Süleyman bin Hişâm

Süleyman bin Hişâm
BağlılığıEmevîler
Çatışma/savaşlarıArap-Bizans savaşları
Üçüncü Fitne
Ailesi
BabasıHişâm bin Abdülmelik
AkrabalarıKardeşleri:
Maslama
Muaviye
Said
Kuzenleri:
II. Velîd
III. Yezîd

Süleyman bin Hişâm (Arapçaسليمان بن هشام بن عبدالملك) (fl. 732–747), Arap general, Emevî Halife Hişâm bin Abdülmelik'in (h. 723-743) oğludur. Bizans İmparatorluğu'na karşı yapılan seferlere katılımının yanı sıra Emevî Halifeliğinin son yıllarında meydana gelen iç savaşlardaki önemli rolü ile tanınır. II. Mervân (h. 744-750) tarafından mağlup edildi ve öldüğü Hindistan'a kaçtı.

Kökeni

Muaviye, Halife Hişâm bin Abdülmelik ile Ümmü Hakim'in oğludur, annesi Emevî devlet adamı ve Hişâm 'ın baba tarafından büyük babası Halife I. Mervân'ın kardeşi Yahya bin el-Hakem'in kızıdır.[1][2] Orta Çağ Suriyeli tarihçi İbn Asakir'e (ö. 1175) göre Süleyman, İslami gelenekçi İbn Şihab Zuhrî ile tanıştı ve güzel Arap şiirleri yazdı.[1]

Bizans karşısında savaşlar

Süleyman ilk olarak 732'de[3][4] ve yine 735, 736'da (bu sefer Ermenistan'a) ve 737'de Bizans yönetimindeki Anadolu'ya karşı kuzey yaz seferinin ("sağın") ve liderliğini yaptı ama hiçbirinde kayda değer bir şey başarmış gibi görünmektedir.[5] 738 yılında ise, komutanı Eustathios da dahil olmak üzere birçok esiri alarak Sideroun ("Demir Kale") adlı Bizans kalesini yağmaladı.[4][6] 740 yılında, o yıl için hazırlanan ve Günah Çıkartıcı Theofanis'in vakainamesine göre toplam 90.000 kişiden oluşan olağanüstü büyük seferin genel sorumluluğunu üstlendi. Önce iki görev kuvveti gönderildi; bir tanesi 10.000 hafif silahlı askerden oluşan Anadolu'nun batı kıyılarına baskın düzenleyecek Ghamr ibn Yezid komutasındaki kuvvet ve diğeri 20.000 askerden oluşan Afyon'a doğru ilerleyen Abdallah el-Battal ve al-Malik ibn Su'aib komutasındaki kuvvetti. Süleyman liderliğindeki yaklaşık 60.000 kişilik ana kuvvet (kesinlikle abartılıdır), Tuvana'yı hedef alarak Kapadokya'ya baskın düzenledi.[4][7] Ancak ikinci görev gücü, Akroinon Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradı ve komutanlarının yanı sıra adamlarının yaklaşık üçte ikisini kaybetti.[8]

Ertesi yıl Süleyman, yaz seferine yeniden öncülük etti ve yine başarısız oldu: kuvvetleri Bizans kalesini kuşatırken, kamplarını bir hastalık vurdu. Erzak eksikliği yüzünden daha da kötüleşen bu hastalık, hem insanlar hem de hayvanlar arasında çok sayıda can kaybına neden olurken, ordu da Bizans saldırılarından çok sayıda kayıp verdi. Durum o kadar kötüydü ki, 10. yüzyıl Arap Hristiyan tarihçisi Agapius, Süleyman'ın askerlerinin çoğunun Bizanslılara sığındığını ve Hristiyanlığa döndüğünü yazar.[4][9] Bu başarısızlıklar, kısa süre sonra Malatya'yı hedef alan bir Bizans karşı saldırısıyla daha da arttı. Şehir kurtarıldı, ancak Hişam'ın toplayabileceği güçlerle sahaya çıkması gerekiyordu; yine de, uzun yıllar Bizans pasifliğinin ardından ilk olan bu saldırı, bölgedeki güç dengesinin değiştiğinin de sinyalini verdi.[10] Aynı yıl Süleyman, Bizanslıların kendi Müslüman tutuklularını infaz ettiklerine dair yalan bir istihbaratın Halife'ye ulaşmasının ardından babasının tüm Bizans mahkûmlarının infaz emrini aldı ve yerine getirdi.[11] Ancak 742'de, gaspçı Artabasdos ile V. Konstantinos (h. 741-775) arasındaki Bizans iç savaşından yararlanan Süleyman, Paflagonya'ya kadar rahatsız edilmeden çok sayıda esir alan başka bir baskına öncülük etti.[11]

İç savaşlar

Hişâm bin Abdülmelik'in (h. 743-744) dirhemi
II. Velid'in (h. 743-744) Altın Dinarı

743'te Hişam öldü ve Süleyman'ın kuzeni II. Velîd iktidara geldi. Süleyman'ın popülaritesini kıskanan Velîd, onu kırbaçlattırıp hapse attırdı; önemli bir muhalefet uyandıran bu eylem, başlangıçta Velîd'in tahta çıkışının getirdiği iyi niyetin çoğuna mal oldu.[12] 744 baharında Şam'da bir darbe başkentte olmayan ve kısa süre sonra öldürülen Velîd'i devirdi ve yerine III. Yezîd getirildi. Humus çevresindeki bölgede bulunan ve hala Velîd'e sadık Araplar Emevi kabilesinin Ebu Muhammed el-Süfyani'nin soyundan birini halife olarak tahta çıkarma niyetiyle kalkıp Şam'a yürüdüler, ancak Süleyman hapishaneden serbest bırakıldı ve onları yendi.[13] Ancak kargaşa yatışmadı: Yezîd Eylül 744'te öldüğünde, kuzey Mezopotamya'nın (Cezire) güçlü ve hırslı valisi Mervan bin Muhammed, çoğunlukla Cezire ve kuzey Suriye'de yerleşik Ḳays kabilesi tarafından desteklenen halefi İbrahim bin Velîd'e karşı ayaklandı. Başlangıçta, Mervân halifeliği kendisi için talep etmeyip tahtı II. Velîd'in hapsedilmiş iki oğluna iade etme niyetini ilan etti.[14] Mervân'ın ilerleyişi Baalbek'in güneyinde, Süleyman tarafından özel ordusu Dhakwāniyya ile karşılandı. Bu özel ordu 5.000 veya daha güçlü askerden oluşuyordu, kendi mali kaynak ve mülkleri ile ayakta tutuluyordu, ancak çoğunlukla Arap olmayan Müslümanlardan oluşuyordu.[15][16] Sonraki savaşta Mervân galip geldi. Süleyman, II. Velîd'in oğullarının infazını emrettiği Şam'a çekildi ve ardından İbrahim ile birlikte Palmira'ya kaçtı. Ancak kısa süre sonra Mervân'ın huzuruna çıkıp, teslim oldular.[4][17]

Mervân'ın Halife olması hem Suriye'de hem de Güney Mezopotamya'da (Irak) tartışmalı olmaya devam etti. 745'te bir Suriye isyanını bastırdıktan sonra Mervân, Irak'a göndermek için Suriyeli bir ordu kurdu, ancak yolda isyan ettiler ve Süleyman'ı liderleri olarak kabul ettiler. İsyancı ordusu Kinnesrin'i aldı, ancak kısa süre sonra Mervân tarafından mağlup edildiler. Ordusunun çoğu hayatta kalsa ve kardeşi Said komutasında Humus'a geri çekilse de (kısa süre sonra Mervân güçleri tarafından kuşatıldılar) Süleyman, Humus'tan Palmira'ya ve oradan da Kufe'ye kaçtı.[18] Orada, Mervân'ın uzun Humus kuşatmasından yararlanarak halifeliğini ilan etse de Mezopotamya Hâricîlerinin lideri Dahhak bin Kays el-Şaybani]]'nin hizmetine girdi. Ancak 746'nın başlarında Humus'u aldıktan sonra Mervân, Dahhak'a karşı yürüdü ve Kafartuta Muharebesi'nde onu yenip öldürdü. İsyancılar daha sonra Süleyman'ın tavsiyesi üzerine Dicle'yi geçerek bir süreliğine yok edilmekten kurtuldular. 747'de Mervân ve yardımcısı Yezid bin Hubeyra, Hâricîlerin kalıntılarını yenip Irak üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırırken hayatta kalan önde gelen isyancılar doğuya kaçtı; Süleyman, Mansur bin Cumhur ile birlikte daha sonra öldüğü Hindistan'a kaçtı.[19]

Kaynakça

Özel
  1. ^ a b Intagliata 2018, s. 141.
  2. ^ Hillenbrand 1989, s. 90 (455 ve 456 numaralı notlar.
  3. ^ Blankinship 1994, s. 163.
  4. ^ a b c d e Lilie et al. (2001), p. 284
  5. ^ Blankinship 1994, s. 168-169.
  6. ^ Blankinship 1994, s. 169.
  7. ^ Blankinship 1994, s. 169, 330 (Not #14).
  8. ^ Blankinship 1994, s. 169-170.
  9. ^ Blankinship 1994, s. 200.
  10. ^ Blankinship 1994, s. 200–201.
  11. ^ a b Blankinship 1994, s. 201.
  12. ^ Hawting 2000, s. 91.
  13. ^ Hawting 2000, s. 93-94.
  14. ^ Hawting 2000, s. 96-97.
  15. ^ Blankinship 1994, s. 91.
  16. ^ Hawting 2000, s. 97.
  17. ^ Hawting 2000, s. 97-98.
  18. ^ Hawting 2000, s. 99.
  19. ^ Hawting 2000, s. 100-101.
Genel