Budala

Budala
Идиот
Budala'nın Hilmi Kitabevi tarafından 1941 yılında yayımlanan Türkçe baskısının kapağı.
YazarDostoyevski
ÇevirmenlerErgin Altay, Servet Lünel, Mazlum Beyhan, Nihal Yalaza Taluy
ÜlkeRusya
DilRusça
KonuSaf bir insan ve toplum ile olan ilişkisi.
TürRoman
Yayım1868 (özgün)
1990 (Türkçe)
YayımcıMEB Yayınevi, İletişim Yayınları, Can Yayınları, Oda Yayınları
Sayfa614
ISBN975-11-0486-6

Budala (Rusça: Идиот, The Idiot), 19. yüzyıl Rus yazarlarından Dostoyevski'nin 1868 yılında yazdığı bir romandır. İlk olarak 1868-1869 yıllarında Russki Vestnik dergisinde tefrika edilmiştir.[1]

Romanın başlığı, romanın ana karakteri olan Prens Lev Nikolayeviç Mışkin'e ironik bir göndermedir; bu genç adamın iyiliği, açık yürekli sadeliği ve kurnazlığı, karşılaştığı daha dünyevi karakterlerin çoğunun yanlışlıkla onun zekâ ve içgörüden yoksun olduğunu varsaymasına neden olur. Dostoyevski, Prens Mışkin karakterinde kendisine "olumlu anlamda iyi ve güzel insanı" tasvir etme görevini vermiştir.[2] Roman, böylesine tekil bir bireyi dünya toplumunun çatışmalarının, arzularının, tutkularının ve egoizminin merkezine yerleştirmenin, hem Mışkin'in kendisi hem de onunla ilişki halindeki diğer kişiler için sonuçlarını incelemektedir.

Joseph Frank ise Budala'yı "Dostoyevski'nin tüm büyük eserleri arasında en kişisel, en samimi, en aziz ve en kutsal inançlarını somutlaştırdığı kitabı"olarak tanımlar.[3] Epilepsi ve idam mahkumiyeti gibi en yoğun kişisel çilelerinden bazılarının tasvirlerini içerir ve bunların sonucunda ortaya çıkan ahlaki, manevi ve felsefi temaları araştırır.

Kitabın ana fikrini bilinçli bir şekilde test etmeye ve zorlamaya yönelik sanatsal yöntem, yazarken olay örgüsünün nereye gideceğini her zaman tahmin edilememesi sonucunu doğurdu. Bu nedenle pek çok eleştirmen romanın garip bir yapısı olması ile kaotik bir düzende ilerlemesi hakkında çeşitli yorumlar yapmıştır. Gary Saul Morson'a göre, "Budala her eleştirel normu ihlal eder ve yine de bir şekilde gerçek büyüklüğe ulaşmayı başarır."[4]

Dostoyevski'nin kendisi de bu denemenin tamamen başarılı olmadığı görüşündeydi. Nikolay Strakhov'a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Romanın çoğu aceleyle yazıldı, çoğu çok dağınık ve iyi sonuçlanmadı, ama yine de çoğunluğu iyi sonuçlandı. Romanın arkasında durmasam bile fikrimin arkasında duruyorum."[5]

Arkaplanı

Budala üzerinde çalışmaya başladığı Eylül 1867'de Dostoyevski alacaklılarından kaçmak için Rusya'yı terk etmiş ve yeni eşi Anna Grigoryevna ile İsviçre'de yaşıyordu. Aşırı yoksulluk içinde, sürekli borç alarak ya da eşyalarını rehin vermek zorunda kalarak yaşıyorlardı. Bu dönemde kiralarını ödeyemedikleri için beş kez kaldıkları evden çıkarıldılar. Romanın Ocak 1869'da yazımı bitinceye kadar İsviçre ve İtalya'da dört farklı şehir değiştirmişlerdi. Bu süre zarfında Dostoyevski sıklıkla kumar bağımlılığının pençesine düşerek rulet masalarında sahip oldukları az miktardaki parayı da kaybetti. Düzenli ve şiddetli epilepsi nöbetleri geçiriyordu, ki bunlardan birini eşinin doğum sancılarının tuttuğu sırada yaşaması Anna ile doğum için ebeye gitmelerini geciktirdi. Kızı Sofia sadece üç aylıkken öldü ve Dostoyevski bu kayıp için kendini suçladı.[4]

Dostoyevski'nin 1867 tarihli not defterleri, romanın hangi yönde ilerleyeceği konusunda derin bir belirsizlik olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıntılı olay örgüsü taslakları ve karakter eskizleri yapılmış, ancak bunların çabucak terk edilerek yenileriyle değiştirildiği görülmüştür. İlk taslaklardan birinde, Prens Mışkin'e dönüşecek olan karakter, evlatlık kız kardeşine (Nastasya Filippovna) tecavüz de dahil olmak üzere bir dizi korkunç suç işleyen ve ancak İsa aracılığıyla din değiştirerek iyiliğe ulaşan kötü bir adamdır. Ancak daha sonrasında, yeni karakter mevcutta bilinen haliyle kesin olarak benimsenmişti.

"Budala"nın yazıldığı Floransa'daki evin kapısı ve tabelası

Dostoyevski, Apollon Maykov'a yazdığı bir mektupta, içinde bulunduğu çaresiz koşulların onu bir süredir düşündüğü ama sanatsal açıdan hazır olmadığını hissederek korktuğu bir fikri benimsemeye "zorladığını" ifade etmektedir. Bu fikir "tamamen güzel bir insanı tasvir etme" fikriydi.[6] Dostoyevski bir insanı iyiliğe götürmek yerine, zaten gerçek bir Hıristiyan ruhu olan, özünde masum ve derin şefkatli bir adamla başlamak ve onu modern Rus dünyasının psikolojik, sosyal ve politik karmaşıklıklarıyla test etmek istedi. Mesele sadece iyi adamın bu dünyaya nasıl tepki vereceği değil, aynı zamanda dünyanın da ona nasıl tepki vereceğiydi. Bir dizi skandal sahnesi tasarlayarak, "her karakterin duygularını inceleyecek ve her birinin Mışkin'e ve diğer karakterlere tepki olarak ne yapacağını kaydedecekti."[4] Bu yaklaşımın zorluğu, karakterlerin nasıl tepki vereceğini önceden bilmemesi ve dolayısıyla romanın konusunu veya yapısını önceden planlayamamasıydı. Yine de Ocak 1868'de Budala'nın ilk bölümleri yayımlanmak üzere Rusky Vestnik dergisine gönderildi.

Konusu[7]

Prens Lev Nikolayevich Mışkin, yirmili yaşlarının sonlarında sarı saçlı genç bir adamdır. Rusya'nın en eski soylu ailelerinden birinin soyundan gelmektedir. Bir Kasım sabahı St. Son dört yılını "budalalık" ve epilepsi tedavisi için İsviçre'deki bir klinikte geçirmiştir. Mışkin'in Petersburg'daki tek akrabası çok uzaktaki Lizaveta Prokofyevna Yepançin'dir. Madam Yepanchin, ellili yaşlarının sonlarında varlıklı ve saygın bir adam olan General Yepanchin'in karısıdır. Prens, Aleksandra, Adelaida ve Aglaya adında üç kızı olan Yepanchin'lerle tanışır; bu kızların en küçüğü ve en güzelidir. General Yepanchin'in Gavril Ardalyonovich Ivolgin (lakabı Ganya) adında hırslı ve oldukça kibirli bir yardımcısı vardır. Mışkin de ev ziyareti sırasında onunla tanışır. Ganya, aslında Aglaya'ya aşık olmasına rağmen, bir zamanlar aristokrat Totsky'nin metresi olan olağanüstü güzel "ölümcül kadın" Nastassya Filippovna Barashkov ile evlenmeye çalışmaktadır. Totsky, "düşkün" Nastassya Filippovna ile evlenmesi halinde Ganya'ya 75.000 ruble vadetmiştir. Mışkin çok masum ve naif olduğu için Ganya, prensin önünde önerilen evlilik konusunu açıkça tartışır.

Prens, Ganya, kız kardeşi Varvara Ardalyonovna (Varya), annesi Nina Aleksandrovna, genç erkek kardeşi Nikolay (Kolya), babası General Ivolgin ve Ferdyshchenko adında başka bir kiracının da yaşadığı Ivolgin apartmanında bir oda kiralar. Apartmana Nastassya Filippovna gelir ve kendisini Ganya için olası bir eş olarak kabul etmeyi reddeden Ganya'nın ailesini aşağılamaya çalışır. Ancak Mışkin onu durdurur ve davranışını utanç verici bulur. Birdenbire, eve Nastassya Filippovna'ya tutkuyla aşık olan yirmi yedi yaşındaki siyah saçlı Parfyon Semyonovich Rogozhin'in başını çektiği sarhoş ve serserilerden oluşan gürültülü bir kalabalık gelir. Rogozhin, Nastassya Filippovna'nın o akşam Ganya'yla evlenip evlenmeyeceğini açıklayacağı doğum günü partisine 100.000 ruble getireceğine söz verir.

Partinin konukları arasında Totsky, General Yepanchin, Ganya, Ferdyshchenko, Varya Ivolgin'e talip olan Ganya'nın tefeci arkadaşı Ptitsyn ve birkaç kişi daha vardır. Kolya'nın yardımıyla Prens Mışkin de davetsiz de olsa gelir. Prensin tavsiyesine uyan Nastassya Filippovna, Ganya'nın teklifini reddeder. Rogojin vadedilen 100.000 ruble ile gelir, ancak aniden Mışkin'in kendisi Nastasya Filippovna'ya evlenme teklif eder ve yakın zamanda büyük bir mirasa konduğunu öğrendiğini açıklar. Dürüst ve cömert bir kalbin böylesine cömert bir teklifi karşısında şok olan Nastassya Filippovna, sadece Rogozhin'le birlikte olmayı kendine layık görerek Rogozhin ve çetesiyle birlikte partiyi terk eder.

Fyodor Dostoevsky'nin Mışkin çizimi ve el yazısı metni

Prens Mışkin sonraki altı ayını Rogojin'den kaçan Nastasya Filippovna'yı takip ederek geçirir. Mışkin'in mirası beklediğinden daha küçük çıkar ve alacaklıların ve sözde akrabalarının çoğu sahte olan taleplerini karşıladıkça miras daha da küçülür. Sonunda Prens Petersburg'a döner ve Rogozhin'in karanlık ve kasvetli bir yer olan evini ziyaret eder. Yaşanan dini bir tartışmanın ardından birbirlerinin boyunlarında bulunan haçlarını değişirler. Ancak o günün ilerleyen saatlerinde Rogozhin, prensin kaldığı otelin salonunda Mışkin'i bıçaklamaya kalkışır, ancak prens ani bir sara krizi geçirince bu saldırıdan kurtulur.

Mışkin, bu saldırıdan birkaç gün sonra Petersburg soyluları arasında yazlık ikamet için popüler olan Pavlovsk kasabasına gider. Prens, sorunlu bir memur olan Lebedev'den birkaç oda kiralar. Romanın karakterlerinin çoğu -Yepanchinler, Ivolginler, Varya ve kocası Ptitsyn ve Nastassya Filippovna- da yazı Pavlovsk'ta geçirmektedir. Mışkin'in merhum hayırseveri Pavliçev'in oğlu olduğunu iddia eden genç bir adam olan Burdovski, prense gelerek Pavliçev'in Prens'e verdiği desteğin "adil" bir karşılığı olarak para talep eder. Burdovsky, aralarında Kolya Ivolgin'in arkadaşı olan on yedi yaşındaki verem hastası Hippolite Terentyev'in de bulunduğu bir grup küstah genç tarafından desteklenmektedir. Burdovsky'nin iddiası açıkça sahte olsa da Mışkin, Burdovsky'ye maddi olarak yardım etmeye hazır ve isteklidir.

Prens zamanının çoğunu Yepanchin'lerde geçirir. Çok geçmeden etrafındakiler onun Aglaya'ya aşık olduğunu ve Aglaya'nın da büyük olasılıkla onun duygularına karşılık verdiğini fark ederler. Ancak kibirli, inatçı ve kaprisli bir kız olan Aglaya, Prens Mışkin'e olan aşkını kabul etmeyi reddeder ve hatta sık sık onunla açıkça alay eder. Aglaya'nın ailesi Prense nişanlısı gibi davranmaya başlar ve hatta Rus yüksek sosyetesine mensup birçok ünlü davetlinin katıldığı bir akşam yemeği partisi düzenlerler. Mışkin, partide din ve aristokrasinin geleceği üzerine heyecanlı ve ateşli bir konuşma yaparken yanlışlıkla güzel bir Çin vazosunu kırar. Gecenin ilerleyen saatlerinde hafif bir sara nöbeti geçirir. Konuklar ve aile, görünüşte hasta olan prensin Aglaya için iyi bir eş olmadığına böylece ikna olur.

Ancak Aglaya Mışkin'den vazgeçmez, hatta Mışkin'i evlenmeye ikna etmek için kendisine mektuplar yazan Nastasya Filippovna ile bir buluşma ayarlar. Bu buluşma sırasında iki kadın Prens'i Aglaya'ya duyduğu romantik aşk ile Nastassya Filippovna'ya duyduğu merhametli aşk arasında bir seçim yapmaya zorlar. Mışkin kısa bir süre tereddüt eder, bu da Aglaya'nın kaçmasına neden olarak aralarındaki tüm birleşme umutlarını kırar. Nastassya Filippovna Prens'le tekrar evlenmek ister, ama sonunda bunu yapmaya cesaret edemez ve planlanan nikahın son dakikasında Rogozhin'le birlikte kaçar.

Prens ikiliyi Petersburg'a kadar takip eder ve Rogozhin'in gece Nastassya Filippovna'yı bıçaklayarak öldürlüğünü görür. İki adam, Rogozhin'in çalışma odasında yere serdiği cesedin başında nöbet tutar. Sonsözde Rogojin'in Sibirya'da on beş yıl ağır çalışma cezasına çarptırıldığı, Prens Mışkin'in aklını yitirip İsviçre sanatoryumuna döndüğü ve Aglaya'nın kendisine yalan söyleyen ve kısa süre sonra onu terk eden Polonyalı bir kontla Rusya'yı terk ettiği anlatılır.

Karakterler

  • Prens Mışkin; Romanın ana karakteri, epilepsi tedavisi gördüğü uzun bir yurtdışı döneminden sonra Rusya'ya dönen genç bir adamdır. Hastalığın kalıcı etkileri, masumiyeti ve sosyal deneyim eksikliği ile birleşince, bazen yüzeysel ve tamamen yanlış bir zihinsel veya psikolojik yetersizlik izlenimi yaratır. Diğer karakterlerin çoğu zaman zaman ondan aşağılayıcı bir şekilde 'budala' diye bahsederler, ancak neredeyse hepsi ondan derinden etkilenir. Gerçekte son derece zeki, kendinin farkında, sezgisel ve empatiktir. İnsan doğası, ahlak ve maneviyat hakkında derin düşüncelere sahip ve bu düşüncelerini büyük bir açıklıkla ifade edebilen biridir.[8] Prens Myshkin, belki de alçakgönüllü özveri ve vermenin nihai Hristiyan idealidir. Tanıştığı herkese yardım etmeye çalışır ve başkalarının ihtiyaçlarını her zaman kendi ihtiyaçlarının üzerinde tutar. Sonunda Nastassya Filippovna ile evlenmeye hazırdır çünkü onun yerine Aglaya'ya aşık olmasına rağmen onu kurtarmanın gerekli olduğunu düşünür. Myshkin'in başkalarına karşı şefkati sınır tanımaz. Para, şehvet ve kişisel kibirle yozlaşmış bir dünya için fazla iyidir. Sonuç olarak, farkında olmadan bu yıkıma katkıda bulunur ve kendisi de bir nevi yok olur.[8]
  • Nastasya Filippovna; Ana kadın kahraman, karanlık bir güzelliğe sahip, zeki, sert ve alaycı, diğer karakterlerin çoğu için korkutucu bir figürdür. Soylu bir aileden gelen ancak yedi yaşında yetim kalan Filippovna, vasisi şehvet düşkünü Totsky tarafından cinsel kölelik pozisyonuna sokulmuştur. Kırılmış masumiyeti ve utancın toplumsal algısı, onda yoğun duygusal ve yıkıcı bir kişilik yaratır. Prens onun güzelliğinden ve çektiği acılardan derinden etkilenir ve deli olduğunu düşünmesine rağmen ona bağlılığını sürdürür. Nastasya Flippovna ise Mışkin'in şefkati ile Rogojin'in ona olan saplantısı arasında kalır. Kısacası Nastassya Filippovna, dünyanın yozlaşmasıyla mahvolmuş güzelliği ve yeteneği temsil etmektedir.[9]
  • Rogojin (Parfyón Semyónovich); Tüccar babasından büyük bir servet miras kalan, Nastasya Filippovna'ya delicesine aşık ve pervasızca kendini onun peşinde bulan bir adamdır. İlk karşılaştıklarında Prens'ten içgüdüsel olarak hoşlanır ve ona güvenir, ancak daha sonra kıskançlık nedeniyle ona karşı bir nefret geliştirir. Karakter, Mışkin'in şefkate dayalı Hristiyan aşkının aksine tutkulu, içgüdüsel aşkı temsil eder.[3] Prens Myshkin bir Rus Mesih ise, Rogozhin de Rus şeytanının bir versiyonudur. Gerçekten de soyadı, Rusçada "boynuz" anlamına gelen "rog" kelimesini içermektedir. Dostoyevski, Rogozhin'in onu yiyip bitiren tutkusunu Myshkin'in şefkatiyle karşılaştırır. Prens'in acıması, Rogozhin'in her şeyi tüketen sevgisinden daha güçlü olsa da, nihayetinde Nastasya Filippovna'yı ölümden kurtaramaz.[10]
  • Agláya Ivánovna Yepançin; Mışkin'in uzaktan akrabası Lizaveta Prokofyevna ile kocası zengin ve saygın General Epançin'in ışıltılı güzellikteki en küçük kızıdır. Aglaya gururlu, buyurgan ve sabırsızdır ama aynı zamanda mizah, kahkaha ve masumiyetle doludur ve Prens, Nastasya Filippovna ve Rogozhin'le geçirdiği karanlık zamanlardan sonra özellikle ona çekilir.
  • Ippolít Teréntyev; tüberkülozun son evrelerinde ve ölümün kıyısında olan genç bir nihilist entelektüeldir. Hâlâ gençlik idealizmiyle doludur, başkalarının sevgisini ve takdirini arzulamaktadır, ancak onların kayıtsızlığı ve kendi hastalıklı bencilliği onu giderek artan bir kinizm ve meydan okumanın sınırlarına götürür. Bu karakter Mışkin'ın yarım versiyonu gibidir: içinde bulundukları koşullar onları aynı metafizik soruları ele almaya zorlar, ancak yanıtları taban tabana zıttır.[3]
  • Gánya (Gavríl Ardaliónovich); yetenekli ama son derece kibirli ve açgözlü bir genç adamdır. Totsky'den zenginlik vaadiyle kendisini gizlice nefret ettiği Nastasya Filippovna'ya evlenme teklif eder, ancak kadın onu reddeder ve aşağılar. Ayrıca Aglaya'nın sevgisi için Mışkin ile rekabet etmeye çalışır. Kendi özgünlük eksikliğine içerleyen vasat bir adam olan Ganya, kibirden kaynaklanan aşkı temsil eder ve Mışkin ve Rogojin ile tezat oluşturur.[3]

Tema ve Semboller

Dostoyevsky Müzesindeki "Budala" bölümü

Dostoyevski bu eserinde, sara hastası bir genç adamın merkezine yerleştirdiği bir dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumun ne kadar da iki yüzlü bir sistem üzerine dayanarak ayakta durduğunu gözler önüne sermektedir. Böyle bir dünyada dürüst olmak "budala" olmaktır.

Roman bir Dostoyevski klasiği olarak son derece akıcı ve derindir. Gerilmeler ve boşalmalarla yüklü psikolojik ögelerin ağırlıklı olduğu bir eserdir. Dostoyevski burada ideal insan tipini çizmek istemiştir.

19. yüzyıl ortalarında geçen romanın kahramanı Prens Lev Nikolayeviç Mişkin, saralıdır. Tedavi gördüğü İsviçre'den döndüğünde elindeki giysi çıkınından başka hiçbir şeyi yoktur. Petersburg'da kendisiyle uzaktan akraba olan Lizaveta Prokovyevna'yı ve General olan eşini görmek üzere Yepançinlere gider. Burada generalin üç kızı, Aglaya, Adelaida ve Aleksandra ile de tanışır. Prens, ilginç kişiliği ile aileyi ve Petersburg'da tanıştığı diğer insanları etkiler.

Dostoyevski bu kitabında, özellikle üçüncü bölümden sonra hissedilmeye başlanan, toplum hakkındaki düşüncelerine ve eleştirilerine de yer verir. Rusların aslında bir vatan anlayışının bulunmadığını, bu yüzden her şeye sonuna kadar inanabildiğini ileri sürer. Kitap her ne kadar aşk romanı olarak anılsa da aynı zamanda Rus toplumu hakkında eleştirileri de içerir.

Budala'da aynı zamanda hemen hissedilir bir hiyerarşik düzen anlatılmıştır. Rusya'yı üç gruba ayıran yazar bunları kaymak tabakası, bu tabakaya yükselmeye çalışan ve kaymak tabakadan birçok tanıdığı olan orta tabaka ve bu iki tabakanın da hor görüp beğenmediği bir tabaka olan en alt tabaka olarak adlandırır. Romandan örnek vermek gerekirse, Yepançinler'in bir nevi bakıcılığını üstlenmiş olan Moskovalı Belonskayalar en üst tabakayı, Yepançinler orta tabakayı ve İppolit, Lebedev gibileri de en alt tabakayı oluşturur.

İsa ahlakının parodisi olarak da görülebilecek bir ahlak anlayışına sahip peygamberimsi bir kahraman olan Prens Mişkin'in yaşamı kendi iç dünyasını seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mişkin, tam bir saflık ve masumiyet içerisinde olup aynı zamanda Dostoyevski'nin ifadesiyle hastalık derecesinde dünya nimetlerinden ve hırslarından kopmuş bir budalalık içerisinde yaşamaktadır. Sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Müthiş bir zekâ sahibidir. Çevresindekiler, onu her zaman yadırgarlar, ama onsuz da edemezler. Kendisi de saralı olan Dostoyevski, romanının kahramanına kendi kişiliğinden pek çok şey koymuştur. Prens Mişkin'in anıları, aslında Dostoyevski'nin anılarıdır. Prens Mişkin'in romanının ilk bölümünde Yepançin'lerin evine tanışmaya gittiği kısımda anlattığı, siyasal görüşlerinden dolayı kurşuna dizilme cezası alan ve bundan son dakikada kurtulan bir adamın öyküsü, aslında Dostoyevski'nin başından geçmiş bir olaydır.

Budala, Dostoyevski'nin dört büyük romanından biridir. Dostoyevski'nin en unutulmaz kadın kahramanı olarak kabul edilen Nastasya Filopovna, ünlü Rus romancının, Prens Mişkin'in kişiliğinde vermek istediği güçlü aşkın yöneldiği kişilerden biridir. Nastasya Filippovna güzelliğin, baştan çıkarıcılığın, olgun kadınlığın, hafifmeşrepliğin simgesidir. Filippovna bütün bu yönlerinin bilincinde olan ve zaman zaman hırçınlıkla kendini dışa vuran gizli bir utancı taşıyan bir karakter olarak Dostoyevski'nin diğer kadın karakterlerinden ayrılır. Romanın bir diğer ilginç kadın kahramanı Aglaya İvanovna da gençliğin, duyarlılığın ve zekânın sembolüdür.

Kaynakça

  1. ^ Mihailoviç., Dostoyevski, Fyodor. Budala. İş Bankası Kültür Yayınları. ISBN 978-963-527-840-4. OCLC 957584515. 25 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2023. 
  2. ^ Peace, Richard (1971). Dostoyevsky : an examination of the major novels. Cambridge, England. ISBN 0-521-07911-X. OCLC 126716. 
  3. ^ a b c d Frank, Joseph (2010). Dostoevsky : a writer in his time. Mary Petrusewicz. Princeton: Princeton University Press. ISBN 978-1-4008-3341-2. OCLC 647875324. 
  4. ^ a b c Gary Saul Morson (2009). "Return to Process: The Unfolding of The Idiot;". New Literary History. 40 (4): 843-865. doi:10.1353/nlh.0.0114. ISSN 1080-661X. 
  5. ^ Bakhtin, Mikhail (21 Haziran 1984). Problems of Dostoevsky's Poetics. University of Minnesota Press. ISBN 978-0-8166-8193-8. 
  6. ^ Todd, William Mills; Miller, Robin Feuer (Ekim 1982). "Dostoevsky and The Idiot: Author, Narrator, and Reader". Russian Review. 41 (4): 528. doi:10.2307/129902. ISSN 0036-0341. 
  7. ^ "The Idiot: Full Book Summary". Sparknotes. 24 Ocak 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2023. 
  8. ^ a b "Characters Prince Lev Nikolayevich Myshkin". Sparknotes LLC. 20 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2023. 
  9. ^ "Character Anastassya Flippovna Barashkov". Sparknotes LLC. 20 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2023. 
  10. ^ "Characters Parfyon Semyonovich Rogozhin". Sparknotes LLC. 20 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ocak 2023.