Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma veya nas denir.[1]
Belirleyici unsurlar
Temelde skolastik bir anlayıştır, modern çağda değişme ve gelişmeyi yadsıyan öğretileri ve anlayışları adlandırır. Zira kendi fikir ve iddiasının mutlak doğru olduğunu ileri süren her kişi veya sistem dogmatiktir. Yani bu bağlamda; belirtilen görüş, bilgi ve yargıda, eleştirilmezlik, tartışılmazlık, değişmezlik ve net kesinlik olduğu takdirde bunlara dogma denilir.[2] Özellikle metafizik öğretilerin tümü inakçı (dogmatik) öğretilerdir. Deney alanının dışında kalan bütün savlar inakçı olmak zorundadır. Zaten bir başka deyişle dogmatizm, aklın kesin ve mutlak bir değere sahip olduğunu böylece mutlak bilgi ve varlığa (hakikate) ulaşılabileceğini ve bunun sonucu olarak da bilginin metafiziğinin mümkün olduğunu ileri süren felsefi akımdır.
Dogmatizme primitif inançlardan modern bazı felsefi sistemlere kadar her yerde rastlanabilir. Belirgin biçimde çıkışı Tanrı'nın sözü kavramı ile olmuş ve Orta Çağ'da Aristoteles'in sözü kavramına kadar varmıştır. Örnek vermek gerekirse, Orta Çağ Hristiyan kültüründe herhangi bir kuralın gerçek sayılması için Aristoteles’in söylemiş olması yeterli sayılıyordu.
Dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır, zira farklı düşüncelere, perspektiflere yer olmadığı gibi, Dogmatizm de deneyle kanıtlama da kabul edilemezdir. Özellikle Orta Çağda dogmatizm zirve noktasına ulaşmıştır; deneylerle kanıtlanamayan kurallar, engizisyon işkenceleriyle kanıtlanmaya çalışılmıştır. Örnek vermek gerekirse, dogmatizm, masum kişinin ateşe atılsa bile yanmayacağı inancına varmış, bundan da ateşe atılınca yanan kişinin suçlu olduğu sonucu çıkarılmıştır. Dogmatik kişi kuşkuya (şüpheye) karşı tahammülsüzdür.[3]
İnak (dogma) ile inan arasındaki fark, inan’ın asla kanıtlanamayacak olanı kabul etmesi, inak’ın ise herhangi bir yetkeye bağlanan bir veriyi kanıtlamış olarak kabul etmesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi bunun en güzel örneği Orta Çağ skolastiğinde herhangi bir sözün, eğer Aristoteles tarafından söylendiği kanıtlanırsa, doğru olduğunun da kanıtlandığı fikridir.
Kısaca, herhangi bir sistemin veya kişinin değişmez formüller, her yerde ve her zaman geçerli olduğunu ileri sürdüğü mutlak bilgiler (olduğunu) sunması dogmatizmdir. Dogmatizmin karşıtı septisizm yani şüphecilik, kuşkuculuktur.
"İleri sürülen düşünce ve ilkeleri araştırmadan, kanıt aramadan, incelemeden, eleştirmeden, tartışmadan doğru ve mutlak hakikat sayan anlayış" olarak da tanımlanabilen dogmatizm her devirde ilerlemenin, gelişmenin karşısında durmuştur. Dogmatizm'in Türkçedeki karşılığı bağnazlıktır. Dogmatizmin örnekleriyle yalnızca din alanında değil, pek çok alanda, hatta bilim alanında da karşılaşılmıştır. Geçmiş çağlarda bilimciler dünyanın düz olduğu dogmasında ısrar etmişlerdi. Daha sonra da Dünya'nın evrenin merkezi olduğu dogmasında ısrar etmişlerdi. Ancak şunu da vurgulamak gerekir ki bilimdeki dogmaları yine bilim insanları ortadan kaldırmışlardır. Bilimin herhangi bir inak ya da inan sisteminden en temel ve en önemli farkı diyalektik düşünce sistemini içinde barındırmasıdır.
Kurala uyma zorunluluğuna dair tartışmalar
Dogmatizm'de bir kuralın, prensibin ya da inanışın doğruluğunun tartışılamaz olması söz konusudur.[4] Bunların değiştirilebilmeleri bazen imkansızlık düzeyinde zordur. Ancak bu durum, kurala uyma zorunluluğunu her zaman beraberinde getirmez.[5] (Teorik olarak zorunlu kılındığı sanılsa bile en azından uygulamada öyle olmadığı görülür.) Eğer bu yönde katı bir zorlayıcı mekanizma yoksa, insanların kuralı uygulamaktan kaçınmaya başlaması büyük bir olasılığa sahiptir. Hatta dinsel kurallara dahi uyup uymamada özgürlük bulunduğu, sorumluluğun kökeninde de bunun yer aldığını savunan görüşler mevcuttur.[6] Çoğu zaman fanatik savunucuların bile kurala uymadığı veya kendisinden beklenen şeyi uygulamadığı görülür. Örneğin; Hristiyanlığın Katolik mezhebinde boşanma dinen yasaktır. Evli eşler ömürlerinin sonuna kadar hem ahlaken hem de hukuken birbirlerine sadık kalmak zorundadırlar.[7] Ancak tüm Avrupa'da olduğu gibi Katolik mezhebinde de seküler yaşam içerisinde boşanma oranları oldukça yüksektir. Sorulduğunda ise (inancına bağlı katolikler dahil) benzer cevaplar verildiği görülür: "Tanrı'nın koyduğu kural doğrudur. İdeal olan boşanmadan ömrünün sonuna kadar aynı eşle evli kalmaktır. Ama kendileri günahkardır, bu emre uymadıkları için hatalı olan onlardırlar. Yasak kesinlikle doğrudur, inkar edilmez. Tanrı'nın hükmü kesindir. İnsanların iyiliği için koyulmuştur bu yasak ve çeşitli gerekçeleri vardır ki hepsi de tartışmasız doğrudur." İslam Dünyası içerisinde de benzer örneklere rastlanır. Örneğin İslamiyet içerisinde alkollü içkiler yasaklanmış (haram kılınmış) olduğu halde müslüman nüfusa sahip ülkelerde belirli (hatta kimi zaman yüksek) oranlarda bu yasağa uymama davranışına rastlanır. Fakat içki içen insan günah işlediğini kabul etmektedir. Ancak yasağın doğru olduğuna inanmaktadır. Dünyanın her yerindeki farklı dinlerden bunlara benzer pek çok örnekler rastlanabilir. Özetle dogmatizm pratikte uyma zorunluluğu değil, düşünsel düzlemde inanma zorunluluğu anlamına gelir çoğu zaman.[8]
Dogmatik Hukuk
Dogmatik Hukuk alanında ise zorlayıcılık nedeniyle -devlet gücü bulunduğu için- daha fazla ön plana çıkmakta ve uyma davranışı artmaktadır.[9] Ancak kişi yine de uymama yönünde bir tercihte bulunursa bu durumda hukuk sisteminin uygulayacağı yaptırımla karşılaşacaktır. Dogmatik hukuk aynı zamanda pozitif kuralları yorumlama ve sistematize etme işlevini de yerine getirmektedir.[10] Hukukun doğruluğuna dair tartışmalar ise İdeal Hukuk alanında gerçekleşmektedir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ "TDK - Dogma". tdk.gov.tr. 8 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2013.
- ^ "SSS - Dogmalar yalnızca dinlere mi özgüdür?". mason-mahfili.org.tr. 9 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2013.
- ^ Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Ekin Yayınevi, Ankara, 1996, Sayfa: 152
- ^ Dr. İbrahim Gürses, DOGMATİK ZİHNİN BAZI ÖZELLİKLERİ; ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, Cilt: 11, Sayı:1, 2002,Sayfa: 184
- ^ Ludwig Wittgenstein, Felsefi Soruşturmalar, Çeviren: Deniz Kanıt, İstanbul, Küyerel Yayınları, 1998, Sayfa: 126
- ^ Hanifi Özcan - TDV İslâm Ansiklopedisi, Madde: Din Felsefesi, Cilt:22, Sayfa: 218, İstanbul, 2000
- ^ Ömer Faruk Harman - TDV İslâm Ansiklopedisi, Madde: Katoliklik, Cilt:25, Sayfa: 55-58, İstanbul, 2002
- ^ Dr. İbrahim Gürses, DOGMATİK ZİHNİN BAZI ÖZELLİKLERİ; ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, Cilt: 11, Sayı:1, 2002,Sayfa: 185
- ^ Minemura Teruo, “Dogmatic Legal Science and Sociology of Law”, Archives for Philosophy of Law and Social Philosophy, (ARSP), Cilt: 56, No: 3 (1970), Sayfa: 351-366
- ^ Aarnio Aulis, The Rational as Reasonable: A Treatise on Legal Justification, Reidel Publishing Company Dordrecht, 1987, Sayfa: 12
Dış bağlantılar