Azerbaycan'ın kültür ve sosyal hayatında iz bırakmış bir kadındır. 19. yüzyıl Azerbaycan’ında Fuzûlî okulunun en tanınmış temsilcisi olarak kabul edilir.[1] Şiirlerinin çoğu kaybolmuş; ancak devrinde bazıları bestelenmiş ve bu besteler klasik Azerbaycan müziğinin en güzel örnekleri arasında yer almıştır.[1]
Yaşamı
Küçük Hurşidbanu'nun ilk eğitimcileri sarayın deneyimli dadıları ve mürebbiyeleri olmuştur. Okul çağına geldiğinde ise evde dönemin alim ve sanatçılarından ders almaya başlamıştır. Eğitim sırasında Hurşidbanu, Kuran ayetlerini ve dini hükümleri ezberlemenin yanı sıra, dünyevi bilimlerle de tanış olmuştur. 19. yüzyılda soylu ailelerin çocuklarına genellikle ana dillerine ek olarak Arapça ve Farsça da öğretilirdi; bu dillerin dil bilgisi eğitimi verilirdi. Bu sayede Han kızı, bu dilleri öğrenmiş ve klasik şiirin kurallarını benimsemiştir. Gerekli bilgiye ulaştıktan sonra düzenli olarak okumaya zaman ayırmıştır. Ulaştığı nadir Doğu şairlerinin kitapları ve değerli el yazmaları, Hurşidbanu’yu klasik edebiyata bağlamıştır[2] "Natevan", kendisi için seçtiği mahlastır, "kimsesiz, muhtaç" anlamına gelir.[3].
Natevan'ın dünya görüşünün ve edebi zevkinin oluşmasında yakın ve uzak akrabalarının etkisi de az olmamıştır. Kasım Bey Zakir, Mirza Cemal Cevanşir Karabaği, Mirza Adıgüzel Bey Karabaği ve Ahmet Bey Cevanşir gibi saygın şahsiyetler, edebi sohbet ve tartışmaları, akıllı önerileriyle Hurşidbanu'da şiir ve sanata olan ilgiyi güçlendirmişlerdir[4].
Tarihçilerin tahminine göre, bu dönemde dış ve iç durumun ciddi şekilde gerilmesiyle han aileleri üzerindeki denetim artmış ve Hurşidbanu, Hasay Han Usmiyev ile evlenmeye zorlanmıştır. Bir ihtimal de, Vorontsov’un özel yaveri olan Hasay Bey'in, Tiflis'te mülk iddialarında onlara yardım ettiği ve bunun karşılığında Hurşidbanu ile evlenme teklifinde bulunduğudur. 1850 sonbaharında Hasay Bey, Şuşa'ya gelmiş, düğün yapılmış ve Hurşidbanu’yu Dağıstan’a, oradan da Tiflis’e götürmüştür[5].
Hayatının çiçek açtığı bir dönemde Hurşidbanu Tiflis’te yaşamak zorunda kalmıştır. Şehrin güzel yerleri ve doğal manzaraları ona hoş gelse de, burada yaşamaya zorlandığı ve çoğunlukla yalnız kaldığı için sıkılmış, gurbet hasreti çekmiştir. Natevan bu şehirde Rus ve Gürcü kültürel toplumlarına katılmış, millî geleneklere olan bağlılığı, soylulara özgü davranışları ve üç dili akıcı konuşmasıyla toplumlarda ilgi uyandırmıştır. Çeşitli eyalet ve şehirlere yaptığı geziler, Hurşidbanu’nun düşünce ufkunu genişletmiş, dünya görüşünü artırmıştır. Zakafkasya, Dağıstan, Şirvan, Bakü, Gence ve Nahçıvan'a yaptığı seyahatlerde yüksek rütbeli devlet memurları, yazarlar, alimler ve seyyahlarla görüşmüştür[6].
Hurşidbanu Natevan, parlak bir yeteneğe ve ileri fikirli bir kişiliğe sahipti. Azerbaycan kültüründe ve toplumsal yaşamında derin izler bırakmıştır. Bu kişiliğin oluşmasının birkaç temel sebebi vardır; bunlardan biri şairenin soy köküdür. Natevan’da iki büyük neslin – Cevanşirler ve Ziyadoğlu-Kacarların kanı vardır. Bu iki büyük ve onurlu soydan birçok şair gelmiştir (örneğin, Cevanşir soyundan Ebulfet Han Tutini, Kasım Bey Zakir; Ziyadoğlu-Kacar soyundan Ziyadi Karabaği, Musahip Gencevi ve diğer bazı şairler anılabilir). İlginçtir ki, Ziyadi Karabaği ve Musahip Gencevi zamanında Karabağ beylerbeyi olmuşlardır. Natevan’ın büyük bir araştırmacısı olan Beyler Memmedov, "Natevan'ın Şair Akrabaları" kitabında (B., 1989) bu konuyu ayrıntılı bir şekilde açıklamaktadır. Aynı zamanda Ziyadoğlu-Kacar soyundan gelen şairler hakkında diğer kitaplarda da bilgiler yer almaktadır. Fuzûlî adına Cumhuriyet elyazmaları enstitüsünün arşivinde Musahip Gencevi’nin şiir divanı korunmaktadır ve enstitü çalışanları bu eser üzerinde bilimsel araştırmalar yapmaktadırlar. Hurşidbanu Natevan, çağının önde gelen şahsiyetlerinden biri olmuş, yalnız Azerbaycan’da değil, tüm Güney Kafkasya’da hayırseverliği ve sanata destekçiliği ile tanınmıştır. Yoksullara yardım etmiş, Şuşa’ya su kanalı çektirmiştir[7].
Natevan, 1869’da ikinci kez halktan bir Şuşalı olan Seyid Hüseyin adlı birine evlenmiş, bu hareketi ile beyleri ve mülk sahiplerini kızdırmıştır. Onlar Natevan’ın aile üyeleri arasında nifak yaratarak, oğlu Mehdikulu Han’ın evden ayrılmasına neden olmuşlardır. Şair hayatı boyunca kınama ve azarlamalardan kurtulamamıştır[2].
Kişisel ilişkilerdeki zorluklar, dönemin adaletsizliği, zalimlerin baskısı şairi erken yaşta yaşlandırmış ve onu yaşam ışığından mahrum bırakmıştır. Ağlamaktan gözlerinin nuru gitmiş, bedeni güçsüz düşmüştür. Hurşidbanu Natevan 2 Ekim 1897'de vefat etmiş ve Ağdam'ın "İmaret" mezarlığına defnedilmiştir[1] .
Ağdam bölgesi işgalden kurtarıldıktan sonra, Ermeniler tarafından Natevan’ın türbesinin yıkıldığı, mezarının ise tahkir edildiği, kazılarak kemiklerinin mezardan çıkarıldığı ortaya çıkmıştır. Bu konu hakkında ünlü Fransız fotoğrafçı Reza Deghati tarafından bilgi yayımlanmış ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı da bu olayı doğrulamıştır[1][6][8][9].
Çocukları
1855 yılında Hurşidbanu'nun oğlu, 1856 yılında ise kızı dünyaya gelmiştir. Oğluna Mehdikulu, kızına ise Hanbike adı verilmiştir.
Natevan’ın kızı Hanbike Hanım da annesinin izinden giderek gazeller ve rubailer yazmıştır. Onun bazı gazelleri Vasif Guliyev'in "Düne Uzanan Yol" (B., 2000) kitabında yayımlanmıştır. Bu kitapta, Hanbike Hanım’ın "Meclisi-üns"ün üyelerinden biri olduğu belirtilmektedir[10].
Mirası
Adına sokak, kulüp, kütüphane ve okul bulunmaktadır. Han kızının el yazmaları, kişisel kıyafetleri ve eşyaları nadir eserler olarak arşivlerimizde ve müzelerimizde saklanmaktadır. Bakü’de heykeli, Şuşa’da büstü, Ağdam’da mezar taşı anıtı dikilmiştir.
18 Şubat 2016’da Haydar Aliyev Vakfı'nın desteğiyle Belçika Krallığı'nın Waterloo şehrinde Hurşidbanu Natevan'ın anıtının açılışı yapılmıştır. Anıtın yaratıcısı heykeltıraş İmran Mehdiyev'dir[10].
Temmuz 2022'de, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in “Hurşidbanu Natevan’ın 190. Yıldönümünün Kutlanması Hakkında” kararına uygun olarak, AMEA’nın Nizâmî-i Gencevî adına Milli Azerbaycan Edebiyatı Müzesi'nde “Han Kızı Natevan ve Azerbaycan Kadınının Edebi-Kültürel Mücadeleleri” konulu uluslararası bilimsel konferans düzenlenmiştir[10].
Natevan, yaratıcılığa yaklaşık olarak 19. yüzyılın 50’li yıllarında başlamıştır. İlk dönemlerde, “Hurşid” mahlasıyla yazdığı şiirlerin çoğu kaybolmuş, yalnız az bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. 1870 yılından itibaren şair, kendisine “Natevan” (desteksiz, zayıf, hasta) mahlasını alarak derin içerikli gazeller yazmaya başlamıştır. Şiirleri, daha hayattayken dilden dile dolaşmış ve el yazması şeklinde yayılmıştır. Hurşidbanu'nun şiirlerini içerik açısından dört gruba ayırmak mümkündür: aşk şiirleri, doğa güzelliklerine adanmış şiirler, çağdaşlarına yazdığı manzumeler ve hüzünlü şiirler[11].
19. yüzyılda Azerbaycan edebi ortamı birçok güçlü sanatçı, özellikle kadın şairler yetiştirmiştir: Hurşidbanu Natevan, Fatma Hanım Kemine, Aşık Peri ve diğerleri. Natevan’ın doğal yeteneğinin ortaya çıkıp gelişmesinin nedenlerinden biri, Şuşa’nın benzersiz yaratıcı atmosferi olmuştur. Beyler Memmedov, “Hurşidbanu Natevan” kitabında şunları yazar: “Hatta hatıralarda Natevan’ın, ‘Hanlık Şükür’ olarak bilinen hizmetçisine müzik eğitimi vererek onu ünlü bir hanende haline getirdiğinden bahsedilir.” Yazar ayrıca bu bilgilerin Nizami adına Azerbaycan Edebiyatı Müzesi arşivinde (env. 481, s. 7) saklandığını belirtir. Şu anda bu materyallerin Fuzuli adına Cumhuriyet Elyazmaları Enstitüsü’ne verildiği tahmin edilmekte, ancak henüz bu belgeler bulunup araştırılmamıştır[12].
Natevan’ın şiirleri Azerbaycan hanendelerini de etkilemiştir. Büyük sanatçımız Seyid Şuşinski'nin Natevan hakkında hatırasında, şairin gazellerini “Segâh” makamında okuduğu belirtilir. O zamandan bu yana neredeyse tüm tanınmış Azerbaycan hanendeleri şairin gazellerini seslendirmiş ve ilham almıştır. Natevan’ın şiirleri, profesyonel Azerbaycan bestecilerinin eserlerinde de yer alır. Bunun parlak bir örneği, tanınmış besteci Halk Sanatçısı, Profesör Vasif Adıgüzelov’un Natevan’ın sözlerine yazdığı ünlü “Karanfil” şarkı-romansıdır. Besteci ayrıca “Han Kızı Natevan” operasını da yazmıştır[10].
Natevan’ın yaratıcı faaliyetleri yalnızca şiirle sınırlı değildir. Resimle de ilgilenmiş, zarif el işlerinde ve farklı türlerde işlemelerde yetenek sahibi olmuştur. Yaratıcılığın yanı sıra Han Kızı’nın sosyal ve idari faaliyetleri de dikkat çeker (bu nedenle akrabaları arasında ona “Dürr-i Yekta,” yani eşsiz inci, hanlığın tek varisi denirdi). Natevan’ın yardımseverliği de gözden kaçmaz. Beyler Memmedov, “Hurşidbanu Natevan” adlı eserinde Şuşa’daki bazı şairlerin bir edebi meclisin kurulması gerektiğini düşündüklerini, ancak böyle bir toplantı düzenlemek için koşullarının olmadığını belirtir. Aydınlar yalnızca Han Kızı’nın yardımına güvenmekteydi. Han Kızı, bu şairlerin teklifini memnuniyetle kabul etmiş ve kısa sürede Şuşa’da “Meclis-i Üns” (dostluk, samimiyet meclisi) kurulmuştur. Bu meclisin yönetimini ve tüm masraflarını Han Kızı üstlenmiştir. Beyler Memmedov, eserlerinin birinde Natevan’ı “Meclis-i Üns’ün kalbi” olarak nitelendirir. Şuşa’da Mir Möhsün Nevab Karabaği’nin başkanlığında “Meclis-i Faramuşan” adlı başka bir edebi meclis de faaliyet göstermiştir. Tam bu dönemde Hurşidbanu (şair büyükannesinin adını taşıyordu; o da Genceli Cevad Han Ziyadoğlu-Kacar’ın kardeşiydi) kendisine “Natevan,” yani “kimsesiz,” “desteksiz” mahlasını almıştır. “Meclis-i Üns”te tanınmış Karabağ şairlerinin yanı sıra ünlü hanende ve sazendeler de katılmıştır. Bunlar arasında Hacı Hüsü, Meşedi İsi, Molla Veli, Molla Abbaskulu, Meşedi Dadaş, Abdulgani ve Sadıkcan (Sadık Esed oğlu) sayılabilir. Ünlü tarzen Kurban Pirimov şunları yazar: “Hurşidbanu, yalnızca şiiri değil müziği de çok severdi. Hanendelerden Hacı Hüsü ve Meşedi İsi onun meclisinde şarkı söylerdi[10]. Bu hanendeler şarkı söylerken sık sık Natevan’ın gazellerinden yararlanırlardı. Son zamanlara kadar Cabbar onun gazellerini kendi repertuarında saklardı.”
Fuzuli adına Cumhuriyet Elyazmaları Enstitüsü’nde saklanan Mir-Hasan Ağamirov’un “Natevan hakkında hatıralar” adlı eserinde (env. 1788) belirtilir ki, Natevan’ın her meclisinde müzisyenler yer alır, bazı meclisleri ise tamamen müzik toplantısı olarak kabul edilirdi ve burada Natevan’ın gazelleri de okunurdu. Hurşidbanu Natevan, 50’li yıllarda geleneksel doğu temaları ve şiirleriyle yaratıcılığa başlamıştır. Gazellerinde aşk ve doğa güzellikleri (“Gülün,” “Karanfil” vb.) işlenmiştir. 16 yaşındaki oğlunun ölümünden sonra Natevan, karamsar ruhlu şiirler yazmıştır (“Ağlarım,” “Olaydı,” “Gitti,” “Sensiz,” “Ölüyorum” vb.). Eserleri derin samimiyeti ve ince lirizmiyle seçilir. Yüksek sanatsal bir örnek olan şiirlerinde tekrar, koşma, redif, mecaz gibi sanatsal öğeleri ustalıkla kullanmıştır. M. N. Nevab, S. E. Şirvani ve diğerleri ona şiir ithaf etmiştir[10].
Toplumsal Faaliyetleri
Natevan'ın bir şahsiyet olarak kendini kanıtlamasında, vatana ve doğduğu toprağa bağlı olmasında mensup olduğu soyun, köklerin, neslin büyük etkisi olmuştur. Hayırsever, destekçi ve aktif bir toplumsal figür olarak halkın belleğinde yer etmiştir. Hurşidbanu Natevan, genç bir şair olarak Şuşa’da "Meclis-i Üns" edebi meclisini kurmuştur. 1873 yılında Şuşa’ya su boru hattı çektirmiştir; bu su hattı günümüzde de “Han Kızı Çeşmesi” olarak ünlüdür. Natevan, Aras Nehri'nden Mil Ovası'na su boru hattı çekme girişiminde de bulunmuştur. 1858 yılında, bir rastlantı sonucu Bakü’de ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas ile tanışmıştır. Natevan’ın eşi Hasan Han’ın Fransızcayı iyi bilmesi, aralarında dostluk bağlarının kurulmasını sağlamıştır. Birlikte Abşeron’da gezintiye çıkmışlar, ayrılırken birbirlerine değerli hediyeler sunmuşlardır. Natevan’ın Bakü’den Şıh köyüne taş yol yaptırmasıyla ilgili ilk bilgi de A. Dumas’ın “Kafkasya’ya Seyahat” kitabında yer almıştır[10].
Mezar Anıtı
1980 yılında, şairin doğumunun 150. yılı münasebetiyle İmaret olarak bilinen mimari kompleksinde Natevan’ın mezar anıtı yapılmıştır. Heykeltıraşı Elcan Şamilov’dur. Konuyu özel bir özen ve samimiyetle işleyerek Natevan’ı sadece bir edebi söz ustası olarak değil, aynı zamanda bir anne ve narin bir kadın olarak da betimlemiştir. Kompozisyonda iki ana tema — hüzün ve iyimserlik — dolgun bir biçimde yansıtılmıştır. Şairin yüzünde çektiği tüm acı ve zorlukların yanı sıra, iyilikseverliğin izleri de görülmektedir. O yalnızca acı çeken bir kadın değil, aynı zamanda manevi açıdan güzel bir insan ve mücadeleci bir kahramandır. Heykeltıraş, Natevan’a özgü yaşam ayrıntılarını kompozisyona büyük bir ilhamla aktarmıştır. Eserde yüz hatları ve giysi kıvrımları da ustalıkla şekillendirilmiştir. Şairin bakışları, erken yaşta kaybettiği ve yanına defnedilmiş olan oğlu Mirabbas’ın mezarına yönelmiştir. Yazar, eserde şairin duygu ve hislerine toplumsal bir anlam kazandırmaya çalışmıştır. Natevan’ın yüzü, saçları, giysisi öyle bir ahenkle yansıtılmıştır ki, seyirci sadece esere bakmamakta, sanki akan hüzünlü bir melodiyi dinlemektedir. Bu güzel sanat eseri, Natevan’ın yaşamının bir tür simgesel ifadesine dönüşmüştür[13][14].
Eserleri
Türkçe qezeller Mecmuesi, 1917
Şükufe mecmuesi, 1913
Eserleri, 1928, 1938; 1956; 1984.
Otuz Üç Qezel, 1989;
Azerbaycamn Aşıq ve Şair Qadınları, 1990.
Natavan (Hurşid Banu). Bakü: Azerneşr, 1928, 82 s.
Şiirler. Bakü: Azerneşr, 1938, 68 s.
Şiirler. Bakü: Azerneşr, 1956, 80 s.
33 Gazel. Bakü: Gençlik, 1981, 36 s.
Eserleri. Bakü: Yazıcı, 1984, 100 s.
Divan-ı Hurşidbanu Natavan. Tebriz: Tarin, 1991, 112 s.
^abcdAkpınar, Yavuz. "Hurşid Bânû Nâtevan". İslam Ansiklopedisi Cilt 18. 3 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2016.