Meal Arapça kökenli bir kelimedir, "meydana gelen netice", "mana", "anlam", "sonuç" anlamlarına gelir.[1]Kur'an mealleriKur'an'ı oluşturan sure ve ayetlerin tümünün Arapça dışında bir dile yazarın anladığı mana üzerinden aktarımıdır ve bu açıdan tercüme'den farklıdır. Türkçe meallere ana metinde yer almayan eklemeler (sıklıkla parantez içerisinde) yapılır ve bu eklemelerin esas metinde bulunmadığını okuyucunun anlaması beklenir. Ancak bunun genel kural olmadığı da bilinmelidir.
Meal, yazarın kastettiği düşünülen anlam üzerinden yapılan bir çeviri işlemidir ve anlam çeviri yapanın bilgi birikimi veya tercihleri ile de ilgilidir. Mealen sözü dini kullanımda "yani demek istiyor ki..." gibi bir anlama gelir ve asli metne mutlak sadakati dışlayan bir çalışmadır. Dini literatürde, hadis ve Kur'an tercümelerinde sıklıkla başvurulan bir yöntemdir.
Kur'an dilinin yer yer eskimiş bir dil olması, coğrafya ve bölgenin dönemsel antropolojik verileri bilinmeden ve bitki-hayvan yayılımı hakkında ön bilgiye sahip olunmadan yapılan keyfi tercümeler, mütercimleri Vakıa 28-29 da cennette inananlara vadedilenlerde geçen sdr'i kiraz, tlh' harflerini muz olarak çevirmeye kadar götürmüştür. Tercümelerde verilen anlamlar yabancı dillerde de tamamen tutarsız ve birbirleri ile uyumsuzdur.[2][3] Oysaki doğal kaynak olarak bir uzakdoğu Asya meyvesi olan muz İslami metinlerde 9. yy.dan itibaren görülmeye başlanıyor.[4]
Orijinal metne sadık kalmadan yapılan meal çalışmalarının bir diğer sebebi orijinal metinde geçen ifadelerin meal yazarı tarafından kabul edilemez bulunmasıdır. Bunun örneğine "O gün يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ ; bacak açılır ve secdeye çağrılırlar ama güç yetiremezler" (Kalem 42.) ayetinin tercümesinde rastlanabilir. Mealcilerin “paçaların tutuştuğu” şeklinde çevirdiği ifade, bir hadisle birlikte eski tanrı heykelleri gözden geçirildiğinde daha anlamlı hale gelmektedir. Çünkü bu yapılarda, sağ ayağı önde ve bir baldırı açık olan heykel, bu heykelin bir tanrı heykeli olduğunun kanıtı olarak yorumlanmaktadır.[5][6] Yazar bacak açılır ifadesini paçaların tutuşması olarak çevirmeyi tercih etmiştir. (Ayrıca bkn; İbrahimî dinlerde Tanrı)
Meal çalışmalarını günümüzde Namaz, oruçtesettür gibi Müslüman davranışları açısından önemli hale getiren bir konu, ayetlerin yazıldığı dönemde ifade ettikleri anlamların, daha sonra geliştirilen fıkıh mezhepleri çerçevesinde yeniden şekillendirilmiş olmasıdır. Kendilerine Kur'an Müslümanları adını veren dini gruplar kur'anın bu şekilde yapılmış olan tercümelerini şiddetle reddederler. Bu guruplara göre örtünme ve ibadetlerle ilgili tavsiyeler, mealler ve hadislerle ağırlaştırılan dini yükümlülüklere dönüşmüşlerdir.
Tarihçe
Kur'an yazılırken, yakın ulus/kâvimlere tebliğ amaçlı olarak çeviriler hazırlanıyor ve elçiler gönderiliyordu. Aynı zamanda değişik dillere sahip uluslar Müslüman olduklarında Kur'anı kendi dillerine çeviriyordu. Örneğin İranlıSelmanKur'an'ı Farsçaya çevirmişti. İlk tercümeler Farsça ve Türkçe dillerindeydi.[kaynak belirtilmeli] Batı'da Latince olarak tercümenin tarihi 1143'tür. Bu tercüme 1543'te basılmıştır.
Günümüzde meal çalışmaları bilimsel veya toplumsal anlayışın gelişme ve değişmesi paralelinde de değişikliklere uğramaktadır. Örneğin suresi meallerinde Alak kelimesi ile ilgili olarak verilen mealler. Eski meallerde kan pıhtısı olarak verilen bu kelime insanın gelişim aşamalarından birisinin kan pıhtısı olmadığı bilgisi ile birlikte değişime uğramış ve kelimeye tefsir ve meallerde embriyonun rahim duvarına tutunması ile bağlantılı mucizevi atıflar da yapılmak suretiyle embriyo veya "asılıp tutulan şey" anlamları verilmiştir.[7]
Yine suresine ismini veren Tarık kelimesi geleneksel anlamına göre halk arasında Zühre, çoban yıldızı, sabah veya akşam yıldızı olarak da bilinen venüstür. Bazıları ise bu kelimeye mucizevi bir anlam yüklemiş ve onun radyoteleskopların icadı ile 1960'larda keşfedilen nötron yıldızlarını (pulsar) anlattığını ileri sürmüşler ve o şekilde tercüme etmişlerdir.[8]
Kur'an'daki âyetlerin bir kısmı anlamı açık, hüküm ihtivâ eden âyetler olmakla beraber, bazı âyetler ise yoruma açık âyetlerdir. Bu Âl-i İmrân Sûresi'nin yedinci âyetinde belirtilmektedir.
Kur'ân meâl veya tercümelerini hazırlayanların belirli dini kaygılardan uzak şekilde, sadece sosyal bilimlerin ve din bilimlerinin ışığında, filoloji, antropoloji, dinler tarihi, mitoloji gibi donanımlara sahip olarak tercüme yapmaları Kur'an'ın anlaşılması konusuna objektif katkılar sunması açısından değerli bilgiler sunabilir.[kaynak belirtilmeli]
Tercüme bir metnin hiçbir yorum katmadan diğer dile aktarılmasıdır. Kur'an'ın tercüme edilebilir olup olmadığı uzun tartışmaların konusu olmuştur. Uygulamada ise meal denilen yarı tercüme anlatımlar tercih edilmiştir. Meâl Kur'an ayetlerinin yorumlu tercümesi, tefsir ise ayrıntılı açıklamasıdır. Meal yazarları, birebir tercümedeki metne cümlelerdeki anlatım bozukluklarının giderilmesi, kapalı anlatımlar, cümle düşüklükleri, kelimelerin tam karşılığının meal yapılan dilde bulunmaması, birebir tercümenin sakıncalı bulunması veya kendi anlayışını (mezhep, tarikat, cemaat) dikte etmek, cemaat liderini Mesih veya Mehdi ilan etmek gibi amaçlarla etimolojik anlam kaydırma, ekleme veya öne çıkartma gibi uygulamalar yapar ve yalın tercümeden kaçınırlar. Bu çalışmalarda çok sayıda bir diğerinin anlayışını suçlayan yaklaşımlar görmek olasıdır.[9][10][11] Bu çerçevede anlayış ve uygulamalardaki farklılaşmaların dini metinlere, ayrıca şeriat uygulamalarına; abdest, namaz, tesettür, mut'a, hac vb. ibadetlere yansıdığı görülmektedir. Günümüzde ise Kur'andan bilim ve bilimsel mucizeler türetmek amacıyla benzer uygulamaların yapıldığı sıklıkla ileri sürülmektedir.[12]
Türkiye’de basılan meâllerin birçoğunda sayfa orta alanı Arapça metin, sayfa kenarları ise sırası ile Arapça metnin okunuşu ve hemen altında anlamı şeklindedir.
Tefsirlerde ise ayetlerin tek veya grup olarak meallerinin sonuna eklenen açıklama bölümleri bulunur.
Kur'an meallerinde günümüzde orijinal metnin yanında Türkçe metin verilir. Bazıları kelime kelime çeviri yapmakta, bazıları nüzul sebepleri ve tarihsel bilgileri sunmaktadır. Bir kısmı güncel fıkhi ve siyasi meseleleri dipnotlarla vermekte, bir kısmı şiir söyleyişiyle sunmaktadır. Meallerin dili 1900'lerden beri değişen Türkçeye paralel olarak değişmiştir.
Türkçe meâller
Matbû meallerin bazıları sadece meâl, bazıları ise meâl ve tefsirdir.
^About the Author
Dr. Eroğlu, yabancılara Türkçe öğretimi konusunda çok sayıda akademik ve bilimsel konferans ve seminere aktif olarak katılmıştır. Dil eğitimi alanını ilerletmeye olan bağlılığı, öğretmenlik sorumluluklarının yanı sıra araştırma ve yayıncılığa katılımında açıkça görülmektedir. "Türk Lehçelerindeki Fiillerin Zamana Göre Karşılaştırılması", "Rus Öğrenciler için Türkçe Ders Kitabı" ve "Türkçe Öğretmenleri İçin Yazılı Anlatım, Sözlü Anlatım Mesleki Alan Kitapları" akademik çalışmalarının yanı sıra tanınmış bir yazardır. "Aşk-ı Kur'an - Siirsel Meal" (Kur'an Aşkı - Şiirsel Tercüme), "Mutluluk Madeni" (Mutluluk Madeni), "99 Maşuki Nida" (Aşığın 99 Bağırışı) gibi birçok kitap yazmıştır.
[1]