Diyarbakır'da, fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.[4] Sükûtî, Kuleli Askerî Tıbbiye İdadisinden mezun olduktan sonra,[5] 1887’de Sarayburnu’ndaki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye kaydoldu. Burada, arkadaşı İbrahim Temo ile birlikte, daha sonraları İttihat ve Terakki Cemiyeti olacak, illegal bir örgüt kurdular. Tahsilini tamamlayarak, tabip yüzbaşı oldu. Haydarpaşa Tatbikat Hastanesi’nde çalışırken II. Abdülhamid yönetimine karşı çıktı. Etkinlikleri öğrenilince Rodos Kalesi’ne sürüldü. Buradan kaçarak Paris’e yerleşti. Sonrasında ise İsviçre'ye geçti. 1897’de Abdullah Cevdet, Edhem Ruhi, Tunalı Hilmi, Ahmed Nuri, Mustafa Ragıp gibi arkadaşlarıyla birlikte Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Cenevre Şubesi’ni kurdu. Osmanlı Gazetesi'ni yayınlamaya başladı. Aynı yıl, cemiyetin Kahire Şubesi’nin kurulmasına da öncülük etti. Hükûmet bu çalışmalardan tedirgin oldu. Vazgeçerlerse onlara mesleklerine uygun görevler verileceğini belirtti. İshak Sükûti ve arkadaşları, Trablusgarp’taki 78 siyasi tutuklunun serbest bırakılması karşılığında bu öneriyi kabul etti. İshak Sükûti anlaşma uyarınca Roma Büyükelçiliği’nde doktorluk görevi aldı.
Ölümü
Sürgünlük yıllarında vereme yakalanan İshak Sükûti, San Remo’da öldü. Ölümünden 7 yıl sonra 1909 yılında Dr. Rıza Nur Avrupa'ya giderek mezarını açtırdı ve naaşı İstanbul'a getirildi.[6] Sükûtî, Divanyolu’ndaki Sultan II. Mahmud Türbesi bahçesine gömüldü.[7]
Kaynakça
^"İSHAK SÜKÛTÎ". TDV İslâm Ansiklopedisi. 2 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2024. Rızâ Nur da onun Türk kökenli olduğunu söyler. Sükûtî’den kalan mektuplarda ve diğer yazılarında hiçbir zaman Türklük dışında bir etnik kimliğe aidiyetinden bahsetmemiştir.