Serbest bölge veya serbest limanlar; bulunduğu ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sanayi ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı, fiziki olarak veya idari kararla ülkenin diğer kısımlarından çitle çevrilerek ayrılan özel ekonomik bölgelerin bir alt türü olarak malların ithal edilebildiği, depolanabildiği, işlenebildiği, üretilebildiği veya re-export edilebildiği planlı yatırım alanlarıdır.[1]
Amaçlarına göre özel ekonomi bölgeleri, serbest ticaret bölgeleri, ihracata dayalı üretim bölgeleri gibi farklı isimler altında da tanımlanmaktadır.[2]
2023 yılı verilerine göre yalnızca ABD'de 298[3] dış ticaret bölgesi olmak üzere 135 farklı ülkede yaklaşık 3.500 adet serbest bölge bulunmakta ve sayıları gün geçtikçe artmaktadır.[4] Günümüzde bu sayının 5.000'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.[5]
1985 yılından beri uygulanmakta olan Türkiye'de 19 adet faal serbest bölge bulunmakta, bu bölgelerde, 2022 yılı verilerine göre yaklaşık 90 bin kişi istihdam edilmektedir.[6] 2023 yılında serbest bölgelerin istihdamı yaklaşık 100 bin, ihracatı ise 13 milyar Dolar seviyesine erişmiştir.[7]
Dünya Bankası tarafından, "ticaret, transit ve yeniden ihracat operasyonları için antrepo, depolama ve dağıtım olanakları sunan belirli büyüklükteki, çitle çevrili, gümrüksüz alanlar" olarak tanınmaktadır.[8] Serbest bölgeler ayrıca, hammadde veya bileşenlerin ithalatını ve fabrika ürünlerinin ihracatını içeren emek yoğun üretim merkezleri olarak ihracata dayalı üretim alanları adı altında da tanımlanabilir, ancak bu, serbest ticaret bölgelerinin giderek daha fazla hizmet endüstrilerine odaklanması nedeniyle günümüz serbest bölgelerinin tümünü kapsamayan eski bir tanımdır.
Dünya Serbest Bölgeler Örgütü ise serbest bölgeyi "mallar, hizmetler veya her ikisi ile ilgili üretim, ticaret, fiziksel veya sanal ekonomik faaliyetlere izin verilen ve gümrük vergilerinden, diğer vergilerden ve harçlardan (tamamen veya kısmen) muaf tutulduğu, bir veya daha fazla hükümet tarafından belirlenen bir alan" olarak tanımlamaktadır.[9]
Serbest bölge genel tanımı içinde kurulan bölgenin niteliğine göre çeşitli farklı tanımlamalar da yapılmaktadır. Buna örnek olarak "İhracat Odaklı Serbest Bölgeler" verilebilir. Bu bölgeler endüstriyel ve ticari ihracatı teşvik etmek için genellikle gelişmekte olan ülkelerde kurulan belirli bir özel ekonomik bölge türüdür. Dünya Bankası'na göre bu bölgeler, "ihracat için imalatta uzmanlaşmış, genellikle 10 ila 300 hektarlık çitle çevrili bir alan olan bir sanayi bölgesi" olarak tanımlanır.[8][10]
Serbest bölgeler; Amerika Birleşik Devletleri'nde 1934 tarihli Dış Ticaret Bölgeleri Yasası kapsamında "Dış Ticaret Bölgeleri" olarak adlandırılır.[11] Bu alanlarda faaliyet gösterenlere gümrük prosedürleri ile ilgili bazı avantajların yanı sıra eyalet ve yerel vergilerden çeşitli muafiyetler tanınmaktadır. Diğer ülkelerde ise "gümrüksüz ihracat işleme bölgeleri", "ihracattan muaf bölgeler", "ihracat işleme bölgeleri", "serbest ihracat bölgeleri", "serbest limanlar", "endüstriyel serbest bölgeler", "yatırım teşvikli alanlar" gibi çeşitli adlar altında uygulanmaktadır.[12] Dünyanın dört bir yanındaki bölgeler, diğer özelliklerin yanı sıra genellikle normal göçmenlik prosedürlerinden ve yabancı yatırım kısıtlamalarından özel muafiyetler sağlar.[13]
Türkiye'de uygulanan serbest bölge modeli 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu kapsamında yürütülmektedir. Kanun'un 6'ncı maddesinde serbest bölgeler;
“
Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; yer ve sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenmiş, serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.
”
— 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu
olarak tanımlanmaktadır.
Tarihi
Dünya’da ortaya çıkan ilk modeller serbest limanlarla başlamıştır. Serbest limanlar, buralarda yapılacak transit işlemleri ile bulunduğu bölgenin ekonomisini geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Buralarda yasal gümrük düzenlemelerinin uygulanmadığı bir alan meydana getirilerek, ticari bir durak noktası oluşturulması öngörülmüştür.[4]
Dünyanın belgelenmiş ilk serbest ticaret bölgesi M.Ö. 166 yılında GrekDelos Adası'nda kurulmuştur. Bölge, adanın korsanlar tarafından istila edildiği M.Ö. 69 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. Romalılar, bazıları para basabilen, kendi kanunlarını koyabilen ve Roma İmparatoru'na yıllık vergi ödemeyen birçok civitas libera ya da özgür şehre sahipti. Bunlar en azından MS birinci binyıl boyunca devam etti. Hansa Birliği 12. yüzyılda Kuzey Avrupa'da faaliyet göstermeye başladı ve Avrupa genelinde ticaret kolonileri kurdu. Bu Serbest Ticaret Bölgeleri arasında Hamburg ve Londra'daki Steelyard da vardı. Steelyard, diğer Hansa merkezleri gibi, kendi ambarları, tartım evi, şapeli, sayım evleri ve konutları olan duvarlarla çevrili ayrı bir yerleşkeydi. 1988 yılında, bir zamanlar Britanya'daki en büyük Orta Çağ ticaret kompleksi olan eski Hansa ticaret evinin kalıntıları, Cannon Street İstasyonu'ndaki bakım çalışmaları sırasında arkeologlar tarafından ortaya çıkarıldı.
Bu model, küresel ekonomiden daha fazla pay almak isteyen ülkeler tarafından rekabet avantajı yaratacak bir model olan ve malların gümrüksüz olarak getirilip işlendiği ihracat odaklı serbest bölgelere evirilmiştir. Bu modelin ilk örnekleri 1959 yılında kurulan İrlanda'dakiShannon Serbest Bölgesi'dir.[14][15] Bu bölgenin ortaya çıkışı, uzun menzilli uçuşlarda bir yakıt ikmali durağı olan Shannon Havalimanı'nın, uçak teknolojisinde yaşanan gelişmelerin bu ikmal zorunluluğunu ortadan kaldırması nedeniyle gerçekleştirilmiştir. İrlanda hükûmeti, mahrum kaldığı havalimanı gelirlerini telafi edebilmek ve bölgedeki istihdam ile ticari hayatı canlandırabilmek amacıyla serbest bölge projesini hayata geçirmiştir. Kayda değer diğer serbest bölgeler, 1960 yılında faaliyete geçen Hindistan'dakiKandla Serbest Bölgesi ve 1967 yılında faaliyete geçen Tayvan'dakiKaohsiung İhracat İşleme Bölgesi'dir.
İkinci dünya savaşından sonra, 1960-80 arası dönemde ülkenin ekonomik gelişimine katkı sunacak bir araç olarak yeni ihracat odaklı üretim yapan serbest bölge modelleri ortaya çıkmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu biçimde 200’e yakın bölge kurulmuştur. Buralar bazı vergi istisnaları tanınarak ve ithalat-ihracat prosedürlerinin gevşetilmesi ile üretimi geliştirmeyi amaç edinmiştir.[4] Serbest bölgelerin birçoğu gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır; Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya, El Salvador, Çin, Filipinler, Malezya, Bangladeş, Nijerya, Pakistan, Meksika, Dominik Cumhuriyeti, Kosta Rika, Honduras, Guatemala, Kenya, Sri Lanka, Mauritius ve Madagaskar'ın tümü bu tarz programlarına sahiptir.[16] 1997 yılında, 93 ülkede kurulu bulunan ihracat odaklı üretim yapılan serbest bölgede 22,5 milyon kişi istihdam edilmekteyken, 2003 yılına gelindiğinde bu sayı 116 ülkede 43 milyon kişi istihdam edilir hale gelmiştir.[17]
Milenyumla beraber, serbest bölgeler özellikle havalimanları ve deniz limanların bünyesinde, küresel tedarik zincirinin bir parçası haline gelmişlerdir. Bu model, limanların dönüşümü ile de doğrudan ilişkilidir. Bu dönemde, limanlar tedarik zincirinin bir parçası olarak, sadece malların koyulup ardından transfer edildiği yerlerden, komple bir dış ticaret alanlarına dönüşmüştür. Bu amaç doğrultusunda altyapıları geliştirilerek, birer üretim alanları haline gelmiştir.
Bir serbest bölgede iş kuran şirketlere, iş kurma hakkı, gümrük ve vergisiz makine-teçhizat ithal etme hakkı, döviz gelirlerini tutma ve kullanma hakkı ve bazen gelir veya emlak vergisi indirimleri gibi bir dizi düzenleyici ve mali teşvik verilebilir. Gümrük kontrol yöntemleri ve dosyalama gereklilikleri ile ilgili başka teşvikler de bulunabilmektedir. Buradaki amaç, bölgelerin yatırım çekmesi, istihdam yaratması ve böylece yoksulluğu ve işsizliği azaltarak bölge ekonomisini canlandırmasıdır. Bu bölgeler genellikle çok uluslu şirketler tarafından mal (giyim, ayakkabı ve elektronik gibi) üretmek üzere fabrikalar kurulması amacıyla kullanılmaktadır.
Türkiye'de serbest bölgeler
Tarihçe
Osmanlı dönemi
Türkiye'de serbest bölge uygulamalarına yönelik ilk çalışmalar, tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti döneminde gerçekleştirilen girişimler gibi sonuçsuz kalmıştır. Osmanlı döneminde serbest bölge olarak kabul edilebilecek ilk yer, 1856 yılında üzerinde çalışmalar yapılan ve bugün Romanya topraklarında bulunan, Tuna nehri üzerinden iç bölgelere eşya sevkiyatı yapılması amaçlanan Sulina serbest limanıdır. 20.yy'ın başlarında ise İstanbul'da, Çekmece Gölü ile Yedikule kıyılarında bir serbest bölge oluşturulması planlamaları yapılmış ancak mali nedenlerle hayata geçirilememiştir.[18] Osmanlı Devleti ticari hayatı üzerinde diğer devletlerin elde ettiği kapitülasyonlar nedeniyle açık pazar durumu yaşandığından, esası bir ülkede uygulanmakta olan sıkı ticari ve gümrük kurallarının esnetildiği alanlar olan serbest bölge uygulamasının tam manasıyla hayata geçirilmesi mümkün değildi.
Cumhuriyet dönemi
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle transit ticaret avantajını, hem liman hizmetlerinin yetersizliği hem de SSCB'nin yaşadığı ekonomik daralma nedeniyle kaybeden İstanbul Limanı'nın bir serbest bölge olarak statüsünün yeniden belirlenerek eski konumunun transit trafiğinin yeniden elde edilebilmesine ilişkin İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nın girişimleriyle, Türkiye'de bu alandaki ilk yasal metin olan 22 Haziran 1927 tarihli "Serbest Mıntıka Hakkında Kanun"[19] onaylanmış, bu Kanun neticesinde Ford Motor Company Tophane Rıhtımı'nda bulunan tesisinde çeşitli araç ve yedek parçaların montajını gerçekleştirmişse de uzun soluklu bir serbest bölge uygulaması tesis edilememiştir.[20] Bununla birlikte, yine İstanbul Ticaret Odası tarafından hazırlanan bazı planlar ile ile İktisat Bakanlığınca hazırlanan Şakir Kesebir Planı gibi başka serbest bölge girişimleri daha yapılmış olsa bile, 1929 Ekonomik Buhranı'nın da etkisiyle daralan uluslararası ticaret, ülkelerin korumacı önlemleri arttırması ve Türkiye'nin uyguladığı ithal ikameci ekonomi modeli nedenleriyle hayata geçirilememiştir.[21]
1940-50'li yıllar
1940'lı yılların sonuna kadar etkilerini gösteren ekonomik durgunluk ile ithal ikameci ekonomi modeli nedeniyle serbest bölge planlamaları geri planda kalmıştır. Bu dönemde yürürlüğe konulan 24.05.1946 tarihli ve 4893 sayılı "Şark Halı ve Kilimleriyle Benzerleri ve Hayvan Postları İçin Kurulacak Serbest Yer Hakkında Kanun"[22] kapsamında, Türkiye üzerinden transit olarak gerçekleştirilen halı, kilim ve kürklerin ticaretinin kolaylaştırılması, bu ürünlerin belirlenen bir alanda işlenerek ihraç edilmesinden gelir elde edilmesi planlanmış, ancak Eminönü civarında bir antrepo bu işe ayrılmışsa da yine uzun soluklu bir sonuç elde edilememiştir.[20]
1950'li yıllardan itibaren yükselmeye başlayan liberalleşme eğilimleri nedeniyle serbest bölge planlamaları yeniden gündeme gelmiştir. İktidar değişimiyle birlikte artan devletçilik temelli politikaların terk edilmesi ve serbest rekabetçi politika uygulamaları baş göstermiştir. Ancak bu politikalar kısa sürede negatif sonuçlar doğurmuş ve 1950'li yılların ikinci yarısı itibarıyla ekonomi politikası yeniden korumacı hale gelmiştir. Bu dönemde, 1927 yılında çıkarılan Kanun yerine 21.12.1953 tarih ve 6209 sayılı "Serbest Bölge Kanunu"[23] yürürlüğe girmiş, Kanun kapsamında hükûmete istenilen alanda serbest bölge ilan etme yetkisi veren "Serbest Bölge Nizamnamesi" adlı tüzük düzenlemesi ise üç yıl gecikmeli olarak, yani 03.08.1956 tarihinde yayımlanabilmiştir.[18]
16 maddeden oluşan bir çerçeve düzenleme olan bu Kanun, serbest bölge sınırlarını belirleme yetkisini Bakanlar Kuruluna vermekte, serbest bölgelerde yapılabilecek faaliyetleri tespit etmekte, serbest bölgeleri gümrük hattı dışında sayarak bu alanlarda Gelir ve Kurumlar Vergisi hariç olmak üzere vergi, pasaport, gümrük ve yabancılara ilişkin diğer kanunlardaki hükümlerin uygulanmayacağına hükmetmektedir. Bölgenin işletilmesi ise devlet tarafından yapılabileceği gibi özel bir şirket eliyle de yapılabileceği hususuna yer verilmiştir. Bu Kanun ve tüzük düzenlemeleriyle birlikte, ilk girişim 29.12.1956 tarihli ve 4/8160 no.lu Bakanlar Kurulu Kararı[24] ile İskenderun Limanı'nda bir serbest bölge kurulmasına, bölgenin işletilmesin ise TCDD'ye verilmesine karar verilmiştir. Alanın işletmesi daha sonraları Gümrük Bakanlığı'na bırakılmış, bir parti krom cevheri sevk edilmiş ancak ürünler ihraç edilemeden topraklaşmış, ardından da demir çelik tesisinin kuruluşu aşamasında istimlak edilerek bölge işlerliğini kaybetmiştir. İkinci olarak, 1953 tarihli Kanun kapsamında 10.05.1958 tarihli 4/10315 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı[25] ve buna ek sözleşme ile İstanbul Tuzla'da belirlenen alanda bir serbest bölge kurulmasına ve bölgenin işletmesinin 25 yıl süreyle Verdi Limited Ortaklığı'na bırakılmasına karar verilmiştir. Ancak bu girişim de sonuçsuz kalmıştır. Ekonomi politikalarının, sabit kur, ithalat yasakları, tarife dışı engeller, kotalar, tüketim malları üretiminde kullanılacak ürünlerde düşük gümrük vergisi uygulaması gibi özellikleri bulunan ithal ikameci model ile kurgulanması nedeniyle iç pazara yönelik satışlarına yoğunlaşan sanayicilerden 1980'li yıllara dek serbest bölge kurulması talepleri sıklıkla dile getirilmemiştir.
1980'li yıllar
1980'li yıllara gelindiğinde, yüksek enflasyon ve döviz darboğazı meydana getiren model terk edilerek, 24 Ocak kararlarıyla birlikte kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınmasına karar verilmiştir. İhracata dayalı büyüme modeli temelli bu yaklaşımın getirilerinden biri de serbest bölgeler olmuştur.[26] Bu dönemde, serbest bölge kuruluşuna uygun yerlerin tespiti amacıyla çeşitli fizibilite çalışmaları yapılmış, Başbakanlığa bağlı olarak Serbest Bölgeler Teşkilatı kurulmuş, 1953 tarihli Kanun'a dayanılarak Antalya ve Mersin'de iki serbest bölge kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı[27] yayımlanmış, daha sonrasında serbest bölgelere ilişkin kuruluş ve işletilmesine yönelik birimler Devlet Planlama Teşkilatı bünyesine transfer edilmiş ve bu konuda yeni bir Kanun düzenlemesi çalışmalarına başlanmıştır.
Bu çalışmalar neticesinde, 1953 tarihli Kanun yürürlükten kaldırılarak, 06.06.1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu[28] yürürlüğe girmiştir. Özellikle komşu ülkelerde uygulanmakta olan serbest bölge modelleriyle rekabet edebilmek amacıyla yeni bir model kurgulanması planlanmıştır. Kanun'un amaçları arasında, ihracat için yatırım ve üretimi arttırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak sayılmıştır. 1985 tarihli Kanun kapsamında ilk olarak kamu eliyle ve kamu arazisi üzerinde Mersin ve Antalya Serbest Bölgeleri kurulmuştur. 1990'lı yıllardan itibaren kamu girişimi terk edilerek, serbest bölgeler kamu veya özel mülkiyetli araziler üzerinde özel sermaye girişimlerince yap işlet devret modeli altında kurulmuştur.
2004 ve 2008 yıllarında yapılan kanun değişiklikleri ile serbest bölgelerde ihracata dayalı üretim anlayışı güçlendirilerek, Kanun'un amaçları ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek olarak yeniden belirlenmiş, serbest bölgelerde faaliyet gösteren imalatçı firmalara özgü ek teşvikler tanınmıştır.
Türkiye'deki serbest bölgeler
2023 yılı itibarıyla, Türkiye'deki aktif serbest bölgeler aşağıda sayılmıştır.
Türkiye'deki serbest bölgelerde uygulanan bazı teşvik ve avantajlar
Üretim konulu faaliyet ruhsatı sahibi firmalar, Kurumlar ve Gelir Vergisinden %100 muaftırlar.
Bölgeye giren mallar için Gümrük Vergisi, KDV, KKDF ödenmez. Ticaret politikası önlemleri uygulanmaz.
Üretiminin %85 ve fazlasını ihraç eden firmalar personel maaşları üzerinden hesaplanan gelir vergisi stopajından muaftırlar.
Elde edilen kârlar hiçbir izne gerek olmadan yurt içine veya yurt dışına transfer edilebilir.
Türkiye’den Serbest Bölgeye yapılan satışlar ihracat sayıldığından firmalar, Türkiye’den ihraç fiyatına KDV’siz mal satın alabilirler.
Her türlü altyapı hizmetleri (Elektrik, Su, Doğal gaz, Haberleşme) KDV’siz olarak firmalara sunulur.
İkinci el makinelerin Serbest Bölgelere girişlerinde yaş sınırı yoktur.
Serbest Bölgelerde alım-satım, stok değerleme ve muhasebeleştirme konvertibl dövizlerle yapıldığı için enflasyon muhasebesi tutarlıdır.
Gümrüksüz ve süre kısıtlaması olmadan stoklama yapılabilir.
Yabancı personel çalıştırılabilir.
Serbest Bölgelerde altyapısı hazır arsalar, genel ve müstakil depolar, ofisler ve açık stok sahaları, hazır üretim tesisleri kiralık veya özel mülkiyet ile yatırımcıların hizmetine sunulmaktadır. Maliyet rekabeti ve bürokrasinin en aza indirgendiği bu alanlarda her türlü altyapı hizmeti (elektrik, su, doğalgaz, atık su, arıtma, yol, haberleşme vb) sağlanmıştır.
Teşvikler ile uygulama dışı bırakılan veya özel uygulamaya tabi olan mevzuat düzenlemeleri haricinde, Türkiye'de geçerli ticari hayata ilişkin tüm uygulamalar serbest bölgelerde de uygulanmaktadır.
Avrupa Birliği'nde bulunan serbest bölgeler
Üye Devletler, Birlik gümrük bölgesinin bazı kısımlarını 'serbest bölge' olarak belirleyebilirler; bu serbest bölgelerin Avrupa Komisyonu'na bildirilmesi gerekmektedir.[29]
"Serbest bölgeler", Birlik dışı malların ithalat vergisi, diğer harçlar (örneğin vergiler) ve ticari politika tedbirlerinden muaf olarak sokulabildiği, Birlik gümrük bölgesi içindeki kapalı alanlardır.
Bu tür mallar, serbest bölgelerdeki sürenin ardından serbest dolaşıma sokulabilir (ithalat vergisi ve diğer harçların ödenmesine tabi olarak) veya başka bir özel prosedüre (örneğin dahilde işleme, geçici kabul veya nihai kullanım prosedürleri - bu prosedürler için belirlenen koşullar altında) tabi tutulabilir veya yeniden ihraç edilebilir.
Birlik malları serbest bölgelere de girebilir veya buralarda depolanabilir, taşınabilir, kullanılabilir, işlenebilir veya tüketilebilir. Bu tür mallar daha sonra ihraç edilebilir veya Birliğin gümrük bölgesinin diğer kısımlarına getirilebilir. Avrupa Birliği içinde bulunan serbest bölgeler listesi için bkz.
Çin Özel Ekonomi Bölgeleri
Deng Xiaoping, Çin Halk Cumhuriyeti'nin (ÇHC) başına geçtiğinde, kendisini daha çok bir teorisyen ve ideolog olan selefi Mao'nun aksine pragmatik bir lider olarak takdim etti. Deng'in ana hedefi insanları yoksulluktan kurtarmak ve sıradan Çinlilerin yaşamlarını önemli ölçüde iyileştirmekti. Dışa açılmayı ve ardından gelen bir dizi ekonomik reformu gerekçelendirirken Marx'a ve ulusların doğal bir sosyalist geçiş için kentleşme ve kapitalizmin bir aşamasından geçmesi gerektiğini öngören teorilerine atıfta bulundu.
Deng yönetimindeki en ünlü reformlardan biri, Çin'in Güneydoğu kıyısı boyunca, Guangdong eyaletinde bulunan Shenzhen, Shantou ve Zhuhai ile Fujian eyaletinde bulunan Xiamen olmak üzere dört "özel ekonomik bölge" kurulmasıydı. Çin anakarasındaki özel ekonomik bölgelere (ÖEB), Çin hükûmeti tarafından diğer yerlerdeki planlı ekonomiye kıyasla daha serbest piyasa odaklı ekonomi politikaları ve esnek hükûmet tedbirleri tanınmaktadır. Bu da ÖEB'lerin yabancı ve yerli işletmeler için daha cazip olan ekonomi yönetimini kullanmasına olanak sağlamaktadır.
ÖEB'lerde, "...yabancı ve yerli ticaret ve yatırım, Pekin'deki Çin merkezi hükümetinin izni olmaksızın", "yabancı yatırım ve teknolojiyi çekmek için vergi ve iş teşvikleri" ile yürütülmektedir.[30] Ticaret, başlangıçta Çin'in merkezi hükûmeti tarafından kontrol edilmekteydi. Ancak bu özel bölgeler, Çin'deki yabancı yatırımları cezbetmek için piyasa odaklı kapitalist politikaların uygulandığı yerlere geçişte önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. 1986 yılında Çin, özel ekonomik bölgeler listesine 14 açık kıyı şehrini daha ekleyerek bu programı genişletmiş, günümüzde ise hızla bu listeye yeni şehirler eklemeye devam etmektedir.[31]
ÖEB'lerdeki yabancı yatırımlar için özel vergi teşvikler ile uluslararası ticaret faaliyetlerinde merkezi hükûmetten daha fazla bağımsızlık gibi avantajları bulunmaktadır.
Ekonomik özellikler "4 ilke" olarak temsil edilmektedir:
İnşaat öncelikle yabancı sermayenin çekilmesine ve kullanılmasına dayanır.
Başlıca ekonomik biçimler Çin-yabancı ortak girişimleri ve ortaklıkları ile tamamen yabancı sermayeli işletmelerdir.
Ürünler öncelikli olarak ihracat odaklıdır.
Ekonomik faaliyetler öncelikle piyasa güçleri tarafından yönlendirilir.
ÖEB'ler ulusal planlamada (mali planlama dahil) ayrı olarak listelenmektedir. Ekonomik idare, serbest bölgeler konusunda il düzeyinde yetkiye sahiptir. ÖEB'lerin yerel organları ve yürütme gücü bu alanlarda yasama yetkisine de sahiptir.
Leong (2012) özel ekonomik bölgelerin (ÖEB) Çin ekonomisinin liberalleşmesindeki rolünü ve ekonomik büyüme üzerindeki etkisini araştırmıştır. Daha liberalleştirilmiş bir ekonomiye yönelik politika değişikliği, araç değişkenler olarak SEZ değişkenleri kullanılarak belirlenmiştir. Sonuçlar, ihracat ve DYY büyümesinin bu ülkelerdeki ekonomik büyüme üzerinde pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı etkileri olduğunu göstermektedir. ÖEB'lerin varlığı bölgesel büyümeyi artırmaktadır ancak ÖEB'lerin sayısının artırılmasının büyüme üzerinde ihmal edilebilir bir etkisi vardır. Daha hızlı ekonomik büyümenin anahtarı daha fazla liberalleşme hızı gibi görünmektedir.[32]
American Economic Journal'da 2022 yılında yapılan bir çalışma, Çin'deki ÖEB'lerin eğitim sonuçlarının iyileşmesiyle birlikte beşeri sermaye yatırımlarının artmasına yol açtığını ortaya koymuştur.[33]
1990'dan 2018'e kadar Çinli işletmeler, Sahra altı Afrika ve Orta Doğu'da Nijerya (iki), Zambiya, Cibuti, Kenya, Mauritius, Moritanya, Mısır, Umman ve Cezayir dahil olmak üzere on bir SEZ kurmuştur.[34]
ABD Serbest Ticaret Bölgeleri
Amerika Birleşik Devletleri'nde bir dış ticaret bölgesi (FTZ), hem yerli hem de yabancı ticari malların Amerika Birleşik Devletleri'nin sınırları dışında olması halinde göreceği Gümrük muamelesinin aynısını gördüğü, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir Giriş Limanı'nda (veya bitişiğinde) bulunan coğrafi bir alandır. Bu tür bölgelerin amacı, yabancı girdilerin ithalatı ve ihraç edilen bitmiş ürünler üzerindeki tarife yüklerini azaltarak Amerikan işletmelerinin küresel ekonomide rekabetçi olmalarına yardımcı olmaktır.[35]
FTZ'nin bir başka tanımı da, malların yüklenmesi, boşaltılması, taşınması, depolanması, elleçlenmesi, üretilmesi ve sergilenmesi ve kara, su veya hava yoluyla yeniden sevk edilmesi için tesislerle donatılmış, bir kamu hizmeti olarak işletilen izole edilmiş, kapalı ve denetlenen bir alan olduğunu belirtir. Her türden mal, tarifelere (gümrük vergileri) ve diğer ad valorem vergilere tabi olmaksızın bölgede tutulabilir. Bu tarife ve vergi kolaylığı, uluslararası ticaretle uğraşan ABD merkezli operasyonların maliyetlerini düşürmek ve böylece bu operasyonlardan kaynaklanan istihdam ve sermaye yatırımı fırsatlarını yaratmak ve korumak için tasarlanmıştır.
Bu özel coğrafi alanlar - dış ticaret bölgeleri - ABD Giriş Limanlarının "içinde veya bitişiğinde" kurulur ve ABD İç Güvenlik Konseyi'ne bağlı ABD Gümrük ve Sınır Koruması'nın denetimi altındadır. İlgili eyalet hükûmetinin de bu tür bölgelerin kurulmasına izin veren bir yasa çıkarmış olması gerekmektedir.
1986 yılından bu yana, ABD gümrüklerinin FTZ operasyonları üzerindeki gözetimi, uygunluk incelemeleri olarak bilinen bir denetim-teftiş esasına göre yürütülmektedir; bu sayede uygunluk, gümrük personelinin yerinde denetimi yerine, bir kefalet senedi kapsamında denetimler ve nokta kontroller yoluyla sağlanmaktadır.[11][36]
Dış ticaret alt bölgesi uygulaması, belirli bir şirket tarafından kullanılmak üzere Dış Ticaret Bölgeleri Kurulu tarafından onaylanan bir alandır. Dış ticaret alt bölgesi şirketleri, dış ticaret bölgesi şirketleriyle aynı avantajlardan yararlanır, ancak alt bölgeler, giriş limanına 60 mil mesafedeki mevcut genel amaçlı sahaların dışında yer alır. Alt bölgeler, ürünleri ithal eden ve/veya yeniden ihraç eden şirketlerin, dış ticaret bölgesi genel amaçlı sahaları içinde fiziksel olarak yer değiştirmek zorunda kalmadan dış ticaret bölgesi avantajlarından yararlanmasına olanak tanır. Bu sahalar ASF'nin uygulanmasıyla birlikte kullanılmaz hale gelmektedir.
Alternatif Saha Çerçevesi (ASF), dış ticaret bölgesi imtiyaz sahiplerinin kendilerine verilen hizmet alanı içindeki faaliyetlerini hızla genişletmeleri için kolaylaştırılmış bir süreç sağlar. ASF'ye geçiş yapan imtiyaz sahiplerine, bazen otuz (30) gün gibi kısa bir sürede, hizmet alanları içinde sahalar belirlemeleri için 2.000 "sanal" dönüm verilir. Geleneksel Site Çerçevesinin aksine, bu ASF seçeneği, bir imtiyaz sahibinin genişleme amacıyla geleneksel bir sınır değişikliğine gitmesini gerektirmez.[37] Şirketler artık işlerini kullanım odaklı bir sitede veya bir mıknatıs sitede kurma arasında seçim yapma seçeneğine sahiptir.
BAE Serbest Bölgeleri
Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) artan iş fırsatları nedeniyle BAE hükûmeti, yabancıların BAE'de yatırım yapmasını ve faaliyet göstermesini kolaylaştırmak için 'Serbest Bölgeler' oluşturmuştur. Bu Serbest Bölgelerde yatırımcılar, tam işletme sahipliğini sürdürmekten ve vergi muafiyetlerinden yararlanmaktadır.
BAE Serbest Bölgelerinde iş kurmanın faydalarından bazıları şunlardır:
Kurumlar Vergisinden yüzde 100 muafiyet[38] serbest bölge şirketi ile herhangi bir anakara şirketi arasında yapılan işin yılda 375.000 AED'nin altında olması şartıyla.[39]
İşletmenin tamamına sahip olma
Banka hesapları bir işletme adına açılabilmesi
Makul yenileme ücretleri uygulaması
Yüzde 100 ithalat ve ihracat vergisi muafiyeti
Yüzde 100 kâr ve sermayenin ülkesine geri gönderilebilmesi
Yatırımcı vizesi uygulaması
Şu anda BAE'de faaliyet gösteren 45 Serbest Ticaret Bölgesi bulunmaktadır. Tüm bu Serbest Ticaret Bölgeleri,[40] işletmeyi yürütmek için bir lisans ücreti talep etmekte ve lisans ücretleri serbest bölgeden serbest bölgeye değişmektedir.
^abAtalay, İdil, Serbest Bölgeler 27 Mart 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1986, Danışman: Toktamış Ateş, İstanbul.
^Lu, Fangwen; Sun, Weizeng; Wu, Jianfeng (2022). "Special Economic Zones and Human Capital Investment: 30 Years of Evidence from China". American Economic Journal: Economic Policy. doi:10.1257/pol. ISSN 1945-7731.