Vadedilmiş Topraklar (İbranice: הארץ המובטחת, romanize:ha-Aretz ha-Muvtacha), Yahudilik'te Tanrı YHVH tarafından İbrahim'e ve soydaşlarına vadedilmiş bölgedir. Tam sınırları belli olmamakla beraber, günümüzde İsrail ve Filistin Devleti topraklarını oluşturan bölgenin Vadedilmiş Topraklar olduğu inancı yaygındır.[kaynak belirtilmeli]
Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında ise şöyle yazmaktadır:
O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.
Bu tanıma göre ise Fırat Nehri'nden Nil Nehri'ne kadar olan geniş bölge İsrailoğulları'na vadedilmiştir. Bununla birlikte sınırlarının tam olarak belirtilmemiş olması nedeniyle bu tanım da oldukça tartışmalıdır.
Yaklaşımlar
Yahudi yaklaşımı
Vadedilmiş Topraklar kavramı, Yahudi halkının temel ulusal mitlerinden biri ve İsrail'i kuran Yahudi ulusal hareketi olan Siyonizm'in temel ilkelerinden biridir.[1][2]
Yeni Ahit'te, yeryüzüne geliş ve vaad dini çizgiler doğrultusunda yeniden anlamlandırılmıştır.[4]Galatyalılara Mektup'taPavlus, vaadin ifade ediliş biçimine dikkat çekerek, çoğul (birçok insan anlamına gelen) "tohumlar" teriminden kaçınmış, bunun yerine İsa (ve onunla birleşenler) olarak anladığı tek bir kişi anlamına gelen "tohum "u seçmiştir. Örneğin, Galatyalılar 3:16 'da şöyle demektedir:
"Vaatler İbrahim'e ve soyundan olana verildi. Tanrı birçok kişiden söz ediyormuş gibi, “Ve soyundan olanlara” demiyor; “Soyundan olana” demekle tek bir kişiden, yani Mesih'ten söz ediyor."[5]
Galatyalılar 3:28-29'da Pavlus daha da ileri giderek, vaadin tekilden çoğula genişletilmesinin genetik/fiziksel bir ilişkiye değil, ruhsal/dinsel bir ilişkiye dayandığına dikkat çekmektedir:
"Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz. Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız."[6][7][8]
Romalılar 4:13 ' te şöyle yazılmıştır:
"Çünkü İbrahim'e ve soyuna dünyanın mirasçısı olma vaadi Kutsal Yasa yoluyla değil, imandan gelen aklanma yoluyla verildi."[9]
Birçok Avrupalı yerleşimci Amerika'yı dini çatışmalardan ve zulümden uzak bir sığınağı temsil eden "Vaat Edilmiş Topraklar" olarak görmüştür. Örneğin, Püriten papaz John Cotton'un 1630 tarihli vaazı God's Promise to His Plantation, İngiltere'denMassachusetts'e giden yerleşimcilere Çıkış kitabına tekrar tekrar atıfta bulunmuş ve daha sonra Alman yerleşimciler şarkı söylemiştir: “Amerika... Tanrı'nın İbrahim'e vaat ettiği güzel bir ülkedir.”[11]
Yale başkanı Ezra Stiles, 1783'te bağımsızlığı kutlayan bir vaazında Amerikalıların seçildiğini ve esaretten Vadedilmiş Topraklar'a teslim edildiğini belirtmiştir: "Rab, Amerikan İsrail'ini 'yarattığı tüm uluslardan üstün' kılacaktır,"[12] diyerek Tesniye'deki vaat dilini yansıtmıştır.
Şavni/Lenape uzmanı Steven Newcomb, 2008 yılında yayınladığı Pagans in the Promised Land: Decoding the Doctrine of Christian Discovery[13] adlı kitabında, Hıristiyanlığın “keşif” doktrininin, antlaşma geleneğinin “Hristiyan olmayanları öldürme ve yağmalama hakkı” kavramını yansıttığını ileri sürmektedir.[14]
^Compare: Haberman, Bonna Devora (October 2014). Rereading Israel: The Spirit of the Matter (reprint bas.). Kudüs: Urim Publications (2014 tarihinde yayınlandı). s. 151. ISBN9789655242027. Erişim tarihi: 8 Kasım 2020. Both Maccabean and modern Zionism seek to ensure the security of the Jewish People to exist, practice freely, and continue to develop our gifts to humankind.
^Burge, Gary M (2014). "The New Testament and the land". Paul S Rowe; John H.A. Dyck; Jens Zimmermann (Ed.). Christians and the Middle East Conflict. Routledge. ISBN9781317801115. Thus if you were a child of Abraham by race you inevitably were heir to the great land promises in the Holy Land ... Paul challenges the exclusivity of racial descent from Abraham. Children of Abraham consist of people - Jews and Gentiles - who share Abraham's faith. And the promise of God, he notes, comes to Abraham and his seed (singular) and this seed is Christ (Gal. 3:16). Thus Christ is the true heir of Abraham and his promises. And if we belong to Christ, we too are attached to Abraham and the promises given to him. Again, for the non-Jewish Christian, it is hard to imagine the impact of this theological subversion. Paul has upended one of the chief arguments for exclusive Jewish privilege in the Holy Land ... If you want a glimpse of just how striking Paul's rethinking of this could be, just look at Romans 4:13. Here Paul refers directly to the inheritance of Abraham. This was the gift of Canaan, the Holy Land, and Israel! And yet look at what Paul actually says: the promise to Abraham was that he would inherit the entire world. How can that be? This is not in Genesis. But it can be true in only one way: the family of Abraham now includes the Gentiles - Gentiles living throughout the world: Romans, Greeks, Cappadocians, Arabs - and they now, inasmuch as they belong to Christ, also belong to Abraham. God's new claim is not for the restoration of Judaea. It is not for a political rebuilding of the Holy Land. God's new claim is for the entire world; His people in Christ will be instruments of that claim.
^Keil, Carl Friedrich; Delitzsch, Franz (3 Ekim 1866). "Biblical Commentary on the Old Testament". T. & T. Clark – Google Books vasıtasıyla.Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
^Millar 2011, Chapter 14: "Hagar, Ishmael, Josephus, and the origins of Islam": "Josephus is thus alluding to a proposition, not yet established in his narrative, that Ishmael was the founder (ktistēs) of the race (ethnos) of the 'Arabes' and offers this as his explanation of a custom currently observed by them."
^"(Osmanlı dönemindeki Filistinlilere atfen) Arap mirasları ve soylarıyla gurur duysalar da Filistinliler kendilerini sadece yedinci yüzyıldaki Arap fatihlerin değil, aynı zamanda eski İbraniler ve onlardan önceki Kenanlılar da dahil olmak üzere çok eski zamanlardan beri ülkede yaşayan yerli halkların soyundan geldiklerini düşünüyorlardı. Filistin tarihinin özgünlüğünün farkında olan Filistinliler, kendilerini bu tarihin zengin çağrışımlarının mirasçıları olarak görüyorlardı." Walid Khalidi, 1984, Before Their Diaspora: A Photographic History of the Palestinians, 1876–1948. Institute for Palestine Studies
İsrail ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz.
Yahudilik ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz.