Akbaba (dergi)

Akbaba
İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Türkiye ziyareti dolayısıyla Akbaba, 14 Haziran 1934 tarihli 24. sayısının kapağında "Türkiye İran dostluğu" temasını işlemişti
EditörYusuf Ziya Ortaç
Orhan Seyfi Orhon
KategorilerDergi, süreli yayın, haftalık
İlk sayı7 Aralık 1922 - ? (I. Dönem, eski yazıyla, 208 sayı çıktı)
Son sayı1933 - 28 Aralık 1977 (II. Dönem, Latin harfleriyle)
ÜlkeOsmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Türkiye Türkiye Cumhuriyeti
DilOsmanlıca, Türkçe (eski ve yeni harflerle)

Akbaba, 1922-1977 yılları arasında yayımlanmış haftalık siyasi mizah dergisi.

Türk edebiyatının en uzun ömürlü mizah dergilerindendir. 1922'de Beş Hececiler adlı edebiyat akımının iki önemli üyesi olan Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından kurulmuş; birkaç kez kesintiye uğramakla birlikte 1977'ye kadar çıkarılarak yaklaşık iki bin sayı yayımlanmıştır.

Türk Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra kapanan Aydede dergisinin boşluğunu doldurmak üzere kurulan dergi.[1] sonradan kendi kimliğini kazanmış; toplumun yoksul kesiminin dergisi olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.[2] Dönemin önemli edebiyatçılarının yazılarına yer veren Akbaba, siyasi mizah dergisi olmanın yanı sıra bir edebiyat dergisi olarak da nitelendirilir.[1]

Arka plan

Milli Mücadele yıllarında İstanbul'da Refik Halid Karay tarafından çıkarılan ve dönemin iki önemli mizah dergisinden biri olan Aydede dergisi, savaş boyunca İstanbul hükûmetini desteklemiş, Büyük Taarruz Zaferi'nden sonra Karay sürgün edilmiş ve Aydede 90. sayısını 9 Kasım 1922'de yayımlayarak kapanmıştı.[3]

Yayın hayatı

Aydede'nin kapanmasından bir ay sonra, Akbaba dergisi, hemen hemen aynı kadrosu, aynı biçim ve yapısı ile Yusuf Ziya ve Orhan Seyfi tarafından yayınlanmaya başladı. Derginin ilk sayısı 7 Aralık 1922 tarihlidir. Yusuf Ziya, ilk sayıdaki yazısında şu temennide bulunmuştur:[4]

İnsanların çok yaşlısına, saçı sakalı ağarmış olanına akbaba derler. Kuşların en çok yaşayanı da akbabadır. İnşallah bizim Akbabamız da gazetelerin en uzun ömürlüsü olur.

Orhan Seyfi, kısa bir süre sonra dergiyi Yusuf Ziya'ya devretmiş ve Yusuf Ziya Akbaba'yı hayatı boyunca tek başına çıkarmıştır. 1923-1955 yılları arasında iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi’nden yana bir çizgi izleyen dergi, Serbest Fırka, Demokrat Parti gibi muhalefet partilerine karşı çıktığı dönemlerde okur desteğini yitirdiğinden, yayımına ara vermek zorunda kaldı (1931-1934, 1950-1951 arası). Sonraları bu politik düşünceden vazgeçerek mizah dergisi kimliğini sürdürdü.[2]

Yusuf Ziya’nın 11 Mart 1967’de ölümü üzerine Akbaba, 1977’de kapanana kadar oğlu Ergin Ortaç tarafından çıkarılmıştır.

I. Dönem

Dergi, 1922-1931 arasındaki ilk döneminde dört farklı logo kullanıldı. İlk yıllardaki İstanbul panoroması silüeti üzerinde sarıklı-cübbeli dede karikatürünün yerine kanatları açık bir akbaba figürü geldi. Sonra kanatları açık akbaba üzerindeki eski harflerle Akbaba yazısının yerine yeni harflerle Akbaba yazan logo geldi. Son olarak akbaba yazısının iki yanında sarıksız -cübbesiz modern bir dede ve akbaba figüründen oluşan logo kullanıldı.

Başlangıçta Pazartesi ve Perşembe günleri dört sayfa halinde çıkmakta olan Akbaba'nın baş çizeri Ramiz Gökçe idi. Dergi, 1 Kasım 1928'de gerçekleşen Harf İnkılabı'na en çok destek veren yayınlardan biri oldu. Ramiz Gökçe'nin çizdiği, Mustafa Kemal'i elinde dolmakalem tutarak bir güneş gibi doğarken gösteren sayı, bir sembol oldu. Dergi bu sayıdan itibaren hem eski hem yeni harfli metinlerle çıktı.[4] 1928 yılında kapaklarda Ramiz Gökçe ile birlikte İhap Hulusi'nin de çizimleri görüldü. Akbaba 208 sayı çıktıktan sonra 1931'de kapandı.

II. Dönem

Dergi, üç yıl aradan sonra 1934'te yeni harflerle tekrar yayımlanmaya başladı. Yeniden numaralandırılan dergi artık Çarşamba ve Cumartesi günleri çıkıyordu. Harf Devrimi’nden sonra ülkede okur-yazar sayısı arttığından derginin okuyucusu sayısı da arttı.[1]

209. sayıdan itibaren Nâzım Hikmet "Kartal" mahlasıyla dergide yer aldı. Nazım'ın 1925 Mart'ında 235. ve 243. sayılar arasında yayımladığı "Dağların Havası" adlı manzum şiiri, dergide en çok ses getiren işi oldu.[4] Şair, 1935 yılında yayımlanan sayılarda "Ben" mahlası ile şiirler yayımladı. II. Dünya Savaşı'na denk gelen dönemde kapaklarda Cemal Nadir'in çizimleri görüldü.[4]

1934 yılında 73. sayıdan sonra boyutları küçüldü, sayfa sayısı yirmiye çıktı ve yeniden numaralandırıldı. 24 Şubat 1944 tarihinde 517. sayıya ulaştı ve yalnız Perşembe günleri yayımlanmaya başladı. Dergi, kendi adını taşıyan Akbaba Matbaası’nda basılmıştır. II. dönem 1949 yılında sona erdi.

III. Dönem

Akbaba, 1952'den itibaren aralıklarla 1977'ye kadar yayın hayatına devam etti.

İçeriği

Akbaba dergisinin içeriği; eleştiri yazıları, tiyatro oyunları, fıkralar, rüya tabirleri, genç fırçalar köşesi ve karikatürlerden oluşuyordu. Derginin arka kapağında yabancı karikatüristlerin eserleri yer alıyor, bu köşenin adı derginin ilk yıllarında "Ecnebi karikatürleri" iken, sonraki yıllarda "Dünya karikatürleri"'ne dönüşüyordu.

Akbaba'da, günümüzün mizah dergilerindeki çok kareli, bant karikatürlerden çok, bir veya iki kareden oluşan ve tam sayfa yayınlanan karikatürlere rastlanıyordu. Ayrıca karikatürlerde konuşma balonunun yerine genellikle alt yazı kullanılıyordu. Günümüz karikatüristlerinin ustalarının ustalarını yetiştiren Akbaba, yayın hayatı boyunca genç yazar ve çizerlere okul vazifesi gördü.

Ekibi

Derginin yazarları arasında Osman Celal Kaygılı, İbrahim Alaattin Gövsa, Ercüment Ekrem Talu, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Sulhi Dölek ve Muzaffer İzgü bulunuyordu. Çizerleri arasında ise Münif Fehim, Zeki Beyner, Fethi Develioğlu, Ali Ulvi, Ramiz Gökçe, Necmi Rıza, Cafer Zorlu, Samim Agar, Mustafa Mim Uykusuz ve Semih Balcıoğlu vardı. Akbaba dergisinde yayınlanan karikatürler resim sanatına daha yakındı.

Konuları

Dergi; özellikle 1930'lu yılların sonu ile 1940'lı yıllarda eleştiri oklarını, sol muhalefete ve Bobstil adını verdikleri yeni şiir hareketi üzerine yoğunlaştırmıştır.[1] Mecmuada, Tan gazetesi ve bu gazetenin sahibi olan Sertel’ler üzerine de pek çok eleştiri yazısı neşrolunmuştur. Akbaba ayrıca Orhan Veli ve arkadaşlarının başlattığı Garip adlı şiir anlayışına karşı ilk ve sert tepkilerin verildiği bir mecmua olmuştur.[1]

Kaynakça