Kimek-Kıpçak Konfederasyonu, Obi ve İrtiş nehirleri arasındaki bölgede Kimek ve Kıpçakların oluşturduğu bir Orta Çağ Türk devletidir. 9. yüzyılın sonlarından 13. yüzyılın başlarındaki Moğol istilasına dek hüküm sürmüştür.
Köken
Kimek Konfederasyonu, yedi boy veya klanın bir boylar birliği olarak ortaya çıktı. Bu boyların kökeni Doğu Orta Asya'nın bozkırlarına dayanmaktadır. Boyların çoğu Uygur Kağanlığı'nın yıkılmasından sonra (840) bugünkü Kazakistan'a göç etmişti. Kimek devleti, 9. yüzyılın sonunda ve 10. yüzyılın başında, kendisine bağlı liderler arasında en üstün olan bir kağan tarafından yönetilen obaların birleşmesi ile kuruldu.
Tarihçe
9. ve 10. yüzyıllar
Orta Asya boyları Uygur Kağanlığı'nın 840'ta dağılmasının ardından kendilerini bağımsız buldular. Türki Eymür, Bayındır ve Şivey Tatar boylarının bazı bölümleri büyük Kimek boylarına katıldı. Tatar boyları halihazırda Kimek Konfederasyonu'nun üyeleriydi - bazıları zaten Kimek Hanlığı'nın ilk oluşumuna katılmıştı. Kıpçaklar kendi hanlıklarına sahip olmakla birlikte politik olarak Kimeklere bağlıydılar. Yönetici Kimek boyları çoğunlukla İrtiş kıyılarında yaşıyordu. Hudud al-Alam tarafından bahsedildiğine göre Kıpçaklar, batıda yaklaşık olarak güney Urallar'ın güneydoğu kesiminde bulunan ayrı bir bölgede ikamet etmekteydiler. Çinli kronikler Kıpçak topraklarının dağlarından bahsetmiştir. Yuanşi kronolojisinde bu dağlar Yùlǐbólǐ (玉 里伯里),[1] ve Kıpçaklar Qīnchá 欽察 olarak adlandırılır. Kıpçaklar ve Kimekler'in kuzeyinde uçsuz bucaksız bir orman uzanıyordu.[2]
Sayısız boy arasında Kimekler yeni bir siyasi boylar birliğine önderlik etmeye hazırdı. Yeni bir Kimek Kağanlığı devleti, yedi boy ve yedi hanlıktan oluşan bir federasyon kurdular. Ebu Said Gerdizî (ö. 1061), Kimek Kağanlığı'nın yedi akraba boyu birleştirdiğini yazdı: Kimek, Kıpçak, Eymür, Tatar, Bayındır, Lanikaz ve Eclad. Kimek Kağanlığı gücünün zirvesinde ise doğuda İrtiş Nehri ve Altay Dağlarından batıda Karadeniz bozkırlarına, kuzeyde Tayga ormanlarına ve güneyde çöl bozkırlarına uzanan 12 çekirdek boydan oluşmaktaydı. Gerilemelerinden sonra, Yedisu Kimekleri yukarı İrtiş bölgesine geri çekildi ve batı Kıpçak-Kimekler Kuzey Karadeniz steplerine yerleşti.[3] Kimekler, muhtemelen bir kısım Nesturi Hristiyan toplulukları da bulunan esasen Tengrici bir boydu. 11. yüzyılda ise İslamla tanışmalar başladı.
Arap ve Fars coğrafyacılar, gezginler ve tarihçiler Kimekler hakkında birçok bilgi vermektedir.[4] 821'de Arap Tamim ibn Bahr, Kimek ve Kıpçak topraklarından Tokuz-Oğuzlara gitti. Açıklamaları daha sonra diğer yazarlar tarafından kullanıldı. Fars gezgin Gardezi, Kimekleri kaydetti ve yerlerinin daha önce Çinli yazarlar tarafından "Çumukun" olarak adlandırılan halkın bölgesi olarak kaydedildiğini belirtti.[5]
9. yüzyılda Kimekler Oğuzlarla ittifak kurdu.[4] Güçlenen Kimekler 9. yüzyılın ikinci yarısında batıya doğru ilerlemeye başladı. Kangar siyasi birliğinin boylarından olan Peçenek (Araplar tarafından "Badjnaks" ve Bizanslılar "Patsinaks" olarak adlandırılmışlardır) topraklarını işgal ettiler. Peçeneklerin konumu kötüleşti, birlikleri Oğuzlar, Kimekler ve Karlukların ittifakı tarafından bozuldu. Kimekler, Oğuzlarla birlikte Seyhun (Sir-Darya) boyunca ve Aral bölgesinde Kangar Peçenek topraklarını ve Güney Urallar'daki meraları ele geçirdi.
Kimekler'in baskısı altında Peçenekler, Aral'dan Aşağı İtil bozkırlarına, oradan da Don-Dinyeper platosuna göç ederek Macarları batıya doğru ittiler. 9. yüzyılın sonunda Doğu Avrupa bozkırlarının güneyinde yeni bir Peçenek birliği oluştu. Komşuları daha güçlü ve daha iyi tanınan devletlerdi: Oğuzlar, Kıpçaklar, Macarlar ve Hazar Kağanlığı. Kuman/Kıpçakların ve onların dilsel Oğuz kuzenlerinin Kimek Kağanlığı devletinin ortak saldırılarının baskısı altındaki Peçenekler Hazar Kağanlığı'nın zayıflığından faydalanarak, topraklarını batıya kaydırdılar ve Kuzey Kafkasya'daki yerleşik Bulgar ve Alanları yıkıma uğrattılar.[4]
10. yüzyılda Kimekler Oğuzlarla ittifak kurmuştu. İbn Havkal, 10. yüzyıldan kalma çalışmasında, Kıpçak-Kimek boylarının Oğuzlarla birlikte Aral Denizi'nin bozkırlarını otlaklık olarak kullandığını gösteren bir harita çizdi ve aynı zamanda El-Mesûdî, hepsinin Emba ve Yaik boyunca hayvan yetiştiriciliği yaptığını yazdı. Ortadoğu'da, Kuman-Kıpçak ülkesi Deşt-i Kıpçak ve Kumanya olarak adlandırılmaya başlandı.[4] El-Biruni, Oğuzların Kimek ülkesindeki otlaklıkları oldukça sık kullandığını belirtti. Kimek boylarının bazı klanları Hazar Denizi kıyıları boyunca oldukça sık hayvan yetiştiriciliği yapmaktaydı :"Şehnâme" bile bu Denizi "Kimek Denizi" olarak adlandırıyor. 10. yüzyılda Kimek-Kıpçakların esas batı komşuları, o zamanlar en batıdaki Kıpçak klanlarının çok yakın temaslarda bulunduğu Başkurtlardı.[2]
Asya'nın kalbine hükmettiler, İpek Yolu'nun önemli bir merkezi bölümünü kontrol ettiler ve Çin'den İran'a ve Avrupa'ya kadar İskitler ve Moğollar gibi dünyayı etkilediler. Kimek yönetimi tüm zamanların en büyük göçebe imparatorluklarından biri olarak görülebilir.[6]
10. yüzyılın sonunda sadece Halifelik yazarları ve bilim adamları onlar hakkında bilgi sahibi değillerdi, Orta Asya devletlerinde Kimek ülkesine yapılan yolculuklar pazarlarda ve kıraathanelerde iyi biliniyordu ve tartışılıyordu.[7]
Kimekler, doğu kayıtlarında "Hakan" olarak da adlandırılan Aşina Hanedanı'ndan olmayan "Kağan" tarafından yönetiliyordu. 10. ve 11. yüzyıllarda yönetici klan Tatar idi.[8] Daha sonra Ilbari klanı tarafından yönetildikleri anlaşılıyor.[9]
10. yüzyılda Kıpçaklar Kağanlık içinde bağımsız hale geldiler (eğer ilk etapta bağımlı iseler) ve batıya doğru göç etmeye başladılar. Kimek Kağanlığı'nın iktidarının zirvesi, 12. yüzyılın sonlarına doğru Ilburi hükümdarlarının yönetimi altına girdi. 1183'te Kimekler Volga Bulgarları'na saldırdı ve 1152 ve 1197'de Harezm'i iki kez yağmaladılar.
Kağanlığın Yıkılışı
Kimek Kağanlığı, Tobol ve İrtiş nehirlerinden Hazar Denizi ve Seyhun'a kadar geniş bir bölgeyi hakimiyeti altına aldı. Kimek Kağanlığı'nın kuzey sınırı Sibirya taygası, doğu sınırı Altay Dağları, güney sınırı ise cansız bozkır Bet Pak'tı. Doğal olarak onları düşmanlarından koruyan bu sınırlar sayesinde Kimekler çatışmasız hüküm sürdüler. Komşuları Karluklar, Oğuzlar ve Kırgızlardı. Kimekler, Kıpçaklar, Oğuzlar, Peçenekler, Ugorlar ve çok etnikli Kimek Kağanlığı'nın diğer halkları ve etnik grupları barış ve refah içinde yaşadılar.
11. yüzyılın başlarında Kimekler ve Kıpçaklar, Oğuzları güneye, Peçenekleri batıya, Karlukları güneydoğuya ve Ugorları kuzeyde Sibirya taygasına itmişler ve antik Kangju'nun sahibi olmuşlardır. Kimek Kağanlığı'nın kağanlığa bağlı hanlıklarının güçlenmesiyle, ayrılıkçı güçler çoğaldı ve merkezi otorite sarsıldı. Hakan yalnızca bir milis lideri olmuştu, merkezi bir ordu yoktu, her bağlı hanın küçük bir ordusu vardı.
Kimekler ve ardından Hitaylar, daha önce Oğuzlara ait olan toprakları işgal ederek batıya ilerlemek için Kıpçaklar'a baskı yaptılar. Oğuz topraklarını ele geçirdikten sonra, Kıpçaklar önemli ölçüde güçlendiler ve Kimekler onlara bağımlı hale geldi. Kıpçak göçü planlı bir istilaydı ve daha zengin otlakların ele geçirilmesini hedefliyordu. Kimeklerin bir kısmı İrtiş boyunca antik topraklarda kalmayı sürdürdü ve bir kısmı da Kıpçaklarla birlikte batıya gitti. Kimek Kağanlığı kabilelerinin büyük bir kısmı, Kimekler, Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzlar batıya, Ural, Volga, Don ve Dinyepr'in ötesine göç ederek Doğu Avrupa'nın etnik haritasını değiştirdiler. Güney Karluklar, Karahanlı devletine katıldı.
Batı Sibirya'nın eski Volga Finleri ile birlikte İrtiş topraklarında önemli bir Kıpçak ve Kimek nüfusu kaldı. Daha sonra Sibirya Tatarlarını ve diğer Türk halklarını oluşturdular. Batıda Kıpçaklar, daha önce Oğuzların baskısı altındaki Peçeneklerin ve daha sonra da Oğuzların Kimek ve Kıpçakların baskısı altında izledikleri yolu izlediler. Volga, Don, Dinyester ve Dinyeper'i geçerek Tuna'ya ulaştılar. Yolda Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzların geride kalan nüfusu birleşti. 1054 yılı Rus vakayinameleri, Orta İrtiş ve Ob Kimekleri'in bir kolu olan Kıpçaklar tarafından itilen Oğuzların Kiev yakınlarında görüldüğünü kaydeder.
Kimek Kağanlığı'nın 11. yüzyılın ortalarındaki çöküşü dış etkenlerden kaynaklanmaktadır. MS 916'da Kuzey Çin'de kurulan Moğol Hitay devleti Lyao tarafından itilen Orta Asya'daki Moğolca konuşan göçebelerin göçü kağanlığın çöküşündeki etkendi. Hitay göçebeleri, İrtiş'in batısındaki Kimek ve Kıpçak topraklarını işgal etti. Kağanlık bundan sonra geriledi ve Kimekler muhtemelen zaman zaman Kırgız ve Kara-Hitay baskısına maruz kaldı. 11. – 12. yüzyıllarda Moğolca konuşan Nayman kabilesi, batıya doğru hareketinde Kimek-Kıpçakları Moğol Altayı ve Yukarı İrtiş'ten çıkardı. 12. yüzyılın ortalarından itibaren Moğol kabileleri, modern Moğolistan'ın neredeyse tamamına egemen oldu.
12. yüzyılda hanlığın toprakları Güney Uralları, Doğu Volga bölgesini, Mangışlak Yarımadası'nı ve Aral Denizi'nin kuzeybatısındaki bölgeyi içeriyordu. Merkezleri Kimäk ve Sangir idi. Nüfusun çoğu yarı göçebeydi, azınlık bir kısım yerleşik çiftçiydi ve şehir sakinlerinin çoğu zanaatkardı. Kimek bölgesinin kuzey kesimlerinde, soğuktan kaçmak için yer altı tünel ağları ve odalar vardı.
13. yüzyılda Kimek Kağanlığı'nın geriye kalan toprakları Moğollar tarafından fethedildi ve toprakları Cuci Ulus'a verildi. (Bölgenin daha sonraki tarihi için Altın Orda'ya bakınız.) Moğolların kurduğu Kıpçak Hanlığı devletinde nüfusun önemli bir kısmı Kimek Kağanlığı topraklarındandı. Kimek lideri Baçman Han, Moğolların bölgeyi fethetmesinden sonra birkaç yıl boyunca direnişi sürdürdü.
Kültür
Kimekler, Göktürk Alfabesini kullandılar. Ebu Dulaf (y. 940) ve İbn el-Fakih, Kimek Kağanlığı hakkında şöyle yazmışlardır: "Onların, yazı yazdıkları kamışları vardır". Arkeologlar, Tarbagatay Dağlarında ve İrtiş bölgesindeki Urjar yakınlarında 10. ila 11. yüzyıla ait üzerinde yazıtlar bulunan bronz aynalar buldular. L. Kimball, okuryazar Kimeklerin hukuk, din, tarih ve epik şiir üzerine eserlere sahip olduğunu ve bunların hiçbirinin günümüze ulaşamadığını öne sürmektedir. Kimek Kağanlığı'nın bakır paraları olmasına rağmen, ticaretin çoğu takas yoluyla yapılıyordu.
Avcılık, Kimek yaşamının önemli bir parçasıydı. Büyük grup avları aynı zamanda bir savaş eğitimiydi. Avcılıkta doğan, şahin, altın kartalı, av köpeklerinin kullanımı ve günümüzde soyu tükenmiş Hazar kaplanı ve kar leoparı da dahil olmak üzere yırtıcı hayvanların takibi gurur, prestij ve liderlik ile ilişkilendirilirdi.
Kimek Hanları altın taçlar ve altından yapılmış giysiler giyerlerdi. El İdrisi, Kimeklerin altını cıva ile çıkardığını ve gübre içinde yüzdürdüğünü aktardı.
Kimek kasabaları, yerel ağırlıklı olarak Türk Kimek halkının, önceden var olan otokton kültürün ve Orta Asya'nın başka yerlerinden gelen insanların oluşturduğu bir kültürel mozaikti. Tüm kasabaların karakteristik özelliği iyi bir şekilde tahkim edilmiş olmaları ve her birinde bir beyin bir garnizonun başında bulunmasıdır. Kasabalar göl kıyılarında, nehir kıyılarında, sınır bölgelerinde ve zaptedilemez dağlık alanlarda bulunuyordu. Demir kapılı müstahkem bir duvar, aristokratların da yaşadığı Hakan'ın en büyük başkenti Tamim'i çevrelemekteydi. Tepelerde hendeklerle çevrili kale-hisarlar bulunmaktaydı.
Seyhun bozkırının Kimekleri koyun ticareti yapmaktaydı. Volga'daki Kimek varlığı, yerel ana ticaret yollarını kullanmalarını ve Bizans ve Viking coğrafyaları ile temas kurmalarını sağladı.[10]
Kimekler, bazıları muhtemelen cinsel kuvvet için damıtılmış fermente kısrak sütünden peynir ve içecekler ve bunun yanı sıra pirinç, darı, arpa ve baldan içecekler yapmaktaydı.[11]
Din
Kimekler diğer Türk boylarının çoğunluğu ile aynı inanca sahiptiler. Türkler Baykal'dan Tuna'ya kadar olan bozkırlarda Tengri'ye inanıyorlardı. Müslüman topraklarına daha yakın olan Kırgızların batı komşuları (Kimekler, Kıpçaklar, Kumanlar, Oğuzlar, Peçenekler, Karluklar vb.), 9. yüzyılda hala Tengrizmi savunuyorlardı. Kimeklerin atalara karşı saygı geleneği vardı. Uygur sınırındaki Kimekler Maniheizmi benimsedi.[4] Kimekler ayrıca üzerinde çizimler (görünüşe göre antik petroglifler) bulunan kayalara ve insan ayaklarının çizimlerine tapıyorlardı. El İdrisi çeşitli ruhlara olan inançtan ve Maniheizm ve İslam'ın bazı Kimekler tarafından kabul edildiğinden bahsetti. Görünüşe göre, son iki din 10. yüzyılda Kimekler arasında yayılmaya başladı ancak bu çok sonraları ve sadece orta İrtiş ve Balkaş bölgelerinde geniş çapta kabul gördü.[12]
Kutsal Alanlar ve Defin gelenekleri
Kimek-Kıpçak ve Kuman kültürünün en tipik ve dikkat çekici özelliği, kaba taş ve çakıldan kare çitlerle çevrili kutsal alanlara dikilen kurganbalballarıdır. 6. ve 9. yüzyıllarda, Göktürkler ve Uygurlar tarafından ölmüş atalarının heykelleriyle benzer ibadethaneler inşa edildi. Göktürk ve Uygur kağanlıklarının yıkılmasından sonra Kıpçaklar ve Kumanlar bu geleneği koruyan az sayıdaki Türk halklarından biri olmuştur. Kumanlar ve Kıpçaklar, siyasi bağımsızlıklarını kaybedene kadar bu geleneği sürdürmeye devam ettiler.
9. yüzyılın sonundan itibaren, içinde bir heykel (veya heykeller) bulunan, atalara adanmış küçük çitlerle çevrili kutsal alanların inşası, Kuman-Kıpçak kültürünün ayırt edici bir özelliği haline geldi. Dikilitaşlar genellikle basit kaba dikilitaşlardı ve çoğu zaman detayları olmayan figürler vardı. Yüzler, genellikle kalp şeklinde derinden oyulmuş çizgilerle belirtilmiştir. Kadın heykelleri yuvarlak göğüslü olarak erkeklerden farklıydı.[13] Tapınaklar sadece zengin ve asil göçerler için inşa edildi.
Nizami, Kimeklerin atalarına olan saygılarını anlattı. Kimekler ve Kumanlar-Kıpçaklar, özel güçleri olduğuna inanılan ve buna göre onurlandırılan pek çok heykel diktiler: "Bütün Kuman/Kıpçak boyları, oradan geçerken bu dikilitaşın önünde ikişer defa eğilirler. Atlı veya yaya olarak ona secde ederler. Atlı onun şerefine sadağından bir ok çeker, sürüleri olan çobanlarsa ardında bir koyun bırakırlar."[14]
Bazı Kimeklerde ölülerini yakma geleneği vardı: İrtiş yakınlarında ölü yakma mezarları bulunmuştur.[15]
S.A. Pletneva, Kimekler, Kumanlar ve Kıpçaklar dahil olmak üzere Orta Çağ Kuzey Karadeniz geleneklerine ait mezarların karşılaştırmalı bir tanımını geliştirdi. Mezar hediyeleri, bir sonraki dünyaya yapılan yolculuk sırasında bir göçer için gerekli olan araç-gereçleri içermekteydi: at koşum takımları, silahlar, daha az sıklıkla kişisel süslemeler ve ritüel yemekleri olan kayıklar. Merhumların yanına gerçek yoldaşı olarak bir at yatırıldı. Merhuma yolculuğunda ve en azından diğer dünyadaki ilk yaşam için gerekli olan şeyleri sağlama ihtiyacına olan inanç, 10. yüzyıl gezgini ve yazarı İbn Fadlan tarafından bir Kimek-Kıpçak değil, bir Oğuz cenaze töreninin anlatımında tarif edilir. Ancak, göçer kurgan kazılarından Türk halklarının cenaze törenlerinin genel olarak benzer olduğunu, yani cenaze komplekslerinin inşasına ilişkin genel hükümlerin aynı olduğunu biliyoruz.[13]
“
Onlardan biri öldüğünde merhum kişi için ev boyutunda bir çukur kazılır, ceketi, kemeri, oku kuşandırılır, eline ahşap nabiz dolu bir kupa verilir veya bunun yerine nabiz ile dolu bir kayık yapılır, sahip olduğu her şey getirilir ve kabre konur. Sonra merhum kabre yerleştirilir, evinin üzeri döşemeyle kaplanır ve üzeri topraktan bir kubbe gibi kapatılır. Sonra atları getirirler ve sayılarına göre yüz, iki yüz veya bir tanesini keserler ve baş, bacak, deri ve kuyruk hariç etleri insanlara dağıtılır. Ve gerçekten, bütün bunları tahta çerçevelere gererler ve "Bunlar onu cennete götürecek atlarıdır" derler. Ve eğer merhum düşman öldürmüş ve yiğit biriyse, öldürdüklerinin tasvirlerini ağaçtan yontup kabrinin üzerine koyarlar ve "Bunlar cennette ona hizmet edecek hizmetçileridir" derlerdi.
Göçebelere her zaman kurban edilmiş atlar ve bazen başka hayvanlar ve merhum tarafından savaşta öldürülen düşmanlarını tasvir eden basit dikilitaşlar veya taş veya ahşaptan kaba insan heykelleri dikilerek merhuma diğer dünyada eşlik ettiğine inanılırdı. Atlar, hızlı geçiş için, bir dünyadan diğerine erişmek için gerekliydi, ne kadar çok olursa o kadar iyi kabul edilirdi. Oğuzlar arasında ölenlerin resimleri ne mezarların üzerine ne de özel mabetlere yerleştirilmiştir. Bu gelenek sadece Kimek Kağanlığı halkı arasında ve esas olarak Kıpçaklar arasında yaygın olmuştur.[16]
Han-Şamanlar
Kimek hanları da dahil olmak üzere Türk hanlarının Baş Şaman ve kahin olarak özel bir rolü vardı. Şabib El-Karani, böyle bir ritüelin muhtemelen çarpıtılmış bir tanımını kaydetti :
Türklerin Hakanı'nın büyük bir şenlik ateşi yaktıkları belirli bir günü vardır. Hakan ateşe gizemli bir cümle söyler. Sonra dikkatle ateşe bakar ve ateşten uzaklaşır. Yüzü sararırsa, doğurganlığın ve güzelliğin işaretidir, beyaz olursa hasat başarısız olur, yeşile dönerse hastalık ve salgın anlamına gelir ve siyah olursa, Hakanın ölümünü veya uzak bir yolculuğu gösterir. İkincisi gerçekleştiğinde, Hakan bir yolculuğa veya baskına gitmek için acele eder. Kimek şamanlarında ihtiyaç duyulduğunda yağmur yağdırmak için kullanılan yada denen "yağmur taşları" vardı.
^abKaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Pletneva27 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Kimball L., "The Vanished Kimak Empire", Western Washington U., 1994, pp. 371-373
^abcdeKaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Faizrakhmanov isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Gumilyov (1993) p. 380-381, n. 38; cited in Tishin (2018). p. 107-11
^Kimball L., "The Vanished Kimak Empire", Western Washington U., 1994, p. 371
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Pletneva25 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Golden, P.B. (2011) "The Shaping of the Cumans-Qïpčaqs and Their World", in Studies on the Peoples and Cultures of the Eurasian Steppes. Ed. by Hriban Cǎtǎlin. p. 320
^Agajanov, S.G. "The States of the Oghuz, the Kimek, and the Kïpchak" in History of Civilizations of Central AsiaVolume IV p. 75
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Buell 1993 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^Kimball L., "The Vanished Kimak Empire", Western Washington U., 1994, pp. 378-385
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Pletneva32 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^abcKaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Pletneva30 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
^abKimball L., "The Vanished Kimak Empire", Western Washington U., 1994, p. 381
^Kimball L., "The Vanished Kimak Empire", Western Washington U., 1994, p. 380
^Kaynak hatası:Geçersiz <ref> etiketi; Pletneva31 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme)
Konuyla ilgili yayınlar
Ahinjanov S.M. "Kipchaks in history of medieval Kazakhstan", Alma-Ata, 1989, 5-628-00146-5
Faizrakhmanov G., "Ancient Turks in Sibiria and Central Asia" Kazan, 'Master Lain', 2000, 5-93139-069-3