Adnan Oktar (d. 2 Şubat 1956, Ankara), kamuoyunda Adnan Hoca olarak tanınan Türkkült lideri ve suçlu.[4][5][6][7] Oktar'ın kurucusu ve lideri olduğu, kendi adıyla anılan ve mehdiyet inancını merkezine alan kültü, 1980'li yıllarda kamuoyunca tanınmaya başladı; zengin aile çocuklarını ebeveynlerinden koparması ve cinsel istismar, şantaj, tehdit gibi suçlar ile gündeme geldi.[8][9][10]
11 Temmuz 2018'de Adnan Oktar ve beraberindeki 176 kişi, "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "çocukların cinsel istismarı", "cinsel saldırı" ve "siyasi ve askeri casusluk" dâhil birçok suç iddiasıyla gözaltına alındı ve 18 Temmuz 2018'de çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Oktar önce Metris Cezaevi'ne konuldu,[11][12][13][14][15][16] daha sonra Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'ne nakledildi.[17] 78'i tutuklu 236 sanığın yargılandığı davada, mahkeme kararını 11 Ocak 2021'de açıkladı ve Oktar'a 24 ayrı suçtan 1075 yıl üç ay hapis cezası verildi.[18][19][20][21][22] Daha sonra yöneticisi olduğu örgüt üyelerinin cezaları da eklenince cezası 9 bin 803 yıl 6 ay hapis ve 400 bin lira para cezasına yükseldi.[4][5][6][7] Verilen karar 15 Mart 2022'de Yargıtay tarafından "eksik kovuşturma ile hatalı değerlendirme sonucu" bozuldu.[23] Oktar 26 Nisan 2022'de Edirne'den Erzurum'a sevk edildi.[24] Yeniden yargılanması sonucunda 17 Kasım 2022'de 8 bin 658 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[25]
Oktar'ın kurduğu kültün cinsel istismar sistemi, kült üyelerinin yargılanmakta olduğu 2019/313 numaralı dosyada yer alan dijital deliller, müşteki-mağdur ve etkin pişman ifadeleri, teknik takip, dinleme ve ses tapeleri değerlendirilerek çizgi roman hâline getirildi.[26]
Harici video
Emniyet müdürü Faruk Sezer Adnan Oktar'ın kişiliği, faaliyetleri ve kurucusu olduğu suç örgütünün işleyişi hakkında bilgiler veriyor. “Kişileri hürriyetinden mahrum bırakma, çocuk tacizi ve toplu tecavüzler...” [1]
Hayatı
Adnan Oktar, 2 Şubat 1956 tarihinde Ankara'da doğdu. Çerkes asıllıdır.[27][28] Asıl adının Adnan Arslanoğulları olduğu öne sürülmektedir.[29] Basında yayımlanan, askerliğe elverişli olduğuna dair Genelkurmay BaşkanlığıGülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından verildiği iddia edilen resmî belgelerde ise adı Adnan Oktar olarak görünmektedir.[30]
Babasını küçük yaşta kaybeden Adnan Oktar'ın annesinin adı Mediha, babasının adı Yusuf'tur. Oktar ilk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladı; ortaokulu Cebeci'de, liseyi Kurtuluş'ta okudu. Liseden sonra özel bir dershaneye giderek 1979 yılında İstanbul'daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimarlık bölümüne girdi. Bir süre sonra okuldan ayrılan Adnan Oktar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih bölümüne girdi. Daha sonra bu okulu da yarım bıraktı.
İstanbul'a yerleştikten sonra İslami tebliğ faaliyetine başlayan Oktar, yıllar içerisinde genişleyen ve nüfuzunu artıran bir cemaat meydana getirdi ve fahri başkanlığını yürüttüğü Bilim Araştırma Vakfı (BAV) tarafından yapılan yayınlarla İslami camiada adını duyurdu. Bir dönem Millî Gazete ve Akit gazetesinde yazılar yayımlattı.[31]
Cemaatindeki takipçileri arasında Ahmet ismini de kullanmış olan[29] Oktar, onlara biyolojik evrim, masonluk (daha sonra "ateist masonluk"), ateizm, materyalizm, satanizm, komünizm, faşizm ve Siyonizm (daha sonra "ateist Siyonizm") karşıtı görüşlerin savunulduğu kitaplar ve belgeseller hazırlatmış; bunları Harun Yahya ve Cavit Yalçın müstear adlarıyla yayımlatmıştır.[32][33][34] Oktar müstear adlarla yayımlanan kitapları kendisinin yazdığını ileri sürmüşse de, gerçekte hiçbir kitap yazmamıştır.[32][35] Eski takipçilerinden Emre Yaşar Ertüzün, Oktar'ın hiçbir konuda bilgisi olmadığını ve yayımlanan kitapların siyasi bölümlerinin Mustafa Akyol tarafından yazıldığını ileri sürmüştür.[35]
Adnan Oktar grubuna bağlı İnternet siteleri, TV ve değişik yayın araçlarıyla başlıca Mehdilik, Mehdi devri, evrim, yaratılış, ahir zaman ve Kur'an mucizeleri gibi konularda yayın yapmaktaydı. Bu yayınlarda özellikle Mehdi ve evrimle ilgili konularda,[36] ilgili bilim çevrelerinin araştırmalarının "bilimsel tarafsızlık" ve propagandizmden uzak bir anlayışla yansıtıldığını söylemek mümkün değildir. Adnan Oktar hoca veya alim değil cahil ve sıradan bir kişi olduğunu, bu konuları öğrenerek toplumla paylaşmak ve toplumun gündemine getirmek istediğini ifade etmiştir.[37]
Oktar 2012'de masonluk karşıtı tavrının tam zıttı bir konuma geçerek mason olmak için girişimlerde bulunmuş ve daha sonra 33. derece masonluğa kabul edildiğini A9 TV'de bir törenle duyurmuştur. Bunun için 1 milyon 50 bin euro ödediği iddia edilmiştir. Ancak Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Oktar'ın mason olabilmesinin mümkün olmadığını ve derneğe hiçbir zaman kabul edilmediğini açıklayarak iddiaları yalanlamıştır.[38][39]
Seyyidlik ve Mehdilik iddiaları
Adnan Oktar Muhammed'in soyundan gelenler anlamında seyyidlerden olduğunu iddia etmektedir.[40] Ayrıca kendi soyunun Davud'a dayandığını iddia etmektedir.[41]
Adnan Oktar'ın müritlerine, hadislerde sözü edilen kutsal kişi Mehdi olduğunu ima ettiği ve onları buna inandırdığına dair bazı iddialar bulunmaktadır.[42][43][44]
Oktar, bir röportajında Mehdilik iddiasında bulunduğunu reddetmiştir.[45] Ancak aynı röportajında "Mehdi'nin Mehdi olduğunu söylemeyeceğini, bir insanın Mehdi olduğunu söylemesi hâlinde dinden çıkacağını, Mehdi hakkındaki hadislerle 'tam bir uyum' içinde olduğunu, Mehdi'nin tarifinin kendisine 'tıpatıp uyduğunu', yine de tüm bunların bir tesadüf olabileceğini" belirtmiştir.[45] Adnan Oktar Mehdilik iddialarının ve kadınlarla ilişkilerinin sorulduğu tartışma programında Mehdi olmadığını, Mehdilik iddiasında bulunmadığını, buna kanıt olarak da âlemci olduğunu, neşeli olduğunu ve dedesi saydığı Muhammed'e benzer şekilde kadınlardan had safhada hoşlandığını ifade etmiştir.[46][47]
Adnan Oktar'a göre Mehdilikle ilgili 200 hadis kendisine tıpatıp uymaktadır.[48] Ayrıca ona göre Mehdi'nin ismi Adnan,[49] çıkış yeri de İstanbul[50] olabilir. Adnan Oktar, cemaate ait bir sitede yayınlanan başka bir röportajında, Mehdi ve İsa'nın yeniden geldiklerini, şu an "dinsizlerin, materyalistlerin ve müşriklerin, siyasi ya da başka şekillerdeki saldırılarından korunmak için gizlendiklerini" ileri sürmüştür.[51]
Eleştiriler ve sözdebilim
Adnan Oktar'a göre evrim, doğrudan materyalizm, Nazizm, komünizm ve Budizm'le bağlantılı şeytanî bir öğretidir.[52][53] Oktar'ın yayımlattığı kitaplardaki iddiaların birçoğu köktendinci Hristiyan yaratılışçılığı ile benzerlik göstermektedir.[54] 2007 yılında, İslami yaratılışçılığı savunan Yaratılış Atlası[55] adlı kitabın binlerce kopyasını, Amerikalı bilim insanlarına, Kongre üyelerine ve bilim müzelerine göndertmiştir.[56]
Oktar evrenin 7000 yıl önce, altı günlük bir zaman diliminde yaratılması gibi klasik yaratılışçılık anlayışının bazı unsurlarının yok sayıldığı veya birtakım değişikliklerle yeniden yorumlanarak topluma sunulduğu yeni bir yaratılışçılık modeli ile öne çıkmaktadır. Bu modelde evrimin reddi en belirgin unsurdur. Diğer bir belirleyici unsur, evrenin varoluşunu açıklayan model teoriler arasından Büyük Patlama teorisinin tek bilimsel gerçek gibi kabul edilmesidir.
Oktar ve ekibinin ABD'de bilim çevrelerinde itibarı olmayan IRC (Institute for Creation Research) tipi yaratılışçılık ve sonrasında geliştirilen "akıllı tasarım" akımları ile bağlantılı olduğu ve referans vermese de onlardan kopya aldığı ifade edilmektedir.[57]
Adnan Oktar'ın başkalarına yazdırıp Harun Yahya takma ismiyle yayımlattığı[32] ve bilim çevrelerine ve değişik ülkelere gönderttiği kitaplarda başvurulan yöntemler ve değerlendirmeler akademisyenler tarafından tepki çekmiştir. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy, "O atlasın içinde bilim insanlarının ya da bilim eğitimi alan insanların ciddiye alacağı hiçbir şey yok. Daha önce başka yerlerde yayınlanmış fosillerden özenle çekilmiş fotoğraflar var, içindeki metinler son derece gülünç, herhangi bir bilimsel bilgi aktarmıyorlar." yorumunda bulunmuştur. ODTÜ Biyoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Kence ise "Adnan Oktar'ın ne paleontolojide ne de biyolojide bu konularda söz söylemesine izin veren ne bir diploması ne de bir yetkinliği vardır. İçindeki desteksiz savları güzel resimlerle donatıp her tarafa dağıtmak bana en azından son derece gülünç geliyor." demiştir.[58]
Richard Dawkins Yaratılış Atlası'nda sergilenen nesnel yanlışlıkları ortaya koyarak şu soruyu sormaktadır: "Bu kitabın pahalı ve ışıltılı üretimiyle içeriğin "nefes kesen anlamsızlığı"nı bağdaştırmakta aciz kalıyorum. Acaba gerçekten anlamsızlık mı, yoksa basit tembellik mi —ya da çoğunlukla Müslüman yaratılışçılar olan hedef kitlenin cehalet ve aptallığının alaycı farkındalığı mı?"[59][60][61]
Türkiye'de Yaratılış Atlası'na çok sayıda akademisyen bilim insanının katıldığı bir çalışmanın ürünü olan 450 sayfalık "Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği" isimli bir kitap ile cevap verilmiştir.[62][63]
İddia ve ithamlar
Askerlik durumu ve akıl hastalığı konusu
Oktar askere sevk edilmek istenmiş, 1993 yılında Eskişehir Hava Hastanesi'nden aldığı "askerliğe elverişli değildir" raporuyla askerlikten muaf tutuldu.[64] Oktar, paranoid şizofreni hastası olduğuna dair yedi farklı hastaneden rapor aldı.[64] Adnan Oktar Vekili Avukat Kerim Kalkan ise Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin raporunu dayanak göstererek, Adnan Oktar'ın ruh sağlığına ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu iddia etti.[65]
18 Ağustos 2000'de bedelli askerlikten yararlanarak, öngörülen bedeli ödeyerek askerlikten terhis edildi.[65] Açtığı hakaret davalarından birine bakan bir hâkimin, Oktar'ın cezai ehliyeti olmadığına dair raporu olduğunu hatırlaması üzerine Oktar'ın avukatları hakaret davalarını geri çekti.[66]
Uyuşturucu kullanımı iddiaları
Oktar, 1991 yılının Temmuz ayında bu kez Çeşme'de İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Ahlak Masası ekipleri tarafından gözaltına alındı. Gözaltının gerekçesi, bir babanın kızının zorla alıkonularak müritlerden biriyle evlenmeye zorlandığı gerekçesiyle yaptığı şikayet üzerine başlatılan soruşturmaydı. Soruşturmanın konusu olan çift, kendi rızalarıyla evlendiklerini açıkladı. Konu takipsizlikle sonuçlandı. Ancak gözaltına alınan Oktar'ın İstanbul'daki evinde yapılan aramada birkaç gram uyuşturucu madde ele geçirildi ve bununla ilgili olarak dava açıldı. Oktar hakkında 5 yıl hapis cezası istendi. Bu davada rapor hazırlaması istenen Cerrahpaşa Psikiyatri bölümü öğretim üyesi ve Adli Tıp Kurumu görevlisi Prof. Dr. Adnan Ziyalar, Oktar'ın kokain kullandığını tespit eden bir rapor hazırladı. Bu raporun ardından Oktar'ın müritleri, kendilerinden rüşvet istediği gerekçesiyle Ziyalar hakkında suç duyurusunda bulundu. Ziyalar, gözaltına alındı ve yargılandı. Daha sonra ise hakkındaki suçlamalardan beraat etti. Ziyalar, Oktar grubu tarafından kendisine komplo kurulduğunu öne sürdü.[67]
Suç örgütü kurma iddiaları
12 Kasım 1999 tarihinde içlerinde Adnan Oktar'ın da bulunduğu, Bilim Araştırma Vakfı'na (BAV) mensup 85 kişi gözaltına alındı. Bir haftaya yakın bir süre İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde tutulan BAV mensupları, bu süre içerisinde çok ağır fiziksel baskılar uygulandığını, önceden hazırlanmış bazı ifadelerin zorla imzalatıldığını iddia ettiler.[68] Adnan Oktar BAV operasyonu sonrasında dokuz ay cezaevinde tutulmuştur. Çete oluşturmak ve tehditle menfaat sağlamak suçlamasıyla cezaevinde tutulan Adnan Oktar ve Fırat Develioğlu, müştekilerin çoğunun Emniyet'teki baskı sonucu şikayetçi olmak zorunda kaldıklarını söylemeleri üzerine İstanbul DGM'de görülen duruşma sonunda tahliye edildiler.[69]
BAV operasyonunun gece yarısı gerçekleştirilmesi ile ilgili eleştiriler üzerine dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, "Her şey kurallara göre yapılmıştır. Olay yargıya intikal etmek üzeredir. Onun için bu aşamada bir açıklama yapmayacağım. Şu kadarını söyleyeyim, Adnan Hoca'nın yakalanması Apo'nun yakalanması kadar önemli. Bu adam, Apo kadar tehlikeli birisi." açıklamasını yapmıştır.[70]
Adnan Oktar ve bir grup müridi hakkında açılan "çıkar amaçlı örgüt kurma" davası, 24 Kasım 2005 tarihinde, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı ile, zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle düşürülmüştür.[71] Bununla birlikte Yargıtay 8. Ceza Mahkemesi sonradan bu kararı bozmuştur.[72] Bozma kararı neticesinde, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi Oktar hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirmiştir.[73] Nisan 2008'deki duruşmada ise savcı Orhan Erbay, Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında beraat istemişti.[74] 9 Mayıs 2008'de Adnan Oktar, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[75]
Oktar ile 17 sanığın yargılandığı davayı karara bağlayan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Adnan Oktar'ı "çıkar amaçlı örgüt kurmak ve yönetmek" suçundan lehine olan yeni TCK'nın 220. maddesinin birinci fıkrası uyarınca üç yıl hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme heyeti, "adı geçen örgütün organize bir şekilde mahkemeyi baskı altında tutmak ve yargılamayı engellemek için görsel ve yazılı basına ilanlar verdiğini belirterek, mahkeme başkanı Salih Öztürk ve üye hakim Nuran Yalınbaş'a hakaret ve iftirada" bulunduklarını bildirdi. Mahkeme heyeti ayrıca, Oktar'ın fiilinden sonraki davranışları esas alınarak TCK'nın 62. maddesinde öngörülen indirimin uygulanmasına yer olmadığına hükmetti.[76]
Atatürk karşıtlığı
1986 yılında Bulvar'a verdiği bir röportaj nedeniyle, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'a muhalefetten yargılandı.[77]Ortaköy'deki evinde, müritlerine Rıza Nur'un Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kitaplarını okutan ve bu konu basına yansıdığında inkâr eden Oktar, Atatürk'ün rozetini yakasına taktığı ilk gün, müritlerine verdiği gece derslerinde bu tutumunu "Tıpkı hadislerdeki gibi, Mehdi de, Deccal'ın kafasını elinde taşır" sözleriyle açıkladı.[77]
Ahlak Bürosu Amiri Başkomiser Nurettin Günay tarafından yapılan sorgulama sırasında zabıtlara geçen "Hakkınızda, daha önceleri Atatürk aleyhinde aşağılayıcı, kötüleyici, örneğin Şaşı Kemal, Beton Mustafa, Deccal gibi kelimeler kullandığınız ifade ediliyor. Dergilere bakılırsa, sonradan Atatürkçü olduğunuz anlaşılıyor. Bu değişikliğin sebeplerini açıklayın." sorusuna Oktar şu yanıtı verdi:[77]
“
Daha önceleri Atatürk'ü yakinen tanımıyordum. Bu hususta eğitimim yoktu. Bundan dolayı Atatürk aleyhtarı idim ve Atatürk'ü din düşmanı olarak görüyordum. Ancak bana tevdi etmiş olduğunuz Beton Kemal, Kör Mustafa gibi daha buna benzer Atatürk'ün ahlaki yönden yani fiili livata yaptığını söylemedim. Zaten buna terbiyem müsaade etmez. Ancak ilk zamanlar Atatürk hakkında fazla bilgim olmadığından dolayı bu kelimeleri kullandım.
”
Cemaatten ayrılan müritlerinden Ali Konyalı, Adnan Oktar'ın Atatürk konusundaki stratejisini Tempo dergisine şöyle anlattı:[77]
“
Mahkeme ve hastane olayından gözü iyice korktu. Ondan sonra bir takiye olarak, polisi ve devleti, kendisine el süremeyecek hale getirmek için Atatürkçülük kampanyasına başladı. Vakfın kurulması bu amaçladır. Yapılan konferanslarda, yazılı metinlerde bu amaç işlenecekti. Vakıf çalışmalarının en önemli nedeni gece derslerini daha iyi yapabilmekti. Toptan Atatürk fotoğrafları alındı. Duvarlar, döviz ve fotoğraflarla süslendi. Herkesin cüzdanlarında taşıması için Atatürk'le ilgili bir yazı yazdırıldı. Bu haftalarca süren bir kampanyaydı. Polis geldiğinde ne söylenecek, ifadeler nasıl verilecek ezberletiliyordu. Mehdi'nin nasıl ele geçirilemeyeceğinin ürünleriydi bunlar...
”
Oktar hakkında 1990'larda bir başka soruşturma daha açıldı. Bilim Araştırma Vakfı'ndaki konuşmalarından dolayı 5816 sayılı kanuna aykırı hareket etmekten sekiz hapsi istendi. Mart 1992'de beraat etti.[67]
Antisemitizm
1986 yılında Adnan Oktar tarafından yazıldığı iddia edilmiş "Yahudilik ve Masonluk" adlı kitap yayımlandı. Bu kitapta, Türkiye'deki Yahudilerin ve masonların amacının, –yazara veya yazarlara göre "çarptırılmış Tevrat"ta da belirtildiği üzere– Türk halkının ruhânî, dînî ve ahlâkî değerlerini erozyona uğratmak ve onları birer hayvana döndürmek olduğu iddia edildi.[78][79] Yahudi ve masonların materyalist nedenlerle, evrim teorisini, dinsizliği ve ahlaksızlığı topluma empoze etmeye çalıştıkları öne sürüldü.[78]
Bu kitabın yayımlanmasından kısa süre sonra Adnan Oktar tutuklandı ve hapse atıldı. Daha sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edildi. Burada 19 ay boyunca gözetim altında tutuldu.[80]
1995'te BAV "Soykırım Yalanı" adlı kitabı yayımladı.[81] Bu kitap geniş yankılar uyandırdı.[82] Kitapta, Holokost olarak bilinen "Yahudi Soykırımı'nın yaşanmadığını, Yahudilerin, Almanların yenilmesi ile sonuçlanan II. Dünya Savaşı sonlarında yaşanan kıtlık ve tifüs salgını nedeniyle öldüklerini" iddia etti.[83]
1996'da Bedri Baykam, Ankara'da yayımlanan Siyah-Beyaz adlı gazetede, bahsi geçen kitabı ve gerçek adını kullanmayan yazarını ağır şekilde eleştiren bir köşe yazısı yazdı. Bunun üzerine Adnan Oktar taraftarları tarafından Bedri Baykam hakkında dava açıldı. Dava devam ederken, aynı yılın Eylül ayında Baykam, kitabın asıl yazarının Adnan Oktar olduğunu açıkladı.[82] Mart 1997'de dava geri çekildi.[84][85]
Oktar günümüzde antisemitizmin pagan ve Darwinist kökenleri olduğunu iddia etmektedir.[86]Eski Ahit ve Tanah'ın "şahıslar tarafından çıkar amaçlı değiştirildiğini" iddia etmekle beraber tüm Müslümanlara "diğer dinlerin mensuplarına karşı toleranslı ve dostça bir yaklaşım içerisine girmelerini" öğütlemektedir.[87]
2004 yılında, İsrail'deki Tel Aviv Üniversitesi Stephen Roth Enstitüsü yetkilileri, Adnan Oktar'ın diğer dinlerin mensuplarına yönelik hoşgörüsünün arttığını düşündüklerini açıklamış, şu an "dinler arası diyaloğu artırmaya yönelik çalışmalar yaptığını" belirtmişlerdir.[88]
Oktar'ın adıyla yayımlanmış ve antisemitizme karşı kesin görüşlerin belirtildiği güncel makaleler bulunmaktadır. Bu makaleler İsrail'in önde gelen gazete ve haber sitelerinden Jerusalem Post,[89] ayrıca Times of Israel,[90]Jewish Journal[91] ve Jerusalem Online[92] gibi pek çok Musevi medya kuruluşunda yayımlanmıştır. Aynı şekilde Oktar'ın cemaatinin, antisemitizmin Kuran ahlakına aykırı ve ırkçı bir yaklaşım olduğunu belirttiği makale,[93] kitap[94] ve web sitesi[95] çalışmaları da bulunmaktadır.
1990 yılında Adnan Oktar'ın grubundan ayrılan taraftarlarından bir kısmı "Kızıl İmamcılar" olarak tanınan topluluğu oluşturdular.[96] Topluluğun lideri "Kızıl İmam" lakabı ile bilinen Serhan Timuçin Çevik'tir.
Adnan Oktar Örgütü davası
11 Temmuz 2018'de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Adnan Oktar, Oktar Babuna ve 176 kişi hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "çocukların cinsel istismarı", "cinsel saldırı", "siyasi ve askeri casusluk", "rüşvet ve resmi belgede sahtecilik", "tehdit", "şantaj", "özel hayatının gizliğini ihlal", "kişisel verilerin kaydedilmesi" ve "tarihi eser kaçakçılığı" suçları dâhil olmak üzere 30 ayrı suçtan gözaltına alınmıştır.[12][14][97][98]
Polisin düzenlediği operasyonda, Adnan Oktar'ın olduğu iddia edilen villada ve canlı yayın yaptığı A9 TV stüdyosunda da aramalar yapıldı. Aramalar sırasında 50'den fazla silah, çelik yelek, zırhlı araç ve tarihî eserler ele geçirildi.[14] Tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi'ne gönderilen Adnan Oktar, daha sonra Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'ne nakil edilmiştir.[99]
Tüm mal varlıklarına el konulan Adnan Oktar'ın, Kandilli'deki villa ve eklentilerindeki eşyalar ise TMSF'ye devredilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin villasında tespit ettiği 23 kaçak eklenti yapı hakkında yıkım kararı verilmiş,[100] 13 Kasım 2018'de kaçak eklenti yapıların yıkımı tamamlanmıştır.[101]
Adnan Oktar'a ve kendisinin kurduğu belirtilen suç örgütüne yönelik düzenlenen iddianame, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Buna göre 171'i tutuklu bulunan ve toplamda 226 şüphelinin, 17 Eylül 2019'da Silivri Ceza İnfaz Kurumları'nda düzenlenecek olan duruşmada bulunması istendi. İddianameye göre Adnan Oktar için 870 yıl 6 ay hapis cezası istenmiştir.[102]
11 Ocak 2021'de görülen duruşmada Oktar'a çeşitli suçlardan 1075 yıl 3 ay hapis cezası verildi.[103] Buna yöneticisi olduğu örgüt üyelerinin cezaları da eklenince cezası 9 bin 803 yıl 6 ay hapis ve 400 bin lira para cezasına yükseldi.[4] Oktar yeniden yargılanması sonucunda 17 Kasım 2022'de 8 bin 658 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[25] 12 Nisan 2023'te İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, ilgili davada verilen hapis cezalarını onadı.[104] Yargıtay 1. Ceza Dairesi ise Temmuz 2024'te kararı onadı ve ceza kesinleşti.[105]
Açtığı çeşitli davalar
Adnan Oktar ve cemaati, cemaate eleştirel yaklaşan İnternet sitelerine birçok dava açmışlardır. Nisan 2007'de Oktar, Ekşi Sözlük'ün sahiplerine karşı dava açmıştır. 17 Nisan 2007 günü sitede Adnan Oktar'a hakaret edildiği iddiası ile Eyüpsultan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, sitenin yayınının durdurulmasına[106] ve erişimin engellenmesine karar vermiştir. İlgili girişlerin silinmesi sonrasında Ekşi Sözlük kapatmaya itiraz etmiş[107] ve kararı kaldırtmıştır.
Superpoligon.com Web sitesine erişim de Oktar'ın şikâyeti sonucu engellenmiştir.[108]
Ağustos 2007'de Oktar, WordPress.com sitesine Türkiye'den erişimi engelleyen bir mahkeme kararı çıkarttırmayı başarmıştır.[109][110]
Benzer biçimde bilgisayar güvenliği forumu Doctus.net, forumlarında Adnan Oktar ve cemaati hakkında yapılan tartışmalar sonucu kapatılmış ve adresini değiştirmek zorunda kalmıştır.[111] Bir diğer eleştirel site olan Adnanhocabizikapatsana.com'a da Türkiye'den erişim, mahkeme kararıyla engellenmiştir.
10 Nisan 2008 tarihinde Adnan Oktar tarafından yapılan bir dava başvurusu sonucunda Türkiye'den Google Groups sitesine erişim engellenmiştir.[112][113][114][115] 20 Temmuz 2008 itibarıyla yasak kaldırılmıştır.
Evrim teorisini savunan ve yaratılışçılığa karşı çıkan ünlü biyolog Richard Dawkins'in resmî sitesi richarddawkins.net sitesini kişilik haklarına saldırıldığı gerekçesi ile mahkemeye vermiş ve tedbir olarak Türkiye'den erişimini engelletmiştir. Dava hâlâ devam etmektedir.[116]
16 Ekim 2008 tarihinde Vatan gazetesine açtığı dava sonucunda gazetenin İnternet sayfasına erişimi engelletmiştir.[117]
Bibliyografya
Oktar'ın cemaatinin en önemli yayınlarından biri, Global Yayıncılık tarafından hazırlanan Yaratılış Atlası'dır.[118] Kitap Fransızcaya, ardından İngilizceye tercüme edilip on binlerce kopyası ayrım gözetmeden Avrupa ve ABD'deki birçok okul, üniversite ve araştırma enstitüsüne gönderilmiştir.[119][120] Kitapları teslim alan üniversitelerdeki birçok araştırmacıya göre evrime karşı kullanılan argümanların hiçbiri mantıksal değildir, evrim biyoloğu Kevin Padian'a göre ise Adnan Oktar, evrimin temelleri ve kanıtları hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir.[121][122]
Kitabın Fransa'daki dağıtımı, Radikal İslam hakkında geniş bir tartışma doğurdu.[121]Fransa Milli Eğitim Bakanı Gilles de Robien, "bakanlığın hazırladığı müfredat ile uyuşmayan" bu kitabın tüm okul kütüphanelerinden çıkarılması talimatını verdi.[123] Millî Eğitim Genel Denetleme Kurulu,[124]Paris Üniversitesi'nde Evrimsel Biyoloji profesörü olan Hervé LeGuyader'dan kitabın detaylı analizini istedi. LeGuyader, "bu kitabın daha önceki çoğunluğu Anglosakson kökenli olan yaratılışçı girişimlerden çok daha tehlikeli olduğunu, hiçbir masraftan kaçınılmayan bu gösterişli çalışmanın ve yazarın izlediği yöntemin bilgisiz halk üzerinde oldukça etkili olabileceğini düşündüğünü" söyledi. Ayrıca kitaptaki bilimsel içeriğin "gülünç derecede yetersiz" olduğunu belirtti.[123] Fransız Millî Uzay Çalışmaları Merkezi'nden (CNES) Jacques Arnoult'a göre, BAV ve Adnan Oktar da tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ICR gibi yaratılışçı argümanlarını oluştururken bölük-pörçük ve hatalı kaynaklar kullanmaktadır. Arnoult'a göre bu yazarlar evrimi savunan makaleleri de kullanmaktan çekinmemekte, ancak kısa alıntılar yaparak makalelerdeki bütünsel anlamı çarptırmaktadır. Ona göre bu durum çok zararlı sonuçlar doğuran entelektüel sahtekârlıktan başka bir şey değildir.[123][125]
^Yahya, Hârun; Rossini, Carl Nino; Evans, Ron; Mossman, Timothy (2006). Atlas of creation. Okmeydani, Istanbul: Global Publishing. OCLC86077147. 24 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2022.