Fransızcaméduse, "denizanası" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Eski YunancaMedoúsa (μεδούσα), "mitolojide yılan saçlı tanrıça" sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca médō (μέδω), "gözkulak olmak, yol göstermek, vesayet etmek, kayırmak" fiilinden türetilmiştir.[2]
Denizanaları, yassılaşmış ve yüzmeye uyum sağlamış varlıklar olarak tanımlanabilirler.
Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareket eder.
Denizanalarının beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde gelişmiştir. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar. Denizanaları bir eşeysiz üreme şekli olan tomurcuklanmayla ürerler.
Denizanasının çeşitli türleri dokungaçlarındazehir taşırlar. Başka bir canlının bunlarla teması halinde, denizanasının ölü olduğu durumlarda bile zehirlenme söz konusu olabilir. Bu durum denizanası sokması olarak nitelendirilir.
Anatomi
Gerçek denizanalarının temel özelliği, şemsiye şeklindeki çan yapısıdır. Bu yapı, mesoglea (knidlilerdekihücrelerarası madde) olarak bilinen, şeffaf, jel benzeri bir madde kütlesinden oluşan boş bir yapıdır ve hayvanın hidrostatik iskeletini oluşturur.[3] Mesoglea'nın %95’ten fazlası sudan oluşur[4] ve ayrıca kolajen, lifli proteinler ve enkaz ile bakterileri yutabilen amebositler içerir. Mesoglea, dışta epidermis, içte ise gastrodermis ile çevrilidir. Çanın kenarı genellikle lappet adı verilen yuvarlak loblara ayrılmıştır; bu loblar çanın esnemesine olanak tanır. Lappetlerin arasındaki boşluklarda, sarkık halde bulunan temel duyu organları olan rhopalia yer alır ve çanın kenarında genellikle dokunaçlar bulunur.[3]
Çanın alt kısmında, merkezden aşağı doğru sarkan sap benzeri bir yapı olan manubrium bulunur; bu yapının ucunda ağız yer alır ve bu ağız aynı zamanda anüs işlevi de görür. Manubrium genellikle dört ağız koluna bağlıdır ve bu kollar suya doğru uzanır.[5] Ağız, sindirimin gerçekleştiği ve besinlerin emildiği gastrovasküler boşluğa açılır. Bu boşluk, dört kalın septum tarafından merkezi bir mide ve dört mide kesesine ayrılmıştır. Dört çift gonad, bu septumlara bağlıdır ve bunların yakınında yer alan dört septum hunisi, gonadlara iyi oksijen sağlıyor olabilir. Septumların serbest kenarlarına yakın bir yerde, mide boşluğuna uzanan mide filamentleri bulunur. Bu filamentler, avı etkisiz hale getirmek ve sindirmek için nematosist ve enzim üreten hücrelerle donatılmıştır. Bazı scyphozoa türlerinde, mide boşluğu, dallanarak çeperdeki halka kanallara bağlanabilen radyal kanallara açılır. Bu kanallardaki kirpikler (silia), sıvıyı düzenli bir yönde dolaştırır.[3]
Denizanaları bilimde her geçen gün daha önemli bir rol oynamaktadır. Çoktan 1960lı yıllarda Japon bilim insanı biyokimyacı Osamu Shimomura tarafından Aeuquorea Victoria adlı denizanası türünde keşfedilen yeşil floresan proteini (GFP, ing.: "Green fluorescent protein") incelendi ve bu protein 1990lı yıllardan bu yana moleküler biyoloji ve hücre biyolojisinde çok büyük bir role sahiptir.
^abcRuppert, Edward E.; Fox, Richard, S.; Barnes, Robert D. (2004). Invertebrate Zoology, 7th edition. Cengage Learning. ss. 148-174. ISBN978-81-315-0104-7.
^Hsieh, Yun-Hwa; Rudloe, Jack (1994). "Potential of utilizing jellyfish as food in Western countries". Trends in Food Science & Technology. 5 (7): 225-229. doi:10.1016/0924-2244(94)90253-4.