12 Mart Muhtırası'nın ardından Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi kadroları arasında çıkan görüş ayrılıkları sonrasında Maoizmi ve Çin Komünist Partisi'nin tezlerini savunan ve 1974 Affı'yla serbest kalan Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi/Marksist-Leninist (kısaca THKP/C-ML) grubu önce Militan Gençlik, ardından Halkın Yolu dergilerini çıkartarak hareketi kurmuştur. Halkın Yolu 1. sayısında İstanbul Dev-Genç Davası sanıklarından Yahşi Karamollaoğlu’nun, Yurtsever Anti-Faşist Liseli Gençlik dergisi sahibi Mehmet Bal’ın İstanbul Yol-İş Sendikası 17 No'lu Şube Sekreteri Şule Dönmez’in, İstanbul Dev-Genç ve THKP-C davasında yargılanan Feyyaz Kurşuncu, Mehmet Balaban ve Mehmet Ulusoy’un, ikinci THKP-C davasında yargılanan Lale Sönmez (Arıkdal) ile İstanbul Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (İYDGD) eski Genel Sekreteri Erkan Önsel’in açıklamaları yayınlanmıştır.[2]
Yürüyüş kolu Tarlabaşı Yokuşu'ndan Taksim Meydanı'na yaklaşırken, Kamil aşağı yukarı yirmi metre kadar yukarıda, bir elektrik direğinin yanında duran birisinin, ortada fol yok yumurta yokken, silahını çekip havaya ateşlediğini görmüş. Silah sesini duyan ‘üçlü blok' içinde yer alan herkes, ‘Halkın Yolu' grubuna karşı silahlı bir saldırı başlatıldığı zehabıyla, anında kendini yere atıp, silahını ateşlemeye başlamış. Kamil, yerden kalktığında direğin yanında silahını ateşleyip provokasyonu başlatan adamın ortalıktan çoktan toz olduğunu görmüş. İşte, meydandaki büyük kargaşalığa neden olan Tarlabaşı'ndan gelen silah sesi salvosu, bir provokatörün silahını ateşlemesiyle böyle başlamış"
Yaşanan olayın hemen ardından Halkın Yolu dergisi, Taksim Meydanı'nda bulunan Sular İdaresi binasının üzerindeki polislerin fotoğrafını kullandığı kapağıyla çıktığı sayısında olayın kendileriyle bir ilgisi olmadığını, oradaki polisler tarafından halka ateş açıldığını savunmuştur. Fakat son dönemlerde Halil BerktayTaraf gazetesinde olayın polisler ile bir ilgisi olmadığını ve bunun masal olduğunu iddia etmiş ve bunun üçlü blok tarafından uydurularak sahiplenildiğini öne sürmüştür.[4]
TİKP'e katılım ve bölünme
Mao Zedong'un 1976 yılındaki ölümünden sonra Enver Hoca'nın Mao'nun Üç Dünya Teorisi'ni ve yansıması olan Çin-ABD yakınlaşmasını eleştirmesiyle başlayan süreç, Türkiye'de 1977 yılında Maocu gruplar arasında da tartışmaları başlatmış ve bu çevrelerde yeni bölünmeleri beraberinde getirmiştir. Doğu Perinçek'in önderlik ettiği Aydınlık Çevresi Hareketi ve Türkiye İşçi Köylü Partisi hariç Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği gibi diğer Maocu gruplar Enver Hoca ve Arnavutluk Emek Partisi çizgisini benimsemiş ve Maoizm kopuşlarını gerçekleştirmişlerdir. Perinçek’in liderliğindeki TİKP diğer gruplarla olan ideolojik mücadelede yeni kazanımlar elde etmek için Halkın Yolu grubuna el uzatmış ve bu grubun Niğde Cezaevi’nde yatmakta olan önder kadrolarıyla irtibata geçmiştir. Her iki grup arasındaki yakınlaşmalar Halkın Yolu grubunun özellikle cezaevindeki lider kadrosunun ve legal yayın organlarını çıkartan merkez çevrenin 1978 İlkbahar’ında TİKP’e katılma kararı almasıyla sonuçlanmıştır. Niğde Cezaevi’nde tutuklu bulunan İlkay Demir, Necmi Demir, Kamil Dede, Halkın Yolu ve Devrimci Teori dergilerinin sahibi Sadun Sönmez ve Necati Sağır TİKP'e katılım çağrısı yapmış, ardından Halkın Yolu dergisi 51.Sayısında şu açıklama yayınlanmıştır.[2]
“Halkın Yolu Yazı Kurulunun Kamuoyuna Açıklaması:
Ülkemizde, Marksist hareketin, modern revizyonist ve Brnejnev’den satın alınmış tuğlalarla örülen Üçlü Oportünist Blok’a karşı yürüttüğü mücadelenin doğrudan bir sonucu olan genel olarak Üçlü Blok, özel olarak da onun bir parçası olan Halkın Yolu içinde karşı konmaz devrimci bir rüzgâr esmeye başladı.
Bundan doğan devrimci atılım Halkın Yolu’nun ezici çoğunluğunun proleter hareketin saflarında birleşmesi, birliğin bölücülüğe, Marksizm’in revizyonizme karşı zafer kazanması ile sonuçlandı.
Şimdi proletarya hareketinin zaferi pekişmiş, üçlü barikattan biri çökmüştür.
Halkın Yolu’nun Yazı Kuruluna düşen görev, proletarya hareketinin çökerttiği bu barikatın enkazını kaldırmak, proletarya hareketinin önünden çekilmektir.
Bunun için: Yazı Kurulu, tarihi görevini yerine getirmek üzere Halkın Yolu’nun son sayısını çıkarır ve yayın hayatına son verir. Tüm devrimcileri, TİKP’ye tek tek katılmaya, dünya devrimine ve ülkemiz devrimine omuz vermeye çağırır. ”
Grubun TİKP'e katılımı TİKP'in resmi yayın organı olan Aydınlık gazetesindeki "Halkın Yolu sahaya iniyor" başlıklarıyla duyurulmuştur.Ayrıca, Halkın Yolu’nun söz konusu sayısında THKP-C davasında Mahir Çayan’larla birlikte yargılanarak müebbet hapis cezasına çarptırılan ve halen Niğde Cezaevinde tutuklu bulunan İlkay Demir, Necmi Demir ve Kamil Dede’nin, Halkın Yolu ve Devrimci Teorisi dergilerinin sahibi Sadun Sönmez’in, THKP/C ve İstanbul Dev-Genç davalarından yargılanan ve 1970-71 arasında Dev-Genç’in İstanbul Bölge Yürütme Başkanlığında bulunan Ömer Güven’in, 1970-71 yıllarında Dev-Genç Genel Yönetim Kurulu üyeliği yapan 1. THKP-C ve İstanbul Dev-Genç davalarında yargılanan Mustafa Aynur’un Halkı Yolu Yazı İşleri Müdürü Serhat Yıldır’ın, Diyarbakır Bağımsız Belediye Başkan adayı Ali Rıza Yurtsever’in 1970'te Dev-Genç İstanbul Bölge Yürütme’de görev alan ve daha sonra 1. THKP-C ve İstanbul Dev-Genç davalarında yargılanan Necati Sağır’ın ve Militan Gençlik dergisi sahibi ve İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği (İYÖKD) eski ikinci başkanı Mehmet Budak’ın açıklamaları yer almıştır.[2]
Halkın Yolu'nun TİKP'e katılım çağrısı ve birleşme, grup içinde ayrılıklara yol açmış, birleşmeye karşı çıkan bir dergi çevresi bir grup, Devrimci Halkın Yolu adıyla yoluna devam etme kararı almış ve TİKP'e karşı mücadele yürütmüşlerdir.