Daha çok Odilon Redon adıyla tanınan Bertrand-Jean Redon (20 Nisan 1840 - 6 Temmuz 1916) Fransa'nın Akitanya bölgesindeki Bordo şehrinde doğmuş sembolist bir ressam ve baskı ustasıydı.
Hayatı
Bertrand-Jean Redon "Odilon" lâkabını annesi Odile'den almıştır. Redon erken yaşlarda resme başlamış, 10 yaşında ilkokulda katıldığı bir resim yarışmasında ödül almıştır. 15 yaşında resim öğrenimi görmeye başladıysa da babasının baskısıyla mimarlık eğitimine yönelmiştir. Paris Güzel Sanatlar Okulu (Ecole des Beaux Arts) sınavlarını geçememesi o dönem mimar olma planlarını sona erdirmiştir, yine de daha sonraları bu okulda hocası Jean-Léon Gerôme'la çalışmıştır.
Bordo'ya döndüğünde heykelle uğraşan Redon burada Rodolphe Bresdin'den gravür ve taşbaskı eğitimi de almıştır. Bu sanat kariyeri 1870'te Fransa - Prusya savaşı sırasında orduya katılmasıyla sekteye uğrar.
Savaş bittiğinde yeniden Paris'e taşınan Redon burada yoğun biçimde karakalem ve taşbaskıyla uğraşmıştır. Redon 1878'de Suların Koruyucu Ruhu isimli işiyle sanat çevrelerinde daha iyi tanınır, 1879'da Dans le Rêve isimli taşbaskı albümünü yayınlamıştır. Yine de 1884 yılına kadar Redon kısmen gözlerden uzak kalmıştır, ona tam anlamıyla saygınlık ve tanınırlık kazandıran olay Joris-Karl Huysmans'ın A rebours (Doğaya Karşı) isimli kült romanında bahsinin geçmesidir, romandaki sefih ve aristokrat bir karakter Redon'un çizimlerini satın alıp biriktirmektedir.
1890'larda Redon pastel ve yağlı boya kullanmaya başladı, hayatının kalan kısmında bu iki materyali tüm işlerinde baskın biçimde kullandı. 1899'da Nabis ile birlikte dönemin en güçlü sanat tüccarlarından Durand Ruel'in mekânında bir sergi açtı. 1903 yılında Légion d'honneur nişanı aldı. André Mellerio tarafından 1913'te gravür ve taşbaskılarından oluşan bir katalog yayınlandığında Redon'un ünü daha da yayıldı, aynı yıl New York Armory Show'da münferit bir sergisi yer aldı. 1923'te Mellerio, Odilon Redon: Peintre Dessinateur et Graveur isimli Redon'un işlerinden oluşan arşivi yayınladı. Mellerio'nun Redon'la ilgili yayınları bugün Şikago Sanat Enstitüsü'ndeki (Art Institute of Chicago) Ryerson & Burnham kütüphanelerinde bulunmaktadır.
2005 yılında Modern Sanat Müzesi (Museum of Modern Art) "Görünenin Ötesinde" isimli Redon'un yapıtlarından oluşan bir sergi açtı. Sergide, 100 tablo, çizimler, gravürler ve Ian Woodner aile koleksiyonundan kitaplar yer aldı.
Yapıtları
Huysmans Redon'un yapıtlarındaki gizem ve davetkârlığı şu sözlerle anlatır: "Bunlar Odilon Redon imzası taşıyan resimlerdi. Cilalanmamış armut ağacından, köşeleri altın yaldızlı çerçevelerin içinde akla hayale gelmeyecek görüntüler taşıyorlardı: Bir fincanın üzerinde dinlenen Merovenj stili bir kafa, elinde bir gülle taşıyan ve bir Budist rahibi ya da bir hatibi andıran sakallı adam, vücudunun orta yerinde bir insan yüzü bulunan örümcek. Sonra, sıra dışı düşlerin terörünü derinlemesine kazan karakalem çizimler vardı. Şurada devasa bir ölüm, göz kırpan melankolik gözkapakları, diğer yanda kirli ve kasvetli bir gökyüzünün altında, kuru, bozunmuş bir manzara, yanmış bir ova, bulutlara püsküren volkanlar, bazen bu imgeler bilimkurgu havasında distopyaları andırıyor bazen de buzullar, tarih öncesi bitkiler, tuhaf kayalarla tam tersi ilkel zamanları çağrıştırıyordu. Mamutlar ve dinozorlar yaşasalardı modern görünümleri nasıl olurdu bu çizimlerden tahayyül edebiliyordunuz. Bu çizimler kesinlikle sınıflandırılamazdı, resim sanatının sınırlarının dışındaydılar, olağanüstüydüler ve çok özel bir çeşit hastalığın, hezeyanın ürünleriydiler."
Redon da işlerini sınıflandırılamaz, kategorize edilemez bir konumda görüyordu; "Benim çizimlerim esin vermek içindir, tanımlanmak için değil. Tıpkı müzik gibi, bizi muğlak bir diyara, tanımlanamaz bir platforma taşırlar."
Redon'un yapıtları en içerlek duygularını ve ruh halini yansıtır. "Görüneni görünmeyenin hizmetine sunmak" istemiştir, grotesk, tuhaf yaratıklar resimlerini doldurur, aklındaki hayaletleri günışığına çıkartmak istemiştir. Redon'un esin kaynakları ve yapıtlarının ardındaki güç A Soi-méme (Kendim için) adıyla yayınlanan günlüğünde görülebilir. Yapıtlarını oluştururken geçtiği süreci en iyi kendisi tarif eder; "Bir egzersiz olarak genellikle objeyi tesadüflere en az fırsatı vererek çizmeye başlarım, günün sonuna doğru bu kısıtlanmış görünüm beni mutsuz etmeye başlar, ikinci gün büyük bir susamışlıkla hayal gücünün tüm kaynaklarını devreye sokarım, şekillerin yeniden canlanışıyla tatmin olur, yatışırım."