1902, 1907[3] gibi farklı tarihler de öne sürülmektedir. Bugün doğduğu Bab El-Şariya bölgesindeki meydanda bir heykeli bulunmaktadır. Anne tarafından Türk kökenlidir.[4]
Şairlerin Prensi olarak nam salmış ünlü Mısırlı sanatçı Ahmet Şevki vasıtasıyla sanata kazandırıldı ve Şevki sanatta yetişmesi için kendisine hamilik etti. Ahmet Şevki'den ud eğitimi aldı. 7 yaşında iken ilk kez sahneye çıktı; 13 yaşında ise ilk kaydını tamamladı. Temizlik takıntısı olduğu ve uçmaktan korktuğu bilinmektedir.[5]
1964 yılında Birleşik Arap Cumhuriyeti (günümüz Mısır'ı) Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır tarafından devlet tarafından verilebilecek en yüksek onur mertebesi olan Onur Nişanı ile şereflendirildi.
Mesleki Yaşamı
Müzik
Abdülvahab'ın müzik dünyası açısından önemi Mısır müziğine yeni bir çığır açmasında saklıdır. Aynı zamanda batı dünyasına Mısır müziğini ve sanat geleneğini yeni bir ivmeyle tanıtmıştır. Dönemindeki bir diğer Mısırlı ünlü sanatçı Abdülhalim Hâfız ile yakın dostluk kurdu. Geleneksel Arap ezgilerini yeni bir yorumla birleştirdi ve 1820'ye yakın parçayı besteledi. Vals, rumba, salsa, rock and rolll gibi farklı batılı müzik türlerini geleneksel ezgilerle buluşturdu. Batı müziğine yakınlaştıran çalışmaları sebebiyle bazı kesimlerce eleştirildi ancak yaptığı çalışmalar ve besteler sayesinde "Arap müziğinin babası" ve "Kralların ve Prenslerin Şarkıcısı" lakaplarıyla anılageldi.[6][7] Örneğin 1941 yılındaki "El Gondol" çalışmasında vals ritmlerini, 1957'de Abdülhalim Hâfız'ın seslendirdiği "Ya Albi Ya Khali" parçasında ise Rock and roll ritmlerini kullandı. Başta ünlü şair Nizar Kabbani'nin dört şiiri olmak üzere, ünlü Mısırlı şarkıcı Najat Al Sagira'nın seslendirdiği pek çok parçayı da bestelemiştir. Leyla Murad gibi önemli kadın sanatçıları sanat camiasına tanıtan yapımlar ona aittir.[8]Ümmü Gülsüm (أم كلثوم) ile uzun yıllar müzik tarzları üzerinden yürüttükleri tartışma ve bir nevi rekabet 1960'larda zamanla yerini birlikte çalışmaya bırakmıştır. 1964 yılında bestelediği ve Ümmü Gülsüm'ün bugün hala çok sevilen simge şarkılarından olan "Enta Omri" (Hayatımsın) parçası ikilinin ilk birlikte yaptıkları iştir.[8]
Türkiye'deki Arabesk türünün gelişiminde de Abdülvahab'ın müziklerinin uyarlanması önemli yer tutmaktadır. Türkiye'de Saadettin Kaynak'ın onun eserlerini kendine mal ederek yayınladığı iddialarını ise bizzat Muhammed Abdülvahab yalanlayarak Murat Bardakçı'nın naklettiğine göre Saadettin Kaynak ve Münir Nurettin Selçuk hakkında şunları söylemiştir:
Vallahi, siz benim şarkılarımı okumadınız ama ben sizin bestelerinizi çok okudum... Filmlerimdeki şarkılarımın nağmeleri Türk zevkine uymazdı... Münir'in, İstanbul'da imamlık yapan bestekâr bir dostu vardı. Buradan benim filmlerimi yollardık, o imam süresi şarkılarım ile aynı olan yeni besteler yapar, Münir filmlere bu yeni şarkıları okurdu... İmamın besteleri o kadar güzeldi ki, bazılarını burada Arapça sözlerle ben de okudum. Abdülvahab'ın "Münir" dediği Münir Nureddin Selçuk, "imam" da büyük bestekâr Sadeddin Kaynak'tı.
Murat Bardakçıya verdiği bir röportajda kendisi Arap müziğinde de Türk etkileri olduğunu belirtmiştir:
Araplar müziği Türklerden öğrendi. Biz sizden çok şey aldık ve müziğimize uyacak şekilde değiştirdik. Türkiye'de siz Araplardan müzik aldığınızı söylüyorsunuz, biz ise tam tersini söylüyoruz. Belki şaşıracaksınız ama gerçek Arap müzisyen, Arap müziğinin kime borçlu olduğunu çok iyi biliyor. Ruhu ilk olarak Türk müziğinden aldık, tınıların kompozisyonundan da etkilendik. Geçmişte Arapların düzenli müzikleri yoktu. Biz Türk Semai makamı ve bashru çalarak büyüdük. Klasik müziği bilmiyorduk. Mesela biz Türklerden Ferahfeza makamını ve Kürdilihicazkâr makamını öğrendik. Eskiden müzik denilince aklımıza Türk müziği gelirdi, sonra sizin müziğinize alternatif müzikler yaratmaya çalıştık. Böylece Arap müziği doğmuş oldu. Tamamen yeni müzik yarattık. Ruhunu sizden, tekniğini Batı'dan aldık. 1940’lı yıllarda bazı Türkçe şarkıları Arapça seslendirdim ve bu plaklar burada sıklıkla duyuldu. İnanın Türkiye'de Arap müziğinden etkilendiğinizi söylemenize çok şaşırdım.
Libya'nın 1951-1969 arası kullandığı "Libya, Libya, Libya" veya "Ya Biladi (Ey Vatanaım)" olarak bilinen milli marşını bestelemiştir. Muammer Kaddafi öncesi Libya Krallığı dönemiğnde kullanılan bu marş Kaddafi döneminde değiştirilmiştir. 2011'deki halk ayaklanması ve iç savaş sonrasında ise yıkılan rejimin kullanmadığı bu marş tekrar milli marş olarak ilan edilmiştir.[9] 1971 yılında Enver Sedat döneminde "Ishy Bilady" (عيشي بلادي - Ulusum çok yaşa) parçası Birleşik Arap Cumhuriyeti için milli marş olarak kabul edildi. Ayrıca Tunus milli marşı olan "Humat al-Hima" (حماة الحمى - Anavatanın Savunucuları) parçasını besteledi. Milli marşların yanı sıra Arap ülkelerinde söylenen pek çok Arap milliyetçiliği ve Arap birliği temalı şarkının da bestesini yapmıştır.
Ooli Aamallak Eeh Albi (Kalbim Sana Ne Etti Söyle Bana)
Hamsa Ha'rah
Hakeem Uyoon
Amana Ya Leel
Fil Bahr. (Denizde)
Ana Wil Athaab We Hawak (Ben, işkence ve aşkın)
Sinema
Paris ziyareti sonrasında Fransız müzikal film tecrübesini yakından görme fırsatı buldu. 1933 yılında sinema endüstrisi içinde özellikle çekilen müzikaller ile kendine yer bulmaya başladı. 1933 ila 1949 yılları arasında sekiz müzikal komedi besteleyerek müzikal çeşidinin Arap sinemasına kazandırılmasına öncülük etti. Filmlerinde çoğunlukla Batılı tarzdaki hayat yaşayan elitlere yer verdi ve müzikal olarak da geleneksel Arap tınılarından farklı bir yön çizmeye başladı. 1934 yapımı Beyaz Çiçek filmi ise izlenme rekoru kırmıştır.1950 yılında ise sinema yapımlarını bırakıp müzik çalışmalarına ağırlık vermeye karar verdi.[1] Bu anlamda sessiz sinema döneminden şarkıcılığa devam eden ilk sanatçıdır.
Ölümü
Muhammed Abdülvahab kalp yetmezliği sebebiyle 4 Mayıs 1991 tarihinde 91 yaşında Kahire'de öldü. Cenaze töreninde tabutunu dönemin Başbakanı ve hükûmet üyeleri taşımıştır.[10]